PROF. DR. İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU VE “15 TEMMUZ ANAYASASI” KİTABI
Konuşmalarında ve yazılarında; AKP’nin anayasa teklifini, Osmanlı ve Türkiye tarihindeki en büyük kırılma olarak değerlendiren ve “Padişahın bile partisi yoktu. Padişahlık ötesi bir durum söz konusu.. Anayasal darbe sürecindeyiz..” vurgusu yapan;
Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun, bugün Kızılay Ihlamur sokak No: 1 Ankara Barosu Eğitim Merkezinde; “15 Temmuz Anayasası ‘Nedenleri, süreci ve olası sonuçları’ kitabının tanıtım resepsiyonundaydık. Salt ülkemin değil, ülkelerin gereksinimi olarak düşündüğüm böylesi yapıt, gelecek adına umutlandırdı ve bir Artvinli olmanın ötesinde insan olarak onurlandırdı..
Önemli yapıtın arka kapağındaki şu yazı, yapıtın gerekçelerin anlatıyor:
{{ Neden “15 Temmuz Anayasası?” Çünkü 16 Nisan’da oylanan “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 15 Temmuz darbe girişimi ve ardından yürürlüğe konulan olağanüstü hal rejiminin ürünüdür… Hiçbir toplum, kazanımlarını bir anda ve özellikle olağanüstü ortam ve koşullarda kaybetmeye rıza göstermez. Hele söz konusu kazanımlar, uzun döneme yayılan mücadele halkaları ve evrim süreci ürünü iseler… Anayasa, Türkiye toplumunun gerçek gündemi değil. Sorun, bu sanal gündeme karşı izlenecek yol ve yöntemlerde düğümleniyor; çünkü hiçbir toplum, yüzyıllara yayılan birikiminin “kişisel iktidar” hizmetinde bir anda yok edilmesine seyirci kalamaz.. İbrahim Özden Kaboğlu, olağanüstü hal ile kanun hükmünde kararnamelere dayanan bir yönetim altında yapılan anayasa değişikliği referandumu ve tartışmalı sonucuyla karşı karşıya kalan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının önümüzdeki süreçte neler yapabileceğini, yılların kazanımlarını nasıl muhafaza edebileceğini hukuk, demokrasi ve insan hakları bağlamında 15 Temmuz Anayasası’nda inceliyor. }}
Yapıt; OHAL kılıcı ve KHK kırbaçlarıyla yaşam verilen “Anayasa değişikliği ve de Referandum” öncesi ve sonrası gelişmeleri içeriyor.
Sayın Kaboğlu; kitabında da işlediği; AKP'nin Anayasa değişikliği teklifi ve yapıtında işaret ettiği ‘aşağıdaki’ değerlendirmeleri dikkate alınsaydı ve karşıt siyasiler bu çizgide politik söylemler geliştirseydi yemin ediyorum; “%49 ve %51” yer değiştirir idi.
Anayasa teklifini, tarihsel süreç bütününde ‘bilimsel açıdan’ şöyle tanımladı ‘öncesi ve sonrası’ Kaboğlu:
[[..Aralık 1876, Aralık 2016. Anayasa hukuku tarihimiz 140 yıl önceye uzanıyor. Bugüne kadar büyük kopmalar oldu. Şimdiye dek yaşanan kopmalar, git geller bir yana, 10 Aralık’ta açıklanan teklifin getireceği kopma bir yana. 1876’da parlamento kuruluyor. 1909’da parlamenter rejime geçiliyor.
1921’de Meclis hükümeti öne çıkıyor. 1924’te parlamenter rejime doğru adım atılıyor. 1961’de klasik parlamenter rejim kuruluyor. 1982’de otoriterleşme yolunda adımlar atılsa da parlamento eksenli 1876 çizgisi korunuyor. Dünyada, Anayasa yürürlükte iken rejim değişikliği yapmak diye bir şey yok. Ben bilmiyorum. Türkiye’de sorunlar var. Ancak, ciddi kazanımlarımız da var. Bu kadar radikal bir rejim değişikliğinin çok inandırıcı ve ciddi nedenlerinin olması gerekiyor.
Bu da tartışılarak anlaşılır. 1982 Anayasası da bir darbe, kırılma ürünü. 1982 Anayasası’nda yapılabilecek olduğu halde yapılmayanın burada yapılması söz konusu. Bu ilk ve en büyük kırılmadır. Teklifte, 2010 değişikliğinden geri dönüşler de var.
Hani çok sahiplenerek savunuyordunuz?
2010 değişikliğine karşı çıkanları karalıyordunuz... O nedenle bugünü çok iyi tartışmamız gerekiyor… Parlamenter rejim kaldırılıyor ama başkanlık öngörülmüyor. Aslında getirilene, 'anayasal düzen' bile denemez. Çünkü, erkler ayrılığını güvence altına almayan metin anayasa olarak nitelenemez.
Demokratik açıdan, getirilmek istenen, çoğulcu siyasal rejimlerin dışında yer alan bir model olduğundan, bunu, parlamenter, başkanlık, meclis hükümeti veya yarı-başkanlık şeklinde yapılan siyasal rejimler tasnifi içinde değerlendirmek mümkün değil...
Pakette üç kavram kullanılıyor:
1) Amerikan Modeli–Başkanlık Modeli,
2) Fransa–Yarı Başkanlık Modeli,
3) Türk Usulü Başkanlık Modeli…
Son yayımlanan KHK ile görevden ihraç edilen 330 akademisyen arasında ‘Marmara Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı lığı görevini yürüten Anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu'nun da yer aldığı belirtildi.. Yani; sayın Kaboğlu Olağanüstü hal (OHAL) kapsamında 686 numaralı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildi.
Hem de; Sorbonne Nouvelle Paris 3 Üniversitesinde konuk öğretim üyesi olarak görev yaptığı sırada, 7 Şubat 2017 gecesi görevinden alındı. Sosyal güvenlik hakları dahil bütün özlük haklarından yoksun kılındı. Pasapotu iptal edidiği için Sorbbonne’daki derslerine devam edemedi.. Böylece; çıkartılan KHK ile 4 bin 464 kişi devlet memurluğundan atılmış oldu..
Niçin atılmasın ki 1950 Artvin-Borçka doğumlu İbrahim Özden Kaboğlu?
Ne gereği vardı hocam; Anayasa hukuku profesörü olmaya?
Başta Fransa olmak üzere Avrupa’nın değişik üniversitelerinde, “konuk öğretim üyesi” olarak ders, konferans ve seminerler vermeye. İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanlığı (1998-2001) yapmaya, Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Kurucu Başkanlığı (2001-2005) yapmaya, Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanlığı (2003-2005) görevlerini yürütmeye.
Uluslararası Anayasa Hukuku Derneği Yürütme Komitesi üyeliği (2004-2010) yapmaya, BirGün gazetesinde yazmaya ne gerek vardı? En önemlisi insan hakları ve özgür düşünceden, demokrasiden, hukuk devletinden yana, yani solcu olmaya ne gerek vardı.
Neden; İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı’nın şu uyarısın dikkate almadınız: “Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine (sezgi-zeka / TDK) güveniyorum bu ülkede. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır. Onlar bu yanlışların hiçbirini yapmazlar”..
Sayın Kaboğlu, 16 Nisan 2017 Halkoylaması ile Türkiye’nin ufkunu karartan bu Anayasa Değişikliği Darbesini irdeleyen kitabını sonunda; “ ‘İnsan hakları, demokrasi ve hukuk devleti için mücadele edenlere’ ithaf edilen bu kitap, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ve 16 Nisan 2017 Anayasa halkoylamasının bir ürünü olmakla birlikte, bir sonuç olmaktan çok bir başlangıç şeklinde düşünülmeli.. Şöyle ki; eğer bugün ‘İnsan haklarına dayalı hukuk devleti’ kavramını kullanabiliyorsak, bu uzun evrimin sonucu olarak Anayasa’nın değişmez değişmez maddesi olarak kabul edilmiş olmasındandır…” diyerek siyaset yapanlara mesaj veriyor-uyarıyor..”
CHP’yi; salt milletvekili olmak isteyen, proje ve program üretme yetersizliğindekilerden kurtarmak isteniyorsa; CHP’de siyaset yapanların bu kitabın, günde 3 kez okunması gereken ilaç gibi yapıt olduğunu duyumsamaları ulusal değil evrensel zorunluluktur..
Eğer benim ülkemde; Türkiye Katar arasında ‘Arşiv Alanında İşbirliği Protokolü'nün Onaylanması Anlaşması 7 Mayıs 2016’da yürürlüğe girerek devletimin arşivi Katar’a açılmışsa, ulusal değerler Katar ve vd ülkelere satılmış ve bu Anayasa kurumsallaşmışsa, çok ama çok dikkatli olmak gerek, eyyy karşıt siyasiler, eyy!!
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
Teknopolitikalar Platformu
evesbere@gmail.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder