SİYASİ KİRLİLİĞİN HAVA KİRLİLİĞİ İLE EŞZAMANLI YÜRÜMESİ VE CENNETİN İZDÜŞÜMÜ ARTVİN’İMİZ
Dahası; Siyasi kirlilik ve hava kirliliği eş zamanlı yürütülerek “Cennetin izdüşümü ülkem” adeta cehenneme dönüştürülüyor...
Siyaset ve soluduğumuz hava, yani; siyasi ve doğal atmosfer bu denli kirletilir..
Dün bizler; Atatürk ve arkadaşları, Anadolu insanıyla ülkemizi emperyal açların elinden kurtaran kahramanlardır, Fetullah cemaati karanlığın gülen yüzleri, Reza ise işadamı değil, ülkemize zarar veren provakatör şarlatan derken, onlar; Atatürk’ün diktatör, vatan haini katil olduğunu söylediler.
Sıla hasreti çeken hoca efendi, hizmet vakfının kurucusu, büyüğümüzdür, ona dil uzatan vatan hainidir ve de Reza hayırlı genç bir işadamıdır..” diyerek bizleri suçladılar. Bugün Atatürk’ü kahraman, Fetullah ve Reza’yı vatan haini ilan edip ABD ajanları olduğunu söylemeye başladılar ve de siyaseti, siyasi atmosferi kirletir oldular..
![]() |
Cennetin izdüşümü Artvin, Arhavi ve köyüm Sidere. |
İşte onlar; biz çevrecinin daniskasıyız derken; doğayı ve doğanı yok eden HES’lere, Nükleer santralarla, altın arayışlarıyla ve kömürlü termik santralarına evet diyor ve çevreyi ve doğal atmosferi kirletiyorlar..
En somut örneği; DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü)’nün verilerine göre; zehir içerene havadaki partikül (mikron cinsinden parçacık) miktarı 20 değeri ile sınırda olup, Rize (19) ve Eskişehir (28) ile birlikte temiz havanın şimdilik solunan üç ilinden biri olan Artvin (20); HES ve Altın madeni için; doğası ve doğanıyla yok edilmekte, kirletilmektedir..
Partikül miktarı 28 ile, en az zehir soluyan illerin içinde Eskişehir’in, kısmen de 43 değeri ile İzmir’in olmasının nedenini bilmem düşünmeye gerek var mı!?
İşin çok düşündüren kirlilik boyutu, bu iki ilde seçmenin onları tercih etmesidir.. Dünya Sağlık Örgütü standartlarını 5’e katlayan Muş, bu yıl ‘Partikül miktarı 98 ile Türkiye’de en kötü havayı soluyan il oldu...
Sırasıyla bu değerler; [[Karaman(85), Bursa(84), Düzce(83), Ağrı(80), Niğde(80), Afyon(78), K.Maraş(77), Muğla(76), Kayseri(75), Uşak, Denizl ve Burdur; 72, Çorum(68), Ankara(67)… izlemektedir.]]
Vesselam kısa kelam; ülkemin tüm illerindeki atmosferdeki partikül oranının ortalaması alınınca 50 gibi değerle sınır değeri 20’nin çok üzerinde çıkmaktadır. Bu da cennetin izdüşümü ülkemin ne denli tehlikeli ‘siyasi ve doğal’ bir hava soluduğudur..
Bu ne çelişki, bu ne çevre duyarsızlığı...
![]() |
Resim 1: Hava kirliliği.. |
![]() |
Resim 2: Siyaset kirliliği.. |
![]() |
Resim 3: Cennetin izdüşümü Artvin-Arhavi'de Köyüm Sidere; Rauf-Metin Altanlar ağabeylerin evi.. |
![]() |
Resim 4: Köyüm Sidere'de Cibaxat(Ciba dağı)'ta Ablam Nevin Çorbacıoğlu Ataselim, kardeşleri, çocukları ve torunlarıyla.. |
Eğer ülkemde yıllık ortalama ölümlerin %15’e yakını hava kirliliğinden kaynaklanıyor ve bu rakam giderek yükseliyor ve Temiz havayı sadece Artvin ve Rize soluyorsa düşünmemiz gerekir.
Greenpeace’nin araştırmasına göre, ömrümüzden 10 yıl kısalıyormuş, kapital açları ve de dini ile ırktan geçinenler yüzünden..
“Ömrümü yedin!” diye bir deyim var ya, bunlar ömrümüzü oyumuzla yiyorlar..
Bunu söyleyen ben değilim. Bunu söyleyen onlar: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Türkiye genelinde ölçüm yapan 199 istasyonundan gelen veriler ışığında havanın kirlilik değerlerini saptamış.
Acı olan; birilerin, doğrusu yandaş sektörün Termik Santrallerden elde ettiği parasal gelirin yanında, fosil yakıt (kömür) kullandığı için Termik Santralin yarattığı hava kirliliği yüzünden yılda 3 milyar Euro’yu aşan sağlık harcaması yapılıyor.
Lütfen bir küple ülkenin nasıl batırıldığını görmeye çalışın!! Biri zehir üretecek ve doğayı ve doğanı, onlar da zehri yok ediyorum bahanesiyle devleti bitirecek.. Sağlıklı bir kişiye İstanbul Esenyurt’ta yılda kirli hava nedeniyle 240 miligram, Sağlık Bakanlığı’nın yanı başındaki Ankara Sıhhiye semtinde ise 255 miligram zehirli toz solutacaksın ve o zehirli partikülleri soluyan kişi sana oy verecek yine.. Pes doğrusu..
Oy veren ve sağlığını koyveren makarnacı bak sana onlar neler yapıyor: Uzmanların dediğine göre; PM 10 ve PM 2.5 partiküllerin (Parçacık) mikron düzeyinde büyüklüklerini ifade ediyor. Türkiye’deki ölçümler sadece 10 mikron büyüklüğünde yapılıyor. 10 mikron partiküller üst solum yollarında takılı kalıyor. 2-3 mikron düzeyindeki partiküller karaciğere kadar iniyor ve kanser başta olmak üzere birçok hastalığı tetikliyor.
Bundan kurtuluşun çaresi için Yard. Doç. Dr. Nilüfer Aykaç diyor ki; “Kömüre dayalı enerji üretiminden vazgeçilmesi, araç trafiğini teşvik eden politikalardan vazgeçilerek toplu taşıma ve bisiklet gibi ulaşım modellerinin teşvik edilmesi.. Ayrıca; endüstriyel yatırımların izin süreçlerinde, ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu’nun yanı sıra, ‘Sağlık Etki Değerlendirmesi Raporu(SED)’nun hazırlanması, bu yönde bağlayıcı yasal yükümlülüklerin uygulamaya geçirilmesi gerekir..”
TMH (Türkiye Mühendislik Haberleri sayı 411 - 2001/1) dergisinde “Devlet İhale Kanununu” başlıklı araştırma yazımda önerdiğim; “İhalelerdeki Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) rapor zorunluluðu rasyonel bir ilke, Her ne kadar belli aşamalarda arazi ve zemin etüdü gerekliliği vurgulanıyorsa da bu ilke depremsel değerlendirme (DED) rapor gerekliliğiyle daha da güçlendirilebilirdi.
Bu nedenle uygulama projelerinde (DED) raporu zorunlu kılınmalıdır. Bu bağlamda Depremsel Etki Değerlendirme (DED) raporu yapım sürecinin her koşulunda temel ilke olarak benimsenmelidir. Çünkü 1998 Deprem Yönetmeliği kriterleri istenilen boyutta projelerde esas alınmadığını gözlemlemekteyiz..” içerikli önerime benzer bu önerinin yukarıdaki gibi yapılmasını çok doğru buluyorum..
Yerde, havada ölüm kol geziyor, dolarlar havanın ve siyasi kirliliğin ortamında havada savruluyor ve birilerinin cebine akıyor. Özel Kömürlü termik santralleriyle yandaşlarına para kazandıranlar; yarattıkları kirli hava ile trafikten 8 kat daha fazla insanı öldürdüklerinin duyarsızlığı içindeler adeta..
İklim değişikliğine yol açarak dünyayı ekolojik bir felakete sürükleyen sera gazlarının yüzde 20’si kömürlü bu elektrik santraları atmosfere salıyor..
Düşünmenizi isterim; Uzmanların belirttiğine göre; 200’e yakın hava kirleticisi tanımlanmasına karşın bunlardan beş temel kirletici ile Türkiye’de Ulusal Hava Kalitesi İndeksi hesaplanıyormuş.
Evet; birçok ölçüm istasyonunda sadece iki temel kirletici olan kükürtdioksit (SO2) ve partikül madde (PM 10) ölçülüyor, geriye kalan temel kirleticiler olan ince partiküler madde (PM2.5); karbon monoksit (CO), azot dioksit (NO2) ve ozon (O3) ise ölçülmüyor, dahası ölçülemiyormuş.
Ve günümüz yakın geleceğinde onlarca sayıda kömürlü termik santralını daha faaliyete sokmayı planlanıyor. Bu da birçok yerde dünya standartlarının çok-çok altında olan hava kalitesinin daha da bozulması anlamına geliyor.
Aman Allah’ım!! Var olan 39 kömür ve linyit yakıtlı santrale ek olarak yapım aşamasında kömür ve linyit yakıtlı 9 santral, üretim lisansı alan 6 santral, önlisans alan 7 santral ve planlanan 7 santral bulunuyor. Bütün bunlar; hem hava kalitesinde Avrupa standartlarını, hem de iklim değişikliği hedeflerini yakalamayı imkânsız kılıyor.
Greenpeace’e göre ömrümüzün kısalma süresi 10 yıl. Ulusal ölçekli yapılan projeksiyonlarda Türkiye’de sadece 2010 yılında kömürlü termik santralların yarattığı kirlilik nedeniyle hava kirliliğine maruz kalan kişilerin ömrünün yaklaşık 79 bin saat (kabaca 10 yıl) kısaldığı görülüyor.
Not: Bu bağlamda çalışmalar yapan; Türk Toraks Derneği Hava Kirliliği Görev Grubu Eşbaşkanı Yard. Doç. Dr. Nilüfer Aykaç’a ve haberini yapan Hürriyet’ten Yücel Sönmez’e ve de ülke genelinde ölçüm yaptıran; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na teşekkürler.
Teknopolitikalar Platformu
evesbere@gmail.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder