Elbetteki yetersiz... Salt CHP’yi ve Baykal’ı değil, elinde proje ve program önerileriyle solu tartış, kendini tartış... Solu ve kendini tartışırken, olumlu-olumsuz özeleştiride bulunurken, ister istemez CHP de, Baykal’da ve de en önemlisi sen de bu özeleştiri de payını alacaksın. Yeter ki tartışmaların akılcı ve önyargısız olsun. Lütfen tartışmaları 12’yi çeyrek kala değil, 11’i çeyrek geçe yap ki, proje ve programlarınız etkili olsun(tabi ki var ise)...
Ne diyor sayın Baykal: "CHP'de şu anda hantal bir işleyiş var ve parti bu yapısıyla gitmiyor, bunu değiştirmek görevi bizde..Parti çalışmasında ve yetki kullanımında şu anda görevin kimde olduğu belli değil. Örneğin yerel yönetimler konusu, sahibi kim, iş kimin? İşin sahibinin belli olduğu, ihtisas sahibi birimler olmalı. Bunlar hem çalışma hem yetki kullanabilmeli. Bizden sonrakilere de böyle bir parti pratiğini bırakmalıyız. Şimdi yeni program ve tüzük çalışmalarımızı yapıyoruz.
Komisyonlarımızdan gelen bir altyapımız zaten var. Bunlarla da birleştirip ortaya çıkacak çalışmayı, hem örgütlerimize hem sivil toplum kuruluşlarının görüşüne açacağız. Mevcut sistemde kolektif karar alma mekanizmasını yürütüyoruz. Bunu yeni birim ve kurullarla desteklemeliyiz. Yılbaşından önce bir program ve tüzük kurultayı toplamak istiyoruz..”
Bunları senin söylemen gerekirken eleştirdiğin insan yapıyor. Bu düşündürücü değil mi? Sen şimdi bu söylemi de eleştirirsin, çünkü eleştiri sayrılığı bizim siyasi genlerimize işlemiş. Ayna da kendimizi görsek “Kim bu solsuz” diyecek kadar.. Ama biz ne yapıyoruz, seçimlere az bir zaman kala (büyük olasılıkla erken gelecek gibi) CHP, Baykal ve Sol diyerek olgulara değişmeden tekrar ettiğin(rutin) söylemlerle çözüm arıyoruz... Tekrar ediyorum; tartışmalara kaybedilen seçim sonrası başlamalısınız, yani 11’i çeyrek geçe, 12’ye çeyrek kala değil..
İşte o zaman eteğindeki taşları boşaltarak, faydalı bin süreci işletebilirsin. Ama sen zamansız siyasi eleştirilerinle karşıtların yükünü boşaltıp elini güçlendiriyorsun.. Eli kalem tutan, fikrim geldi diyerek, siyasi şişkinliğini boşaltıyor. Onlara göre tek suçlu Baykal. Yarin Baykal gitse, tek suçlu CHP olacak.CHP gitse bir başka x sol partisi olacak, çünkü sol istenmiyor egemen güçlerce.. Solu güdemiyorlar..
Adını sol koyup sağ vurduracak, yani güdebilecekleri bir değişim hareketi içindeler.. Eğer siz CHP’yi ve Baykal’ı suçluluk bağlamında test ediyorsanız, öncelikle kendiniz için suçluluk testi uygulamalısınız. İşte o zaman Suçların ve suçluların sağlıklı zaman dizinini (Fr. Kronoloji diyorlar) çıkarabilirsiniz..Olayların zaman sırasına göre dizilişini yaptığınızda, ortaya çıkan suçlu doğrularını tek odakta (CHP) toplamak hiç de doğru bir yaklaşım olmasa gerek. Evet, senin, benim, onun..herkesin; CHP’nin 1991’deki SHP’nin yüzde 21'ini aşamamasında suçu var.
Peki başarılı görülen o sol parti nerede şimdi?.. Sayın Baykal’a CHP genel başkanı olduğunda en ağır yazıyı ben yazdım. O yazıdaki "Salt kendi doğrularınızla hareket ederseniz, CHP'yi değil Hizbinizi kurumsallaştırırsınız" tümcemi sayın Baykal anımsattı da bana..Bugün Baykal; Türkiye’mizin özgün doğrularını kendi doğrularıyla bütünleştirmenin savaşını veriyor ve doğru yapıyor; solsuzluğu ve yolsuzluğu kırma adına..
Peki sorarım size, CHP’nin ötelediği süreçte diğer sol partiler ne yaptı? Tümü kendi doğrularını kurumsallaştırmak adına büyük olaylara küçük insanlarla baktılar..Kısacası, liderlerin kimyasını bozdular sürekli.. Gelinen süreçte karşı taraf ne yaptı? Siyaseti, Ticareti öncelikle birbirinden ayırdı, bakmayın siz "ben ülkeyi ticaret mantığıyla yönetirim diyene.. Asla ticaretçiyi, siyasetçinin işine karıştırmadı, aksine besledi.. Zaman-zaman iktidar ortağı olduğunda benimki ne yaptı? Ticareti de siyaseti de, hatta bürokrasiyi de hep aynı adamlarına ihale etti, sen ben hiç bir sürece katkı verme şansını yakalayamadık..
En azından Baykal'ı bu bağlamda eleştirmememiz gerekirken yıllardır iktidar olmuş ve başarısız bir tablo çizmişçesin acımasızca eleştiriyoruz.. Baykal’a savaş açanlar ne yaptı? Ne yapacak; Projesiz, programsız niceli, yani delegeleri yakalama savaşı verdi; niteli yakalamazdan, yani program ve projelerinizi yaşama geçirmezden.. Projeden ve programdan soyut halde yalnızca lider erki ile savaşım, savaştığınız kimliği güçlendirir. Projesiz ve seçeneksiz eleştiri algısızlığı da Baykal'ı güçlendirmiştir. İstemez mi Baykal seçenek projelerle kendisine yaklaşanları?...
Bu süreç işletilmediği için, kaçınılmaz olarak partiye düşüncelerini değil, salt kendilerini taşıyan kimliklerle politika yapmak zorunda kalındı. Durmadık; düşüncelerini taşıyanları da Baykal’ın askerleri diyerek aşağıladık, aşağılıyoruz da.. "Baykal olduğu sürece ben o partiye oy vermem" diyenlere “neden?” sorusunu sorduğunuzda suskun kalıyorlar. Hırsız-Arsız diyemiyorlar..
Neymiş efendim; siyasette acımasızmış. Bana siyasette acımasız olmayan bir lider gösterin dünya'yı yerinden oynatayım... İster-istemez, Tüm bu CHP ve Baykal duruşlarına sahip olanlar için, yani acımasız eleştirenler için; Baykal kadrosunda yer alamayanlar ve sol ile ilgisi olmayıp CHP’nin gücünü kırmaya çalışanlar değerlendirmesi yapıyorsunuz, ki haklısınız.. Lütfen o zaman dizini(konjoktürel) eleştirilerinizi bir de iktidar partisi için yapın..
Küresel efendinin iki günde kurdurtup, ikinci kez iktidara taşınan parti için, ergenekon vadisi düşler destanıyla, darbe-suikast kurgularıyla halkı üçüncü kez etkilemeye çalışanla için.. Cumhuriyet karşıtı ikinci cumhuriyetçi ve benzeri sözde solcu sinirsiz ve kuralsız demokrasi avcısı ve bunların küçük soytarıları cumhuriyet düşmanları için.. Ne güzel de teorize ediyorlar dinden ve yoksuldan geçinenleri ve de milliyetçi ayrımcıları.. En büyük materyalleri özgürlük ve demokrasi..
Hiç dikkatinizi çekmiyor mu, dinden ve yoksuldan geçinenlerin, Milliyetçi ayrılıkçıların, AB ve ABD’nin, İsrail, ve de KKTC-Talat'ın ‘ Özgür düşünce ve demokrasi’ ile besledikleri söylemlerinin örtüştüğü??!! Yoksuldan geçinenler deyince anımsadım. 1970'lerde biz sol gençlik ve de CHP yoksuldan geçinmiyordu, yoksulla birlikte geçiniyordu.. Varoş insanlarının evlerini onarır, onlara katkı verirdik emeğimizle, ama şimdi kömür-bulgur ve çocuklara top ile yoksuldan geçiniyorlar.
Yoksul için kalıcı çözüm değil, kalıcı yoksulluk politikaları-ki ramazan çadırları sembol-ile Siyasi Sit Alanı diye tanımladığım gecekondu-varoş insanının yoksulluğunu korumaya alıyor ve de onların oylarını seçim sandıklarına taşıyorlar.. Siz hala; Deniz Baykal'a, bakkal zihniyetli siyasetçileri egemen kılmak için saldırmayı sürdürün; siyasal İslam’ı egemen kılma adına.. Şu üç habere, özellikle Dünya gazetesinden de tanıdığım ve şu an Bizim Anadolu gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni olan değerli gazeteci Nazım Güvenç’in iletisi olan son iki haber özetine dikkatinizi çekmek isterim:
- 1- 'ABD Türkiye'yi kaybediyor!' Financial Times'ta yayınlanan yazıda ABD'nin Türkiye'yi kaybettiğine değinilerek önemli uyarılarda bulunuldu. İşte çarpıcı ifadeler.. Soğuk Savaş'ta ABD'nin en önemli müttefiklerinden biri olan Türkiye, dünyadaki tek batı yanlısı laik ve Müslüman demokrasi örneği. Ancak artık batı için güvenilir bir partner değil. Irak savaşından sonra yapılan tüm anketlerde ülkede büyük bir Anti-Amerikancılık olduğu görülüyor. Ilımlı İslamcı AK Parti hükümeti Hamas, Hizbullah, İran gibi Amerika'nın bölgedeki düşmanlarıyla ilişki kuruyor ve İsrail konusunda her geçen gün artan düşmanca tutumuyla Amerikalıları kaygılandırıyor.
- 2- Eski Sağlık Bakanı Sayın Rifat Serdaroğlu'nun 7 Ocak 2010 Perşembe tarihli Bizim Anadolu gazetesinde 1. sayfadan duyurulan ve
- 3. sayfada yayımlanan Açık Mektubu (aşağıda).. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Sayın İçişleri Bakanı, üçünüz de ateşle oynuyorsunuz. Böyle giderse, oynadığınız ateş sadece sizi değil, ülkeyi de yakacak. Ülkemizin gözbebeği iki kuruluşunu, Asker ve Polisi nasıl düşman hale getirdiniz, farkında mısınız? Nedir sizin derdiniz?
- 4- Humeyni Karşı-Devrimi'nin bir mağduru Mohsen Yazd’ın Türk milletine ve özellikle de Türk Silahlı Kuvvetleri'ne uyarısı:
- 1-Büyük kesimi fakirleşen halk dincilerin pençesine düştü. Bu halk yiyecek, giyecek gibi ufak yardımlarla onların safına çekildi. Beyinleri yıkandı ve Fakirliklerinin temelinde kirli ve dinsiz rejim olduğu benliklerine yazıldı. Açlıkla boğuşan halk bu cehaletin pençesine kolaylıkla düştü ve rejime düşmanlaştı(çok fakirleşen Türk halkına da aynı şeyler yapılıyor).
- 2-Hep demokrasi ve özgürlük dendi. Humeyni devrimi yapana kadar hep demokrasi ve özgürlük vaat etti. Bu şekilde birçok sol görüşlü insanları da kendi saflarına çekti. Bu insanlar devrim akabinde ipe giden ilk insanlar oldu(Türkiye’de de hep demokrasi ve özgürlük diyorlar).
- 3-Emir komuta zincirinde yapılanmış olan din adamları halkı kontrol altına aldı(Başı ABD’de yaşayan malum tarikat'ın yapılanma biçimi olan 'abi' yapılanması bu emir komuta şeklidir ve devrimin en önemli ayaklarından birisi bu emir komuta yapılanmasıdır. Bu emir komuta yapılanması devrimin halk ordusudur ve devrim sırasında bu emir komuta çok kısa zamanda çok büyük kitlelere egemen olur).
- 4-Kargaşa ve kaos ortamında askeri Kışlalar basıldı. Ellerinde Kur'an ile kışlalar ele geçirildi(Bu ayağa çok dikkat edelim çünkü devrim sırasında Türk silahlı kuvvetlerini ele geçirmenin en anahtar ayağı budur).
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
Yorumlar
Yorum Gönder