MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ANKARA’YA GELİŞİ VE ANKARA'NIN İSTANBUL'A GİDİŞİ
Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Anadolu insanıyla’ oluşturduğu tüm kurumlar yok edilme sürecine sokulmak mı isteniyor?!
Bir söylentidir yayılmaya başlandı; “Anadolu’nun merkezindeki(yüreğindeki) Ankara’nın Başkent kimliği İstanbul’a kaydırılacakmış”. Yani, Osmanlı padişahlarının başkenti İstanbul, T.C’nin başkenti yapılmak isteniyormuş(TC’nin mi, yoksa başka bir cumhuriyetin mi, o da belli değil!?)
Şimdi onları, sıralamayacağım; biliyorsunuz, önemli kuruluşların Genel Müdürlükleri, ‘son 5 yıldır’ yavaş-yavaş İstanbul’a taşınıyor. Merkez Bankası’nın taşınması için de ön hazırlıklar, gizliden gizliye başlamış.
Hepimizin bildiği, fakat birilerin kabul etmediği gibi; Atatürk Ankara’yi başkent yaptı. Süreç; 27 Aralık 1919'da Temsil Heyeti'nin Ankara'ya gelmesi ile başladı. Yani Atatürk ve arkadaşlarının gelişiyle Ankara ulusal mücadelenin odağı oldu. 4 ay sonra(23 Nisan 1920) TBMM’nin Ankara’da açılmasıyla, Osmanlı sonrasının Türk devleti temelleri de atıldı. Ankara fiilen başkenti artık. Ve, gelecekteki Türkiye Cumhuriyeti’ni kuracak olan Kurtuluş Savaşı buradan yönetildi.
İstanbul’un; ’24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması ile’ İtilaf devletleri askerlerinden kurtarılmasından sonra, yeni Devletin başkentinin neresi olacağı tartışılmaya başlandı. Bilinen kişiler İstanbul'un başkent kalmasını istiyorlardı. Onların isteği gerçekleşmedi. Çünkü; İsmet İnönü, "Türkiye Devleti'nin başkenti Ankara'dır." şeklindeki bir maddelik kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na sundu. 13 Ekim 1923’te Kanunun yürürlüğe girmesiyle Ankara yeni Türk devletinin başkenti oldu.
Atatürk, Dolmabahçe’den ülkeyi idare edebilirdi. Hani, diyorlar ya; rakı masalarında ülkeyi idare etti. İşte, o rakı masasını, Atatürk’ün neden çorak Ankara bozkırına taşıdığını hiç kendi-kendinize sordunuz ve sorguladınız mı? Ankara ‘nın bozkırında hızlı esen jilet keskinliğindeki Ankara rüzgarındaki rakı sofrasından mı, yoksa ılgıt ılgıt okşayan İstanbul boğaz rüzgarındaki rakı sofrasından mı ülke daha keyifli idare edilirdi?
Elbette ki böyle değil. Demem o ki; Atatürk’ün; Anadolu’muzun, bağrındaki bir köy olan Ankara’yı başkent yapmasının bir amacı vardı;
Birincisi; tüm Anaolu’yu kucaklamaktı. İkincisi; ülkeyi yönetecek olanların, Anadolu insanına yakın olması gerekirdi. En önemlisi, Ankara’nın, askeri, ekonomik ve sosyal bağlamda ‘dünya ölçeğinde’ stratejik bir önemi vardı . Daha geniş söylemle; bir ulusun barışta ve savaşta dikkate Alacağı siyasalarını besleyecek politik, ekonomik, psikolojik, askerî güçleri bir arada kullanma bilimi ve sanatını yaşama geçirecek coğrafi konuma sahip yerdir Ankara.
Ve, Ankara ‘emperyallere dünya’da ilk yenilgiyi tattıran bir ulusun ‘Ulusal Kurtuluş Destanı’nın ve Cumhuriyet’in kuruluşunun simgesidir Ankara. 27 Aralık 1919 günü, ulusal kurtuluş savaşı hareketinin halkla bütünleştiği yerdir Ankara. Türkiye Cumhuriyeti’nin doğduğu yerdir Ankara.
Atatürk, bunları düşündü; İstanbul’un başkent kalmasını isteyen bilinen kimliklerin yenileri, başka şeyler düşünüyor.
Amaç, İstanbul’u, ‘dünya finans merkezi’ mi yapmak, yoksa başka bir gizli hesap mı? Gez-Gör-Yaz’ etkinliğindeki gezi yazılarımda belki okumuşsunuzdur; İstanbul’un tarihi salt Osmanlı tarihi ile oluşurmuşçasına, Osmanlı Camilerinin, köşk ve yalıların v.d yapıların yenilendiği konusundaki değerlendirmemi. Vakıflar Genel Müdürlüğü, tamamen, Osmanlı tarihi yapılarına vakf ettirilmiş adeta.
Padişahlığa mı özeniyoruz?
Fos çıkan, 21 Aralık 2012 Maya kıyameti nedeniyle, ünlendirilmiş kahin Baba Vanga’nın kehanetlerini sıralayanlar, son zamanlarda, Vanga'nın yeni bir kahinliğini eklediler. O kahinlik de; Müslüman bir devletin Avrupa’ya tekrar egemen olacağı kehaneti. Ne kadar ilginç, değil mi? Bu sonradan aklanan kahinlik, bir hinlik olmasın?
Bundan mıdır bilinmez; Padişah görmeye başladık kendimizi. Bir de ikinci boğazı inşa eder isek ve dahi, ne kadar aç boğaz var ise, doyurur isek, bizden ulu padişah var mı ola…
Dur diyen yok, ulu hakana. Dur diyecek olan sandık, fakat o sandık bir şekilde yönlendiriliyor. Çünkü, bunların o kadar oyu yok. Çevrenizdeki, insanlara sorun; %80'i bunlara oy vermedik diyor.. İyi de, kim bu oy verenler?
Halil Ergün, Acun Ilıcalı mı dediniz? Doğru, yahu; Onların oyu yetiyor zaten. Buna, seçim yaklaştığında, Ajda Pekkan’ın, Sezen Aksu’nun, İbrahim Tatlıses’in, Tamar Karadağlı’nın v.d oylarını eklediniz mi % ..n’leri bile geçerler.
Ankara’yı ve Türkiyemi bir yerlere taşıyamazsınız!
O’nu taşımak, ulusal kurtuluş savaşının, mazlum ülkelere örnek olmuş destansı ruhunu taşımaktır. Bu destanı yaratanların öncüsü Mustafa Kemal Atatürk’ün “Anıtkabir”ini ve felsefesini unutturmaktır halka...Unutturamayacaksınız!
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR Platformu
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder