GALATASARAY’I BELİDİYELİ AVCI VURDU!!!
Doğrusu; Play-off’lu lig of ooof çekerek başladı.
Daha doğrusu; UEFA haşladı, lig başladı ve
Galatasaray’ı belediye avladı.
Ben UEFA’nın haşladığı ligi’in 2011-12 sezonunda tatsız ve tutsuz patates haşlaması gibi olacağını düşünüyorum.
Sayın Aysal bunu vurgulamaya çalıştı, fakat başta 2F1B bunu anlamakta zorluk değil, aksine anlamamakta kolaylık çekiyorlar. Asıl bunların anlaması gerekir, fakat aksine ülkemde otorite olmuş 1B; Aysal’ın FB’yi UEFA’ya ihpar ettiğini söylemesini bırakın; "Mesela her şey düzgün olsa idi; G.Saray’ın 1993’te İstanbul'da M.United'ı eleyip ilk kez Şampiyonlar Ligi'ne giremezdi. GS'lilerin milat dediği maçı siz bir de S.Çölgeçen, K. Röthlisberger ve A.Polat'a sorun…” diyen Galatasaray düşmanı çakma bir paranoyakı ciddiye almasını yakışıtıramadım kendisine. Yetmedi; Galatasaray’ın 28 Ekim 1988 tarihindeki ilk maçında 3-0 yenildiği Neuchâtel Xamax’ı 9 Kasım 1988 deki rövanşında 5-0 yenmesi sonrası UEFA’nın maçı iptal etmesi ve ardından Ali Şen’in devreye girmesiyle iptalı durdurmasını rüşvet ile özdeşleştiren imasında bulunması komik ötesi trajedisini dışa vurumunu ise hiç ama hiç yakıştıramadım-ki 2007’de Ali Şen de benzer şeylere vurgu yaparak, maçın iptal edilmemesi konusunda yapılanları söylersem GS Avrupa’dan 5 yıl men edilir şeklinde bir açıklama yapmıştı. İyi de konuşmadığı gizli şeyleri yapan kim? Ali Şen. O zaman sizin duruşunuz bu diyenler haklı olmaz mı?-
Ben tüm bu yanlış ‘sağlık ötesi’ duruşları 24/08/2011 günü basında yer alan şu karara bağlıyorum(çünkü haber dayanılır gibi değildi):
“UEFA FB’yi şampiyonlar ligi’nden çıkardı…”
FB’nin elinden şampiyonluk alınmamıştı, fakat şampiyonlar ligi’ne Trabzonspor gönderilecekti.
Birileri Ünal Aysal’ı suçluyordu; “Dikkat edin, parmağımızı kestirmemek için, kolumuzu veriyoruz” dediği için. Ve oldu da; kolumuz FB’yi kestiler.
Gerekçeler şöyle sıralanıyordu:
1-Şike konusunda o'ın(sıfırın) üstünde bir şüphe varsa bu bizim için yeterli. Biz bu durumda kanaate dayanarak karar alabiliriz. FB konusunda da bu kararı alıyoruz.
2- Emniyet açıkladı. Savcı elinde çok ciddi belgeler olduğunu söyledi. TFF şikeden dolayı başkan ve yöneticilerini disipline sevk etti. Bunlar yeterli.
3- Şike soruşturmasından dolayı Türkiye Cumhuriyet’i mahkemeleri kulübün başkanı ve yöneticilerini tutukladı. Bu kararlar ciddi deliller olduğunu gösteriyor.
Tüm bunlardı Aysal’ın söylediği Jurnalcılıkla ne ilgisi vardı. UEFA bir yıldır izlediği konuda Aysal’ın bilgisine mi gereksinimi vardı…Demek UEFA bir yerlere vardı ki, birilerinin dediği gibi ulusal takımımızın ve ulusal takımlarımızın Avrupa’dan 8 yıl men cezası almasının önüne geçti..
Yine de şunları yazmak gerekir:
Başbakan FB’li, TTF başkanı FB’li, soruşturmayı yürüten savcı Mehmet Berk FB’li ve FB bunları yaşıyor. İnsanın aklı da hafızası da almıyor, ama birileri FB’nin elinden Avrupa ligi şansını alabiliyor…Düşündürücü değil düşündürücü kere düşündürücü bir olay…Eğer olgu bir çıkar eksenide bir kurgu ise, FB değil de birileri çok şeylerini kaybedecek…Eğer birileri temiz futbol adına FB’lerini bile yakabilmeyi göze alıyor ise, o zaman o birilerinin bu ülkede dürüstlük abideleri dikilir…
“Her ne ise” diyerek geçiştirecek bir olay değil yaşanalar. Yine de; halkın tek ortak coşkusu futbola dönmemizin de zorunluluk olduğunu unutmamız gerekir. Dönüyoruz , hem de Play-Off ile, fakat off, oooff çekmiyoruz da değil.
Ben Play-Off’a karşıyım. Dümdüz mantık ile hareket edenler, düz mantıkla ‘sorusu içinde’ yanıt vermek istiyorum: “Diyelim; ligi birinci bitiren takım ile ardından gelenler arasındaki puan farkı 19. Diğerleri 6 maçı da kazansa 18 puan alacak. Bu durumda şampiyon yine ligi birinci bitiren takım. O zaman play-off'un anlamı ne?...”
Lig’e İstanbul Büyükşehir Belediye Spor(Belediyenin futbol nasıl olur da aslı görevlerinin önüne geçer…) maçıyla giren Galatasaray maçını yazacak ne gücüm, ne de isteğim var. Çünkü, Galatasaray’ın her aldığı maçta birilerinden çok ben bir şeyler arayacağım. Çünkü UEFA ligin tadını tuzunu kaçırdı. Çünkü, bazı FB’liler kendilerini değil de burada da GS’yı suçluyor, burada da GS’ya endekslemişler kendilerini. Çünkü, gerçekleri görmek duygusallıklarının arkasında kaldı. Çünkü, birilerinin derdi FB’değil, A.Yıldırım olduğunu görmüyorlar. Çünkü, birileri temiz futbolu istemiyor. Çünkü dinden ve yoksuldan geçinenler futboldan da geçinmek için ‘üç büyükleri’ ele geçirmeyi istiyorlar gerçeğini verdiğini görmüyorlar…Çünkü, çünkü, çünkü…
İşte böylesi bir takım, 4 büyüklere son yıllarda kök söktürüyor…
Öncelikle şunu söyleyeyim, öyle veya böyle onlar Galatasaray’ın başına geçecekler ve GS’yı ele geçirecekler…Bu sene ikinci yarıya Galatasaray Abdullah Mücip Avcı ile başlar ise sakın şaşırmayın.
Adam hem avcı, hem Mücip(Türkçesi,yaratıcı). Özellikle üç büyüklere senelerdir çim yolduruyor, tıpkı Galatasar’ın seyircisine yaptığı gibi.
Evet, evet; İstanbul Büyükşehir Belediyespor(İBB) yine yaptı yapacağını ve 2011-12 sezonununun ilk maçında Galatasaray’ı Avcı ile iki yerinden(2-0) vurdu.
Galatasaray vurulmayı hak etti çünkü 4-1-4 ile kendini koruyamıyordu; geniş alan bırakıyor ve kanatları kullanamıyordu, kullandırıyordu. Orta saha yavaşlıyordu, defans karşılamakta güçlük çekiyordu, öndeki dörtlü ofansta yetersiz kalıyordu, İBB’de arkaya koşu yapanlar Galatasarayı ekarte ediyordu. Du da, du sonunda Galatasaray’a iki tane gol kodu ve maç 2-0 İBB’nin oldu.
Baros, bence bu takımın belası…Bence Baros ile GS yıllardır bomboş…Kesin gitmesi gerekir, aksi taktirde Terim de, Aysal da gider ve Avcı gelir ve de ben de ardından giderim.
Bir tek Melo ayakta idi, zannedersem diğerleri de ayakta idi, fakat uyuyorlardı. Biraz Urfalı Ruzi(Urfalusı) zaman-zaman gözlerini açıyordu, biraz da Eboue, ille de Melo…
Biz Lazlarda bir deyim vardı. Birazını söyleyeyim; “Mele mole, xheniş….”
Gelenleri gidenleri ve topçuların, yöneticilerin, teknik kadronun performansını Samsun maçı sonrası yazacağım…
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
ŞUTLUYORUM
evesbere@mynet.com
Yorumlar
Yorum Gönder