CHP; SİYASET ÇAKALLARLA DANS ETMEK DEĞİLDİR
Bu ve benzer başlıklar, bundan sonraki CHP odaklı eleştirel yazılarımın başlığı olacaktır... Benim için en tehlikeli siyasetçi, kaybettiğinde satır aralarında partisine küfredip, birkaç satır sonrası "Partimin iktidar olması için elimden geleni yapacağım, siyasi ahlakım bunu gerektirir" diyen siyasetçidir. Hiç de etik değildir. Siyasi ahlaksızlığın ta kendisidir.
Türkiye'mde (erkekçe diyecektim de, kadınlarımızın daha erkek olduğu aklıma geldi) "sağda ve solda" yürekli siyaset yapılmıyor; ödlek, sünepe ve yağdanlıkla harmanlanmış lider erkine tapınılan kimliksiz bir siyaset yapılıyor..Bundandır ki ülkem siyaseti kimliksiz.. Yaşadığımız süreçte kimliksizlerin siyaset düzlemindeki son çırpınışlarını izliyoruz. Önümüzdeki süreçlerde yepyeni bir süreçle, siyasetin Türkiye ayağı “21. Yüzyıl ideolojisini yaratacaktır”..
Bekle beni sosyal medya, çok şey yazacağım sayfalarına; sağdaki ve soldaki Çakalsı ve Tilkimsi kurnaz siyesetleri deşifre edeceğim, insansı zeki siyasetleri yüzlerine çarpa çarpa..
Ülkemde bir siyasi baronlar kulübü vardır ve bu kurum ‘siyasi küresel baronlar kulübüne’ bağlı olarak işlemektedir. Kısınger’in şu sözü bana hep bu kulübü çağrıştırmıştır: ““Biz Amerika olarak neden çok güçlüyüz, biliyor musunuz? Bizler, Amerika olarak, aramızdaki, vatan hainlerini hemen iptal ederiz! Dünyanın diğer birçok Ülkesindeki vatan hainlerini ise kahramana dönüştürerek, ülkelerinde önemli yerlere getiririz!”
Bu ‘siyasi küresel baronlar kulübü’, ikinci dünya savaşı sonrası dünya siyasetine egemen olan ABD ve onun Avrupa’daki taşeronları tarafından, farklı legal kurumlar şeklinde dünyada yaygınlaştırılmıştır (CIA, NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü-Uluslararası askeri ittifak), Birleşmiş Milletler (BM) ve onun bünyesindeki; Gida ve Tarim Örgütü-FAO ve BM’nin Özel kuruluşu UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) v.b.
‘Siyasi küresel baronlar kulübü’ ülkemdeki her seçimde iktidarı belirleme anlamında etkin olmuştur. Bana kimse, “İlgisi yok, partilerin iktidarını; ülkelerin sorunları ve partilerdeki içsel sorunlar belirliyor” gibi bilinenleri tekrarlamasın. İşte bizleri başarısız kılan sürekli bu bilinenleri tekrar etmektir. Özellikle ülkemde, siyasetin siyaset bilimi ve disiplinin dışında geliştiğini ve ‘siyasi küresel baronların’ yönlendirmesiyle biçim aldığını yadsıyabilir miyiz?
Siyaset baronları Türkiye’mde öylesine bir süreç işletmektedirler ki, 3 günde kurdukları partiyi 3 dönem iktidar yapabilmektedirler. Örneğin; Demokrat Parti sonrası Kurulan Adalet Partisi.. Örneğin 12 Eylül 1980 sonrasının Ana Vatan Partisi.. Örneğin, 28 Şubat(1997) sonrasının AKP’si.. Ülkemde hiçbir çeyrek sol parti böylesi iktidar süreci yaşadı mı, DSP dışında (Çeyrek sol diyorum, çünkü bırakın tam, ülkemde yarım sol partisi bile yok). Siyaset baronları, milletvekili aday profili belirlemede iktidara taşıdıkları partinin tüm dokularını işlemektedirler, toplumsal dokuları dikkate alarak Örneğin, DSP’yi cemaate endeksli adaylarla, AKP’yi de sola endeksli adaylarla, CHP’yi sağa ve sola endeksli adaylarla besleyebilmektedirler.
Bu beslemeleri, en somut olarak AKP ve CHP’de görüyoruz. AKP’de Ertuğrul Günay ve birkaç arkadaşı ve de Savcı Sayan v.b.. AKP, Ertuğrul Günay ve arkadaşları ile soldan oy alabildiğini zannetmiyorum. Sadece kararsızları biraz yönlendirdi, o kadar. Bu figürleri salt demokrasi vitrinini güçlendirmek için kullandı. Şimdi de demokrasi vitrinine Savcı Sayan v.b lerini koydu. Bu adaylar onlar için siyaset sehpasından ‘işlevleri bittikten sonra’ kaldırılan biblolar gibidir.
CHP’de Mehmet Haberal, Mehmet Bekaroğlu, Muhammet Çakmak, Sinan Aygün, Osman Yazıcı, Ali Arif Özzeybek, Bülent Kuşoğlu, Mahmut Öztürk, Zeki Korkutata, Mustafa Septiğlu, Mustafa Özbek, İlhan Kesici, Mustafa Eren, Lütfullah Kayalar (Yozgat’ta 3 garanti dedi kendisi bile seçilemedi), Edip Safter Gaydalı, Cemil Erhan, “Ben, sağın 50 bin oyunu getirmeye geldim” diyen Uğur Ağca (Ancak kendisini taşıdı sandığa).. CHP sağlaşarak sığlaştığının farkında değil..
CHP'de sağı ve solu birleştirecek adaylarmış.. Hadi be, iyi de hepsi sağcı, nerde Celal Doğan? Nerede Burhan Şenatalar, doğruların efendisi İlber Ortaylı, araştırma önergeleriyle egemen siyasetin kimyasın bozan Umut Oran ve Atilla Kart nerede ve de nerede yıllardır milletin vekilliğini yapan bizler?
Sağ kimlikli adaylarla, sağın arsasına kaçak siyaset inşa etmek, siyasi imara aykırılık içerir ve gün gelir o inşaatı söktürürler..
Siyasetin yaşı yoktur, tıpkı okumanın yaşı olmadığı gibi. Biri kitapları okur, diğeri siyasetin kitabını. Gerçek siyasetçi, tabanı ve toplumu iyi okuyabilen siyaset mühendisidir ve asla yaşı yoktur.
Sakın birileri; “60 yaşına gelmiş birinin düşünceleri siyasette ne kadar önemli olabilir” demesin. Bundadır ki, okumanın yaşı olmadığı gibi siyasetin de yaşının olmadığını düşünüyorum. Vurguladığım gibi; biri kitapları okur düşünce üretir, diğeri de seçmeni okur proje üretir. Üretilen her aydınlık düşünce gençtir. Bazı gençlerin nice nice yaşlı düşünceler ürettiği bir gerçek değil mi?
18 yaşındaki genci milletvekili yapmak ve bu bağlamdaki genç kotalarıyla ve de partinin temel ideolojisinden soyut ‘farklı düşünsellikler sahip adaylarla’ seçmeni ve toplumu okuyamazsınız, ancak o gencin ve partinin siyasi geleceğinin canına okursunuz.
Yıllardır; “Aman, seçime çeyrek kala partiye zarar vermeyelim, eleştirinin zamanı değil..” mantığıyla hareket ettik. Bu seçime çeyrek kalmalar süreklilik kazanmaya başladı, çünkü seçime saatler kala yaptığımız uyarılar hiç dikkate alınmadı ve de çeyrek kalmalar süreklilik kazanınca parti sınıfta kaldı.
Gördüm ki; “Aman zarar vermeyelim” mantığı partiye daha fazla zarar vermeye başladı. Evet zarar verme korkusuyla parti hataları her geçen gün artmaya başladı ve bugün gelinen noktada partiyi iktidara taşıma umudunu Kaf dağının ardına taşıdık.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
Teknopolitikalar platformu
GSM: 0506 609 00 32
evesbere@gmail.com
Yorumlar
Yorum Gönder