2014 YILINA VE YOLUNA YOLSUZLUKLARLA VE DE YOKSULLUKLARLA GİRMEK
“Nice nitel yıllar” diyorum ve 2014’ün size, mutluluk, başarı ve sağlıklı süreçler getirsin dileklerimi iletiyorum.
1 Ocak 2010, saat 18:00’de şu notu düşmüşüm: "O güzel zamanlar ve insanlar bir daha gelir mi?!" diyenlerin yaşadığı zamanlar için de birileri "Bu güzel zamanlar ve insanlar bir daha gelir mi?!" diyecektir. Bu, yaşamın kaçınılmaz döngüsüdür. Çünkü her zamanın kendine özgü güzellikleri olduğu gibi, kendine özgü güzel insanları vardır.
Yeter ki, yetim ve yoksul hakkı yiyerek zamanların özgünlüğünü bozan, ‘2002’ sonrasının siyasal erkini durduralım, nice nitel yıllar adına.
Ve de ağabeyim Niyazi Çorbacıoğlu’nun, bana gönderdiği ve benim de eklemelerde bulunduğum, ‘Yaşamın El Kitabı’nı uygulayarak, yaşamımızı uzatalım; 2002 sonrasının ‘demokrasiyi araç olarak kullanan, iş bitirici köşe dönücü dinden ve yoksuldan geçinenlerin, ‘Adalet ve Kalkınma’ yalanlarıyla zamanımızı kirletenleri bitirelim.
Sağlığınızı korum için: Çok su için
- --Kahvaltıyı kral, öğle yemeğini prens ve akşam yemeğini de dilenci gibi yiyin
- --Ağaçlarda ve bitkilerde yetişen yiyecekleri daha çok ve fabrikalarda üretilen yiyecekleri daha az yiyin
- --3E ile yaşayın-Enerji, heyecan ve duygu paylaşımı
- --Meditasyon, yoga ve dua için zaman yaratın--Daha çok oyun oynayın
- --2013'te okuduğunuzdan daha fazla kitap okuyun
- --Her gün en az 10 dakika sessiz olarak oturun
- --7 saat uyuyun
- --Hergün 10-30 dakika yürüyüş yapın. Ve yürürken gülümseyin.
Kişiliğinizi korumak için: Hayatınızı başkalarınkiyle karşılaştırmayın. Onların seyahatinin ne hakkında olduğuna dair hiçbir fikrin yok
- --Kontrol edemeyeceğiniz olumsuz düşüncelere veya şeylere sahip olmayın.
- Bunun yerine enerjinizi olumlu şekilde şu an için harcayın
- --Kendinizi fazla abartmayın; sınırlarınızı bilin
- --Kendinizi çok da ciddiye almayın; kimse yapmıyor
- --Kıymetli enerjinizi gevezelikle, dedikoduyla boşa harcamayın
- --Uyanık iken daha fazla hayal kurun
- --Kıskançlık, çekememezlik zamanın boşa harcanmasıdır. İhtiyacınız olan her şeye zaten sahipsiniz
- --Geçmiş meseleleri unutun. Partnerinizin geçmiş hatalarını hatırlatmayın. Bu durum mevcut mutluluğunuzu bozar
- --Hayat, birisine kin duyarak zamanı boşa harcamak için çok kısadır. Kimseden nefret etmeyin
- --Geçmişinizle barış yapın ki, şimdiki zamanı bozmasın
- --Senden başka hiç kimse senin mutluluğundan sorumlu değildir
- --Hayatın bir okul olduğunu ve öğrenmek için burada olduğumuzu unutmayın. Problemler, cebir dersi gibi gelip giden, ancak aldığımız derslerin bir ömür boyu devam ettiği eğitim programının bir parçasıdır
- --Daha fazla gülümseyin ve gülümsetin
- --Her tartışmayı kazanmak durumunda değilsiniz. Aynı fikirde olmamak için anlaşın.
Sosyal Yaşantınızı dengelemek için: Ailenizi sık arayın
- --Her gün diğerlerine iyi bir şey verin
- --Herkesi her şey için affedin
- --70 yaşından büyük ve 6 yaşından küçük kimselerle zaman geçirin
- --Her gün en az 3 kişiye gülümseyin ve tanımadığınız en az 1 kişiye “Günaydın” deyin
- --Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğü sizi hiç ilgilendirmesin
- --Hasta olduğunuz zaman, işiniz size bakamaz ama aileniz ya da arkadaşınız bakabilir.. Onlarla temasta olun.
- --Faydalı, güzel veya neşe dolu olmayan her şeyden uzak durun
- --Tanrı her şeyi iyileştirir
- --Bir durum iyi veya kötü olsun, nasılsa değişecektir
- --Nasıl hissettiğinizin önemi yok, haydi kalkın giyinin ve ortaya çıkın
- --En iyisine henüz sıra gelmedi
- --Sabah canlı olarak uyandığınız zaman, bunun için Tanrı'ya şükredin--Maneviyatınız daima mutludur. Öyleyse mutlu olun.
Benim söylediklerime de ‘Türkiye’nin geleceği adına’ kulak verin:
- --Yalan söylemeyin
- --Her şeyi dert edinmeyin
- --Kötüler gitmeyecek hiç diyerek kendinizi strese sokmayın
- --Dinden ve yoksuldan geçinenlere oy vermeyin
- --Birkaç kişinin düşündüğü ve birçok kişinin peşinden gittiği gezegenimizde (ille de ülkemizde), birkaç kişi gibi düşünebileceğini aklına getir, çakallara ödün verme
- --Başkalarının doğrularıyla hareket ederken, kendinin de doğruları olduğunu unutma
- --Haldır huldur, paldır küldür götürenleri trene bakar gibi seyretme, çünkü senin evini soyuylar, ekmeğini çalıyorlar
- -- “Bırakın yargı işini yapsın, akla kara ortaya çıksın” derken, yargı çevresini işaret edince, yargıya saldıran R-cep’i beslemekten vazgeç
- -- “Polisim kahramanlık destanı yazdı” diyen R-cep’i, polis çevresini gözaltına almaya başlayınca, karakol basıp polislere hakaret ederken ve polisleri eşkıyalıkla suçlarken, “Gezi Halk Hareketi’nde insanları katlederken neredeydin?” diye sorgula
- --Balyoz ve Ergenekon operasyonlarıyla askerleri tutuklayan ve müebbetle cezalandıranları alkışlayan ve operasyonun ülke geleceği ve demokrasisi açısından zorunluluk olduğunu söyleyen, fakat çevresi operasyona uğrayınca, kumpas var, askere de kumpas yapılmıştı diyen binbir surat R-cep’i lütfen tanı ve halka anlat
- --Halk bankası senin banka, yani halkın bankası, çünkü %49’u sana/halka açık, fakat %39’u yabancılara satılmış. Durum bu iken, R-cep diyor ki “operasyon dış mihraklıdır , amaçları; Halk Bankası’nı batırmaktır”. Bu söylediklerine inanıyor ve gerçekleri görmüyorsan makarnacı (bir pakete oyunu satan) kendini kesin bir psgoloğun kollarına at
- -- ‘ Babamın oğlu olsa, evladım olsa yolsuzluğa prim vermeyiz’ diyen R-cep, 17 Aralık operasyonunun ikinci ayağını başlatmak isteyen savcıya ‘ Sen kimin savcısısın? Dur, seninle daha çok işimiz var!”’ diyerek yargı bağımsızlığını tehdit ediyorsa ve sende hala buna inanıyorsan, oy kulanan ellerini dondur veya alçıya al
- --Savcı geniş bir yolsuzluk dosyası hazırlıyor, çoğu yakını işadamı olan kişilerin evlerinin aranması ve gözaltına alınması için mahkemeden karar çıkartıyor, fakat başsavcı dosyayı savcının elinden alıyor, basına bilgi verdi bahanesiyle, peki; Ergenekon, Balyoz, Odatv, Şike, KCK ve benzeri davaların hepsinde bilgiler basına verildiğinde neden hiçbir savcı soruşturmadan alınmadı ve de mahkeme kararıyla polise verilen ev arama ve gözaltı kararları neden emniyet uygulamadı? Tüm bunları bir düşün lütfen.. Ha şu alanlardaki kalabalığa da inanma, çünkü hepsi sanal bir kurgu. Düşün, evindeki çocuğunu bırakıyor ve alanlara koşuyor, zaman kaybetmeksizin de ön sıradaki yerini alabiliyor, benim bacım? Bu kalabalıkların “Taşımalı siyaset”in paralı organizasyonu olduğunu gör artık. Alanlardaki kitlenin ilk 3 paragrafının bayrakları dalgalandırmasını görüyorsun, peki hemen arkasındaki kalababalığın hareketsizliğine ne diyorsun? O kalabalıkların fotomontaj olduğunu algıla lütfen
- --“Ne istedi de vermedik?!” diyerek suçladıği Fetullahçıları; ‘Keser ile sap ve de hesap döndüğünde’ “Bunların inlerine gireceğiz, çünkü bunlar devlet içinde çeteler” diye suçlayanları, ve sonradan dönüp “Hocam artık Türkiye’ye dönün, bu fitneyi ancak sen önlersin” diyerek, ortak silahlarını yine halka çevirmeyi ve “Durmak yok, yolmaya devam” etmeyi düşünen yüzsüzleri gör be kardeşim? Adamlar resmen sivil darbe yapıyor, sen hala askeri darbeden dem vuruyorsun; belli ki sen 2014’ü başlamadan harcamışsın.. Tüm bunları göremiyorsan senin ben taaaa..
Hintli bir yazar der ki: Tanrı ve Şeytan
Tanrı yeryüzünü "Lahana, Karnabahar, Ispanak" gibi çeşit çeşit yeşil ve sarı sebzeyle donattı. "Adam ve Kadın" sağlıklı ve uzun hayatlar yaşasın diye.
Bunu gören Şeytan McDonald's'ı yarattı. McDonald's ise 99 centlik iki katlı Cheeseburger' i icat etti. Şeytan Adam'a dedi ki; "Yanında patates, cips ister misin?" Adam dedi ki; "Süper boy olsun!" Böylece Adam kiloları almaya başladı... Ve Tanrı sağlıklı yoğurdu yarattı. Kadın onu yesin ve bedenini Adam'ın beğendiği boyutlarda tutsun diye.
Bu sefer Şeytan, yoğurdu dondurdu. Çikolata getirdi, fındık getirdi. Yoğurdun üzerine konacak parlak renkli şekerler getirip serpti. Ve Kadın da kiloları almaya başladı....
Ve Tanrı dedi ki; "Şu taze salatamı bir deneyin" Bunun üzerine Şeytan kremalı hazır salata soslarını icat etti, üzerine salam ve dilimlenmiş peynir parçalarını da ekledi. Sonra tatlı için dondurmayı çıkardı. Ve kadın daha da kilo almaya başladı....
Ve Tanrı bu sefer dedi ki ; "Sana sağlıklı sebzeler verdim. Onları pişiresin diye zeytinyağı da veriyorum" Ve Şeytan, Cracker Barrel'dan tavukla kızarmış biftek getirdi. Öyle büyüktü ki, kendi ayrı tabağı bile vardı. Ve adam kiloları yüklendi, kötü kolesterol tavanı delip çıktı...
Ve Tanrı, koşu ayakkabılarını yarattı ve adam bu fazla kilolardan kurtulmaya karar verdi. Ama bu sefer Şeytan, kablolu TV'yi yarattı, uzaktan kumandayı yarattı.Öyle ki, adam TV1 den TV2 ye giderken bile yerinden kalkmadı.... Ve tanrı patatesi yarattı. Besinle dolu, doğal olarak, yağ düzeyi düşük, sağlıklı bir sebze olsun istedi.
Sonra Şeytan geldi ve patatesin sağlıklı kabuğunu soydu attı. Nişastalı gövdesini çabuk-çabuk kesip, derin tavada katı yağ ile kızarttı.
İçine banıp yensin diye de mayonezi icat etti. Ve adam uzaktan kumandasına sarıldı, kızartılmış patatesini mayoneze banıp yedi.
Yedikçe kolesterole battı. Ve şeytan baktı, iyi olduğunu gördü."İyi oldu" dedi...... Ve Tanrı içini çekerek baktı, düşündü ve "by-pass" cerrahiyi yarattı...Bunu gören Şeytan da "Sağlık Sigortası Şirketlerini" getirdi!
Hintliyi tamamlama adına; Ve tanrı, R-cep’i yarattı, yesin büyüsün diye. Ve tanrı, çocuklarını yarattı gemiciklerle serpilsinler diye. Sonrasında şeytan geldi iktidarlarını yarattı, 3 Y’yi siyasi ve ekonomik ranta dönüştürsünler diye; Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar.
Ve Tanrı hazinenin demir kapısını ardında kadar açtı, ülke için harcasın diye. Şeytan devreye girerek aklını çaldı, hazineyi çeldi (Çaldı ile Çeldi’ye sen yer değiştirt)
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@mynet.com
sevket-che@hotmail.com.tr
GSM:0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder