
19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA TÖRENLERİNİ VE İNTERNETİ SINIRLAMAK NE ANLAMA GELİYOR?
19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMAYI VE İNTERNETİ SINIRLAYAN OTORİTARİST YAKLAŞIM
İnternete 4 filtre getiren uygulama konusunda yazmaya hiç niyetim yoktu. Nedeni; bu konuda bilgi edinmeksizin düşünce ileri sürenlerin bile yazması. Fakat İran kaynaklı ‘Helal İnternet’ haberini okuyunca yazmaya karar verdim. Çünkü; olgunun İran kaynaklı ‘helal’ boyutuna ‘Cumhuriyet’ten salt sayın Özgen Acar’ın dışında kimse değinmemişti(belki de ben rastlamadım); bir de ben değineyim dedim.
Bunun yanı sıra son günlerde; “Kişisel güvenliğiniz ve hürriyetiniz için yukarıda belirtilen konularda dikkatli olmalısınız. “Aman haaaaa!!!....” diyerek, internette dolaşan ve tarafsız insanlara bile “Olan oldu faşizmin sepeti doldu” dedirten haber ve en önemlisi ’ 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’ etkinliklerinin sınırlanması haberi ‘yazma konusunda’ tetikledi beni.
İnsanların internet üzerinden birbirini uyardıkları yazının özeti şu:
“BTK (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) ve İnternet Üst Kurulu ‘denetleme’ başlığı altında bir çok özel çalışma yapmaktadır…Bu denetlemeler çağımızın etkin iletişim araçları olan E-mail, Facebook, Twitter ve benzeri alanları da kapsamaktadır…Bu noktada hükümet karşıtı yazılan, paylaşılan ve yorumlanan her konu için ‘takip başlatılması’ söz konusudur…Savcılıklar, ‘siyasi ve ideolojik içerikli haber paylaşımında bulunmak, yazılı ve resimli paylaşımlarla devlete ait kurum ve kuruluşları aşağılamak, devlet büyüklerine karşı küçük düşürücü paylaşımlarda bulunmak, Başbakan'ı ve partisini hedef alan paylaşımlarda bulunmak, kamuoyunu hükümet ve Başbakan aleyhine olumsuz yönlendirmeye dönük onur kırıcı ibarelerin kullanıldığı ifade ve paylaşımları yaymak’ suçlamaları ile dava açabilirler…”
Bu haber için birileri zannedersem; "Müjdeler olsun !.
Artık kimse her aklına geleni yazamayacak, her 'e-postayı'
yollayamayacak, ona buna çamur atamayacak ve gelen kutularımız gereksiz bilgilerle dolmayacak. Selamlar " şeklinde ironi yapıyor, ya da geyik yapmak konusunda haz duyan kimliklerin ‘düşünce özgürlüğü, özgür istenç’ ortadan kaldırılmış umursuzluğu oynuyorlar. Bilmiyorlar yarın o geyikleri bile yapamayacaklarını…
Her neyse; “Kılavuzu yazma olanın düşüncesi aydınlıktan çıkmaz” özdeyiş uyarlamamı tekrar etmeyi zorunluluk olarak görüyorum ve yazmaya başlıyorum;
İran ‘helal’ olarak adlandırdığı yeni bir internet ağının kurulacağını bildirildi…İranlı yetkili, küresel internetin ülkedeki faaliyetine devam edeceğini, ancak ülkedeki tüm e-devlet, e-ticaret, bankacılık ve benzeri tüm devlet işlemlerinin “helal internet” üzerinden yapılacağını kaydetti. Yetkili, helal internette “ahlak dışı sitelere yer verilmeyeceğini” aktardı…Eğer tüm internetin büyüklüğü ve kötülüğünün baş ağrıtacağını hissedenler varsa, onlara apayrı bir internet sunmanın çok büyük faydası var. Bu anlamda total interneti(Tüm interneti demek istiyor) sansürlemek ve bu alanda iş yapmak isteyenlerin önünü kesmek isteyenler olursa diye bu tür bir aktiviteyi, helal interneti, mutlaka Türkiye için de öneriyoruz.
Bu haberin bizim ‘İnternete 4 filtre getiren’ uygulama ile ne ilgisi var demeyin. Bal gibi var.
Anlayın artık, Türkiye’ye ne yapılmak istendiğini, Türkiye’de ne yapılmak istendiğini.
Anlayın artık, İran halkı bize koşarken, bizim halkın İran’a koşturulduğunu.
Artık siz kullanıcılar; “Yürürlüğe sokmanın yöntemlerini araştıranlar ‘İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar’ hükümlerine göre ‘Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu(BTK)’nun belirlediği 4 internet filtresinden birini yasa gereği seçmek zorunda kalacaksınız(bu seçeneğin 2’ye ineceğini savlayanlar var). Dahası; yönetmelik, tüm kullanıcılara sadece belirlenen kullanıcı adı ve şifreyle internete girebilme izni verecek.
Böylece herkesin ziyaret ettiği siteler, yaptıkları işlemler kayıt altında olacak. Her internet kullanıcısı ancak ‘standart paket, aile paketi, çocuk paketi ve yurtiçi paket’lerden birine dahil olma zorunluluğu getiriyor yeni sistem. Buna göre herhangi bir x kişisinin yasaklı olmasına karşın YouTube’a girebilmesini sağlayan yöntemler de ortadan kalkacak.
Yani; Internet sitesini tanımlayan ismi(Domain Name; ‘ www.alı.velı.tr’ gibi) açık Internet adresine çevirmek için kullanılan bir düzenek olan DNS(Domain name system/Alan İsim Sistemi) ile erişimi engellenmiş siteye girme olanağınız Ağustos’ta ortadan kal dı rı la cak idi ve kaldırıldı, hem de katmerli…
Bu yaklaşım, İran kaynaklı ‘Helal İnternet’i aşan, iktidar kaynaklı ‘helal kere helal internet’tir. Bu kurgu bütünündeki mantık değil mi; editör yardımcılığını yaptığım ‘Doğan Grubu’nun Onpunto internet gazetesini kapatan?
Ve şimdi çıkmışlar; Aile paketi, Çocuk Paketi, Standart Paketi ve Türkiye Paketi dayatması ve aldatmacasıyla internete sınırlama getiriyorlar.
Bu paketler hiç de pak-et değil bayım.
Kimi kandırıyorlar? Hatun, meme, nine, bakire, itiraf, liseli, çıtır, sıcak, frikik, baldız, gay, Haydar( Meğer bu sözcüğü İngilizcede eşcinsel arkadaş arama terimi olan Gaydar’ı yasak etmek isterken yanlışlıkla bizim Haydar’ı yasak etmişler. Gülmeyin, aynen öyle…Doğru diğerleri de en az Haydar kadar güldürüyor insanı), sarışın göğüs vs sözcükleri yasaklayarak dolaylı yollardan düşüncelere gem vuruyorlar.
‘Devrim ve Ülkü’ sözcüklerini yasak eden ‘netekim’den ne farkı kaldı bunların? Bir de ‘netekim’i yargılayacağım diye yaygara koparıyor, ardından da gargara yapıyor.
Anlamadın değil mi?
Kardeşim, hiç değilse değerlendirme ve yaptırım şekli kesin olmayan, yani kişiden kişiye değişen(görece) usul olan suç(lar) işlevindeki ‘katalog suçlarını’ bir irdele lütfen. Netleştireyim; İnterneti daha güvenli hale getirecekler ya; bu nedenle farklı suçların bir arada aynı hukuki yaptırıma bağlanmasıyla oluşturulan katalog suç listeleri ile ‘katalog suçları’ diye bir şey bulguladı iktidar. Bununla; İnternette sansür yok diyenler ‘hiçbir idari önlem kararı almazdan’ tam 1 milyon siteyi yasakladılar.
Bu görev şu an Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı(TİB)’na verildi. 5651 nolu kanun kapsamında fuhuş, çocuk pornosu, kumar ve intihara teşvik gibi konularda siteleri engelleme yetkisine sahip TİB.
Haydaaa bre Haydar; doğru be; bunlar seni yasaklayarak interneti sınırlamakta haklılar, sinirlenmekte biz haksızız. Baksana; Diyanet’e bağlı bir vakfın ‘Güncel Dini Meseleler’ isimli kitabına göre; yüksek dozda düşünce özgürlüğü insanları intihara sürükleyebilirmiş. Resmen intihardan dönmüşüz de haberimiz yok…Öteden beri, internetin denetlenmesi konusundaki Okyanus ötesi F tipi vaazlar boşuna değilmiş.
Sen misin olmadık yere uzanarak erişen? Alsana Siberuzama* erişim yasağı.
Demek ki; Çin Halk Cumhuriyeti, Küba, İran, Tayland’da insanların siberuzama erişimi engellenerek intiharların önüne geçilmiş.
Yemin ederim benim bir suçum yok. Suç Amerika’nın Sesi Radyosu (Voice of America-VOA)’nun.
İşte VOA’nın söyledikler:
“Türkiye şimdiden Avrupa’da en çok internet sitesini yasaklayan ülke. Hükümet şimdi de yetkililerin çocukları korumak için gerekli olduğunu söylediği yeni kontroller getirmeye hazırlanıyor. Bu durumu eleştirenler ise interneti kontrol etme yönünde bir çabanın söz konusu olmasından korkuyor…tasarının çocukları özellikle pornografiden koruyacağını savunduğunu, ancak yasağa karşı çıkanlar, hangi internet sitelerinin hangi sebeple yasaklanacağının belirsiz olduğunu ve düzenlemelerin siyasi internet sitelerini susturmak için kullanılabileceğini belirtiyor”… VOA, internet özgürlüğünün, Türkiye’nin katılmak istediği AB için öncelikli olduğuna da dikkat çekti.
Zaman-zaman yazılarımda şu ifadeleri tekrar ederim; “Türkiye’de birkaç kişi düşünür, birkaç kişi siyaset ve ticaret yapar, birçok kişi peşinden gider…Demem o ki; ülkemde düşünce özgürlüğü, siyaset ve ticaret yapma özgürlüğü yok.”
Bu demektir ki; ben veya benim görevlendirdiğim birkaç kişi düşünecek, birkaç kişi siyaset ve ticaret yapacak; birçok kişi olarak sen bunların belirlediği renklere, şekillere, Cumhuriyet’e, dağlara, ovalara evet diyeceksin. Doğru olan onlardır, senin asla doğruların olamaz; doğrular adına doğrulduğun an eğriltirim seni…
İnternet sınırlaması benim bu sosyolojik tahlilimi kurumsallaştırıyor.
Uzmanlar benim söylediğimi adeta onaylıyor:
Örneğin, Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim görevlisi Prof. Dr. Mutlu Binark “Bu usul ve esasların arkasındaki zihin örüntüsünün(kafasındaki ideoloji, düzen kavramı) kendi yurttaşını birey olarak görmediğini, onun adına eylemeye muktedir olarak sadece kendini ve kendinin mutlak otoritesini ve bu mutlak otoritenin doğruluğunu gördüğünü belirtmek gerekir. Bu anlamda burada her şeyi bilen muktedir özne BTK ve muteber vatandaşlar da İnternet erişim özgürlükleri ile İnternet ortamında seçme haklarının “onların iyilikleri adına” ellerinden alınmasına rıza gösterenlerden oluşmakta…. Bu internet filtresi uygulamasıyla, birey korumacı ve kollamacı bu muhafazakar ideoloji tarafından pasifize edilmekte, zihni ‘tek doğru, tek renk, tek söylem’ çağrısına uymaya, sağduyuya davet edilmektedir. Bu nedenle, Ağustos 2011’den itibaren İnternet ortamına erişimde aklını kullanmaya muktedir bireyin akıl ve irade özgürlüğünü elinden alan bu usul ve esaslara karşı durmak, yürürlüğe girmesine itiraz etmek gereklidir…”
Ertuğrul Özkök’ün 13 Ocak 2012 günkü yazı hepimizi düşündürmeli: Önceki gün insanların şaka yollu şunu sorduğunu yazmıştım: “İstanbul’da OHAL mi ilan edildi?” Çağlayan’daki İstanbul adliyesi’nde 12 normal ağır ceza mahkemesine karşılık 9 özel yetkili mahkeme kurulduğunu yazarak, özel mahkemelerin sayasının artışına dikkat çekmek istemiştim. HSYK bir açıklama gönderdi. Böyle bir karşılaştırmanın doğru olmadığın belirtiyor…Bir zamanlar askeri dönemin simgesi olarak gördüğümüz DGM’lerin yerini bugün özel yetkili mahkemeler(ÖYM). Türkiye ‘olağandışı yargılamaların’ neredeyse olağanlaştırıldığı bir dönemi yaşamaktadır…Bütün dünyanın gözü artık bu olağandışı yargılama sistemine çevrildi…Sedat Ergin 2 gün üst üste AB İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg’in raporunu yazıyor…Raporda ÖYM’in hakim ve savcıları için çok ağır ifadeler var. Sadece şunu alıntılamakla yetineceğim; ‘Hakimler iddianameleri okumadan tutukluluk kararları veriyor.!...Ne yazık ki, ‘Türkiye artık ÖYM tarafından yönetiliyor…”
Özkök’ü bırakın; AKP karşıtlarını yerden yere vuran ve Başbakan’ı demokrasi kahramanı ilan eden, “Hadi sıra sizde…” diyen Hadi Uluengin’in son duruşuna bakın.
“Nasıl ve Nereye gidişat?” diye sormasına bakın. Legalist, rejime saygılı gördüğü İlker Başbuğu’un teroist ilan edilip tutuklanmasını, eleştirilerinden dolayı Kılıçdaroğlu’nun takibata uğramasının ve de KCK operasyonlarının; nesnellikten uzak, hukuk devlet anlayışından ve çoğulcu demokrasiden soyut gidişatın hayra alamet olmadığını ve ‘otoriteryen’ rotaya doğru gidildiğini söylemesine(14 Ocak 2012) bakın… Ayrıca, Ali Bayramoğlu’nun bile ‘adli otonomlaşma’ diyerek eleştiri getirmesini gerçekten ilginç ve düşündürücü bulmanın ötesinde, yıllardır yazdıklarımıza gelinmesini ‘her geçen gün artış kaydeden’ bir karşı duruş olarak görüyorum.
Belli oldu; korku İmparatorluğu’nun başkenti Silivri sınırsız ve kuralsız demokrasi avcılarını da rahatsız etmeye başladı….
Nasıl etmesin?! Önceleri etek boyundan yola çıkarak örseledikleri, dahası ötekileştirerek kendileştirmeye çalıştıkları “19 Mayıs Bayram” şenliklerini, bugün, yani etek boyu ile biçim almış sağ düşünselliğin kurumsallaştığı günümüzde; Milli Eğitim Bakanlığı okulların 4 duvarı arasına hapsetmeye çalışıyor. Neymiş efendim, çocuklar için zaman kaybıymış ve eğitimlerini aksatıyormuş. Bunların içindeki ‘göreceli yağdanlıklar’; “Otoriter rejimlerin pek sevdiği resmi geçitlerdi. Demokratik ülkelerde çoktan aşılıp geçildi…Cumhuriyet’e, Laikliğe, Atatürk’e gönülden bağlı olanlar törenleri bile mumyalayarak korumaya almıştı…” diyerek daha yürekli açıklamalarda bulunuyorlar.
İnsaflı olma ölçütünün aşıldığı bugünlerde, kendimize sormamız gerekiyor: “Kardeşim, biz 19 Mayıs Atatürk’ü anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı ve de internet üzerinden düşünmeyi yasak edeceğimize, gençler ve de çocuklara eğitimden uzaklaştıran ‘oyun kurgulu bilgisayar programlarından, şiddet içeren ve gençleri bırakın çocukları bile bağımlı kılan TV’ dizilerini, ‘yeteneksizsiniz’ benzeri TV programlarını yasak etmeyi hiç aklımıza getirmiyoruz…”
Durum bu iken birileri çıkmış hala; “ Gözümüz aydın, artık beni hiç ilgilendirmeyen, yoğun ideolojik saçmalıklardan kurtulacağız” diyebiliyorsa, elbette ki ben her geçen gün adım-adım faşizmimi kurumsallaştıracağım.
Eğer, Katar Vakfı’na bağlı ‘Doha Debates tartışma paneli’nde Arap ülkelerinin % 60’ı çıkıp; “Türkiye modeli bize uymaz…Türkiye yeni Arap devletleri için kötü örnek, çünkü insan hakları ihlalleri Türkiye’de yoğun…TV dizilerinin Arap ülkelerinde çok seyredilmesi, Türkiye’deki demokrasi anlayışının benimsendiğinin göstergesi olamaz ve olmamalıdır...” denmesi bile beni bir kerte düşündürmüyor ve faşızmimle birlikte yürümeye sürdürüyorum.
Söylüyorum ve hep söyleyeceğim: “Memleketimin dağlarına faşizm gelmiş, uyuyorum…” Çünkü o faşizmi besleyenlerden biri de benim duyarsızlığım ve aymazlığımdır.
Tüm bunlara duyarsızlar için şunu söylüyorum; “Yanlışların önünü almayıp, önünden geçenler, yanlışları besleyenlerdir”
*: Howard Rheingold(2011) Siber Uzamı şöyle tanımlıyor: “Sözcüklerin, İnsan ilişkilerinin, verilerin, zenginliğin ve gücün insanlar tarafından bilgisayar dolayımlı(aracılığıyla) iletişim teknolojileri kullanılarak bildirilen kavramsal uzamı(düzlemi-hacmi).
İnternetini de al da git(27/05/2010) yazım:
http://blog.milliyet.com.tr/Internetini_al_da_git___Get_the_internet_on_the_go_/Blog/?BlogNo=245713
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
Teknopolitikalar Platformu
İLET-Kİ
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder