KİTAPLARIMI AZAD EDEREK ANKARA ARTVİN EVİ’NE GÖNDERDİM..
Bence kitap, evrenin en evrensel değeridir. Kitap her şeydir; İnsanattır, hayvanattır, ormandır, deredir, denizdir, börtübcektir, düştür, düşündür, onurdur, erdemdir, Marstır, Karstır, Artvindir.. Vesselam kısa kelam; evrendeki canlı cansız her nesnelliği kitapta bulursunuz. Kusura bakmayın; William Ellery Channing; “Okumasını bilirsen, her insanın bir kitap olduğunu göreceksin” deyince ben de kendimi tutamadım, coşarak kitabı evrenimize aşırdım.. 1973’te Ankara’ya gelmişim.
Geldiğim günden, 12 Eylül 1980’dek okuduğum kitaplarımı, itina ile raftaki yerine koymuşum; Rıfat Ilgaz’ın Ustura’sı v.d, sol yayınlar, ille de KSD ve bültenler, tomar-tomar bildiriler, hatta defterlerimi.. Ta ki 1980 12 Eylül faşizmine dek. Ne zamanki faşizm kapımızı çaldı, tüm kitaplarım yandı..
Bir kurmay albay; savcı. Adı; Ü. M. T. Darbeden 6 ay önce ordu da temizlik adına emekli ediliyor, 12 Eylül faşizmi tarafından. Canım bizim çocuklar başarılı olmak için, sol tandaslı ve Atatürkçüleri temizlemişti.. Beni uyaran askeri savcı kaldığım apartmanın yöneticisi. Gecenin bir saatinde kapı çalıyor, öfke ile harmanlanmış ürkeklikle kapıyı açıyorum. Karşımda askeri savcı. Yanında apartman görevlisi. Bekar olmam nedeniyle içeri sorgusuz sualsız dalıyor; salona geçiyor; “Çabuk yavrum, sadece Kuran ve Atatürk ile ilgili kitapları bırak; Nutku da.
Diğerlerini Cemil kazana indirecek.. Nenehatun caddesindeki bekar evlerini tarayacaklarmış, aldığım istihbarata göre..”.. Cemil kitapları indirip kazana teslim ederken, “Vay be, sola yatkın ve Atatürkçü askerler de oluyormuş… Kalorifer kazanında kitaplar yanarken; siyah beyaz TV’de, 12 Eyül faşizminin efendisi Kenan Evren Atatürk ilkelerine olan bağlılıklarını tekrarlarken kafam karıştı. İçimden; “O da asker (Ü.M.T), bu da asker” cümlesisini geçirdim.. Ü.M.T ile sabah kapıda karşılaştık. Yavrum, kitapların enerji doluyumuş, akşam ev çok güzel ısındı..
Gülüştük, ayrılırken; “Birkaç gün uzaklaşırsan iyi yaparsın..” 8 ay oldu hala avdaydılar... Soluğu, Üniversiteden arkadaşım Kazim Özdemir’in Ahibozan’daki evinde aldım. Bir hafta sonra eve geldiğimde, içeri girildiğini anladım.. Nutuk dahil, Atatürk ile ilgili tüm kitaplar yerde, sadece Kuran rafta.. Seviniyordum, çünkü hala benimle yaşayan; Çanakkale Zafer’inin 66. yıldönümü nedeniyle çıkarılmış, Ruşen Eşref’in “Mustafa Kemal Çanakkale’yi anlatıyor” adlı kalın dergiyi yırtamamışlardı..
Tekrar rafları doldurmaya başladım.. Tutsak gibi gelirdi onların raflardaki duruşu. Bu nedenle, zaman-zaman tozunu alma bahanesiyle alır sayfalarında gezinirdim..
2017’ye dek sürdü.. Sonunda büyük bölümünü kurucu üyesi olduğum; Ankara Artvin Kalkınma Ve Eğitim Vakfı’na, dahası; kızım Ececan Çorbacıoğlu ve Apartman Görevlisi Ahmet Yıldız ile Artvin Evi’ne taşıdık. Vedalaştık. Artık yeni yerleri orasıydı. Artvin Evi’ndeki kütüphaneyi; Vakıf Başkanımız Demir Akın öncülüğü ve ısrarıyla, yönetim kurulu olarak kurduk.
Toplu ilk kitabı; Erdinç Yıldız kardeşimiz bağişladı. Bir değil, binlerce kitabı var artık; Ankara Artvin Kalkınma ve Eğitim Vakfı’nın.. Bizden sonraki yönetimin bu kütüphaneyi çok daha genişleteceği ve öğrencilerin belleyeceği büyük bir içeriğe ve işleve sahip olacaktır.
Yaşatılması gereken evren bir kültür oluşumudur. Bu kütüphane süreç içinde Artvin’in hafızası olacak güce eriyeşecektir; yaşlısı ve gencin erişebilceği... Bu oluşumu sonlandırmak da Artvin’in hafızasını silmek olacağını asla unutmayalım....
Kitaplarınız, raflarda yalnız bırakmak istemiyorsanız, onları Vakfın, Artvin Evin’deki kütüphanenize getirin..
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder