
Recebim, "Ben ülkeyi tüccar gibi yöneteceğim" demedi mi? O halde ne diye eleşetiriyorum ki?!
EYLÜL İSTANBUL GEZİSİNDE CHP’NİN VE İKTİDARIN POLİTİKALARINI İZLEMEK
Nerde olursanız olun, o ‘nu izlemek zorundasınız; Ülkemin her yerinde, taaa Van’da olsanız...Fakat etki sahasını, art bölgesini(Almanca, Hinderland), güncel deyimle; iktidar kapsama alanını öyle genişletti ki, değil Van’da Şam’da da izler olduk. Küresel efendi adeta çanak anteni oldu…
Sultanahmet’e gitmek için hazırlanıyoruz. Tarih; 25/08/2011. Saat 11.15. Sabah gazetelerine göz atıyorum. Haber başlıkları dikkatimi çekti:
1- Samsun milletvekili Nurettin Canıklı(AKP) Işık Koşaner’i MİT ya da Emniyet dinlemedi...
İyi de ‘Basının anasını bile satabileceğini, ordunun içindeki ajanlardan, Balyoz davasının sanallığından vs, vs’leri içeren’ Koşaner konuşmalarını kim dinledi? Ben mi, PKK mı yoksam bizim apartman görevlisi Meto mu, yoksam kere yoksam ağlama makinesi Feto mu? …
“Böylesi dinlemelerin sadece MİT ve polis tarafından yapılabildiği, böyle bir teknik donanıma bunların sahip olduğu, dolayısıyla böyle bir dinleme varsa, bunlar tarafından yapılmış Olabileceği”ni söyleyenlere hak verir oldum.
Bu yazı Ağustos’un sonlarında yazıldı ve yayınlanacak yazılar deposuna kondu. İyi ki öyle oldu, çünkü 5 ay sonra, yani Şubat 2012’de öyle bir şey oldu ki, yazıyı yayına koymadığıma sevnidim. İşte o olan şey ve şeylerin haberleri:
Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya, yürüttüğü KCK soruşturma kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın özel yetkili savcılarca ifadesinin alınması amacıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına talimat yazısı yolladı. Savcı Sarıkaya, ayrıca eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile Yaşar Yıldırım ve Hüseyin Kuzuoğlu adlı 2 eski MİT görevlisi hakkında “yakalama emri” çıkartılması istemiyle nöbetçi İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine başvurdu. Talebi değerlendiren nöbetçi hakim Mesut Özcan, söz konusu 4 kişi hakkında “yakalama emri” çıkarttı(10 Şubat 2012)… MİT'çileri ifadeye çağıran savcı Sadrettin Sarıkaya soruşturmadan alındı(11 Şubat 2012)… Savcıların bu girişimine hükümet, MİT Müsteşarı Hakan Fidanın da katıldığı, Başbakanlıktaki toplantıda hazırlanan MİT Kanununda değişiklik teklifini TBMMye göndererek karşılık verdi(11 Şubat).
Ve ardından zaman yitirmeksizin; Atatürk’ü koruma kanunu ile dalga geçenler 1 hafta sonra MİT’çileri ve de kendilerini koruma yasası hazırladılar 14 Şubat’taki TBMM adalet komisyonunda görüşülmek üzere:
" MİT mensuplarının veya başbakan tarafından özel bir görevi ifa etmek üzere görevlendirilenlerin görevini yerine getirirken, görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı ya da 5271 sayılı ceza muhakemesi Kanunu’nun 250'nci maddesinin birinci fırkasına göre kurulan ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçları işledikleri iddiasıyla haklarında soruşturma yapılması başbakan'ın iznine bağlıdır."
Anımsayın, Öcalan için kişiye özel sayısız yasa çıkardıklarını.
İleri demokrasi ne güzel ilerliyor değil mi? Nereye mi ilerliyor? Nereye ilerleyecek; senin özgür düşüncene, özgür istencine, insan olarak haklarına ve de sahip olman gereken demokrasiye doğru ilerliyor, yok etmek için. Sivil faşizmi kurumsallaştırmak için. Sen de her seçim, ilerlediğin sandıkta o’nu beslemeye devam et…Gör artık, tarikat meydan savaşlarını, gör artık, AKP parti içi savaşların. Hep CHP’de olacak değil ya… Kör olma da gör gerçekleri.
2- Deniz Feneri e.V davası açılmamak üzere kapanıyor mu?
Sahi soruşturmayı yürüten 3 savcı neden görevden alındı HSYK tarafından?
Deniyor ki;
Savcıları(Nadi Türkaslan. Mehmet Tamöz ve Abdullah Yaren9 yeni dalga başlatacaktı eğer AKP iktidarınca “Alman savcı’nın; yüzyılın dolandırıcılığıdır. Asıl suçlular Türkiye’dedir” dediği Deniz Feneri soruşturmasından alınmasalardı…Yeni dalgada kritik isimler sorgulanacak, belki de hapse atılacaktı. Savcılar düğmeye basmadan başkaları bastı…
HSYK’ya göre, savcılar usul ve yasanın dışına çıkmışlar. Madem bu konuda o denli hassas ve duyarlısın, neden balyoz davasında“bazı kamu kuruluşlarında darbeyi destekleyecek personel” listesinde, kamuda çalışmadığı kanıtlanan tutukluların bazıları savcılar tarafından dikkate alınmayıp hala yargılanıyorlar? Neden salt aleyhte deliler dikkate alınıp, lehte deliler dikkate alınmıyor? Bu savcı duruşu usulsüzlük ve yasanın dışına çıkmak değil midir? Gerçekten sayın Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi; Recep bey bu konuda neden susuyor? Yine değdiği gibi neden korkuyor, işin ucu kendisine mi dokunuyor?
3- Yeni Türkiye sızıntıları. Wikileaks canım…Sızıntı nedense medyaya yansımadı.
4- CHP tüzük taslağı hazırlıyor;
CHP’nin gerçekten tüzüğe gereksinimi var. Özellikle teşrifatçı, konuk karşılayıcı bir Genel Sekreter yapısından kurtulmak istiyorsa…Tüzük demokratik olmalı. Tüzük, bir grubunu tüzüğü değil CHP’nin, yani halkın tüzüğü olmalı. Tüzük, partiye düşünce ve proje taşıyanları öne çıkarmalı, salt partiye kendini taşıyanları değil…Tüzük, oligarşik çatıyı değil, demokratik çatıyı inşa etmeli. Ve bu nedenle tüzük, lider erkine tapınanlara ödün vermeyen bir tüzük olmalı.
5- Kara delik yıldızı yuttu…
Küresel efendi ve onun yardakçı taşeronlarının gezegenimiz yuttuğunu lütfen göz ardı etmeyelim.
6- Türban yine gündemde.
Eğer Iran devrimi gerçekleşir ise, Iran kadınlarının karanlık örtüyü attığında ülkemin karanlık örtücüleri ne yapacak acaba? Demokrasinin ve insan haklarının, özgür düşüncenin yok edildiğini söyledikleri Iran’da bu evrensel değerleri yine yok mu sayacaklar?
7-Şapkayı kaptırdı. Libya’da rejim çöktü, ama Kaddafi hâlâ pes etmedi. Trablus’taki karargâhı ele geçiren isyancılar, Kaddafi’nin silah ve şapkalarıyla zafer pozu verdi.
Dün Kaddafi’nin şapkası karşısında selam duranların yeni duruşu beni çok güldürüyor. Aslında öfkelendiriyor, çünkü kaypaklıktır yaşananlar … Ve sonunda 42 yıllık diktatör Kaddafi devrildi(22 Ağustos 2011). 2 ay sonra da (21 Eki 2011), Libya'nın devrik lideri Muammer Kaddafi' doğum yeri Sirte'de yaralı olarak yakalandı ve öldürüldü.ğı ve aldığı ağır yaralar sonucu öldüğü belirtiliyor(Bir zamanlar Kaddafi eteğini öpenler, küresel efenidin eteğini öptükleri için, zaman bulamadılar ve suskun kaldılar...Allahım, nedir bu? Resmen Müslümanlar katlediliyor, küresel efendinin Müslümanları seyrediyor!!!)
8- B.Arınç’ı karşılamayan Öğretmenevi müdürü sürgün edildi…
Soruyorum Arınç’a; “Sayın Arınç, kimlerin ar damarı 2 inç?”
9- Ajda AKP yemeğinde dua etti…Fakat AKP’den Ajda’nın şarkısına yasak geldi. Çünkü Fatih belediyesi şarkısında ‘Sarhoş- Meyhane’ sözcükleri geçiyor…
Anlayamıyorum, Ajda değil miydi? Sizin için canımı verir diyen…Belli ki sarhoştu...İyi de sarhoşu Somali’ye götüren AKP şarkısındaki sarhoştan ne istiyor? Haaaa günah! Demek ki Ajda sevap…
10- MHP lideri, AKP hükümetinin İsrail’e sert tavır almasıyla bu ülkeyi İran’a karşı koruyacak radarların Türkiye’ye yerleştirilme kararının zamanlaması arasındaki paralelliğe dikkat çekti.(07/09/2011). Sayın Bahçeli’nin söylediklerini bizler yıllardır yazıyoruz. Tekrarlayayım; Kuzey Irak’ta inşa İran’a saldırı üssü olarak inşa edilen dünyanın en büyük Havaalanı’nı İsrail ile birlikte hangi yerel yöneticinin ortak olduğu şirket inşa ediyor? Ülkemde kimleri MOSAD koruyor? En önemlisi benim sustukça susan halkım, bir gün sıranın kendilerine geleceğini hiç aklına getirmeyerek susup seyrettikler ‘İzmir’deki NATO füze kalkanını’ Türkiye İsrail’i İran’dan korumak için kurmanın derinliklerinde nasıl bir ortaklık yattığın hiç aklımıza getiriyor muyuz? Dahası Müslümanları katleden küresel efendiye kim çanak tutuyor; Libya, Suriye, Tunus, Irak duruşlarıyla?
Dinden geçinen sözde Müslümanlar, resmen Müslüman ülkelere savaş açan küresel efendilerin taşeronu adeta…
27/08/2011 Büyükada’ya geçeceğiz. Gazete dönüşte bulamayız diyerek, sabah erkenden gazeteleri aldım. Sırayla başlıkları, gerektiğinde alt başlıkları okuyorum. Size de okuyabilirim:
1- Asrın yolsuzluk davası ‘Deniz Feneri’nin 3 savcısı görevden ayrıldı(Pardon, alındı).
Doğrusu; iktidara yakın isimlerin tutuklanması, soruşturma savcılarının başını yedi. Aslında burada başı yiyen aslında yargı. Yani baş yiyici yargı(Türkçe ne kadar esnek, nereye çekersen çek).
2- Kamer Genç’ten Tayyip beye bayramlık sorular:
a- Nato ihalesini yandaş işadamına vermek için mi Aziz Yıldırım’ı içeri aldılar?
b- Deniz Fener’inden gelen paranın bir kısmı, Tayyip beye verildi mi??
c- Libya’ya para götürenler bir kısmını cebine attıysa para ne oldu?
d- Hangi bakanın karısı, hangi teşkilatta çalışıyor, ne kadar ücret alıyor?
Kamer’de olmasa..Belli ki Kamersiz CHP iktidar olamayacak.
3- Öğretmenler İntihalci(Aşırma. Birinin bilgisini kendi bilgisi gibi yayınlamak) bakana şöyle bağırdı;”İntiharın eşiğindeyiz!”
Tam bu noktada, 13 Şubat 2012 günkü haberi yapıştırmak istiyorum(iyi ki Eylül 2011’deki bu yazıyı şimdi yayına koyuyorum. Bu güzel haberleri kaçıracaktım, yoksa):
“12.4 milyar dolarlık gizemli para nereden geldi?...Türkiye’ye 2011 yılında 12 milyar 461 milyon dolarlık kaynağı belirsiz para girişi yaşandı…”
Bırakın gizemli parayı, 3 günde kurulup 4. günlerde iktidara gelen parti(lerin) gizemine ve ekonomi politikalarına bakın:
Yukarıdaki haberle; Ekonomimiz neden teğet geçtiğini perakende değil, toptan anladığınızı düşünüyorum. Beyler bayanlar, gerçeklerden kayanlar, Türk ekonomisi iyi değil; yatırım yapan değil yatıran ekonomi politikalarıyla ülkeyi idare ediyor. Yani, üretip kaynak yaratarak değil, tüketip kaynakları satarak ve de gizemli gösterilen, 'ne olduğu belli olan, fakat gizlenen' arapsi sıcak paralarla' ekonomiyi ayakta tutuyorlar.
Bu paraların nerelere gittiğini şu haberle daha net görüleceğine inanıyorum: “Türkiye genelinde 9.1 milyon yeşil kartlı ve SGK’da kaydı bulunmayan 1.7 milyon kişinin gelir testi yaptırması için son tarih 29 Şubat. Bu tarihe kadar gelir testi yaptırmayan kişiler aylık 213 TL prim borcu ödemeye mahkûm olacak.”
İktidar bu testi neden yaptırıyor? Çünkü, ekonomi hasta, ekonomi, yavaş-yavaş siyasi rant adına yapılan harcamaları kaldıramıyor, büyük baypas gerekli, fakat masada kalacağının korkusu içindeler. Bunun için sürekli ‘bir gün başbakanın hastalığı, bir gün MİT hastalığı, KCK soruşturmaları, yarın Paşa tutuklaması, öteki gün bir başka sansasyonel tutukluluk benzeri gündem değiştirmelerle’, böylesi operasyonlara gidiyorlar.
Özellikle okuyun "Yatıran F-onlar' yazımı ve benzer ekonomi, sosyal, siyası teknopolitik yazılarımı...
Kara Çarşaflı Gelin, derken karşımıza çıktı erken; "Kara Paralı iktidar"
AKP hükümeti ‘Otoyolları ve köprüleri özelleştirme listesine aldı(2 bin km’lik otoyol, 2 çevre otoyolu, Boğaziçi ve Fatih köprülerini). Bu satıştan 10 milyar dolar bekleniyor( 2B satışlarından da 25 milyar dolar bekleniyordu…Elde var pipa…).
5- Erdoğan Şile’de duble yol açtı(yakındır onları da satması).
Saat 11.40. Üsküdar’dan Kabataş’a geçiyoruz. Oradan da adalara geçeceğiz. Her iskele’de bir masa(Fr. Stant), üzerinde kitapçıklar, dergi ve tanıtım belgeleri(Fr. Bröşür) ve de son derece varsıl elbiseli, takılı türbanlı bir bayan. Arkasında da mübarek yüzlü sakallı bir iri kıyım, dergileri paketten çıkarıyor; o da tırıl-tırıl ipek gömlekli. Merak ettim Dergiyi aldım. Dergi “Kimse Yok mu(Depremle ilgili bir yazımın başlığı idi) Derneği”nin yayını.
“Kimse yok mu Derneği”nin görevi ‘Somali’ye yardım toplamak’ .Hemen-hemen tüm iskelelerde varlar. Siz buraya asla böyle bir masa kuramazsınız, adamı denize dökerler, çünkü etraf onlarla kaynıyor.
Aklıma Deniz feneri geldi. Belli ki fener söndü, bir başka feneri yakmışlar.
Sadece Somali’ye değil, Sudan-Mozambik-Gazze-Burkina Faso-Çad-Etiyopya-Bengaldeş-Nijer-Myanmar(Burma)-Kenya-Haiti diye aç-yoksul ülkeleri sıralamışlar. Yetmedi; ‘2011 Ramazan ayında yardım götürülmesi planlanan ülkeleri sıralamışlar; Afganistan,Arjantin, Arnavutluk,Bosna Hersek, Endonezya, Filistin, Fildişi, Gana, Gine(Ekvator), Güney Afrika(Durban), Hindistan, Japonya, Kamboçya, Kamerun, Kırgızıstan, Liberya, Kongo D, Kolombiya, Lübnan, Madagaskar, Malawi, Mali, Mısır, Moğolistan, Moritanya, Nijerya, Pakistan, Paraguay, Peru, Senegal, Sırbistan,(Sancak bölgesi), Sri Lanka, Şili, Tacikistan, Tayland, Tunus, Uganda, Venezuella, Vitnem, Yemen ve Zambia..Resmen dünyayı doyuruyorlar, ülkemdeki aç insanları akıllara getirmeksizin. İnanın Deniz Feneri’nden fazla para kazanırlar, pardon toplarlar.
Dergiler parlak kuşe kağıtları. İçindeki yazılar daha parlak; “Ramazan kardeşlikmiş. Allah bütün nimetleri bize emanet vermiş…Yetim kalpler merhamet bekler! Yetimler şefkate muhtaç! Vereceğiniz zekat gönül zenginliğinin dış kirasıdır, bu nedenle zekatınızı ‘Kimse Yok Mu Derneği’ne veriniz…”
Emanet merkezi resmen “O parti(o’nun kim olduğunu anla artık)” ve yandaş çevreleri.
En ilginç söylemleri de, açlığın nedenleri olarak; ‘Doğal afetler, savaş, yoksulluk çıkmazı, tarımsal alt yapısızlık ve çevre ile doğayı sömürmek.’
İşte bu son cümle öfke katsayıma tavan yaptırdı, çünkü iki paralık enerji yalanıyla dereleri ve doğayı yok eden HES projeleri aklıma geldi.
En sinir bozucu olanı da ‘Dernekler ve vakıflara zekât bağışlanabilir mi?’ sorusunun yanıtı. Yanıt şu; ‘Önemli olan bağışlanan zekâtın ihtiyaç sahibinin eline ulaşması…’
Bu yanıt bana resmen kriz geçirtti. Niçin mi? Hade be ordan!!
Başbakanımızın duruşunu eleştiren sayısı artış kaydetmeyi hızla sürdürüyor.
Duruşundaki mantık; ‘Ben yaparım, onlar yapamaz…Ben akım, onlar kara…’
Sırasıyla:
1- Mısır, Suriye, Tunus, Libya’daki rejimleri, basın özgürlüğü konusunda ‘güdümlü basın’ diyerek yerden yere vur-ki dün bu ülkelerin yandaşı idin-, ülkende ‘TMSF’ aracılığıyla yandaş basın yarat, seni savunan gazeteleri bedava dağıttır, ama onlar kara, sen ak…
2- Yine ayni ülkelerin rejimlerini otokratlıkla suçla, onların antidemokratik duruşunu, yani baskıcı, insan haklarını hiçe sayan yapılarını dünya’ya şikayet edip sertçe eleştir, ülkendeki tek adam diktasını kurumsallaştıran otoriter yapını aklına getirme, ama onlar kara, sen ak…
En önemlisi tüm bunları, ülkende bitirmeye çalıştığın solun söylemiyle dile getirmen, sınırsız ve kuralsız düşünce satıcısı demokrasi eskisi kimliklerin anlaşılmaz diliyle(Fr. Jargon) beslemen beni kahrediyor.
Örneğin; Somali, Etiyopya vb ülkelerdeki açlığın nedeni olarak batı emperyalizminin sömürgeci anlayışını göster, ardından o batı emperyalizminin ardına takılarak ‘eş başkanlıktan’ söz et ve ‘Arap baharı’ yaftasıyla, Arapları karala, kendini akla. Bu ne menem bakla?!
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
Teknopolitikalar Platformu
evesbere@mynet.com
evesbere@gmail.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder