KANAL İSTANBUL’DAN TEHLİKELİ BİR DURUM; EKONOMİMİK ÇÖKÜNTÜ VE FİTCH’İN KAÇIŞI VE DE HAKLI BİR AFRİN ÇIKARMASI
“Kredi dereceleme kuruluşu Fitch neden gitti?” diye soruyor, otoriteler.. 1913 tarihinde kurulan Fitch, ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu tarafından, ulusal olarak tanınan istatistiksel derecelendirme kuruluşları arasında yer alan ve John Knowles Fitch tarafından kurulan, New York ve Londra’da merkeze sahip,dünya çapında ise 50’den fazla ofisi, 2000’den fazla profosyonel çalışanı barındıran, bağımsız olarak kredi notu araştırma yapan bir kuruluş olan; Fitch Ratings'in Türkiye’deki ofisini kapatma kararı aldığını dün ilan etti.
Yıllardır bu Fetch’i tartışırız. Ekonomistler dikkate alabilir, fakat komunistler (Doğru kalmadı o zaman yurtseverler diyelim) Evet yürtseverler, hep eleştirdik..
Emperyal kapitaliste bak, kendi oluşturduğu sömürü sistemini yine kendi ölçecek bir kuruluş. Ben bu kuruluşun hep kendine yonttuğunu söyledim. İyi de neden gittiğine üzülür gibisin ve felaket tellalığını yaparsın? Kardeşim anla. Bu emperyal kapitasit sisteme entegre olmuş ülkemin, bunlar tarafından dışlandığının ve bu bağlamdaki kakısal puanlamaları geri çekerek ülkemin baş aşağı gittiğini ve hala bunu söyleyen AKP iktidarının bunların peşinden koştuğunu vurgulamaya çalışıyorum.
Sen öz kaynaklarını Fetch yaratıcılarına peşkeş çeker, tüm ulusal değerleri satar ve de kendi özgün koşullarında ekonomik yapaını oluşturmaz isen yaşayacakların bunlardır..
Ve seni G20 içinde düşünen, fakat içini boşaltıktan sonra; Fetch, sadece G20 içinde Türkiye ofisini kapatıyor.
Düşünün; Fitch’in hali hazırda Brezilya, Şili, Hindistan, Rusya, Meksika, Güney Afrika, Endonezya, Arjantin, Çin ve Tayland gibi 20’ye yakın gelişen ülkede ofisi bulunuyor.
Kapatır elbet; sen kendini finans merkezi düşlerinde gezinirken, demokratik hukuk devletinden uzaklaşırsan hukuk devletinden uzaklaşırsan. Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye için temel bir çıpa olduğunu söylemene karşın bu çıpayı kaybedersen, bunların sözde ülkeme vereceğini düşündüğün geleceğini kaybedersin.. Ben ne kadar zorlarsam zorlayayım, Uğur Gürses kadar olguyu betimleyemem, dahası anlatamam.
İşte o ifade: “Görüşüne başvurduğum bir kaynak; güçler ayrılığı ve hukukun üstünlüğünden uzaklaşan bir Türkiye fotoğrafının, İstanbul’dan “kredi notuna esas olacak analist raporu yazma” gibi “ifade özgürlüğü” gerektiren bir işi yapılamaz hale getirdiğini, 2012’de analist pozisyonlarının Moskova ve Londra’ya kaydırıldığına işaret ediyordu.. Daha fazlası; 2012 yılında İstanbul’da kurulu ofisi olan Fitch’in analist pozisyonlarını kapatarak, yönetimini de Moskova’ya bağlama kararı aldığında Ankara’dan bir ekonomi yetkilisi bile arayıp sormamış; neden bu kararı aldınız diye…
Türkiye hızla kurumlarını ve kurallarını kaybetti… 2012 yılından başlayarak Fitch’in iyiden iyiye “tası-tarağı” toplayarak gitme nedenleri arasında, düzenleyici otoritelerin bağımsızlıklarının kalmaması ve mahkemelerin siyasi gölgenin altında olması gibi nedenlerin etkili olduğu İstanbul’daki finans çevrelerinde konuşuluyor.. OHAL koşulları ve son itiraz merci olan Anayasa Mahkemesi kararları ile ilgili tıkanıklıklar bu kaygıları daha da derinleştiriyor.”
Bakalım bu olumsuzlukları; küresel efendi ve eşbaşkanı; danışıklı Afrin kurgusal zaferi ile ne kadar kapatabilecek?!
Ülke Afrin olayı nedeniyle çok hassas dönemden geçerken, AKP Genel Başkan Uşak İl Kongresinden sesleniyor; “Bu ülkede tek parti döneminin faşist zihniyeti artık tarih olmuştur. Bu ülkede 28 Şubat döneminin o baskıcı politikaları hükmünü yitirmiştir..” Yani, bu ülkeyi-cumhuriyeti kuran Atatürk’e ve onun yanında yer alan Anadolu insanına faşist diyor..İnsaf be, insaf..Allah ıslah etsin seni!!
Gelelim asıl can alıcı ulusal dayanışmanın zorunlu durumuna:
Afrin çıkarması haklı ve yapılması gereken çıkarmadır. Gün birlik ve dayanışma günüdür. Hepimiz TSK’yiz, hepimiz Afrin’deyiz. Atatürk’ün Anadolu insanıyla, yoktan var ettiği Çanakkale ve Kurtuluş destanları bütününde “Dünyada ilk kez emperyalizme attığı tokat, yani yenmesiyle kazanılan” Ulusal sınırlarımızı korumak için canımızı vermekten asla çekinmeyiz. Bunda endişem yok. Endişem sapına kadar haklı olduğumuz emperyallere karşı bu haklı duruşumuzun özü zeytin dalı’nı bu kadar birikim yeter denerek siyasi ranta dönüştürülmesidir..
Bir yanlışa, yanlış yanıt vermek devletin başındaki zata yakışmaz. Eğer kişi savaşa karşıyız sokağa ineceğiz dediğinde; "Sokağa çıkma çağrısına uyanlar bedelini ağır öderler, ezer geçeriz" tümcesini kullanmakta haklısın. Fakat içindeki “Ezer geçeriz” tümceciğini daha da abartıp; “Bu milli mücadeledir. Bu milli mücadelede karşımıza kim çıkarsa çıksın ezer geçeriz. Birileri anamuhalefetin başındaki zatı arkasına alıp başlattıkları süreçte şahadet de olur, gazide olunur ve de kan da olur!!” dersen yanlışa düşersin ve iç savaş endişelerimi artırısın.
Bütünleştirici olmalısın, kucaklayıcı olmalısın, kucaktan atan değil.. Böylesi bir dil kullnmak zorundasınız.. Bu atıp tutmanlar beni hiç korkutmadı, sadece sana acıdım korkunun feryadı diye. Fakat bu son duruşun beni korkutuyor ve endişelendiriyor, ülkeyi iç savaşın eşiğine taşıyacaksın diye. Alla Lillah aşkına bırak bu örselenmiş hamaseti-sokak ağzını.
Sen emperyal güçlere savaş açmışsın ve bunda sapına kadar haklısın. İçeride dayanışmaya, birlikter olmaya gereksinim varken ve bu bağlamda politik dil kullanmak gerekirken, semt külhanisi gibi anlamsız nara atıp düşman toplamaya ne gerek var.. İçerideki muhalifleri değil dışarıdaki düşmanları ez..
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTeknopolitikalar Platformu
evesbere@gmail.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder