![]() |
Kıtlık-Çok aza sahip olmanın başka anlamları #Sendhill Mullainathan&Eldar Shafir |
İktisat bilimi ne iş yapar?
İktisat bilimi başlangıcında kıt kaynakların en iyi şekilde kullanılması şeklinde bir tanımla başlamasına rağmen sonrasında ve bitiminde hiç kıt kaynakların nasıl kullanılacağını anlatmaz veya kıtlık üzerine konuşmaz. Ekonominin işleyişi üzerine formüller ile ekonomiyi açıklamaya çalışır. Bu açıdan iktisat bilimi eksiktir.
İktisat kıtlık kuramı üzerine kurulu olmasına rağmen eğitimi kıtlık üzerinden yapılmamaktadır. Bütün kuramlar kıtlık üzerine kurulmasına rağmen kıtlık kavramı tam olarak anlatılmıyor. Kitaplar ise ceteris paribus çerçevesinde geçiştiriyor. Bir bakıma kıtlık konusu bir ünitede veya başlıkta inceleniyor ve ceteris paribus kazanının içine atılıyor.
Davranışsal ekonomi alanı, insan davranışlarının ekonominin bazı temel öngörlerine uymadığının gözlemlenmesi sonucu doğmuştur. Fırsat maliyetini dikkate almazlar. Eşyalar için ödeme yapmaya isteklilikleri kolayca değişebilir. Ancak ekonomi kıtlığın mantığını izlemek üzerine kurulmuştur. Öyleyse ekonomik öngörüler kıtlık zihniyetine sahip olanlar için çok daha geçerlidir.
Kimler ekonomi okumalıdır?
Ekonominin düzgün çalışabilmesi için fırsat maliyeti hesabı yapılması gerekir. Yukarıdaki alıntıyı sağlam bir eleştiri yapabilmek için getirdim. Kitabı sonuna kadar dikkatli okudum ve bazı yerlerinde beyin yıkamaya yönelik anlatımlar, açıklamalar olduğunu farkettim ki bilinen şeylerden bir tanesini yazayım;
Dünyada ekonomi büyük çoğunlukla ABD'nin elinde ve bütün ekonomi kuramları bu devletlerin istekleri doğrultusunda yazılıyor ve öğretiliyor. Bir bakıma ülkelerin kendi gerçeklerine yönelik ne bir iktisat kuramı ne de bir eğitimi var. Kitapta üzerinde durulmayan varsayımlar (ceteris paribus) yine ABD için yazılan varsayımlar üzerine kurulu...
Kitapta kulak verilmesi gerekenlerin yeni kavramlar ve farklı bakış açıları olduğunu düşünüyorum. Onun dışında anlattıkları hariçten gazel...
Yukarıdaki alıntı gelişmemiş toplumları ve insanları nasıl köle haline getiririm projesinin kitabî şekilde yazılmasıdır. Siz zannediyor musunuz ki bir ülkede yaşayan insanların tamamı iktisat literatürünü tam olarak bildiğinde, finansal okur-yazar olduğunda dünyanın en kalkınmış müreffeh ülkesi olacak? Daha iyi köle yetiştirmekten başka bir işi yaramayacaktır. Öte yandan kimsenin ekonomi bilmediği bir ülkede çok değerli olacaktır o ayrı bir konu...
Bunun dışında herkesin elinde ekonomi diploması olup ekonomi bilmeyenleri olması da ayrı bir ayrıcalık olacaktır.
Dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan tarım faaliyetlerinden bahsedilmiş. Çiftçilerin tarımda yabanî otların temizlenmesinde isteksiz olduklarından, tembel olduklarından bahsetmiş. Gelişen yeni tohumlardan, ilaçlardan, yeni teknolojilerden bahsetmiş. Yabanî otların temizlenmesi verimi %30-50 civarında arttırıyor çiftçinin daha çok para kazanmasına vurgu yapılıyor. Para yaratma işi ise gelişmiş ülkelerin ve devletin tekelinde yani modern kölelik...
Genellikle devlet politikaları ise çiftçilere ne yapması gerektiğini söylemeye yöneliktir. Türkiye de ise şimdilerde çiftçiye siz ne istiyorsanız onu yapın biz çözüm yolunu bir şekilde buluruz diyorlar. (İthalat ve diğer önlemler) İlaçlar, yeni tohumlar, yeni teknolojiler ister kullanın ister kullanmayın. Bu ise dayatmanın ayrı bir versiyonudur. Sonuç olarak çiftçi verim almak için hibrit tohum, zehirli ilaçlar, yeni teknolojili tarım üretimine geçmeye zorlanıyor.
Kitapta şöyle bir açıklama vardır; Kıtlık, fırsat maliyet hesabı, rasyonel düşünce, tutarlılık, getiri-götürü hesabı, fayda-maliyet hesabı gibi konuları yoksulların ilgi alanındadır. Zenginlerin kıtlıkla, vazgeçme maliyetiyle, tutarlılıkla, getiri-götürü hesabıyla kısa vadede işi yoktur diyor.
Bu açıdan kitap bazı konularda kendisi ile çelişmektedir.
Bu kitap kıtlığı iktisat literatüründe geçtiği şekilde değil de daha farklı bir açıdan ele alması açısından mükemmel bir kitap.
Bu kitap içeriğinde de anlatıldığı üzere kıtlık kuramını mikro açıdan ve davranışsal ekonomisi açısından ele alıyor.
"Bu kitap, kurulma aşamasındaki bir disipline davet niteliği taşıyor" Yapım aşamasındaki bir bilimi yani kıtlığın psikolojik temellerini ortaya çıkarıp bu bilgiyi çeşitli toplumsal ve davranışsal olguları anlamak için kullanmaya yönelik bir girişimi açıklamaya çalışıyoruz.Kitapta yazan bu açıklamadan daha iktisat literatürü açısından kıtlık biliminin daha kapağının bile açılmadığını anlıyoruz.
- Bant aralığı,
- Boş alan,
- Getiri götürü hesabı,
- Jonglörlük,
- Kıtlık,
- Kredi,
- Para,
- Tünelleme (At gözlüğü),
- Yoksulluk,
- Zaman kıtlığı,
- Zihin,
- Odaklanma kazancı-kıtlık,
- Sürekli dikkat (Mihenk taşı),
* Sürekli dikkat isteyen davranışları mümkün oldukça tek seferlik eylemlere dönüştürün.
Konularında bilinenlerin dışında bir bakış açısıyla değerlendirmiştir.
Kitapta anlatılan konulardan ezber bozanlardan birkaç tanesini burada aktarmak isterim.
Öncelikle kitapta sorulan soruları yazalım;
- Kıtlığın ortak bir mantığı olabilir mi?
- Kıtlık için olduğu gibi bolluk için de tüm bu farklı sorunlara uygulanabilen ortak bir mantık, bir işleyiş olabilir mi?
- Kıtlık hissi nereden gelir?
Kitap okuyucusuna göre kendine yer bulan bir araçtır. Okuyanın okuma deneyimi, bilgisi ile okuyanda yer bulacaktır. Öznel bir değerlendirme yapmadan kısa bir değerlendirme yapmaya çalıştım. Okuma deneyimi açısından anlaşılabilir olması için dizinde yer alan kavramların yerlerini takip ederek okumak daha yararlı olacaktır. Mesela kıtlık, boş alan, bant aralığı gibi konulardan bahsetmiş. Kavramları dizinden takip edip parçalı öğrenip kitabı baştan okumak daha yararlı olacaktır. Bir nevi ders kitabı gibi okunmalıdır.
Yazarlarında belirttiği gibi kitap konuya giriş niteliğinde yazılmış, konular örneklerle açıklanmaya çalışılmıştır. Umarım kıtlık üzerine daha geniş çalışmalar yaparak toplumların gelişimi sağlanabilir. Ekonomi bilimi de bunu sağlamayı amaçlar fakat daha farklı bir misyonu vardır. Kıtlık biliminin ekonomi biliminden farklı olarak daha değerli olduğunu bu kitaptan anladım.
Bu yazımı kitaba merak uyandırması nedeni ile yazdım. İlgililerin okuması dileklerimle.
Nasıl ki siyasi rant adına yoksulluğu kullanıyorlar, yani korumaya alıyorlar; kıtlığı da ekonomik rantları adına ilgili olguların aynı kalacağını düşünerek, gerçek yaşamda diğer olguların hiç bir zaman sabit-aynı-eşit kalmayacağını dile getirmezler, işlerine gelmez..
YanıtlaSilAslına bakarsanız bu işler sadece Türkiye'de değil dünyada da böyle. Bu kitap ingilizceden çeviri bir kitap ve açık söylemek gerekirse, yazıda da yazdım, bazı yerlerde hakim güçlerin kalemi oynamış. Kitap bir şeylerin eşit sabit kalmamasından da bahsetmiş. Insanların kıtlığa düşme nedeni bolluk zamanında gevşek davranıp israf etmektir diyor. Bu nedenle insan bolluk ve kıtlık arasında dalgalı bir yasam sürer diyor. Dengeyi yakalama önerilerinde de bulunuyor. Kitabı bu acıdan değerli buldum.
SilTeşekkürler.
Aynen öyle..
Sil