ALEKSİS ÇİPRAS VE R.TAYYİP ERDOĞAN ÇIRPINIŞLARI
Azmi Güney arkadaşım; “Yünanistan’ı izliyor musun?” diyerek, adeta neden yazmadığım konusunda uyarıyordu...
Öteden beri olmasa da, Aleksis Çipras’ın Radikal Sol Koalisyonun (SYRIZA) seçimleri kazanmasından bu yana gözlemim altındaydı... O süreçte şu notları almışım: Yunanistan’dan da 25 Ocak 2015 günü yapılan erken seçimde; 16 yaşında bir lise öğrencisiyken(1990) tarihe “Önlük Hareketi” diye geçen öğrenci direnişinin önderlerinden Asi çocuk “ Aleksis Çipras (28 Temmuz 1974)” lideri olduğu Radikal Sol Koalisyon (SYRIZA) partisini “oyların %36.3’ünü alarak 149 sandalye ile büyük zafer kazandırıp” iktidara taşıması gerçekten küresel efendileri ürküttü.
15 sandalyeli (%5.47) Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ve 13 sandalyeli (%4.68) sosyalist PASOK partileri dururken, Yahudi karşıtı (antisemist), ırkçı, göçmen düşmanı olan ve seçimde 13 sandalye kazanan (%4.75) “Bağımsız Yunanlar (ANEL)” partisi ile koalisyon hükümeti kurması, kişi bağlamından çok ,siyaset bilimi bağlamında düşündürücü geldi bana..
Koalisyon gerekçesi; AB ve NATO’ya karşı çıkmama konusundaki ortak düşünce sayılmamalı.
Biliyoruz ki;15 sandalyeli (%5.47) Yunanistan Komünist Partisi (KKE) Avrupa Birliği ve NATO’ya karşı. Öyle ki, “AB ve NATO'dan çıkmayı istemeyen sol olur mu?” diye SYRİZA’yi eleştirdiler. SYRIZA ise açık bir şekilde AB ve de NATO'dan çıkmayı düşünmediklerini söyledi.
Şunu unutmamalıyız; yıllarca işleyen yerleşik bir olguyu, anında söküp atamazsınız. Bu duruş toplumdan çok; yerleşik ekonomi yapısında büyük travma yaratır. Temel esas, her yanlışta, azda olsa var olan doğruyu ve her doğruda var olan yanlışı bularak 21. Yüzyıl için gerekli evrensel doğru ve yanlışları ortaya çıkarmaktır. Doğrusu; 21. Yüzyıl ideolojisi için düşünceleri harmanlamaktır.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un, 31 Ocak 2015 günü yazılı ve görsel basına yansıyan “Ülkeyi Syriza’dan AKP kurtardı. (Bakalım AKP’yi kim kurtaracak?)” söylemi ve benzer yaklaşımlar, 21. Yüzyıl için gerekli doğru ve yanlışları işaret etmektedir;
Bu söylemler, aynı zamanda bir ürküntünün çelişkili ifadeleridir de. Özellikle Numan Kurtulmuş’un konuşması çelişkilerle dolu. Önce; “Türkiye ve bazı ülkelerde küresel finans beyleri adamlarını iş başına getirerek kurdukları düzenle bu ülkeleri yönetiyorlar. İşte bugün Syriza vasıtasıyla Yunanistan’da ortaya çıkan durum, bütün bu neoliberal tezlere karşı Yunan halkının verdiği cevaptır.” diyor.
Ardından; R.T.Erdoğa’nın öcülüğünde Ak Parti Hükümetleri sosyal politikalar öncelenmiş, düşük faizleri hedef alan bir politikayı, yatırımı esas alan bir politikayı izlemiş, 2001’de bize dayatılan IMF Politikaları uygulanmamış. Eğer bunlar yapılmamış olsaymış AK Parti olmaz ülkemiz Syriza benzeri oluşum iktidara gelirdi.
“SYRIZA benzeri oluşumlar, Yunanistan için iyi, Türkiye için kötü” yaklaşımı çelişki değil de nedir.. Hiç değilse, “Türkiye’nin SYRİZA’sı biziz” denseydi.
Bu çelişkili açıklama, çok soru kaldırır açıklama. Sormazlar mı; “3 günde kurulup 3 kez iktidar, son 7 Haziran 2015 seçiminde de 1.parti olan AKP iktidarını hangi küresel efendiler getirdi?”
Sormazlar mı; “Madem, SYRİZA, neoliberal tezlere karşı Yunan halkının verdiği doğru cevap, neden ‘AKP neoliberal tez olan IMF politikalarına karşı gelmeseydi AKP olmaz SYRİZA benzeri oluşum iktidara gelirdi.’ diyerek SYRİZA iktidarını yanlış gösteriyorsunuz?” Sormazlar mı; “Siz neoliberal tez olan IMF politikalarına karşı çıkarak Türkiye’nin borçlarını sildik diyorsunuz, iyi de 2002’de 129.7 milyar dolar olan borç sizin dönemde 397 milyar Dolar’a nasıl çıktı? Yine 2002’de 150 milyar TL olan iç borç 423 milyar TL’ye nasıl ulaştı? Türkiye’nin bu borçları kimin?”
Aslında sayın Kurtulmuş, 27 Mayıs 2013’te başlayan ‘Taksım Gezi Parkı protestoları’ ile başlayan “Gezi Halk Hareketi”ine gönderme yaparak, AKP dışındaki tüm oluşumları karalamaktadır..”
AKP, Türkiyeyi SYRİZA’dan kurtarmış.” sözü, gerçekten insanın tepki vermesini kaçınılmaz kılıyor; “Sen önce Türkiyeyi hırsız Riza’dan kurtar.” benzeri... 7 Hazıran 2015 seçimleri de benzer uyarıyı yaptı..
“Bu iki olgudan, yani Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ile AKP’nin SYRIZA görüşlerinden ve SYRIZA’nın Bağımsız Yunanlar (ANEL) partisiyle hükümet kurmasından yola çıkarak, 21. Yüzyıl kendini farklı bir siyasi oluşum için zorladığını söyleyebilir miyiz?
Özellikle, SYRIZA ve ANEL koalisyonu için aynı gerçekleri düşünen iki farklı görüşün ’21 yüzyılda’ sol düzlemde uzlaşısı olarak düşünebilir miyiz?
21. Yüzyılın gelişim ve değişimi esas alınarak farklı düşüncelerin harmanlanacağı düzlem ‘ Birlikter Sol Düzlem’dir. Bir çeşit, “Evrensel Siyasal Dayanışma (ESD)”. Bu noktada dikkat edilmesi gereken özenli duruş ‘sol düzlem’ seçimi olmalıdır.
Ülkelerin siyasi yapılarını, ülkemdeki ‘Gezi Halk Hareketi’ ile sorguladığını ve yeni bir siyasi yapılanmaya gittiğini düşünüyorum. Bunun somut belirtisi de Yunanistan'daki seçimlerde çoğunluğu alan Radikal Sol Koalisyon (SYRİZA)’dur.
Evet; Yunanistan soldan gelerek solladı..Ben ülkemde ne yapıyorum? Sağa girerek sola dönmeye çalışırken sağdan gelenin beni sollayıp geçmesine düzlem oluşturuyorum..
Ülkemiz özelinde olguyu analiz ettiğimizde; AKP’nin Sağın Türkiye'deki son seçeneği olduğunu görürüz. Bu nedenle; “21. Yüzyıl ‘sola entegre olup’ sağı silecek ve ideolojisini yaratacak” demenin abartı olmadığını söyleyebilirim.
Bu işler öyle parti kapısında bekleyerek, 'yeteneksizliğini ezberlediği 2 haması söylemle örtüp' milletvekili olmakla yaşam bulmaz, milletin vekili olup kitleyi inandırmaktan geçer, üretmekten geçer... Bizler bunun için, ‘milletvekili olmaksızın’ Milletin vekilliğini yapıyoruz...
Hep söylüyorum. Yine de söyleyeceğim: “21. Yüzyıl ‘Sol düşün kaynağı’ üzerinden ideolojisini arıyor.
Süreci, devşirme sağ siyasileri sol düzleme taşıyarak yaşama geçiremezsiniz. Solu ve sağın eskisiyle değil, düşünsel bağlamda genç ve dinamik yenilerle bu süreci işletmek zorundayız.
Radikal sol SYRIZA lideri Aleksis Çipras'ın Yunanistan'da popülist sağ parti ANEL ile koalisyon kurması, dahası koalisyonla da olsa iktidara gelişi ve seçim öncesi vaatleri bana 1970’lerdeki’ Ecevit iktidarının seçim öncesi halkın gereksinimlerine yanıt verecek gerçekçi doğru vaatleri çağrıştırdı.
Ecevit, ‘1973 ve 1977 seçimlerinde; ülke egemenlerini ve dünyanın kapital baronlarını seçim öncesi vaatleriyle ürkütmüştü. Çünkü; düzen değişikliğinden; 'Toprak İşleyenin, Su Kullananın' ilkesini esas alacağından, halkın tüketim ürünlerinin fiyatlarını yarıya düşüreceğinden ve Uluslararası Para Fonu (IMF) kıskacından kurtulacağından söz ederek özgürlükçü, hakça bölüşüm esasına dayalı eşitlikçi bir toplum yaratacağını vaat ediyordu. İktidara geldiğinde tüm bunların yanında; 1971'de ABD'nin baskısıyla yasaklanan haşhaş ekimini 1974'te serbest bırakması ve Kıbrıs barış harekatı bardağı taşırmıştı.
Egemen güçler, ülke halkına zarar vereceği bahanesiyle kendilerine verecek zararları düşünerek Ecevit iktidarlarını; ‘benzin, yağ, tüp kuyrukları ve faşist terörle sonlandırmışlardı.
Radikal Sol İttifakın (SYRIZA) lideri Aleksis Tsipras'ın, 320 milyar euro'luk kamu borcunun silinmesini istemesi yanında, yoksulluk sınırı altında yaşayanlara hizmetin ücretsiz verilmesi, zenginlerden alınan vergilerin artırılması, gıda ve kira yardımı yapılması, vatandaşların ödenemeyecek boyuttaki banka borçlarının silinmesinin yanı sıra emekli maaşları ve asgari ücret artırımı şeklindeki vaatleri Avrupa Birliği'ni tedirgin ediyor.
Aleksis Tsipras, AB’nin dayattığı reçetenin yarattığı sefalet ve yıkım durdurmak için sunduğu vaat politikalarını akıllı ve yapıcı çizgiye oturtamaz ise özgürlükçü ve eşitlikçi toplum projesini yaşama geçirmesi çok zor.
Bilindiği gibi; Avrupa Birliği parasal genişleme kararındaydı. Yani, ekonomiyi canlandırmak ve işsizliği azaltmak için, ‘olası enflasyon tehlikesine neden olmasına karşın’ merkez bankalarının bankalar aracılığı ile piyasanın gereksinimi olan para talebini piyasaya sürmeyi (Parasal genişleme-gevşeme) düşünüyordu.
Küresel piyasalar ve özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkeler, AB'nin parasal genişleme kararına sevinmişti. Fakat; Yunanistan'ın AB bünyesinde yaratacağı olası yeni sorunlar, özellikle bizim gibi kendisini i AB'ye endeksleyen ülkelerin ekonomik dengelerini olumsuz etkiler.
Ekonomilerden çok ülkelerin kronik iktidarlarını olumsuz etkileyecektir.. Ve Yunanistan; “Üretmeksizin, üretilen değerleri tüketerek, köşe dönücü işbitirici, çalışmazdan zengin olma anlayışı olan Turgut Özal politikalarıyla örtüşen; “kolay zengin ol, Siesta’nı yaşa” duşudur Yunanistan’ı bugünkü duruma getieren.
Kurtuluşu olası gözükmüyor. Düşünün 340 milyar Euro borcu var.
Nasıl ödeyecek?
Sanayi ve Tarım yetersiz. yeraltı ve yerüstü kaynakları yok. Tek gelir kaynakları; Turizm ve Deniz ticaret filolarından elde edilen gelirler ve AB üyeliği.
Kreditörlerin Yunanistan'ı kurtarma teklifini kabul etmesi neyi değiştirir? Ancak; Euro bölgesi borsaları kazançlarını arttırır.
Birkaç gün önce İMF’e 1,6 milyar Euro’yu ödyemedi ve temerrüde, yani gecikmeye kaldı. Kapitalizm o kadar kötü değildir. Her kötünün içinde bir doğru olduğu gibi, kapitalizmin de doğruları vardır. Bu nedenle kapitalizmin “varsa yoksa, arsa borsa” olmadığını görmek gerekir.
Bu görmemektir kapitalizmi vahşileştiren. Neoliberal politikalarını da bu oluşumlara endekslediler dolar baronları ve de 20. yüzyılın son baronu Euro... Para birkaç kişinin ve onun sömürdüğü ülkelerdeki işbirlikçilerin cebinde. Onların cebindeki parayı; zenginlerden fazla vergi almak için, “Zenginle Yasası” ile çıkaramazsın. Aksi taktirde seni siyaset düzleminden çıkarırılar.
Adil vergi sistemi getiereceksin, Türkiye’ye karşı silahlanmayı bırakacaksın. Halka da, fiesta benzeri tabak kırmaları, siesta benzeri tembelliği bıraktıracaksın. Halkına bedava sağlık hizmeti getireceksin Küba, Fransa ve İngiltere gibi. Karamanlıs ve Papandreu dönemlerinden gelen kolay kazandırma ve az çalıştır, yüksek maaş ver popülizmin kökünü kazıyacaksın... Yetersizleri değil, gerekirse-ki öyle olmalıdır- senden yeteneklilere görev ve yetki vereceksin, yeteneksiz lider erkine tapınanlara değil...
Bugünkü ve geçmişteki duruşuyla Yünanistan Ne kadar da benziyor, 400 milyar Euro borcu olan ve koalisyon hükümeti kurmaya çalışan Türkiyeme...
Tek farklılık; sen halk tarafından korumya alınman, bizdekini kronik endirekt koltuk tedarikçişi MHP tarafından korumaya alınmıştır..Evet; TBMM Başkanlığına MHP’nini endirekt katkısıyla AKP’li İsmet Yılmaz seçildi. AKP’yi karanlık liman diye betimleyen Devlet Bahçeli AKP ile “AKM Koalisyonu” kurarsa şaşrırmayacağım...
Aleksis Tsipras şunu diyebilir; “Sen aklını Türkiye’ne sakla”.. Haklısını Aleksis. İnan, benim akla gereksinimleri yok. Beni Bölge müdürü bile yapmaktan çekindiler sözde solcu kısa iktidarlar. Bu politikasızlıklarıyla; bir lise mezununu ülkemin cumhurbaşkanlığına taşıdılar. Kim mi bunları yapan? Seni bu hale getiren küresel efendilerinden talimat alan işbirlikçiler.
Aleksis Tsipras dayan; kapitalizm, sosyalizm ve Gezi Halk Hareketi katkılı ideoloji arayışı içinde 21. Yüzyıl... Bence, süreç ‘Gezi Halk Hareketi’ ile başlayan ve Yunanistan'a dek uzanan süreçtir ve süreç yeni başlamıştır. 21. Yüzyıl kesin ideolojisini bulacaktır. Onun için sabret ve yılma Aleksis..
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder