FETULLAH VE NAKŞİ FAY ZONLARININ KIRILMASIYLA ORTAYA ÇIKAN 10 ŞİDDETİNDEKİ SARSINTI
18 Aralık 2013
Beni en çok düşündüren; iki cemaatin birbirine saldırmasından nemalanmak isteyen yerleşik siyasetlerin, bu süreci kendileri için iktidara açılan bir kapı olarak görmeleri. Özal döneminde aynı hatayı yaptılar ve yanıldılar, şimdi aynı yanılgı içindeler; sağcı aday arayışlarıyla.
Sağ parçalanmışlık, sol parçalanmışlığı hiçbir zaman durduramamış ve iktidar kapısı açmamıştır. Siz eğer iktidar kapısını açmak istiyorsanız, cebinizdeki projeler ve beyninizdeki programları halka açmanız ve de halkı inandırmanız, halka güven vermeniz gerekmektedir. Önündeki fırsatın adı; AKP’nin parçalanması değil, AKP’nin sağ ideolojilerin son seçeneği olduğunu ve 20, yüzyıl ideolojilerinin artık bitme sürecine gittiğini kavramanızdır .Ve de; bu doğrultuda; ‘Gezi Halk Hareketi’nin işaret ettiği ‘her türlü düşünceye açık ortak ideallerde duruş sergileyen’ 21. Yüzyıl ideolojisi bütününde yapılanmaya gitmeniz gerektiğini görebilmenizdir.
Şunu bilin; sağcı adaylarla veya cemaate yaklaşarak, iktidar olamaz, dahası elin sapanıyla tarlayı kazamazsınız. Var sayalım; AKP parçalandı, AKP’yi oluşturan farklı kilikler sana değil; Saadet Partisi’ne, MHP’ye ve benzer sağ pariteler giderler, olmadık parti kurarlar, asla sana gelmezler.. Büyük olasılıkla önümüzdeki s genel seçimde, tekrar koalisyonlar dönemi başlayacaktır..
Sol yönünü soluna çevirmedikçe, iktidar yoluna girmesi olası değildir.
Ve sonunda, yıllardır vurguladığımız ve dinden ve yoksuldan geçinmeler diye tanımladığım, yolsuzlukların İslamist boyutu kendini göstermeye başladı..
Bu bir depremdi ve iki cemaat fay zonunun, 10 şiddetinde kırılmasıyla enerjisini açığa çıkarıyordu.
Ortaya çıkışı artçı sarsıntılarla kendini gösterdi.
Önce, R-cep T-ayip’in artçısı geldi; cemaati besleyen eğitim düzlemini kapatmak isteyerek.
Hemen sonra; rutin artçı sarsıntıların sahibi ve sipariş üzerine bavul servisleriyle tanına gazeteci, Mehmet Baransu; 2004’teki MGK toplantısında; başbakan ve Genelkurmay Başkanının istemiyle Fetullah Cemaatini bitirme kararı alındığını yazdı.
Beraberinde; Kütahya Milletvekili İdris Bal artçı sarsıntısı geldi,
Ve ardından Hakan Şükür bir Manifesto ile AKP milletvekilliğinden istifa ederek artçı sarsıntıların şiddetini artırdı.
Ki müthiş bir suçlama, kendisinin yazması olası değil, çünkü kapasitesi ona izin vermez, resmen bağlı olduğu cemaat’in üslubu, dahası Nagihan Alçı ve Rasım Ozan Kütahyalı kokuyor.
Şükür manifestosunda neler-neler demiyor; “Bu millete hizmetten başka amacı olmayan hareketin milyonlarca gönüllüsünden biri olduğunu belirten Şükür, “Muhterem Hocaefendi’ye karşı takınılan hasmane tavırları, atılan mesnetsiz iftiraları, yapılan bütün hakaretleri ben üzerime alıyorum--Dershanelerin benim de bulunduğum bir ortamda KCK yapılanmasına benzetilmesi ve özür dilenmek bir yana bu açıklamalara Sayın Başbakan ve parti yönetimi tarafından bir tepki verilmemesi vicdanımı derinden yaralamıştır--Başbakan’ın dershaneler konusundaki tavrını anlayabilmiş değilim--KCK benzetmesine tepki verilmemesi vicdanımı derinden yaraladı--Hizmet Hareketi’nin düşman muamelesine tabi tutulması vefasızlık--‘Örgüt’ nitelemesi, amacın dershaneler olmadığını akıllara getiriyor--5 senedir gurbet hayatı yaşayan Hocaefendi mi rahatı gördü?-- Atılan iftiraları ben üzerime alıyorum--Dost bildiklerimin ‘cemaati bitirme’ korusuna katılması şaşırtıcı--“Hakkımda karalama kampanyası başlatacaklar—(Tamamını okumak isteyenlere: http://zaman-online.de/hakan-sukur-ak-partiden-niye-istifa-etti-92285 ”
Hakan’a katılıp katılmamam önemli değil, önemli olan Hakan’ın duruşu da değil, önemli olan Hakan’ın inandığı doğruların arkasında durması; bu süreçte, kim kazanır, bu savaşı kim kaybeder, kimin yanında yer alayım? Kaypaklık hesabını yapmadığı için.
Ve en önemlisi, artçı sarsıntıların şiddetli depreme dönüşmesi:
Savcılığın gizlilik içinde başlattığı operasyon Başbakana ve İçişleri Bakanlığına bildirilmeksizin Kabine içindeki bakan ve bakanlıklara , bağlı kurumlara operasyon düzenlendi. Operasyonu yöneten isim Zekeriya Öz!
3 Bakan oğlu ile bürokratlar ve işadamları dahil 52 kişi sorguya alındı.. Çevre ve Şehirçilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah(Hep sormuşumdur, her şeyi özel-leştirenler niçin TOK’yi özel-leştirmedi, yanıtı oğul Abdullah imiş), Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan, İçişleri Bakanı Muammer Gülerin oğlu Barış,, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın tan k(fakat durdurulmuş, kesin R-Cep’i mattı), Sevimsiz kukla Ala Ağaoğlu(Ne de zıplardı, adam tuvalete uçağıyla gidebilirdi biraz daha beklense), Rizeli İşadamı Emrullah Turanlı, Eski İmar Komisyonu üyesi Hüseyin Avni Sipahi, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, AKP Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, Çevre ve Şehircilik Bakanı Genel Müdürü Ali Kahraman, Azeri İşadamı Ebru Gündeş’in kocası Reza Zarrab, Çevre ve Şehircilik Bakanı danışmanı Sadık Soylu(AKP’ye geçen DP Genel Başkanı Süleyman Soylu’nun kardeşi)Yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama, rant vurgunu.. Rüşvetle usulsüz imar izni çıkartmak ve TOKİ ihaleleri(Şimdi anlamışsınızdır, makarnacılar TOK’nin niçin özelleştirilmediğini)..İran-Türkiye arasında altın kaçakçılığı..Üst bürokratlara rüşvet verip kara para aklamak..Maramaray’a zarar verecek yapılaşmaya izin vermek..Yabancılara rüşvetle T.C. vatandaşlığı verdirmek..Ne ararsan, ne alırsan çok para..
Arkalarında Fetullah cemaati olduğu söyleniyor, yani Fetullah Gülen, Abdullan Gül’ü bu süreçte nereye konuşlandırırsın?..Erdoğan’ı bitirmenin arkasında Gül’de var demiyor, her ikisinin soyadında da Gül var diyorum, her ne kadar biri sürekli ağlayarak duyguların dışa vursa da, bir diğeri de adeta kurutmak için suratını assa da, Gül var..
Adli kaynaklardan edinilen bilgiye göre, soruşturmada gözaltına alınan banka genel müdürünün evindeki kütüphanede ayakkabı kutuları içerisinde 4,5 milyon doların bulundu ve bu paraya el konuldu.
Affınıza sığınarak, eğer yakalanırlar ise cezaevlerinde intihar edecekler diyen kişi olduğumu söyleyen kişiyim. Biri iş yapmayarak, iş bitirici köşe dönücü mantığı işletiyor, diğeri dershaneleri..Ne demek istediğimi anladınız..İkisi arasında büyük fark var değil mi? Biri yalılar gayri menkuller/taşınmazlar ve gemicikler alıyor, diğer asla taşınmazlara para yatırmıyor, nakit çalışıyor ve okullarına/yatırımlarına harcıyor..Ne demek istediğimi anladınız..İkisi arasında dağlar var..
Yahu bir şey soracağım; “Bu Ankara kent saldırganı katlı kavşağa neden elletilemiyor, doğrusu dokunulamıyor? Çocuğun göz altına alındı diye korkutacağınıza bunu bir araştırsanız diyorum, ben çok yoğunum da..”
Kendi partisine gelenleri ahlaklı, partisinde biri gidince gayriahlaki bulan R-cep; Hakan Şükür için ağır konuşmuş. İşte o ağırlık; ““Kendisine de yakıştıramadım. Eğer dürüstse sadece partiden değil, parlamentodan da ayrılması gerekir” Bu ifadesine katılmıyor, katıla-katıla gülüyorum.
Siyasi erke göre, “Gezi”’den sonra tekrar faiz lobisi harekete geçti. Bunlar ya salaklar, ya da dayak yememiş(Yemek üzere olan asalaklar). Bu faiz lobisine hala büyük fırsatlar tanıyan kendileri değil mi?
Yani, sıcak para denen yöntemle gavurun dolarına dolar kazandıran finans kuralını onların istediği gibi işleten, kara paraları aklatan benim, ben yine de çıkıp, pişkin-pişkin ‘bu operasyon faiz lobisinin işi diyebiliyorum’. Öyle bir durumdayım ki, makarnaya fit olan makarnacı seçmenim de, beni anladı, ben kendimi anlamadım. Evet, makarnacım bana artık inanmayacak da ben algılayamıyorum.
Arkadaşlar, haklısınız haklı olmasına da; "Uçtu uçtu cemaatçılar uçtular ve şimdi de çakılıyorlar. Anlayın, Türkiye burası, bunlar da AKP; bakmışsınız iki cemaat bir yerlere saldırmak için kurgulamışlar tüm bunları. Yani gözaltına ve zan altına alınmalar gerçek oyunun bir parçası. Birkaç gün sonra tüm bu göz altıların sonlandığını, anında suçlananların aklandığını görür ve silahların başka taraflara/karşıtlarına çevirdiklerine tanık olursanız sakın ola ki şaşırmayın. R-cep’in karşıtlarına seslenerek: "AKP bakanlarını suçlayıp, yetkilileri sabaha karşı gözaltına alırken göbek atıyordunuz, şimdi neden krizlere girdiniz ve her zamanki gibi, demokrasi ve insan haklarından söz etmeye başladınız? Biiiiiiz, yolsuzluğa kim karışmış ise ayrım yapmaksızın karşı çıkan, gerekirse kendi bakanları bile yargılayan bir partiyiz" diyebilirler ve makarnacı seçmenler yiyebilirler.
Ne zaman olur bu? Her şeyi kaybedeceklerini gördükleri an.
Ben yazılı ve görsel medyayı izlemediğim ve çevremdeki siyasi konuşmaları dinlemediğim için böylesi bir 10 şiddetinde sarsıntının yaşandığını bilmiyordum, Türkiye’den sonra duydum ve kanal-kanal gezinmeye başladım; gördüm ki, bilmediğim çok şeyler varmış.
Örneğin pıtrak gibi biten cemaat kanalları dediğim TV kanalları, meğer Nakşilerin, yani R-Cepgillerin kanalları imiş. Bu kanallardaki kanıksadığımız yorumcuları da Işık evi’nden yetişme Fetullah militanları biliyordum, meğer T-ayip'in militanları imiş.
Durumlarını göreceksiniz; öylesine ürkek, öylesine zavallı durumlara b ürünmüşler ki, M.Karaalıoğlu, A.Bayramoğlu(diğerlerini de siz sayın), neredeyse ağlayacaklar..Hakan Şükür'e çok öfkeliler, Hocaefendi diyorlar fakat önlerine çıksa, parçalarlar; “Ne güzel gidiyorduk ve de yiyorduk ne yaptın sen?" modundalar. R-cep T-ayip 'e de öfkeliler, bakmayın belli etmediklerine, o'nun modu şöyle; "Ulan diye diye hakaret etmekten, saldırmaktan başka bir şey yapmadın ulan? Biz bu yağmalarda beraber yolmadık mı? Durmak yok, yolmaya devam et diyen sen yolmaları ve dolmaları nasıl durdurursun? Ne yaptın lan sen; içte dışta yaptığın politikalarla neocanları ürkütüp küresel efendiyi öfkelendirip karşına aldın, ulan..
http://blog.milliyet.com.tr/e-recebim-nedir-bu-ekonomik-paritesizlikler--/Blog/?BlogNo=162765
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
Sevket-che@hotmail.com.tr
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
18 Aralık 2013
Beni en çok düşündüren; iki cemaatin birbirine saldırmasından nemalanmak isteyen yerleşik siyasetlerin, bu süreci kendileri için iktidara açılan bir kapı olarak görmeleri. Özal döneminde aynı hatayı yaptılar ve yanıldılar, şimdi aynı yanılgı içindeler; sağcı aday arayışlarıyla.
Sağ parçalanmışlık, sol parçalanmışlığı hiçbir zaman durduramamış ve iktidar kapısı açmamıştır. Siz eğer iktidar kapısını açmak istiyorsanız, cebinizdeki projeler ve beyninizdeki programları halka açmanız ve de halkı inandırmanız, halka güven vermeniz gerekmektedir. Önündeki fırsatın adı; AKP’nin parçalanması değil, AKP’nin sağ ideolojilerin son seçeneği olduğunu ve 20, yüzyıl ideolojilerinin artık bitme sürecine gittiğini kavramanızdır .Ve de; bu doğrultuda; ‘Gezi Halk Hareketi’nin işaret ettiği ‘her türlü düşünceye açık ortak ideallerde duruş sergileyen’ 21. Yüzyıl ideolojisi bütününde yapılanmaya gitmeniz gerektiğini görebilmenizdir.
Şunu bilin; sağcı adaylarla veya cemaate yaklaşarak, iktidar olamaz, dahası elin sapanıyla tarlayı kazamazsınız. Var sayalım; AKP parçalandı, AKP’yi oluşturan farklı kilikler sana değil; Saadet Partisi’ne, MHP’ye ve benzer sağ pariteler giderler, olmadık parti kurarlar, asla sana gelmezler.. Büyük olasılıkla önümüzdeki s genel seçimde, tekrar koalisyonlar dönemi başlayacaktır..
Sol yönünü soluna çevirmedikçe, iktidar yoluna girmesi olası değildir.
Ve sonunda, yıllardır vurguladığımız ve dinden ve yoksuldan geçinmeler diye tanımladığım, yolsuzlukların İslamist boyutu kendini göstermeye başladı..
Bu bir depremdi ve iki cemaat fay zonunun, 10 şiddetinde kırılmasıyla enerjisini açığa çıkarıyordu.
Ortaya çıkışı artçı sarsıntılarla kendini gösterdi.
Önce, R-cep T-ayip’in artçısı geldi; cemaati besleyen eğitim düzlemini kapatmak isteyerek.
Hemen sonra; rutin artçı sarsıntıların sahibi ve sipariş üzerine bavul servisleriyle tanına gazeteci, Mehmet Baransu; 2004’teki MGK toplantısında; başbakan ve Genelkurmay Başkanının istemiyle Fetullah Cemaatini bitirme kararı alındığını yazdı.
Beraberinde; Kütahya Milletvekili İdris Bal artçı sarsıntısı geldi,
Ve ardından Hakan Şükür bir Manifesto ile AKP milletvekilliğinden istifa ederek artçı sarsıntıların şiddetini artırdı.
Ki müthiş bir suçlama, kendisinin yazması olası değil, çünkü kapasitesi ona izin vermez, resmen bağlı olduğu cemaat’in üslubu, dahası Nagihan Alçı ve Rasım Ozan Kütahyalı kokuyor.
Şükür manifestosunda neler-neler demiyor; “Bu millete hizmetten başka amacı olmayan hareketin milyonlarca gönüllüsünden biri olduğunu belirten Şükür, “Muhterem Hocaefendi’ye karşı takınılan hasmane tavırları, atılan mesnetsiz iftiraları, yapılan bütün hakaretleri ben üzerime alıyorum--Dershanelerin benim de bulunduğum bir ortamda KCK yapılanmasına benzetilmesi ve özür dilenmek bir yana bu açıklamalara Sayın Başbakan ve parti yönetimi tarafından bir tepki verilmemesi vicdanımı derinden yaralamıştır--Başbakan’ın dershaneler konusundaki tavrını anlayabilmiş değilim--KCK benzetmesine tepki verilmemesi vicdanımı derinden yaraladı--Hizmet Hareketi’nin düşman muamelesine tabi tutulması vefasızlık--‘Örgüt’ nitelemesi, amacın dershaneler olmadığını akıllara getiriyor--5 senedir gurbet hayatı yaşayan Hocaefendi mi rahatı gördü?-- Atılan iftiraları ben üzerime alıyorum--Dost bildiklerimin ‘cemaati bitirme’ korusuna katılması şaşırtıcı--“Hakkımda karalama kampanyası başlatacaklar—(Tamamını okumak isteyenlere: http://zaman-online.de/hakan-sukur-ak-partiden-niye-istifa-etti-92285 ”
Hakan’a katılıp katılmamam önemli değil, önemli olan Hakan’ın duruşu da değil, önemli olan Hakan’ın inandığı doğruların arkasında durması; bu süreçte, kim kazanır, bu savaşı kim kaybeder, kimin yanında yer alayım? Kaypaklık hesabını yapmadığı için.
Ve en önemlisi, artçı sarsıntıların şiddetli depreme dönüşmesi:
Savcılığın gizlilik içinde başlattığı operasyon Başbakana ve İçişleri Bakanlığına bildirilmeksizin Kabine içindeki bakan ve bakanlıklara , bağlı kurumlara operasyon düzenlendi. Operasyonu yöneten isim Zekeriya Öz!
3 Bakan oğlu ile bürokratlar ve işadamları dahil 52 kişi sorguya alındı.. Çevre ve Şehirçilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah(Hep sormuşumdur, her şeyi özel-leştirenler niçin TOK’yi özel-leştirmedi, yanıtı oğul Abdullah imiş), Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan, İçişleri Bakanı Muammer Gülerin oğlu Barış,, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın tan k(fakat durdurulmuş, kesin R-Cep’i mattı), Sevimsiz kukla Ala Ağaoğlu(Ne de zıplardı, adam tuvalete uçağıyla gidebilirdi biraz daha beklense), Rizeli İşadamı Emrullah Turanlı, Eski İmar Komisyonu üyesi Hüseyin Avni Sipahi, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, AKP Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, Çevre ve Şehircilik Bakanı Genel Müdürü Ali Kahraman, Azeri İşadamı Ebru Gündeş’in kocası Reza Zarrab, Çevre ve Şehircilik Bakanı danışmanı Sadık Soylu(AKP’ye geçen DP Genel Başkanı Süleyman Soylu’nun kardeşi)Yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama, rant vurgunu.. Rüşvetle usulsüz imar izni çıkartmak ve TOKİ ihaleleri(Şimdi anlamışsınızdır, makarnacılar TOK’nin niçin özelleştirilmediğini)..İran-Türkiye arasında altın kaçakçılığı..Üst bürokratlara rüşvet verip kara para aklamak..Maramaray’a zarar verecek yapılaşmaya izin vermek..Yabancılara rüşvetle T.C. vatandaşlığı verdirmek..Ne ararsan, ne alırsan çok para..
Arkalarında Fetullah cemaati olduğu söyleniyor, yani Fetullah Gülen, Abdullan Gül’ü bu süreçte nereye konuşlandırırsın?..Erdoğan’ı bitirmenin arkasında Gül’de var demiyor, her ikisinin soyadında da Gül var diyorum, her ne kadar biri sürekli ağlayarak duyguların dışa vursa da, bir diğeri de adeta kurutmak için suratını assa da, Gül var..
Adli kaynaklardan edinilen bilgiye göre, soruşturmada gözaltına alınan banka genel müdürünün evindeki kütüphanede ayakkabı kutuları içerisinde 4,5 milyon doların bulundu ve bu paraya el konuldu.
Affınıza sığınarak, eğer yakalanırlar ise cezaevlerinde intihar edecekler diyen kişi olduğumu söyleyen kişiyim. Biri iş yapmayarak, iş bitirici köşe dönücü mantığı işletiyor, diğeri dershaneleri..Ne demek istediğimi anladınız..İkisi arasında büyük fark var değil mi? Biri yalılar gayri menkuller/taşınmazlar ve gemicikler alıyor, diğer asla taşınmazlara para yatırmıyor, nakit çalışıyor ve okullarına/yatırımlarına harcıyor..Ne demek istediğimi anladınız..İkisi arasında dağlar var..
Yahu bir şey soracağım; “Bu Ankara kent saldırganı katlı kavşağa neden elletilemiyor, doğrusu dokunulamıyor? Çocuğun göz altına alındı diye korkutacağınıza bunu bir araştırsanız diyorum, ben çok yoğunum da..”
Kendi partisine gelenleri ahlaklı, partisinde biri gidince gayriahlaki bulan R-cep; Hakan Şükür için ağır konuşmuş. İşte o ağırlık; ““Kendisine de yakıştıramadım. Eğer dürüstse sadece partiden değil, parlamentodan da ayrılması gerekir” Bu ifadesine katılmıyor, katıla-katıla gülüyorum.
Siyasi erke göre, “Gezi”’den sonra tekrar faiz lobisi harekete geçti. Bunlar ya salaklar, ya da dayak yememiş(Yemek üzere olan asalaklar). Bu faiz lobisine hala büyük fırsatlar tanıyan kendileri değil mi?
Yani, sıcak para denen yöntemle gavurun dolarına dolar kazandıran finans kuralını onların istediği gibi işleten, kara paraları aklatan benim, ben yine de çıkıp, pişkin-pişkin ‘bu operasyon faiz lobisinin işi diyebiliyorum’. Öyle bir durumdayım ki, makarnaya fit olan makarnacı seçmenim de, beni anladı, ben kendimi anlamadım. Evet, makarnacım bana artık inanmayacak da ben algılayamıyorum.
Arkadaşlar, haklısınız haklı olmasına da; "Uçtu uçtu cemaatçılar uçtular ve şimdi de çakılıyorlar. Anlayın, Türkiye burası, bunlar da AKP; bakmışsınız iki cemaat bir yerlere saldırmak için kurgulamışlar tüm bunları. Yani gözaltına ve zan altına alınmalar gerçek oyunun bir parçası. Birkaç gün sonra tüm bu göz altıların sonlandığını, anında suçlananların aklandığını görür ve silahların başka taraflara/karşıtlarına çevirdiklerine tanık olursanız sakın ola ki şaşırmayın. R-cep’in karşıtlarına seslenerek: "AKP bakanlarını suçlayıp, yetkilileri sabaha karşı gözaltına alırken göbek atıyordunuz, şimdi neden krizlere girdiniz ve her zamanki gibi, demokrasi ve insan haklarından söz etmeye başladınız? Biiiiiiz, yolsuzluğa kim karışmış ise ayrım yapmaksızın karşı çıkan, gerekirse kendi bakanları bile yargılayan bir partiyiz" diyebilirler ve makarnacı seçmenler yiyebilirler.
Ne zaman olur bu? Her şeyi kaybedeceklerini gördükleri an.
Ben yazılı ve görsel medyayı izlemediğim ve çevremdeki siyasi konuşmaları dinlemediğim için böylesi bir 10 şiddetinde sarsıntının yaşandığını bilmiyordum, Türkiye’den sonra duydum ve kanal-kanal gezinmeye başladım; gördüm ki, bilmediğim çok şeyler varmış.
Örneğin pıtrak gibi biten cemaat kanalları dediğim TV kanalları, meğer Nakşilerin, yani R-Cepgillerin kanalları imiş. Bu kanallardaki kanıksadığımız yorumcuları da Işık evi’nden yetişme Fetullah militanları biliyordum, meğer T-ayip'in militanları imiş.
Durumlarını göreceksiniz; öylesine ürkek, öylesine zavallı durumlara b ürünmüşler ki, M.Karaalıoğlu, A.Bayramoğlu(diğerlerini de siz sayın), neredeyse ağlayacaklar..Hakan Şükür'e çok öfkeliler, Hocaefendi diyorlar fakat önlerine çıksa, parçalarlar; “Ne güzel gidiyorduk ve de yiyorduk ne yaptın sen?" modundalar. R-cep T-ayip 'e de öfkeliler, bakmayın belli etmediklerine, o'nun modu şöyle; "Ulan diye diye hakaret etmekten, saldırmaktan başka bir şey yapmadın ulan? Biz bu yağmalarda beraber yolmadık mı? Durmak yok, yolmaya devam et diyen sen yolmaları ve dolmaları nasıl durdurursun? Ne yaptın lan sen; içte dışta yaptığın politikalarla neocanları ürkütüp küresel efendiyi öfkelendirip karşına aldın, ulan..
http://blog.milliyet.com.tr/e-recebim-nedir-bu-ekonomik-paritesizlikler--/Blog/?BlogNo=162765
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
Sevket-che@hotmail.com.tr
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder