Haydi Bana Eyvallah; siyasetimi anlayanlar beğenenler yeter bana!! Sizi özleyeceğim?
“KILIÇDAROĞLU’NUN SİYASİ ANATOMİSİ”..KİŞİNİN YAŞI ÖNEMLİ DEĞİL, YETERKİ DÜŞÜNCELERİ YAŞLI OLMASIN..
YILLARDIR YAZDIM “ÖZELLİKLE SAYIN KILIÇDAROĞLU CHP GENEL BAŞKAN OLDUKTAN SONRA”; [[ ÜLKEMDE SEÇİMLERE KATILIM ORTALAMA %80, BU ORANIN %60’I SAĞ, %40’I SOLA AİT, CHP BU %40’A ÇALIŞMASI GEREKİR, %60’DAN OY TAŞIMASI OLASI DEĞİL, YANİ CHP’Yİ İKTİDARA DEĞİL CHP OYLARIYLA SAĞ KİMLİKLERİ MECLİSE TAŞIR!!! ]]..17.06.2023
Sabrın sabrını taşıran sabır, sabır olmaktan çıkar teslimiyete dönüşür. Dahası; gerçeklerin önüne geçen sabır-sabır değil duyarsızlıktır..
Evet, sabrın da bir sabrı vardır..
Seçmene güvenilir Proje ve program enjekte etmekten çok, “Bu seçim geçsin..” argümanlarıyla sabır şiringa ettik. Bu sabrın sabrını taşıran noktaya geldi, adeta gerçeklerin önüne geçen duyarsızlığa..
Artık sabretmeme, gerçeği itiraf etme zamanı..
Dersimiz Dersimli haza beyefendi, dürüst ve birikimli şansız Kemal Kılıçdaroğlu..
Ben kendisini, yazı yazdığımız Ulusal bir gazeteden ve bir meslek odasından tanıdım. Ben Mhendisler Biriliğinin, kendileri de Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği Genel Başkanı idi. Sonradan öğrendim ki SSK Genel Müdürü emeklisi imiş. DSP koalisyonu döneminde yeni atanan bir Sosyal Güvenlik Bakanlığı müsteşar yardımcısının kapısında bekletilirken görmüş ve üzülmüştüm, bir eski SSK Genel Müdürü kapıda bekletiliyor düşüncesiyle. Aradan zaman geçti Baykal o’nu milletvekili yaptı. Biraz sonra birileri sayın Kılıçdaroğlu’nu parlatmaya başladı, Melih Gökçek ile karşı-karşıya getirilerek. Artık Kılıçdaoğlunu sadece ben değil herkes tanıyordu. Biraz sonra CHP Genel Başkanı oldu. Ben ise Genel Başkan adayı olduğu Genel Kurul salonuna giremedim, giriş kartım olmadığı için. Ve daha sonraları halkın umut tarlasında Kılıçdaroğlu rüzgarı esmeye başladı. Gandhi’ye benzettim ve Gandhi Kemal der oldum, birileri de ben koydum adını der oldu. Yıllaaaar önce Arhavi parkında çekilmiş eşi ve çocuğuyla siyah beyaz resmini koyduğum sosyal medya sayfasında Kemal Kılıçdaroğlu lehin yazıyordum ve alkışlıyordum. Birkaç seçim kaybedilince eleştirir oldum. Bazan da dozunu ayarlayamıyordum; örneğin sağ ideoloji düzlemindeki liderler, Turgut Özal ve Demirel himayesinde üst düzey bürokratı olarak değerlendirildiğini, bu da beraberinde sağa yatkın imajı verdiğini düşünerek. Hatta daha ileri götürerek Özellikle Demirel’in hamiliğinde CHP’nin içine taşınıp, giderayak Demirel’in CHP’yi merkez sağa evriltme süreci başlattığını bile düşünür olmuştum.. Bugün gelinen noktada bu evrilme yaftası Ekrem İmamoğlu’na yaıştırlmaktadır, aynı düzlemde..
Değişim istenen CHP’de, bendeki ‘görece imajı veren’ değişimlere devam edeyim:
Art arda gelen seçimler; nefes aldırmıyor, karar verme bir yana seçim yenilgilerinin özeleştirisine bile zaman bırakmıyordu. Yetmezmiş gibi bu sefer referandum fırtınası koptu. Bu fırtınaya kapılan ben özeleştirilerimi öteldim.
16 Nisan 2017 referandumunu da kaybedince Sabrımın örselendiğini hücrelerime dek duyumsar olmuştum..
14 Haziran 2017'de MİT TIR'ları görüntülerini eski Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Can Dündar'a verdiği suçlamasıyla yargılanan CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'na yirmi beş yıl hapis cezası ve tutuklama kararı verildi …15-16 Temmuz 2016 tarihleri arasında Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak tanımlayan bir grup asker tarafından gerçekleştirilen ‘kuşkusunu içinde barındıran’ darbe girişiminden sonra çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin uzun süreli olması, bu yetkinin FETÖ ile mücadelenin önüne geçilip bütün muhalif kesimlerle mücadeleye dönüşmesi, milletvekillerin tutuklanması, üniversite hocalarının (barış bildirisine imza atanlar dahil) meslekten atılması, tüm bu yaşananlar, yeni bir gündem olmamasına karşın aniden bizim duyguları öteleyen gündeme dönüştü. Aniden nur topu gibi bir Adalet yürüyüşümüz olmuştu. Gandhi Kemal yürüyordu ve yürütüyordu bizi..
Kılıçdaroğlu her yenilgi sonrası olduğu gibi, değişim gündemini öylesine değiştiriyordu ki, eleştirdiğinizde adeta CHP ve Kılıçdaroğlu ile bütünleştirilen demokrasi düşmanı ilan edilebiliyordunuz. Bu nedenle yürümek gerekiyordu ve yürümeye başladık..
Yürüyüş, 15 Haziran 2017'de Ankara'da Güvenpark'ta başladı ve 9 Temmuz 2017'de Maltepe'de sonlandı. Adalet yürüyüşünde gösterdiği performansı ve kararlığı adeta Gezi Halk Hareketi izlenimi yarattı. Bu da bende tekrar sabır moduna girerek Kılıçdaroğlu umudumu sürdürmeme neden oldu. Ardından 2019 yerel seçimlerindeki Büyük Şehir Belediyelerinin alınışı Kılıçdaroğlu eksiklerini bize unutturmuştu. Özellikle Ekrem İmamoğlu başarılarını bile Kılıçdaroğlu başarısına bağlayanları bile alkışladık..
Eleştirmiyor, her yaptığı hareketi adeta doğruluyorduk..
Daha önceki eleştirileri unutmuş(%40 sol tabana dönüş) Kılıçdaroğlu öncülüğündeki 6’lı masayı Gezi Halk Hareketi ile bütünleştirerek 21. Yüzyıl İdeolojisinin oluşumu olarak betimler olmuştum. Haklı idim de ve bunda tüm sol partilerin Kılıçdaroğlu’na evet demesi etkin olmuş, fakat milletvekili seçimlerinde sol partilerin kendi adaylarını göstermeleri bence olmamıştır, oldurulabilirdi..
Bu noktada benim iki tezim vardı:
Birincisi; ülkemde seçime katılım oranını % 80 baz alarak bu oranın % 60’ının sağ taban, %40’nın sol taban olduğunu ve CHP’nin sağ tabanı değil sol tabanı ikna eden politikalar geliştirilmesi gerektiği idi….
Bu son seçimde sol tabandaki partililerle ittifak kurulması gönlümden geçendi. Büyük olasılıkla bu sol ittifakla %35’in çok üstünde oy alınırdı, fakat tezim düşünülmedi..
İkincisi; sağ partilerden oluşan ittifaka, sol tabandaki partilerin katılımında kurulacak Millet ittifakı(Ulusal Dayanışma), HDP’nin desteğiyle seçimde %50’yi geçme olasılığı çok yüksekti..
Ben böylesi bir ittifakın, Gezi Halk Hareketinde beliren 21. Yüzyıl ideolojisi konusunda örgütlü bir yapıya dönüşeceğinin ‘ütopik olsa da” umudunu taşıyordum.
Bu evrensel olgu son seçim kahramanlarınca yok olma sürecine doğru yol alıyor gibi..
Şunu yadsımayalım; “Bilinsin ki eleştiriye kapalı lider, mutlaka mutlak monarşiye açık liderdir.” Böyle olmadığına güvendiğim sayın Kılıçdaroğlu’na eksik ve yanlışlıklar boyutunda özeleştiri getirmem zamanı, kaybedilen zamanları geri getirebilir:
Öncelikle şuna vurgu yapayım; seçim stratejisini ivmelendirecek parti proje ve program gibi büyük olgulara, küçük insan demeyelim de düşük kapasiteye sahip ve de lider erkine tapınan siyasi figürlerle(İlle de bodrolu kaotik danışman ordusu) ile hayata geçiremezsiniz..İşin özü böylesi parti yapılanmasıyla değişimi yaratamazsınız. İkincisi salt milletvekili olmak isteyenleri değil de milletin vekilliğini yapmışları TBMM’ine taşımalısınız..Özellikle bir kişinin en fazla 3 kez milletvekili olma kuralı işletilmeli idi..Liderin de en fazla 5 dönem...
“40 yakın milletvekilini sağa değil, geniş ufuklu ittifaklar bütününde sağa sola dağıtmalıydınız” sözü doğru söz olabilir fakat, %40 sol seçmen tabanına çalışarak bu 40 yakın milletvekilini sola dağıtmalıydınız..Bu, değindiğim gibi %80 katılımın içindeki %60 sağ partilerden oy almaya çalışmanızın yanlışlığına sitemdir..
Bilin ki ülkemin seçmenin liderlere ve siyasilere mezhepsel bakışı Suudi Arabistan ve de İran’dan daha bağnazdır. Bu bağnazlık baz alındığında bir lider ve parti, milletvekili adaylarını bunlara malzeme olacak nicellikte saptamaz. Ne yazık ki bu bağnazlar, dahası Yavuz Sultan Selim genlerini taşıyan bu kitle, lidere insan olarak değil mezhepsel bakabiliyor ve bu seçmen profili CHP seçmeni arasında bile varlığını koruyor..Bunlar bir partide küçük nüanslar değil üzerinde durularak halka net anlatılmalı idi..
HÜDAPAR karşısında AKP kararlı ve net duruşu gösterirken, CHP olarak HDP’ye çekingen ve ürkek bakıldı. HÜDAPAR’ı meclise taşıyan AKP’nin ikna edebilse PKK’yi bile meclise taşıyacağı ‘önü ve arkası duruşlarıyla’ net anlatılamadı..
Gezi Halk Hareketine hiç değinmemek bir eksiklik değil, büyük eksiklikti! Salt sağ değil sol partilerle varsıllaştırılmış Millet İttifakı(Ulusal Dayanışma) Gezi Halk Hareketi ile örtüştürülmeli idi. Böylesi yapılanmanın; 20.Yüzyılın yorgun İdeolojileri yerine 21. Yüzyılın kendi ideolojisinin özgün dayanışması olduğu açıklansa İYİ Parti’den çok daha katkı sağlardı..
Sağ seçmende ısrarlı duruş; Turgut Özal ve Süleyman Demirel ile çalışması nedeniyle, özellikle Demirel tarafından CHP’yi merkez sağa dönüştürme ısrarı şeklindeki düşünceleri de biraz olsun düşünmek gere artık..
Kılıçdaroğlu, dürüst, en büyük serveti çalışmak, bilgili, birikimli, zeki ve hoşgörü sahibi kimlik, genelde sağ iktidarlar döneminde hizmet vermiş, süreç içinde az da olsa sol iktidarlarla da çalışıp kendini kabul ettirmiş bir bürokratik figür. Ülkemde siyaseti dizayn eden iç ve dış sermayenin hayır diyemeyeceği bir kişilik. Sayın Deniz Baykal CHP’sinde milletvekili yapıldı. Ardından Melih Gökçek ile tartıştırılarak parlatıldı derken CHP’ye Genel Başkan oldu erken. Ki Bu süreçte Deniz Baykal yükselişe geçmişti. Acaba birileri CHP’yi durağanlaştırma için mi servis etti? Sorusu da akla gelmedi değil..
Süreç “Yeter söz Ekrem İmamoğlu’nun” seslenişine evirildi gibi. İmamoğlu duruşu merkez sağa değil, merkezine insanı alan bir duruş. Bu nedenle İmamoğlu siyasi profili 21. Yüzyıl İdeolojisine daha yetkin ve bu konuda daha şanslı..
Şevket ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR
evesbere@mynet.com
sevket-che@hotmail.com.tr…
5066090032
Yorumlar
Yorum Gönder