ARDA TURAN’DA YAŞANANLAR VE “BAŞARI YÖNETİMİ” ÖNERİM
Kuruluşların istenmeyen durumla karşılaşmaları halinde yürürlüğe sokulan uygulama olarak görülen "Kriz yönetimi" diye bir moda olgu çıktı 1990'lardan sonra. Bende buradan esinle moda bir olgu yaratayım 2018 sonrası için; "Başarı yönetimi" diye.. Galatasaray bu Başarı yönetiminde başarılı olamadı; yöneticisinin ve taraftarın kimyasını bozan parasal çıkarcı futbolcuları ve de çalıştırıcısının megalomanlıkla özdeş duruşu yüzünden.
Düşün; UEFA Avrupa Kupasını alıyorsun, ardından dünya devi Real Madrid'te olmayan Süper kupayı R.Madrid'i yenerek alıyorsun, yetmedi dünyada hiçbir takımda olmayan milenyum kupası ile ödüllendiriliyorsun. Bu bir başarının daniskası idi. Ne dedi; Arhavililerin dünürü Ali Şen; Bu başarıları ben yakalasam dünya beni asla yakalayamazdı.. Durum bu.. ”Benin adım Hudur, yazacağım budur” diyerek yazı burada bırakmak istemiyorum:
Gri ve geri kalanı yazalım ve aydınlatalım:
Eğer siz; Gelecekteki başarıların engellenmesi için, alacağınız uyarı sinyallerini dikkate alarak, koruma ve önleme sistemlerini kurmaz iseniz…
Elde ettiğin başarıyı ortadan kaldıracak veya etkilerini en aza indirgeyecek yanlışları belirlemez bunun için gerekli çalışma süreçlerini işletmez iseniz “Başarı Yönetimi” olgusunu işletemez ve değil gelecekteki başarıları, var olan başarıyı da örselersiniz..
Doğru; “Başarı yönetimi”, birden çok konuyu barındıran karmaşık bir süreçtir, iyi yönetilmesi gerekir. Gerekir, çünkü; Başarı Yönetimi, kurumun (Galatasaray) gelecekteki başarıy koruma ve sürekli kılma konusunda hazırlıklı olmanızı sağlar.. Yabana atmayın; Başarı yönetiminin ilkeleri, stratejik yönetimin ilkeleriyle örtüşen bir durumdur..Barış yönetimi, olası kriz yönetimin panzehiridir..
Başarı yönetimi kurumun varlığını barış içinde sürdürmesini çıkmaza sokabilecek veya olanaksız hale getirecek nitelikteki olaylara engeldir.. Başarı yönetimi, olası başarısızlıkları en aza indirgeyecek bir süreci işletir..
Kurumun büyüklüğü, içinde bulunduğu yaşam kesitleri, faaliyet gösterdiği spor branşlarının özellikleri, esnekliği, merkezileşme derecesi ve yönetim kadrosunun başarı derecesi başarının ortaya çıkmasında son derece etkilidir. Başarı yönetimi, planlanan daha önceden saptanan amaçların, hedeflerin, başarılı olması için yürütülen aktivitelerdir. Barış yönetiminin anahtarı, bilgi ve iletişimin kontrol altında tutulması ve eldeki var olan değerlerin analizinin çok iyi yapılmış olması gerekir..
Kaynağı ne olursa olsun, her yönetim çelişkilerinde bir insan etkeni vardır. Acil sorun çözümlemek, yönetim fonksiyonunun bir bölümünü oluşturur. Yönetici başarısızlığa neden bunalımları çözümlemeli, ilgili kişilerden (futbolcu ve çalıştırıcı) meydana gelen manevi zararları onarmalı ve mümkün olduğu ölçüde aynı durumların tekrarlanmaması için önlem almaya çalışılmalıdır.
Başarı Yönetimi İlkeleri
Başarı kazanıldığında; birileri, özellikle yönetim kadrolarında bir çok insanın zaman-zaman düştüğü- düşebileceği hataya düşmekte ve “Başarı kimin” sorusunu içten içe sormaya başlamaktadır. Bunun yanıtı, başarı kuruma emek veren herkesin. Yoo, onlar ille de başarı payını kategorize ederek, kendi payını görmek istemektedir. Aslında burada görülmesi gereken kurumun başarısıdır ve büyük resim budur. Bu resmin yanına küçük resimler asmak, büyük resmin görünürlüğünü düşürür. Durum böylesi çizgiye çekilince, suçlu aranarak zaman kaybı yaşanır. Bunalımın kökeni ne olursa olsun bu tip soruşturmalar, sorun çözümlendikten sonra bile kalıcı kişisel huzursuzlukları yaratmaya yatkındır.
Başarıyı olumsuz yönlendirecek nedenleri şöyle sıralayabiliriz:
Yeterince açık ve dürüst olmamak… En kötü durumu düşünememek, göz önüne alamamak… İletişimde dürüst olmamak, insani duygularda dürüst olmamak ve iletişim sırasında kurumu yeterince ele almamak… Kısa vadeli hedefleri, ihtiyaçları ele almadan önce kurumun uzun vadede gerçekleştirecek hedeflerini ortaya koyamamak, belirleyememek olarak ortaya sıralayabiliriz.
Murat Muratoğlu - Sözcü
Hey gidi Arda… Futbolcuydu, siyasete heveslendi… Şeytana uydu, referandumda “Rıdvan hocam çağrını aldım. Güçlü bir Türkiye için ben de varım.
Burak Yılmaz sen de var mısın kardeşim?” diye seslendi. Vurdu, kırdı, racon kesti, ana avrat düz gitti. Kariyerindeki düşüş genç sporculara örnek olacak cinstendi…
* * *Önce Barcelona'da kadro dışı kaldı. Avrupa'da kulüp bulamadı. Çin'e kapağı atamadı. Amerika arandı, tarandı, ses çıkmadı. Galatasaray'a haber yolladı. Terim gelince iş yattı. Beşiktaş'ı yokladı. Cevap alamadı. Tanıdıklarını araya soktu yine olmadı. En büyük sorun devasa kontratıydı. Kimse Arda için paraya kıyamadı.
* * *
Sonunda Başakşehir taliplisi oldu, teklifi yaptı, görüşmelere başladı. Maaşın yarısını biz öderiz diğer yarısını siz ödeyin teklifini getirdi. Bu sezonun ikinci yarısı için 4 milyon Euro (18 milyon TL), gelecek sezon için ise 6 milyon Euro (27 milyon TL) ödemeyi teklif etti. Şimdi Barcelona'nın cevabı bekleniyor.
Üç büyük kulübün bile bütçesini zorlayacak büyüklükte bir parayı, nasıl teklif edebiliyor bir belediye takımı? Ona bakalım…
Eski İstanbul Büyükşehir Spor Kulübü Futbol Takımı adını değiştirerek ‘Başakşehir'e evrildi. Belediyenin üst düzey yöneticileri kulüpteki görevlerine devam etti. Takım, yıldız transferlerle dikkati çekti.
* * *
İyi de belediye takımlarının taraftarı yoktur. Forma satamaz, kombine pazarlayamaz. Başarı paraya endekslidir. Harcadıkça puanlar gelir. Peki, paranın kaynağı neresidir? Belediyeye vergi veriyorsun, çöp toplasın, asfalt döksün diye… İngiltere'den futbolcu transfer ediyor. Benim verdiğim vergi ile hem de benim takımıma karşı oynuyor. Cayır cayır primlerini yatırıyor.
Olmayan taraftarla üç büyükleri kıskandıracak milyon dolarlık sponsorluklar alıyor. Bağışların ardı arkası kesilmiyor. Kasalarına adeta para akıyor. Avrupa'da hiçbir takımın teklif dahi götüremediği Arda için Barcelona ile pazarlığa oturuyor!
Fesatlığımdan herhalde, para kaynağı deyince benim aklıma niyeyse Aziz Yıldırım'ın; “İhale şartnamelerini bilmiyoruz. İstedik vermediler” demesi geliyor. Başakşehir Başkanı'nın naklen yayın ihalesinde anlaşılan 3 milyar dolarlık kuru sabitleyerek ihaleyi kazanan Beinsports'a milyonlarca dolar kâr ettirmesinden bahsediyor.
* * *
Yahu İstanbul Belediyesi parasızlıktan toplam sözleşme bedeli 13 milyar lirayı bulan altı metronun yapımını durduruyor. İhaleleri iptal ediyor. Belediyeden devşirilen takım milyonlarca dolarlık transferlerle şampiyonluğa oynuyor. Arda; “Güçlü bir Türkiye için ben de varım” diyor. Tencere yuvarlanıyor, kapağını buluyor!
Arda kaldı darda.. Çünkü aklı dardı.. Biz Galatasaraylıları çok üzdü..Fatih Akyel, Okan Buruk, Emre Belezoğlu Ve Arda Turan.. iyi ve güzel anılmayacaklar Galatasaray’da.. Dinden ve yoksuldan geçinenler futboldan da geçinmeye başladılar.. Samsun gibi metropol'un s.lig'de takımı yok AKP gettosu Başakşehir'in durumuna bir bakın.. Bir elektrik teknisyeni ülkemin futbolunu yönlendiriyor. Kim bu? Emine Erdoğan hanfendinini ağabeysisinin damadı.. Yazık futbolumuza..Bu yıl Başak, seneye ta... pardon Kasımpaşa ve benzerleri ve de bundan sonra 3 büyükler az yaşa.. Bu yazılanları senelerdir "Teknopolitikalar şutluyorum- Şevket Çorbacıoğlu" başlığıyla yazıyoruz, yazacağız da..
Boğazın Kırosu Yuvaya Döndü. Hem de ne dönüş,tamda layık olduğu,hem de ait olduğu yere döndü.
Ağustos 2011 de Atletico Madrit'e transfer olduğunda,doğrusu hepimizin içinde sıcak sımsıcak duygular uyandırmış,Beşiktaşlısı Fenerlisi en az Galatasaray taraftarı kadar sevinmiştik. Allah için hiç birimizin aklından başarılı olması dışında bir ihtimal geçmemişti.
Geçmezdi geçemezdi,çünkü Galatasaray gibi bir asaletten,ülkenin gururu bir ulu çınardan bir defo,bir falsoyu beklemiyorduk.Beklemiyorduk çünkü bu kurum,bu muhteşem kurumun geçmişinde kimler gelmiş, kimler geçmişti.Zerafetin asaletin temsilcisi Metin Oktay vardı bu kulübün geçmişinde mesela.Gene Metin Kurt gibi, TKP üyesi bir devrimci sporcu bu kulubün futbol galerisinin eşsiz parçalarından biriydi.Ali Samiyenler,Turgay şerenler,Suat Mamatlar,Bülent Ekenler,Coşkun Özarılar,Gündüz kılıçlar,Cüneyt Tanmanlar, Erdal Keserler,Georgi Haciler ve daha neler neler.
Galatasaray sadece bir spor kulübü değil aynı zamanda bir eğitim,bir kültür yuvasıydı ve her bir sporcuları entellektüel birikimleriyle bilinirlerdi.
Sonra takımın başına Fatih Terim denen bir adam teknik direktör diye getirildi ve ne olduysa bundan sonra oldu.Takımda bir şeyler değişmeye başladı,Başta İsmail Demiriz olmak üzere ki bütün bu felaketlerin takım içindeki baş elemanı olarak bilinir. Ardından yavaş yavaş Hakan Şükür, Arif Erdem,sonra Okan Buruk Emre Belezoğlu,Fatih Akyel,Hakan Ünsal; Uzatmayalım bir çok futbolcu, elde tesbih ayaklarında takunya çantalarında seccade sağda solda boy göstermeye, attıkları gollerden donra balgamlı çimlerde secde etmeye başladılar.
Bunlardan Yurt dışına giden Hakan Şükür, Arif Erdem,Okan Buruk ve Emre Belezoğluna tuhaf tuhaf şeyler olmaya başladı.Arif Erdem kültür farkı nedeniyle İspanyada bir yıl tutunamadı yurda döndü.Hakan Şükür İstanbulda unuttuğu tespihi ile seccadesini özel uçakla İtalyaya istedi.Uçağa bir dedikoduya göre bir yıllık dondurulmuş lahmacun yüklendiği söylendi.Okan ile Emre de İtalyaya ayak uyduramayacaklarını anlayınca çok geçmeden Türkiyenin yolunu tuttular. Yüz yıllık asalet yüklü koca bir futbol imparatorluğu,kırolardan kurulu bir fedailer mangasına dönüşmüştü.
Hafızai beşer nisyan ile malüldür. Biz bütün bunları çabucak unutarak, çok erken hayal kurmamışmıyız meğer.Ben şahsen Arda Turandan çok unutluydum.Jilet gibi yakışıklı bir delikanlı olarak, İspanyol kızları tarafından paylaşılamayacağını düşünüyordum.Oysa İspanya gibi bir medeniyet,bir kültür bir san'at ülkesinde mimar Gaudoyu bilmezseniz, Picassoyu Daliyi Goyayı tanımazsanız, Cervantes'in, Vega'nın Camilho'nun romanlarını okumaz okuyamazsanız, Garcia Lorcanın şiirlerinden bihaber olursanız, Domingoları Carreraları dinlemezseniz, İspanyol müziğinden dansından kısaca İspanyol kültürüne Fransız kalırsanız olacağı budur.
Yetmemiş gibi Cumhuriyeti kurtarmak için Hitler Faşizmine kafa tutarak, bir cennet bahçesine girercesine, 400 binin üzerinde insanını kurban vermiş bir milletin demokrasi aşkını duymamışsanız yandı gülüm keten helva.Hele hele demokrasiye böylesine hassas bir milletin gözünün içine baka baka, bir şeytan dürtüsü ile "Güçlü bir Türkiye için evet ben de varım, Burak Yılmaz sen de varmısın" diyerek kendi ülkenizdeki demokrasiyi yıkarsanız kıroluğunuz tam anlamı ile tescil edilmiş olur.
Hiç bir zaman, İspanya iç savaşında Cumhuriyet için demokrasi için canlarını seve seve veren, 400 binin üzerindeki insanın duygularını anlayamayacaksın ona üzülürüm. Şili’de Pinoşenin faşist darbesi sonrası, uçaklarla açık denizlere götürülüp binlerce metre yüksekten denize atılan,cesetleri dahi bulunamamış on binlerce demokrat devrimci aydın insanın acısını anlayamayacaksın ona üzülürüm. Ne yazık ki sen,kendi ülkende büyük Atatürk'ün kurmuş olduğu laik Cumhuriyeti yıktığının farkında bile olmayacaksın asıl ona kahrolurum.
Sen var ya sen, bütün bunlardan haberi olmayan. Ülkemdeki demokrasiye, seni var eden Atatürk Cumhuriyetine bir tekme daha atan sen; üç büyük Galatasaraylı Ersin Lakerta, Etem Sami Akşehir ile Şevket Çorbacıoğlu’nun senin adına duydukları utancı, Galatasaray adına hissettikler acıyı nereden bileceksin ki.
Neyse, layığını buldun.Kıroluğunla o güzel toprakları daha fazla incitmene izin verilmemesinden çok mutluyum.Kıro olarak gittiğin boğaz'a gene kıro olarak döndün.Tamda yuvanı buldun.Hoş geldin.
Şevket Çorbacioğlu Yavuz ağabey (Yavuz Önen-Önceki TMMOB Genel Başkanı) bir gün bana şu sitemde bulundu; "Ne zaman bir konuyu ele almaya çalışırım, ertesi günü o konuyu sen işliyorsun.. Şimdi de Cumhuriyet gazetesi Cumhuriyet Dergi'de Diyarbakır ve Güney Doğuyu anlatmışsın ve beni bu konudak çalışmamı 2.plana itmişssin. Kardeşim Diyarbakırlı olan benim, Allah'ın Lazı, kendi yöreni anlatsana..".
Azmi abi seninki de öyle bir şey.. Fakat bir farkı var.. Arda gerçekten darda.. Yani bitti. Arda öyle bir yanlış yaptı ki, onu salt Galatasaraylılar değil, herkesin anlatması gerek ve futbol severler yanında ille de futbol oynamak isteyen gençlerin istikballeri için arda yanlışlarını dikkate alabilsinler. Al birini vur hepsini..
Arda Turanlar, Burak Yılmazlar, Emre Belezoğlu, Fatih Akyel, Okan Buruk ve de Hakan Şükür bunların mezhebi belli ((Para) yanlış kimliklerdir. Bunlar asla 3 büyüklere yakışmayan, yedikleri kaba eden kimlikler..
Gelelim Başakşehir'e: Bu takım dinden geçinirken futboldan da geçinenlerin takımı. Düşününü bi AKP Gettosu ve Recep yakını futbolumuzu yönlendirir oldu. Samsunspor asansör takım yapıldı, Başakşehir denen mahalle takımı baş tacı. Bu takımın misyonu 3 büyükleri yıkmak ve silmek..
Soruyorum bu takım bu paraları nereden buluyor?
Nerden bulacak Ciner, Cengiz, Çalıkoğlu, İbrahim Çeçen vd'den zorla.. Bunlardan biri ağlıyormuş; eskiden çok mutlu idim, çünkü kazandığım paralar benimdi, şimdi öyle mi..Kısacası futbol oldu şutbol.. Seyret gümbürtüyü. Ardalı ve Belezli T, Pardon Başspor şampiyon olmaz ise. Ki olmayacaktır, çünkü 3 büyükler bu konuda tavır koyacaktır.. Futbolu bu kadar Franco ve Salazar kirletmemişti..
Azmi Güney Sevgili Şevket hocam tesekkür ederim. Etem Sami Aksehir, kurumsal kimlik olarak Galatasaray'ın başarılarının gölgelenmemesi konusunda hassasiyetini gündeme getirmiş. Sonuna kadar haklı tabii. Ancak ben galatasaray'ın özellikle Avrupa şampiyonluğuna uzanan başarılarında, yakalanmış olan olağanüstü jenerasyonun mutlak payından söz etmenin daha doğru olacağını düşünüyorum. O kadro ile kim olursa olsun başarıyı yakalardı. Kaldı ki Fatih Terimle beraber takımın yönetimle olan ilişkisinin kesildiğini görüyoruz. Keyfi bir tutumun o dönemlerde takımda yarattığı sıkıntıları hatırlıyorum. Mümkünse bu konularda bir yazını bekliyorum.
İspanyollar, Arda'yı konuşuyor! Çöküş...
Başakşehir'in Arda Turan transferi İspanyollar'ın oldukça dikkatini çekti. Marca 'Arda'nın transferinde tutarsızlık var!' ve 'Arda'nın çöküşü' başlıklı iki ayrı haber yaptı.
Marca'nın haberine göre Arda'nın Barcelona'daki maaşı 8 milyon euro fakat Başakşehir yıllık 4 milyon euro ödeyeceğini açıklamıştı. Fakat Arda'nın Başakşehir'den alacağı yıllık 4 milyon euro İspanyolları şaşırttı.
İspanyollar, Arda'yı konuşuyor! Çöküş...
Haberde aradaki bu dev tutarsızlığın nedeni şöyle açıklandı;
- 1. neden iki ülke arasındaki vergi farkı. İspanya'da vergiler %50'yken, Türkiye'de bu oran %15. Bu nedenle futbolcunun cebine kalan para ülkemizde İspanya'ya oranla daha fazla.
- 2. neden ise; Arda'nın transferin bitmesi için fedakarlık yaparak maaşında indirime gitmesi.
Marca'nın Arda'yle ilgili bir diğer haberi ise 'Arda'nın çöküşü' başlığıyla verildi. Haberde Arda'nın Atletico'dan 35 milyon euroya transfer edilmesinin hata olduğunu ve bunun nedeninin 6 ay boyunca kenarda oturduğu belirtildi. 6 ay boyunca sahadalardan uzak kalan Arda'nın 2. devrede maç eksiğinden dolayı bir daha kendine gelemediği vurgulandı.
Arda'yla ilgili sezon sezon tablo veren Marca şu konulara değindi;
2015-2016 sezonu;1- La Liga'da sadece 3 maçı tamamlayabildi
2- Şampiyonlar Ligi'nde sadece 3 maçta oynadı ve hiçbirinde ilk 11'de başlamadı.
3- Kupa finalinde 1 dakika bile süre alamadı.
1- La Liga: Sadece 9 maçta oynadı ve 3 gol attı.
2- Şampiyonlar Ligi: 1 kez ilk 11'de başladı. Juventus maçına da yedeklerden girdi.
3- Kupa finalinde oynamadı
Tek Bir Euro Bile Kazandırmadı
10 kez sakatlık yaşayan Arda Turan unutulan adam haline geldi. Arda'nın Başakşehir'e kiralık gitmesiyle de 35 milyon euroya mal olan Arda'nın Barcelona'ya tek bir euro bile kazandıramadığı belirtildi.
ŞUTLUYORUMŞevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder