SON UYARI: “SÜLEYMANŞAH TÜRBESİNİ GEZİCİ TÜRBEYE DÖNÜŞTÜRMEK VE SİYASİ RANTA EKLEMLENDİRMEK”
Bir takım olguları eleştiriyoruz, eleştirmesine de olguya kaynak olan kişi ve olayın ne olduğunu çoğumuz bilmiyoruz. Süleymanşah türbesinin olduğu Caber kalesinin Türk toprakları oluğu savından ve türbenin taşınarak seyyar türbeye dönüştürülmesinden söz ediyorum:
1969-73 arasında 12 cilt olarak yayınlanan Meydan Larousse Caber Kalesi üzerinden bana şunları söyledi: “Kuzey Suriye’de, Fırat ırmağının sol kıyısında ve Rakka ile Halep şehirleri arasında, Türk mezarı diye anılan yerin bulunduğu kale. İslamiyet’in ilk yıllarında buraya Davsara deniyordu. Kuşeyrilerden, Sabik-üd-din Ca’ber’in, Selçuklular zamanında burasını alması üzerine buraya Cab’er Kalesi adı verilmiş.
1260’da kaleyi Moğol hakanı Hülagü yakıp yıkmış. Daha sonra Mumluklulardan Osmanlıya geçti ve yüzyıllarca Osmanlıların elinde kalan Kale, oymak beyleri tarafından, daha sıcak ve alçak rakımlı bölge olduğu için kışlık olarak kullanıldı..
Bir söylentiye göre Osmanlı Devletinin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah, başka bir söylentiye göre Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusudur. Selçuk Beyin oğlu Arslan Yabgu'nun torunu ve Selçuklu Beylerinden Melik Şihabeddin Kutalmış Beyin oğlu Gazi Süleyman Şah, Anadolu'yu baştan başa fetheden ve bir Türk yurdu haline getiren Türk’tür.
Bir diğer söylentiye göre de; Osman beyin büyük babası Süleyman Şah (?), Fıratı geçerken burada ölmüştür ve buraya gömülmüştür.. Daha başka bir söylenti, buradaki mezarın Halep ve Musul Atabeyi İmad-Üd-Din Zengi’ye aittir. Türk mezara Osmanlılar büyük itibar gösterdiler.. 1918’de burası İngiliz kuvvetleri tarafından işgal edildi.
Sonradan milletler arsı cemiyet tarafından Fransız mandasına verildi. Ve böylece Suriye sınırları arasında kaldı. 20 Ekim (Kasım) 1921’de TBMM hükümeti ile Fransa arasında imzalanan Ankara İtilafnamesinin (Dostluk anlaşması) 8. Maddesine göre, Türk mezarının burada bulunmasından dolayı, 8797 m2 olan bu toprak parçasının idaresi Türkiye’ye bırakıldı..
Bu madde 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan anlaşması ile de aynen kabul olundu.. Şimdi bu kalede muhafız bulundurmak ve Türk bayrağı çekmek hakkı T.c Hükümetine aittir.. Bugün burada harap bir kale, bir kümbet ve bir karakol bulunmaktadır.”
1968-84 arası 12 cilt olarak yayınlanan Büyük Larousse de benzer şeyler söyledi; Caber kalesi Arap rivayetine göre İslam öncesinde Emir Numan Bin Munzir’in kölesinin adı olan Davsara (Devsere) adı ile anılıyormuş. İslam sonrasında burayı Kuşeyriler’e kazandıran komutan Caber Bin Sabık’ın adı verilmiş. Osmanlı Devletinini kurucusu Bry’in dedesi olan ve Fırat ırmağını geçerken boğulan Süleymanşah’ın mezarını türbeye dönüştüren II.Abdulhamit olmuş. Fransızlarla yapılan antlaşmasına göre kesin burası Türk toprağı sayılmış.
Peki bu 2 önemli Ansiklopedi dışında neler söylendi? Süleyman Şah’ın tam adının Süleyman Şah Kaya Alpoğlu (1178? - 1227, Fırat) olduğu, Kaya Alp'in oğlu, Ertuğrul Gazi'nin babası, Osman Gazi'nin dedesi ve de Oğuzların Kayı boyundan geldiği, Kayı boyunun reisi olduğu…
Moğol hükümdarı Cengiz Han saldırganlığı karşısında, Türkistan'dan 50.000 kişiyle Kuzey Kafkasya üzerinden Doğu Anadolu'ya gelerek, 13. Yüzyılda (1214) Erzincan ve Ahlat taraflarına yerleşmiş. Doğum yeri ve tarihi hakkında kesin bilgiler yok, fakat Fırat’ı geçerken boğulunca, Caber Kalesi'nin Fırat nehri hizasındaki kuzeyde (Türkiye'ye kuş uçuşu 30 km kadar güneyde) bir kümbete defnedilmiş.
Süleymanşah türbesi; Suriye Hükûmeti, Fırat Nehri üzerinde 1966 tarihinde başlattığı Tebke Barajı nedeniyle Türkiye ve Suriye hükûmetleri arasında bir antlaşma sonrası; 1973(30 Eylül 1975 tarihi diyenlerde var) yılında Süleyman Şah Türbesi müştemilatı ile birlikte, Halep'e 123, Şanlıurfa'ya 92 km uzaklıktaki Fırat'ın doğu kıyısındaki Karakozak köyü yakınındaki yeni yerine nakledilmiş.
Ve; Suriye, 1990'lı yıllarda Fırat nehri üzerinde başlattığı Et Teşrin Barajı’nın inşaatı nedeni ile Süleyman Şah Türbesi’nin bu yeni yerinin de sular altında kalacağını belirterek bir başka yere taşınmasını istemiş. Türkiye bunu reddediyor. Hatta, Süleyman Demirel iktidarı 1 milyon dolarlık bir fon ayırıp, Devlet Su İşleri tarafından türbenin içinde bulunduğu saplı ada şeklindeki alanı suya karşı tahkim edilmesine dair bir plan hazırlamış.
Ancak bu planın uygulanmasına, ancak 2005 yılında, Başbakan Erdoğan’ın Suriye ziyareti sırasında yapılan görüşmelerden sonra başlanabilmiş. Yani kesinlikle 2. Bir taşıma yok. 2. Taşıma; 21 Şubat 2015 tarihinde de Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tarafından Suriye'deki iç savaş öne sürülerek gerçekleştirilen operasyon neticesinde türbe Türkiye sınırına 180 metre mesafedeki Eşme köyüne taşınmıştır.
Şimdi soruyorum; Türk toprağı diye tanımlanan ve asla verilemez denen Caber kalesini terk etmenin neresi kahramanlık? Evet; Anlaşmalı bir nakliyeyi nasıl kahramanlık operasyonu olarak gösterirsiniz?
Ve de; Meclis kürsüsünden “Kerkük'ü, Musul'u masa başında verenler, Süleyman Şah türbesinin terk edilmesine söz söyleyemezler” diyebiliyorlar. Belli ki bilmiyor; Musul'u, Kerkük'ü, İngiliz gemisiyle ülkeden kaçan Padişah Vahdettin verdiğini..
Hani Caber kalesi, Cumhurbaşkanın söylediğine göre Türk toprakları idi ve asla verilmeyecekti. "Kimse sabrımızı test etmeye kalkmasın!" diyerek tehditler savurmamış mıydı?.. Hatta başbakan bu söylemi, Dışişleri Bakanı iken; “Osmanlılık sevdasıyla, dinciliğin ve ırkçılığın harmanlanmasında ortaya çıkarılan ‘İslam Türk sentezi’ düşünselliğiyle yansıttığı tehlikeli bir jeopolitik anlayışındaki; "Kimse Türkiye'nin kudretini test etmeye kalkmasın," söylemiyle daha ileri taşımamış mıydı?..
İyi de; Süleymanşah türbesi adeta gezici türbeye dönüştürülerek Caber Kalesi’nin Türk Mezarı-Türk toprağı olma özelliği ortadan kalkmış olmuyor mu? Eşme’deki yeni türbe alanının Türkiye’nin idaresine verilmesi için özel bir anlaşma yapılmış mıdır? Yapıldıysa kimle yapıldı? PKK ile mi, Suriye ile mi? PKK’nın karargâhı olan Eşme ve çevresi için Suriye benim diyor ve yapılanın işgal olduğunu ve sonuçlarından Ankara’yı sorumlu tutacaklarını söylüyor.
Bunların söyledikleri ve bugün yaşatılanlarla Süleymanşah olgusu üzerinde soru işaretlerini daha da yoğunlaştırmaktadır. Bazı arkadaşları anlamıyorum. Süleyman Şah türbesinin 2. Kez taşınmasını adeta “Kıbrıs Barış Hareketi” gibi gösterebiliyorlar. Bu resmen dinimizin kutsalını ve de kutsal vatan toprağını teslim etmektir.
Arabistan Osmanlı eserlerini yıkmış, tarumar etmiş, fakat muhalefetin sesi çıkmamış. Kardeşim, muhalefetin sesi çıktı, aksine iktidarın çıkmadı. Öyle ki, dinden geçinen Arap milliyetçileri suskun kaldığı Cumhuriyetimizin ilk dönemlerinde, “Hz. Muhammed’in mezarını yıkıp, yerini değiştirmek isteyen zamanın Suudi kralına Atatürk’ün kendi el yazısı ve imzasıyla çektiği şu telgraf yalan mı?
‘Suudi kralının dikkatine !! Tarafımıza ulaşan haberlere göre Allah’ın sevgili ve özel kulu, elçisi peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın kabrini yıkıp yerini degiştirecekmişsin. O mezarın tek taşına dokunursan Kurtuluş Savaşı’nı bırakır ordularımla aşağı inerim (26 Haziran 1919-Cumhurbaşkanlığı Atatürk Özel Arşivi)
Taraf gazetesi, Mayıs 2014’teTürkiye’nin Musul Konsolosluğu’ndaki 49 kişiyi rehin alan IŞİD’in rehinelerin serbest bırakılması karşılığında Süleyman Şah Türbesi’ndeki Türk askerlerinin çekilmesini istediğini, Ankara’nın bu talebi kabul ettiğini, bunun kamuoyuna açıklanması için formül arandığını yazmadı mı? Neden suskun kalındı?
Dahası; Dışişleri Bakanlığı’nın bir toplantısına ait yasadışı dinlemelerde de bazı devlet görevlileri, Suriye’ye müdahale etmek için gerekirse Süleymanşah’ı bombalamalıyız sözleri ne kadar doğru?
Deniyor ki; “Onur gecemizdi”. Kusura bakmayın, taşımalı siyaset benzeri ‘Türbe taşımacılığının’ neresi onore etti sizi?
13 Aralık 1925’te yürürlüğe giren 677 sayılı kanun ile ‘Tekke, zaviye ve türbeler kapatılmamış mıydı?’ Amaç, ecdada mı sahip çıkmak, yoksa Atatürk’ün Anadolu insanıyla kurumsallaştırdığı devrimleri mi yok etmek? Böylesi Türbe üzerinden siyaset mi onurunuz oldu?
Kusura bakabilirsiniz; yaptıklarınızın size göre bir kuvveti ve yönü var, yani siyasi vektörünüz var fakat bu Türkiye’yi değil de sizi iyi yerlere yönlendirmiyor.
Ecdadımız yaya yürüme mesafesindeymiş. Bari 10 dönümlük Suriye toprağını sınırımıza ekleseydiniz de Türkiye’mizin izdüşüm yüzölçümünü “779.452 km2” den “779.462 km’ye çıkarıp, ecdadımızın verdiği toprakları geri almaya başlasaydık. Şunu da yapabilirsiniz; Dünya’daki tüm elçiliklerdeki toprakları da yüzölçümümüze ekleyerek, ecdadımızın topraklarını geri alıp topraklarımıza toprak katan iktidar biziz diyerek, her yaptığınıza inanan seçmenlerinize sunabilirdiniz..
Süleymanşah türbesini de seçime çeyrek kala siyasi rantınıza eklemlendirdiniz eklemlendirmesine de, fakat bu sefer kazın ayağı öyle değil..
http://blog.milliyet.com.tr/ataturk-ve-90-yasina-giren-chp-nin-turkiye-icin-yaptiklari/Blog/?BlogNo=428381
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@mynet.com
sevket-che@hotmail.com.tr
GSM. 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder