

Noğaçkimi mu goğodanoren?(Arhavim ne yapacakaklar sana?) Mut va ahenan(Hiçbir şey yapamazlar!!)
ARHAVİLİNİN DOĞAL DOĞA DURUŞU
Neden ‘Arhavili’ de, Karadenizli ve de Anadolu insanının duruşu değil? Doğrudur, Anadolu için iyi olan her şey Anadolu insanının üründür.Bu evrensel duruşu lokalleştiremezsiniz, yerelleştiremezsiniz. Fakat buradaki ‘Arhavili’ denmesindeki amaç, Arhavilinin, özellikle HES’ler ve ille de KÖHES’ler konusunda duyarlı davranmadığı kuşkusudur. Fakat biliyorum ki, Arhavili; öğretmeninden, mühendisine, iktisatçısına, yerel yöneticilerine, doktoruna, mimarına, gazetecesine, kısacası köylüsü kentlisi, Türkiye’deki tüm Arhavili, en az her doğa duyarlısı kadar kararlı ve keskindir…Sahil yolu karşıt platformunun arkasındaki kimlikler, “Meslek Odası ve ilgili STO’leri aracılığıyla” Arhavili Mühendis ve mimarlardır ve değir disiplin sahibi Arhavililerdir. Bu nedenle ‘Arhavilinin Doğal Doğa Duruşu’ dedim.
Son gelişmeleri bu başlık çerçevesinde genelleştirip değerlendireceğim:
İşletime açılmak istenen kömür tesisleri nedeniyle ÇED heyetine gösterilen haklı tepkilerin süreç içinde HES tartışmalarına dönüşmesine, ‘aynı şeyleri tekrar etmemek adına’ katılmadım. Katılmayışımın bir diğer nedeni sevgili Hasan Sıtkı Özkazanç, Kamal Çalıkoğlu ve yeğenim Cihangir Çorbacıoğlu ile birlikte diğer arkadaşların benim söylediklerimi söylemeleri idi.
Fakat tartışmaların kırıcı boyuta dönüşmesi ve bir Arhavil kardeşimin Facebook’unda, yine bir Arhavili kardeşimin sahil(bölünmüş) yolu ile ilgili bir haberine yaptığım yorumun kaybolması karşısında ‘özgün bir yazı’ ile olguya katılmaya karar verdim.
Şunu belirteyim, Arhavi’nin doğasına ve doğanına sahip çıkmak, ne benim tekelimde, ne de birilerinin. Bu sahiplilik, Arhavi özelinde birliktelik ve dayanışmayı zorunlu kılan, ulusal olmanın ötesinde evrensel bir olgudur. Fakat bazı bizler, doğa ile ilgili evrensel olgunun siyasi ve ekonomik getirisini öne alarak, olguyu ideolojik ve özdeksel pencereye taşıyabiliyoruz…Sosyal medyayı bu bağlamda kullanarak, sosyal katmanların duyarlı düşünselliklerini sınırlayabiliyoruz.
Öncelikle şunu belirteyim, Sahil yolu veya derelerimiz üzerindeki HES yanlısı olabilirsiniz-Ki tartışılan HES değil, KÖHES, yani Küçük Ölçekli Hidro Elelektrik Santralleridir- Ve bu duruşunuz nedeniyle birileri size saygı göstermeyebilir. Çünkü bu bir ideoloji, yani düşünce değil. Düşüncelere saygı göstermek zorundayız. Fakat HES olgusu, yanlış bir inşa eylemidir(veya enerji politikasıdır), asla ideoloji değildir. Doğa karşıtlığıdır ve doğa karşıtlığının, ya da doğa dostuğunun ideolojisi olmaz. Dahası yukarıda belirtiğim gibi, o’nu çıkarsal ideoloji getiri çizgisine taşıyamazsınız. Bu nedenle sağcısı, solcusu ortak noktada buluşmak zorundadır ve bu evrensel zorunluluktur. Fakat bu evrensel zorunluluğun da, genelde sol düşünsellik içinde vücut bulduğu bir gerçektir. Sağ genelde, kısa erimli özdeksel rahatlık ve sürdürülebilir kazanç temelinde olguyu değerlendirir. Bu algı süreci asla dikkate alınmamış, aksine ‘sol’ bu olgunun ‘ayrım yapmaksızın’ doğadan faydalanan herkes tarafından savunulmasını öngörmüştür. Ve görmektedir.
Bunun için Arhavilinin Arhavili ile kavga etmesi, birbirini kırması hiç doğru değil. Arhavi ve Arhavili olmak ‘Her Anadolu yöresi gibi’ özeli ve özelliği içerir. Evet, Arhavili olmak özeldir ve de birbirlerine güzeldir. Ben; Arhavi-Sidere köy kökenli olmama karşın, Arhavi’de çok az bulunanlardanım, Samsun-Ankara-İstanbul’da zamanımın çoğunu harcadım. Bundandır ki Arhavi özlemi ben de sıcaklığını hep korumuştur. Arhavi’yi ve Arhaviliyi sevmek duygularımın en yoğunu ve güzelidir. Onlara kırıcı olamam, kin duyamam, öfke yansıtamam. Onlar için bazı şeyleri sineme gömerim…
Yıllar önce yaşadığım bir olay nedeniyle, sıkıyönetim dönemi olmasına karşın, başta Kazım Amca(Turna) ve merhum Sami Mısırlıoğlu ağabey olmak üzere tüm Ankara’daki Arhavililer Derneği’ndekilerin benim için yaptıkların asla unutamam. Arhaviliyi fazla tanımayan biri olarak, Arhavilinin ne denli yüce bir dayanışma duygusuna ve yürekliliğine sahip olduğunu o gün görmek, Arhavili sevdamı daha da artırdı.
Fakat yinede, bazı Arhavililer siyaset(gözü kör olası) ve sosyal ilişkilerdeki yanlış anlamalar nedeniyle birbirine kırgın davranabilmekte, istenmeyen duruşlar gösterebilmektedirler. Bu duruş yanlışlığı Arhavi’nin doğasına ve doğanına sahip çıkma sürecinde hiç yaşanmasın isteyenlerdenim. Dağımızı, bahçemizi, deremizi, ormanımızı, yani Arhavi’miz ve Arhavilimizi, Anadolu gibi sevmek ve sahip çıkmak zorundayız. Seveceğiz de, sahip çıkacağız da…
Yorum yaptığım minik haberi şöyle idi : “Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 24 Haziran 2011 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planına göre, Karadeniz Sahil Yolu’nun bazı noktalarda içeriye, yani Güney’e alınacak.”
Resmen yetkililer ve de halk olarak aymazları oynuyoruz. Düşünün, benim yöre insanım çıkıp; "Derelere HES yapmayacağız da Enerji nerden elde edeceğiz?" diyebiliyor, dahası dedirtebiliyorlar. Sahil yolu için de, "Yolumuzu yapıyorlar, birileri taş koyuyor" demişti aynı mantık...
Yıllarca bunun tartışmasını yaptık TMMOB-İMO ve de TMBD olarak. Dedik ki; “Maliyeti yüksek olabilir, fakat kalıcı ve daha ekonomik olacağı için kuşaklama yöntemi ile sahil yolunu içeriden geçirelim, bu bölünmüş sahil yoluna koşut(paralel) demiryolu da inşa edelim…Eğer bu yapım yöntemini uygulamaz isek, binlerce yılda doğanın oluşturduğu 'Koylar, Falezler ' yok olacak, deniz canlıları zarar görecek…Doğadan aldığınızı doğa gün gelir geri alır. Bunun somutunu 1999 Marmara depreminde, Gölcükte yaşadık….”
Üzülerek belirteyim ki, hiç dikkate alınmadık. Bildiklerini okudular, sonunda, Orta ve Doğu Karadenizimizin de canına… Şimdi ise sahil yolu Karadeniz’in çılgınlığında sular altında kalmaya başladı. Birde dağlardan inen gümüşi derelerimizin denize olan doğal çıkışını engelleyince, anında sahil kentlerimiz sular altında kalmaya başladı.
Tüm bunları söylediğimiz için İMÖ Genel sekreteri ve de TMBD genel başkanlığımda açılan davalar daha yeni zaman aşımına uğradı. Ve işin en üzücü yanı bugün dediğimiz proje önerilerine gelmeleridir.
Geç kalındı; kıyıları alan, doları kapan Üsküdar’ı geçti.
Hiç değilse Batı Karadeniz sahillerini kurtarabilsek…
Bir arkadaşımızın, saf ve de temiz yüreklilikle; “HES yapmayacağız da, enerjiyi nerden elde edeceğiz” demesi beni gerçekten düşündürdü.
Bu konuda onlarca yazı yazdım, yazdık…O yazıları okumasını isterim. Hiç değilse şu üç yazıyı…: http://www.karadenizisyandadir.org/kip/hes%E2%80%99ler-kimleri-besler.html
http://blog.milliyet.com.tr/HES_e_yes_demek/Blog/?BlogNo=272754
http://blog.milliyet.com.tr/Artvin_deki_sel_son_uyari_olsun!!!/Blog/?BlogNo=204983
“HES yapmayacağız da, enerjiyi nerden elde edeceğiz?” diyen sevgili kardeşime şu kadarını söyleyeyim: “Enerjiyi; Güneşten, Rüzgârdan, yer altı sıcak su kaynaklarından, denizlerdeki akıntılardan ve en önemlisi, 35 milyar dolara ulaşmış olan, kaçak elektrik kullanımının önüne geçerek ve de doğru yerde inşa edeceğin, yani doğayı ve doğanı örselemeyecek yer seçimi ile nehirlerimiz üzerinde inşa edeceğin su tutucu HES’lerle elde edeceksin; Dereler ve çaylar üzerinde inşa edeceğin Hesciklerle, yani küçük ölçekli Hidro Elektrik Santralleri(KÖHES) ile değil… Bunlardan elde edeceğin enerjinin miktarı nedir biliyor musun, sevgili kardeşim? Çoruh nehri üzerinde inşa edilen su tutucu HES’lerden elde edilecek enerjinin binde biridir. Bu küçük değer yüzünden, senin yıllardır balık tutuğun, yüzdüğün, tarlanı suladığın deren yok olacak. O ormanın, tarlan, bağın, bahçen yok edilecek…
Lütfen doğaya duyarlı ol, o’na duyarlılık, kendine, yani insana, yani doğana duyarlılıktır…
Tekrar ediyorum; “Doğaya ve doğana duyarlı ol, dolara duyarlı olanların oyununa gelme!!!”
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
Teknopolitikalar Platformu
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder