23 NİSAN ÇOCUKLARININ TACİZ EDİLMESİ VE NÜKLEER SANTRAL
23 Nisan 2015’te yaşanan bir çocuk tacizini, çocuk istismarını 23 Nisan 2016’ya da taşımak istedim; nasıl ve hangi tehlikelerden geçtiğimizi göstermek için..
Fakat, Mart 2016’da öylesine bir çocuk istismarıyla karşılaştık ki, ülkem değil dünya şoke oldu. Onlar ise köşe olmanın sırtlansı bakışlarıyla çocukları değil de, sansarlarını ve ensarlarını korumaya aldılar.. Yaa, çocuklarımıza güzel gelecek bırakalım derken, çocuklarımızı güzel geleceklere bırakmadılar sansarlar, Ensarlarıyla..
Evet; Karaman Ensar Vakfı’nda ve Kaimder’de görevli kişi veya kişiler 49 erkek çocuğuna…. Anlayın, söylenmesi ve yazılması insanı ürperten iğrençlik olduğunu. Ki çocuklar bu iğrençliği yaşadılar..
Hemen savunmaya geçtiler.. ”Bir kereden ne çıkar, Aziz Nesin Vakfı ve ÇYDD’de de oldu.. Kişi ve kişileri suçlamalı, kurumun ne ilgisi var..” denerek. Be insansızlar bu iğrençlik o kurumda oldu. O kurumun birkaç şubesinde. Ben kurumu suçlamayacağım da, neyi ve kimi suçlayacağım. Erkek çocuklarına yapılan bu iğrençliğin yapıldığı kuruluşu öteleyip; iş akitleri iptal edilen kadınların “Tecavüze uğradık” diye iftira ettikleri Aziz Nesin vakfını ve ÇYDD’yi mi suçlayacağım..
Erkek öğrenciler mini etekli kızları taciz etsin ve kızlar mini etek giymesin diyen bir İlk Öğretim Müdürü’nün yaşadığı ülkede yaşıyoruz. Her şey beklenir bunlardan.
Düşünün; Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü "Biz size diyoruz ki; siz bu milleti uyuttunuz, uyuşturdunuz. Senelerdir balelerle, danslarla, çoluk çocuğun baldır bacak çıplak vaziyette stadyumlarda dolaştırarak, bütün erkekleri onlara baktırarak, kimin oğlu, kimin kızı belli değil, sarmaş dolaş dans yaptırarak yetiştirdiniz. Bu, 150 senenin rezaletidir. DHKP-C’li canlı bombaların hepsi üniversiteli yahu. Bugüne kadar, medreseden bir tane terörist çıkmamıştır. Şarkılarla türkülerle yetişen nesil eşkıya oldu" diyebiliyor.
Bilmiyordum; Taliban’ın, IŞİD’in ve Afrika kökenli Boko Haramlı canlı bombaların solcu olduğunu, bale okullu, ÖDTÜ mezunu ve 23 Nisan çocukları olduğunu..
Bu nedenle, bu yılın 23 Nisan’ında bunları yazmayacağım. Sadece, dinimizi, yoksulumuzu, futbolumuzu ve tüm ulusal değerlerimizi kullanan ve bunlardan geçinenlerin sonunda 23 Nisan 2015’te çocuklarımızı da kullanmaya başladıklarını işleyeceğim ve gösterilen tepkilere yer vereceğim..
Nükleer Santral İsteyen Çocuk: “Basına açık yapılan toplantıda söz alan bir çocuğun ise nükleer santral sözleri dikkat çekti. Başbakan koltuğunda oturan Pelinsu Topraksoy "Ülkemizden elektrik sıkıntısı var. Ruslar 1954 yılında ilk nükleer santralini kurdu ama biz 2015 yılındayız daha hiçbir nükleer santralimiz yok. Bu açıdan biraz kötüyüz ülkemizde" diyerek nükleer santral istedi.
İşin çok çok düşündürücü yanı Başbakan olan zat Ahmet Davutoğlu’nun çocuğun kulağına eğilip CHP’yi karalatmaya çalışması idi.. Bir diğer çocuk tacizi ise; İstanbul Bakırköy’deki çocukların 23 Nisan’daki bale gösterisinin, “Kültürümüzde yok” diyerek iptal edilmesi ve çocukların gözyaşlarına boğulması..
Düşünün, öyle bir gençlik yetiştiriyorlar ki tümü karanlıkları besleyecek yapıda. Örneğin; anımsarsınız, 23 Nisan 2006’da 21 yaşındaki Erzurum İmam hatipli İbrahim Seyhan’ı “çocuk” diye TBMM’i başkanı Bülent Arınç meclis koltuğuna oturtmuştu.Seyhan, koltuğa oturur oturmaz da “İmam hatip lisesi öğrencisiyim.
Bizim önümüze ne koyarsanız koyun, dağlar, taşlar. Bilin ki biz en zirveye çıkacağız. Dağları taşları da, dünyayı da koysanız en iyi üniversiteleri kazanacağız, en iyi yerlere geleceğiz” demişti. İşte o çocuk daha da büyüdü, en iyi üniversiteyi kazanamadı, 2 yıllık ön lisansla imam oldu ve AKP’ye oy vermeyenler küfretmeye başladı.
2009’da mezun olan Seyhan aynı yıl Diyanet İşleri Başkanlığı’nca İstanbul Fikirtepe Yeni Cami’ye imam olarak atandı. Seyhan’ın, 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra bir imama yakışmayacak şekilde Facebook’ta şu paylaşımda bulunduğu ortaya çıktı: “Beyinsiz bidon kafa diye hakaret eden şerefsizler. Yüzde elli ile ananızı aldık size getirdik. Sizin ananıza da biz sahip çıktık.”
Birden Nazım Hikmet’in dizeleri dökülmeye başladı beynimden aşağı:
<< [Kapıları çalan benim-Kapıları birer birer…-Gözünüze görünemem-Göze görünmez ölüler…] [Hiroşima’da öleli-Oluyor bir on yıl kadar.-Yedi yaşında bir kızım,-Büyümez ölü çocuklar…] [Saçlarım tutuştu önce,-Gözlerim yandı kavruldu.-Bir avuç kül oluverdim,-Külüm havaya savruldu…] [Benim sizden kendim için-Hiçbir şey istediğim yok.-Şeker bile yiyemez ki-Kâat gibi yanan çocuk…] [Çalıyorum kapınızı,-Teyze, amca, bir imza ver.-Çocuklar öldürülmesin-Şeker de yiyebilsinler…] >>
Çıldıracağım yahu. Bu resmen çocuk tacizine girer. Onu siz nasıl düşünceleri gelişmekte olduğu dönemde düşüncelerine ipotek koyar ve yönlendirirsiniz.. Yapmayın be, hiç mi Allah korkunuz yok!
Çocukları toplu olarak yok edecek nükleer santral için çocukları kullandınız ya, ne demeli sizlere bilemiyorum!
Zavallı çocuğa ezberletmeye çalışmışlar, fakat çocuk adeta radyasyona tutulmuş gibi titriyor. Tekrar ediyorum sizin Allah ıslah etsin!.. Bu çocuk kesin, fetva ile sipariş edilen “En az 3 çocuk yapından” biri bana göre. Çünkü böyle çocuk olmaz ve de çocuk bile olsa böylesi bir istekte bulunmaz..
Düşünün beyler, Allah aşkına düşünün! Bu toplu katliam santrali “Akkkuyu Nükleer Santral” Genel Müdürlüğüne İlahiyatçı bir doçent Genel Müdür olarak atanıyor . Ardından bunun güvenli ve de gerekli olduğunu 23 Nisan 2015 günü Pelinsu Topraksoy çocuğuna söyletiyorlar..
Nükleer Santral onlar için adeta siyasi ve ekonomik rant aracı. Hiçbir şey umurlarında değil. Ellerinde patlayacak. Patlamaya başladı bile; “Nükleer ihale verdikleri Vladimir Vladimiroviç Putin “Soykırım” dedi. Rusya lideri Putin'in 1915 olaylarını 'soykırım' olarak nitelendirmesi ve Erivan'daki törene katılma kararı Ankara'da üzüntü ile karşılandı. Bu durumun ilişkileri nasıl etkileyeceği merak edilirken, Başbakan Yardımcısı Akdoğan ve Enerji Bakanı Yıldız, ilişkilerin çok yönlü olduğuna söyleyerek söz konusu açıklamadan etkilenmeyeceği mesajı verebiliyorlar.
AB ve ABD ülkemizin kalkınmasını istemediği için Nükleeri tehlikeli gösteriyor, fakat kendi kullanıyor mantığı düz mantık değil dümdüz mantıktır. Bunu çocuklara söyletmek ise resmen manyaklıktır.. Bu yaklaşım asla ben ülkemi zengin edeyim demek değildir; “Ülkemin ve milletin ..na koyayım, ben zengin olayım, çalarken yakalanmamak için görece zenginlikle oy toplayayım, doğa moğa, ekoloji mekoloji gerisi fasa fiso..
Avrupa Birliği üyesi ülkeler nükleer enerji konusunda farklı yaklaşımlara sahiptirler. Üye ülkelerin bazıları nükleer enerjiye büyük ölçüde bağımlıyken, diğerleri nükleer enerjiden uzak bir enerji politikası izlemeyi tercih etmektedir. Avrupa kurumlaşan, nükleer enerjinin geliştirilmesine izin veren Euratom Antlaşması çerçevesinde sorumluluk taşımaktadır. Yüksek düzeyde bir nükleer güvenlik, yayılmanın önlenmesi ve insan sağlığının yüksek düzeyde korunması gibi bazı ortak ilkeler kabul edilmiştir. Ancak standartların belirlenmesi ve nükleer tesislere lisans verilmesi konusunda sorumluluk üye ülkelere aittir.
Avrupa Birliği ülkeleri nükleer enerji konusunda net karar veremiyor. Ya ithal kaynaklar doğalgaz ve kömürü veya güvenlik sorunu tartışılan nükleeri tercih edecekler. Alman ve İngilizler nükleeri tekrar gündemlerine alırken, İtalyan ve İspanyollar kesinlikle nükleere hayır diyorlar.
Avrupa'nın nükleer ikilemi: Avrupa Birliği (AB), artan elektrik talebini nasıl karşılayacağını tartışıyor. Yapılan projeksiyonlar, AB ülkelerinin elektrik talebinin 2030 yılında yüzde 35 artarak 3.2 trilyon kilovat saatten (kWh) 4.2 trilyon kWh'ye ulaşacağını ortaya koyuyor.
- Fransa: Yeni N.Santrale hayır, eskisiyle idare et..
- Finlandiya’nın umurunda değil; yeni reaktör inşa ediyor..
- Birleşik Krallık(İngiltere, İskoçya, Galler, Kuzey İrlanda) Nükleere hayır!..
- Almanya: Henüz karar vermedi..
- İsveç: Yenilenebilir enerjiyi seçti.
- İspanya: Nükleer yerine rüzgâr ve güneş..
- İtalya: Kesinlikle nükleere karşı..
- Litvanya: AB'ye üye olmak için reaktör kapatma şartı..
- Bulgaristan: Yeni nükleer santral yapacak..
- Romanya: Bir ünite daha devrede Dikkat edin; Romanya ve Bulgaristan ve de Türkiye’nin nükleere sarılışına....
AB'nin enerji politikası çerçevesinde oluşturduğu programlardan birisi olan SURE faaliyet programı, nükleer enerji alanına özgü bir programdır. Birliğin, "Enerji Çerçeve Programı"nın bir parçası olan SURE programına 15 AB üyesi yanında 15 Doğu Avrupa ülkesi de katılmaktadır. SURE programı; radyoaktif maddelerin taşınması, TACIS programına katılan ülkelerle sınaî işbirliği ve TACIS (Bağımsız Devletler Topluluğu ve Moğolistan için teknik destek) programına katılan ülkelerdeki koruma önlemleri olarak üç alanı kapsamaktadır.
Nükleer enerjinin Avrupa Birliği üyesi ülkeler tarafından kullanımı dikkatle incelendiğinde Fransa'nın kullandığı elektrik enerjisinin %79'unu, Litvanya'nın ise %72'sini nükleer santral kullanarak ürettiği görülmektedir. Bu ülkeleri Slovakya, Belçika ve İsveç takip etmektedir.
Avrupa Birliği ülkeleri 1970'lı yıllarda yaşanan petrol krizinden sonra enerji üretiminin kesintisiz ve ekonomik bir şekilde sürdürülebilmesi için nükleer enerji kullanımına yönelmiş ancak çevresel kaygıların yoğunlaşması sebebiyle nükleer enerji kullanımı tekrar azaltılmaya çalışılmıştır. Avrupa Birliği ülkelerinin nükleer enerji kullanımına yönelik görüşleri enerji alanındaki temel metin olan Yeşil Kitap'ta (Green Paper) belirtilmiş, nükleer enerji kullanım projeksiyonunun 2010 yılından itibaren azaltılacağı bildirilmiştir.
Avrupa Birliği ülkeleri nükleer enerji tüketimi 2009 yılında 2008 yılına göre % 4,5 oranında düşüş göstererek 895,4 terawatt-saat olarak gerçekleşmiştir. Avrupa Birliği ülkeleri tarafından kullanılan nükleer enerji, toplam dünya kullanımının %33,2'si kadar gerçekleşmiştir. Avrupa Birliği üyesi ülkeler tarafından uygulanan ve nükleer enerji kullanımının azaltılması ve alternatif enerji kaynaklarının kullanım oranının arttırılması ile ilgili politikalar sonucunda Birlik üyesi ülkeler arasında nükleer enerji kullanımında azalma görülmüştür.
Anlayın öküzler ve de vatan hainleri; AB’nin ve Rusya’nın yeni Nükleer stratejisi, tehlikeli santralleri Komşu ülkelerde kurup , o ülkeleri risk altında bırakıp elektrik üretmek, üstelik ürettiği ülkeye de pahalı enerjisini satmak…
İşte Mersin Akkuyu’ya yapılacak Nükleer Santralin anatomik kimliği:
- Mersin Akkuyu, bir fay hattı üzerinde bulunuyor…
- Santrali yapan şirket Çernobil’in sorumlu şirketi: Rosatom… ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) Raporu sahte imzayla sunuldu, kısa sürede okunmadan kabul edildi…Santralin Rus payı %51’nin altına düşmeyecek. Türkiye'nin santrali değil yani…Dünyada en ucuz teklifi veren alır + Yap işlet Sahiplen modeliyle kurulan tek santral. işletim sırasında maliyetten kısılacak…
- Dünyada daha önce denenmemiş bir reaktör modeli kullanılıyor…Türkiye’nin Rusları denetleyebilecek ya da kalite kriteri koşabilecek kapasitede elemanı yok. Ancak "en güvenlisi olacak" gibi açıklamalar duyuluyor…
- Ruslara 12.5 cent’ten 15 yıl (yani 70-80 milyar dolar) alım garantisi verildi. Dolar her geçen gün artıyor… Yakıtta Rusya’ya bağımlı olacak, bizim az olan uranyumumuz kullanılamayacak. Doğalgaz bağımlılığı yerine uranyum bağımlılığı artacak… Atıkları bertaraf etmeyi dünyada hiçbir ülke başaramadı…
- Atıklar 100.000'lerce yıl boyunca deprem bölgesi olan Akkuyu su depolarında hasar görmeden korunmak zorunda. Rusya atıkları ülkesine almıyor… Olası bir kaza durumunda 500.000.000.000 (500 milyar)$’lık hasarın sadece binde birinden Rusya sorumlu. Tüm masraflar Türkiye’den çıkacak…
- Uranyum yakıt çubuklarının sürekli olarak su ile soğutulması gerekiyor. Soğutma elektrik kesintisi gibi bir sebeple duracak olursa kısa sürede Fukuşima ve Çernobil gibi kazalar meydana geliyor…
- Türkiye tüm ülkeyi kapsayan elektrik kesintisinin sebebini bir hafta boyunca bulamamış bir ülke…
- Türkiye, santrali olmadığı halde 3. seviyeden nükleer kaza yaşayan tek ülke…
- Türkiye, topraklarında (Aliağa) sessiz sedasız radyoaktif gemi sökülüp hurdaları atılan bir ülke…
- Türkiye, topraklarında uranyum işlenip normalin 400 katı radyasyon saçacak halde açık bırakılıp gidilen bir ülke…
- Santralin hidrolik sistem ihalesini “Milletin a… koyacağız” diyen adamın şirketi kazandı… Soma facia madenlerine sahip olan şirket bu projenin altyapısında yer alıyor…
- Santral kazasız çalışırken dahi çevreye radyoaktif toz saçacağı için Mersin’de yetişen Çilek, muz gibi gıdalara “radyoaktif atık içerir” etiketi getirilecek…
- Anlaşma teknoloji transferi öngörmüyor, yani Ruslar bize bu teknolojiyi de öğretmeyecek. Silah yaparız diye ümitlenmeyin…
- Türkiye'nin elektrik fazlası olduğu gibi %15 kayıp-kaçak oranı var. Akkuyu ise %2'lik bir katkı sağlayacak…
- Akkuyu bir ihtiyaç değil, siyasi bir tercih. Sadece altyapı şirketlerine gelir kapısı + Rusya'nın desteğini alma amacıyla yapılıyor…
- Zira Avrupa ülkeleri tüm nükleer santrallerini aşamalı olarak kapatma ve yenilenebilir enerjiye geçme kararı aldı..
- İdarecimiz kim olursa olsun (siyasetten bağımsız düşünün)
- Bu koşullarda Akkuyu Nükleer Santralini yapmaya razı olmak ve çocuğu bunda kullanmak ülkenin doğasına ve doğanına ihanet değil mi??!!
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder