DERSİM ÜZERİNDEN CHP’YE DERS VERMEK
Eskinini Başbakanı ve şimdinini Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan, sayın Kılıçdaroğlu’na öteden beri Dersim üzerinden ders veriyor: “Bugün Diyarbakır’dan çıkan kemikleri de toprak altı yapmak istiyorlar. Dersim 1939’da üzeri kapatılmış bir faciadır… Dersim, 27 Mayıs, 1980 darbesi, 28 Şubat ve Kürt meselesinin İttihat ve Terakki zihniyetinin memlekete ödettiği ağır faturadır…Dersimli olduğu halde Dersim’i ağzına alamayan bir anlayış var. Biz CHP'ye, MHP’ye ve Güneydoğu'nun CHP'si olmaya çalışan BDP'ye rağmen bunu yapıyoruz…Biz Dersim dediğimiz zaman CHP Genel Başkanı bize teşekkür eden Diyarbakır örgütünü görevden aldı…Dersim faciasının mimarı olan zihniyet seni oraya genel başkan olarak çıkardı..”
Bu duruşunu, haftalardır, aylardır ve yıllardır tekrar-tekrar gündeme getirdi. Bıkkınlık veren tekrarlar aklıma aşağıdaki yanıtı getirdi: “Kaytarıcı oğlunu, İstanbul’daki medreseye gönderen baba, köye her gelişinde oğluna ne okuduğunu sorar. İstanbul’un renkli yaşamına dalan oğul her defasında da ‘Bina(yetenek dersi)” okuduğunu söyler. Yıllarca aynı yanıttan bıkan baba kendi kendine mırıldanır; “Benim oğlum bina okur; döne-döne yine okur.”
Ve son 1 yıldır Dersim üzerinden CHP’yi karalamaya çalışan başka aktörler devreye girdi: Örneğin Akil adamlar, raporlarında “Dersim soykırımının kınanmasını, Seyit Rıza’ya itibarının iade edilmesini” istediler. Ardından Seyit Rıza’nın torunu, “Dersim için yas ilan edilmesini” talep etti, Bülent Arınç da, “4 mayıs yas günü olsun” önerisini, Tayyip Erdoğan’a iletti. (Yılmaz Özdil)
Ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’da, Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Merkezi'nde düzenlenen "4. Uluslararası Hacıbektaş Aşure Günü" etkinliğinin açılış töreninde Dersim dersine başladı...
Davutoğlu, Dersim'de yaşananları "katliam" olarak tanımladı ve "Dersim modern bir Kerbela'ydı" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ise Dersim dersiyle, CHP’yi en zorda bırakanı oldu; "Genel başkanımın bilgisi dahilinde buraya geldim, CHP Genel Başkan Yardımcısı olarak Dersim'de acı duyan herkesten bin kere özür diliyorum" dedi.
Beni asla Tunceli’ye “Dersim” denmesi veya kişinini kendisine “Desimliyim” demesi rahatsız etmiyor..
Beni rahatsız eden ‘Onlar’
Onlar, bir değil ki, onlar(dan) çok Türkiye’mde.
Onlar; Atatürk’ü Kürtçe “Tertele (Soykırımcı)” benzetmesiyle, Dersim’de soykırımcı yapan ve Hitlerle özdeşleştirip diktatör diyenlerdir.
Onları ciddiye almam. Düşüncelerini satan kimlik bile demem, onlara. Çünkü onların satacak düşünceleri bile yoktur. Sadece hormonlu renkli yazılı basında köşeleri ve bilinen TV’lerde koltukları var, bu erken bunamış tazelerin.
Onlar; Düşünce satıcısı dinden ve yoksuldan geçinen sol eskileridir. (Tanırsınız onları; sürekli güçlüden yana düşüncelerini tazeleyip-tazeleyip pazarlarlar…)
Asıl beni rahatsız eden onlar; Ortada gözüken ve ‘ne olur ne olmaz’ diyerekten demokrasiye sarılmış tarafsız izlenimi veren ‘hem nalına, hem mıhına’ giden kimlikli olanlar.
İşte bu onlar, sözde sorularla, kendilerince CHP’yi kurtarmaya çalışıyorlar. Adeta; ‘100 soruda CHP nasıl kurtulur?’un hazırlayıcıları.
İşte onların; ‘yanıtını içinde gizledikleri’ soruları:
- Soru 1: Nazım Hikmet tutuklanınca, devletin başında kim varmış?
- Yanıt; CHP
- Soru 2: Tek parti döneminde komünist avı çetelesi ortaya çıkarsa…
- Yanıt; CHP’nin ideolojisinin kimliği ortaya çıkarmış.
- Soru 3: İsmet Paşa döneminde Ankara Üniversitesi’nde aydınların ilişiğinin kesilmesi gündeme gelirse…
- Yanıt; CHP yanar.
- Soru 4: Dersim katliamı bir soykırımdır…Soykırımın arkasındaki CHP ortaya çıkarılırsa...
- Yanıt; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aracılığıyla CHP kapatılabilir.
- Soru 5: Şapka karşıtı yazısında dolayı ‘savunması alınmadan(ki yargılandı ve savunmayı kabul etmedi)’ idam edilen İskilipli Atıf Hoca mesele edilirse…
- Yanıt; CHP’nin din düşmanlığı belirginlik kazanır.
Onların bu sorularına istedikleri, yani işaret ettikleri şekilde açıklamalar yapmanız veya suçlamaları onaylamanız durumda, CHP yırtmaz, birileri CHP’yi yırtar. Onların amaçları zaten bu.
Bu konuda ‘az gelişmiş, hatta gelişmekte olan beyinleri’ inandırıyorlar da. Bu nedenle, geniş anlamda yanıt vereceğim: Soru 1-2-3; aynı içerikte, komünizm karşıtlığını içerdiği için, ortak yanıt vermem gerekiyor.
Yanıt 1-2-3: 1925’te Nazım Hikmet’in tutuklanması, komünist avcılığı ve Ankara Üniversitesi’ndeki aydın kıyımı bir düşünce düşmanlığından başka bir şey değildir. İyi de; bu düşünce düşmanlığı hangi düzlemde ve kimler tarafından tetiklendi?
Elbette ki, CHP tek partili düzleminde ve de o düzlemdeki bilinen kimlikler.
‘Kimler’e gelince; şu soruyu sormak istiyorum: “CHP’deki, komünist düşmanı sağcılar ve Aleviler için ‘katli vaciptir’ diyen, Osmanlı hilafet yanlıları CHP’den ayrılmış mı idi? Yani o dönemin, dinden geçinmeye başlayan siyasileri partide mi idi? Ayrılmamışlardı, yani partide idiler. İşte Nazım Hikmet ve komünist avcılığı ve de Üniversitedeki aydın kıyımı ile ilgili karar onların gayretiyle alındı.
Onların isimlerini bilmem söylemeye gerek var mı? Onlar; CHP’den ayrılıp, sözde çok partili demokrasiye geçmenin öncülüğünü yaptıkları (Ki bu öncülüğü İnönü ve arkadaşları yapmıştır) savlanan sağ parti kurucularıdır. Dahası; kurdukları sağ parti ile, iktidara gelmek için, ‘Elde Kuran’ seçim kürsülerindeki söylevleri ve abdestsiz namaz kılmalarıyla, din taciri bugünkü yapıya zemin hazırlayanlardır.
Soru 4-5’de aynı içerikte olduğu için ortak yanıt vereceğim. 4 ve 5. soruların işlevi ise; ‘Dersim üzerinden’, CHP’yi din düşmanı ve soykırım suçlusu ilan etmektir. Asıl amaç, buradan Atatürk’ün Anadolu insanıyla oluşturduğu evrensel felsefesini ve kurduğu Cumhuriyet’i karalamaktır.
Bilmiyorlar mı onlar; Atatürk’ün din düşmanlığı yapmayacağını. Atatürk değil mi; Suudilerin Hz. Muhammed’in mezarını yıkmaya kalktıklarında ayağa kalkan ve Suudileri tehdit boyutunda uyaran? Atatürk'ün İslam aleminin peygamberi Hazreti Muhammed'in mezarının ortadan kaldırılmasını önlemesi neden halktan saklanıyor ki?
Evet; Henüz yeni kurulan Suudi devletinin kralına gönderdiği ve; 'Hazreti Muhammed'in mezarının yıkılacağını derin üzüntü içinde öğrendim. Bu kutsal emanete asla dokunamazsınız. Bir tek taşının bile zarar gördüğünü duyarsam orduyu aşağıya gönderirim' anlamına gelen cümlelerin olduğu telgraf, neden Kenan Evren döneminde ortadan kaldırıldı? Bunun için mi, Okyanus ötesinin yan gelmişi netekime dualar ediyor?
Atatürk neden din düşmanlığı yapsın veya soykırıma gitsin ki?
O dönemde Hatay’ı ele geçirerek, Ortadoğu’ya inmek isteyen ve bunun için yandaş arayan Fransa, böylesi soykırım’ı abartarak, Türkiye’yi soykırım suçlusu gibi gösterip, batıda yandaş toplamaya çalışacaklarını neden düşünmezsiniz?
Osmanlı döneminden gelen Dersim ve Alevi olguları: Dersim bölgesel sorununun Osmanlı döneminden (Yavuz Sultan Selim ve oğlu Kanuni Sultan Süleyman zamanından geldiğini ve de 19.yy sonlarına doğru Osmanlı tarafından üç Dersim bölge harekâtının yapıldığını hiç aklınıza getirdiniz mi?
1921 yılında TBMM Hükümeti’ne karşı olan aşiretlerin içinde bulunduğu Koçgiri İsyanı, 1926 ve 1930 yılları arasında Ağrı Dağı ve civarı ile İran topraklarının da dahil olduğu bir coğrafyada meydana gelen ‘Ağrı İsyanları’ Ve Kürt milliyetçileri ile Taşnak kökenli Ermeniler tarafından tüm Kürtleri ve Ermenileri birleştirmek amacıyla kurulan (1927); Hoybun Cemiyeti oluşumlarıyla baş etmek zorunda kalan, genç Cumhuriyet’in yaptığı harcamalar ekonomik krize neden olduğu niçin düşünülmez?
Böylesi süreci bile-bile niçin işletsin genç Cumhuriyet. Bu sürecin; bugün katrilyona varan ekonomik yükün yaratıcısı PKK terör mücadelesi ile örtüştüğü neden dikkate alınmaz, düşünülmez?
Düşünmek işinize mi gelmiyor?
1800’lerde (19.YY) Osmanlı Devleti’ne karşı başlatılan isyanların İngilizlerin ve Rusların kışkırtmasıyla gündeme geldiği ve bu isyanların amacının, özellikle batıdan gelen şarkiyatçıların(şark tarihçileri), Kürtlere ulusal bilinç kazandırmak ve Osmanlıyı parçalamak olduğunu neden es geçeriz? Gezin ve görün, Gülhane parkı içindeki Has Ahırlar binasında 2008’de hizmete giren “İslam Bilim Teknoloji Tarihi Müzesi”’ndeki belgelerde yüzlerce batılı şarkiyatçının, Osmanlı topraklarında nasıl cirit attığını.
Durum bu iken; bugün çıkmışız aynı amaçları taşıyanları besliyoruz. Yani; Dersim olayını eşeleyenlere, insan hakları ve özgür demokratik düşünselliğin evrensel penceresinden bakarak, Türkiye’yi parçalamaya çalışanlara katkı veriyoruz.
Osmanlı döneminde; Kürt ulusal bilincinin, bölgenin sosyal yapısı içinde aşiret reisleri, toprak ağaları, kısaca feodal liderlerin doyumsuz isteklerine dönüştüğünü ve her feodal lider kendisini, kurulacak Kürdistan’ın lideri, yöneticisi, hakimi olarak gördüğünü, bu nedenle bu ayrışmayı PKK ile önlemeye çalışanlara çanak tutuğumuzu niçin aklımıza getirmeyiz?
1800’lerden, Genç Cumhuriyet’in kuruluşuna dek (Osmanlı döneminde), Babanzade Abdurrahman Paşa İsyanı (1806-1808, Süleymaniye) isyanıyla başlayıp, Molla Selim ve Şeyh Şehabettin İsyanı (1913-1914, Bitlis) isyanıyla devam eden; 30’a yakın Kürt isyanı olmuş.
1923’ten sonra, 1924 Nasturi isyanı ile başlayan ve 1937-38 Dersim isyanı ile sonlanan PKK isyanı ile hortlayan tam 18 Kürt isyanı olmuş..
Şimdi soruyorum:
- a- 19 YY Osmanlı dönemindeki bu isyanlarda, kaç bin Anadolu insanı öldürüldü( Buna Yavuz ve Kanuni zamanındaki insanlarımızı katmıyorum)?
- b- Genç Cumhuriyet dönemindeki 18 Kürt isyanında kaç Kürt ve Türk insanımız öldürüldü?
Sırf PKK isyanında 50 bin insanımızın öldüğü gerçeğinden yola çıkarak, Osmanlı ve Anadolu topraklarında kaç bin insanımızın öldüğünü düşünebiliyor musunuz?
Bu işleyen sürece; Madimak, Kahramanmaraş ve Çorum katliamlarını, 12 Eylül idamlarını, 7 TİP’li öğrencinin boğazlanmasını, Uğur Mumcu ve diğer aydınların katledişini de kattığınızı düşünün…
Peki neden sadece bu insanlarımızın ölümünden CHP sorumlu tutuluyor; ille de Kılıçdaroğlu ve de Tunceli milletvekilleri?
Eğer, evrensel insan hakkında samimi iseniz, Anadolu ve Osmanlı topraklarındaki insanların ölümüne neden olanlar adına neden özür dilenmiyor da, sadece Dersim olayları için özür dileniyor?
Amaç evrensel insan hakkı mı, yoksa CHP üzerinden evrensel Atatürk felsefesini yıkmak mı?
12 senedir iktidarda olmasına karşın, Dersim bölgesi ve Güneydoğu için hiçbir kalıcı yatırımı gerçekleştiremeyenlerin, PKK terörünü önleyemeyenlerin; yetmezliklerini Dersim üzerinde CHP’ye saldırarak kapatmaya çalıştığını ve bu sürecin, etnik ayrımcılıktan sonra, mezhep ayrımcılığını tetikleyeceğini niçin düşünmezler?
Bilmiyor muyuz, bugün Dersim soykırımcısı Hitler diye göstermeye çalıştığımız Atatürk’ün en büyük yatırımlarını Doğu ve Güneydoğuya yaptığını?
İşte o yatırımlar:
- Malatya Elektrik Santralı(1928)
- -Gaziantep Mensucat Fabrikası(1928)
- - Anadolu-Bağdat, Mersin,Tarsus Demiryolları yabancılardan satın alınması(1929)
- – Ankara. Sivas Demiryolu Hattı(1930)
- - Kayseri, Şarkışla demiryolu (1930)
- - Gölbaşı, Malatya demiryolu(1931)
- - Samsun- Sivas demiryolu açıldı(1932)
- - Diyarbakır Tekel Rakı Fabrikası (1932)
- -Kayseri Uçak ve Motor Fabrikasında yapılan ilk uçağın deneme uçuşu yapıldı(1934)
- - Demiryolu Elazığ'a ulaştı(1934)
- – Fevzipaşa, Ergani, Diyarbakır demiryolları(1935)
- -Sümerbank Kayseri Dokuma Fabrikası(1935)
- - Sümerbank Malatya İplik ve Bez Fabrikası(1936)
- -Elazığ Şark Kromları İşletmesi(1936)
- -Urfa'da Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği(1937)
- - Diyarbakır - Cizre Demiryolu(1937)
- -Divriği Demir Madenleri üretime başladı(1937)
- -Sivas - Erzincan demiryolu(1938)
- Ergani Bakır İşletmesi(1939) hizmete girdi
- -Sivas Demiryolu Makinaları Fabrikası(1939)-Sivas, Erzurum demiryolu(1939)
- -Elazığ'da Cüzzam Hastanesi(1941)
- -Diyarbakır, Batman Demiryolu(1943)
- -Sivas Çimento Fabrikası(1943)
- - Balıkesir, Rize, Van, Erzurum, Erzincan ve Çankırı'da lise ve enstitüler (1945) Gaziantep Havaalnı(1945)
- -Elazığ Tekel Şarap Fabrikası(1946)
- -Palu, Genç demiryolu(1947)
- -Köprüağzı, Maraş demiryolu(1948’de Açılan son demiryolu hattı)
- - Muş'ta Alparslan Devlet Üretme Çiftliği(1949)
Düşünebiliyor musunuz, işletilen mantığı? Yani CHP’yi ve Atatürk’ü karalama mantığını; insan için yapılan bu yatırımlar sürecinde insanlar; ya göçe zorlanıyor, ya da katlediliyor!!
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CNN Türk'te Katıldığı programda CHP Genel Başkan Yardımcı olduğunu vurgulayarak, "Dersim'de acı duyan herkesten bin kere özür diliyorum" dedi. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun bilgisi dahilinde bu programa katıldığını da belirten Tanrıkulu, ancak sadece özür dilemenin bu sorunun çözülemeyeceğini, araştırma komisyonu kurulması gerektiğini söyledi(13 Kasım 2014).
Ardından, CHP eski Milletvekili Şahin Mengü ise Twitter hesabından Tanrıkulu'nun açıklamasıyla ilgili "Sezgin Tanrıkulu sen hangi hakla CHP adına özür dileyemezsin. Sen kimsin şerefsiz" ifadelerini kullandı.
Ben haklıyım, ikisi de haksız..
Dersim olaylarını, CHP yaşattı demekten çok tek partili dönemde yaşandığını belirtmek gerekir. Dersim olaylarına; CHP değilde, çok partili dönemde partileşen tek partinini içindeki bazı unsurların neden olduğunu vurgulamak gerektiğni düşünüyorum.
Dersim saptamalarında olguyu biraz değil çok-çok-çok saptırdığımızın farkında değiliz?
http://blog.milliyet.com.tr/basbakanin-ders-im-belgelerine-gore-chp-partilerin-degil--kotuluklerin-anasi/Blog/?BlogNo=391480
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder