CHP’NİN “TEK KIRMIZI ÇİZGİSİ BAŞKANLIK SİSTEMİ*” DEĞİL “YUSUFELİ” OLMALIDIR
Artvin Yusufeli, İstanbul Sultanbeyli, Urla Zeytineli, Petrol Kuyularımızın Ataleti Ve Küresel Efendinin Adaleti:
- Birinci konu: “Cennetin vadisi Yusufeli.Yusufeli adeta Yetimeli haline getiriliyor. Evet; 10 köyle birlikte Yusufeli ilçesini de sulara gömecek olan Yusufeli Barajı..
- İkinci konu: AKP gettosu Sultanbeyli..
- Üçüncü konu: Urla Zeytineli köyü.
- Dördüncü konu: Ülkemdeki petrol kuyularının atıl bırakılması ve Küresel efendinin adaleti...
Birinci konu:
Yusufeli ilçesinin taşınması için ilk kazma vuruldu. Sözde, Yansıtıcılar ve Sakut Deresi olarak belirlenen yeni yerleşim alanında “Yeni Yusufeli” ‘Göl manzaralı’ muhteşem bir şehir olacakmış. Bana göre, Yusufeli muhteşem olmayacak, Yusufeli “Yetimeli” olacak. Doğasından ve doğanından uzak Yetimeli.. Düşünebiliyor musunuz? ,Yeni yerleşim yeri, yerbilimcilerince ‘heyelana müsait olması nedeniyle’ benimsenmemiş bir yer seçimi yapılmış.
Önlem almadığınız noktada, “Barajların birer mikrop yuvasına dönüştüğünü, bakteri üreme sahasına dönüşerek. Karbondioksit ve metan gazı üretim alanına dönüştüğünü söylüyor uzmanlar..
Rutinleri tekrar ediyorlar. Örneğin çıkara ve talana özdeş atasözünü; “Su akar, Türkler bakar”..Bu atasözü ile yok eden görünümlerini kurtarmaya çalışıyorlar; doğayı ve doğanı yok eden görünümlerini. İyi de doğası yok, doğanı göçmüş coğrafyaya sen de trene bakar gibi bakacaksın.. “Ben o atasözüne atasözü demem, su benim olmayınca”. Benim atasözüm “Su akar yolunu bulur”..
Bu atasözü asla ‘her şey olacağına varır’ anlamı taşımıyor... Bu, doğaya ve doğana müdahale etmeyin, bırakın dere doğasını ve doğanını bulsun, sizlerde belanızı.. Zeynep Dizdar şarkısında; “Su akar yolunu bulur eğer inanırsan’ diyor. Siz suya inanmıyorsunuz ki, o yolunu buluyor, doğana ve doğaya yaşam veriyor. Gerektiğinde duruyor, toplanıyor baraj oluyor enerji veriyor.
Yeter ki siz yapılabilirlik ve Çevre Etki Değerlerlendirme ölçütlerine bağlı kalın. Fakat sen Yusufeli’nin tarihi, demografik ve doğa değerlerini yok ediyorsun, tıpkı Hasankeyf, Allianoi ve Zeugma tarihi ve doğal değerleri yok ettiğin gibi..
Sularımız, beyaz petroldür. Sularımız, nehirlerimizle salt yurt dışına akmıyor, yurdumuzda da akıyor, evlerde, sanayide ve tarımda kullanıyoruz. Su yaşamdır, salt bu alanda kullanmıyoruz, enerjide de kullanacağız elbet, ama evrensel ve ulusal değerleri yok etmeksizin geliştireceğimiz projelerle. Peki biz ne yaptık?.. Cennetin izdüşümü ülkemde, özellikle abartılı bir şekilde baraj, ille de nehir santralleri olan HES ve KÖHES’ler yapmışız. Nehirleri, dereleri hatta çaylar (taşıyarak) kurutmuşuz.
Bırakın antik yerleşimleri ve doğayı Hasnkeyf ve Yusufeli gibi ilçeleri kaldırır duruma geldik..
Bırakın suyu özgür aksın, o yatağın bulmuş evrensel doğal katkısını veriyor, zaman-zaman da onun beslediği değerlere saygı gösterdiğimizde enerjisin de esirgemiyor bizden..
Diyorsunuz ki; Çoruh Nehri daha önce çılgınca ve boşa akıyordu “Çoruh’ta Muratlı, Borçka ile Deriner Barajı ve HES’i inşa ederek halkımızın hizmetine sunduk.
Birincisi bunlar sen yapmadın ve o dönem yapanlara da fazla karşı çıkmadık kısmi boyutlarda. Karşı duruşlarda ÇED ve Yapılabilirlik raporlarında iyileşmeler istenen boyutta yaşanmadığı için, üretime geçen Muratlı, Borçka ve Deriner barajlarında istenen verim alınamıyor.
Özellikle Deriner barajında söylenen (2 milyon kilovatsaat) enerji miktarının yarısıdır. (1 milyon Ks 2014). Ki buradaki su miktarı Yusufeli santralından geçecek su miktarının çok üstünde olmasına karşın bu verimsizlik yaşanmaktadır. Düşünün Yusufeli’ndeki enerji verimsizliğini. Savlanan enerji miktarını üretmesinde kuşkular had safhada iken, nereden çıkarıyorsunuz yıllık1 milyar 827 milyon kilowatt enerji üretimini ve ekonomiye 400 milyon TL katkıyı?
Evet, Çoruh çılgın akıyordu ve doğasını yarattı, fakat sizler de HES ve KÖHES(Küçük Ölçekli Hidro Elektrik Santraller)’lerle çıldırırcasına saldırarak Çoruh’un yarattığı doğa değerlerini yok ettiniz. Ve çekinmeden “Şimdi ise Türkiye’nin en çılgın akan bu nehrine yeni bir gerdanlık daha takıyoruz.” diyebiliyorsunuz.
DSİ’ye yaptırdığınız ve “Dünyada ise kendi kategorisinde 270 metre yüksekliği ile Çin’de yer alan Xiowan (292 m) ve Gürcistan’da yer alan Inguri (272 m) barajlarından sonra en yüksek 3. baraj olacak, yılda 1 milyar 827 milyon kilowatt.saat enerji üreterek ekonomiye yılda 400 milyon lira katkı sağlayacak.” dediğiniz, ‘Artvin’in 70 km güney batısında yer alan’ Yusufeli Barajı ve HES projesi tamamlandığında bana göre gerdanlık değil Çoruh’a vurduğunuz bir boyunduruktur.
Savlarınızdan biri de; yeni Yusufeli’nini göl manzaralı, ekonomisi, ekolojisi, sosyal yapısı daha modern hale gelecek ve daha da gelişeceğidir..
- Güzel, fakat elektrik üretmek için Çoruh Enerji Planı ne denli yeterli yapıldığının yanıtını verebilir misiniz?
- Elektrik üretecek barajlardaki su miktarı yeterli midir?
- Tüm bunların rantabilite hesabı yetersiz ise doğayı bozmak, doğanı göçe zorlamak ve ülke bütçesine yük taşımaktan başka anlam taşır mı?
Asya ve Avrupa arasında evrensel köprü olan cennetin izdüşümü ülkemi, adeta rant köprüsüne dönüştürdünüz:
İkinci konu:
İstanbul-Sultanbeyli de yarattığınız kolaylıklarla Sultanbeyliyi adeta AKP gettosu haline getirdiler, özel tapu ayrıcalığıyla.
Evet, Yusufeli’ni yok edenler Sultanbeyli ilçesi için özel vergi muafiyetini torbaya sokarak, Sultanbeyli’yi var ettiler. İlçede yapılan kamulaştırmalarda KDV ve tapu harcı alınmayacak. İlçe belediyesine göre bu düzenleme ilçe halkını tapusuna kavuşturacak. Mufalefet ise düzenleme ile yolsuzlukların önünün açıldığını iddia ediyor.
Bölgede kamulaştırılarak kamuya devredilen taşınmazlar KDV ve tapu harcından muaf tutuldu. Yeni düzenleme ile ilçe belediyesi 4 milyon metrekare alanda arsa sahibi olarak görülen firma ya da şahısların mülklerini trampa yoluyla kamulaştıracak. Resmen, Sultanbeyli’deki vatandaşlar üzerinden birileri vurgun vuruyor, tıpkı Yusufeli üzerinden olduğu gibi..
Üçüncü konu:
Urla Zeytineli köyü. Urla villaları.. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, fıtratların efendisine armağan edildiği savlanan ve 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarındaki yasal dinlemelere takılan Urla Zeytinli köyü Hacılar Koyu’ndaki villaların bulunduğu alanı imara açtı. Urla Zeytineli Koyu’nda bulunan villaların arazisinin 3.derece sit alanına çevrilmesi davalık olmuştu.. Bilrkişi dün araziye gidip keşif yapmak istedi. Jandarma yolu kesti. Şehir plancıları ve gazeteciler villalara 5km kala durduruldu. Sadece bilirkişiler araziye alındı… Yaklaşık 50 asker müdahaleye hazırdı..
Dördüncü konu:
Enerji sorunun gidermek istiyorsan; petrol kuyularına neden ruhsat vermiyor ve işletmiyorsun?
Alınan duyumlara göre; Türkiye-Suriye sınırında uydu verilerine göre petrol denizini varlığından söz ediliyor. Irak sınırında, altında petrol yatakları bulunduran 150 milyon tona yakın asfaltit madeni bulunmuş. Fakat devlet 1978 yılında kamulaştırarak el koymuş. Silopi'nin altı da petrol kaynıyormuş. Yaz aylarında etraftaki ocaklardan resmen petrol akar ve Hezil çayına karışırmış. Dahası; sadece petrol değil, buralarda çok zengin uranyum Ve nikel madeni de varmış.
Söylenceler göre, buralarda İngilizler 1967-87de petrol aramışlar. Gökyüzüne doğru petrol fışkırmış. Ardından kapatmışlar ve betonlamışlar.
Musul ve Kerkük' ün rakımı 80-100 metre civarındaymış. Cudi Dağı'ndaki petrolümüz resmen Irak'a doğru akıyormuş ve İngilizler ve ABD bunu biliyormuş...
Devlet kamulaştırılacağım diye el koyduğu madeni Turgay Ciner 'in Park Holdingi'ne devretmiş.
Birilerinde kap ve ABD bağlantılı şirketlere ver. Sen de dereleri yok ederek doğayı mahvet, Güneydoğu resmen petrol deniz üzerindeyken sen ABD Firmalarının peşinde 'bize petrol bul' diye yalvar. Yetmedi, TPIC (Turkish Petroleum International Company Ltd) diye Türkiye Petrolleri'nin 1988’de kurduğu orta ölçekli holding görünümünde bir şirket Olan kurum özgün yapısıyla, Irak’tan Libya’ya, Kolombiya’dan Kazakistan’a kadar, arama-üretim, saha hizmetleri ve petrol ticareti alanlarında faaliyet göstermektedir. Bu şirket bu işleriyle kar etmiyor, aksine milyar dolarlar kaybediyor. TPIC neden Türkiye’de petrol aramaz da dışarlarda sürünerek hovardaca ülkemin parasın harcar. Ne oluyor beyler, ne oluyoooor..
Türkiye maden bakımından dünyanın en zengin ülkesi olduğu, bu ve benzer konuların üzerine giden Uğur Mumcu ve Çetin Emeç'in öldürüldüğü, Cudi dağında 6 madencinin kesik başlı cesetlerinin bulunması ve 'AB ve ABD, PKK''yı cennet ülkemizin başına bela ettiğini söyleyenlere hak vermiyor değilim.
“Enerji” bahanesiyle, elde edeceğin %10 seviyelerindeki elektrik için derelerimize, yerleşim yerlerine, yani doğaya ve doğana saldıracağınıza, %30 seviyesine yaklaşan kaçak elektrik kullananlara ve Petrol kuyularına saldır…
Sorunun, oy ve iktidarda kalma değil mi??!!
Ve bir diğer büyük tehlike; Karadeniz bölgesini İsraillilerden sonra Araplar’da istila etmeye başladılar.Ekonomik koşulların neden olduğu iç göçler zaten yörenin kadim sahipleri olan bizleri memleketten uzaklaştırdı. Bizler değil de çocuklarımız evlerimizi açmayacakları ve de toprağı işlemiyecekleri gün gibi ortada. Bu nedenle satacaklar. Yöre insanına satması canımı pek acıtmaz da, Karadeniz’de özellikle, Doğu Karadeniz’de karanlık (kara çarşaflı) bir çekirge sürüsü gibi dolanan Araplara satmasından korkuyorum.
Ve gün gelecek, bu toprakların kadim sahipleri bulundukları yerlerden tamamen kopacaklar ve de süreçle mülksüzleşme yanında beş on kuruş sıcak para için tamamen yurtsuzlaşacak Karadeniz insanı, çünkü İsraillilere, ille de Araplara şu an yerleşik Karadenizli aileler de evlerini ve topraklarını satıyorlar. Tıpkı mevsimlik işçilik için nehirlerini, derelerini, dağlarını, ovalarını, meralarını, yaylalarını, ormanlarını ve vadilerini HES’çilere ve Madencilere sattıkları gibi..
Düşündürücü süreç; Araplar; Bodrum, Çeşme, Marmaris.. değil de Doğu Karadeniz’i istila etmeye başladı. Nedeni olası küresel iklim değişiminin getireceği çölleşmeden kaçış mı? Yoksa, siyasi erk yörelerimizi Araplaştırarak, karanlık ideolojileriyle bütün Hilafet kolaylığı mı sağlanmaya çalışılıyor.
*: 7 Haziran 2015’te CHP’li Gürsel Tekin’in seçtirdiği ve yarattığı “CHP’nin yeni harikası” Eren Erdem’in ‘Tek kırmızı çizgimiz başkanlık rejimi olmalı’ sözünden esinlenme...
http://www.imo.org.tr/resimler/dosya_ekler/33429627bc4584f_ek.pdf?dergi=181
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder