ATAM VE ADAM(LAR)
Bıktırdı birkaç adam,
İzindeyiz, dizindeyiz,
her zaman, her yerde seninleyiz durağanlığıyla
Atam;
Adam, düşünmeli,
Dünyanın özgün gelişim ve değişimini dikkate almalı
Ve senin evrensel felsefeni esas alıp ileriye taşımalı.
Atam;
bir adam
sana diktatör diyerek,
emperyal küresel efendilere çanak tutuyor.
Atam;
Bir adam, iki ayyaş diyor,
seni işaret ediyor,
etrafındaki uyuşturucuları görmüyor
ve memleketi yiyor.
Atam;
Bir adam,
Tütün içenlere terbiyesiz diyor,
Tütün tiryakısı Necip Fazıl Kısakürek’e
methiyeler diziyor.
Atam;
Sınırsız ve kuralsız demokrasi avcısı,
düşünce satan bir başka adam,
özgür düşünce diyerek
devrimlerini karalıyor.
Atam;
Ayakta duramayan adam,
karanlığa sırtını dayamış,
Cumhuriyet ve demokrasi düşmanlarını seyrediyor.
Atam;
Adam,
Irktan ve dinden geçiniyor,
Ülkeyi parçalıyor.
Atam;
Adam,
Ankara’da bataklıkları kurutarak yeşillendirdiğin
ve halkına bağışladığın çiftliğin
13 bin ağacını keserek yok etti,
içine, karanlığı açacak otoban ve beton ekti.
Atam;
Adam,
Makarna dağıtıyor,
Anadolu insanıyla oluşturduğun
evrensel felsefeyi siliyor.
Atam;
Adam,
Enerjiyi bahane ediyor,
Yandaş cepleri dolduruyor,
Doğayı ve doğanı solduruyor.
Atam;
Bu adam
Behçet Kemal Çağlar gibi haykırıyor;
“Ne senden geçeriz. Ne senin eserinden.”
10 Kasım 2011 güncellemesi-Ş.Ç
Irkçılık ayrılık esasına dayanan ayrıştırmaya özdeştir. Atatürk’ün, etnik kimlikleri ayrıştırmaksızın kaynaştırması evrensel felsefedir. Mazlum ülkelere rehber olmuş ulusal birlikteliği kurumsallaştırmıştır..
Her etnik kimliğe ayrı bir devlet kurmak, gezegenimizi zehirli örümcek ağı gibi örmektir. Hani evrensellik, tüm sınırları açmaktı? İşte Atatürk bunun zeminini Türkiye’de oluşturdu.
Küresel efendiler sınırları açmıyor yeni sınırlar örerek, sınırlara hapsedilen ulusların 'globalizm/küreslcilik yalanıyla' yeraltı ve yerüstü zenginliklerini kendilerine açıyorlar, içerideki işbirlikçileriyle.
Bu çizgide, Laz kültürünü veya bir başka kültürü yaşatmak ile, ayrılıkçılığı birbirine karıştırmamak gerekir.
Atatürk; “Ne mutlu Türküm diyene” demiştir “Ne mutlu Türk olana” dememiştir.
Bu tümce içeriğine benzer şeyleri 1 Mart 2013 günkü “Diktatörlüğün ve Türklüğün tanımı” yazımda söylemişim: “Biliyorsunuz, Batı 1000 yıla yakın süredir, Anadolu’ya ‘Türkiye’ demektedir. Bugün, evrensel ölçütlere uymadığı için ‘Türk’ sözcüğünü, yurttaşlık tanımında kullanılmasını istemeyenler, yarın, içinde ‘Türk’ var diyerek ‘Türkiye’ adının da kayıtlardan silinmesini ister ise, bu resmen ‘Türklüğü’ yok etmek olur ki, bunun adı, ırkçılıktır, kafatasçılıktır.
Tıpkı Barzani’nin Kuzey Irak’ta yaptığı gibi.. ‘Türk Cumhuriyet’i değil de, Türkiye Cumhuriyet’i diyoruz. Peki; Neden ‘Türk Yurttaşı’nda ısrarcıyız, niçin, ‘Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı’ demeyelim.. Atatürk’ün ‘Türk’ sözcüğü, Kurtuluş savaşı sonrasının özgün koşullarında bütünleştirici, kaynaştırıcı bir ulus yapısı inşa etmek içindi. Bana göre asla ayrımcı, ırkçı değildi.
Eğer biz Atatürk’ün evrensel bu felsefesini, parçalanmak istenen ülkemin ve dünyanın bugünkü özgün koşullarında daha bütünleştirici kılmak ve ileri taşımak istiyorsak, ‘ırk, etnik köken veya dine dayanmayan hukuksal bir bağ içeren Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı’ denen bu evrensel ölçütlere evet demek zorundasınız.”
http://blog.milliyet.com.tr/diktatorlugun-ve-turklugun-tanimi/Blog/?BlogNo=404677
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder