R-CEP’İN DERS-İM BELGELERİNE GÖRE CHP TÜM PARTİLERİN DEĞİL TÜM
KÖTÜLÜKLERİN ANASI
8 Aralık 2012
“CHP
Dersim olayından Nasıl Kurtulurmuş?”
Anlayamadım. CHP’nin kurtulacak nesi
var?
Aslında kurtulması gereken şey var.
CHP, halkıyla birlikte o şeyden kurtulma savaşı verdikçe, Dersim dersi
alabildiğine yoğunlaştırılıyor.
Gerçekten, AKP’nin dediği gibi; ‘ tüm
partilerin anası bildiğimiz CHP’, tüm kötülüklerin anası ise, gelin CHP’yi,
kapatalım ve kurtulalım. İsterseniz, “Ananı da al git” diyerek CHP’yi soykırım
müzesine dönüştürelim…
Olacak iş değil;
CHP, Dersim'de, anne karnındaki
bebekleri öldürmüş...
Dışarıdan
birileri, Türkleri Ermeni soykırımı yapmakla suçluyor.
Dışarıdaki
birileriyle içli dişli olan içerdeki birileri de, CHP'yi Dersim soykırımı
yapmakla suçluyor.
Türkiye ve
CHP üzerinden bu oyunlar neden oynanıyor?
Türkiye'de ne
yapmak isteniyor?
Daha doğrusu; elinde 4x4 gücünde, 4-4’lük
belgelerle CHP ve Kılıçdaroğlu’nun üzerine giden başbakanım ne yapmak istiyor?
Birinci
belge; 1935 yılında çıkarılan “ Tunç-eli vilayetinin idaresi hakkında
kanun.”
Bu kanunun sadece 1. maddesini okuyor.
Nedense kanunun diğer maddelerini
değinmiyor. Belli ki, işine geleni okuyor. Belki de madde bağımlısı olmamak
için önlem alıyor…
Kanunun 1. Maddesinde deniyor ki; “
tunç-eli vilayetine, ordu ile irtibatı baki kalmak ve rütbesinin salahiyetini
haiz bulunmak üzere korkomutan rütbesinde bir zat vali ve kumandan olarak
seçilir…”.
Okuduğunuzda, bu maddede bir şey
olmadığı anlıyorsunuz. Hayir, öyle değilmiş. Başbakana göre, bu kanunla; vali
ve kumandan gerek görürse, aileleri bir yerden bir yere göç ettirilmesi bir
yana, insanlar sorgusuz sualsiz katledilebiliyormuş. Örneğin. 1937,1938 ve 1939
yıllarında Dersim’, Havadan, karadan, toplarla, hatta gaz bombalarıyla, hareket
eden her şey, çocuklar, kadınlar katledilmiş. Öyle ki;Muhsin Batur anılarında,
İki aya yakın Dersim’de görev yapmış ve bu görev esnasında gördüklerini,
okuyucularından özür dileyerek anlatamamış.
Sormak gerek, sayın Batur ne görmüş.
Aşiretlerin birbirini katlini mi, yoksa askerlerin katlini mi, yoksa kendi
katliamlarını mı?
1. maddenin açılımı bu kadar değil;
hilafet yanlısı, Osmanlıcı Necip Fazıl Kısarkürek’in anılarında da büyük katliamlar varmış. Kısakürek’e göre;
Hozat Kaymakamı, gençleri süngülemiş ve ateşin içine atmış. Ateşin içinden
çıkmaya çalışan gençlerden birini tekmeyle tekrar ateşin içine atıp, karşısına
geçerek sigara ağzında seyretmiş. Bu zalim ötesi anıyı Necip Fazıl yaşamış mı, yoksa aktarılanları mı anıları
olarak aktarmış, o’nu söylemiyor, sayın Başbakanım.
Ardından İngiliz ajanlığı kayıt altına
alınmış, Seyit Riza’yı, Dersim mazlumlarının en mazlumu ilan ediyor. Ve de,
Seyit Riza’nın idam anını İhsan Sabri Çağlayan anılarıyla anlatarak, 1. madde
açınımını bitiriyor. Her idamın hazin, acınası öyküsü vardır, çünkü insanları
idam etmek bir insanlık suçudur. O anı, siz abartılı bir şekilde
anlatabilirsiniz, ama anlattıklarınız asla belge değildir, hazin bir öyküdür.
Ve o’nu asla siyasi malzeme olarak kullanamazsınız.
İkinci
belge; 8 ağustos 1939 tarihli bu belgeye göre; Dersim’deki 1936, 1937, 1938
ve 1939’da soykırım’ında toplam 13 bin 806 insanımız öldürüylüş. Gerçekten
üzüntü veren belge. Bu üzüntü önemli değil. Önemli olan o belgenin altındaki
imza. İşte o imza; İçişleri Bakanı Faik Öztrak’ın. Niçin önemli, çünkü, imzanın
sahibi şimdiki CHP’nin Genel Başkan yardımcısı, Faik Öztrak’ın dedesi. Amaç
Öztrak ile CHP’yi suçlamak.
Üçüncü
belge; 23 aralık 1938 tarihli kararname. Bu kararnameye göre,
12 bin kişi batıya göçe zorlanmış. (Osmanlı dönemi asimile politikası ile 100
binler göç ettirilmiştir. Örneğin Kürtler Karadeniz’e ve batıya, Lazlar
Güneydoğuya göç ettirildi. Öyle ki, benim Arhavi-Sidere köyündeki bazı
akrabalarımın kökenlerinin Diyarbakır olduğu söyleniyor. Örneğin Anneannem…).
Bu kararnamenin altında da İsmet İnönü
ve Ali Çetinkay’nın imzası varmış.
Ve sayın Başbakan Ali Çetinkaya
üzerinden, hemen İskilipli Atıf Hocaya geçer. Hoca bilindiği gibi Osmanlı Türk
düşmanı Akkoyunlu aşiretinden. Hocayı, Bayındırlık Bakanı olan Çetinkaya
Düzmece bir mahkemeyle astırmış. En önemlisi, Başbakan’ın Çetinkaya’yı ‘Kel Ali’ diye aşağılaması.
Dördüncü belge; İçişleri Bakanı Şükrü
Kaya’nın imzasının olduğunu söylediği 28 Eylül 1938 tarihli belge. Bu belgeye
göre, Sason bölgesinde ‘ölenler ve göç
ettirilenlerle’ hiç kimse kalmamış.
Dikkatimi çeken, soluk almaksızın, her
belgede CHP ve Kılıçdaroğlu’na yüklenmesi. Özellikle şu söylemleri tahammül
sınırlarını zorlayan bir yüklenme; “Kılıçdaroğlu nereye kaçıyorsun ya.
Bunlardan nasıl sıyrılacaksın. Ben mi özür dileyeceğim sen mi özür
dileyeceksin. Devlet adına özür dilemek gerekiyorsa böyle bir Literatür varsa,
ben özür dilerim, diliyorum. Ancak CHP zihniyeti adına özür dilemesi gereken
varsa güya ’yeni CHP’nin genel başkanıyım’ diyorsun sensin. Hadi onurunu kurtar
bakalım."
Şimdi tam zamanı soru sormanın:
A-
Bugün 12 bin kişinin göç ettirildiği ve 13 bin kişinin öldürüldüğü bölgeye,
kimler göç ettirildi? Göç ettirilmedi ise, nüfusun 25 bin azalması gerekir.
Uzmanlar o tarihlerdeki nüfusu karşılaştırdıklarında, yaklaşık 15 bin kişinin
Dersim yöresinde olmadığını söylüyorlar. Bunun 12 bini batıya göç ettirildiğine
göre, ölen insanımızın 3 binlerde olduğu gözüküyor. İyi de sayın Başbakanın
elindeki 13 bin 806 sayısı nerden geliyor.
Başbakan, “Ölü sayısı önemli değil.
Dersim’de insanlarımız, yanlış bir politikanın uğruna öldürülmesi önemli benim
için” dese, daha inandırıcı olurdu ve
Dersim olayında dürüst yaklaştığını
gösterirdi.
B-
Her belge sonrası Atatürk, İsmet İnönü, Faik Öztrak’ı, Şükrü Kaya ve Ali
Çetinkaya isimlerini yüksek sesle tekrar ediyor, adeta CHP’li olduklarını
vurgulamak için. Neden; Dersim olayları esnasında Başbakan olan Celal Bayar ve
1931-45 arası CHP milletvekili olan ve Dersim ile ilgili alınan tüm kararlarda
imzası, hatta savunucusu olan Adnan Menderes’ten söz etmiyor?
Neden; Bayar ve Menderes’in çocuklarına
yüklenmiyor da, ille de Kılıçdaroğlu diyor?
Neden; DP ve onun devamı olan, AP ve
DYP’yi-ki bana göre AKP’’de- suçlamıyor da, sürekli CHP’yi suçluyor?
C-
Soykırımcı CHP, nasıl oluyor da, soyunu kırdığı Dersim’den sürekli oy alıyor ?
Sağ neden oy alamıyor?
D- Tunç-eli vilayetinin
idaresi hakkında kanun’un Madde 1 ‘in
dışındaki diğer maddelerin içeriği neden okunmuyor?
E-
Belgelerde imzası ve dahli olan sağcılar
kimler ? Onlar, sizlere zemin hazırlayan, o günün koşullarındaki dinden ve
ırktan geçinen ve de sonradan CHP’den ayrılıp DP’yi kuranlara değil mi?
Bunların yanıt beklenirken; sözde
CHP’yi, ille de İnönü’yü zor durumda -ki Dersim katliamlarından Celal Bayar baş
sorumludur ve katliamların ağırlığı ondadır- bırakmak için, taraflı kimliklere
Dersim Belgeseli hazırlatılıyor.
Belgeseli ismarlayan TRT. Belgeselin
adı; Koça Dawi(Son güç). Türkçe, Kurmanci ve Zazaki dillerinde hazırlanıyor.
1937, 38 ve 39 yılları anlatılacak.
R-cep
önce Dersim üzerindeki gizlilği kaldırdı, şimdi de Dersim belgeseli siparişi
verdi…Zavallı…
Dedik ya, amaç CHP’yi Dersimde
bitirmek. Özdeki amaç; Katliamlardan bu denli sorumlu tutulan CHP’nin hala
Dersim düzlemindeki Alevilerin tüm oylarını almaları.
Burada bir saptırmanın, özellikle iyi
anlatılması gerekir.
Nasıl ki, bugün, 12 Eylül faşizminin işbirlikçisi
Turgut Özal demokrasi kahramanı olarak gösteriliyor, Dersim olaylarının baş
sorumlusu Celal Bayar’ın da bu olaylarla hiç ilişkisi yokmuş gibi gösterilip,
örnek önder diye tanıtılması halka tüm çıplaklığıyla anlatılması gerekmektedir.
Ve de bu iki kimliği örnek alan AKP’nin iki yüzlü siyaseti DE…
Tüm bunlara, CHP’nin sağlaşarak değil,
sollaşarak yanıt vermesi gerektiğinin vurgusunu yaparak yazıyı bitiriyorum.
Teknopolitikalar Platformu
GSM: 0506 609 00 32
evesbere@mynet.com
Yorumlar
Yorum Gönder