Ana içeriğe atla

İSPANYA GEZİSİ; BİLBAO, TOLEDO, MADRİD, SEGOİVA, VALENCİA, BARCELANO, FİGURES(SALVADOR DALİ), GİRONA, ZARAGOZA VE DE FLAMENGO DANSI

OLA İSPANYA-OLEY İSPANYA-1

BİLBAO:

Ola;
Günlerden, bildiğiniz Pazar; Şevket Çorbacıoğlu bugün de yazar, oley!!
Evet, 3723 Anadolu göçmenin yaşadığı İspanya gezi yolumuz..

İspanya sözcüğünü ben 1970’lerden beri anımsarım. Hani, şimdinin dar ve kısa pantolon paçaları var ya, 1970’lerde de bileğe kadar dar bilekten sonra belediye çalı süpürgesi gibi genişleyen pantolan paçaları vardı. İşte ağabeylerimiz onu giyerdi. Moda idi ve adı da İspanyol paça idi. İspanya paçasını bilirdik de İspanya’yı bilmezdik. Ancak Lise 1 tarih kitaplarından Endülüs ağırlıklı İspanya’yı öğrendik..

Ve şimdi de, İspanya ağırlıklı, İspanya’yı öğrenmek için, ‘sözcük anlamı; boyacılıkta kullanılan tebeşir tozu olan’ İspanya’ya gidiyoruz..

İnanın; İspanya’ya gitmezden 1 yıl önce epey İspanyolca öğrendim, fakat “tek sözcük bile kullanmadın” diye bir deyim vardır. Hayir, ben kullandım; sadece tek bir sözcük: “Ola=Merhaba”. “Oley’i hepiniz biliyorsunuz. Genel de maçlardan anımsarız; sevinç ve coşku nidası. Böyle olduğunu biliriz de, bunu İspanya boğa güreşlerinin yapıldığı Arena’dan yükselen, bir vahşi çığlık olduğunu bilmeyiz.

Ola; İspanyolca; merhaba.

Oley ise İspanya’nın birçok yerinde “Allah” olarak bilinmektedir. Bunlara ilaveten, şarkıcıların nidalarını da ekleyebiliriz; bir ara Arapların “Allah” seslenişleri, flamenkonun “ole”sine dönüştürüldü (boğa güreşlerinde “oh-lay” ama flamenkoda “oh-lay” olarak telaffuz edilir). Bu kelime üzerinde kullanılan farklı açılımlarda mevcuttur(AnaBritannica).

Neden mi, salt “Ola” sözcüğü ile yetindim? Berkay Bozkurt yüzünden. Onun sayesinde; bir sözcükle İspanyayı sular seller gibi gezdim:)

Evet; Berkay Bozkurt yüzünden. Rehberimiz Berkay, Ülkemde ve İspanya’da İspanya Dili ve Edebiyatı okumuş, genç yaşta, deneyim kazanmış dolu-dolu yetenekli bir genç. Bir insan seçtiği disiplinde başarılı olmak istiyorsa, o disiplini sevmesi gerekir. Berkay mesleğini sevmiyor, mesleğine aşık.. Gittiğimiz yerleri, öylesine destansı, zaman-zaman da öykü tadında anlatıyor ki; İspanya’yı keşfetmenize gerek bırakmıyor, çünkü yaşatıyor..

Bu yılkı iş ve de gezi ile harmanlanmış etkinliğimizin adı: “Avrupa’ya Yol ve İspanyol”da denebilir. Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nden THY tarifeli seferleri* ile varış noktamız Bilbao’ya yolculuk başlayacak..

Yolcu olarak benim, salt THY yetkililerinden değil, ICAO (Dünya Sivil Havacılık Birliği)’den ricam; yerde yaşanan sınıf farkını hiç değilse havada insanlara yaşatmayalım. Ne o, Ekonomi sınıfı, Business Class ve First Class koltuklar? Özellikle; Business ve First Class koltuk sahipleri yerde de ayrıcalıklı. Check-in**(Yolcunun; oturacağı yeri belirlenerek, biniş kartı ve bagaj etiketinin hazırlanması) kuyrukta anında öne geçebiliyorlar..Bunu kaldırın lütfen.

Uçağa binebiliyorsa durumu az çok iyi demektir veya zorununluluktan uçuyordur. Yerd ve havada yaşanan bu sınıf farkı insanı insan olduğuna pişman ediyor. Ayrıcalıklı ve öncelikli Business ve de Uçak seyahatinin zirve noktası, ünlülere ve süper zenginlere (ve süper şanslı olanlara) hitap eden First Class koltuklarda seyahat edenler genelde son dönem dinden ve yoksuldan geçinenlerin yarattığı ilkel dinci burjuvalar ve de petrol zengini Araplar. Bunlar sözde alkol almayan Müslümanlar, fakat nedense, Business ve First Class’ın yeni sahipleri bunlara sürekli alkol çeşitleri gidiyor.

Onlar Müslüman olduğu için içmiyorlar ya, iyi de onlardan başka kimsenin olmadığı veya başkalarının az olduğu bu yerde o kadar içkiyi kim içiyor. Acaba korkularını bastırmak için ayran yerine alkol alarak Müslümanlığı geçici olarak havada askıya mı alıyorlar?

Allah gani-gani rahmet etsin;Allah ile Aldatmak.” ile anlatmak yapının sahibi ve “Kur'an Penceresinden Özgürlük ve İsyan” kitabıyla Che'yi yazan, gerçek İlahiyatçı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk geldi aklıma.. Sahi bu değerli İslam Bilimcisi; neden durduk yerde öldü?! Doğru, kim durduk yere olmuyor ki.. Yine de; “Ben eminim ki, birçok merkezde telekinezi, uzaktan etkileme ve daha bir çok yöntemle Recep Tayyip Erdoğan'ın ölmesi için sürekli çalışma yapılıyor.” diyen gelmiş geçmiş en büyük yağdanlık geldi aklıma..Adını biliyorsunuz siz..Şöyle tüyo vereyim; Maddeler üzerinde düşünce gücüyle etki yapma (eşyayı yerinden oynatma) olarak tanımlanan, yani uzaktan kontrol olan “Telekinezi (Psikokinezi)”yi gerçekleştirebildiğini iddia edenler arasında en ünlüleri Rus psişik Nina Kulagina ve İsrail'li psişik Uri Geller'dir.

Bir ikincisi; uçakta yapılan anons yanlışlığı;Telefonunuzu uçak moduna alınız ve kapatınız” Bunu çoğu insan anlamıyor, çünkü, telefonunu kapatmıyor ve uçak modunda tutarak, inişlerde ve kalkışlarda kullanıyor ve bizler uyarmak zorunda kalıyoruz..

İspanyamıza gelelim artık; Evet, 2016 Ağustos bizim için; İspanyol gezi yolumuz oldu.. Bu yola girmek için, önce İstanbul’a gelmek gerekiyor, çünkü Ankara’dayız.. Esenboğa havaalanına gitmek için hemen evin karşısındaki duraktan taksiye bindik, Kızılay’daki Belkoair denen otobüslerin olduğu durakta ineceğiz-ki Melih Gökçek’in bu hizmetini alkışlıyorum-. Sürücü kardeşim,”Ağabey şu kadar ödeyin ben bırakayım” dedi, ikiletmeden kabul ettik ve soluğu Esenboğa yolunda aldık.

14 Ağustos 2016. Sabahın köründe kalktık. Pek doğru değil, çünkü yatmadık sayılır. 03:00’te hazırlık, ardından 4:30 evden çıkış.. İstanbul uçağını bekliyoruz. 26 Haziran 2016’de IŞİD dinci terörünün 44 kişiyi katledildiği Atatürk hava alanına saat 08:30’da iniverdik. Olağanüstü önlem bekliyoruz. Eskisinden farklı bir önlem yok. Sanki birileri bu katliamları, ya önemsemiyor, ya da ne zaman ve kimin yaptığından haberliler. Dikkatimizi çeken 17 Temmuz 2016 darbe öncesi IŞİD terörünün durması. Acaba pusu da mı, yoksa başka şeyler mı?..

Esenboğa yolunda ilerliyoruz. Trafik sıkışıklığını katlı kavşaklarla çözdüğünü söyleyen Büyükşehir belediyesi, trafik sorununu çözmüş, fakat belli ki 24:00’ten-05:00’e kadar. Geriye kalan 19 saatte neler çekildiğini, taksi sürücüsü arkadaşlar çok iyi anlatıyor.

Bildiğiniz gibi; Ankara Büyükşehir Belediyesi, Başkent’e, 5 noktada giriş kapıları inşa etti. Diyor ki Melih Gökçek, bu giriş kapıları Ankara’nın simgesi olacak. Bildiğim kadarıyla kentlerin, Antik ve Ortaçağdan kalma yapıları giriş kapısı olarak restore edilir ve bu o kentin tek giriş kapısı ve simgesi olur. Melih beye sormak gerekir; “Ankara’ya kazandırdığın 5 giriş kapısının hangisi Ankara’nın simgesi olacak; Eskişehir, Esenboğa, Samsun, Konya ve İstanbul yolunda yapılan devasa kapıların hangisi?

Dendiği gibi; Selçuklu ve Osmanlı mimarisinden motifler taşıyan ve giriş yapılan yolun özelliklerine göre mimarisi tasarlanan 5 muhteşem kapının hangisi M.Ö ve M.S’ sının kapısı? Çadır kültürünün evirilmişi olanı; Selçuklu ve Osmanlı evleri asla mimari üslup değil, minyatür sanatından esinlenmiş, iç mekan ve cephe motifli yapılar (Fransız Rokoko tarzı) olduğunu ve saf olarak kendine özgü batının Ortaçağ ve antik Roma-Grek mimari üsluplarla örtüşmediği bir gerçektir.

Osmanlı son döneminde yapılan saraylar, özellikle Dolmabahçe, bati mimarı üslubuyla yapılmışlardır. Unutmayalım; Osmanlı Devleti, kuruluşundan itibaren sanatsal ve kültürel faaliyetlerde, Selçuklular ve Beylikler Dönemi’nden devraldığı sanat anlayışını İran ve Bizans sanatının etkisindedir. Arı ve saf olarak kendine has bir üslup yoktur, harmanlanmış bir mimarı üslupla dünya sanat tarihinde kendisine yer edinmiştir. Erken (İlk) dönem Osmanlı sanatı, büyük ölçüde Anadolu Selçuklu mimarisinin etkisinde kaldığını ve Fransız Rokoko ile besleyerek çadir kültüründen kendini kurtardığını söylemek olası. Bu dönem eserleri (cami, medrese, türbe) Bursa, İznik, Edirne ve İstanbul’da yoğunluk kazanmıştır.

18. yüzyılın ikinci yarısına doğru, Türk mimarisinde tamamen Batı tesirleri görülmeye başlanmış ve "Türk Rokokosu (Rokoko/Frn. rococo: 18. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan, gösterişli ve süslemeci bezeme üslubuna verilen isim)" denilen süsleme şekli, gene Batı tesiri altında kalarak yapılan barok tarzı köşk, kasır ve sebillerde kendini göstermeye başlamıştır. Sultan III. Selim, Boğaziçi'nde Batı tarzında ilk binaları inşa ettiren padişahtır.

Pursaklar; adeta AKP gettosu. Öyle bir getto ki; Esenboğa yolu üzerindeki devasa yapılar cicili-bicili renkler feryadı. Belli ki; İtalya-Portofino ve Positano evlerinden esinlenmiş, fakat ben, Brezilya’daki “varoş-gettosu” favela’ya benzettim dersem haksızlık etmiş olurum. Güzel bir görsellik, fakat ışık oyunları bildiğiniz gibi en çirkini de güzel eyler..

Bu nedenle; Ankara’daki kent girişlerine, kendine özgü Osmanlı ve Selçuklu mimari üslup olduğunu söyleyemeyiz.. Esenboğa sonrası; bazı insanların kaderi diye belirtilen kederinin yaşandığı Atatürk hava alanındayız. İnsanlık düşmanı ve birilerin gizemli işbirlikçisi IŞİD canilerinin yarattığı katliamın yaşandığı Atatürk hava alanında.. Dahası birilerinin Atatürk adını silmek için 3. Havaalanı inşa ettikleri havaalanın da..

Her ne ise, birileri halkı enayi yerine ne kadar koyacaklarının tasasını bir yana koyalım ve asıl tasamıza gelelim. Yani; Eecanımızdan kaynaklanan tasa.. Gerilim içindeyiz. Ececanımıza çıkışta zorluk çıkarırlar mı diye. Biz yeşil pasaport sahibi olduğumuz için ayrı turnikedeyiz, Ececan ayrı turnikede..Her ne ise.. Dünyalar bizim, çünkü akademik kimliğini değil Avukatlık kimliğini gösterdi ve geçiş yaptığının müjdesini verdi, telefonla..

Gezegenimizin coğrafyası; doğası ve doğanıyla aynı. Salt dili ve dini ve de rengi ayrı. O zaman ne diye farklı sınırlar çizip farklı kültürler?” sorusu pek de doğru değil. Farklılıklar olacak. Olmasındaki neden ise, iletişimsizlikten doğan ve ötelenen evrensel dayanışma. Önemli olan; günümüz bilişim ve iletişim ortamında ortak kültür oluşturmak. Elbet bu tek dil, tek din bütününde küresel efendinin küresel faşizm politikaları değil. Çünkü bunun adı küresel faşizm olur. Uzlaşının bana göre adı, farklılıklarda evrensel birliktelik... 14 Ağustos 2016 günü İspanya'ya havalandık.

Marmara, Ege, İtalya, Dalmaçya kıyılarının muhteşemliği sonrası, Sardunya-Korsika adaları eşliğinde Akdeniz ve Atlas Okyanusu muhteşemliğini izledik. Dahası bu muhteşemliklerin; yeşil-Sarı-Mavi-Kahve renklerle işlenmiş desenlerine, berrak tertemiz rengini katarak zenginleştiren nokta-nokta bulutların üstünde taht kurmuş izliyoruz. Evet, o altındaki böylesi güzellikleri varsıllaştıran, efsanevi bulut beyazlığının üstünden izleyerek BİLBAO’ya varıyoruz..

İnsanı adeta teslim alan bu güzellikler, yeryüzünde iken gizlediği güzelliğini gökyüzünde gizleyemiyor. Bu da dünyanın iki güzel yüzlülüğü diyerek yazmaya devam ediyorum. Yerde iken devasa gelen nehirler, ulaşılmaz dağlar, zapt edilmez zirveler ve de vadiler; bulutların altında, dahası siz bulutların üstünde iken ne de naif, uysal ve sakinler ve de güzeller.

Barcelano noktasından kuzeye tırmanmaya başladığınızda, dağların bizim kuzeyin dağlarıyla aynı adeta.. Dağlar tektonik kıvrımlarını yeşilin tonlarıyla boyamış. Dağlardan aşağıya inen yeşil, kendi hafif ve ağır tonlarını karıştırdığı için ayrı bir etkileyici güzellik yaratmış. Bir gizemli akıl, doğrusu gizemli tasarımcı dağları, platoları, vadileri ve ovaları yaratmış; ortasına da türkuaz ve mavinin çeşidi ile göller konuşlandırmış. Fakat, yeryüzündeki bazı akılsızlarda bunları sorumsuzca işlemiş, dahası aklını çıkarı için akılsızca doğaya ve doğana saldırmak için kullanmış.

Bilbao'da Guggenheim Müzesi'ndeyiz..

İspanya güzelliğinin güzel insanları:




İşte biz insan, ülkemizin doğa silsilesini ‘bu bağlamda’ İspanya’da böylesi mantık silsilemizle ne kadar kullanmışız, onu göreceğiz.

Yer kabuğunun, dahası yerbilimine göre levhaların birbirine bindirmesiyle oluşan dağlar, platolar, ovalar ve vadilerin oluşması ve sonrasında bunlara konuşlandırılan kentler..Doğa ile doğanın yaşam döngüsünün en önemli figürü kentler. İşte bu kentlerden Bilbao’ya iniş yapacağız. Hostes 20 dakika sonra teker koyarız dedi.

14 Ağustos 2016 Saat; 16:19; İspanyadayız, Çünkü BİLBAO’dayız.

Önce İspanya deyince, aklımıza gelenleri sıralayalım; Bir kere İspanya sıradan bir ülke değil. 15 ve 16. yüzyılın dünya lideri bir ülke. Dünyanın etkin ve belirleyici denizci ülkesi. Düşünün, Latin ülkelerininin tamamı İspanyolca konuşuyor. ABD halkının da %70’i..Dünya’ya altın ve gümüş ile egemen olmuş, sömürgeleri ile ünlü bir ülke. İlle de Brezilya’ya. Bilindiği gibi Brezilya bayrağı yeşil zeminde sarı kare ve ortasında beyaz kuşak Lacivert daireden oluşuyor.

Yeşil Amazon ormanlarını, sarı altını ve lacivert küre de dünyayı simgeliyor. Avrupa’ya sadece altını değil, tuzu, domatesi ve patatesi getiren ülke. İşte bu İspanya, yerini; 19.YY’da(1852) tüm sömürgelerini kaybediyor ve İberya yarım adası kalıyor tek. İberya da, Bask ve Katalonya olarak parçalanmak üzere. Biz de bu nedenle acele ediyoruz, İspanya parçalanmazdan önce görelim diye. Bir diğer acelemiz de Küba, çünkü Küba’yı da küresel efendi kendi ideolojisine eklemlendirme savaşında..



Bilbao ve panaromik görüntüleri


İspanya deyince ilk akla gelen; “Endülüs”. Bu sözcüğün; iskandinav, alman, ingiliz, flemenk vs gibi irklarin atasi olan Doğu Cermen kavmi olan Vandallar’dan geldiği söyleniyor. 711-1492 yılları arasında İber Yarımadası'nda Kuzey Afrikalı Arapların-ki asla petrol zengini miskin Araplar değil- etkisi altında bulunan bölgelere verilen isimdir.

Erken de olsa bir antrparantez açmakta fayda var:Tüm Müslümanlar İspanya’dan göndeilinceye dek yıkanmıyacağın diyen ve İspanya’da Engizisyon mahkemelerinin kurucusu olan Kastilya ve Leon Kraliçesi I. Isabel, bir diğer adıKatolik Isabel olan ve Aragon Kralı II. Ferdinand ile evlenen “Pasaklı Isabella”, Müslümanların İber Yarımadası'ndaki varlığına 1492’de son verildiğini belirtelim. Sonrasında;İspanya ve Portekiz’i terk etmemek için Hristiyanlaşanlara verilen ad olan Moriskoların 1609 yılında İspanya'dan sınır dışı edilmesiyle son bulmuştur..

Ne olursa olsun; nasıl ki ülkemizde; Doğu Karadeniz’deki, özellikle Trabzon ve çevresinde; Rumlar ve de Ermeniler ülkemizi terk etmemek için İslamlaşmayı bir gizlenme sosyallığı olarak kullananlar var, İspanya’da da Hıristiyanlığı benisemiş Müslümanların anımsanmayacak sayıda olduğunu düşünüyorum..

İspanya (Espana): Resmi adı, “İspanya Krallığı (İspanyolcası, Reino de España): 1975 sonrası sonlanan Francisco Franco Parlamenter demokrasi şeklinde örgütlenmiş bir anayasal monarşi rejimi ile, yani monarkın (tek şef) yetkisinin anayasa ile sınırlandırıldığı ve yasama ile yürütme kuvvetlerinin hükümdarda toplandığı bir hükümet sistemi olan mutlak monarşiden ayrılan yönetim şekli (Meşrutî monarşi, anayasal monarşi ya da Meşrutiyet yönetimi) ile yönetilmektedir İspanya. Bu nedenle ancak 1986'da Avrupa Birliğine ve de 1982'de NATO’ya üye olabildi. Avrupa’nın güneyindeki İber Yarımadasında yer alan İspanya; güney ve doğuda Akdeniz ile kuzeyde ise Atlantik Okyanusu ile çevrilidir.

İspanya deyince 7 olgu akla gelir; Barcelano-Real Madrit futbol takımları, Kanarya adaları, Matador-Boğa, Endülüs kültürü, Bask ve Kataolonya bölgelerin özerklik savaşı, İspanya iç savaşı ve ille de Diktatör Franco:

Koyu bir Katolik olan Diktatör Franco, İspanyol kadınının çalışma hayatına ciddi kısıtlamalar da getirdi. Sürekli olarak İspanyollar'ın çok çocuk sahibi olmalarını istemiş ve İspanyol halkını buna ikna etmeye çalışmıştır.

[[ Kim bu duruşua sahip günümüz Türkiyesi’nde? O.. Demek ki onlar için nitel önemli değil nicel insan önemli. Eh bir de cahil bıraktın mı al oyunu güdüver koyunu..]]

Ülkedeki Franco karşıtları ise ya hapishanelere gönderilmiş ya da vatandaşlıktan çıkarılarak ülkeden sınır dışı edilmiştir. Komünistler, sosyalistler, cumhuriyetçiler ve eşcinseller fişlenmiş veya tutuklanmıştır. İngiliz yazar George Orwell'ın ütopik bir bilim kurgu romanı olan “1984”; Franco İspanyasından esinlenerek yazılmıştır. Ayrıca İspanya İç Savaşı'nın anlatıldığı Amerikalı yazar Ernest Hemingway imzalı Nobel ödüllü Çanlar Kimin için Çalıyor romanı da İspanya faşizmini anlatan yapıtlardandır..

Bilbao'dan görüntüler:






















Bilbao,Guggenheim yapıtı, Nervion(Edna) nehri ve gece

Franco'nun gebermesinden sonra Demokratik İspanya'da Bask ve Katalanlar'a özerklikleri geri verilse de, son yıllarda Katalan ve Bask halkları bunu yeterli görmemekte, İspanya'dan ayrılarak tamamen bağımsız birer ülke ve devlet olarak tanınmayı istemektedirler.

Francisco Paulino Hermenegildo Teódulo Franco y Bahamonde, lakabı El Caudillo (Önder) (4 Aralık 1892, Ferrol – 20 Kasım 1975, Madrid, İspanya). İşte bu General olan Francisco Franco'yu diğer faşistlerden ayıran en önemli özelliği ikinci dünya savaşından ve anti-semitizmden uzak durması, bununla birlikte ideolojik olarak laiklik uygulamalarına karşı çıkan tutucu, gelenekçi ve köktenci oluşudur.

Bayraklarının rengi ‘Sarı-Kırmızı” ve ulusal sloganları da Latince; “Plus Ultra(Daha İleri)”. Galatasaray’ın ‘Ultra Aslan(İleri Aslan)’ grubu aklıma geldi. Kim bilir Galatasaray, renktaşı İspanya’nın sloganından esinlenmiştir.

Avrupa'nın güneybatısında, İber Yarımadası'nda yer alan İspanya . Güneyde ve doğuda Akdeniz'e, kuzeyde ise Atlantik Okyanusu'na kıyısı vardır. Batıda Portekiz, kuzeyde Fransa, Andora ve güneyde Birleşik Krallık'a bağlı Cebelitarık ile komşudur. İspanya toprakları ayrıca Akdeniz'de Balear Adaları, Atlantik Okyanusu'nda Kanarya Adaları'nı ve Kuzey Afrika'da Ceuta ve Melilla adlı iki özerk şehri kapsar. 504.712 km2'lik alanıyla İspanya, Fransa'dan sonra Batı Avrupa'daki ikinci büyük ülkedir. 650 metrelik ortalama yüksekliği ile de İsviçre'den sonra Avrupa'daki ikinci yüksek ülkedir.

Tarifeli uçakla Bilbao üstünden, Bilbao’ya süzülürken panoromik Bilbao gezimizi tarif ediyor rehber arkadaşımız Berkay Bozkurt . Dahası Bilbao’da göreceğimiz yerleri..

Benim aklımda; ‘FETÖ sorgusu’yla sınırdışı edilen İspanyol öğrenci: Hayatımı geri istiyorum” feryadı var..

Ankara Üniversitesi’nde doktora öğrencisi İspanyol gazeteci Beatriz Yubero, darbe girişiminin ardından evinde gözaltına alınarak sınırdışı edildi. Sorgusunda Fethullah Gülen Cemaati’nden kimseyi tanıyıp tanımadığı sorulan Yubero, kendisinin sınır dışı edilmesine bir ihbarın neden olduğunu düşünüyor. (10 Ağustos 2016)

İspanya deyince akla gelenlerin, ‘yeri geldikçe bazılarını detaylandıracağım’: “İberya- İbiza-Bask ve Bask Yurdu ve Özgürlük ya da ETA (Baskça: Euskadi Ta Askatasuna)- Katalanya bölgeleri veKatalan Bağımsızlık Örgütü(KBÖ) ve Katalan yolu, Ulusal Katalan Örgütü tarafından organize edilen, Katalan halkının 400 km (248 mil) boyunca oluşturdukları insan zinciri-Boğa güreşi ve mimari sanatsal değerdeki arenelar- La Liga ve Futbol- Futbolu siyasi rant aracı olarak kullanan Franco faşizmi- Tarihsel ve doğasal varsıllıklar- Barcelano, Real Madrid, Atletico Madrid, Atletico Bilbao ve Sevilla futbol takımları-Arda Turan-Emre Çolak-Tapaz ve Paella (Yemeği)-Pablo Picasso- Salvador Dali(Bana göre tatlı deli)- julio İglesias-Antoni Gaudi- Flamenko Dansı- Fiesta- Kanarya Adaları-Krallık…”

Hemen bir antrparantez açayım (25 Kasım 2016). Tarihi görünce hemen açılan bir antrparantez olmadığını görüyorsunuz. Evet; 4 ay sonra açılan bu antrparantez ile kısmen de olsa İspanya insanlığına, halkla bütün yaklaşıma değinmek istiyorum.

“Dünyaca ünlü bira markasının sahibi İspanyol Antonio Fernandez Rodriguez ölmeden hemen önce servetini köyündeki 80 kişiye bıraktı. Rodriguez'in ölümüyle 80 köylü 210 milyon dolar servetin sahibi oldu.. Dünyaca ünlü "Corona" bira markasının üreticisi Grupo Modelo şirketinin kurucusu İspanyol işadamı Antonio Fernandez Rodriguez geçtiğimiz Ağustos ayında 98 yaşında hayatını kaybetti..

İngiliz The Telegraph gazetesinin haberine göre, İspanyol kökenli Meksikalı işadamı Antonio Fernandez Rodriguez kişisel servetini İspanya'da doğduğu Cerezales del Condado köyünde doğup, yaşayanlara bağışladı.. Cerezales del Condado köyünde doğup yaşayan 80 kişiyi tespit eden ünlü işadamı, 210 milyon dolarlık serveti söz konusu kişiler arasında bölüştürdü. Köyde yaşayan 80 sakinden her biri 2.6 milyon dolar servetin sahibi oldu..Köy sakini Maximino Sanchez, "Hiç bu kadar paraya sahip olmamıştık. Antonio olmasa hiçbir zaman da olmayacaktık" şeklinde konuştu..

İspanya'nın ​Cerezales del Condado köyünde 13 çocuklu bir ailenin 11'inci çocuğu olarak doğan Antonio Fernandez Rodriguez ailesinin okul masraflarını karşılayamaması nedeniyle 14 yaşındayken okulu bıraktı..Daha sonra Meksika'ya göç eden Rodriguez 32 yaşında Grupo Modelo şirketinin başkanı oldu. Rodriguez "Corona" marka birayı Meksika'nın en popüler birası haline getirerek büyük başarı sağladı.. İspanya Kralı Juan Carlos tarafından bedensel engelli çocuklar için yaptığı çalışmalardan dolayı onur nişanına layık görülen Rodriguez, 2009 yılında köyü adına bir vakıf kurmuştu.

Köyünde yaşayanların hayat kalitesini yükseltmek için çabalayan işadamı Rodriguez bu vakıfta çalışan 300 kişiye de servetinin bir kısmını bıraktı.” İyi de ölmeden önce neden bağışlamadı. Yine de iyidir, ölünce malını mülkünü götüreceğim umudundaki mallara kapak olması açısından..

14 Ağustos 2016 Günü Bilbao(Bilbo) Şehir Türü: Kısa bir tarihi: İspanya’nın kuzeydoğusunda yer alan Bask bölgesinin en büyük şehri.. 1300 yılında Biskay Lordu Diego Lopez de Haro kurmuş. Bask denizine dökülen Nervion/Ednannehri üzerinde kurulmuş şehir, iç liman görevi görerek, nehir üzerinden bölgesinin derinliklerine yapılan taşımacılığın merkezi olmuş. Berkay Bozkurt’un dediğine göre; Endüstri devrimi döneminde ise nehir kenarında kurulan iskele ve rıhtımların yakınlarında sanayileşme başlayınca, tozlu ve gri bir endüstri kentine dönüşmüş.

Ancak küreselleşme ile yavaş yavaş önemini kaybeden şehir, yıllar içinde unutularak, köhne, çürük bir ambiansa dönüşmüş. Kentin ekonomisinin gerilemesi nedeniyle haritadan silinmesinden korkan Bilbao yöneticileri, 1980’lerde, Nervion (Edna) nehrinin kıyısındaki bir binanın iddalı bir sanat müzesine dönüştürülmesine karar vermişler… İşte; 1997’de dizayn edilen ve inşa edilen ve aşağıda analatacağım, fakat Hıncal Uluç’un beğenmediği (neyi beğendi ki?) Guggenheim Müzesi bu korkular sonrası doğmuş. Dahası; kurbağa prense kondurulan Guggenheim öpücüğü ile mucizevî bir şekilde Bilbao uykusundan uyandırılmış.

Bask bölgesi, ille de Bilbao, dünya gastronomi kültürünün yeni yıldızı olduğu söyleniyor. Öyle ki, artık Gastronomi deyince akla Bilbao geliyormuş. Adeta; İspanya'nın lezzet durağı Bilbao...

Önce ötele gideceğimizi söylüyor Berkay. Giderken de uyarısını yapıyor; “Son yıllarda, göçmen yoğunluğu artınca yankesicilik de arttı aman dikkat!!.. Özellikle Barcelano’da.. Bunlar, yankesici, fakat, düz ve temiz giyimli, gözlüklü, hiç şüphelenilmeyecek kimlikler, yani mesleklerine saygılı ‘ yankesici değil, düzkesici’ insanlarJ..

Düzkesici görünümlü yankesiciler bize uğramadı. Doğrusu uğrayamadı, çünkü yankesicileri yan çizerek, Bilbao’yu 1997’de uykusundan uyandırdığı (turizm patlaması yaşattığı) söylenen; Guggenheim Müzesi’nin en yüksek noktasına çıktık ve resimler çektik.. Titanyum panelleriyle kaplanmış, kıvrımlar gün batımı ve gün doğumunda yansıttığı büyüleyici ışık huzmeleriyle, kesin raks eden bir figüre benzeyeceğini düşünebiliyorsunuz. Aslında, günün her farklı satını etkileyici farklı renklerle dans ettiği bir gerçek.. Titanyum yansımalarına katılan gökyüzü ve de nehir ışık yansımaları karşınıza adeta canlı bir obje sunuyor size..

Müzenin dışı kadar içi de etkileyici olduğunu düşünüyorum. Düşünüyorum, çünkü içine giremedik... Bilbao kenti bir nehir boyunca kurulmuş. Nehrin adı, “Nervion (Edna nehri diyenler de var. Dahası; İspanyolcada nehir El Rio ama Bilbao’daki nehrin adına herkes La Ria da diyebiliyormuş)”. Nehir yakın zamana dek, çevre duyarlılığından soyut kurulan sanayi kuruluşları nedeniyle kirli akmaya başlamış. Doğrusu çok pismiş.

Şu an, müzenin alanı da sanayi artıkları ve demir haddehaneleri nedeniyle kaos içindeymiş. İşte; modern sanat müzesi olan “Guggenheim Müzesi” salt burayı değil, Bilbao’nun doğasını ve doğanını da kurtarıp yaşanılır-gezilir bir Bilbao yaratılmasında, 1997 sonrası öncülük yapmış adeta.. Yani, müze İspanya’nın “Bask ülkesi” olarak adlandırılan bölgesine renk-güç ve güzellik katmış. Bu nedenle, "Guggenheim Müzesi” Bask bölgesinin başkenti Bilbao’nun adeta simgesi.

Guggenheim’i önemli ve özgün kılan başka hiçbir yapıya benzemeyen ilginç mimarisidir. Bu özelliği ile Bilbao şehrine varsıllık ve vizyon katmış. Ki yapımı başladığında inşanın durdurulmasını istemiş, halk, Bilbao’ya katkısı olmayacak diye… İnşası 1997 yılında tamamlanan müze çağdaş mimarinin en önemli eserlerinden biridir.

Nervion nehri kıyısında bulunuyor. Müzenin bahçesinde Jeff Koons’un tasarımı olan ve çelik bir iskelet üzerine canlı çiçeklerden inşa ettiği dev yavru köpek heykeli Puppy (Pupi) var. Onüne, bir top atsanız oynayacakmış gibi duruyor. Ona göre devasa topu bulamadığımız için vaz geçtik. Pupi’nin üzerindeki çiçekler mevsimine göre değiştiriliyormuş. Sulandığında, üzerindeki suyu silkelenerek atmaya çalışan köpekler gibi su sıçratıyo muş..





















Müzenin arka kapısından çıktığınızda karşınıza, Anish Kapoor’un “Tall Tree - The Eye” isimli, 15 mt yüksekliğindeki ayna yüzeyli küre topları dikiliyor. Bu küre toplar ve titanyum plakalarıyla kaplı “Guggenheim Müzesi” cephesi, sudaki yansımalar ve gece ışık yansıtmalarıyla ile birlikte harika bir görsel şölen sunuyor size.. 11.000 m2 alana yayılan müze ABD'li bir vakıf olan ve New York, Venedik gibi Dünya’nın çeşitli bölgelerinde bulunan, Solomon R. Guggenheim Vakfı'nın beş müzesinden biri. Nervion Nehri Bilbao şehrinin ortasından geçip Biskay Körfezi’ne dökülen bir nehirdir.

Avrupa'da 18. ve 19. yüzyıllardaki sanayi devrimi sonrası yeni buluşların üretime olan etkisi nedeniyle yoğun bir sanayileşme başlamış ve nehir ‘yukarıda belirtildiği gibi’ adeta sanayi atığını taşıyan bir kanala dönüştürülmüş. 1985’lerden sonra temizlenmiş. Bilbao dünyanın en başarılı ve en güzel kentsel dönüşüm örneği bir kent, harika bir kent..

Guggenheim müzesi ve nehrin üzerindeki, İspanyol mimar; Santiago Calatrava tarafından metal ve camdan yapılmış yaya köprüsü; “Zubizurri Köprüsü(Beyaz Köprü,1990-1997)” muhteşem. Köprü üzerinden harika kareler alabilirsiniz. Müzeye, Daniel Buren’in La Salve Köprüsü üzerine eklediği dikey kırmızı enstalâsyonu (yerleştirme. Heykelde karışık teknik) görerek yaklaştık.

Guggenheim müzesi, belirttiğim gibi, Bilbao Kentinin Modernleşmesinin Simgesi. Müzede, kalıcı ve geçici olarak 20. yüzyıl çağdaş sanat örnekleri sergilenmekte. Bask bölgesinin en gelişmiş ve zengin şehri olan Bibao, İspanya’nın en önemli sanayi şehirlerinden biridir, fakat Nervion nehrini değindiğim şekilde sanayi kirletmiş ve kenti sıkıcı hale getirmiş, ta ki 1990’lara dek.

Bu nedenle; Guggenheim müzesi; limanın ve fabrikaların yarattığı kent çarpıklığını gidermenin sembolü kabul edilir ki, kabul ediyorum.. Büyük ölçüde titanyum plakalardan inşa edilen yapı, endüstriyel havasıyla şehrin mevcut ruhunu, akıl almaz, modern mimarisi ile de değişimi çok güzel yansıtmaktadır.

Berkay Bozkurt kardeşimiz devam ediyor; Bu, ilginç yapı ‘Guggenheim Müzesi’ yaratıcısı; günümüzün en ünlü mimarlarından Frank Owen Gehry’dir (Gerçek adı Ephraim Goldberg-1929- Ephraim adı bir İsrail kabilesi. Acaba Frank Gehry Yahudi olabilir mi?). Toronto-Kanada doğumlu, 1947’den beri Los Angeles, Kaliforniya’da yaşayan mimar ve tasarımcı.Modern mimarlığın yok etmeye çalıştığı süslemenin farklı bir şekli olan

Dekonstrüktivizmin öncü uygulayıcılarından biri. Hayal ettiği binalar, mimarlığın yanında büyük mühendislik başarılarıdır da.. Frank Gehry, binanın devasa kütlesini yumuşatmak için esnek bir malzeme titanyumu seçmiş. Demir, beton ve cam ağırlıklı binayı eğrisel biçimlerin hakim olduğu parlak titanyum paneller ile kaplamış. Titanyumun yansıtıcı özelliği kullanılarak bina, içinde bulunduğu şehir ve hava koşulları ile etkileşime giren ve belirli bir mekân için yaratılan, mekânın niteliklerini kullanıp irdeleyen ve izleyici katılımının temel bir gereklilik olduğu sanat türüne, yani bir enstalâsyona dönüşmüş.

Modern zamanların bu efsanevi kentsel dönüşüm öyküsü, mimarlık ve ekonomi edebiyatına, “Bilbao Effect – Bilbao etkisi” terimini kazandırmış. Terim, bir kentin sosyo-ekonomik kaderinin bir bina ile değişmesini ifade eder.. Evet; Gri sanayi şehri Bilbao, çirkin bataklık kuşu iken, güzel bir kuğuya dönüşür. İşte Bilbaolular buna; ''Guggenheim Effect'' (Guggenheim Etkisi) adını verir. Norman Foster metro çıkışlarını, Jeff Koons müze önündeki enstalasyonları tasarlar.

Nedense; bizdek kentsel dönüşüm aklıma geldi, doğrusu cepsel dönüşüm projeleri.. Guggenheim ile yükselişe geçen Bilbao, klasik mimarideki binalar ile çağdaş mimariyi harmanlayarak, şık ve modern bir ruha kavuşup, dünya turizm pazarında önemli bir aktör haline gelmiş.

Devasa örümcek heykelin adı Maman ve mimarı Louise Bourgeois. Boyu 9.1 mt. Ben bu örümceği tanıyorum. Yıldız savaşları, pardon “Starship Troopers - Yıldız Gemisi Askerleri”

filmindeki acımasız böcekler gibi ürküntü verdi bana.. Guggheim, Guggheim.. Bilbao’da bundan başka bir şey yok mu? Var elbet. Eğer bir-iki gün kalacaksanız; nehir kenarında yaya veya bisiklet gezileri yapabilir kent içindeki müzeleri, sanat galerilerini, sokak sanatlarını görebilir, varsıl Bask mutfağındaki damak tadını yakalayabilirsiniz. Yetmedi; gastronominin(Hijyenik ve lezzetli yemek sanatı) merkezi Bilbao’yu tümüyle tadabilirsiniz. Çünkü Bilbao o denli büyük bir kent değil, birkaç günde tüm Bilbao’yu gezmeniz olası...

Elbette Bilbao turunuz sırasında birbirinden tarihi ve klasik yapılar göreceğiz, tabanvari gücümüzle. Gezerken, adeta Orta Çağ şovalyelerinin atlarının nal sesleri eşlik ediyor size..St. James Katedrali, San Anton Kilisesi ve Begona Bazilikası, Bilbao’nun önemli tarihi yapıları.


















                                                   

 Berkay Bozkurt ile











Şehrin en tarihi mahallelerinden olan Casco Viejo(Eski Şehir) bölgesini gezerken, şehrin merkezi Plaza Nueva’ya(Yeni Meydan) girince modern çağa girecek ve günümüz canlılığını yaşayacaksınız. Yine tarihi yapılar arasında en ünlülerden olan Alhondiga kompleksi ve Arriaga Tiyatosu da Bilbao’nun geleneksel yapıları arasında yer alıyor. Doña Casilda Iturrizar Parkı’nı da gezmenizi öneririm.

Bilbao’da, dahası, Bilbao’nun tarihi bölgesi olan ve15. Yüzyıldan kalan renkli 7. caddesiyle ünlü “Casco Viejo(Eski Şehir)”’da, Guggenheim Müzesi sonrası gezilecek yerleri şöyle sırlıyabiliriz:

Bibao/Santiago Katedrali(Jaundonejaku Jauna Kadedralı-Katedral DelSenor Santiago).. “Casco Viejo” yani eski şehrin en eski yapılarından biri olan Bilbao Katedrali(Santiago Katedrali), gotik mimarisi ile dikkat çekiyor. Eski tapınak bölgesindeki bu yapı 14. yüzyılda inşa edilmesine rağmen 1950 yılında katedral olarak kabul gören Bilbao Katedrali’nin, sonradan(19.yüz yıl) yapılan kulesi ise neo-gotik mimarinin izlerini taşıyor. 26 adet sunağı ile hac yeri olarak kabul gören şehrin en ünlü katedrali..

Begona Bazilikası: 16. yüzyılda Hazreti Meryem’in ortaya çıktığı, dahası; Meryemana’nın “Beni bırakın!” sesinin duyulduğü savlanan bazilika. Gotik ve barok mimarisinin egemen olduğu Bazilika eski bir tapınağın yerine yapılmış. 16. Yüzyılın Rönesans eserlerinden biri olan bu yapı, yine gotik mimarisiyle turistler için görülmeye değer bir yapıdır..;

Bugün 14 Ağustos 2016 Pazar tatili. Yarın da tatil, çünkü 15 Ağustos Meryemananın göğe çıktığı gün imiş. Begona Bazilikası, tarihi ve kültürel dokusunun yanı sıra, festivallerde ve dini bayramlarda Bilbao halkına ev sahipliği yapmasıyla da biliniyor.

Arriaga Tiyatrosu, Mimar Joaquin Rucoba tarafından dizayn edilen ve 1890 yılında inşası tamamlanan Arriaga Tiyatrosu, neo-barok tarzında mimariye sahip. 1983 yılının Ağustos ayında şiddetli bir sel sonucu uğradığı hasarın ardından, 1985 yılında tekrar inşa edilen Arriaga Tiyatrosu bugün tüm opera ve tiyatro severlere kapılarını açıyor.



San Anton Kilisesi: San Anton Köprüsü üzerindeki bu kilisenin tarihi ile şehrin tarihi çok fazla iç içe geçmiş . Önce, bu kilisenin yerinde, nehir üzerinden limana yün taşıyan kervanlar için bir kaya üzerine depo inşa edilmiş. Şehir kurulurken (1300), bu deponun etrafına; hem şehrin savunması için, hem de su taşkınlarına karşı korunmak için surlar yapılmış. 1453 yılında ilk Kilise inşa edilmiş. Çan kulesi 1775 yılında yapılmış. Bu kilise tarihte Vikingler’e ve korsanlara karşı şehrin savunulmasında önemli bir rol oynamış.

Museo de Bellas Artes: Guggenheim’in tam karşısında bulunan Güzel Sanatlar Müzesi, 1908 yılında kurulmuş ve geçen 100 yıl boyunca oldukça zengin bir sanat koleksiyonuna sahip olmuş. 13. yüzyıldan bugüne kadar, farklı dönemlerde yapılmış heykel, resim ve uygulamalı sanatlardan oluşan 8 binden fazla eser sergileniyor. Ayrıca İspanyol ve Flaman tarzında yapılmış tablolar ve heykeller de var. Goya, Ribera ve El Greco gibi klasik dönem ressamlarının yanında modern eserler de müzede yer alıyor.


“Casco Viejo(Eski Şehir)”’deki Diğer Duraklar: Plaza Nueva – Yeni Meydan: En büyük meydan. 18 YY’da başlanmış, ancak 19.YY(1849)’da bitirilmiş...Bölgedeki 10’larca avlulu meydanlardan bir tanesi. Neo-klasik tarzdaki sütunları ile özellikle geometri ve simetri düşkünlerinin beğeneceği bu meydanda şehrin en iyi, üzerinde deniz ürünleri olan ekmeğe verilen ad; “pintxos” barlarından bazıları bulunuyor. Güzel havalarda meydana attıkları masalarda oturup şehrin tadını çıkarabilirsiniz! Plaza Nueva’nın hemen yanından bulunan Museo Vasco’da Bask sanatı ve kültüründen örnekler sunan sergileri gezebilirsiniz. En üst katındaki oda büyüklüğündeki Vizcaya röliyefi çarpıcı! Basilica de Begoña Casco Vieja'nın üzerinde dikçe bir tepenin üzerinde bulunan gotik bir kilise. Aynı zamanda Vizcaya’nın koruyucu meleği Virgin of Begona’nın evi. Hatta onu burada farklı zamanlarda gördüklerini iddia eden Bilbaolular da varmış.

Bilbao mutfağı:

Çorbası ünlü. Çorbanın adı; “Gazpacho”: Soğuk bir çorba çeşidi. Taze sıkılmış domates suyunun içine biber, soğan salatalık ve maydanoz gibi sebzelerin ilave edilmesiyle elde edilir.

Çorba sonrası yemek: Yemeğimizin adı da; “Paella”: Pirinç ile yapılan bol deniz ürünlü geleneksel İspanyol yemeği. İsteğe göre tavuk eti, dana eti veya sebzelisini isteyebilirsi.

Tatlısız olur mu? Bunun için “Arroz Con Leche”’yi isteyeceksiniz: Bizdeki Sütlaca benzeyen bu tatlı, pirinç ve süt ile hazırlanır ve tarçın ile servis edilir.

Bilbao, dediğim gibi bir Bask ülkesi. Kendilerini asla İspanyol kabul etmez. Zengin bölge. Son eylemini 2009’da yapıyor. 2011’de halk desteğini çekiyor. O kadar zenginki, devasa BBVA (Banco Bilbao Vizcaya Argentaria) buranın bankası. Deniyor ki, Yapı Kredi Bankası’nin 3’te 2’lik hisselerini satın almış.

Sürücümüz; Fernando Alonzo, Batı Basklı(Astruas) Oviedo’lu. Dikkatlı bir sürücü . San Mames Stadyumu: 1913 yılında inşa edilmiş ve La Lig’nın ilk maçının oynandığı stad.

Spor tutkunlarının görmeden geçemeyeceği bir stadyum. Şehrin takımı olan Athletic Bilbao’nun bir özelliği, takımda sadece Bask kökenli futbolcuların oynaması, yabancı futbolculara kesinlikle izin verilmemesi. Özellikle maç günü stadın çevresi son derece keyifli olur.

Galatasaray; San Mames stadında oynayan ilk Türk takımı. Şampiyonlar Ligi 1. Tur B Grubu 1998/1999 sezonu 09.12.1998 01:00 son maçı:

Daha önce Türkiye’de Ali Sami Yen’de 30.09.1998 günü oynanan maçta Galatasaray Athletic Bilbao’yu 2-1 yenmişti; maçın bitimine salise kala Gheorghe Hagi’nin soldan inip sol ayağıyla sol çatala gönderdiği müthiş gol ile..

Bu grupta Juventus birinci, Galatasaray aynı puanla ikinci , Rosenborg üçüncü ve Bilbao ise sonuncu olmuştu. Yani kıl payı averajla gruptan çıkamamıştı Glatasaray.

Hakem: İsviçre Urs Meier
Athletic Bilbao: Imanol Etxeberria Egana - Francisco Ferreira Colmenero (Patxi Ferreira)-Gurendez Felipe Aldanondo- Aitor Larrazabal Bilbao- Carlos Garcia Garcia- Inigo Larrainzar Santamaria- Javier (Javi) Gonzalez Gomez Çıkan Oyuncu76'- Julen Guerrero Lopez- Txomin Nagore Arbizu Çıkan Oyuncu83'-Santiago Ezquerro -Jorge Perez Saenz Çıkan Oyuncu74'
Yedekler: Fernandez Cesar Giren Oyuncu83'-Joseba Etxeberria Lizard Giren Oyuncu76'- Mikel Lasa Goikoetzea Giren Oyuncu74'
Çalıştırıcı: Fransa Luis Fernandez
Goller: 43’teJulen Guerrero
Galatasaray: 1Claudio Andre Mergen Taffarel-Ümit Aydin Davala-2Fatih Akyel-4Gheorghe Popescu-Hakkı Tolunay Kafkas Çıkan Oyuncu65'-7Hasan Gökhan Şaş Çıkan Oyuncu88'-8Suat Kaya Çıkan Oyuncu65'-10Gheorghe Hagi-11Iulian Sebastian Filipescu-15Okan Buruk-6Arif Erdem
Yedekler: 3Vedat İnceefe Giren Oyuncu65'-18Emre Belözoğlu Giren Oyuncu88'-Burak Akdiş Giren Oyuncu65'
Çalıştırıcı: Fatih Terim Stat: San Mames

Athletic Bilbao, İspanya'nın La Liga ekiplerinden biridir. İspanya'nın Bask bölgesi takımıdır. 1912 yılında kurulan takım la liga'nın başladığı 1928 den bu yana Barcelona ve Real Madrid ile birlikte küme düşmeyen tek la liga takımıdır ve şampiyonluklar ayrıca kupalar kazanmıştır.

Athletic Bilbao, İspanya'nın Bask bölgesi takımı olarak dünya çapında kadrosuyla hiçbir yabancı futbolcu oynatmaması sebebiyle(Bask bölgesi hariç İspanyol da olsa futbolcu oynatmaz)ilgi çekmektedir. Bunun sebebi kendilerini İspanya'nın bask bölgesinin özgürlüğünü savunan ve kendilerini asla İspanyol olarak görmeyen Bask ülkesinin ulusal takımı olarak görmektedirler.

Athletic Bilbao nın başındaki Athletic takısı direniş sembolü olduğu için koyulmuştur. İspanya'da takımların başında Real olan takımlar kralın, kralcıların takımı olup, Athletic bilbao özellikle aynı bölgenin takımı olan Real Sociedad dan nefret eder. Çünkü ikiside Bask bölgesi takımıdır ve Real Sociedad yabancı futbolcu oynatmaktadır. Bu sebeple ikisi aralarında oynadıkları derbilerde athletic bilbao bunu bir futbol maçı değil, hainlere ders verme maçı olarak görür.

Pek çok başarı kazanan bu İspanyol takımı geçtiğimiz yıllarda UEFA'da finale kadar çıkmış ve adından söz ettirmiştir. Kısıtlı bir altyapı ve kadroyla bu kadar büyük başarılara kazanması dikkat çekici bir özelliktir..Athletic Bilbao bağlantıları nedeniyle zamanında ETA ile ilişkilendirilmiş ve terör takımı olarak adlandırılmış ve suçlanmıştır..Athletic Bilbao uzun yıllar formasına reklam almamış ve bu geleneğini 2008 yılında bozmuştur. Ancak bunu para için yapmamış ve kendi Bask bölgesinin bir petrol şirketinin reklamını almıştır.

Takımın ayrılıkçı düşünce yapısı ve şeklinden dolayı dünyanın en faşist takımı olarak adlandırılmakta olup İspanya'da bu sebepten fazla sevilmemektedir. Fakat taraftarı; ne kadar kötü sonuç alınırsa alınsın kesinlikle yuhalamaz. Futbolcularını kardeş ve ailenin bir parçası olarak görmektedir. Her maç yüksek doluluk oranıyla kapasitesini zorlamaktadır.

Atletic Bilbao takımının renklerini, İngiliz Sunderland klübünden almıştır. İngiltere'ye giden bir Basklı öğrencinin Sunderland formasını yollaması sebebiyle bu beyaz kırmızı renkleri aldığı söylenir..Athletic Bilbao yabancı oynatmama kuralını gelenek haline getirmiş tek istisnası 1996-97 sezonunda Fransız sol bek Bixente Lizarazu olmuştur. Ancak Lizarazu Fransa Bask bölgesinde doğduğu için bu kulüpte forma giymesine izin verilmiş, ancak ona rağmen taraftarın oldukça tepkisine neden olmuştur.

Bilbao Yakınlarında Gidilecek Yerler: Getxo: Metro ile 20 dakika. Bu sahil kasabası eski bir liman, UNESCO kültür mirası köprüsü burada..

Mundaka: 40 dakika uzaklıkta yer alan şirin balıkçı kasabası..

Guernika: Bilbao’nun 30 km doğusunda yer alan, Picasso’nun “Guernica” eserine ilham vermiş Guernika kasabası, Parlemento binası ve Bask halkı için kutsal sayılan Meşe Ağacı ile ünlü.

Burgos: Bilbao’ya yarım saat uzaklıkta kasaba. Bağları ve şarap evleri ile ünlü. yarımgünlük bir gezi için harika bir yer.

San Sebastian: Bilbao’ya 100km uzaklıktaki gurme cenneti. Rioja: Bilbao’ya 120km uzaklıktaki şarap cenneti Rioja Biarritz: Bilbao’ya 116km uzaklıktaki Avrupa’nın dalga sörf başkenti

ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
GEZ-GÖR-YAZ
GSM: 0506 609 00 32
E-POSTA: evesbere@mynet.com
evesbere@gmail.com
sevket-che@hotmail.com.tr

OLA İSPANYA-OLEY İSPANYA-2

TOLEDO VE MADRİD:Red Arch.

15 Ağustos 2016 saat; 07:35 Madrid’e Yolculukla birlikte yağmur da başladı. Yağmur ve doğa yeşili size; Doğu Karadeniz’e ışınlandığınız duygusu veriyor..Kent içi bir yana Otobanda bile klaksiyon sesi olmaz mı? Olmaz, çünkü burası Avrupa..Burada insana değil hayvana klaksiyon çalarlarmış..

Madrid Tarihine Gelelim.. FenikelilerLübnan’dan buraya gelmiş M.Ö. 1100..Cadiz Yahudilerin kurduğu kent..Yahudiler sonra içeri giriyor Toledo’yu kuruyor. Fenikeliler,Yahudilere; “Siz topraklarımıza saldırmayın biz sizi yanımızda götürelim..” diyerek Yahudilerin önünü açıyor..

Toleda'ya giderken Madrid'de yaptığımız kısa istasyonlar











Burges’e 73, Valladolid’e 193, Madrid’e 315 km var.. Pasaklı İsabel (I. Kastilyalı Isabella ve Kastilya, Aragon ve İspanya kralices) sonunda; 711’den-1492 yıllarında İspanya’ya egemen olup Müslümanları kovmayı başarıyor.. Pasaklı İsabel için bir yıkanmama efsanesinden söz edilir. Nedeni; sudan vebaya yakalanma kuşkusu. Bunu söyleyen tarihçiler çok.. Bir diğer söylence; tüm Müslümanları İspanya’dan sürmezden yıkanmayacağına dair yemin ettiği de söylenir.

Berberileri ve Yahudileri yurtlarından sürdüğü gibi, papayı bile kandırmış. Bir adı da Katolik Isabella olan kraliçenin; Usame Bin Ladin denen terörist başı, Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırıların ardından El Cezire televizyonunda şu açıklamayı yapmış: “Bütün dünya bilmeli ki, El Endülüs trajedisinin Filistin’de tekrarlanmasına izin vermeyeceğiz.” Ve 11 Mart 2004 tarihinde, Madrid’deki Atocha tren garında 191 kişinin ölümüne ve 1500 kişinin de yaralanmasına neden olan patlamalar da El Endülüs, Haçlı Seferleri, Kutsal Savaş ve yeniden kuruluş gibi dinden geçinenlerin unutamadığı yaşanmışlıklar..

Araplar İspanya’ya 800 yıl egemen, Osmanlı ise; Doğu Avrupa, Güneybatı Asya ve Kuzey Afrika’ya ancak 624 yıl egemen olmuş. Ne demek istedim ki? Demem o ki; fetih bence; fethedilen topraklara kendini kabul ettirip kalıcı olmaktır. Bunun için de; yeni toprakların kültürleri ile kendi kültürlerini harmanlayıp imparatorluğun evrensel kültürünü yaratması gerekir. Sen kendi kültürnün anıtlarını diker var olanlara saldırırsan gün gelir söküp atarlar. Grekler; 5 bin yıl egemen oldukları İstanbul’a sen 1453 senesinde sahip olmuşsun ve hala Ayasofya cami olmalıdır tartışması yapıyorsun. Dahası, haçlı mantığını tetikleyenler asla evrensel olamazlar..Bu dinden geçinen Hristiyanlar için de geçerli..

Madrid; 1.020 km2 metropolitan alana ve 4 milyon nüfusa sahip Madrid’in de bir doğumu ve doğduktan sonrası tarihi var. Bilindiği gibi İspanya'nın başkenti, fakat Avrupa’nın en yüksek başkenti ve de bir bölgenin adı. İşte bu Madrid bölgesinin yönetim merkezi de aynı zamanda. İber Yarımadası'nın orta kesiminde yer alır. Madrid; İstanbul, Londra, Berlin ve Paris'ten sonra Avrupa'nın en kalabalık beşinci kenti. Zengin tarihi mirasının yanı sıra canlı bir kültür ve sanat merkezi ..Sıcaklıl 38 derece, yani boğucu, yani boğuluyoruz.

Geliri; idari hizmetleri, bankacılık ve sigortacılığa ve turizme dayanır. Sanayi 2. dünya savaşından sonra gelişmiş. Sanayi ürünleri; demiryolu gereçleri ve traktör yapımı, dönüştürme metalurjisi, elektrikli gereçler yapımı, besin sanayii, tekstil, kimya, plastik maddeleri işleme, optik eşya, otomobil ve kamyon motoru yer alır. Başka ne yapsın ki; Ankara ve İstanbul’u düşünüyorum gözlerim açık.

Yine biliyoruz ki; her kentin bir “M.Ö” tarihi var. Kentler yaşlıdır, eskidir. Sadece kentler mi? En küçükten en büyük yerleşim birimıne dek tüm yerleşimler. Hangisine kazma vursanınız antik tarih çıkar karşınıza. Örneğin Ankara gibi. Ulus çevresinde neresine kazma vursanınız antik tarih fışkırıyor, fakat fışkı yiyenler bu antik Ulus üzerine yeni binalar inşa ettiler.

Binlerce yıllık tarihi olan Yususfeli’nin 3 kuruşluk enerji için yok edilerek bir başka yerde inşa edilişi aklıma geldi. Her ne ise; Madrid’te de yapılan kazılara göre bölgedeki ilk insan izlerine rastlanıyor. Burdan, Madrid’in tarihi Eski Taş Çağına (Paleolitif dönem) dek uzanıyormuş. Daha yakın dönemlerdeki yerleşimler ise şehrin kenarından geçen Manzanares ve Jarama nehirleri arasındaki bölgede MÖ 1000’li yıllarında İberler ve Keltik kabileler tarafından gerçekleştirilmiş…Madrid ismi bu erken dönem yerleşimler tarafından (su kaynaklarından dolayı) bu bölgeye verilen, M.S 932 kayıtlarında Arapça “Su kanalı” anlamındaki Macerit- Matrice isminden kaynaklanmaktaymış.















                                    Arena Plaza De Toros

Bir başka söylenceye göre; Müslümanlar yarımadayı ele geçirdikten sonra, 9. Yüzyıl’da, zamanın en önemli şehirlerinden biri olan Toledo’ya giderken bugün Madrid’in bulunduğu topraklardan geçiyorlardı. İlk defa Emevi Sultanı I. Emir Muhammed, bugün Madrid’in merkezindeki Kraliyet Sarayı (Palacio Real)’nın olduğu bölgeye küçük bir kale-saray inşaa etmiştir. Bu kale saray hem Toledo’yu dışarıdan gelen Hristiyan saldırılarına karşı koruyor, hem de Toledo yolu üzerinde bir mola yeri olarak kullanılıyordu. Müslümanlar bu kaleye ‘suyun ender olarak bulunduğu için’ “su yolu” anlamına gelen “Mayrit” adını vermişler. Kale ve etrafında gelişen küçük yerleşim 300 yıl boyunca, 1085’e dek Müslümanların elinde kalmıştır.

Madrid; Manzanares Irmağı'na bakan kayalık bir çıkıntı üzerinde kurulu Alhazar'ın çevresinde gelişmiş. 1083 yılında şehir Müslümanlar'dan Kastilya Krallığı'na geçmiş. Kastılya kralı 6. Alfonso kaleyi ve küçük Mayrit yerleşimini ele geçirdikten sonra özellikle Camiler olmak üzere Müslümanlara ait ne varsa yıktırmış.

Günümüzde Madrid’te ‘bundandır ki’ Müslüman dönemden kalma çok az kalıntı mevcut. Kastilya Krallığı başkenti Toledo’ya taşıyınca; bu bölge yüzyıllar boyunca, küçük ve önemsiz bir köy dışında, Kastilyalı soyluların av sahası olarak kullanılmış. Alhazar'ın 1466'daki depremde yıkılmasından sonra inşa edilen ortaçağ kraliyet sarayı, şehrin gelişmesine yeni bir hız kazandırmış. 1561'de Kral II. Felipe İspanya'nın merkezinde olduğu için şehri başkent yapmayı uygun buluyor. Böylece Madrid’in nüfusu 30.000’e ulaşıyor. Kısa zamanda Madrid’e yeni saraylar, kiliseler, manastırlar ve yollar inşa edildi. Yeni başkentin çekim gücü ile bir çok soylu, zengin ve devlet adamı Madrid’e yerleşti.

Ortaçağda Yeni Dünya’nın keşfi ile Güney Amerika’dan gelen altın ve zenginlikler sayesinde Madrid daha da büyüdü ve zenginleşti. 18. Yüzyılda Kral 2. Carlos zamanında Madrid baştan sona yenilendi Ve de; Geniş cadde ve meydanları açarak planlı gelişme ile Madrid’in çehresi Avrupai bir görünüm alıyor. Bu sebeple Kral 2. Carlos “Madrid’in En İyi Belediye Başkanı” olarak anılır. Alcala Kapısı, Castellana Caddesi, Prado (Villanueva) Sarayı ve Kraliyet zamanın onun döneminde yapılmış.

Fakat; 2 Mayıs 1808’de Fransa Kralı Napolyon Bonapart Madrid’i işgal ediyor. Madrid’li sivil yurtseverler kahramanca savaşsa da başarıya ulaşamadılar. Bu trajik ölümlerle sonuçlanan işgalin anısına Madrid merkezindeki meydanlardan birine “Plaza Dos de Mayo” yani 2 Mayıs” adı verilmiş ve bu sebeple 2 Mayıs günü Madrid’te yerel tatildir.

Napolyon Savaşları (1800-1815) sırasında Fransız işgali altına giren Madrid, Joseph Bonaparte'in tahta geçmesinden sonra başlayan millî ayaklanmada öncü bir rol oynadı. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında şehre modern bir görünüm kazandıran planlı bir yapılaşma yeniden yoğunlaştı. Bitmedi; İspanya İç Savaşı (1936-1939) sırasında ağır bombardımanlara maruz kalan Madrid büyük bir yıkıma uğradı. Ancak bundan sonra geniş çaplı bir onarım dönemi başladı. Tarihi bazı yapılar korundu.

Bunların en önemlisi de; “Madrycka katedra Almudena”’dır. Son derece modern bir görüntüye sahip olan almudena katedrali 100 yılda, dahası; 1883 yılında yapılmaya başlanılmış ve 1993 yılında tamamlanmış.

Katedral 1993 yılında papa tarafından vakfedilmiştir ve bu durum tarihte bir papa tarafından tek vakfedilme özelliğini kazandırmıştır katedrale.

Bir çok Avrupa ülkelerinde kilise ve katedrallerin içlerinin dışlarından çok daha etkileyici ve büyüleyici olduğunu biliyorsunuzdur. Aynı durum Almudena Katedrali için de geçerlidir. Katedralin içi gotik mimariyi tüm görkemi ile gözler önüne sermektedir. Katedral önünde duran iki adet kule dikkat çekici. İkinci girişte yer alan bronz heykel Hz. Meryem tasvir Etmektedir.

Evet, uzattık epey, fakat burayı anlatmak zorundayım; 19. Yüzyıl sonu ile 20. Yüzyıl başları tüm İspanya’da ekonomik krizin en ağır yaşandığı bir dönemdir. Bu süreç ülkenin siyasi çalkantıları tetikliyerek İspanya İç Savaşına sebep olmuştur. 1936 – 1939 yılları arasında, radikal sağ kanattan gelen faşist General Franco ile Cumhuriyetçi sol kanat arasında yaşanan dünyanın en büyük içsavaşlarından biri olan İspanyol İç Savaşı’nda kimi kaynaklara göre 600.000 kişi yaşamını yitirmiştir.

Sonuç; 1938’de Franco, Hitler ve Musolini yardımıyla 1939’da iktidar oldu ve böylelikle 40 yıllık diktatörlük dönemi başladı. Ülkeyi: "3F; Futbol, Fado, Fiesta" ile yönetmiştir. Evet; Franco Portekiz diktaörü Salazar’dan esinlenerek; Futbol ve Siyasetin Kesişen Yollar ıile yönetmiştir. Şöyle ki; Portekizli diktatör Salazar 41 yıl tek başına "Tres F" ile yönettiğini savlar. Yani "3 F ile" diye yanıt vermiş; Fado (müzik), Fatima (din- Prtekiz dışında Fiesta, yani eğlence yer almış) ve Football (futbol).

İtalya’da; Benito Amilcare Andrea Mussolini (1922-1945), Adolf Hitler(1934-1945), António de Oliveira Salazar(1932-1968) ve Francisco Franco y Bahamonde(1938-1975) gibi diktatörler neden dev stadyumlar inşaa ettirdiler?

Franco bunu şöyle yanıtlar; “90 Bin kişilik beşiklerde uyutmak için halkı..” Franco, neler yapmadı ki; kadınlara bikiniyi yasak etti. Dahası; Franco tüm devlet kurumlarını Madrid’te toplamış ve Madrid’e diğer şehirlere göre bazı ayrıcalıklar tanımıştı. Dilleri yasak etti ve de bölgelerin özerkliğini yok etti. İspanya İç Savaşı'nın anlatıldığı Amerikalı yazar Ernest Hemingway imzalı Nobel ödüllü Çanlar Kimin için Çalıyor romanı da İspanya'nın kötü şöhretine dair önemli eserlerden biridir..

1978 yılında Franco’nun ölümü ile İspanya’da diktatörlük sona ermiş, sürgündeki Kral; Juan Carlos Alfonso Víctor María de Borbón y Borbón-Dos Sicilias(I. Juan Carlos 1975-2014) ülkeye geri dönmüş, özerliği tekrar yaşama geçirerek yeni demokratik anayasa ile birlikte bugünün parlamenter demokratik İspanya’sı kurulmuştur. Bugün İspanya nufusu yaklaşık 50 milyon. Carlos bazı fonları kendine kanalize ediyor, dahası; 2010 yılında başlatılan ve küçük kızı Prenses Cristina'nın da adının karıştığı yolsuzluk soruşturması ve bazı skandallar nedeniyle gözden düşen Juan Carlos'un, 2 Haziran 2014'te tahttan feragat ettiği açıklandı ve oğlu Prens VI. Felipe tahta geçti.

Madrid, İspanya’nın en büyük kenti ve keyfi.. Madrid’de 2 gün kalacağız..Madrid’e 152 km kaldı. Müslümanların İspanya egemenliği 1492’de sona eriyor..

Kristof Kolomb’da ayni yıl farkında olmıyarak Amerika’yi keşfediyor: Kristof Kolomb1492'deki ilk seferinde Hindistan'ı hedeflemesine karşın bugün Bahamalar (İspanyolca’da bajamar “Sığ Deniz”)'da bulunan San Salvador ismini verdiği Yeni Dünya'daki adaya ulaştı. Üç sefer boyunca İspanyol İmparatorluğu'na ait olduğunu iddia ettiği Büyük ve Küçük Antiller'in yanı sıra Venezuela ve Orta Amerika kıyılarını ziyaret etti.

İspan dünyanın kimliğini değiştiren keşifleriyle de ünlüdür: İberya'da 3 ülke var; İspanya, Portekiz ve İngiltere..Yani; İber Yarımadası ya da İberya, Avrupa kıtasının Akdeniz'e uzanan üç yarımadasından biridir. İber Yarımadasında İspanya ve Portekiz devletleri yer almaktadır. Yarımadanın en güneyinde yer alan Cebelitarık, Birleşik Krallık'ın idaresindedir.

Rüzgar gülleri(RES) alabildiğine yoğunlaştı..Bizler, biter tükenir derelere Hidro Elektrik Santralı(HES) inşa edelim, doğayı ve doğanı yok edelim, adamlar bitmez tükenmez rüzgardan enerji elde etmek için Rüzgar Enerji Santralı(RES) inşa etsinler doğayı ve doğanı yok etmek için.

İspanya'nın on yedi özerk bölgesinden, ülkenin kuzey sahilinde Kantabria Denizi olarak da anılan Atlas Okyanusu'nun Fransa ile İspanya arasındaki bölümüne kıyısı bulunan, Kantabria otonom bölgesine bağlı belediye; Tudanca’da mola. Nüfusu 2002 yılı nüfus sayımlarına göre 245 kişi imiş.

Saat; 13:35 Madrid 83 km kaldı. Polis kontrolu. Emniyet kemeri takmayanlara takmışlar, kontrol ediyorlar. 43.km’de Madrid silüeti belirdi. Önce korunmuş olan tarihi yapılar sizi karşılıyor..İstanbul silüeti aklıma geldi de..

Saat; 14:00. Madrit’teyiz. Hotelos Santos Praga’ya eşyalarımızı taşıyoruz. Ömer Nalbant. Kıbrıs-Girneli ; devamlı gülen sevecen bir insan. Havadan, sudan, dağdan, bağdan söyleşiyoruz Ağustos ayında Madrid’in sessiz olduğundan, Çinlilerin burada yatırımlarda bulunduğundan vs,vs…. İyi bir İngilizcesi var. Kıbrıs Türklerinin hangisi İngilizce konuşmuyor ki.

Çinliler Madrid’de futbola yatırım yapması dikkati çekiyor: Çinli Dalian Wanda Holding’in Atletico Madrid kulübüne yaptığı 45 milyon Euro’luk yatırım, bu kulübün Çin’deki üç futbol okulunu desteklemesi, Çinli genç oyuncuları Madrid’deki gençlik merkezinde düzenli olarak eğitmesi ve Çin’de her yıl dostluk maçları yapması şartını içeriyor..Ayrıca; 1870’lere dayanan Uluslar arası danışmanlık şirketi KPMG (Klynveld Peat Marwick Goerdeler) Ekibi; Çinli yatırımcıların doğrudan hisse satın alımlarının yanı sıra sponsorluk yoluyla da Avrupa futboluna önemli yatırımlar yaptığını belirtti. Ekip, İspanya La Liga’da 2011-2012 yılında sıfır olan Çinli şirketlerin forma reklamı sayısının bu sezon beşe çıkmasının bunun en önemli örneklerinden olduğuna dikkat çekti.

Salt Çinliler değil, Türkler de Madrid’de yatırım yapıyor. Örneğin Ferit Şaheng: Ferit Şahenk İspanya yeme-içme sektörüne de göz dikti!

Mart 2012'de, yeme-içme sektöründe hizmet vermeye başlayan d.ream (Doğuş Restaurant Entertainment and Management) 'i kuran Ferit Şahenk, özellikle İspanya'da yaptığı satın alma işlemleri ile dikkat çekiyor. Son olarak Madrid'in en ünlü restoranları Ten Con Ten, El Paraguas, Ultramarinos Quintin ve Amazonico'nun yüzde 40 hissesini satın aldı. Ferit Şahenk'in yüzde 40'ını satın aldığı dört restoranın arasında bulunan Ten Con Ten, Türkler tarafından da çok iyi tanınıyor!

Berkay Bozkurt buraya götürmeyi düşünüyor. Çünkü şimdilerde Barselona'da harikalar yaratan ünlü futbolcumuz Arda Turan, Atletico Madrid'de top koştururken Ten Con Ten'i çok popüler hale getirmiş. Emre Çolak da İspanya’da. Büyük olasılıkla ikisi ile görüşeceğiz..Türkiye'den gelen tüm dostlarını bu restoranda ağırlayan milli futbolcumuzun müdavimi olduğu restorana, Paris Hilton ve Christiano Ronaldo da gitmeye başlamıştı. Hatta mekanın patronları Sandro Silva ve Marta Seco, bir röportajlarında "Arda Turan sayesinde şu anda ülkenin en popüler 10 mekanı arasına girdik. O bizim uğurumuz oldu" demiş. Vay ki ne vay beee!!

15 Ağustos 2016 saat; 14:15’te MADRİD’deyiz ve beklemeksizin TOLEDO’ya devam edeceğiz. Madrid’i yarın gezeceğiz. Hem de 2 gün..

Toledo’ ya yolculuk 45 dakika sürecekmiş. Illescos’a 7, Toledo’ya 43 km var. Kastilya-La Mancha bölgesinde adeta Karadeniz yeşili eşliğinde yol alıyoruz.. Hıristiyanlığın, Müslümanlığın ve Yahudiliğin birlikte yaşadığı üç dinin yeri olarak bilinen Toledo’dayız. Kastilya-La Mancha Bölgesi'ndeki Cervantes'in; Don Kişot romanının kahramanı Don Kişot’un şehri Toledo'da.

TOLEDO:

Toledo: İspanya'nın ortasında Kastilya-La Mancha bölgesinin (Comunidad autónoma- Özerk Topluluk) merkezi şehir. Yahudiler; Toletum, Araplar Tuleytula ve İspanyollar Toledo demiş. Ulusal anıt ilan edilmiş olan Toledo Madrid'in 80 km güneyinde, üç tarafı, 14 km uzunluğuyla Tajo(Taho-Tagus) Nehriyle çevrili engebeli bir burnun üzerinde yer alır. Madrid’in başkent yapıldığı 1562’ya dek Tolede İspanya’nın Başkenti kalmış.

Tajo nehri Lizbon’dan Atlas Okyanusu’na dökülüyor. 2008 nüfusu 80.810. Toledo kenti; Anadolu’nun güney kıyı ve Antik Yunan Uygarlıklarında; sonra Kenan bölgesinde ve Antik Roma'da egemen olmuş Fenike kökenli olması nedeniyle Anadolu bağlantısından söz edilebilir. Kuzeybatı Afrika ve İberya bölgesine egemen Mağribiler döneminde (712-1085) kentte önemli bir Mustarip (Arapça konuşan Hristiyanlar) topluluğu varmış.

Süreç içinde İslam'a karşı direniş ve ulusal bağımsızlık merkezi durumuna gelir. Fakat çok baskı görürler Toledo’da. Emeviler'in egemen olduğu dönemde kültür, ekonomi ve belediyecilik alanında Toledo gelişir. Bugün önemli bir turizm alanına sahiptir. Dış ülkelerden buraya yoğun bir turizm akımı vardır. Toledo'nun tarihi bölümünün de dahil olduğu 40 İspanya eseri, 1986’da Toledo Katedrali de dahil olmak üzere şehrin tarihî alanı UNESCO Dünya Miras listesi'ne girmiş.

Önce kent içinden Toledonun en yüksek noktasına asansörlerle çıktık. Ne mi yaptık? Toledo’yu ayağımızın altına aldık ve bir güzel resimlerini çektik. O ne müthiş görsellik; Toledo’nun taşı toprağı suyu tarihiyle adeta evrensel miras. Bir de Toledo’yu ve 3 yandan çevrili nehrini başka bir yükseltiden görselliyeceğiz. Birazdan..

Tependen baktım Toledo; çok gizemli gördüm seni





Toledo.. Mardin'e benziyor, fakat burada taşlar daha düzgün

Toledo Katedrali (İspanyolca: Catedral de Santa María de Toledo), Toledo Başpiskoposluğunun oturduğu katedral. Patron azizesi Meryemdir. Uzunluğu 120 metre ve genişliği 59 metredir. Fransa Gotik mimarisinden etkilenen İspanya Gotik mimari tarzıyla inşa edilmiş. Toledo Katedralı; 1226'da başlanıyor ve 1493'te Katolik Krallar döneminde tamamlanıyor.. Burada, resamlar; Tiziano’nun öğrencisi El Greco (Yunan-Giritli Domenikos Teotokopulos)'nun El Expolio, Coce Apostoles, Francisco Goya'nın El Prendimiento de Jesus, Tiziano Vecellio (Titan) ve Pieter Paul Rubens'ın eserleri sergilenmekte.

Özellikle, 1541 yılında Girit Adası’nda doğan ve 1614’te Toledo’da ölen, İspanyol resminin kurucusu olarak kabul edilen ressam, heykeltraş ve mimar Theotokopoulos El Greco (Domenikos Teotokopulos) 1570’lerde yaptığı eserlerin tümü dini kutsal resimler. Bunlardan en önemli olan ve İsanın Soyulması tablosu, yani; El Expolio tablosu Toledo Katedralinde. Dünyadaki en pahalı tablolardan olduğunu öğreniyoruz. Her yıl El Greco günü düzenleniyormuş.

Evet; Katedralin içinde bir çok sanat öğesi vardır; katedralin büyük ve karanlık olması sebebi ile tavanının bir köşesinde sonradan büyük bir delik açılmıştır ve etrafı mermer ve alabasterdan(ak mermer, su mermeri) barok süslemelerle çevrelenmiştir.

“Transparante (Saydam, apaaçık)” denilen süslemelerin arasında göğe yükselen Hz Meryem ve melekler, İsa’nın Son Yemeği gibi dini sahneler betimlenmiştir.. Ana atlar (Sunak, kurban kesilen taş) yapıldığı dönemin Hristiyan toplumunun sosyal katmanlarını yansıtır.

Ana altara bakan küçük oturma kısmında Toledo’nun önde gelenleri oturuyor iken halktan insanlar arka tarafta kalan ve altarı ve ayini görmeyen sıralarda otururmuş. Bu bize ortaçağda katedralin halktan ne kadar kopuk olduğunu gösteriyor..Katedral içindeki pek çok şapelden en önemli olanı Capilla Mozarabe’dir. Yani, Arapça konuşan Hristiyan’a Mozarabe deniyormuş. Capilla Mozarabe kubbesi El Greco’nun oğlu tarafından tasarlanmış. Bu şapelde hala Mozarabe dilinde (Arapça) ayin yapılmaya devam edilir.. 

İspanya’nın önde gelen din adamları, kral ve kraliçeleri ile dine katkıda bulunan kişilerin mezarları kilise içinde ve tabanında görüyorsunuz. Her bir mezarın üzerinde tavana asılı şapkalar sallanır. İlginç bir söylencesi vardır: İp kopup şapka düştüğünde bu şahıs cennete vasıl olacakmış.. Hazine odasındaki pek çok değerli kutsal emanet arasında en dikkat çekeni 228 Kg ağırlıktaki kutsal kasedir. Gümüş ve altından yapılan kâse (yüksel ve altın kaplı obje. Yani; bildiğiniz kâse biçiminde değildir) her yıl Corpus Cristi bayramında kortejler eşliğinde Toledo sokaklarında gezdirilir. Söylencelere göre bu devasa kutsal kase için kullanılan altınlar Güney Amerika’dan eritirilerek getirilmiş.

Toledo Katedrali, katolik kilise hiyerarşisinde Vatikan'dan sonra 2. sırada yer alıyor ve İspanya Başpiskoposu'nun da mekanı.. Katedralin bulunduğu yerde, Müslümanların en önemli camilerinden biri olan Merkez Cami varmış. Merkez Cami önce kiliseye çevrilmiş ve 1236 yılına kadar kullanılmış. Sonrasında başlayan inşaat 2 yüzyıl sürdüğü için pekçok mimari tarz (Ortaçağa özgü, kaba, vahşi tarz olan Gotik, Arapların mimarlık ve süsleme işlerindeki üslûp Mudejar ve gümüş tabaklara benzer süsleri olan Plateresk) birarada görülmekte.

Katedralin Kutsal Emanetler bölümünde başta El Greco olmak üzere, Tiziano, Goya, Rafael gibi sanatçıların eserleri vardır. El Greco'nun ''İsa'nın Soyulması'' tablosu ise katedral için yapılmış.

Çeliğin ateşe verildiği ocak ve dövüldüğü örs

Katedralin koro bölümündeki ahşap koltuklarda, Granada'nın düşüşü anlatılmıştır. Üst sıra koltuklarda ise Tevrat'tan figürler vardır.

Babü'l-Merdum(İsp; Mezquita Del Cristo de la Luz. Türkçesi; Halk ya da Sur Kapısı) ve Las Toernerias camileri, sinagoglarda, kiliselerde Mudéjar üslubu (karma İspanyol-İslam mimari tarzı) kullanılmış. Babü'l-Merdum camisi 999 yılından beri hiç değişmemiştir. 25 Mayıs 1085 yılında Müslümanlar tarafından fethedilince burası Camiye çevrildi ve burada ilk defa toplu namaz kılınmış. Bunun yanında; Arap ve İpsanyol harmanlamasından doğan muhteşem bir neomudejar (Endülüs mirası İslami mimari tarzı diyenler de var) örneği olan Toledo Garı görülmeye değer. Toledo surlarla çevrili. İlkini Vizigotlar, ikincisini Müslümanlar inşa etmiş.

Toledo binlerce yılın içinden süzülüp gelen uygarlıkların, tarihi kent dokusunu bozmadan günümüze kadar getirebilmiş. Üç semavi dinin mensuplarını farklı inanç, yaşam biçimi ve kültürlerine rağmen bir arada, kardeşçe yaşatabilmiş bir kent. Dahası; kültür çeşitliliğindeki birikimini bir senteze dönüştürüp Rönesans’ın, Aydınlanma Çağı’nın önünü açmış bir kent. Katolikler Kilise, Müslümanlar Camii ve Yahudiler Sinagoglar inşa ettiği bir kent. Fakat sonunda Cami(1085) ve Sinagoglar yıkılıp Kilise inşa edildiği gün gibi ortada.

Toledo ilginç bir kent. Ortaçağ’da, para ödendikten sonca 5 köprü ve 9 kapıdan geçerek kente giriliyormuş. Dünyada belki de para ödenerek girilen kent. Bu köprülerden biri Müslümanların inşa ettiği, Puente(İspanyolca köprü) de Alcantara(Arapça’da köprü)-Alcantara köprüsü. Ozaman, Puenta de Alcantara oldu size; köprü köprüsü). Diğer bir köprü ise San Martin Köprüsü. Ortaçağ'da hava kararınca kapatılan kapılar, gün doğmadan ‘özel izin dışında’ açılmazmış. Biz kente girmedik, doğrudan; Cigarrales diye adlandırılan, eski şehir Alto de Valle veya Mirador del Valle tepesine tırmanmaya başladık; yeşillikler içinde. Buradan kentin panoramik olarak Toledo’yu görüntüledik. Toleda uzaktan Mardin kentini andırıyor, dar sokakları ve taş yapılarıyla. Biraz da; Ezan(Müslüman), Çan(Hrıstiyan) ve Hazzan(Musevi) seslerinin birleştiği medeniyetler kenti antakya’yı da çağrıştırdı bende tinsel olarak...

Burada yalnız değilim gibi; sağımda, solumda, arkamda sanki, Müslüman, Yahudi ve Hristiyan uygarlığının, doğrusu; Üç semavi dinin insanları veya Toledo’yu fetetmeye gelen bu uygarlıkların askerleri var ve beni izliyorlar gibiyim. Sonradan, yanıma atıyla Don Kişot geliyor. Hani şu; yel değirmenleriyle savaşan Cervantes'in kahramanı Don Kişot. Toledo Don Kişot'un da memleketi. Kahramanın maceraları bu şehrin sokaklarda geçmiş. Gerçekten, geçmiş uygarlıkları ve yaşanmışlıkları yansıtan bir sinema perdesi gibi duruyor Toledo.

Toledo dört yüzyıl boyunca, İber Yarımadası'nın kültür ve din merkezi işlevini sürdürdü. Ancak, 16. yüzyılda Comunero Ayaklanmaları ve bu ayaklanmaları bastırmak için yapılanlar kenti güçten düşürdü. Kral II. Felipe'nin Madrid'i başkent yapmasından (1562) sonra Toledo'nun önemi azaldı.

Toledo çeliği, özellikle de kılıçları, MÖ 1. yüzyıldan beri ünlüdür. Kentte büyük bir silah fabrikasıyla Mudéjar üslubunda metal eşya üreten atölyeler vardır. Kılıç ve çelik işçiliğinde de gelişmiş olan Toledo’da; çok sayıda kılıç ve bıçak satan dükkanlar bulunuyor. Şövalyeler döneminin en önemli ekipmanları olan çelik zırh, kalkan ve kılıçların imal edildiği ve bu alanda haklı bir unvana sahip dünyaca meşhur Toledo Çeliği'nin geleneksel yöntemlerle üretildiği bir fabrikayı ziyaret ettik.

Toledo çeliği, özellikle de kılıçları, M.Ö. 1. yüzyıldan beri ünlüdür. Kentte büyük bir silah fabrikasıyla Mudéjar üslubunda metal eşya üreten atölyeler var. Damaskino yani Şam İşi dedikleri, kılıç yapımı ve metal işleme sanatı ürünlerini, tüm hediyelik eşya satan mağazalarda görebilirsiniz.. Bunlardan birindeyiz. Kılıçlar, bıçaklar, savaş baltaları, zırhlı at ve şovalyeler satış mağazasının önemli objeleri. At ve şovalye dışındaki objeleri eline alan resim çektiriyor. 

Anı takı ve benzer objeler de dikkatizi çekiyor. Dahası: Harlanmış ateşte çelik ustalarının güçlü çekiç darbeleriyle büyük bir ustalıkla eserlerine şekil verişlerini anlatan maketler yakından izledik ve çeliğin Endülüs döneminde el işçiliği ile buluşarak Şam İşi olarak ünlenmiş çelik tabaklar üzerine 24 ayar altın telinden telkari ustalarının incelikle çıkardığı işçilikler anlatıldı.

Zocodover Meydanı ve Cervantes:

15 Ağustos 2016 saat; 15:20 Plaza de Zocodover meydanı’ndayız ve Cervantes ile resim çekiniyoruz. 820 yıl İspanya’ya egemen olan Arapların hayvan pazarı anlamındaki(Suk el Dover -Davar Pazarı) ve sonradan boğa güreşlerinin yapıldığı yer olarak kullanılan Zocodover Meydanı'nı muhteşem. Evet, Mağribiler döneminde burada büyükbaş hayvan pazarı kurulmaktaymış. Bugün meydanın etrafında pekçok kafe, restoran ve mağaza bulunmakta.

Burada, Toledo’ya özgü dense de kökeninin Arap ya da Fars kültürüne ait olduğu ve Batı'ya Türkler tarafından götürüldüğü sanılan, yumurta akı, şeker ve badem özü ile yapılan marzipanı yedikten sonra, yine bu meydandan, Zocotrain’e binip 45 dakikalık bir şehir turu yapabilirmişiz. Yapmadık. Fakat; Zocodover’de İspanya'nın "edebiyat prensi" Cervantes bizi elindeki Don Kişot kitabıyla karşıladı.

O,Toleda’ya gelen konukları karşılarken bizi; kitaba adını veren Don Kişot’a emanet etti. Yani Toledo’nun ortaçağ otantizmini yaşatan dar sıkaklarını ve Zocodover Meydanı ile çevresini, Marifetli Mançalı şövalye Don Kişot de La Mança, sevgilisi Dulcinea del Toboso, uşağı Sancho Panza ve atı Rosinante ile gezdik. Dahası ; “Toledo, İspanya’nın tüm kentlerini aydınlatan ışığdır” diyen ve de bugüne kadar yazılmış en iyi kurgusal yapıtı; modern Avrupa’nın; Mizah, psikoloji, satirik(hiciv-yergi) ilk romanı “Don Kişot” yazarı Cervantes’in roman kahramanı Don Kişot; Dulcinea del Toboso’u yanımızda bırakıp ‘Ben yel değirmenleriyle savaşmaya gidiyorum.” diyerek, yaşlı ve yorgun atı Rosinante’yi mahmuzlıyarak uşağı Sancho Panza ile uzaklaşır.

Yaşamı yoksullukla son bulan; 69 yıllık yaşamında askerlik, vergi tahsildarlığı ve muhasebecilik de yapan İspanyol romancı, şair ve oyun yazar, Miguel de Cervantes Saavedra (1547-1616 Madrid -Alcala de Henares). Don Kişot(Don Quijote) romanını ilginç öyküsü var. Yaşadıkları kahramanlıklarını değil de kendisiyle alay eden bir kahramanlığı dile getirmektedir. Bu kurgusal romanın nedeninde Osmanlı yatmaktadır.

Şöyle ki: 15 Eylül 1569'da Madrid'de bir yaralama iddiasıyla sağ eli kesilir ve 10 yıl sürgünde kalır. Bir başka söylenceye göre; II.Selim 1570’de Kıbrıs’ı alınca, Osmanlılara karşı birlik çağrısında bulununuluyor. Cervantes Roma'daki İspanyol birliğine katılıyor. 7 Ekim 1571'de Osmanlı donanmasıyla Lepanto (İnebahtı) Körfezinde yapılan İnebahtı Deniz Savaşı'na katılan Cervantes, iki kez göğsünden yaralanmanın yanında, top güllesiyle sol elini kaybediyor.

Osmanlılar tarafından Cezayir’de tutsak tutuluyor (1575-1580). 4 kez kaçma teşebbüsünde bulunmış. Bu ara; dolandırıcılıkla itham edilip hapse atılmış. İşte burada yazmaya yoğunluk veriyor. Ve de; Yel değirmenlerine karşı savaşıyla ünlenen dünyaca ünlü bir karakter işleyen ünlü eseri Don Quijote (Don Kişot)'u kaleme alıyor. Dediğim gibi; bu yapıtında, kahramanları kendi yaşanmışlıklarla özdeşleştirip kendisiyle alay ediyor.

1991 yılında, merkezi Madrid’in 30 km kuzeydoğusunda 200 bin aşkın nufüsü olan Alcalá de Henares(Madrid özerk bölgesinde) kentinde, Cervantes Enstitüsü kuruluyor. Kent aynı zamanda Cervantes’in doğum yeridir. Enstitüden amaç; İspanya’nın ve İspanyolca konuşan diğer ülkelerin dillerini ve kültürlerini öğretmek ve tanıtmak.

Don Kişot’un yazarı olan ve modern romancılığın kurucusu olarak kabul edilen Cervantes, 1616 yılında şeker hastalığından öldü. Fakat mezarı 400 yıl sonra, yani 2015 yılında Cervantes ve eşi Catalina de Salazar'a ait olduğu iddia edilen mezar Madrid'deki Trinitarian Manastırı'nda bulunuyor. Kemiklerin, Cervantes ile karısına ve yazarla birlikte gömüldüğü kayda düşmüş diğer kişilere ait olduğuna inanılıyor. Trinitarian Manastırı, Cervantees’i fidye ile tutsaklıktan kurtaran manastır. Cervantes'in korsanların eline geçip beş yıl süreyle Cezayir'de tutsak kalması ardından ödenen fidye.

Zocodover Meydanı'na geldiğinizde, Toledo'nun en yüksek yerinde, Alcazar(Arapça kale; Al kasır) hemen karşınızdadır. Günümüzde 4000 kelime İspanyolca'ya Arapça'dan girmiş. Buradaki ilk yapı, 3. yüzyılda yapılmış olan Vizigot Sarayıdır. Sonra Mağribiler döneminde 11. yüzyılda bir müslüman yapısı yapılmış. Bugün görülen yapı ise, 5. Carlos döneminde kraliyet sarayı olarak inşa edilmiş. Alcazar, 1936-1939 İspanyol iç savaşı sırasında, 2 ay süren Toledo direnişinde önemli bir yer tutar..Günümüzde ise silah müzesi ve kütüphane olarak kullanılmakta.

13. yüzyılda kurulmuş olan Tercümanlık Okulu'nda eski Yunan klasikleri,tıp, felsefe, matematik ve astronomi kitapları Kastilya ve Latin dillerine çevrilmiş. Buraya gelen Avrupa'lı bilim adamları bunlar üzerinde çalışarak, Rönesans'ın alt yapısını oluşturmuşlar.

Yahudi Müzesi olan Sinegoga Del Transito, Santa Maria la Blanca Sinegogu, Museo de Santa Cruz (El Greco'nun eserleri sergilenmekte), Mezquita Del Cristo de la Luz (Bab-al Mardum Camii Türkçesi; Halk ya da Sur Kapısı) da

Gezilecek yeri çoktur elbet, ama biz sadece gezdiğimiz yerlere dokunduk.

MADRİD:

Madrid tarihini ders anlatırcasına Toledo’nun üstünde(yukarıda) anlatmıştık. Şimdi gezmelerde sıra: 16 Ağustos 2016 saat; 09:00 Madrid gezisi başladı. Ünlü hızlı tren istasyonu Atocha’dayız. Atocha İspanya’nın tek botanik bahçeli tren istasyonu Madrid’de. Retiro parkı’na muhteşem demek eksik demek olur. Kentin ortasında saklı bir cennet. La Rosaleda Gül Bahçesi, Palacio de Cristal, Estanque del Retiro adlı, sandalla gezebileceğiniz ve de kuş sesleri ve kanat seslerini dinleyebileceğiniz çok büyük bir yapay göl.

Gölün kenarında Alfonso XII'nin muhteşem anıtı ile 125 hektarlık muazzam bir park. Öylesine görsel muhteşemliklerle karşılaşıyorsunuz ki fotoğraf çekmek istediğiniz an, parkın başka muhteşemliklerini kaçırıyorsunuz. Aslında Barete takılı madenci feneri gibi anlınıza bir fotoğraf makinesi takıp sesinizle vereceğiniz “En Güzellerini Çek!” komutla otomatik çekim yaptıracaksınız(Var mı böyleüstün teknolojili bulgu?) ve sizde cennetin izdüşümünü izleyeceksiniz..

Puerta Del Sol

Madrid gezilecek yerlerin başında boğa güreşi arenaları geliyor. Ve biz de onlardan birine geliyoruz. Saat; 09:15

Madrid Las Ventas Arenası (Plaza de Toros de Las Ventas): Avrupa’nın en büyük boğa güreşi arenası. Boğa güreşleri yasaklandığından, günümüzde boğa güreşi izlenememekte, fakat yine de ziyaretçisi olan bir fenomen. Madrid’in doğusundaki Salamanca bölgesinde yer alır.

1931(1922 diyenler de var) yılında inşaa edilen ve İspanya’nın en büyük boğa güreşi arenası olan Las Ventas’ın mimarı Jose Espeliu’dur. Las Ventas Arenası 25.000 kişi kapasiteli. Dünyanın 3. büyük arenası. İkincisi, Venezuella’da ve Birincisi Meksika’da, “Tendidos” denilen oturma yerlerinin bilet fiyatları arenaya yakınlığına ve güneş alıp almamasına bağlı olarak değişiyormuş(10-130 Euro).. Ölen Boğa yemeğine Cojano(öldürülen boğa yumurtlıklarından yapılan yemek) Kuru(Kabode Toro/boğa).. Adres mı istediniz? İşte adres; Calle de Alcala 237, Madrid.. Yani ünlü Alcala caddesinde..




                            
Puerto Del Sol ve Calle Del Correo

Boğa güreşi: İspanyol soylularınca savaş talimi olarak yapılmış Orta Çağda. Daha sonra halk arasında yaygınlaşmış ve 17. yüzyıldan itibaren boğa yetiştirmek kârlı bir iş hâline gelmiş. Hızla gelişen boğa güreşi, önceleri kuralları olmayan vahşi bir karşılaşma niteliğinde iken, 1728’lerde, yani 18. yy. sonlarından itibaren bugünkü kurallarıyla yapılmaya başlanmış.

1915’lerden sonra sanatsal bir nitelik almış. Başta ispanya olmak üzere Fransa, Portekiz, Venezuella, Kolombiya, Peru, Portekiz, Ekvator ve dünyanın birçok ülkesinde ilgiyle sürdürülmüş. Dünyanın önde gelen boğa güreşçileri olarak Pedro Romero, Francisco Montes, Cuerrita, Cuchares, Froscuela, Domingo Gómez Ortega, El Cordobés, Manolete, El Litri, Luis Miguel Dominguin’i sayabiliriz.

Torres Puerta Europa; Avrupa kapısı olarak nitelendirilen Torres Puerta Europa birbirine doğru iki eğik kule. Yani, 2 eğik sermaye tapınağı.. Madri’in 2 büyük futbol takımı ve 2 büyük stadı var. Takımlar, dünyaca ünlu; Real Madrid ve Atletice Madrid(Tarafrarlar takımlarına Aleti diyorlar). Real Madrid stadının adı; Santıago Bernabeu. Atletico Madrid’in stadı Vicente Calderon..İkisi de, Pakistan’in dağ köylüsünün dahi adını bildiği dünyaca ünlü statlar.

Santıago Bernabeu; Madrid kentinin, dünyanın en iyi takımlarından biri olan Real Madrid’in stadyumu. Paseo de la Castellana ile Paseo de La Habana bölgesi arasındaki yer almaktadır. Bulunduğu semtler; Chamartin ve Salamanca, varsıl ailelerin evleri, çok uluslu şirketlerin merkez ofisleri ve Madrid’in en pahalı alışveriş ve dinlenme yerleri.

Atletico Madrid’in stadı Vicente Calderon ise şehrin gelenekselliğin egemen olduğu Arganzuela, Latina, Carabanchel ve Puerta del Angel gibi Madrid’in orta-alt sınıf ailelerini temsil eden insanların yaşadığı bölgede yer alır. Manzanares nehri ve eski bir bira fabrikasının yanında yer alan Vicente Calderon stadı, çevresindeki sokaklar ve apartmanların pencereleri ve balkonları kulübün bayraklarıyla süslüdür. Etrafındaki mahalleler, 1990’larda İspanya’ya gelen Latin Amerika, Pakistanlı veya Çinli göçmenlerin işlettiği küçük işletmeler ile dolu. Atleticolular, diktatör Franco Real Madrid destekçisi olduğu için rakipleri Real’i “Rejim takımı” olduğunu savlarlar. Fakat, Atletico’nun da VI. Felipe ve önceki kral Juan Carlos Real Madrid’in ateşli bir destekçisi olduğu söylenir.







1929 doğumlu Arena

Real Madrid ve Atletico Madrit 1900 yılına dek şampiyonluklarını Kıbele meydanında kutlarlarmış. Fakat; A.Madrit şampiyon olamayınca Kıbel kirlendi diyerek, şampiyonluk kutlamalarını, heykeltıraş Juan Pascual de Mena tarafından tasarlanan Neptün Çeşmesinin (Fuente De Neptuno)olduğu Nepton meydanında kutlar olmuş. Çeşme; Prado Ulusal Müzesi, Milletvekilleri Kongresi ve Thyssen-Bornemisza Müzesi gibi birçok ilgi çekici yerin yakınında bulunmaktadır.

Işıklandırması müthiştir ve özellikle gece boyunca görülmeye değer. Bu nedenle Real ve Atletico tarafları arasında 116 yıl önce Kıbele- Nepton savaşı başlamış.

Plaza de Cibeles meydanında Kibele Çeşmesi (Fountain of Cibeles), Şehrin ilk kamusal su kaynağı olan ve tanrıçanın bereketini simgeleyen çeşme 18. yüzyıldan kalmadır ve neoklasik tarzdaki bu yapı, Roma doğa tanrıçası, dahası Yunan mitolojisinde kentlerin ve tabiatın koruyucusu Kibele’den esinlenilerek Ventura Rodriguez tarafından yapılmıştır. İşte, Bu çeşme günümüzde Real Madrid taraftarlarının zafer kutlamaları için buluşma noktasıdır. Meydanda görmeniz gereken diğer yapılardan bazıları 1777 yılında inşa edilen Kibele Sarayı, 19. yüzyıldan kalma İspanya Banka Binası, Linares Sarayı’dır.

28 Mayıs 2013 günü ülkemizde başlayan Gezi eylemi benzeri olay Madrid’te de yaşandı: 2007 yılında Madrıd valısı, trafık sorununu çözmek, yol genişletmesi amacı ile Cıbeles ve Neptun meydanını birbirine bağlayan yaya yolu üzerinde bulunan parktaki yeşil alanı kaldıracaklarını ve buradaki ağaçları keseceğini açıklamıştı... Dünyanın en önemli müzelerinden ve yine aynı mevkide bulunan Thyssen-Bornemisza Müzesinde çok önemli sanat kolleksiyonlarını bulunduran Thyssen baronunun ailesi, burada bulunan bir ağacın dalına dokunulması durumunda müzedeki tüm kolleksiyonlarını kaldıracaklarını yine bu yeşil alanda eylem yaparak kamu oyuna duyurdular... Ve de dokunulmadı. Fakat bizdeki Gezi eyleminde AKP iktidarı adeta terör estirdi, kıyametler koparttı..

Gran Via; Madrid’in en büyük ve en ünlü caddesi. Bu caddede, ünlü kafeler, mağazalar ve sinema salonları yer alıyor. Işıklandırmasıyla ünlü. Anlatılması güç bir görsellik.

Kraliyet Sarayı, İspanyol Meydanı, Opera Binası, Almudena Katedrali, Plaza Mayor, Neptün Çeşmesi, Kybele Meydanı, ve dünyanın ilk 3 müzesi olan Prado Müzesi Madrid’de gezilecek diğer yerler.

İspanyol Meydanı (Plaza De Espana )’ndasınız. Ufak tefek bir meydancık. Ünlü bir kişi ünlü heykeli ile sizi karşılıyor. Bu kişiyi sizler yukarıdaki satırlarda öğrendiğiniz; Don Kişot’un Cervantes. Evet, Toledo’dan sonra da size burada da hoş geldiniz yapıyor. Yanında kimler yok ki; Don Kişot romanının kahramanı Don Kişot ve eşeğine ters binmiş yardımcısı Sancho Panza ile kentli ve köylü 2 kadın. Ne yapıyorsunuz, hemen resim çekiniyorsunuz, çünkü her an gidebilirsiniz, rehberiniz konuşması bittiğinde.. O da ne; İstanbul’dakine 2 adet sermaye tapınağı. Madrid’in en yüksek 2 binası..

Madrid’e gel de Kraliyet Sarayı( Palacio Real de Madrid )’nı görme. Krala ayıp olur. Doğu Meydanı, yani İspanya meydanına yürüme mesafesindeki Plaza de Oriente’de bulunuyor. Yemyeşil bahçe heykellerle dolu.

İspanya Kralı IV. Filippo Juvarranın at üstündeki heykeli burada. İspanyol Kraliyet ailesinin resmi sarayı “Palacio Real de Madrid” Fransız usulü ile yapılmış. 19 kat (12 kat eğimli yerde) 2200 odası var. 1734 yılında yanmış. Fakat bir raslantı sonucu sarayın içerisinde bulunan, birbirinden değerli ressamın eserleri, yangından 1 hafta önce başka bir binaya taşındığı için, kurtarılmışlar. Saray, bu yangın sonucu kül olmuş. Daha sonra yeniden inşa edilmiş ve yeniden yapılması yaklaşık 34 yıl sürmüş. Kraliyet Sarayının hemen karşısında yer alan Almudena Katedrali, Madrid’de görülmesi gereken önemli yapılardan birisidir.

Madrid gezilecek yerler arasındaki Plaza de Oriente’deyiz. 1844 yılında Narciso Pascual Colomer tarafından tasarlanan oldukça büyük ve dikdörtgen şekle sahip bir meydan. Tam Kraliyet sarayı “Royal Palas'ın” ve opera binası arasında yer alan bu büyük meydan. Trafiğe kapalı, çünkü araç trafiği yer altında. Saray dışında, bahçeleri çok güzel. Bizde olsa bu bahçelere ne AVM’ler, ne rezidanslar ekilir veya dikilirdi..

Özellikle SOL meydanından Kraliyet Sarayına doğru yürüyerek geldiğinizde sizi önce bu sıra sıra dizilmiş, önceki kral heykelleri, kafeler, sokak sanatçıları ve atlı polisler karşılayacak.. Nereli olduğunu sormadık, fakat akerdıyonu çok güzel çalıyordu. Bie ara Atabarı’yi çalmasını düşündüm, oynarız diye sonra vazgeçtim, çünkü devasa Madritliler karşısında heyecanlanır oynayamam diye.. Biraz ilerisinde Oriente istasyonu..Plaza de Espana da yakın.. Hazıran’da portakal çiçeği kokarmış bahçeleri..

İnebahti caddesindeyiz(Calle De Le Porto). Gezecek, Görecek ve Yazacaksın. İşte bu süreç size çok şey öğretiyor ve sevindiriyor. Vesselam kısa kelam; yeni yerler yen şeyler öğreti insan ve bu yeni şeyleri taşıyarak coğrafyalara ekerek yaygınlaştırırsın. Tıpkı, meyve tohumlarını farklı yerler taşıyıp çoğaltan kuşlar ve primatlar gibi.. Öğrenmiştik, Don Kişot kitabının yazarı ‘Miguel de Cervantes Saavedra’ ‘nın Osmanlılara karşı savaştığını.

Fakat şu söylemlerini bilmiyorduk: İnebahtı’da Marquesa gemisinde çarpışan İsyanpol Cervantes, Osmanlılara karşı savaşın kazanılması üzerine, Don Kişot’a “Tüm dünya, Türkler’in yenilmez olduğu inancının ne kadar yanlış olduğunu öğrendi” dediğini.

Cervantes için anlatılan öykülerin ciddi olup olmadığına siz karar verin: Sözde; Miguel de Cervantes Saavedra İnebahtı deniz savaşına katılmış. 1571'de Osmanlı Devleti'nin Kıbrıs adasını alması, Avrupa'da büyük tepkilere yol açınca Papa V. Pio, İspanya kralı ve Venedik dukası, Osmanlılara karşı birleştiler. Kutsal İttifak adı verilen bu antlaşmayı, Osmanlılar, gizlice öğrendi ve güçlü bir donanma hazırladı. İki büyük donanma, 7 Ekim 1571 tarihinde, Yunanistan-Korint Körfezinde, İnebahtı yakınlarında; dünya tarihinin en büyük deniz muharebelerinden birine başladı.

Osmanlı donanması bozuldu. 142 gemi yok oldu, 20 bin Osmanlı askeri öldü. Bu savaşa katılan Cervantes. "Yüzyılların gördüğü en büyük savaş" olarak nitelendirdiği İnebahtı deniz muhârebesine 1571 yılının ekim ayında katılan Cervantes, Marquesa gemisinin bordasındaydı. İkisi göğsünden, biri de sol kolundan olmak üzere üç kez yaralandı. Osmanlı yenilgisi sonrası,Sokullu Mehmet Paşa’nın Venedik elçisine söylediği bir söz de tarih sayfalarına yazılır.” Biz Kıbrıs’ı almakla, sizin kolunuzu kestik, siz İnebahtı’da bizi yenmekle, sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kolun yerine yenisi gelmez, fakat kesilen sakalın yerine yenisi daha gür çıkar”

Şu bir gerçek ki; Osmanlı bu yenilgi sonrası denizlerdeki üstünlüğünü yitirir. Kaybedilen denizci insan gücü? Kaybedilen binlerce denizciyi yerine getirmek kolay olmamış ve deneyimsiz Leventlerden oluşturulan yeni donanma, Osmanlı’ya Akdeniz’de eski gücünü bir daha asla geri kazandıramaz. İşte İspanya başta olmak üzere Avrupa, bu zaferin kutlamalarını, yer yer günümüzde de yapmaktadır… Cervantes; 1572'de Türklere karşı Navarin ve Modon'da da savaşır.Buraya kadar doğru:

Bundan sonrası öykülendirilenlere siz karar verin; Cervantes; 1575'te ordudan ayrılıp kardeşleriyle bindiği El Sol adlı gemi, Türklerin saldırısına uğrayınca esir düşen Cervantes, Cezâyir'de 5 yıl esâret hayâtı yaşadı ve kaçmaya kalkınca prangaya vuruldu, tek kollu kürek mahkûmu bir forsa oldu. Nihâyet İstanbul'a yollandı. İşte tam bu sıralarda Kaptanıderya Kılıç Ali Paşa, Sultan 3. Murat'tan destur almış, Tophâne'deki câmiini yaptırıyordu.

Tek kollu yazar Cervantes de Tophâne'deki Kılıç Ali Paşa Câmi inşâatında duvar işçisi olarak çalıştırıldı. Câmi 1580'de tamamlandı ve Cervantes, beş senelik esâret hayâtından sonra nihâyet memleketine dönebildi. Akdeniz'de 5 yıl boyunca Osmanlı leventleriyle savaşan Cervantes, Türklerden o kadar korkmuş ki, Don kişot gibi bir hikâyeyi yazmış. Hikâyedeki yel değirmenlerinin Türkleri temsîl ettiği söylenir. Don Kişot da aptal bir savaşçıyı, yani Avrupalıları temsîl ediyor..

Don Kişot hikayesini kendi yazmış ama bunu Badincani adlı bir bir Arabın yazdığını, pazarda bir Mağripliden satın alıp çevirttiğini söyler. Türklerin insafsızlığı, Hıristiyanların Müslümanlara üstünlüğü hep vurgulanır. Bir Müslüman kızın gizlice Hıristiyan olması ve sonra Türklere esir düşen Hıristiyan esirlere yardım edip birlikte ispanyaya kaçması da hikaye edilir.

Karşı öykü de şöyle; Cervantes 1575 -1580 yılları arasında Cezayir'de esir olarak yaşamıştır. Kılıç Ali Paşa hamamında işçi olarak çalıştığı iddia edilen kişi Don Kişot'un yazarı Miguel de Cervantes değildir. O dönemde Miguel de Cervantes ismini taşıyan birçok şahıs vardı. Cervantes tek kollu da değildi, İnebahtı savaşında arkebüz tüfeği ateşiyle sol elinden ve göğsünden yaralanmıştı, sol kolunu kullanamıyordu.İnşaatta çalışması ve forsalık yapması olası değil…

Mayer meydanı arkasındaki Mercado de San Migüel yakındaki Büyük Meydan( Plaza Mayor)’dayız 1580’de Mimar Juan de Herrera (1530 – 15 January 1597) tarafından tasarlanıp başlatılıyor, ancak 1620’de bitiriliyor.129 x 94 metre boyutunda ve 50 bin kapasiteli. Hemen arkasındaki Mercado de San Mıguel’de Madrid mutfağının ünlü “calamari sandviç”ini ve diğer deniz mahsülleri, dahası uygun fiyatlı diğer atıştırmalıkları burada bulabilirsiniz. Sosyal ve siyasal etkinlkleri burada yapılır. Eskiden Boğa güreşleri yapılırmış. Bu meydanda düzenlenen en önemli bir başka etkinlik Aziz San Isidro’nun aziz ilan edilişi etkinliğidir.

Saat 10:45 Calle De Carreo caddesinde; Ruestadel Sol Meydanındayız. Not düşmüşüm; “Bar Posta Cerveceria’da, Crıctonbar ve Posta caddesinde Kalamar yedik”. Kalamar yediğimiz doğru fakat bu caddeleri doğru mu not etmişim bilmiyorum. Onun için kısa not alma sanat diyorum. Yetenek ister. Kısa notlar insana çok şey anlattığında not bence..

Puerta Del Sol Meydanı(Güneş kapısı), birçok meydanın arasında en popüler, en kalabalık ve en bilinen meydanların başında geliyor. Hırsızlara dikkat. Puerta Del Sol Meydanı, bir buluşma noktası olmanın yanında, çeşitli kutlama ve eylemlerin olduğu Madrid’in merkezi kabul edilen bir meydan.

Bu meydandan daire de alabilirsiniz; 3 milyon Euro varsa. Biz yanımızda getirmediğimiz için vazgeçtik. Bu meydan ayrıca İspanyanın sembolik olarak da merkezi. Bu özelliği ile İstanbul’daki Taksim’i andırıyor. Madrid’de Puerta Del Sol Meydanının bir diğer ünlü simgesi ise, fazla yendiğinde alkol etkisi yapan ve sarhoş eden “Kocayemiş” ağacına tırmanmaya çalışan ayı heykelidir. Ormanda ayıların düştüğü tek ağaç buymuş deniyor.

Puerta Del Sol Meydanı Madrid’in tüm ışıltısını yansıtan bir meydan. Otur bir kenara, ayakta da olur; al makineni çekim yap ve seyret. Neyi m; dans eden, şarkı söyleyen, çeşitli film karakterlerinin kılığına girmiş sokak göstericilerini.

Madrid’de Flamenco Dansını izleyebileceğiniz yerler var. Örneğin; Plaza(Meydan) Mayor’a yakın Tablao Las Carboneros. Biz almayalım. Çünkü biz Flamenco dansını Barcelano’da izleyeceğiz. Plaza Mayor’un hemen yanı başındaki ‘her türlü yöresel yemek ve içeceği bulabileceğiniz eğlenceli bir mekan Mercado de San Micuel’e gitmememk olmazdı elbet.

Burada; İspanyanın ünlü içeceği olan Sangriayı(meyveli bir şarap kokteylidir) içebilir. Çeşitli deniz ürünlerinin yanı sıra yöreye göre tavuk, av hayvanları, sucuk, sosis gibi ürünlerin de yer aldığı bir zengin çeşnili bir pilav olan çok Pahalı Paella yiyebilirsiniz(mi?).

ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
GEZ-GÖR-YAZ
GSM: 0506 609 00 32
E-POSTA: evesbere@mynet.com
evesbere@gmail.com
sevket-che@hotmail.com.tr

OLA İSPANYA-OLEY İSPANYA-3

Red SEGOVİA:

Evet saat, 11: 40. Saat; 13:30’da Segovia’da olacağız. Gezegenimizin, gezilesi güzelliklerini yaşarken, mavinin, yeşilin, sarının, grinin, kahvenin, morun; dağında, taşında, ovasında, vadisinde, deresinde, denizinde ve göğünde hep aynı güzellikte durduğunu gözlemliyorsunuz. Vadilerden geçiyor, dağları izliyoruz. Sierra de Guadarrama dağındaki Guadarrama tünelinden geçtik. Tünel çıkışı sizi dünyanın en büyük Haç’ı(150 mt ve Madrid’den de görülüyormuş) karşılıyor.





Dominiklinin yerinde etli pilav

Madrid’in 50 km kuzeybatısındaki Guadarama tepesinde; diktator Franco denen evrensel faşistin mezarı bulunuyor. 13.6 km karelik bu alana, Franco diktatörlüğünün sembolü; şehitler vadisi deniyor.. İspanya Sosyalist İşçi Partisi (PSOE), iç savaşta yaşamını yitirenlerin haysiyetlerinin korunması adına, eski diktatör Francisco Franco'nun kemiklerinin taşınması için meclise önerge verdiğini okuduk.. İspanya’da meclis eski diktatör Francisco Franco ve falanjizmin kurucusu José Antonio Primo de Rivera’nın kemiklerinin, "Valle de los Caídos”daki (Şehitler Vadisi) mezarlarından çıkarılarak başka bir yere nakledilmesi önergesini tartışıyor.

Şehitler Vadisi’ni toplumsal bellekte Franco’nun ve milliyetçi Katolikliğin mekânı olmaktan çıkarmak ve diktatörlüğün kurbanlarının haysiyetini korumak için mekânı kolektif demokrasi alanına dönüştürme önergesi meclis genel kurulunda tartışılıyor.. Aklıma biri geldi, bizde..Vallahi ben başka yere taşınmasını değil savrulacağını düşünüyorum..














  Segovia su kemeri ve sarayı































13.6 km karelik alanda Franco’nun mozalesi, dev bir kayanın içindeki büyük bir bazilika, bu bazilikanın merkezinde; bir diğer faşist olan Falange partisinin kurucusu Jose Antonio Primo de Rivera’nın mezarı bulunuyor. Resmen burası faşistler vadisi.

Aleme ibret gösterim düzenlemeleri yapılsın kaldırılacağına. Çünkü bunlar evrensel tehlike..

Neden Şehitler Vadisi'nin dönüşümü istedimin yanıtı aşağıda:

İspanya İç Savaşı’ndan bir yıl sonra 1940’ta diktatör Franco, iç savaşı kastederek “Haçlı seferinde düşenlerin hatırasını sürdürmek için bir dinlenme ve meditasyon yeri” inşa edileceğini duyurmuş. Hemen başlanan inşaatta işçi olarak Cumhuriyetçi tutuklular kullanılılıyor. Pek çok tutuklunun kamp koşullarının kötülüğünden ve işin ağırlığından dolayı Bazilikanın yapılması için dev kayayı oyarken öldü. 1958’e kadar kampta çalıştırılan cumhuriyetçi tutukluların sayısını Franco rejimi 15 olarak kayıtlara düşerken, bu sayının 27 bin olduğu tahmin ediliyor.

Aralarında Cumhuriyetçilerin de bulunduğu iç savaşta öldürülen tahmini 50 bin kişinin Bazilikanın mahzeninde yakıldığı ve kimlikleri bilinmeyen bu kişilerin kalıntılarının da halen Şehitler Vadisi’nde olduğu söyleniyor.. Mekanın dönüştürülmesini isteyenler öncelikle binlerce Cumhuriyetçinin kemiklerinin ya da kalıntılarının, karşı oldukları insanlarla aynı yerde bulunmasına ve Cumhuriyetçilerin emeği üzerine kurulan mekanın halen Franco’nun sembolü olmasına karşı çıkıyor.

Ulusal Park burada. En yüksek zirvesi Peñalara zirvesi olan Sierra de Guadarrama dağ aralığında uzanırmış. Diğer önemli özellikler arasında Puerto de Navafría geçidi ve La Morcuera ve Siete Picos dağ aralıkları bulunur.

Dün güneyde idik. Bugün okuduğunuz gibi kuzeyde; geziyor, görüyor ve yazıyoruz. Kuzu kebap veya etli pilavı yiyeceğiz ve Poncheviro tatlısı da.. Küba yemekleri, fakat Dominikler işletiyormuş.

Segovia, Madrid’e karayoluyla 112 kilometre uzaklıktaki bir ortaçağ kenti. İyi korunan tarihi dokusu sayesinde 1985’te UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne eklenmiş. bu konudaki duyarlı halk kente motorlu araçların girmesini de yasaklamış… Segovia’ya girdiğinizde ilk sizi, Segovia’nın sembollerinden Azoguejo Meydanı’ndaki ‘büyük kısmı yer altında olan’ 813 metre uzunluğunda ve 28,5 metre yüksekliğindeki 1.yüzyıldan kalma devasa su Kemeri karşılıyor,. İspanya’da, günümüze dek ulaşan birkaç Roma su kemerlerinden biri. Kemerin altındaki kafede soluklandık, kafe içerek. Sonrasında başladık gezmeye..

Halk kemere ‘şeytan’ adını vermiş. Nedeni; evine su gelmesi karşılığında ruhunu şeytana satan ama ardından da pişman olan kızın anlatımı..

Cervantes Caddesindeki Corpus Christi Kilisesi, bir zamanlar Yahudilerin ibadet etmek için toplandıkları havra, yani ana sinagogmuş. Yahudi mahallesi (la Juderia) en fazla ilgi gören yerleşim bölgesi. 52 bin nüfuslu kent dar sokaklarıyla adeta sizi Antik ve M.S tarihinin labirentide yolculuk yaptırıyor.

Yahudiler 1412 fermanıyla Hıristiyanlardan ayrı yaşamaya zorlanmış ve 80 yıl sonra (1492) da, Yahudiler ve Müslümanlar ülkeden atılınca, Yahudiler Osmanlı’ya sığınmışlar. Daracık sokakları, dik merdivenleri ile Segovia su sarnıcıyla gemiye benziyor. Kentin tabanındayız. Panaromik değil bu sefer kenti aşağıdan yukarı görselliyoruz. Eresma ve Clamores nehirlerinin arasında, Kastilya Bölgesi’nin en güzel tepesine kurulmuş olan şehrin tarihi oldukça eski. Segoiva kalesine tırmanışa geçtik; tam yarım saat sürdü.

Dar sokak ve dar sokak üzerine dizili yakın ve ortaçağ otantik ve de tarihi evleri izleye izleye kaleye ulaştık. Ağustos’un ortasında cebimizde var olan tüm gücü harcadık. Kimsede ödünç verecek güç kalmadı. Bu iki nehrin arasında yükselen tepenin üzerine yapılmış Segovia Kalesinden, dahası; Alcazar de Segovia ( Segovia Sarayı )’dan panoramik resimler çekiyoruz.Yazları çok sıcak, kışları yoğun kar alan Kastilya ovasına tepeden bakacağımız ve de görselliyeceğimiz akla gelir miydi?! Gelmeli, çünkü günümüzü iletişim ve ulaşım teknolojisi gezegenimizi küçük bir köye dönüştürdu. Neydi o, Arhavi’den Samsun’a 3 günde gelindiği günler. Şimdi 3 günde dünyayı geziyorsun.

Kalenin devasa kulesi; Segovia’yı korunması için inşa edilen sıradan kule, süreç içinde şehrin siluetine damgasını vuran muhteşem bir şatoya dönüşmüş. 12’nci yüzyılda (1200) Arapların yaptığı yapı, zaman-zaman kraliyet şatosu, askeri okul ve devlet hapishanesi olarak kullanılmış. İç dekorasyonda kullanılan gotik-mudejar (ispanyol mimarisi ile arap mimarisinin karışımı) tarzı ahşap oymalar, birer tablo görünümündeki renkli camlı pencereler( vitray), altin, gumus gibi metalleri doverek yapilan incecik yapraklar(varaklar), Müslüman ve gotik mimari detaylar harmanlanıp, Doğu'nun gizemli, egzotik ruhunun simgesi 1001 Gece Masalları’nı anımsatan bir görsellik sunuyor size. Saray mimari yapısı Walt Disne’ye ilham verdiği ve Sindirella Şatosu’nun Alcazar de Segovia’dan esinlenilerek yapıldığı söyleniyor.

Tapınak Şövalyeleri tarafından 1208’de yaptırılmış “Vera Cruz Kilisesi Kulesine de çıkabilirsiniz, rehberinizin zamanı varsa. Gerçek tarihi Keltler Dönemi’ne uzanan Segoiva’yı, bir söylenceye göre; ünlü mitolojik kahraman Herkül( Herakles ) diğer bir söylenceye göre de Nuh Peygamber’in oğlu kurmuş.

Etli pilav zamanı:

Saat 15:05. Azoguejo meydanı Dr. Sancho sokağında etli pilav yiyeceğiz. Küba yemeği.. Dr. Sancho sokağında, Agustın Castallya’nın işlettiği “Bar La Casa Del Sabor’da dana etli pilav harika idi. Agustın Castallya Kübalı değil Dominikli imiş. Sevecen bir aile. Dükkanın önünde aliminyum levha kaplı uzun masalar restaurant’a ayri bir hava veriyor..

Marid’e döndük. Dinledik ve geziniyoruz. Estadıo Vicente Calderon Statındayız, saat; 20:30..

Madrid’i beğendik. Botanik bahçeleri ve tarihi muhteşem bir varsıllık. Tek eksiği göçmen kültürünün yarattığı kaotizm görsel kirlilik yaratmıyor değil. Ara sokaklardaki sessizliğin verdiği ürkütücülüğü yaşıyorsunuz, özellikle Vicente Calderon Stad çevresinde.. İspanya bu kısmi düşüşler gösterse de Avrupalı yüzünü esirgemiyor size.. En güzeli, doğası ve doğanıyla İtalya..

ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
GEZ-GÖR-YAZ
GSM: 0506 609 00 32
E-POSTA: evesbere@mynet.com
evesbere@gmail.com
sevket-che@hotmail.com.tr

OLA İSPANYA-OLEY İSPANYA-4

Red VALENCİA:

17 Ağustos 2016. Saat 08:30 Valencia’ya giden yol bizi de taşımya başladı. Evet, Valencia yolculuğu başladı.. Adeta zeytin ağaçları, buğday ve Ayçiçeği tarlaları ile bir renk armonisi ile dizayn edilmiş yolda ilerliyoruz. Tarancon’a 8, Valencia’ya 275 km var. Valencia’ya 258 km kala, La Almarcha’ya 61 km kaldığını okuyorsunuz tabelada.

Saat; 09:50. Valencia’ya 236 km daha var. Albacete’ye ise 139 km..Saat; 10:30 Arca’ya 135 km noktasındaki; Cafeterıa Resturante Auto servisinde mol verdik. Kıbrıs KKCD’li Ömer Nalbant harika bir insan. Söyleimimizin ilk sorusunu ben soruyorum: “Ecevit’in Barış harekatinden sonra, Türk tarafı Kıbrıs Türkiye’den göç aldı mı?” Yanıt veriyor: “ 80 bin idik 1964’te 280 bin olduk.. Fazıl Küçük İnönü’ye, “Bizi ne zaman kurtaracaksınız?” diye soruyor. İnönü’de; “Biz sizi Yunanlılardan kurtarırız da, sizi bizden kim kurtaracak” yanıtı veriyor. Ne kadar doğru bir yanıt.. Valencia’ya 176 km kaldı. Yol boyu Rüzgar Enerji Santralleri(RES) size eşlik ediyor. Ülkemde RES değil de HES’e öncelik vererek doğamızın yok edilişi aklıma geldi.. Yol boyunca Boğa maketleri dikkatımı çekti. Bu boğalar bir içki firmasının sembolü imiş, Berkay Bozkurt’un verdiği bilgiye göre; İspanya içki reklamını yasak ettiği için, içki reklamını Boğa ile yapar olmuşlar. Ülkemde bu yasak gelse, iktidarı yobazlık suçlamalarıyla bombardımana tutardık. Katalonya’da İspanya karşıtlığı nedeniyle boğa maketleri de yasak..











15 ve 16.YY’da İspanya ve Portekiz dünyanın en zengin ülkeleriymiş. Portekiz Altın ve Mücheverde, İspanya ise Baharat ticaretinde üstünmüş. Özellikle Rodos ve Venedik’e satıyorlar. Örneğin “Tuz” o denli değerli ki para yerine geçiyormuş..Baharat yolunu Osmanlılar ele geçirince yeni baharat yolu keşfetmek için çalışmalara başlamışlar:

[[ Portekizli bir gemici olan Bartelmi Diyaz, Afrika’nın güneyine vardı (1487). Buraya Ümit Burnu ismi verildi. Su yolunun başlangıcı bırası.. Yine, Portekizli olan “Vasko -dö. Gama”, Ümit Burnu’nu geçerek Hindistan’a varıyor. Böylece Portekizliler Hindistan denizyolunu buluyorlar..Mısır’ın Türkler tarafından 1517’de alması, yani Baharat yolunu ele geçirmesi ile Ümit Burnu yolunun önemi daha da arttı. Daha sonra Hint yolu, İngilizler ve Hollandalılann eline geçti.

Ferdinand Macellan’ın keşfi: Portekiz‘li Ferdinand Macellan(1480) ilk deniz yolculuğuna 1505 yılında çıkıyor. Portekiz kralı ile arası açılınca gözden düşüyo ve kısa bir süre sonra Portekiz donanmasındaki görevine son veriliyor. 

Daha sonra, Ümit Burnu’nu ve Macellan boğazını geçerek dünyayı gemiyle dolaşıyor. Pasifik okyanusuna sakin-durgun anlamına gelen “Pasif” ismini yani “Pasifik” Macellan vermiş. Macellan, bazı istekleri kabul edilmeyince, İspanya kraliçesi Pasaklı İsabel’e gidiyor. Sonunda istekleri İspanya Kralı Beşinci Şarl tarafından kabul edilmesi üzerine, 20 EyIül 1519 tarihinde Beş gemi 270 mürettebat ile yola çıkıyo.

Güney Amerika kıyılarında Macellan Boğazı’nı keşfediyor. 13 Aralık 1519 yola çıktı ve Ocak’ta Rio de Janerio’ya ulaştı. Bu nedenle, Rio de Janerio’ya Ocak şehir deniyor. Güney Amerika’daki Macellan boğazından geçerek Atlas ile Büyük Okyanus’u birleştiren ilk deniz yolculuğu dünya çevresinde yapılan ilk seyahattir. Ve bu seyahatla dünyanın yuvarlaklığı keşfedilmiş..Oradan Büyük Okyanus’a geçerek Filipin adalarına vardı.

Yerlilerla yaptığı savaşta Macellan öldü. Kaptanlarından Sebastian El Cano seyahate devam etti. Ümit Burnu’nu dolaşarak İspanya’ya geldi. Böylece Dünya’nın yuvarlaklığı bu-yolla da ispatlanmış, insanlık yaşadığı dünyayı daha doğru tanıma imkânı bulmuştur.]]

Saat, 12:05 . Requena’ya 11 bin, Valencia’ya 74 bin metremiz kaldı.. 20.510 kişinin yaşadığı Reguian’dayız. Buradaki, “Union Vınıcola Del Este” adındaki şarap fabrikasını gezdik. Muhteşem bir yer.

Saat; 13:05. Bilim ve sanat kenti Valencia’dayız. Mimar Santıago Calatrava’nın yarattığı kent diyorlar Valenci için.. Santiago Calatrava Valls uluslararası üne ve ödüllere sahip Valencia doğumlu İspanyol mimar, inşaat mühendisi, heykeltıraş ve ressamdır. Dünyanın önde gelen mimarlarından birisi olup Zürih, Paris ve Valencia’da ofisleri vardır. Buraya kadar tamam.







Bundan sonrası ilginç: Calatrava’nın Sanat ve Bilim Şehrini geziyoruz. İnşaat mühendisliğini ve mimarliği harmanlamış bir bütün hale getirilmiş bir yer. Öğendim ki mimarlıktan sonra özellikle inşaat mühenisliğini de okumuş ve yapıtlarına bunu yansıtmış. Yani Mimarlık ve İnşaat mühendisliğini bütünleştirmiş.

Barselona'yı muhteşem hayal gücü ile süsleyen, doğanın formlarından etkilenmiş ve bunları inşa ettiği eserlerine yansıtmış olan Katalanlı mimar Gaudi(Antoni Plàcid Guillem Gaudí i Cornet 1852-1926)’den etkilendiği söyleniyor (Gaudi’yi Barcelano gezisinde işleyeceğim).

Berkay’ın anlattıklarına göre; 1957 yılında yağan aşırı yağmurdan dolayı taşarak 81 kişinin hayatını kaybetmesine yol açmış ve şehre büyük zarar verdiği için üzeri kapatılan ve kurutulan 9 km’lik Turia(River) nehirin eski yatağında; “Mimar Calatrava”, 35 hektarlık(350 bin m²) alanı ’14 yılda tamamlayıp’ radikal tasarımlarıyla dolu; “City of Arts and Sciences (Bilim ve Sanat Kenti)”ini kurmuş. 7 farklı yapıdan oluşan kompleks Valencia’ya değer katmış:

  1. 1- El Hemisferic (Planetario): Göz şeklindeki yapıda; 3D dijital bir sinema ve 900m’lik izleyiciyi büyüleyen bir içbükey sinema ekranı var.
  2. 2- Prens Felipe Bilim Müzesi; 26.000m2’lik bilim ve teknoloji eserlerine ait salon alanına sahip. 3- L’umbracle: Yerel bitki örtüsünün bulunduğu bahçe)
  3. 4- El Oceanografico: Avrupa’nın en büyük akvaryumu olup 7 farklı yerde 500 farklı türden 45.000 çeşit bulunur.
  4. 5- Kraliçe Sofya Sanat Sarayı(Palau De Les Arts Reina Sofia (opera binası): Anfi Tiyatro ve sergi salonları var.
  5. 6- El Agora: Konser ve sportif faaliyetlerin yapıldığıyapı.
  6. 7- Assud D’or Köprüsü: Turia nehrinin eski yatağı üzerinde yapılan, Bilim Müzesi ile Agora’yı birleştiren trafiğe açık ve ortasında bir yaya köprüsü de olan köprü. Yapıtlarının maliyeti yüksek olduğu için onu yerden yere vuranlar var. Örneğin; yerel siyasetçi Ignacio Blanco, "wwww.Calatravatelaclava.com" ("Calatrava kanınızı emer") adlı bir web sitesi bile kurmuş.

City of Arts and Sciences (Bilim ve Sanat Kenti)










Mimarliği ve İnşaat mühendisliğini bütünleştirmiş demiştim. Calatrava’nın; farklı kuvvet, ağırlık ve gerilimlere direnç ve denge kazandıran ölçü tekrarlılıklarına sahip yapı düzeni olan ve statik olarak ölçülebilen içyapı sistemi dediğimiz “Strüktür”ü esas alarak; doğadaki canlıların biçimlenişlerini esas alan, bir yapıya bir organizmanın yapay bir görünüşünü vermek olan “Biyomorfik mimarlık”’ı yapılarında esas kılmıştır.

Örneğin hayvan iskeletleri gibi doğal strüktürleri mimarlığın biçimsel ve yapısal temeli olarak değerlendirmiş. Bundandır ki; Calatrava’ya göre strüktür, yapının zorunlu taşıyıcı sistemi değil, tasarımın ana konusudur. Bu bağlamda yapılar tasarlamıştır. 1950, yani 20. yüzyıl başından ortalarına kadar, dünyanın pek çok yerinde, hakim tek mimari anlayış olarak kabul edilecek olan Rasyonalizm’e temel oluşturmuş yaklaşımdan uzaktır. Aynı zamanda; post-modernizmin resimsi yaklaşımlarıyla da benzeşmez. Calatrava yapıtlar-yapıları, Tek başlarına anıtsal olmalarına karşın, içinde yer aldıkları çevreye egemendirler.

Romalılar tarafından kurulan Valencia’nın adı Latince güç anlamına gelen Valentina kelimesinden geliyor. Akdeniz kıyısında yer alan kent Romalıların yanı sıra Vizigotlar, Berberiler, Endülüs Arapları ve Aragonlara ev sahipliği yaptı. Sanatla bezenmiş daracık sokaklarının her bir köşesinde barındırdığı kültürel şölenden izler görmeniz mümkün. Mimarlığın ve İnşaat mühendislik disiplini kullanarak kendine özgü yapı biçim yaratan ve Valencia’ya renk katan, yapılara fantastik soluk getiren Calatrava’ya teşekkürler.. Gerçekten ilginç bir gezi oldu.


City of Arts and Sciences (Bilim ve Sanat Kenti)









Roma döneminden kalan ihtişamlı eserlerden çağdaş mimarinin en güzel örneklerini göreceğiz.. Evet; Saat; 14:05. Bilim ve sanat kenti gezisi sonrası Tarihi merkeze gidiyoruz: Müslüman Seyit Ali’ye değindi Berkay; Seyit Ali kiralık asker. Önce Müslümanların yanında yer alıyor. Sonra; Katoliklerin yanında yer alıp Arapların egemenliğine son verilmesine ve Camilerin Kilise’ye dönüştürülmesine katkı veriyor.

Çanakkale Savaşı'nın kahramanlarından ve simge isimlerinden biri olan Seyit Ali Onbaşı ve bu Seyit Ali’yi yan yana getirmek akıl işi olmasa gerek..

Mart ayındaki, Batı Hıristiyanlığında Aziz Joseph'in kutlu Meryem'in kocası San Jose(Saint Joseph) gününde valenciada düzenlenen ve ispanyanın en büyük festivallerinden biri olan ünlü, kışa veda- Bahara hoş geldin festivalı “Las Fallas” yapıldığı kent olan Valencia’nın ilk adı Valentina olduğunu belirtmiştim. Latince anlamı güç, kuvvet. Endülüsler Balansiya diyormuş. Süreç içinde Valencia diye yazılmış, Balensiya diye okunmuş hale gelmiş. Las Fallas’ın anlamı da; toplumsal eleştiri içerikli dev maketler yapımı, yarışması ve sonra yakılması anlamında..

Valencia’ sanat kenti yanında Üniversite ve kenti de. Çünkü üniversite eğitimi alan öğrenci sayısında Barça‘dan sonra en fazla yabancı öğrenci burada yaşamaktaymış... Valencia Paella’sıyla ünlü; pirinç, prinçe sarı rengi veren safran ve zeytin yağı, yeşil mevsim sebzeleri ve etten oluşan Paella ile ünlü. İspanya’nın ulusal yemeği Paella’nın doğum yeri Valencia.. Et yerine ıstakoz, midye, kalamar gibi deniz mahsulleri ile de yapılır..























Valencia bir Akdeniz kenti. Zeytin, Portakal ve Palmiye ağaçları Akdeniz yeşilinin başatları. Denizi, tarihi ve1909 yılında italya'da doğan ve geçmişe, şimdiki zamana ve geleceğe değin durumları aynı zamanda gösteren sanat çığırı olan fütüristik mimariyi bir arada görebileceğiniz ender kentlerden biri.

Arnavut kaldırımlı sokakları, doğal parkları, benzersiz denizi ve plajları ile Valencia gezmeye doyamayacağınız bir şehir. Öğle saatı her yer kapalı. Kapalı çünkü öğle üyküsü(Siesta) zamanı. Batı genelde, günde bir saat Siesta yapar, biz ise 24 saat.. Kristof Kolomb (D.1451 İtalya – Ö.1506 İspanya) çarşısı da uykuda, Colomb caddesi de..Caddeler geniş, en darı 1.07 mt. En darı ise Brezilya’da; 0.85 mt imiş.. Valencia’da yüksek binaların vergisi yüksek olduğu için yüksek tepkiler yaşanıyor.

Valencia Plaza de la Reina (Kraliçe Meydanı) en ünlü meydanlarından biri. Bu meydanda, yani eski şehrin merkezindeki gotik “Valencia Katedrali” tüm muhteşemliği ile karşınızda .. 13’üncü yüzyılda Araplar tarafından camii olarak inşa edilen bu muhteşem yapı daha sonra gotik tarzda kiliseye çevrilmiş. Katedralin müze bölümünde yüzyıllar öncesine ait eserleri görmeniz olası. La Plaza de la Reina ve La Plaza de la Virgen meydanları; Katedralin iki tarafında küçük ve çok iyi korunmuş olduğunu görüyorsunuz.

Valencia Katedrali (Catedral de Santa María de Valencia)’ni diğerlerinden eşsiz kılan şey, içindeki hazinesi . Hz. İsa'nın son yemeğinde kullandığına inanılan ve neredeyse tüm resimlerde yer alan kâse burada.. València Real Basílica’da La Plaza de la Reina’da..Cafe Con Leche’de bira ve Nestcafe içtik.

Bu noktada, KTÜ mezunu Mehmet Salih Bilgin ile karşılaştık. Doğrusu tanıştık. Memleket mı çekti ne, sorma gereksinimi duydum. Anne Arhavili, baba Trabzonlu..Gezmek, doğayı ve doğanı tanımak değil mi? Yaşadık işte..

Yazın giderseniz denize de girme fırsatı bulursunuz. Bulduk da. Saat; 17:00 gezmeler sonrası Ötele yerleştik ve ardından plaja, yani, 5 km uzaklıktaki Valencia Malvarrosa Beach’e gittik ve saatlerce yüzdük..Mavi bayraklı olan Malvarrosa Beach; Alboraya ve Acequia de La Cadena arasında kalan kusursuz bir şehir plajı olma özelliği gösteriyor. İnce kumdan oluşan plaj yaklaşık kilometrelerce uzunluğa sahip…

Kıyı yasasını bu denli uygulayan, çevre duyarlısı yer olarak Valencia’yı gördük. Yaklaşık 300-400 metre genişliğinde altın kumsal. Biz, kentin içindeki buraya ne AVM’ler ne Rezidanslar dikerdik..Yalnız şezlong ve şemsiye isteyenlerden 15 euro isteniyor. Valencia bu noktada bizden düşük puan aldı. Valencia’da diğer kentlerden farklı olmak adına taksileri beyaz. Yarın gideceğimiz Barcelano da sarı-siyahmış..

ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
GEZ-GÖR-YAZ
GSM: 0506 609 00 32
E-POSTA: evesbere@mynet.com
evesbere@gmail.com
sevket-che@hotmail.com.tr

OLA İSPANYA-OLEY İSPANYA-5

Red BARCELANO:

18 Ağustos 2016. Saat; 08:43’de Valencia’dan Barcelano’ya hareket.. Berkay’ın ilk uyarısı; en az İstanbul yankesicileri kadar başarılı yankesicilere dikkat!!

Sahil kenti; Castelion’a 39, Barcelano’ya; 324 km var. Yolumuz üstünde ise üzüm bağları ve sera sebze bahçeleri.. Dağlar ovalara inerken, insanların dağlara tırmandığını görüyorsunuz. Evet, evet ovalara değil de dağların eteklerine yaptıkları evlerle dağlara tırmanıyor. Belli ki, sıvılaşmaya müsait olan tarım alanları yapılaşmaya kapalı. Ya bizde… Zaman-zaman incecik haliyle karşımıza çıkan Selvi ağaçları, “Yalnızm, beni de yanınıza alın” dercesine, salına-salına asırlık yalnızlığını fısıldıyorlar adeta. Castello/ Castellon 21, Tarragona 207 ve Barcelano 307 km.. Sağımızdaki Castello’yu saat 09:25’te geçtik..

Barcelano'ya yaklaşıyoruz



Berkay diyor ki; “Ülkemiz ünlülerinin uğrak yeri(Kesin, Emre Çolak, ille de Arda Turan gidiyordur); Zarif ve otantik ve Akdeniz mutfağına sahip restoran; ‘Patrón Restaurant Barcelona’ya gitmeye çalışacağız. Burası, dışarıdan kimseye rezervasyon yapmıyor. Aşçsı arkadaşım. Adı; Serkan Mısırlı. Ankaralı. Çok sevilen Serkan hatırına yer ayırtmaya çalışacağım..”

Adres: Travesera 44-46 44-46--Posta kodu: 08021..Bölge: Sant gervasi--Telefon: (+ 34) 93 414 66 22--Web: patron-restaurant.com..

Zamanı bekletemiyorum, doğrusu durduramıyorum hemen başka güzel zamanlara geçiyor. Saat, 09:42. CasteIlo yanıbaşındaki Orospo kıyı kentine selam vererek 258 km kalan Barcelano’ya yol alıyoruz. Ne yol ama, doğası ve doğanıyla güzel bir cennet yolu..Saat, 10:05. Barcelona’ya 219 km kala üzüm bağları yanına zeytin ağacını büyür etmiş diyesim geldi derken, erken geldi aklıma; efsane zeytin ağacı asırlık ömürlü kutsal ağaç, o yerinin yerlisidir davet almaz davet eder.


La Rambla caddesi





Evet; Zeytin yetiştiriciliğinin ilk insanlarla birlikte başladığı kabul edilmekte ve “zeytin bütün ağaçların ilkidir” denilmektedir. Zeytinin insanlık tarihindeki önemine tüm kutsal kitaplarda, yaratılış ve kuruluş efsanelerinde yer verilmektedir.

Gezi 2016 Ağustos, yazı da 2017 Haziran olunca, yazıyı 2017 haberleriyle bütünleştirmeye hakkım var gibi. 2 Haziran 2017 haberine göre, bu kutsal ve bereketli Zeytin Ağacını kesmeyi AKP tekeline alıyormuş. Neyi tekeline almadı ki, yanına aldığı cahil kitleyle; “Hükümet, zeytinlerin kaderini belirleme yetkisini kendi tekeline aldı. AKP dilediği şirkete zeytinliklere sanayi tesisi yapılması ya da maden sahası için izin verecek. Türkiye 100 milyon zeytin ağacını kaybetme riskiyle karşı karşıya.”

Barcelano’ya olan km’ler yavaş-yavaş biterken, Elazığ’da patlama. Bugün(18 Ağustos 2016), dahası biraz önce saat; 09:28’de Elazığ Emniyet Müdürlüğü yakınlarında patlama meydana gelmiş ve 3 güvenlik görevlisi şehit olmuş. Allah rahmet yakınalarına sabır dilemek değilde, yetkililerin rutin söylemlerini şehit yakınlarını da bizleri de bıktırdı. Terör ben istediğim yerde, zamanda olurum diyor, ama iktidardakiler ‘terörden’ sadece kendilerini koruyor..

Saat, 10:22. Barcelano’ya 124 km kala durgun ve sessiz batılı eda ile salınan Ebro nehrini geçtik. 8 dakika sonra; Autogrill’de mola verdik.

La Rambla caddesi








Barcelano’nun Montjuic Tepesi (Yahudi Tepe)'nden Panaromik resimlerini çekeceğimiz söyleyen Berkay Bozkurt anlatmayı sürdürüyor. Kafamıza Monjuıc’i soktu ya, kafamı veremiyor yarım yamalak notlar alıyorum.. “İspanya’da 1938’dek 17 Otonom(Özerk) bölge varmış. Franco bunların özerkliğini alarak İspanya’yı Madrid’ten yönetir olmuş. 1975’de bunların özerkliği geri verilmiş fakat yine yönetim yeri Madrid. Bugün İspanya’daki ayrılıkçı Bask(Kuzey) ve Katalonya(Güney) bu yetki savaşı içindeler. İşte biz bunlardan Kataonya bölgesindeyiz. Sadece gezeceğiz, karışmıyacağız. Benim ki belli olmaz, çünkü burada Lazların varlığından söz ediliyor. Bakalım, duruma göre. Belli mi olur, ben de Katalonya’da Laz otonom..)J

“Juan Gamber Basel Zurıch ve Barcelano”. Nedir bu? Bu karmaşık notumun açıklaması şu; “Katalan bölgesinin meşhur futbol takımı Barcelona, ‘Mes que un club’ ‘Bir Kulüpten Daha Fazlası’ sloganıyla 1899 yılında kurulmuş. Kurucusu Juan Gamber. Gamber başkanıdır da aynı zamanda. Kulübün önderi Joan Gamper olmuştur. Cant del Barça marşı ile La Liga’nın başarı takımlarından biri.. Joan Gamper , İsviçre futbolunun de öncüsü. Atlet aynı zamanda. FC Zürich ve FC Barcelona'da futbol kulüpleri kurdu . FC Basel'in kaptanlık yaptı.

Her Ağustos’da “Joan Gamper Cup” adı altında, FC Barcelona'nın La Liga sezonuna başlamadan önce Ağustos ayında dostluk maçı yapılır.

Zafer Algöz’un dediği gibi; “Göremediğiniz her güne üzüleceğiniz aşkın kent hali” gibi gelmedi bana, Ben bu hali, İzmir kentinde gördüm gibi..

Aşağıdaki değerlendirmelerine katılmak olası; “Bazı şehirler vardır, oraya her fırsatta gitmek istersiniz. Her gidişinizde daha çok seversiniz ve farklı bir güzelliğini yaşarsınız. En nihayetinde şehir, “Ben burada yaşayabilirim” dedirtir insana... İşte öyle bir kent Barselona... 

Üç yıl önce sevgili dostum ve arkadaşım Can Yılmaz ile Barselona maratonunda antrenörlük ve kameraman hizmeti vermek üzere gittim. Tarihi yerlerinde kayboldum, en güzel lezzetlerini tattım. Bir de Messi ve arkadaşlarını izledim ki, inanılmazdı. İnsan bir şehre âşık olur mu? Olur... Hem de bal gibi olur… Taksiler ve taksiciler pırıl pırıl... Gideceğin adresi navigasyondan gösteriyor önce. Ya da kalın bir kitabı var oradan bakıp gösteriyor. Sen istemezsen hiç muhabbet etmiyorlar.

Orası kısa burası uzun diye yol konusunda surat yapmıyorlar.. Şehirde gidilmesi gereken, büyük ustaların sanat eserleriyle dolu müzeler elbette var. Ama Gaudi’nin La Sagrada Familia Kilisesi kesinlikle görülmesi gereken bir yer.. (Zafer Algöz11 Eylül 2016)”

Barcelano futbol takımına gelince bir şeyler anlatmamız gerek. Öncelikle Arda Turan ve yanında da bir adet Emre Çolak.

Doğrudur; Barcelona deyince, siyasiler için ve de duyarlılar için ilk akla gelen şey; Katalan bölgesinin Başkent oluşu ve de ETA ayrılıkçı örgütü..Kim ne derse desin; toplumsal, kültürel ve siyasi v.b olgulara fazla duyarlı olamayanların aklına da; futbol ve Barcelona akla geliyor. İspanya'nın Barselona şehrinde bulunan ve 99.300 seyirci kapasitesi ile Avrupa'nın en büyük futbol stadyumuFC Barcelona’nın Camp Nou stadıdır. İspanya deyince ; Messi akla geliyor, ülkem de de İspanya deyince Emre Çolak ve ve Arda Turan akla geliyor.

Arda, asistleri ve müthiş tekniğiyle harikalar yarattı Atletico Madrid’de. Söylentiye göre, A.Madrid çalıştırıcısı Diego Pablo Simeone satılmasını istememiş. Gerçi; Arda’yı Real ve Barcelano’ya satmak için parlattığı savlanır. Eğer bir materyalın kimyasalı parlatmaya uygun ise, elbet parlatmaya hakkın var. Bundan doğal ne olabilir ki! Bir diğer söylentiye göre Barcelano çalıştırıcısı “Luis Enrique Martínez García” istememesine karşın dünya Devi Barcelano’ya transfer olmuş!.

Arda Turan 30 Ocak 1987 İstanbul doğumlu. Futbola 8 yaşında, Bayrampaşa-Altıntepsi Makelspor'da başlayan, 2000 yılında Galatasaray altyapısına kaydolan, 2005 yılında A takıma yükselen, 2006 yılında tecrübe kazanması için Manisaspor’a kiralık olarak verilen, 2006-2007 sezonu başında Galatasaray’a dönen, 2008-2009 sezonunda 22 yaşındayken Galatasaray kaptanlığına getirilen, kendisine 10 numaralı forma verilen, kaptan yapıldığı için kaptan Sabri Sarıoğlu(1984)’nun kimyasını bozan(Samsunlu ve GS altyapısının çocuğu Sabri Arda sonrası bir darbe de, Selçuk İnan’ın kaptan yapılmasıyla aldı, fakat yıkılmadı dimdik ayakta.

Öyle ki Arda ve Selçuk sallanırken o dik yürüyüşünü sürdürüyor), 2011 Ağustos ayında Atlético Madrid'e transfer olan, 2015 yazında FC Barcelona’ya transfer olan, Barcelano’nun transfer yasağı nedeniyle 6 ay bu kulüpte forma giyemeyen, Barcelano’da harıkalar yaratırken, şeytan Ridvan Dilmen’in oyununa gelerek Burak Yılmaz ile Anayasa Referandumunda iktidarın yanında yer aldığını söylemesi sonrası takımdan kesilen ve şimdi takım arayan, Ridvan Dilmen ketenbereye getirince, doğrusu Referandum’da evetçi olduğunu açıkladığı için sevenlerini kaybeden, bu nedenle Atatürk’e sarılıp kendini affettirmeye çalışan ve de; 5 Haziran 2017 günü; gazeteci Bilal Meşe'ye küfür eden ve boğazını sıkan ve ulusal takım kampından kovulan ve ulusal takımı bıraktığını açıklayan ulusal Takım kaptanı Arda Turan..

Arda Barcelano’daki ilk maçında müthiş oynadı ve gol attı, goller attırdı ve 20.08.2016 19:15 günü oynanan maçta Real Betis’i 6-2 yendiler. Lionel Andrés Messi Cuccitini ve Luis Alberto Suárez Díaz 3 yıldız, Arda’ya 2 yıldız vermiş gazeteler. Açık ara onlardan iyi olsa da Barcelano’nun simgesi Messi’yi geçmeye haddı yoktu futbol baronlarının seslerince ..Ara onlardan daha büyük başarı elde ederdi eğer Ridvan denen şeytanın oyununa gelmese..

Berkay’ın dediğine göre; Barcelano takımı uzun zaman formalarına reklam almamış. Ta ki THY reklamı alıncaya dek. THY reklamı öncesi aldığı reklam; Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu veya kısaca UNICEF(United Nations International Children's Emergency Fund)’ten reklam almış ve bağış alma yerine bağış vererek dünyadan alkış almış. Fakat, THY sonrası Katar reklamları, şimdilerde Barcelano’nun başını ağırtacağa benzer: Katar krizinin ucu Barcelona’ya da dokundu.

Başta ABD olmak üzere 12 Arap ülkesinin Katar’ın terör düzlemi oldu bahanesiyle ekonomik anlaşmalar bütününde tavır alınan, yani Katar'a gelen yaptırımların ardından Barcelona’nın hesapları incelenecekmiş(8 Haziran 2017). Barcelano Katalanların ulusal takımı gibi. Dün(17 Ağustos 2016) dün Sevilla kupa maçında Arda Turan 2 gol atarak kendini gösterdi. Arda Turan için, Türklerin çok olduğu yerlere Türklerin akın ettiği söyleniyor. İşte bu Arda yukarıda değindiğim gibi yanlış yaptı.

Emre Çolak(1991 İstanbul). Futbola 2002’de Esenler- Atışalanıspor takımında başlayan, 2003’te Galatasaray altyapısına gelen , çok sevdiği Emre Belezoğlu’nu FB’ye gittiği için nefret eden, İspanyol basınının, La Liga'da forma giyen iki Türk futbolcu Emre Çolak ve Arda Turan'ın Deportivo La Coruna-Barcelona maçındaki performanslarında Arda’dan daha çok beğenilen, Frank Riekarrd’ın öne çıkardığı ve Messi kıvraklığı ve İniesta zekasında gördüğü, 1 Haziran 2014’te Galatasaray A’da oynamaya başlayan, değerleri değerlendiremeyen GS yüzünden: 01.08.2016’de İspanya’nın şampiyon takımı RC Deportivo de La Coruña’ya transfer olup harikalar yaratan ve ulusal takıma seçilen Ordulu Emre Çolak.

Evet; Galatasaray’ın, oynatamadığı ve bedavaya kaptırdığı, bugün değeri 20 Milyon Euro’ya çıkan Emre Çolak..Emre Çolak’ın oynadığı takım; Barcelano ve Real Madrid kadar ünlü olmasa da Atletico Madrid, Valencia ve Sevilla’dan aşağı kalır bir takım değil. La Liga’da 3 kez şampiyon olmuş takım. La Liga; Barcelano, Real Madrid ve son selerde Arda Turan’lı A. Madrid ile Avrupa’nın en büyük ligi. Fakat şu bir gerçek ki; bıkkınlık veren, hatta monotonluk yaratan bir Real Madrid ve Barcelano hükümranlığı yaşanır İspanya’da.

Durum bu iken, 87 sezonda 9 takım şampiyon olmuş(Ülkem 5 takım çıkarmış. Ve bu bağlamda en yoksul ülke). İspanya’daki Deportivo La Coruna takımı en son 1999–2000 sezonunda efsane koçu İrureta yönetiminde ve yine efsane golcüsü Roy Makaay önderliğinde şampiyon olmuş. Deportivo, La Coruna kentinin takımı. İşte İspanyada 3 takım 3 sezon şampiyon oldu; Atletico Madrid, Valencia ve Deportivo. Emre Çolak böyle bir takımda oynuyor. Vede Barcelano’daki Arda Turan’dan iyi oynuyor. 2016-2017 sezonu İspanya RC Deportivo de La Coruna’ya transfer olup harikalar yaratan Emre Çolak’ı orta sahanın adeta Maestro gibi çalıştı. El Turco denen takımda bir Türk; Emre Çolak..Dedim ya; İşte bu Emre Çolak’ı Galatasaray oynatamadı ve bedava elinden kaçırdı ve de bgünkü değeri 20 milyon Euro..

Evet; Deportivo’ya ‘El Turco’ deniyor. Ve tribünlerinde sürekli Türk bayrakları sallanıyor. El Turco öyküsü, dahası söylencesi şöyle; RC Deportivo de La Coruna’ya ‘El Turco’ yakıştırmasını yapan ezeli rakipleri komşu kentin takımı Celta Vigo’lular Neden; Deportivo’nun bulunduğu Galicia(Galiçya) bölgesinde daha evvel Türk’lerin yaşadığı. Doğrusu; Barbaros Hayrettin Paşa Akdeniz’e hükmettiği sıralarda İspanya sahillerine kadar ulaşmış. Galicia bölgesinin yiğitlikle ünlü gençleri de Barbaros’a büyük destek vermişler. Bu iş Vigo kentinde çok tepkiyle karşılaşmış ve La Coruna’lılara ‘Türkler’ demeye başlamışlar. La Coruna’lılar da Portekizli’lerle yakınlık içinde olan Vigo’lulara ‘Portekizli’ demişler.

Deportivo’nun her maçında Türk bayrağı asılır, İlginç bir anıdan söz edilir: Şampiyonlar Ligi’nde oynanan Panathinaikos maçında 20 metrelik bir Türk Bayrağı ve yanında yüzlerce Türk bayrağı Deportivo tribünlerinde yer almış ve Yunan takımının oyuncuları sahaya çıktıklarında bu durum karşısında adeta şok olmuşlardı.

İspanya’ya gidip Arda Turan ve Emre Çolak’ı izlemek isterdim. Zaman istemedi, çünkü sezon açılmamıştı.. Sahil yolları değil de kuşaklama yol, yani sahilden içerde ve tüm yolların refüjleri çicekle süslenmiş..

Astas bölgesindeyiz. Tek bir kente sahip; Oviedo..Müslümanların eline geçiremediği bölge imiş..Le Gijo(Riho) Şarapları ünlü..

Saat, 12:00 Barcelano’ya 92 km kaldı. Farklı tonlar, gökyüzü mavisiyle inanılmaz bir doğa tablosu sunuyor. Öyle bir tablo ki; usta ressamların bile, tuallerine fırça darbelerini unutturtan görülmesi gereken muhteşemlik. Bu muhteşemliğin içinde bedeninizi saran mutlulukla süzüldüğünüzü duyumsuyorsunuz.

Barcelano’ya geldik; Ve; 17 km uzunluğunda Besos ve 170 km uzunluğundaki Llobregat nehirleri arasında yer alan İspanya’nın incisi denen kıyı kenti Barcelona’dayız. Saat; 13:00..

Barselona; İÖ 3. YY’da Kartacalılar tarafından eski bir İberya kenti üzerine kurulduğu söyleniyor. Hatta kentin adı Kartaca’nın ünlü yönetici ailesi Barkaslardan geliyormuş.

Avrupa’nın en renkli 6 kenti(Türkiye- İstanbul Balat, Hindistan-Jodhpur, Norveç- Longyearbyen, Arjantin-Buenos Aires, İspanya-Barcelano, İtalya-Procida, İngiltere-Bristol,İsveç-Soockholm, Polonya- Wrockaw, Kanada-St. Cohn’s).

Dünyada görülmesi gereken 23 şehirden biri: “ Cusco- Peru, Cape Town- Güney Afrika, Paris- Fransa,Londra- İngiltere, Barcelano- İspanya, Ubad- Endonezya, Roma- İtalya, Bangkok-Tayland, St. Petersburg- Rusya, Lizbon- Portekiz, Dubai- Birleşik Arap Emirlikleri, Buenoaires-Arjantin, Amsterdam- Hollanda, , İstanbul- Türkiye, Marakas- Fas, Siem Reap- Kamboçya, Prag- Çek Cumhuriyeti, Hanoi- Vietnam- New York City- ABD, Sidney- Avustralya, Budapeşte- Macaristan, Playa Del Carmen- Meksika, Katmandu- Nepal, Hong Kong- Çin, Tokyo- Japonya,”

İlk durağımız; İspanyol Meydanı (Plaça d'Espanya): Herkes gibi bizi de; Barcelona'nın ünlü Venedik Kuleleri karşıladı. Reina Maria Cristina caddesinde sağlı sollu yerleştirilmiş olan bu kulelerin boyları 47 metre uzunluğundadır. Venedik Kuleleri denmesinin sebebi Venedik'te bulunan St. Mark çan kulesinden mimari ve görünüm tarzının esinlenilmiş olunmasıdır. Meydanda bulunan bir diğer ilgi çekici yer Arena olarak bilinen alışveriş merkezidir. Burası daha önceleri arena olarak kullanılmaktaymış.

2011 yılında boğa güreşi alanından alış veriş merkezi olarak değiştirilmesine karar verilmiş. İçi oldukça geniştir ve çeşitli dükkanlara ev sahipliği yapmaktadır. Yürüyen merdivenler ile merkezin tepesine çıkmak mümkündür. Terasta Barcelona şehrini 360 derece görmek mümkündür. Güzel bir günde eşsiz bir manzara sizi beklemektedir. Teras katında restoran ve kafeler mevcuttur. Teras katına asansör ile çıkmak 1€ olarak belirlenmiş (sanırım kalabalığı azaltmak için bir yöntem).

Ve sıra; Ulusal Saray Kongre binası: Kongre sarayı; Plaza de San Jaime’de bulunuyor. 15. ve 16. yüzyıllrda inşa edilen Kongre Sarayı ve gotik Belediye Meclisi Binası buradadır.

Barcelano da görmeniz gereken yerler: “La Sagrada Familia Kilisesi (Basílica i Temple Expiatori de la Sagrada Família / Kutsal Aile Bazilikası)--Barselona şehrinin merkezinde, Carrer de la Marina caddesinde bulunan ve İspanyol mimar Antoni Gaudí'nin baş yapıtlarından; Casa Batllo-- Gotik Bölge (Barri Gòtic); Montserrat Dağı Manastırı denen Gotik Mahalle olarak bilinen güzel mahalleye "Roma köyü"-- Camp Nou stadı; Carrer d'Aristides Maillol’daki 99.300 seyirci kapasitesi ile Avrupa'nın en büyük futbol stadyumudur. La Liga'nın en önemli takımlarından FC Barcelona, iç saha maçlarını bu stadyumda yapar.--

14.yy'da yapılmış Katalan Gotik mimarisinin sıra dışı bir katedrali. Eskişehir(Old Town) merkezinde kolay ulaşılabilen bir noktada konumlanmış St. Mary Of The Sea Katedrali-- 1900-1914 tarihleri arasında, sanayici Eusebio Guell ve ailesinin soyluluk göstergesi olarak yaptırılan Park; Guell Park-- Palau Nacional’de (1929) yer alan ve 1929 Dünya Ticaret Fuarı öncesi açılmış Museu Nacional D’rt De Catalunya(Katalan Ulusal Sanat Müzesi) -- Casa Milà adıyla da bilinen; Eixample semtinde Passeig de Gràcia caddesinde bulunan ve 1906 - 1910 yıllları arasında Antoni Gaudí tarafından tasarlanıp cephelerinin açık ocak taşına benzediğine ironik bir yaklaşım olarak inşa edilen; La Pedrera(Mıla House /Mila Evi )... İçinde göl bulunan Parc Dela Ciutadella-- Carrer Montcada bulunan ve 20. Yüzyılın en ünlü sanatçılarından biri olan Pablo Picasso, gençliğinin birkaç yılını geçirdiği Barcelano’ya kazandırdığı; Museo Picasso--El Puetro De Barcelana(Barcelano limanaı-1907)--la rambla caddesinden Ferran'a girişin hemen sağındaki kapısı olan ve sokak lambaları efsane mimar Antoni Gaudi tarafından tasarlanmış; Placa Reial-- Kentin merkezi meydanlarından biri olan ve altında, bir çok hattın birleştiği dev bir metro istasyonu da bulunan meydan olan; Plaza De Cataluna(Plaça de catalunya) -- Plaça Poeta Bosca’daki, mağazaları, barları, manavı ve tüm alışveriş yerlerin olduğu muhteşem devasa Pazar yeri; Mercat De La Barceloneta(La Barceloneta Pazar)”..

Elbette Ki; Montjuic Tepesi: 19. YY sonrası tarihsel önemi anlaşılan, genelde Barselonalıların piknik ve spor için, gezginlerin de Barcelona’yı panaromik seyredip görüntülediği anlatılması kolay bir yer. Biz Anadolu’dan gelenler için kolay; çünkü bana yabancı gelmedi, sanki Kadifekale’den İzmir’i anımsattı. Demek oluyor ki muhteşem bir yer..Ececanımızın çok ender olarak yansıyan kaprisleri görsellemeyi biraz yetersiz kılsa da güzel bir zamandı denebilir, Barcelano’ya tepeden bakmazdan önce; Berkay’ın, “ Aman motorlu hırsızlara dikkat!” deyince, motor üstünde sakin-sakin bekleyenlere bakar olduk. Yan; kollar… Barcelano trafiği ile biraz İstanbul’u, görselliği ile İzmir’i gerçekten çağrıştırıyor..

Arapça “Kurumuş nehir yatağı” anlamındaki “Ramla” sözcüğünden gelen ‘Kaybolduğum mağazanın olduğu cadde; La Rambla Caddesi, Barselona’nın en önemli ve turistik caddelerinden biri. Deniz tarafında en uçta bulunan Kristof Kolomb Heykeli nedeniyle Colomb caddesi de denen ve de trafiğe kapalı cadde. Barselona’nın Eski Şehir(Old Town) bölgesinden geçerek Plaça de Catalunya Meydanı’nı limana bağlayan bu yol; sıra sıra kafeleri, restoranları, hediyelik eşya dükkanları, çiçekleri ve kitapçıları ile şehrin tam kalbindedir.

Arda Turan’ın; Plaza de Palau, Plaza Espanya ve Plaza Colon'da çekimi başlayan OPET reklamı bu caddede devam etmiş.

İşte bu caddeden biz de Montjuic Tepesi’ne tırmanıyoruz. Romalılar buradaki Musevi mezarlıkları nedeniyle buraya “Mont Jois” demiş. Süreç içinde bu tepe Montjuic (Yahudi Tepesi) ismini almış. Tepeye tırmanırken sağımızdaki stad dikkatim çekti. Olimpiyat stadı imiş. 1992 Barcelano Olimpiyatlarına ait. Tepe çevresi olimpik alanmış. Evet; Barcelano merkezinin kenarında konumlu 175 metre yükseklikteki bu basık ve geniş tepenin yakınları..

Montjuic Tepesi

















Montjuic Tepesi’nde görülmeye değer en önemli 3 yer; 1- Olimpiyat Kompleksi 2- Joan Miro Müzesi. 3- Montjuic Kalesi.

İnanın insanı büyülüyen muhteşem yerlerden biri. Bunu da anlatacağız elbet. Bu nedenle anlatacaklarımızı sıralıyalım: Toprak zeminli gözlem istasyonlarının bir noktasından bir noktasına koşuşturarak Barcelano’nun kuşbakışı resimlerini çekiyoruz; adeta yarIşarak. Gezilecek Diğer Yerleri tek tek yazacak, özünü, gözünü, yani tarihin ve tarihsel görüntüsünü anlatmamız olası değil; salt kısa özetler geçeceğim; “Gezerek, Görerek, Yazarak”;[[ Prestijli Miramar Hotel ve manzaralı kafeteryası– İki gözlem platformu– Botanik Bahçesi– Tropik Bahçe / Kaktüs Bahçesi– Olimpiyat Ringi (Alanı)– Mossen Cinto Verdaguer Parkı– Laribal Bahçesi– Joan Maragall Bahçesi & Albeniz Sarayı– Arkeoloji ve Etnoloji Müzesi– Montjuic Mezarlığı– Montjuic Kalesi– Kale ve Askeri Müze ]]

Montjuic Tepesi, Barcelona Montjuic Tepesi, Kaktüs Bahçesi: 800’den fazla kaktüs çeşidinin bulunduğu etkileyici bir bahçe. Burası mikro iklime sahip çünkü tepenin limana bakan tarafı kuzeyden gelen soğuk rüzgarlara kapalıdır ve hava sıcaklığının şehrin diğer bölgelerine göre iki derece daha fazladır. 

Laribal Parkı / Jardin de Laribal: Montjuic’in küçük saklı cennetlerinden biri. 1929 Dünya Ticaret Fuarı için Fransız tasarımcı Jean-Claude Nicolas Forestier tarafından dizayn edildi.

Katalonya Arkeoloji Müzesi: Katalonya Arkeoloji Müzesi de 1929 Dünya Ticaret Fuarı için Grafik Sanatlar Sarayı olarak inşaa edilmiş. Müzede, palaeolitik dönemden, Grek, Kartaca, Roma ve Vizigot dönemlerinden parçalar sergilenir. Sağlığın VE TIBBIN tanrısı olan ‘Apollon ve Koronis’in oğlu’ Asklepios’un büyük bir heykeli burada.

Barselona Arboretumu (Botanik Bahçesi) / Jardí Botànic de Barcelona: Olimpic Stadyum ile Montjuic Kalesi arasında 1999’da kurulmuş, şehrin en büyük parkı. Avustralya, Güney Afrika, Şili, Kaliforniya, Kanarya Adaları ve üç farklı Akdeniz iklim havzasında yetişen 1350 bitki türünden oluşuyor.

Montjuic Kalesi: Montjuic Tepesi’nin zirvesinde yer alan ve Askeri Müzenin de bubulunduğu kalenin içindedir. İspanya, İngiltere, Fransa ve Avusturya arasında 30 yıl (1618-1648) süren savaş sırasında başlayan Katalan İsyanı veya Orak Savaşı olarak bilinen savaşta yapılmış. 15 Ekim 1940’da Katalonya’nın çok sevilen hükümet başkanlarından Lluís Companys, Diktatör Franco tarafından bu kalede kurşuna dizilerek idam edilmiş.

Askeri Müze (Museu Militar): Kalenin içindeki Askeri Müze’de geniş bir eski – modern silahlar, minyatür asker ve kale modelleri, üniformalar, askeri haritalardan oluşan koleksiyon sergilenmektedir. General Franco’nun kendisinin açılışını yaptığı müzenin avlusunda yer alan at üstünde Franco heykeli depoya kaldırılmıştır.

Montjuic Mezarlığı / Cementiri de Montjuic: 1886’da açılmış. 1900’lerin başlarında şehirdeki modernist malikaneleri inşaa ettiren zengin ailelerin nasıl mezarlarda yattığını görmek ilginç olabilir. Jujol, Cadafalch gibi sanatçıların eserlerini de barındıran sayısız mozeleler, mermer heykeller ve vitraylar. Bunun yanında; Frances Macia, Isaac Albeniz, Rusinol ve Joan Miro gibi önemli şahsiyetlerin mezarları da buradadır.

Sagrada Familia Kilisesi(Kutsal Aile Kefaret Tapınağı):

Saat 14:25. Sagra Familia’ya geçmezden; çeşme ve heykelleri ile de ünlü, Katalonya Meydanı ya da Plaça de Catalunya meydanına uğradık . Ziyaretçilerin akınına uğrayan meydan; Passeig de Gracia, Rambla de Catalunya, La Rambla, Portal de l’Angel, Ronda de Sant Pere gibi bir çok önemli caddenin merkezi durumundadır.

Saat, 15:00. “Sagrada Familia Kilisesindeyiz(Kutsal Aile Kefaret Tapınağı-Allahtan af dileme tapınağı)”: Kendimi Kapadokya’da hissettim; karşımızda Ürgüp peri bacaları..

Familia Kilisesine gidiş


Familia Kilisesi(Allahtan af dileme tapınağı)









1882 de yapımına başlanan dünyaca ünlü Sagrada Familia Kilisesi Barcelona nın en dikkat çekici yapılarından biri. Henüz tamamlanmamış olsa da ziyaretçi akını devam ediyor. Antoıne Gaudi yapıtı. Katolik olduğu için yapımını üstlenmiş. Antoni Gaudi1926’da tramvayın altında kalarak ölmesinden dolayı yapımı yarıda kalmış, halk arasında bitmeyen kilise olarak da biliniyor.

2022 yılında bitmesi planlanıyor. 1936’da İtalyanlar bombalamış. Öncephesi yaşamı-doğumu (JHS, yani İsa ve Yaşam ağacı), arka cephesi ölümü anlatıyormuş. Kulelerin sayısı 12 olacakmış. 4’ü yeni başlanmış. Kuleler; İncili yazan, doğrusu; Hristiyanlık bildirisini vaaz eden, yayan kişiler olan Evanjelistleri, Meryem anayı ve diğer kutsalları temsil edermiş.Evet; merkez kulenin etrafındaki dört kule İncil yazarlarını temsil eder.12 Kule külahı tamamlandığında, her biri bir havariyi temsil etmiş olacakmış.

Kulelere 400 basamak çıkılıyormuş(çıkmadık). Yapılacak en son kule 172 metre uzunluğunda olacak ve 2026’da, dahası Gauido’nun 100. yaşında bitirilecekmiş. İşte Evanjelistleri bu 172 mt kule temsil edeckmiş. Neo-Gotik tarzda yapmıi Antonio Gaudi, 16 yılını geceli gündüzlü buraya ayırmış.

Ne hazindir ki yaşamını bu eserin önünde bir tramvay kazası sonucu yitirmiş. Halkın desteğiyle ve bağışlarla çalışmalar devam etmekte... Büyük Çile Cephesi (batı) ve İsa nın Doğumu (doğu) cephelerinde yer alan dört kuleye uygun olarak zafer (güney) cephesinde de aynca dört kule yapılması planlanmakta. Ürkütücü heykellerin yer aldığı soğuk cephe, Joseph Maria Subirarchcs tarafından 1980 lerin sonunda tamamlanmış. Hz İsa nın Doğumu Cephesi, Gaudi nin 1904 de tamamladığı kısım. Bu cephede inanç, umut ve dinsel sevgiyi temsil eden kabartmalar var. Gaudi burada da doğayı kullanmış ve de ağaç ve meyveler ile doğaya olan sevgisini de yansıtmış.

“Yol bitmez, yol üstündekiler biter” Bir gün bitecek olan bizler, kendimizi bitirmemek için yol üzerinde gördüklerimizi yazıp belgelememiz gerektiğini düşündüğüm için sürekli; “Ger-Gör-Yaz” eylemi içindeyim.

Yolumuza devam ediyoruz ve sonra Barcelano’ya dönüp Flamengo Danslarını izleyeceğiz.

Josep Batllo i Casanovas evlerinden ‘Casa Batllo’:

Saat; 15:20. Passeig de Gracia Bulvarı’ndayız ve buradaki “Kemik evi” denen Casa Batllo’yu izliyoruz. Sanayici Josep Batllo i Casanovas ailesi satın aldığı bir binanın yeniden tasarlanması için Gaudi ile anlaşır. 1906 yılında yapımı tamamlandığında ortaya peri masallardaki evleri andıran bir yapı çıktığında Batllo ailesi ne düşünmüştür bilemeyiz ama böyle bir yerde yaşamak oldukça heyecan verici olmalı. Öyle ki; 2005 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren yapının en dikkat çekici bölümü, ön cephenin üst kısmında çatıyı kaplayan ve bir sürüngenin sırtını andıran dik, dar ve renkli formdaki Ejderha Sırtı’dır. ‘’Kemik evi’’ ismiyle de anılan binanın dış cephesi muhteşem mozaiklele süslü.

Saat; 15:25;

Sanat meraklısı politikacı Pere Mila için yapılmış Casa Mila(Apartman); Modernizm sanatı’nın açık hava müzesi denen ve de Türk Konsolosluğu da bulunduğu; “Passeig de Gracia Bulvarı”’nda yer alır ve 1906 ve 1910 yılları arasında doğal taşlardan inşa edilmiş. Sagra da Familia’dan sonra Gaudi’nin Barselona’daki en çok ilgi gören ikinci önemli yapıtı. ‘’Taş ocağı(La Pedrera)’’ ismiyle alay edilmiş yapıt. En ilgi çekici noktalarından biri ise çatı katıdır. Burada yer alan spiral heykeller ve savaş başlıkları takmış bilimkurgu askerlerini andıran yapılar oldukça ilgi çekicidir.

Birilerin Aziz bellemeye çalıştığı Gaudıo’nun Barselona'da Mutlaka Görülmesi Gereken “La Sagrada Familia (Kutsal Aile Bazilikası), Park Güell, ‘Casa Batllo ve Casa Mila-- dışında diğer 3 yapıtını şöyle sıralıyabiliriz: [[Casa Vıcens—Casa Calvet-- Palau Güell ]]

İlk önemli yapıtı, Sanayici Vicens ailesi için 1883-1888 tarihleri arasında yaptığı Casa Vicens adlı yazlık ev: Yapımı 1839 yılında tamamlanmış. Özel mülk nedeniyle ziyarete kapalı. Gaudi’nin çalışmalarında çok karakteristik olan bitki motiflerini binanın ayrıntılarında görmek olası. 2005 yılında UNESCO dünya mirası listesine dahil edilmiş.

Gaudi daha sonra Eusebi Güell adlı sanayici ile güçlü bir ilişki kurarak bu aile için yaptığı eserlerle Barselona'da ünlendi . Bu yapıtlar: Güell Pavilyonu, Güell Sarayı, Güell Mahzeni, Colonia Güell Türbesi ve Güell Parkı'dır.

Güell Sarayı(Palau Güell): Eusebi Güell’in Gaudi’ye yaptırdığı ilk iş. Yapımı 1890 yılında tamamlanan modernist ve art nouveau(doğal motifler, yani bitki, börtü böcek, hayvan vb kullanılan sanat türü) tarzda inşa edilen bina diğer birçok Gaudi eseri gibi dünya mirası listesinde. Eserin en ilgi çekici ayrıntılarından bir tanesi ilginç bacaları. Binanın yapımında oldukça etkileyici Ferforje (Fr. Yüksek ısıda dövme süslü demir şekli) işleri, ahşap, seramik, renkli camlar kullanılmış. Bodruma giden atlar için dizayn edilmiş yollar ise görülmeye değer. Bir anda kendinizi Gargamel'in mahallesinde duyumsuyor ve kendininizi masal ortamının içinde buluyorsunuz.

Aileler genelde birbirini kıskandığı için özellikle Gaudi’ya bu güzel evleri yaptırmışlar.. Diğer önemli yapıtları ise Teresano Koleji, kendisine yılın binası ödülünü kazandıran Celvet Evi, Bellesgurad Villası ve La Pedrera(Taş ocağı) adıyla bilinen Casa Milà bulunur.

Casa Calvet: 1900 yılında Barselona Kent Konseyi Ödülü alan binanın bodrum, zemin ve birinci katı Calvet ailesi için tasarlanmış. fransızcada sekilsiz inci abartılı anlamına gelen “Barok” etkileri yansıtan Casa Calvet’in cumbaları, dekoratif heykelleri, antresi ve merdivenleri Gaudi’nin estetik dokunuşlarıyla hayat bulmuş.

Önceden belirtiğim gibi; kaybolduğum ve de Arapça “kurumuş nehir yatağı” anlamındaki “ramla” sözcüğünden gelen “La Rambla Caddesi”, Barselona’nın Eski Şehir bölgesinden geçerek Plaça de Catalunya Meydanı’nı limana bağlayan bu caddel; sıra sıra kafeleri, restoranları, hediyelik eşya dükkanları, çiçekleri ve kitapçıları ile şehrin tam kalbindedir.

ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
GEZ-GÖR-YAZ
GSM: 0506 609 00 32
E-POSTA: evesbere@mynet.com
evesbere@gmail.com
sevket-che@hotmail.com.tr

OLA İSPANYA-OLEY İSPANYA-6

Red FİGUERES VE DELİ SALVADOR DALİ:

19 Ağustos 2016. Saat: 08:00’de Girona ve Figüres’e’ yol aldık ve de 1 ve yarım saat ile 35 bin nüfuslu, İspanya’nın Kuzeyinde Pirienelere yakın bir kasaba olan Figüres’e vardık. Figüres denince akla Dali gelir. Bu nedenle; saat 09:30’da Salvador Dali tiyatrosu ve müzesinde değiliz, Dali müzesinin çevresindeyiz. Çünkü adamın adım attığı yerde dahiliği, deliliği var. Bahçesinde ilginç objelerle karşı karşıyasınız. Araba lastikleri üzerinde duran yapıt 19. yüzyıl Fransız ressamı Meissonier’e adanmış.

Ayrıca dışarıda Dali’nin hayran olduğu Katalan filozof ve yazar Francesc Pujols anısına bir yapıtını görüyorsun. Giriş kapısının üzerinde yer alan dalgıç elbisesi ise psikanaliz yolu ile insanın bilinçaltına yapılan yolculuğu sembolize ediyormuş. Dali bu elbiseyi bir davette giymiş ve boğulma tehlikesi geçirmiş…

Buradan da doğru müzeye. O da ne?! Ne olacak! 1970’lerde Bülent Ecevit iktidarında, ülkenin iliğini emen tüccarların yarattığı yağ ve tüp kuyruğu benzeri kuyruk karşımızda. Bir diğer karşılayanlar ise, müze giriş binasının çatısı ve inanın Dışı; Müze binasının dış duvarları bereketi sembolize eden ekmek somunları, çatısı ise doğurganlığı, üremeyi sembolize eden yumurta figürleri ve yaşamın en küçük yapıtaşı olan atom figürleri, müzeye gelen bizleri selamlayan çatıdaki mankenler… Tüm bunlar adeta; Dali sanatı’nın hoş geldiniz figürleri..


İşte, Deli Dali ve Delihanesi

































Kuyruktayken, yani içeri girmeden şu Salvador Dali’den söz edelim: Salvador Dali’nin uzun adı; “Salvador Domingo Felipe Jacinto Dalí i Domènech”. Bir de dünyanın en uzun ismi; “Ufufuywwuye Yugofuyewıye Ufguyuye Osas” demezler mi. Sayın harfleri hangisi uzun!? Dünyanın en büyük ressamı, fakat bu ressam resim okuluna gidiyor ama mezun olamıyor. Çünkü juri kendisini resim konusunda yeterli bulmuyor. Dali, genelde; Empresyonizm/ İzlenimcilik akımına bir tepki olarak ortaya çıkmış Kübizm sanatının öncüsü, Pablo Ruiz Picasso’dan etkilendi. Kübizm sanatında; dış dünyanın nesneleri sadece göründükleri yanıyla değil görünmeyen tüm yanları ile geometrik olarak ele alınır. Empresyonizmden farklı olarak eşyaları geometrik yapısı ile ele alarak çok boyutlu gösterme amaçlarını gerçekleştirmişlerdir. Çünkü empresyonizmde dış dünyada görülen varlıkların; gerçek, realist yönünü değil kendinde uyandırdığı düşssel izlenimleri anlatılır.

İlk yaptığı ve sergilendiği resmi 10 yaşında çizdiği kendi otoportresidir. İlk sergisini 14 yaşında yaşadığı şehir olan Figueres’in Belediye Tiyatrosu’nda açmış.

Anlamışssınızdır artık. Figueres, yanlızca içgüdüler ile ulaşılabilecek eserler yaratan, yani gerçeküstücü(surrealist) Ünlü ressam Salvador Dali’nin doğduğu yer. Burada Salvador Dali’nin tasarladığı ve şu anda müze olarak kullanılan tiyatro binası var. Bu bina dünyanın en büyük sürrealist(Gerçeküstücü) objesi olarak kabul ediliyor.

Dali bana göre deli idi. Evet; sürrealizmin bir başka tanımıtyla; bilinç dışının düşsel dünyasına yönelmeye başlamış olan Dali nasıl deli olmasın ki? Bunları yapana deli demeyene deli derim ben: Düşünün gazeteci Zeynep Oral(Çok güzel ve aşıktım kendisine) Dali ile söyleşi için randevü istiyor. O da otel de randevvü veriyor. Pür heyecan ötele gidiyor Zeynep Oral. Oda kapısını çalıyor. Çalmaz olaydı.

Dali kapıyı çırılçıplak açıyor. Zeynep şokta; “ Yok daha..” feryat eder, Dali tüm pişkinliğ ile önüne bakarak, “Burda ya..” diyor..Ben attım galiba. En iyisi; Zeynep Oral’dan dinlemek. Oral o günü günü şöyle anlatıyor: "Paris'te İngiltere'ye gitmek için burs kazanmıştım. Bir lokantada yemek yiyorduk Fransız bir gazeteciyle. Kapı açıldı ve Dali, yanında hayvanı müthiş bir şov yaparak geldi. Biz de kalkmak üzereydik.. Karşımdaki gazeteci 'ne isterdiniz' gibi bir şey sordu. 'Hayatta tek isteğim, Dali'yle röportaj yapmak' dedim... Garsonu çağırdı. Bir şey söyledi. Garson da Dali'nin masasına gitti..Biraz zaman geçtikten sonra Dali yanıma geldi. 'Buyrun emrinizdeyim. Benimle röportaj yapmak istiyormuşsunuz' dedi.

Şaşırdım tabii, elim ayağım birbirine girdi. O halimi görünce, 'Tamam...' dedi; 'yarın otelime gelin konuşalım.'.. Lokantadan çıktım ama kafama dank etti. Ertesi gün İngiltere'ye gidiyorum. Lokantaya telefon ettim. Dali'yi istedim. 'Önemli bir işim çıktı. Bugün gelsem olur mu?' dedim. 'Peki...' dedi. '4'te gelin. Kral dairesinde kalıyorum' dedi.. Otele gittim. Yukarı çıktım, uzun bir koridor, kral dairesi. Kapıyı çaldım, açıldı. Dali anadan doğma çıplak.. Daha 19 yaşında filanım. Geri kaçarak koridoru koştum. Arkamdan seslendi. 'Röportaj istemiyor muydunuz?' diye. 'Ama...' dedim, 'istemiyorum...' 'Neden vazgeçtiniz' diye bağırdı bu kez. 'Çünkü çıplaksınız' dedim... O da 'Aaa! Özür dilerim giyinmeyi unutmuşum...' diye yanıtladı. Neyse gitti giyindi, kapıyı açtı, röportajı yaptık..."

Prensin karşısına pijama ile çıkan, elinde İstaka ve 2 kurt köpeğiyle sahneye çıkan, köpek yerine Karınca yiyen devasa hayvanı gezdiren(Bende de var biraz. Samsun 19 Mayıs Lisesi’nde iken köpek yerine dana gezdirmiş, Deli karı Nimet Uçkan’ın dersinde eski büyük bir anahtarı akıl anahtarım diye boynuma asmıştım..), babasının ayaklarına kapanırcasına sürünerek kendisinden özür dilemesini düşünüp resimleyen, “ünlü olmak için Katalan ve Dali olmak gerekir” diyerek Picasso’yu aşağılamaya çalışan; Salvador Domingo Felipe Jacinto Dalí i Domènech”dir..

Dalivari dalavereli bazı delilikleri:

  1. 1-Dali, ölen kardeşinin reenkarnasyonu olduğuna inanıyordu..
  2. 2-Dali, tam bir "kötü çocuktu". 1923 yılında bir süre eğitim aldığı akademiden uzaklaştırıldı. Aynı yıl tutuklandı ve bir süre ceza evinde kaldı. 1926 yılında tam da okulunu bitireceği finaller öncesinde akademiden ihraç edildi.
  3. 3-Dali bir Katalandı, buna karşın İspanya İç Savaşı'ında General Franco'ya desteğini açıkladı. Hitler'e hayrandı. Bazı resimlerinde Hitler bir biçimde yer aldı.
  4. 4-Dali, sekreterlerini "zengin" etmişti! Dali, sekreterlerine para ile maaş ödemiyordu. Bunun yerine kendi yaptığı resimlerden veriyordu.
  5. 5-Dali'nin "hilekâr" tarafı da vardı. Tablolarındaki yüksek fiyatların nedenini zengin müşterilerine açıklarken, içinde yılan zehri bulunan boyalar kullandığını belirtiyordu.
  6. 6- Dali'nin restoranlarda yediği yemeklerin hesabından kurtulmak için de "kurnazca" bir yöntemi vardı. Yöntem; hesabı ödüyor gibi yapmak için çekini çıkarırdı. Çeki yazmaz arkasına resim yapardı ve veriridi.
  7. 7- Dali, "açık evlilik" olarak bilinen, sıra dışı bir evliliğe sahipti. Salvador Dali, ileride eşi olacak Rus kızı Helena Delivuna Diakinoff(Gala) ile 1929 yılında tanıştığında, Gala Fransız şair Paul Eluard ile evliydi. Hiç cinsel ilişkiye girmediği savlanan Dali o sıra 25 yaşındaydı, Gala ise kendisinden 10 yaş büyüktü. Gala'ya İspanya'nın Pubol kasabasında bir kale satın almıştı. 8- Paranoyak-eleştirel yöntem adını verdiği bir tekniği vardı..Dali, bu yöntemin icadında, Freud'dan etkilenmişti. Bilinç dışı sembol ve düşünceleri açığa çıkarmak, rüyalarını bir malzeme olarak kullanmak ve bunlara ulaşabilmek için çeşitli alıştırmalar yapmak bu yöntemin bir parçasıydı. Hatta bu durum Dali için basitçe bir yöntem olmanın ötesine geçmiş ve bir yaşam tarzına dönüşmüştü.

960 yılında Figueres belediye başkanı, yıllar önce Dali'nin ilk sergisine ev sahipliği yapmış ve iç savaşta zarar görmüş olan Belediye Tiyatrosu'nu "Dalí Tiyatrosu ve Müzesi" adıyla restore etmeye karar vermiş. Dali, müzenin her köşesini kendi tasarlamış, inşaatı ve dekorasyonuyla bizzat ilgilenmiş. Müze 1974'te açıldı açılmasına, fakat, Dali 1980'lerin ortasına kadar müzeyi sürekli yeniledi. İlk günkü gibi korunan, dünyadaki en büyük Dali koleksiyonuna sahip müzeye sanatçının en büyük yapıtı.

Müzede, Dali'nin tasarladığı ve boyama, çizim, yontma, Altın ve diğer cevherleri ham olarak işlemek olan “kuyum” ile lazer ışın dalgalarının pozitif karışımı ile oluşan üç boyutlu kayıttır denen “hologram” ve İlkesi iki gözle (binoküler) görme olan ve belirli bir kalınlıktaki nesnelerin üçboyutlu izlenimini veren optik alet olan, bir diğer tanımla; cismin birbirine benzer iki görüntüsünün stereoskop aracılığıyla birleştirilerek, ona üç boyut kazandıran alet; “stereoskopi”, fotoğrafçılık ve benzeri tekniklerle yapılmış dört binden fazla eseri bulunuyor. 

Bina 4 katlı. Girişinde, kendi tasarımı Cadillac'ın üzerine bereket tanrıçası sembolünü konuşlandımanın yanında, tanrıçanın üzerine eşi Helena Delivuna Diakinoff(Gala)'ya ait tekne oturtulmuş. Nerde mi? Avluda.. Dali'nin mezarı müzedeki cam kubbenin tam altındaki mahzende. Amacı sonsuza dek yaşamak. Salonda devasa bir tablo yer almakt…Dali müzede ziyaretçilere düşsel bir tiyatro atmosferi kurgulamış. Girişte devasa Labyrinth tablosu var.

Bu devasa tablonun sol tarafında, Dali’nin esin kaynağı olarak gördüğü ve hayran olduğu aşkı Gala çırılçıplak karşınıza çıkıyor. Bakışlardan rahatsız olmalı ki, çıplak portresi Abraham Lincoln portresi oluyor. Koltuk ve tablo görünümlü objeler özel bir projeksiyondan bakıldığında saçları ile beraber bir kadın yüzüne dönüşüyor…Kardeşim anlatmak zor. İlle de gelmeniz ve görmeniz ve yaşamanız gerekir..

ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
GEZ-GÖR-YAZ
GSM: 0506 609 00 32
E-POSTA: evesbere@mynet.com
evesbere@gmail.com
sevket-che@hotmail.com.tr

OLA İSPANYA-OLEY İSPANYA-7

Red GİRONA VE BARCELANO’DA FLAMENKO DANSI:

Saat 12: 55. Yolumuz Girona. 45 dakika gidecekmişiz. Fransa ile sınır oluşturan Pirene dağlarının muhteşem çam ormanlarının rengini izlemeye geçmezden önce; zeytin ağaçları, ayçiçeği tarlalarını, üzümbağlarını, mısır tarlalarını, hatta Formula 1 Pistini izliye izliye önce Girona’ya gelmiş, burada durmıyarak Figüres’e geçmiştik. Şimdi, aynı devasa doğa görselliğini izliyerek Girona’ya dönüyoruz. Saat 13:32. Onyar nehrinde mola verdik. Bilmem harika demeye gerek var mı? Bu nokta Napolyon’un ilk saldırdığı yermiş. 35.000 kişilik Napolyon orduları tarafından.. Napolyon şehri 7 aylık direniş sonucu 1809’da ele geçirilmiş. Fakat çevredeki dağlara çekilerek gerilla savaşı yürüten Gironalılar şehri 5 yıl sonra geri almışlar.

Katalan milliyetçiliğinin yoğun olduğu renk sarı kırmızı, bağımsızlık bayrağı rengi..Girona efsanesine göre; sineklerin düşman askerlerine saldırıp gözlerini kör ettiği anlatılıyor…






















Kuzeydoğu Katalonya Özerk Bölgesi'ni oluşturan 4 ilin en küçüğü olan Girona'nın merkez nüfusu ise 96.236.. Onyar Nehri kenarına kale surları ile çevrilmiş olan Eski Şehir (Barri Vell) İspanya’nın en iyi korunmuş ortaçağ şehirlerinden. Bu eski şehrin bir bölmününü ise “Yahudi Mahallesi” olan El Call oluşturur. Girona’da ki bu Yahudi mahallesi Avrupa’da en iyi korunmuş olan Yahudi bölgelerinden biriymiş..

12. yüzyılda şehir Avrupa’nın en önemli kabalistik(İsrail felsefesi; masonluk) okullarından birine ev sahipliği yapması sebebi ile museviler için önemli bir merkez haline gelmiş. Ortaçağda artan dini baskılar musevilerin gettolaşarak yaşamasına sebep olmuş ve nihayetinde 1492’de çoğu Girona’dan olmak üzere din değiştirmeyi kabul etmeyen 90.000 musevinin çoğu Osmanlı topraklarına olmak üzere çeşitli ülkelere göç etmek zorunda kalmış.

1492’de Sultan II. Bayezıd İspanya’ya gemiler göndererek orada istenmeyen bu halkı Türkiye’ye getirtmiş. Bugün Türkiye’de ki Yahudi nufüsun bir kısmı o dönemde İspanya’dan gelmedir. Eski şehir (Barri Vell), Onyar Nehri’nin doğu kıyısına, modern Girona ise ise Ter ve Onyar Nehirleri’nin arasındaki düz araziye kurulmuş. Şehirde görmeye değer yerlerin neredeyse tamamı Eski Şehir’de ve yakın çevresindedir.

Birbirine kavuşan Arnavut kaldırımlı sokaklar Girona’ya tanımı zor bir gizem katıyor. Riu Onyar nehrinin üzerindeki köprüler pek de estetik olmasa da ilginçliklerini yansıtmaktan çekinmeyen köprüler.

Örneğin; Eiffel kulesinin yapıldığı çelikten yapıldığı için(cumle biraz cümlesiz oldu kusura bakmayın) “Eiffel Köprüsü-Kırmızı Köprü” denen köprüden geçtik ve güzel güzel pozlar seçtik, kendimizden geçtik(cümlesizlik havada uçuşuyor). Köprü’yu Paris Eiffel kulesinin mimarı Gustave Eiffel tasarlamış, Eiffel köprüsü çeliklerini kullanarak. Dünyanın en tatlıcısı, Carrer Sant Clara caddesindeki; “Rocambolesc Gelaterıa”’nın yaptığı dondurmayı yemek için Bağımsızlık Meydan’ına, yani Plaça de La Independencia veya bir diğer adıyla Plaça de Sant Agusti’den çıkan sokaktan gittik ve dondurma yemedik.

Nedeni Berkay damak tadı bildiğimiz kaymak aromasında imiş.Dondurmayı “Tutti-Frutti”de yedik. Burası da dünyanın 3. en iyi dondurması imiş.

Placa de Sant Feliu ’deki, Saint Feliu Kilisesi yakınındaki; orjinalı Girona sanat müzesinde olan “ La Lionesa (Dişi Girona Aslanı)”’nin poposundan öpülürse Girona’ya bir gün tekrar dönüleceğine inanılır. Placa Dels Raime; dünyanın en küçük meydanı..Giyon’un en yüksek yerinde kurulan kadedral; Catedral de Santa María de Gerona (Girona Katedrali) Katedralı. İspanya’da Aslan poposu öptük diyemem ve öptüler detirtmemJ..Öpen Girona’ya tekrar geliyormuş. Tekrar gelirsem anlayın ki…

Saat, 14:48.. Plaça de La Independencia veya bir diğer adıyla Plaça de Sant Agusti meydanındayız. Sevgili eşim Kadriye Çorbacıoğlu ve sevgili kızımız çaçaron Ececan Çorbacıoğlu bu meydanda beni perişan ettiler.. Gelelim perişanlık öyküsüne: Meydan da bir çocuk heykelli çeşme. Çocuğun gözlerine bakınca su akıyormuş. Böyle dediler ve beni yediler. Başladım bakmaya ve akıtmaya. Fakat Ececan ve Kadriye sürekli çeşmenin yanında. Kuşkum doğru çıktı, çünkü ben çocuğun gözüne bakınca çocuk başlıyor işemeye. İşiyor çünkü bizimkiler çocuğun ayağına basınca kurulu mekanizma çalışıyor ve başlıyor akmaya..İyi ki gözüne bakıyoruz, ya tötüne baksaydık..:J)

Casas del Onyar (Onyar Evleri); Eskiden burada tarihi şehir surları varmış. 19 YY’daki Fransız kuşatması sırasında yıkılan surların yerine sıra sıra surları andırır biçimde inşaa edilen evler yapılmış. 80’li yıllarda pastel renklere boyanarak şehrin simgelerinden biri olmuş. Özellikle güneşli günlerde, evlerin nehre vuran aksı desenli müthiş bir nehir yaratıyor. Çek çekebildiğin kadar resim..

Carrer de la Forca; Romadan başlayıp Cadiz kentine dek uzanan Roma yolu “Via Augusta”nın geçtiği yol.. Bugünkü adı ile Carrer de la Forca, tarihi adı ile Via Agusta’dır.

Saint Feliu Kilisesi; 4. yüzyılda şehrin piskoposu olan Afrikalı Feliu ile şehrin koruyucu azizi Narcisuss’un mezarları üzerine inşa edilmiş.

Ünlü; Ethan Hawke’ın “Seymour Fond” filmi burada çekilmiş.. Seymour Bernstein'la tanışın: Muhteşem bir hayattan göz açma anlayışını paylaşan sevilen bir piyanist, öğretmen ve gerçek ilham kaynağı.

Girona’nın en çok hoşuma giden yeri La Rambla caddesi. Ortaçağdan bu yana insanların alışveriş için en çok geldiği cadde burası imiş. Gezdiğimiz tüm yerler buraya çıkıyor, her yol Roma’ya çıktığı gibi. Fakat Roma’ya çıkar denmesi yalanmış, çünkü Roma’ya çıkamadık; Girona’da dolandık durduk. Söylenenlere göre aradan geçen onca zamana karşın bu cadde çok az değişikliğe uğramış ve bugün hala alışverişin merkezi.

Tüm burayı gezdik, en azından gördük. Sonra’da Giron’a sokaklarını serbest saatte biz kendimiz aşınladık, Berkay Bozkurt’un anlattıkların tekrar ederek. Dondurma yedik(demiştim galiba), sandviç yedik, Onyar nehir kıyı evlerini izledik, görselledik, köprüleri de…Dahası; Nehir kıyısında sakız baba yaptık, güvercinleri besledik. O da ne, bura güvercinleri de aynı renkte, çeşit çeşit aynılıkta ve de aynı gürüldamalarda, aşk yapmaktalar. İyi de gezegenimizde her şey aynı ise, aynı güzelliklere sahıpsa; doğası ve doğanıyla ne diye bu kavga!!??

Sakız Baba’ya gelince. Diyarbakır Bölge Müdürlüğü’nden alınmış, KHGM’nın kampüsünde sabah yürüyüşü yapıyorum. Bir süre sonra benim yere atanmasını bekleyen bir dinden geçinen peşime takıldı. Sürekli bana Diyarbakır’ı anlatmamı istiyor. Bıktırdı… Bir gün bir ağacın altında aniden durdum ve dua etmeye başladım. Bu, bir bana baktı bir ağaca istemiye istemiye ellerin açtı ve dua etmeye başladı. Dua bitti, yürümeye başladık ve vatandaş da başladı; “Müdürüm, ağaca neden dua ettik?” Ve ben devam ettim, “Sakız Baba”, “Ne Sakız Babası?”, “Ağaçta sakız bağlı idi. Onu gördüğün ağaca dua edeceksin, çünkü bir mübarek zat gelip bağlıyor..” Aradan birkaç gün geçti, aynı adam bir ağaca ellerini açmış dua ediyor..Meğer, ben; insanların ayağına yapışmasın diye yere atmayıp ağaç dalına dolandırdığım sakızı görmüş:J)…

Bu denli bilgiden sonra ilgilenler olur diye; ispanya'nın pamplona kentinde, her yıl Temmuz ayında düzenlenen ve insanların boğalardan hızlı olup olmadığını ölçen festival olan “San Fermin Festivali”’ne değineyim: Festival çerçevesinde, bir ağıldan bırakılan boğalar, geleneksel olarak kırmızı-beyaz giyinmiş binlerce insanı önlerine katarak, yaklaşık 3 dakika boyunca 825 metre koşuyor. koşuya katılanlar, boğaların önünde panik içinde bağırarak kaçışıyor.

Kel alaka oluyor ama, bir şeyleri vurgulamak adına bir antrparantez daha. “İspanyollar ekonomik bağlamda şimdilerde bizden Garanti bankası alacak kadar iyiler(22.2.2017): 71 yıllık Garanti İspanyolların oldu. Türkiye'nin köklü ve önemli bankalarından Garanti'de Doğuş Grubu'nun payı yüzde 0.05'e, İspanyol BBVA'nın payı ise yüzde 49'un üzerine çıktı. Bankanın temelleri ise 1946 yılında Ankara'da atılmıştı...Bana biri Türkiye’nin olan bir yabancı banka gösterebilir mi? Ha babam, babalar gibi ülkeyi satmaya devam..)

Saat: 16:15 Girona bitti, biz de..Hemen yola çıktık 18:25’teki Barcelona Flamenko dansını izlemek için:

Cante(şarkı),Baile(dans) ve Toque(gitar) şeklinde üç öğeden oluşan ve de agresiflik, canlılık, alaycılık ve duyguların haykırırcasına ifade edildiği bir anlatım şeklinde betimlenen; Flamenko dansını izleyeceğiz .

Nedir bu Flamenko? Yaklaşık 900 yıl(M.Ö. 1100 - M.Ö. 201) Fenikeliler, yaklaşık 350 yıl(M.Ö. 550-M.Ö.201) eski Yunanlılar, 1000 yıl aşkın (M.Ö. 1100 - M.Ö. 201) Fenikeliler, yaklaşık 350 yıl(M.Ö. 550-M.Ö.201) eski Yünanlılar, 1000 yıl aşkın (M.Ö. 201-M.S. 206) Romalılar, yaklaşık 800 yıl(M.S. 711- M.S. 1492); Araplar, yani Faslılar(Mağribiler), Suriyeliler ve Berberiler ve de M.S. 1447’de gelen Romanlar-Çingeneler İspanya’ya kültürleriyle egemen oldular.

Neden bu uygarlıkları, kültürleri saydım? İspanya özgünlüğü kabül edilen ve sadece Güney İspanya’ya (Andalucia) ait olan; “Flamenko dans ve müziği” bu uygarlıkların kültürlerinin harmanlanmasından doğan bir ürünüdür. Çünkü bu uygarlıklar kendi kültürlerinin müzikal yapılarını taşıdılar.

Özellikle; Cebelitarık Boğazı’ndan İspanya’yı işgal eden(M.S. 711) Mağribiler (Faslılar) olarak bilinen Araplar, Suriyeliler ve Berberi kültürleri İspanya’yı çok büyük boyutlarda etkiledi. Müslümanlar buraya, şiir, şarkı ve müzikal enstrümanları da getirerek, önceki uygarlıkların yarattığı İspanyol müziğine duygusallık ve duyarlılık kazandırdılar. Flamenko’nun biçimlenmesine en önemli etmen; 1447 senesinde ‘önce Barcelano ve ardından tüm İspanya’ya yayılan’ Hindistanlı ve Pakistanlı Romanlar.

Hindistan’dan göç etmeye başlayan bu esmer tenli insanlar usta metal işçileriydi ve kendi müzik ve dans kültürlerine sahiptiler. Romanların getirdikleri kültürle, Endülüs kültürünün kaynaşmasıyla flamenko biçimlenmeye başlamıştır.

Flâmenko izlemek varmış Barcelano'da














19.YY’ın sonlarında Flamenko yozlaşmaya başladı. Şöyle ki; 1860’larda Köylüler, yani; Payolar ‘cante gitano’ söylemeye başladılar. Cante jondo olarak da bilinen ‘Cante gitano’ Flamenko’nun kalbi ve ruhu olduğu söylenir. "Kusursuz" ve "derin" anlamında. Derinliği; ölüm, acılar, umutsuzluk veya dini düşüncelerden geliyor. Bu aşırı yoğun üzüntü biçimi palo seco (gitar eşliğinde) söylenebiliyor..

Bunların en ünlüsü, sert ve egzotik şarkıları dinleyicilerin kulağına daha hoş gelecek şekilde değiştiren Silverio Franconetti (1831 –1889) ‘ydi. Böylece, nihayetinde flamenkonun hakikiliğine zarar veren ticarileşme modası başladı..Birilerin savına göre; 1860’larda Flamenko altın çağına girmiş. Dahası; 1840’ların başında ortaya çıkan, yemek servisi ve flamenko gösterisi sunan “Cafè Cantante- Cafès De Cante”ler oluşmaya başladı. Yani ticaretleşmeye..

Önceden ağıt olarak olarak belirmiş. Yavaş-yavaş modernize ediliyor. Flamenko’nun sözcük anlamı yok. Flemence’den geldiği ve süreç içinde Endülüs- Arap müziğiyle etkileştirilerek falamenko olduğunu söyleyenler de var..Fakaat; Cante Flamenco / Selección yazarı;Ricardo Molina(1917-1968); çoğu Arapçadan gelen, Flamenko kelimesinin temeli oldukları varsayılan bu tip kelimelerin bazılarını şöyle sıralar : Felag – Mengu (göçebe-göçmen çiftçiler), felaicum ya da felahmen ikum (çiftçi) ve felagenkum ya da flahencou ( Alpujarra bölgesindeki Arap şarkıları ) anlamındadır

Flamenko dansı gitar eşliğinde yapılır. Dansa; el çırpma ve sert ayak hareketleri coşku ve heyecan katar. Flamenko dansçısının dansı kadar giysileri de önemlidir. Flamenko sanatçıları İspanya iç savaşında(17 Temmuz 1936-1 Nisan 1939) yayıldı. Türkiye Flamengo ile Işıl Renya sayesinde tanıştı. İşte öyküsü: “Şu an 45 yaşında olan Manuel Reina 15 günlüğüne İstanbul'a ders vermeye gelir, 44 yaşındaki Işıl Karaman öğrencisi olur. Yeşilçam filimlerine benzer bir aşk patlaması olur. Manuel 15 günlüğüne geldiği şehirde tam üç yıl geçirir. Işıl kendini flamenkoya adar. Işıl ve Manuel birlikte Sevilla'ya gider, evlenirler. Işıl Karaman bir anda; Işıl Karaman Reina olur. Eylül 2003 tekrar İstanbul'a dönerler ..Galiba İstanbulda Flamenkolaşmaya devam ediyorlar..

Doğru ya; eğlenceden ziyade, olguya kültür boyutunda bakan ve de otantik kültürlerim korunmasında duyarlı kimlikliklerin ‘Barcelona deyince’aklına “Flamenko” geldiğini gördük. Flamenko, Pakistan ve Hindistan’dan gelen Romanların ağıtlarında ortaya çıkan hareketlerinden doğduğunu savlayanları da..Tıpkı; Trabzon Kolbastısının bir delinin hareketlerinden doğduğu savlanması gibi..Kolbastıdan daha hareketli ve de ritmik Flamenko. Flamenko’nun süreç içinde modernize edilerek günümüz dansına dönüştüğünü anlattık. İspanya iç savaşında, ülkeden kaçan sanatçılar, Flamenko’yu dünyaya yaydıklarını da..Ülkemizde, Flamenko öncüsü Işıl Renya....Uzattım galiba; en iyisi izlemek. Siz de bizim gibi olmasa da izlemeniz için:

Flamenko’nun ekstra etkinliklerden birini yaşamak için, ‘Ankaramızın zenginlerinin Cinnah’ı gibi zenginler caddesi olan Tibidavo semti Carrer de Balmes(Balmes caddesi)’deki, ‘Palacio Del Flamenco’ sahnesinde müthiş bir gösteri izledik. Önce bizi derse aldılar. Bir bayan, bir baymayan(pardon şu bayan sözcüğü bana itici geliyor. Doğru, bayan bayan var ama hepsi de baymıyor ki..). Evet, bir kadın, bir erkek dansçı bizler Flamengo’ya ısındırmak, onun ruhunu, coskusunu ve heyecanını biraz olsun vermek için..Bir kuple olsa da Flamenko yaptık canım..Yine uzatır oldum. Lütfen gidin ve seyredin..

20 Ağustos 2016 Barcelano gezisinin ikincisine başladık: İspanya halkı lüksü ve köpek beslemeyi sevmez. Sevdiğini ve her evde bir köpek olduğunu söyleyenler de var. Evleri tek-tek gezmediğimiz için bir şey diyemem, fakat köpekle dolanan fazla rastlamadım. Dolaşanlar de ellerinde eldiven ve poşet sokaklara köpek dışkısı birakmıyorlar. Arabalara fazla tutkulu değiller, Doğrusu tutumluluğu cimriliğe taşımışlardır. Fakat gezmeyi sever.

İspanya adeta kontlar kenti. Hemen-hemen her kont ailesinin bir mahallesi, dahası kolonileri var. Kont aileleri için mahaleler tasarlayan Antoni Gaudi’nin, yaptığı parkın hemen girişinde bulunan penbe evi dikkat çekici. Antoni Plàcid Guillem Gaudí Cornet bir dahi olarak kabul edilmekle birlikte renk körü olduğuna dair savlar var. Var, var olmasına da, evinin penbeliğini seçmesi pek de renk körü olduğu söylenemez. Gaudi’nin 1906 yılında yaşamaya başladığı ve kendine ayırdığı bu ev ziyaretçi çekiyor..

İlkin Parc Dela Ciutadella'ı gezeceğiz. CasGezmeye başladık bile: Zaman-zaman, doğal güzellikleri için 'cennetin izdüşümü' deyimini kullanırım. Burası bu deyimi fazlasıyla hak ediyor. Göl ve içindeki küçük sandallar, kuşlar, suyun içindeki ağaççıklar, çiçekleriyle ve de Mamutu ile insanı büyülüyor ve de dinlendiriyor. Herkes Mamutun hortumuna tırmanıyor.

Parc Dela Ciutadella
















Castell Dels Tres Dragors






Eee Ececan geri mi kalır..Hayli yordu.. Burası aslında bir tarihi asker kışlası alanı. Şöyle ki; Barselona’yı 13 ay kuşatma altında tutan V. Felipe’nin 1715-20 yılları arasında denize yakın bir yerde yaptırdığı kale, kanunu ve askeri düzeni bir arada tutan bir kışla olarak tasarlanmış. süreç içinde kent merkezinde kalan ve içerisinde; Katalonya parlemento binası ile modernists kült binalarının biri olan; Castell Dels Tres Dragors bulunuyor.

Muhteşem bir görüntüsü ile hayli etkileyici iç kale gibi. Bunun yanında; zooloji müzesi, hayvanat bahçesi ve küçük bir göl bulunan gezdiğimiz park; Parc Dela Ciutadella...

Güell Parkı’na doğru yola çıktık. Elbetteki gezeceğiz, fakat ben bir başka işi de yerine getireceğim; yazmayı..

Park Guell(Büyük Park, yani Paroguıa Guell): Carmel Tepesi’ndeki Gaudi’nin modernist parkından Barselona’ya panaromik bakacağız. 1900 -1914 tarihleri arasında, sanayici Eusebio Guell ve ailesinin soyluluk göstergesi olarak yaptırılan Park; Büyük Park denenParoguıa Guell Park’ndayız. “Park Güell”, Antoni Plàcid Guillem Gaudí i Cornet’in ünlü “Sagrada Familia” eserinden sonraki en iddialı yapısı ve Barselona’nın dünyaca ünlü sıra dışı parkıdır.. Park, Gaudi’nin ortak bahçeleri bulunan, 60 evden meydana gelen bir site inşa edilmesi planlansa da proje boyunca evlerin yalnızca ikisi bitirilebilmiş. Olanı ile bir anda kendinizi Gargamel'in mahallesinde duyumsuyor ve kendininizi masal ortamının içinde buluyorsunuz.






















Projenin iptalinin ardından bahçeler 1922 yılında halkın kullanımına açılmış..1984’te UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne alınan ve farklı mimari tarzların çarpıcı uyumunu yansıtan parkta, Çıkış noktası Barselona olan; seramikleri kırıp tekrar şekil verme sanatı denen “ trencadis seramikleri” 170 metrelik uygulaması görüyoruz.

Masallar eğer çocuklar için anlatılan; çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan halk öyküleri ise “Park Güell” parkı da çocukların daha fazla ilgisini çekmesi gerekek park. Tamam, çocukları buraya ebeveynlerin getirmesi gerek, fakat çoğu çocuksuz. Bizimkisi bile 25’inde..

Yılansı bank, peri masallarındaki evler, Ortaçağda (M.S. 800) kuzeybatı Avrupa’da gelişmeye başlayıp 12 ve 14. yüzyıllar arasında doruğa ulaşan ve sütün-çatı(tonoz) yapımındaki ağır taş işçiliğine dayanan kültür ve Tavanı sütunlar üzerine oturtulmuş salon veya kolonların altındaki tapınak(Sala Hipostila) bulunuyor.












Park Güell içindeki en önemli bölümlerden biri de. Gaudi’nin çalışma arkadaşlarından Francesc Berenguer tarafından tasarlanan Museu Gaudi’dir. Gaudi, bu evde 1906 – 1926 arasında 20 yıl yaşamış. Bu evde, Gaudi’nin kendi tasarımı olan mobilyaları var.

Buradan, farklı kotlarda tasarlanmış teraslardan denizin harika manzarasını seyretmekten çok, buradan panaromik resimler için koşuşturuyoruz. Siz bir yeri, gezmek ve seyretmek istiyorsanız, o yere ikinci kez geleceksinin. Çünkü; olmuyor; hem gez, hem çek, hem yaz al sana kış, Siz benim gibi yapmayın.Gün, ay ve yıl; 20 Ağustos 2016 ve Saat, 10:15 “Barri 1888 Fuarının yapıldığı Gotic(Gotik Mahalle)”’deyiz..

Barselona’nın en ünlü bulvarı olan Las Ramblas’ın içinden geçtiği eski kent Barri Gotic(Gotik Mahalle), Yüzyıllar boyunca, farklı kültürlerin harmanlamasıyla biçim almış ve Avrupa’nın ortaçağdan kalma en geniş ve uyumlu kent merkezlerinden. Burayı ziyaret ederek Las Ramblas, Barcelano Katedrali, Temple of Augustus ve Carrer del Bisbe'yi ve Roma kalıntıları ve surlarını görüyorsunuz. Buradaki sokaklarda kurulan bit pazarları, fuarlar ve sokak müzisyenlerin izlemek ve Barcelano Katedral'in önünde Katalon sokak dansı “Sardanes”’i izleyebilirsiniz Pazar gününü beklerseniz.

Santa Maria Del Mar Katedralı veya La Ribera Katedrali (Santa Maria del Mar Kilisesi de deniyor): Antoni Gaudi, ünlü La Sagrada Familia’yı tasarlarken etkilendiği kilisenin yeri; Plaça Santa Mara, 1, La Ribera. Orjinal bir bazilika tarzında yapılmış. Dar sokakların ortasında bulunan katedral kaba bir görünüme sahip. Santa-Maria-Del-Mar-Kilisesi sadece 55 yılda (1329-1384) tamamlandığı için tümü Katalan gotik tarza sahip olan tek yapı imiş..

Saat; 11:35. Plaça de Sant Jaume meydanındayız. Katalonya’nın politik ve tarihi açıdan en önemli meydanı. Mükemmel bir alan. Burada bulunan hükümet ve mahalli binalar ile, Carrer de Ferran caddesine bağlanan mekanlardaki cafe-barlar gezinizi varsıllaştıran alanlarıdır.. Katalonya Hükümet ve Barselona Belediye binası bu meydandadır. 23 Nisan’da Katalan dini-milli Bayramı “Jordi” ve 24 Eylül’de dini bayram “La Merce”’nin ana etkinlikleri bu meydanda olur. Meydanın bir tarafında Katalunya Hükümet Binası (Palau de la Generalitad), diğer tarafında ise Barselona Belediye Binası (Ön cephesi dört sütunlu) yer alır.

Hükümet binasının sağ sokağından, Katedral’e uzanan sokağa girerseniz Venedik’teki ünlü “Ahh Köprüsü”‘nden esinlenerek yapılan ve Hükümet Binası ile Başkanlık Rezidansı’nı bağlayan neogotik “Pont del Sospirs” Köprüsü ile korku efekti veren ve saçak kenarından dışarı doğru uzanmış oluk olan su çörteni fonksiyonu işlevindeki eski Çağ Roma yapılarında bulunan tuhaf, gülünç figürlerden oluşmuş süsleme üslubundaki(grotesk), Çirkin bir insan yüzü veya hayvan başına benzeyen oluk ağızlarını(gargoyleleri) görebilirsiniz..

Hükümet Binasının diğer cephesinde yer alan ve Carrer del Call ve Carrer dels Banys Nous gibi özgün dükkanlar ve antikacıların da bulunduğu bu dar sokaklardan oluşan Eski Yahudi Mahallesi (El Call)’dir.

Barcelona Katedrali(Catedral De La Santa Cruz Y Santa Eulalia Katedralidır): 13 ve 15 Y.Y. arasında inşa edilmiş Katedralin ön cephesini incelediğinizde neo gotik şeklinde tasarlanış. Bu arada diğer bir ayrıntı da katedral daha önce inşa edilmiş küçük dua etme yeri olan şapel üzerine inşa edilmiş. Eulalia öyküsü şöyle: “ Şehit olan Eulalia of Barcelona’ya adanmıştır. Bahar ayında Romalılar tarafından Eulalia çırılçıplak soyularak sokak ortasında bir yere bağlanmış ve orada ölüme terk edilmiştir. Ancak beklenmedik bir şekilde ve mevsim bahar olmasına rağmen yağan kar onun tüm vücudunu kaplamış ve onu korumuş. Bunu gören Romalılar çok sinirlenir ve içi bıçaklarla dolu bir varilin içine kapatırlar Eulalia’yı. Şuan Eulalian’ın mezarı katedralin içerisinde yer almaktadır. Barcelona katedrali içinde Türkleri ilgilendiren de bir şapel de var. Katalan efasanesine göre geminin gövdesi 1571 yılında gerçekleşen leponto savaşı esnasında son anda kurtulmuştur. Bu durumun Osmanlıların savaşta yenileceğine işaret olarak algılanmasına neden olmuş.


Barcelona, La Avinguda de la Catedral’ı sonrası yemek molası. saat; 12:25. Placa Reıal meydanındayız. Palmiye ağaçları ve dövme demirden yapılma, yani ferforje sokak lambaları var. Önceden burada manastır alanı imiş, yıklımıi meydanlaşmış. K Sokak serserilerilerinin yoğun olduğu burada küçük çaplı hırsızlıklar olurmuş. Cafeterıa Fernando Cerveserıa da kalamar yedik.

Buluşma noktasını bulamıyoruz. Calıfern caddesinde koşuşturuyoruz. Uyarmama karşın bizim grup caddenin tersine yöneldiler. Kadriye “Şu çocuklara soralı. Bunlar serseriye benzemiyor..” derken çocuklardan biri erken, Türkçe “ Nereyi arıyorsunuz?” demesin mi. Trabzon Akçaabatlı Yusuf Mumcu ve Furkan Akbulut adlı bu iki tıp öğrencisi “Siz oraya ters gidiyorsunuz, geri dönün” deyince özür dilercesine herkes bana baktı.. Saat; 13:15. Ötele dönüş ve sonrasında Zaragoza’ya yolculuk başlayacak..

Doğru; 10 yaşındayken, etkileyici sanatsal eğilimlerini ortaya koyan; dünyaca ünlü ressam Pablo Picasso’nun ilk çalışmalarının sergilendiği tüm dünyadaki en önemli ve büyük koleksiyonun yer aldığı Barselona’da yer alan Pıcasso Müzesi’ne gitmedik . Özür dileriz..

ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
GEZ-GÖR-YAZ
GSM: 0506 609 00 32
E-POSTA: evesbere@mynet.com
evesbere@gmail.com
sevket-che@hotmail.com.tr

OLA İSPANYA-OLEY İSPANYA-8

Red ZARAGOZA VE GREENWİCH MERİDYENİ:

İspanya sanayisi Zaragoza- Barcelano yolu üzerinde yoğunlaşmış. İspanyollların ünlü Seat Toledo otomobilleri burada. Fakat sonradan Almanlara, Wolkswogan’e satımışlar. Araba markaları genelde kentlerin önüne “Seat” getirilerek oluşturulmuş. Örneğin; Seat Cordoba, Seat Toledo gibi..

Saat; 17:05. Aragon bölgesinin başkenti Zaragoza’ya 64 km kaldı. ‘Mısır tarlaların içinden, kargaları ve kuşların mısır koçanlarına kur yapan oynayışlarını izliyerek’ geçiyoruz. Pilar meydanındasınız. İspanyanın en güzel bazilikası olan “Pilar Bazikilası” burada. Aslan başlıklı taş köprüsü Zaragoza’nın en belirgin yeri.















Kentleri gezerken İsminin nereden geldiği ve anlamı merak edilir genellikle. Zaragoza da bunlardan biri. Roma komutanı Ceaser Augusto, bu bölgeyi fethedince buraya, “Ceaseraugusto” koymuşlar. Arap orduları o zamana kadar Caesaraugusta olarak biline yerleşkeyi ellerine geçirince ismini de “Sarakuşta” olarak değiştirmişler. 1118’de, Pasaklı Isabella’nın kocası Aragon kıralı, I. Alfonso alınca bu şehri Aragon Krallığı başkenti yapmış. Belli ki; söylene söylene “Ceaseraugsto, Sarakusta” Zaragoza olmuş

Goya (1746-1828, Francisco Goya)’nın kenti denen, hatta Meryem ana nın görüldüğü rivayet edilen 1 milyon nufüslü Zaragoza; Ebro Nehri ve onunla birleşen “Huevra Çayı” ve “Gallego Çayı” nun geniş vadisinde kurulu bu kent. Neler yok ki vadide; çöl, yeşil meralar, sık ormanlar, yüksek tepeler ve dağlar. Kısacası, ne ararsan var; 19 Y.Y başında Napolyon’a, yani Fransızlara karşı kazanılan zafer anıtı de bu vadide.

Fransız işgale karşı en kahramanca başkaldırı Zaragoza’da yaşanmış. Büyük insan kaybına neden olacak Fransız saldırısı, ünlü İspanyol savunmasıyla engellendi. Ressam Goya, güya belli zaman sonra karamsar ve ürkütücü cehennemle bütün resimler çizmeye başlamış. Kimileri sağırlaştıktan sonra bu duruşu sergilemiş.

Bazılarına göre de; İspanya ve Fransa arasındaki savaş Goya’nın hayal gücünü genişletmiş. Goya’yı zihninin karanlık kısımlarına sürükleyen bu delilikleri; sağırlığın değil, savaşın deliliği imiş. İnsanların dar sokaklarda Fransız askerlere karşı savaştığı Zaragoza’da, Goya mucizeler ve kutsal insanlar hakkında bolca iç rahatlatıcı ve dini resimler üreten genç bir ressam olmaktan çıkarak yüzünü cehenneme dönmüş. Ve Kara Tablolar Goya’nın bu cehennemde gördükleriymiş.

1401-1440 yılları arasında yapılan ünlü Piedro taş köprüsü(Bridge of Lions) Ebro nehri üzerinde kentin simgesi. Köprü; giriş ve çıkışlarında bulunan sütunların üzerindeki aslanlar sebebiyle “Bridge of Lions” olarak da bilinir. Ne mi yaptık köprüyü geçtik ve köprü üzerinde Ebro nehri ile bütün kenti görselledik..

Zamanımız ilerliyorken ilginç bir zaman değerlendirmesiyle karşılaştık. Meğer Zaragoza’ya 100 km kaldığı noktada; “Zamanın Başlangıç Noktası, Sıfır Meridyeni: Greenwich “’in altından geçmişiz; kuzeyden güneye geçen.. Çünkü; Başlangıç meridyeni(zamanın başlangıç noktası); kuzey Kutbu'ndan başlayarak Güney Kutbu'na ulaşan baş meridyendir ve kuzeyden güneye doğru sırasıyla: “İngiltere, Fransa, İspanya, Cezayir, Mali, Burkino Faso, Gana ve Togo gibi ülkelerin topraklarından geçer. İşte İspanya’da da bu nokta; Barcelano- Zaragozo yolunun 100.km’sinde..

























Bizim dinden geçinen bazı sözde akademisyenler; Sıfır meridyeni Londra'dan değil İstanbul'dan geçtiğini savlarlar.

Onlara göre; Bugün bütün dünya ile birlikte biz de saatlerimizi sıfır meridyeninin geçtiğine inanılan İngiltere’deki Greenwich’e göre ayarlıyoruz. Ama henüz 130 yıl öncesine kadar sıfır meridyeni İstanbul’dan geçiyor ve hem zamanın hem de dünyanın merkezi İstanbul sayılıyordu. Bu gerçeği Osmanlı arşivlerinden çıkardığı haritalarla ispatlayan astronom Yakup Emre, “Arşivlerimizdeki belgeler tarihi yeniden yazdırır” diyor.. Nah yazdırır! Embesillere kalsa; bu gezegeni Allah Müslümanlar için yarattı diyecekler..

Cesar Augusto bulvarından, yaya yolu Calle Alfonso I’e geçerek yaya yoluna giriyorsunuz. Yolun sonunda, “Pilar Meydanında(Plaza Del Pilar)” meydanına ve Basilica de Nuestra Senora de El Pilar) Basilica del Pilar’ a geldik. Pilar Meydanı gerçekten zengin bir tarihi doku düzlemi adeta. Tarih kokan bir meydan olmakla beraber, bir bazilika ve bir katedrale de ev sahipliği yapıyor. Evet; nihayet Basilica del Pilar’ a vardık.

Pilar Bazilikası, devasa olmasına karşın katedral değil, çünkü kilise büyük olabilir, fakat başpikopozu yoksa katedral olamıyormuş. Katedral var; Del Salvador Katedrali. Pilar Kilisesinden küçük ama buçuk; katedral. Santa Pilar manastırı (Kilise Basilica), 1681-1872 arası Barok tarzda yapılan Bazilika; bütün İspanya’da en saygın dini anıtlardan biri. Burada yükselen bazilikanın dış cephesi parlak kubbeleri ve minareleriyle bir Osmanlı camiini andırıyor. Ebro Nehrinin yayında yükselen bazilikanın dış cephesi parlak kubbeleri ve minareleriyle bir Osmanlı camiini andırıyor.

Kutsal Bakire Meryem’in, kiliseye adını veren antik sütunun üstünde Havari Aziz Yakup’a göründüğü söyleniyor. İspanya’da Hristiyanlığın yayıldığı yer deniyor. UNESCO dünya miras listesinde. İçerdeki, küçük kubbeler ve freskler yerel efsane, Goya tarafından resmedilmiş. Ama asıl görsel şölen, Damian Forment’ in devasa‘adak adanan ve kurban kesilen dini yapı’ olan “atlar”’ın arkasındaki su mermeri perdesi… Ne mi yaptık? Gezdik ve resimlerini çektik ve de yazdık(Bunlar bir daha bana söyletmeyin, çünkü benim işim; gezmek, çekmek ve yazmak)

Zaragosa; heykelini de diktiği ressam; Francisco José de Goya y Lucientes, kısa adıyla Goya’ nın şehri: İspanyol saltanatının, saray ressamı olarak çalışan, Goya’ nın eserlerine tüm İspanya’ da rastlanıyor.







Buralar, eski şehir(Bizim Eskişehir değil..Oldtown) bölgesi.. Pılar katedralın yanında Belediye sarayı ve La Lonjha binası var. Zaragoza 714 ile 1118 yılları arasında Arap’ ların himayesinde kaldığı için Arap yapı tarzlarına rastlıyorsunuz. En mithişi de; 8. yy’ın ilk yarısında yapılmış olan; “Aljaferia Sarayı-Endülüs sarayı”. Sarayıın içinde birçok islami motif görmeniz olası. Heybetli bu yapıdan rica ettim, farklı duruşlarla poz vermesini. O da kırmadı.. Deniyor ki(içeri giremedik canım) hatta tavanların bir kısmı altından yapılmış. Halifelerin, alt kadrosunda çalışan kişiler için yapılmış. Sonrasını anlatmaya gerek yok..Bizdeki gibi; devlet için yapıldı dendi, halka saray dedirtti, halkı kandırmak için külliye dedi, halk da yedi..

1962'de kurulan Bask Ayrımcı Hareketi (ETA), İspanya'nın Bask bölgesinin bağımsızlığını amaçlıyor. ETA Zaman-zaman Zaragoza’da saldırılar düzenlemiş. 2001’de Aragon yerel politikacısı; Halk Partisinin Aragon Bölge lideri Mauel Gimenezin öldürülmüş ve ETA suçlanmıştı.

Plaza del Pilar Zuda Kulesi(La Zuda Tower (or Azuda): Eski Müslüman kale kulesi. Şu anda turist ofisi ve sergi olarak kullanılıyor. Kuleden Zaragoza ve Ebro nehrinin muhteşem görüntüsü büyleyici..

Plaza La Seo caddesindeki, La Lonja’ denen ticaret merkezi(Bizdeki Lonca olsa gerek) biraz ilerisinde San Salvador Katedrali(La Seo Katedrali) sizi 9 Y.Y’ giysileriyle karşılıyor sizi. Bıktım ben; kilise, şapel, katedral, bazilika gezmekten. Bu da onlardan biri dedim, fakat, Avrupa’nın 4’üncü, dünyanın 32.büyük kenti ve 2008 Dünya fuarının(Expo diyorlar) yapıldığı ve de 2012’de dünya kültür başkenti olarak düşünülen Zaragoza’da görülmesi gereken dini yapılardan biri ile karşı-karşıyayız..Görkemli ve devasa bazilika’nın içerisi de dışı gibi etkileyici, Goya ve Goya’nın kız kardeşi ile evleneceği ressam Francisco Bayaeu’nun eserleriyle dolu.

İçerdeki, küçük kubbeler ve freskler, Goya(Francisco José de Goya y Lucientes) tarafından resmedilmiş. 9 yy.’ da Hanas ben Abdallah as San’ani tarafından Saraqusta al Baida camii olarak inşa edilmiş. Sarakuşta, Zaragoza’ nın araplar dönemimdeki ismi…Önceleri camii olan bu bina 1118’ de Alfonso I’ nin istilası sonucu Hristiyanların eline geçmiş..İspanya meydanına doğru yürürken şehir tiyatrosuna ve onun yakınlarında ki ‘San Gil Abad Kilisesi’var. Eski Roma yolu üzerinde bulunan San Gil Abad Kilisesi, Zaragoza’ nın Müslümanlar sonrası inşaa edilmiş..

Cesar Augusto bulvarında yürürken karşımıza Roma döneminden kalan sur kalıntıları çıktı. Surların hemen yanında San Juan de los Panetes Kilisesi: sekizgen kulesi Basilica del Pilar’ a Pısa kulesi gibi eğik..

Koray Yaltıraklı’nın işlettiği; “Anadolu ateşi” restauranta döner yedik, keşke… 21 Ağustos saat; 08:00. İspanya gezisi bitti.

Zaragoza’dan Bilbao ve Türkiye yolculuğu başladı: Huesca; Zaragoza'ya 61,3 km uzaklıkta Sadece muhteşem köylerini izliyoruz. Yanlış; Güzel köyleri olan Huesca değil Zaragoza yakınındaki Ferruel beldesi.

Bilbao’dayız. Bugün çok kalabalık. Öğrendik ki; 10 gün devam edecek Semane Grande(Büyük hafta) kutlamaları başlamış… Zaragoza- Bilbao yolu adeta GES(Güneş Enerji Santralleri)- RES( Rüzgar Enerji Santralleri) ile, sürdürülebilir temiz enerji koridoru gibi.. Sebze(sera), mısır ve meyve(elma) tarlalarıyla çevrili koridor..

Yol üstünde boğa ve at çiftlikleri ayrı bir güzellik..Calahorra’yı geçtik, saat; 09:28. Lograno’daki “La Pla The” markette 10:10’da mola.. Ebro nehri bize eşlik etmeye başladı; 11:18..Bilbao’ya 50 km kala çam ormanlarının yarattığı yeşilin derinliğine daldık, Saat; 12:26 Bibaoda’yız. Ebro nehir kıyısındaki her Ağustos ayında “ Semane Grande” ( Büyük hafta )” festivalını geziyoruz, saat: 13:00..

Her gezi, yeni coğrafya ve yeni arkadaşlıklar, dostlukların yaşandığı bir süreç. Tüm tur katılımcıları güzel insanlar. Keşke bu dostuklar ve dayanışma Türkiye’de yaşansa ve yaşatabilsek.. İnsan; özellikle Avrupa’da daha da dayanışma içinde oluyor. Bir bağlamda ulusal dayanışma yaşanıyor. Siz buna ister ulusalcı duruş, ister milliyetçi ya da evrensel insan sevgisi deyin bu yaşanıyor. Ben evrensel insan sevgisi diyorum, bazı insansavar, sevgiden yoksun insansız ve insafsızlar karşısında. Zaragoza otel çıkışında bir insansız çift ile karşılaştık. Uyruğu önemli değil, Sırp veya başka bir millet.. Bu çift hareketleri ve duruşuyla sürekli grubu rahatsız eden faşizan hareketlerini. Fark ettim; kendi gibi değil ama, hak ettiği yanıtı alınca bir daha itici ve tahrik edici duruşunu gösteremedi.. Kendi ülkesini doğası ve doğanıyla seven evrensel düşünüyordur..

Güzel insanlarla güzeldir geziler. İşte o güzel insanlar: Berkay Bozkurt, Nigar Reyhan, Orhan Reyhan, Hidayey Türk, Yeliz Yalçın, Fatma Gülcüler, Erdal Gülcüler, Yusuf Musioğlu, Duriye Musioğlu, Ömer Nalbant, Cansu Nalbant, Meltem Atıcı, Dicle Dinler, Sena Dinler, Olcay Tunga, C. Şavklı,..

*: Pardon; “Tarifeli sefer veya uçuş” cümlesini duyarız da acaba kaçımız anlamını biliyoruzdur..

Tarifeli uçuş nedir?

Devletler arasında yapılan antlaşmalı bir uçuşmuş. Dahası; belli bir süreç içinde kaç uçuşun yapılabileceği, hangi havaalanlarının kullanılacağı, uçuşlara günün hangi saatlerinde izin verileceği ve ne tür ikili düzenlemelere gereksinim duyulacağı belirlenirmiş. Devletler, talep edilen tarifeli bir uçuşun yapılmasına izin vermek zorunda değildir. Hiçbir tarifeli uluslararası hava servisi, üzerinden uçulan veya inilen ülkenin, devletin özel izni olmaksızın veya bu izinde belirtilen şartlara uyulmaksızın gerçekleştirilemez.

Bir de bunun tarifesizi var, yani Tarifesiz Uçuş: Herhangi bir tarifenin uygulanmadığı uçuşlara verilen addır. Örneğin, bir seferlik uçuşlar veya özel uçuşlar, tarifeli uçuş kategorisine girmezler. Tarifesiz uçuşlar, politik ve ekonomik temellere dayandırıldığında, özgürlüklerin engellenmemesi adına, reddedilemez.

Üçüncüsü Charter(dolmuş) uçuştur: Charter demek aslında özel sefer demekmiş. Charter uçuş seyahat acentesinin uçağı kiralayarak sefer yapması anlamına geliyor. Genelde seferler tarifeli uçuşlara göre daha ucuz olduğu için ucuz uçak anlamına da gelirmiş. Seyahat acenteleri özellikle tatil döneminin yoğun olduğu zamanlarda uçak kiralayarak dolmuş uçak(Charter) seferi oluşturabilir. Bu uçuşlar 1 aydan fazla sürmez ve 2 uçuş noktasından başka yere de yapılmaz. Genelde tarifeli seferlerin yoğun olduğu dönemlerde tercih edilir.

“Bunlara değinmenin gezi yazısı ile ilgisi ne?” diyebilirsiniz. Ben inadına gezi sürecinde yaşananlara ‘bu tarz gezi yazılarımda’ değinmeye devam edeceğim..

Uşuş şekillerine değindin, peki uçurana, yani pilota ve uçuş tehlikesine değinmeyecek miyiz?

Özellikle; uçak yolculuğundan korkanların, günde 3 kez almaları gereken ilaç gibi bilgiler aktaracağım, özellikle uzun uçuşlar için:

ICAO (Dünya Sivil Havacılık Birliği)‘nin yaptığı açıklamaya göre, bir uçuşta kaza yaşamadan uçuşu gerçekleştirme ihtimaliniz %99.99. Yani; 0.014 kişi her 100 milyon yolcu / kilometre oranında bir ölümle karşılaşmaktaymış.

Sisli ve karlı hava olsun hatta gece olsun pilotlar bulundukları bölümden, yani kokpitten; uçağın yüksekliğini (tekerleğin yere basmasına ne kadar mesafe olduğunu) + yönünü (yukarı mı aşağı mı sağa mı sola mı ilerliyor gibi) + uçağın hızını + ve diğer ekrandan pistin nerede olduğu görebiliyorlarmış. Aynı zamanda, tehlike anında; piste inilecek ayarlanmış rotayı otomatik pilot yoluyla takip edip inebilirlermiş.

Aletli İniş Sistemi (ILS) (İng: Instrument Landing System) ile, yani; pist başına yerleştirilmiş vericiler vasıtasıyla uçakların inişine yardımcı olan bir hassas yaklaşma sistemi olan ILS iniş yapabilirlermiş. ILS iniş ile seçilmiş olan pistin, uçuş başı, dahası kuzeyden saat yönünde derece olarak tanımlanan yönü olan; heading + frekans bilgilerini girip daha sonra ILS uyguladıktan sonra hem otomatik alçalma hem de otomatik hizalama yoluyla tamamen otomatik inebiliyorlar pilotlar.

Bunun için kokpit pencerelerine bakmalarına hiç gerek kalmıyormuş. Rüzgara karşı ise.. zaten günümüzdeki uçaklar rüzgara karşı dayanıklıdır. Sadece sert rüzgara karşı gereken belli bir derecede flap (kanat) açılır uçağı sakin tutarmış (Çok kolay, tek sözcükle İspanyolca konuşan ben, bundan sonra uçağı da kendim kullanabilirim).

İniş sırasında iniş tekerlerini açmayı unuttuğunda, “Çok Yüksektesin!, Yavaşla!, Tekerleri Aç!” uyarısı yapılırmış. Yani İngilizce olarak pilotları uyarılırmış (Burda zorlanabilirim).

Uçağın kalkışı sırasında uçak kazaları çok nadirdir. Yalnız, bu tarz kazaların olma sebebi; uçağın tipi büyük ve ağır olduğu ve pistin yeterli uzun olmadığı zamanlar uçak kalkış sırasına geçmek için koşarken yeterli hız alamadığı için havadayken uçağın burnu 90’C e kadar havaya kalkar ve düşüşe geçermiş.

Kalkış sırasında olası kaza riski çok düşüktür ama olasıdır da. Genelde Boeing 747 gibi ağır araçların askeri havaalanı pisti gibi küçük pistlerden kalkış yapmasıyla ortaya çıkabiliyor. Onun dışında kalkıştan sonra yeterli hız alınmazsa uçak tipi ne olursa olsun uçamayıp çakılmaya gidecektir, ama burada korkmayın derim en başta bahsettiğim gibi her gün binlerce uçak havalanıyor ve başarıyla iniyor kazaya gidenlerin büyük kısmı inişte görülür.

Kalkış öncesi flapler (kanatların) 15 dereceye (flap derecesi duruma göre değişir) alınır daha sonra kalkışa geçilir. Flaplerin 15 derece açık olmasının sebebi ise uçağın iyi tırmanış yapabilmesi içindir.

Uçak inişe geçmeden önce kule ile irtibata geçer ve de kulenin belirlediği pist ve pist bilgileriyle inişe başlar. İniş sırasında eğer ILS destekleyen bir pist ise bu piste ILS veya manuel olarak inecektir; belli yükseklikte belli bir hız ve flap ayarıyla alçalır pisti göremese de, Navıgatıon(Seyrüsefer) seyahati için verilen rehberliktir ve yükseklik, yön,hız gösterge ekranı desteğiyle rahatlıkla inebilir. Genelde uçak kazaları büyük kısmı pilot hatalarıdır diyebiliriz.

Her gün binlerce yolcu uçakları aynı anda uçmasına rağmen uçaklar bir biriyle çarpmışmıyor, çünkü trafiği takip eden, trafik uyarı ve çarpışma önleyici sistemi (TCAS II) ile kokpit ekibi uyarılıyor. Ancak buna rağmen çarpışma olası mıdır?

Evet olası ama bu sistemler sayesinde çok nadir yaşanmıştır.Uçaklar dağ tepe gibi yeryüzü şekillerine çarpabilirler. Fakat bunu önlemek için uçaklarda bulunan yer bildirim sistemi GPWS (Ground Proximity Warning System) vardır. Bu sistem sayesinde pilotlar çevrelerindeki dağ ve tepeden yeterli ayrımı yaparlar. Ayrım yeterli olmayınca sistem kokpit (Pilot köşkü) ekibini sesle uyaracaktır..

İsparta kazasında en büyük sorunlardan biri ise bu sistemin çalışmıyor olmasıydı. Bugüne kadar türbülans (hava burgacı-Çalkantı) yüzünden uçak kazası yaşandığı görülmemiştir.

Türbülans sırasında kokpit ekipleri 45-50 derece flap açıp türbülansı engelleyebiliyor, tabi ki türbülans sırasında kemerinizi bağlı tutmanız gereklidir. Türbülans yüzünden uçak kazası olasılığı çok düşüktür.

Motorlar durursa kokpit ekipleri belli aralıkta flap açar uçağın hızı düşse de havada kuş gibi asılı olarak (böyle 1 saat kadar ilerleyebildiği görülmüştür) bu süre boyunca pilotlor inilecek bir havalimanı veya müsait bir düz alanı bulurlar ve inmek için alçalmaya geçerler..

Sürekli, sağımda solumda, oturanların korkularını izledim. Özellikle, kalkışlarda ve inişlerde gerçekten kendinden geçenler oluyor. Bu birilerine tuhaf gelebilir. Bana göre şu andaki en güvenli taşıma aracı uçak. Kesinlikle, asansör ve yürüyen merdivenlerden daha tehlikesizdir.

Bunun yanı sıra; dünyadaki en iyi ve gurur verici meslek pilotluktur. Onların işi ülke kaptanlarının-yönetenlerin görevinden katbekat zor meslek Pilotluktur. Doğrusu, sadece Kaptan Pilot değil yardımcıları(Copilot) aldıkları dolgun ücretler( 30 bin ve 15 bin TL ve alışverişlerdeki %50 indirim ve de konaklama kolaylığı) onlara analarının ak sütü gibi helaldir.. Olumsuz yanı yuvanızdan uzak olmanız ve ailenizle arkadaşlarınızı özlemeniz.

Bu denli yolcuya yardımcı olan pilotlara ve uçan diğer personele yardımcı olmak gerekir. Onların istemediği şeyleri yapmamak gerekir. Örneğin, uçak seyir halinde iken ayağa kalkmamalı, el bagajı olamayacak kadar büyük bir bavulu uçağa sokmamalı, kabin ekibiyle tartışmamalı, onlara kaba davranmamalı, özel hizmet beklememeli. Doğrudur; sürekli Jet-Lag, yani; uçakla seyahat esnasında dünyanın zaman dilimleri geçilirken insan vücudunun bu hızlı zaman değişimine adapte olunamıyor..

**: Hava alanlarında uçuş saatinden bir kaç saat önce hangi firmayla uçulacaksa onun standında/bankolarında yapılması gereken bagaj verme boardingpass(biniş kartı) alma işlemi olan

Check-in çeşitleri nedir?

  1. 1-Manuel Check ın(Kendinizin uçuş standında işlem yaptırması)..

  2. 2-Return Check ın(Bagajı olmayanların gidiş-dönüş uçuş kartlarını almaları)..

  3. 3-Through Check ın(Diyelim yaz seyahati için yolcumuz Van'dan Bodruma gidecek. Bodruma kadar uçuşunun check-in işlemini Van'da yaptırabilir. Böylece ara noktada yani İstanbul'da bagaj bekleyip tekrar Bodrum için check-in yaptırmak zorunda kalmaz. Yolcunun bagajı Bodrum'a kadar bağlanır. Böyle bir durumda size iki adet biniş kartı verilir. Bunun biri ilk uçuşunuz olan İstanbul için bir diğeri ise Bodrum uçuşunuz içindir.)..

  4. 4-İnterairline Check ın..

  5. 5-Online Check ın(uçak biletleri kesilmiş yolcuların havaalanına daha gelmeden önce, check-in işlemlerini havayolu şirketinin web sitesi üzerinden yapabilmelerine olanak sağlayan bir hizmettir. Online check-in yapmış bagajı olanlar havaalanındaki online check-in bankolarına bagajlarını çok sıra beklemeden teslim edebilyor.)..

  6. 6-Self Check ın (Bagajı olmayan Yolcuların biniş işlemlerini havalimanındaki kiosklardan, yani işlem makinası büfelerden kendilerinin yapması)...

  7. 7-Lounge Check ın..

  8. 8-Standby Check ın..9-Gate Check ın

GEZ-GÖR-YAZ
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32

Yorumlar

Konular-Yazılar

18 Mart Çanakkale zaferi2 19 Mayıs17 19 Mayıs çocuklarının Sakarya zaferi1 19 MAYIS TURNUVALARI SAMSUNSPOR1 1977 katliamı5 2 Temmuz 19931 20. yüzyıl ideolojileri metal yorgunu1 2002 seçim1 2018 seçim vaatleri1 2023 Seçim1 21 Temmuz 20041 21.YY KEMDİ İDEOLOJİSİNİ YARATMALI1 22 Ağustos 20101 23 Ekim 20111 23 Nisan12 27 Mayıs devrimi41 27 Nisan1 27 Nisan e-muhtırası10 27-28-29 Temmuz 2021 yangınları5 28 ŞUBAT1 29 Ekim2 3 BÜYÜKLER 4.SEZON KİM ŞAMPİYON?!1 3 büyükler operasyonu1 3 BÜYÜKLER; 3 KÜÇÜKLERE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR MU?1 3 ÇOCUK1 3 fidan1 3 KEZ KALEMİZE GELEBİLEN B.MUNİH 3 GOL ATTI VE DE BURUK’UN TEK HATASI ULUSLARARASI DENEYİMİ OLAN ANGELİYO’YU DEĞİL DE DENEYİMSİZ KAZIM’I OYNATMASIYDI1 3 SEZONDUR SIRAYA KONAN ŞAMPİYONLUKLAR1 3. Havalimanı3 30 Ağustos7 30 Mart seçimleri1 4 MEVSİMİ BOZANLARA ŞİİR1 4+4+411 40 MİLYAR1 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu1 6 GOL1 6 YAŞINDAKİ KIZ ÇOCUĞUNU EVLENDİRENLER1 65 yaş üstü corona1 696 sayılı KHK1 7.7 DEPREM DEĞİL BU KIYAMET TİR CEHENNEMDİR BUNU SEN YARATTIN ÜLKEYİ İNŞAAT SEKTÖRÜ İLE KALKINDIRACAĞIM DİYEREK1 75 ve 100.Yılında kim şampiyon oldu!!??1 8 Mart Dünya kadınlar günü2 A.O.Ç.2 Abant gezisi1 ABD 6.FİOSUNU KIBLE YAPANLAR VE ABD'Yİ SAVUNANLAR ŞİMDİ ABD DÜŞMANI OLDU AMA ABD'NİN ORTASINDA GÖKDELENİ VAR1 ABD politika1 ABD-TÜRKİYE gerilimi1 Abdulhamit torunu1 Abdulkadir Selvi1 Abdullah Gül3 ABDÜLKADİR SELVİ ABDÜLKADİR SELVİ ABDÜLKADİR SELVİ1 Ad verme töreni1 ADANA BABAMIN İLK GURBETİ1 ADANA DEMİRSPOR DARBESİ1 Adana gezisi1 Adana yangını2 ADANA'NIN YOLLARI TAŞTAN1 ADANA'YA GİDEK Mİ1 ADI DUYULUNCA RAKİPLERİ KORKAN OKAN1 ADI ICARDI SÜREKLİ GOL ATARDI GALATASARAY DURUDURULMAZ GİBİ1 Adnan Kahveci2 Adnan Menderes72 Afad1 Afganlar29 Afrikalı Aydın John Kenyatta1 Agora Meyhanesi1 Ağustos böceği hikayesi1 AHA1 Ahfeş'in keçisi1 AHMET ÇALIK1 Ahmet Davutoğlu56 Ahmet Hakan Coşkun3 Ahmet Özal2 Akil insanlar1 Akkuyu nükleer santral13 AKP1 AKP ilkesi1 AKP YANLIŞ ADAY GÖSTERDİ1 akp'LİLER EFSUNLU MU1 Akrabalarım-dostlarım1 alamet-i farika nedir?1 Alanya1 Alev Alatlı1 Ali Ağaoğlu1 Ali Semerkandî1 Allah ile aldatmak2 Allahını seven üzerime toprak atsın1 Almanya1 ALT LİGİN EN ALTINDAKİNE ELENEN ASLAN GALATASARAY1 Altın direnişi1 ALTINBOYNUZ'U BOYNUZLAMIŞLAR1 Altınova gezisi4 ALTIPARMAK1 ama kim?!1 Amentü1 Amiraller2 Anacığım1 Anarşist olmak3 Anarşist olmamak1 Anasına babasına bakmaz ite bakar1 Anayasa1 Anayasa değişikliği1 ANAYASA İNAŞSINDA MÜHENDİS VE MİMAR YANINDA DÜZ İŞÇİ VE KALİFİYE USTA DA GEREKLİ1 Anayasa Tarihi1 Anıtkabir1 Ankara17 Ankara beton cangılı2 Ankara bilim kurgu kenti1 Ankara derelerin ıslahı10 Ankara dolmuş sorunu1 Ankara Manifestosu1 Ankara Papazın Bağı1 Ankara saldırısı2 Ankara su sorunu1 Ankara trafik sorunu1 Ankara-Ulus1 Ankaralılık1 Ankaranın en uzun sokağı1 Anneler33 Anneler günü11 Annem62 Anonim şirket1 Anzak askerlerine atfen1 aptallık vergisi1 araba modern silah1 Arabayı at gibi sürmek1 Araf Suresi’nin 7/1791 Araplar2 Archimets2 ARDA TURAN1 ArdaTuran1 Arhavi65 Arhavi köyleri1 Arhavi projelerim1 ARHAVİ VE DÜNYA1 Arhavi ve Laz gerçeği1 Arhavide sel3 Arhavili lazlar1 Arhavispor1 ARHAVİSPOR ŞAMPİYONLUĞU HAK ETTİ2 Arhaviye aşık eden kişiler1 Arhavli olmak1 Arşiment2 Artvin3 Artvin berta köprüsü1 Artvin Kalkınma ve Eğitim Vakfı15 Artvin kurtuluş1 Artvin Tanıtım Günleri3 Artvin-Arhavi sorunları1 Artvin-Cerattepe10 Asal sayı3 ASELSAN9 ASLAN KARTAL'IN KANATLARINI1 ASLI BAYKAL HAKLI MI? ATAÇ BAYKAL1 ASLI BAYKAL SİYASET OYUNLARINA GELMEMELİ1 ASLI BAYKAL'IN CHP'DEN İSTİFASINI NASIL OKUMALI1 Astroloji4 Aşı mitingi1 Atasözleri2 Atatürk42 ATATÜRK ARMASI1 ATATÜRK DEVRİMLERİNİ ANLATIRKEN ATATÜRK'Ü ANMAMAK1 Atatürk evrensel değerleri2 Atatürk Havalimanı7 Atatürk İnkılapları1 Atatürk Orman Çiftliği1 Atatürk ve Cumhuriyet1 Atatürk'ün "Evrensel Kurtuluş Felsefesi"ni yok sayamazsınız!!!2 Atatürk'ün veciz duruşu karşısındaki aciz duruşlar1 Atın sırtından attığı1 Atilla Kart6 Atilla Taş1 Atma Rcep1 Atmosfer kirliliği2 AVCI FIRTIN VAR DEDİ FIRTINAYA YAKALANDI1 Avrupa başarısı1 Avrupa durduramıyor GS yi çünkü TFF ve MHK'leri yok1 AVRUPA KUPALARİNDA EN ÇOK PUAN TOPLAYAN 10 TÜRK TAKIMI ARASINDA 34 PUANLA 6.OLAN ATATÜRK ARMALI VE DE BALKAN ŞAMPİYONU SAMSUNSPOR'UN YAKASINDA NEDEN AY YILDIZ YOK!!!???1 Avrupa parlamentosu10 Avukatlar günü1 Avusturya1 Ayağı kesik güvercin1 Ayasofya25 Ayazmend gezisi1 Aydın Muratoğlu1 Aydınlar dilekçesi2 Ayet-el Kürsi1 Ayetlere tersine mühendislik1 Ayır1 Ayni hakemin Galatasaray'ı da katletmesi1 Ayşe Kulin1 Ayşen Gruda1 Ayvalık1 Aziz Nesin32 Aziz Sancar1 Aziz Yıldırım93 Baba Vanga kehanetleri1 Babaannem2 Babalar günü1 Babam2 Bacasız Endüstri1 Bakara makara1 Balat1 BALKON TARIMI1 Balyoz57 Bana yapılanlar1 Barajlar genel bilgi1 BARCELONA GALATASARAY1 BARCELONA VE GALATASARAY1 Basımevi1 Basın metni1 Baş ağrısı1 Başakşehir1 Başarısızlıklardan öğrenme1 Başçavuş sokak16 Başı yerden kalkmayan insanlar1 Başıbozuk paşası1 BAŞKAN YÜKSEL YILDIRIM1 Başkanlık sistemi71 Başkent amblem1 BAŞKOMUTAN1 BATAN FUTBOLUN MALLARI BURADA GEL SEN DE AL1 Batı Anadolu Fay Hattı1 Batıkent4 Batıkent Botanik Bahçesi2 BATIKENT: "BOTANİK KENT" OLABİLİRDİ1 Batılılar-Afrika1 BAZEN DE YILDIZLARININ OYUNUYLA…1 Bedri Baykam2 Beka sorunu2 Ben ne yaptım?1 BEN SÖYLEYİNCE DARBE SEN SÖYLEYİNCE DEMOKRASİ1 BENCE MESSİ MARADONA DAN DAHA BAŞARILI1 Benim haykırışım14 Beraber yürüdük biz bu yollarda1 Beritan aşireti5 Berkin Elvan9 Beşar Esat21 Beşiktaş10 Beyazıt Öztürk1 Beyin kanaması1 Biat kültürü-Aleaddin Şenel1 Bilgi paylaşımı3 Binali Yıldırım1 Bir çift kadın memesi4 BİR GOMİS YETER Mİ? GALATASARAY SALT GOMİS İLE OLMAZ GALATASARAY DA KATILMALI GOLLERE...1 Bir Lale Orta düştü futbolumuzun ortasına1 BİRİNCİ KANAL İSTANBUL RİSKLERİ1 Biz bu boku niye yedik?1 BJK2 Blog yazma işi1 Bloglara yorumlarım1 BOEY FAYDASIZ DİYENLERE KAPAK OLSUN1 Bor1 Boyun ağrısı1 Bozkurt sel felaketi1 Böl-yönet1 Bölünmüş yol15 Bu görüntü siyasi rantın seçim versiyonu..1 BU MAÇ BUNU GÖSTERDİ!!1 BU ÜLKENİN EZENLERİ VE EZİLENLERİ..1 Bulaşıcı hastalıklar2 Burak Elmas2 Burçak Çubukçu2 Burçlar6 Bursaspor1 Bülent Arınç43 Bülent Ecevit46 Büyü ve sihir1 Büyükada7 Can Dündar22 Cansel Malatyalı1 CEHENNEMLERDE YANASIN..1 Celal Şengör1 Cem Uzan1 CEMAAT1 CENNET ÜLKE'Mİ CEHENNEME ÇEVİRENLER1 Cennetin izdüşümü1 Cerablus4 Cerattepe mücadelesi24 CESARET1 Cesur Yeni Dünya1 Ceviz ağacı3 Che Guevara5 CHP66 CHP mitingler1 CHP neden suskun1 CHP olağan kurultayı1 CHP ÖZELEŞTİRİSİ ÜVEY ELEŞTİRİ VE KARALAMA ASLA DEĞİLDİR1 CHP ÖZELEŞTİRİSİ YIKICI DEĞİL YAPICIDIR1 CHP'yi bitirme süreci1 CHP'yi yazmak1 CIA ajanı1 Confidential3 Corona günleri1 Corona virüs11 Covid delta varyantı1 Covid savları13 Covid-19 Delta1 Covid-19 için öneriler2 COVİD-19 TÜCCARLARI1 COVİD-19 VE FUTBOL1 Covid-19 Virüs6 Cumhur ittifakı8 Cumhuriyet Bayramı1 Cumhuriyet gazetesi2 Cumhuriyetimizin 501 CUMHURİYETİMİZİN YÜZÜNCÜ YILINDA GALATASARAT ŞAMPİYON1 Cumhuriyetin ilanı1 Cyborg3 Çağcıl kent nasıl olmalıdır?1 Çalışan gazeteciler günü1 Çanakkale şehitleri1 Çay1 Çay nasıl demlenir1 Çay neden önemli1 Çaykur Rizespor1 ÇED54 Çevre duyarlılığı1 Çevre temizliği1 Çeyrek akıl Eyüp1 Çığlık1 Çığlıklarım2 Çılgın projeler6 Çocuk Milletvekili1 Çocukları kör karanlıkta okula göndertmek neyin eğitimi?! İçimizdeki 4 mevsimi bozduğumuz noktada kendimizin ve kentimizin de iklimini bozduk!1 çok derin futbol1 Çukur dizisi1 Çukur ormanı1 ÇÜRÜK BİNALAR DEĞİL ÇÜRÜK YAPI YAPANLARIN GÜÇLENDİRİLMESİ..DEPREM MANİFESTOSU1 çürük binaları değil çürük binaları yapanları güçlendiriyoruz..1 D&R1 Dadybra1 Dani Rodrik3 Darbe3 Darbe hazırlıkları1 Darbe kurgucusu Hande Fırat1 Darbe kurgusu1 Darbe Mısır1 Davranışsal ekonomi1 DED1 Demokrasi3 Demokrasi manifestosu1 Demokratik açılım1 Demokratik devlet1 Deneme yanılma1 Deniz Baykal31 Deniz feneri16 Deniz Gezmiş16 Deniz Som1 Deprem17 DEPREM ALANINA SEÇİM KÜRSÜSÜ1 Deprem manifestosu9 Deprem manifestosu önemi1 Deprem önlemleri1 Deprem programında ne demeli? Çok yaşa padişahım1 DEPREM TARTIŞMALARINDA KANAL İSTANBUL1 DEPREM TOPLANMA ALANI DOLAR TOPLAMA ALANINA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ1 Deprem vergileri nerede harcandı?1 DEPREMİ DEPREMLERDE TARTIŞANLAR1 Depremi unutmama ve doğal afet günü1 DEPREMİN DEPİVERMESİNİ RANTA DÖNÜŞTÜRENLER1 Depremleri sadece depremlerde değil sürekli gündemde tut1 DERE TAŞKINLARI1 Ders notlarım1 Dever nedir?11 Dever olgusu2 Devlet bahçeli1 Devlet Bahçeli bile mahir ünal'in densizliğine çıldırdı1 Devlet ihale yasası2 Devlet yönetimi12 Devleti batırma projesi1 DİE1 Dikey yapılaşma6 Diktatör nasıl olunur?1 Dilipak2 DİN VE IRK SENTEZİ..1 Dinler ve dinleyenler1 DİPLOMA ÇADIR 350 BİN KONUT VE MUHARREM İNCE İNTİHARI1 Diyanet34 Dizayn42 Diziler1 DNS amacı nedir?1 DOĞA GÜCÜ YAPAY İNSAN GÜCÜ1 Doğa konseyi1 DOĞA VE DOĞAN1 DOĞA VE DOLAR1 Doğal afet29 Doğal Hayatı Koruma Vakfı1 Doğal yalan-doğalgaz gazı vermek1 Doğanın dengesi1 Doğanın yok oluşu1 DOĞAYA VE DOĞANA SAYGI1 Doğu Anadolu Fay Hattı1 Doğu Karadeniz Gerçeklerin 27 yıl önceki Gez Gör Yaz öyküsü1 Doğu Perinçek2 Dokunan yanar1 Dolar yeşili1 Domuz gribi2 Dostlar buluşmalar1 Doyum döner1 DÖNEKLİK İLE UZLAŞIYI KARIŞTIRMAMAK GEREK1 Dönüş vanası1 DÖNÜŞLERİN DE ASALETİ VARDIR BUNU BOZMAK DÖNEKLİKTİR VE 2002 SONRASI KURUMSALLAŞMIŞTIR1 Dövize endeksli hesap DEH1 Dries Mertens1 Dua1 Duvara konuşmak1 Duygu Asena1 DÜĞÜN2 DÜNYA DEVİ VE DÜNYA MARKASI KARŞI KARŞIYA1 DÜNYA FUTBOLU PETROL BARONLARININ VE OLIGARKLARIN ELİNDE1 Dünyanın merkezi İstanbul1 DÜŞÜNCE DEĞİŞİKLİĞİNDEKİ KESKİN VIRAJ KİMLİKLERİ UÇURUMA SAVURUR1 Düşünenler-peşinden koşanlar1 Düzce10 Düzce su felaketi1 Düzensiz göç1 E-ret1 ECECAN-BURAK2 ECEVİT DEPREM BÖLGESİNE GİTMEMİŞ..CEVİZOĞLU'NUN KIRDIĞI CEVİZ BİNİ AŞTI..DEPREM BÖLGESİNE GİTMEDEN GEÇECEKLERİ GÜZERGAHLARI ASFALTLATANLAR..1 EGOSANTRİK TERİM VE OYUNCULAR1 Eğitim sistemi8 Ekonomik kriz kitabı1 Ekrem İmamoğlu35 Ekrem İmamoğlu yasağını nasıl okumak gerek1 Ekrem İmamoğlu'na önerim2 EKREM İMAMOĞLU'NUN EKMEĞİNE OY SÜRDÜ1 Elazığ depremi1 ELEKTRİĞE %5 ZAM POSTMODERN BİR TEKAFİL-İ MİLLİYE'DİR1 Elektrik kayıp-kaçak oranı3 elektronik genel kurul1 Ellerde ağrı1 Elmadan değirmenlerim1 Emre Belözoğlu39 EN GÜZEL HEDİYE HEDİYE ALMAKTIR..1 ENERJİ ALANLARI2 Enerji yatırımları yeterli enerji üretir projeleri midir?1 ENFLASYON1 Engin Arık1 Entegre havza yönetim planları1 ERBAKAN1 ERBAKAN EV HAPSİNE ÇARPTIRILDI!!1 ERBAKAN VE ERDOĞAN 28 ŞUBAT'IN NERESİNDE İDİ ŞİMDİ NEREDELER!?..28 ŞUBAT DAVALARIYLA SÖZDE ERBAKAN'IN İTİBARI KURTARILACAKTI..1 Erdal İnönü15 Erdem Gül4 ERDOĞAN2 Erdoğan mı Bay Kemal mı1 Ergenekon64 Ergenekon başlangıç noktası1 ERKAN BAŞ KAZAK GİYEMEZ1 Erman Toroğlu73 ERMAN TOROĞLU SAHTEKAR VURGUSU1 Ermeni meselesi4 Ertuğrul Günay16 Ertuğrul Özkök2 Esin kaynağı1 Eşek1 Evlilik töreni1 Evrensel Atatürk ve felsefesi3 Evrensel birleştirici kimlik1 Evrensel değerler42 Evrensel kimlik1 Evrensel kurtuluş felsefesi47 Eymir gölü5 Fadıl Akgündüz2 Faiz caiz mi?1 Fal1 Falcılık1 Farkındalık1 Fas1 Fatih Altaylı1 Fatih Terim4 FATİH TERİM1 Fatih'in tablosunu saraydan kaçırma1 Fatma Betül Sayan Kaya1 Faydasız1 Fecr1 FEM1 Fen liseleri1 Fenerbahçe15 FENERBAHÇE NEREYE KOŞTURULUYORLAR?1 FENERBAHÇE VE LALE ORTA ORTASI1 FENERBAHÇE'NİN HAYALİ YILDIZ AVCILIĞI1 Fenike gezisi1 Ferguson1 Fethi Sekin1 FETÖ eylemleri3 Fetö tehditleri1 Fetullah Gülen64 Fetullah Gülen savaşı1 Fetullah Gülen terör örgütü1 FIFA SIRALASI SONUNCUSU FAROE ADALARI VE ULUSAL TAKIMIMIZ1 Fırsat maliyeti2 Fidel Castro3 FİKRET ÇORBACIOĞLU1 Fikri Sağlar2 FİLENİN SULTANLARINA KAFİR DE! VAKIF TECAVÜZLERİNE SES ÇIKARMA1 First Lady Bettina Wulff1 Fitch3 FİYAT BELİRLEMELERİ1 Foreign Policy dergisi1 Fransa1 FRANSIZ KALMAMAK İÇİN "BİR LİSAN BİR İNSAN"1 Fransızca öğrenme kolaylığı1 Fransızca ve İspanyolca öğrenelim hep beraber..1 Fredrik Midtsjö1 Fuat Avni9 FUAT ÇAPA'NIN ÇABASINA ALKIŞ1 FUTBOL1 FUTBOL BU; BAZAN TAKIM OYUNUYLA KAZANDIRIR1 FUTBOL FUTBOL OLMAKTAN VE ÇİLEDEN ÇIKTI1 Futbol simsarları2 FUTBOL YATAĞINA DOLAN İNSANAT ARTIKLARI FUTBOLU KİRLETİYOR1 FUTBOLDA OLİGARŞİ1 FUTBOLUN YENİ EFENDİLERİ SAMSUNSPOR'UN AMBLEMİNDEN RAHATSIZ1 GALATASAR VE ZANİOLO VE İLKLERİN TAKIMI OLDUĞUNUN KANITI YENİLMEZLİK REKOR1 GALATASARAIN SAHA İÇİNDEKİ OYUNU SAHA DIŞINDAKİ OYUNLA ENGELLENİYOR1 Galatasaray364 GALATASARAY BARCELONA AŞKIN KARTAL'I YENDİ1 GALATASARAY BAŞARILI FUTBOLUYLA VEDA EDEREK UEFA AVRUPA LİGİ'NE HAREKET ETTİ1 GALATASARAY BAŞKAN ADAYI1 GALATASARAY BU SAATTEN SONRA DURDURULAMAZ1 GALATASARAY DURDURULAMIYOR FAKAAAAT....1 GALATASARAY DURMUYOR..SACHA BOEY GOL DA ATMAYA BAŞLADI1 GALATASARAY EFORUNU BAYERN MAÇINDA BIRAKMIŞ HATAY'A GETİREMEDİ1 GALATASARAY GÜMRÜĞE TAKILDI BİRİLERİNİ GEÇEMEDİĞİ İÇİN1 Galatasaray Güneş'i kararttı1 Galatasaray hakeme karşın Trabzonspor'u Icardi ile yendi1 GALATASARAY HATA MAÇINDA HATA YAPMADI FAKAT ALİ KOÇ HATA ÜSTÜNE HATA YAPIYOR1 GALATASARAY İNİŞE GEÇER DİYENLERİ UMUTSUZLUĞA İTTİ..1 GALATASARAY KORKUSU1 GALATASARAY KUPADA DA LİG'DE DE GOMİS İLE VAR!! İYİ DEĞİLKEN DE KAZANIRSAN ŞAMPİYON OLURSUN!1 GALATASARAY LAZİO1 GALATASARAY MARSİLYA'DA TESLİM OLMADI1 GALATASARAY OPERASYONU DEĞİL FUTBOLU SEVER1 GALATASARAY PALABİYİK PALASI İLE DOĞRANDI1 GALATASARAY ŞAMPİYONLUK ŞARKILARINI SÖYLETMEYE BAŞLADI1 Galatasaray UEFA Şampiyonlar Ligine koşuyor1 Galatasaray ve Lale Orta1 GALATASARAY YENİ YILA LİDER GİRDİ1 GALATASARAY'DA OKAN BURUK1 GALATASARAY'DAN HAYLİ KORKUYORLAR1 GALATASARAY'I DURDURAMIYORLAR1 Galatasaray'ı eleştirmesi sevgisinin isyanı idi..1 GALATASARAY'I İHRAÇ EDİN BU KADAR YORMAYIN KENDİNİZİ1 GALATASARAY'I NE HAKEMLER NE DE DİREKLER DURDURABİLİYOR1 GALATASARAY’IN 2-0'DAN GERİ DÖNÜŞÜ GRUPTAN ÇIKACAĞININ İŞARETİ1 GALATASARAY'IN AVRUPA HAFIZASI BAŞARI GETİRİYOR DA BUNU AVRUPA HAZMEDEMİYOR GİBİ1 Galatasaray'in Okan sesleri1 GALATASARAYIN CORONA VİRÜSÜ İLE UĞRAŞMASI VE FUTBOL VİRÜSÜ1 Gandhi Kemal1 GDO2 Geleneksel tıraş1 GENÇLERBİRLİĞ VE KONYASPOR1 genel kurul1 Geniş aile1 Geniş aile bireylerim2 George Bernard Shaw1 GES1 Getto55 Gez-gör-yaz15 GEZDİM GÖRDÜM YAZDIM5 Gezegenimizi hangisi ele geçirir?1 GEZERİM GÖRÜRÜM YAZARIM1 Gezi eylemcileri6 Gezi parkı halk hareketi62 Gezi şifresi1 Gezilerimiz2 Gırgır dergi2 GOMİS VE DİĞERLERİ1 GOMİS VE GALATASARAY ADANA DEMİRSPOR1 Göçmen politikası1 Gökçeada7 GÖKHAN ZAN VE ÜNAL KARAMAN'IN SİYASETE TRANSFERLERİ1 GÖRSEL KİRLİLİK1 Gösteri namazı1 Graham Fuller1 Greenpeace5 Greenwich2 Gtech2 Guggenheim Etkisi1 Guus Hiddink2 Güldüşümlerim7 Güldüşün çorbası9 Günaydın1 Gündemlerin efendisi30 Güngör Uras3 Gürsel Tekin15 Gürültü kirliliği29 HABİTLARA SAYGI1 Hagi92 Haiti depremi1 HAK EMEN HAKEM ÖRGÜTÜ TFF1 hak emen hakemler1 Hak emenler iş başında..1 Hakan Şükür1 HAKEMLERİ KORUYACAKLAR YA BU SEFER TOPU YAYINCI KURULUŞA ATTILAR1 Haliçte yaşayan simonlar1 Halifelik5 Hamza Yiğit Akman1 Hanefi Avcı4 Harem1 Harf devrimi4 Haris Seferovic1 Hasan Cemal1 Hasan Sıtkı Özkazanç1 Hava kirliliği7 Haydarpaşa Manhattan1 Haydarpaşa tren garı2 Haymana Kaplıcası1 Hayrünnisa Gül1 Hedef 2023 sloganı1 HER BAŞARISIZLIK SONRASININ RUTİN KAOS TEKRARLARI1 HES3 HES izin1 Hes-savar doğa projeleri2 HESLER21 HESLER SALDIRGANLARI BESLER1 Hıncal Uluç33 Hıncal Uluç da ışıklara yol aldı1 Hızlı tren kazası5 Hicr1 Hidrolik enerji4 Higgs bozonu1 HİJYEN ERDOGAN VE PANDEMİ1 Hilafet2 HİLAFET MI DEDİN!? HADE BE ORADAN!!!1 Hint varyantı1 Hitit güneşi5 Hitler Almanyası6 Hollanda4 Hopa fekaleti1 HOŞGÖRÜ EVRENSEL BARIŞIN KATALİZORUDUR1 HOŞGÖRÜ VE İNSAN OLMANIN ERDEMİ1 HURDA ÇELİK HURDA EV1 Hülle nedir?1 Hülya Koçyiğit6 Hürrem1 HÜSEYİN EROĞLU HÜSEYİN KALPAR BAŞARISINI YAKALAR MI?1 Hüseyin İnan11 Hüseyin Sağ1 Icardı1 ICARDI2 ICARDI BU ELBET YIKARDI1 ICARDI MUSLERA BARDAKÇI TORERİA NELSON KEREM YUNUS OLIVERA VE OKAN BURUK VE DE DURSUN ÖZBEK YÖNETİMİ1 ICARDI YIKARDI VE DE YIKTI...GALATASARAY SAHADA DEĞİL DE SAHA DIŞINDA BİTİRMEYE ÇALIŞILACAK GİBİ1 ICARDİ ASİST KRALI DA OLACAK GİBİ çünkü ADAM ATAMAYINCA ATTIRIYOR!!1 Ilımlı İslam projesi1 IMF1 Irkçılık1 Isınmada tasarruf yöntemi1 Işıklara yolculuk1 IŞİD1 İBO ŞOV VE CELAL KILIÇDAROĞLU1 İbrahim Müteferrika1 İbrahim Özden Kaboğlu1 İbrahim Tatlıses2 iç savaşa hazırlık1 İçerik çalmama uyarısı1 İçerik üreticisi1 İdam1 İdeolojiye endekslemek1 İKİNCİ KANAL İSTANBUL1 İKTİDAR A PLANI DIŞINDA B VE C PLANINI DEKLARE EDERKEN MUHALEFETİN A PLANI BİLE TARTIŞILIR..1 İktisat bilimi2 İlber Ortaylı1 İlhan Selçuk'u aramızdan ayrıldı1 İlk alan çalışmam1 İlk deprem manifestosu1 İlk Tarım Kredi Kooperatifi1 İlker Başbuğ26 İltizam-Mültezim1 İMAM2 İmam-ı Azam1 İmamoğlu yasağı Erdoğan ın minareli süngülü yasağı ile örtüştürmek yanlışlığı1 İMPARATÖR DERKEN1 İmrahor vadisi1 İNCE İNCE GİDİNCE1 İnfaz yetkisi1 İnsana dokun-yüreğine dokun-kalbine dokun1 İnternet1 İnternet nedir?1 İRTİCA1 İslam burjuvazisi1 İslam yeşili1 İsmet Berkan1 İsmet İnönü2 İsmet Özsoylu1 İspanya gezisi2 İspanyol gribi3 İsrail3 İstanbul gezisi3 İstanbul Havalimanı2 İSTANBUL HÜZNÜ AZALTILIYOR1 İstanbul silüeti61 İSTANBUL-ÇATALCA RESİMLERİ1 İSTANBUL'DA DOĞAYA VE DOĞANA SAYGI1 İstifa kurumu1 İstihdam yalanı1 İstiklal Marşı1 İSTİNAT DUVARLI ANROŞMAN1 İstismar1 İsviçre1 İş hukuku1 İşsizlik16 İtalya4 İttifak dışı partiler1 İzmir-Karaburun gezisi1 Jeo Biden2 JES1 JET EGZOZLU ARAÇLAR1 Juan Mata1 Kabahatler kanunu1 Kabahatli kentli2 Kaçak elektrik3 Kaddafi nasıl öldü?1 Kader değiştirmek1 Kadir Mısıroğlu1 KAFATASI1 Kafkas usulü çay1 Kahrolsun deprem alanına giren muhalefet mı diyelim..1 Kalıcı önlemler18 KALLEŞ ÖLÜM1 Kamilet Vadisi12 Kanal İstanbul18 Kanal İstanbul-Musilaj2 Kanunî Sultan Süleyman1 Kaostan beslenenler1 Kapisre deresi7 Kapkara1 KAR BEYAZI ŞİİR1 KARA BEYAZI HAYATLAR İÇİN ŞİİR1 KARA PARA1 Karadeniz yollar1 Karagümrük maçında MHK Galatasaray ın ağzına bir parmak bal çalmış olmasın1 KARAMSALLIK TESLİMİYETTİR1 KARAMSARLIK KÖTÜYE ALAN AÇMAKTIR..1 karar organı1 karar yeter sayıları1 Karargâh rahatsız1 Karbondioksit-oksijen eşitliği1 Karl Marx5 Karşı duruş33 Karz-ı hasen1 Kaset komplosu3 KASTAMONUSPOR GALATASARAY MAÇINDA 25 DAKİKA DİRENÇ GÖSTEREBİLDİ1 KATAR FUTBOLA NE KATAR1 Katolik nikahı1 Kaya gazı1 KAYSERİ MAÇINDA GALATASARAY'İN 1 PENALTISI 1 DE GOLÜ VERİLMEDİ 3 PUAN RAKİBİNE VERİLDİ1 Kazım Koyuncu2 Kazımcan Karataş1 Kazuistik anayasa1 Kebabçı1 Kehanetlerim1 Kemal Kılıçdaroğlu28 KEMAL KILIÇDAROĞLU NUN SİYASİ ANATOMİSİ1 Kemalpaşa1 Kenevir1 KENT TARIMI1 KENT-KOOP3 Kentini dinle1 Kentsel dönüşüm37 KEREM2 KEREM AKTÜRKOĞLU1 KEREM KINIK VE 12 ŞİRKETİ VE DE DFB'NİN KURULMASI1 KHGM1 KILIÇDAROĞLU GÜNDEMSİZ DİYENLER1 Kılıçdaroğlu Manifestosu4 KINA2 Kırık sandalye2 Kırılma noktası19 Kıtlık bilimi1 KIYAMETİN YAŞANDIĞI DEPREM BÖLGESİNDE MESCİT Mİ ÖNEMLİ ÇOCUK BEZİ VE MAMASI MI?1 Kızılay1 Kızılderililerin atasözü2 Kilo problemi1 KİM FETÖCÜ ÖCÜ???!!!1 Kişisel görüşlerin dinleştirilmesi1 Kitaba yazacaklarım2 Kitabım1 Kitaplar1 Kitapyurdu1 Klasik tıraş1 Kloz1 Koalisyon1 Komplo teorisi17 Konfüçyüs2 KONYASPOR1 korkmuyorum6 Korku imparatorluğu21 Korona1 KÖHES4 KÖPRÜ1 Kötek2 Kötü uygulama1 Kötülük1 Köy enstitüleri10 KÖYÜM SİDERE DERESİNDEKİ BU TAŞ DÜŞSÜN KAFANIZA KAFASIZLAR..1 Kriz raporu2 Kriz-pandemi93 kronik subdural hematom2 KSH1 Kuğulu park3 Kur'an şifreleri1 Kurgu6 Kurtlar vadisi karakterleri1 Kurtuluş destanı26 KUŞAKLARLA KUŞAK GEÇMEK1 Kuşkularım2 KUTLARIM1 KUTSAL RİTÜEL EVLİLİK1 Kuzey Anadolu Fay Hattı1 Kuzey Marmara otoyolu9 Küba13 KÜÇÜCÜK ZORBAY KÜÇÜK1 Küresel efendiler5 Küresel ısınma11 Küresel sömürü denklemi: “AB+ABD=ARBD”16 Küreselleşme aldatmacası4 Kürtler65 Kütahya-Simav depremi1 Laik devlet6 Laiklik1 Larry Diamond1 Laz dilbilgisi1 LAZ LOBİSİ NEDEN YOK!?1 Lazca1 Lazlar13 Le Figaro1 Leo Dubois1 Levent Üzümcü1 LİDER ÇIKAR İNŞALLAH1 LİGDE TRABZON'A 5 ATAN ALANYA ELENDİ1 Lizbon1 Lokomativ Moskova1 LÖSANTE1 Lösemili Çocuklar Vakfı1 LÖSEV1 Lucas Torreira1 LÜTFÜ SAVAŞ VE HATAY LÜTFÜ SAVAŞ VE HATAY1 M.Akif Ersoy1 Macaristan1 Maça bombalı saldırı1 MADEN İŞÇİSİ MAHPUS1 MADENCİ SERBEST1 MADENLER1 Madımak10 Madımak-Auschwitz-Reistag1 Mahir Çayan1 Makarnacılar10 Malazgirt savaşı7 Manavgat8 MANCHESTER UNİTED GALATASARAY’I HAŞAT EDER DİYEN E.TOROĞLU’NU DA DEVİRDİ!!!1 Manisa-Soma2 Mansur Yavaş21 Maraba kültürü ve ağa17 Marcao olayı1 Marduk8 marka spor ayakkabı1 Market zincirler1 Marsilya1 MATA HATAYSPOR'U MAT ETTİ1 matbaanın geç gelmesi2 Matematik nedir?1 Mathias Ross1 Matthıas Ross1 Maval okumak12 Maya takvimi kıyamet1 Mayasızlar1 Mayınlı alanlar8 MECZUP1 Medyan nedir?1 Mehmet Barlas4 Mehmet Özhaseki1 Melih Gökçek30 Meral Akşener11 MERAL AKŞENER TARİH YAZMADI TARİHTEN SİLDİ KENDİSİNİ İYİ GELEN AKŞENER GERİ DÖNDÜ1 Merkez Bankası1 Merkezkaç kuvveti8 Mersin Gazi çiftliği1 Mersin gezisi1 Mersin-Alata1 MERT İNSAN MERTENS'İN HARİKA GOLÜ1 MERTENS MEST ETTİ MERTENS ALANYA'YI BİTİRDİ1 Mesleki sorumluluk sigortası5 MESSİ MEST ETTİ ARJANTİNLİLERİ1 Mesut Yılmaz15 Metal yorgunluğu3 METE YARAR KİME YARAR!!??1 Metin Oktay3 MHK1 Mılot Rashıca1 Milenyum kupası1 MİLENYUM KUPASI VE GALATASARAY1 Millet ittifakı6 MİLLET İTTİFAKI NEDİR NE DEĞİLDİR..1 Milletimizle alay etmeyin!1 Milletvekili dokunulmazlığı13 MİLLETVEKİLLİĞİ Mİ MİLLETİN VEKİLLİĞİ Mİ!?1 Milli Piyango şaibe3 Milliyetblog yazılarım2 MİT54 Mod nedir?1 Modern kölelik2 Modern tıraş aletleri1 Moğollar4 Monaco35 Montrö sözleşmesi2 Motorlu kuryeler1 MPİ Genel Müdürü İhya Balak3 Muammer Kaddafi5 Muaviye-Küfeli-Hz. Ali1 Mucur1 Muhalif duruş2 MUHARREM İNCE7 MUHARREM İNCE KALIN OYNUYOR OY OY DİYE İNLEYENE KATKI VERMEK ADINA1 Muhsin Yazıcıoğlu1 Muhteşem Yüzyıl dizisi10 Murat Bardakçı7 Murat Karayalçın34 Muru3xi1 Musilaj1 MUSLER SAKATLANDI1 MUSLERA1 Mustafa Balbay31 Mustafa cengiz1 Muvazzaf5 Mümtaz İdil1 Müslüm Gürses1 Nabi Avcı1 Naci Görür2 Nagehan Alçı2 Nasıl Galatasaraylı oldum?1 National Geographic3 Nazım Hikmet26 Nazlı Ilıcak17 Ne düşünüyorsun?1 Ne istediniz de vermedik1 Ne oldu?1 Necdet Hoşcan1 NEDEN SÜPER KUPA SAMSUN'DA DEĞİL DE ARABİSTAN ÇÖLLERİNDE1 Negatif bilgi1 Negatif uzmanlık1 New York Times10 NİCE NİTEL BAYRAMLARA1 NİCELERİ AKADEMİLİ1 Nicolae Ceaușescu1 NİKAH1 NİYE BİR ALANYASPOR OLMASIN!!??1 NOBEL BENİM HAKKIM HAKKI!!1 Nuh tufanı10 Nur Suresi 30-31. ayetler3 Nuray Mert12 Nurettin Veren2 Nurettin Yıldız3 Nuri Asan1 Nush ile uslanmayanı etmeli tekrir-tekrir ile uslanmayanın hakkı kötektir1 Nükleer1 Nükleer enerji1 Nükleer santral46 Nükleer tehlike1 OFLU HOCALAR OKUMASIN OFSPOR'U1 Ofspor1 OFSPOR NEREDE İSE GALATASARAY'I ELİYORDU1 OGG1 OKAN BURUK İLE GALATASARAY ARTIK KORKUTUYOR1 OKAN BURUK1 Okan Buruk 5 kez üst üste maç kazanarak Galatasaray'ı 17.kez Şampiyonlar Ligi'nde1 OKAN BURUK ANTALYASPOR'A BURUKLUK YAŞATTI..FUTBOLUMUZU OLİGARKLAR VE 7 BÖLGELİ LİG ÖNERİSİ1 OKAN BURUK REKORLARA DOYMUYOR1 OKAN BURUK VE ÖĞRENCİLERİ İLLE DE ICARDI SÜPER LİG'İ YIKARDI VE DE YIKTI DA!! FB'Yİ GS'İN DEPLASMANDA 3-0 YENMESİ AYRİ BİR HARİKA1 Okan Buruk'u istemeyenlere kötü haber1 Okan Emre'yi 7 bitirdi1 Okan içerde sinmiş Danimarkalıları üzdü1 Oktay Ekinci4 Okumak1 Ola1 Oligark15 One Munite6 OnPunto1 Opsiyon1 Orantısız yağdanlıklar1 ORDAN BURDAN PARDON MARDON..1 Orduspor1 Orhan Gencebay1 ORHAN PAMUK MU YOKSA ATATÜRK MU AĞIR GELİR1 Osama1 Osmanlı11 Osmanlı yönetimi6 Oturarak çalışmak1 Oturuş ergonomi1 Oy depoları1 OYUN VE KOYUN1 OZAN KABAK1 Öğrenilmiş çaresizlik1 Öğretmen27 Ölüm4 ÖLÜM GERÇEKTEN ADIN KALLEŞ1 Ömer Çelakıl2 Ömer Dinçer2 Önerim var15 ÖSO1 Öteki dünya önlemleri1 ÖYLE BİR KALECİ Kİ ICARDİ'YE BİLE GOL ATTIRMADI1 Özel istihdam büroları1 Özelleştirme40 Özer Akdemir1 Özgün çalışma11 Özgür düşünce53 ÖZGÜR ÖZEL SİYASET OYUNLARINI BİLENLERİN SİYASİ TİMSAHLARIN OLDUĞU HAVUZA İTİLENDİR1 Özhan Canaydın1 PageRank1 Papazın bağı nereden geliyor?1 PARTİLİ CUMHURBAŞKANI SÖZÜ DOĞRU DEĞİL1 Patalojik sorun1 PDY5 Pearl Harbor3 Pedofili1 PEHLİVANLARA ÖDÜL FİLENİN SOLTANLARINA LGBT1 PELE1 Pelikan1 Pelin Çift1 Pers1 Petek ısınma sorunu1 PETROL VE FUTBOL1 Peygamberler1 Pherma-sharp1 Pınar Selek1 Pierre Loti1 Pierre Webo1 Pisa Kulesi1 Pisagor4 Piyangolar1 Plansız yapılaşma1 Polo Dayı1 POLONEZKÖY1 Portekiz gezi1 Portekiz gezisi8 Porto1 Poşet meselesi4 PROF. ATAÇ BAYKAL1 Prof.Dr. Bülent Arı2 Prof.Dr. Ioanna Kuçuradi1 PROJE1 Pukiya1 Rant14 Rantsal dönüşüm5 Raşa1 Recep Yazıcıoğlu1 Referandum9 Reglaj ayarı1 Reina saldırısı1 Rejim1 Rektör Melih Bulu1 Reptilian1 RES16 Reşat Nuri Güntekin1 Reyting kaygısı2 Rıdvan Dilmen14 Rıza Sarraf6 Ribery1 Richard Feynmann1 RİZE ARTVİN HAVAALANI ARTVİN İÇİN HAVA RİZE İÇİN ALAN1 Rize felaketi3 Rizespor katledildi1 ROK2 Romantik bir hafta sonu1 Rothschild1 Rus bakışı1 Rus büyükelçisi vuruldu2 Rus uçağı düşürülmesi1 Rüyam1 SABRIN SABRINI TAŞIRAN SABIR SABIR OLMAKTAN ÇIKAR TESLİMİYETE DÖNÜŞÜR1 SACHA BOEY1 Safranbolu gezisi1 Sağlıksız kent politikaları1 SAHA İÇİNDE KAZANAN GALATASARAY SAHA DIŞINDAKİ OYUNLARA ASLA KULAK VERMEMELİ1 Sahte fatura1 Salgın hastalıklar1 Salgınlar2 Sami Karaören3 Samsun 19 Mayıs Lisesi29 SAMSUN ŞAMPİYONLUĞU HAK EDEN BİR KENT1 Samsun'un tarihi 19 mayıs 19191 Samsunspor157 SAMSUNSPOR AMBLEMİ1 SAMSUNSPOR BAŞKANI TAKIM YERİNE FUTBOLCU ALMALI!!!1 SAMSUNSPOR İYİ GİDİYOR HÜSEYİN EROĞLU İLE1 Samsunspor morard1 SAMSUNSPOR SEMT İ KUTSAL EYÜP TAKIMI EYÜPSPOR U PERİŞAN ETTİ. SAMSUNSPOR UN ÇALIŞTIRICIS HÜSEYİN EROĞLU1 SAMSUNSPOR SİVAS'TA İYİ BAŞLADI1 Samsunspor'u birileri aşağı çekiyor1 SAMSUNSPOR'UN 14 MAÇI1 Samsunspor'un armasına saldırmak1 SANIK SANDALYESİNE OTURTULMASI GEREKEN 20 YIL İKTİDARDA OLAN MUKTEDİRDİR1 Sansür16 Sapadere kanyonu1 SAPANCA CENNETTİN İZDÜŞÜMÜ1 Sapıklıkla suçlamak1 Saray darbesi1 SARAYDAN TABLO KAÇIRMAK1 Sarı inek2 sarı saçından güç alan Icardi attı üç puan geldi1 Sarp1 Sayısal Oyunlar4 Seçim hile1 SEÇİM HİLELERİNİN ANATOMİSİ1 Seçimlerde hile24 SEÇİN YAZMACA BUNLAR1 Seçmen profili1 SEÇSİS1 SED1 Sedat Peker11 SEFEROVİÇ1 Selahattin Demirtaş1 Selin Sayek Böke3 SEO-SERP1 SERGEN YALÇIN1 Sergio Oliveira1 Serhıy Perkhun1 SERİ FARKLI YENİLGİLER1 Seslendiklerim1 Sevgililer günü2 sevr anlaşması1 Seyduna21531 Seyit onbaşı1 Sezen Aksu8 Sırt ağrısı1 side1 SİDERAYEPE3 Sidere29 SİDERE DERE ISLAHI İÇİN ANROŞMAN ÖNERİSİ1 SİDERE NİN ALTINI ÜSTÜNE GETİRMEK Mİ İSTENİYOR? SİDERE'DE ALTIN1 Sidere vadisi8 SİDERENİN DOĞASINA VE DOĞANINA DOKUNMA!1 SİHA2 Sincan1 Siyanür4 Siyaset meydanı2 Siyaset yapmayın2 Siyaseten katl2 Siyasetin helalleşmesi1 SİYASİ DEPREMDEN YIKIM BEKLEYENLER YIKILDI1 SİYASİ KARAKTER YOK İSE..1 Siyasi rant aracı23 siyasi rant otomobilleri1 Siyasi suikast13 Siyasi üstünlük1 Sneijder185 Sol argüman2 SOL SOL İLLEDE TEK ÇATI SOL1 Solcu musun sağcı mı yoksa yağcı mı?! Sol yanlarımızı acıtanlar!!1 SOLDA CHP TEK ÇATI OLMALI1 SOLMAK VE EVRENSEL OLMAK İSTİYORSAN SOL!!!1 Solun tasfiyesi1 Soma katliamı3 Son viraj3 Son yazım-11 Son yazım-21 Son Yazım-31 Soner Yalçın5 Sorumsuz Hayvansever2 Soruyorum163 Sosyal hukuk devleti4 Sosyal patlama risk haritası5 Soytarı31 Spor eleştiri1 Srebrenica katliamı1 Stephen Hawking4 Stratejik önem8 Stres ve alkol3 Su akar Türkler bakar1 Su akar yatağını bulur1 Su debi ayarı1 SU SAVAŞLARI5 Suçlamalara karşı gerçekler1 Sultan Ahmet4 SUPER KUPA DURUŞU SÜPER SOPA İSTİYOR..FENERBAHÇE DEĞİL DE ALİ KOÇ NE YAPMAK İSTİYOR1 Suriye18 Süleymanşah Türbesi2 Sümela manastırı1 SÜPER LİG'E KOŞAN SAMSUNSPORU TUTANA AŞKOLSUN1 Süper loto4 Sürdürülebilirlik3 Sütyen Tarihi1 Şafak Sezer2 Şangay beşlisi1 Şans Oyunları1 Şans Topu3 ŞENOL GÜNEŞ2 ŞEREFSİZ SENSİN1 Şeriat1 Şevket1 ŞEYH BEDRETTİN DESTANINI YAZAN NAZIM HİKMET1 Şeyh Said isyanı1 Şeyhler16 Şiir2 ŞİİR VE ERDOGAN1 Şike101 Şike kronolojisi1 Şili depremi18 Şirince3 şirket yönetimi1 ŞUTBOL2 ŞUTLUYORUM-Futbol706 ŞÜKRİYE TUTKUN TUTUŞU1 Tahir Kıran1 TAKLACAI MERT YANDAŞ'IA ÖVGÜ ICARDI'YA SÖVGÜ HADE BE ORDAN1 Taksim meydan savaşı2 Taliban6 Taliban erkeklerinin bazıları neden yüzünü saklıyor? Makyaj1 Taliban yöneticisi1 TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE DİYEN DENİZLER IŞIKLARA GÖNDERİLİNCE TAM BAĞIMLI TÜRKİYE OLDUK1 Tanju Özcan1 TARAFLILIK CIVIK YAĞDANLIĞA DÖNÜŞTÜ1 Tarık Akan6 Tarifeli uçuş nedir?1 Tarih tekerrürden ibarettir1 Taşeron sistem1 Taşeronluk sözleşmeleri1 Taşımalı eğitim1 Taşımalı siyaset1 Taşkınlar54 TAŞKINLARI FIRSAT BİLEN RANTÇILARIN TAŞKINLIKLARI1 Tekâlif-i milliye nedir?1 TEKBİR DEĞİL YARDIM GETİR1 Tekel1 Tekel işçileri17 Televole kültürü31 Televole yangını1 Tema vakfı5 Tembellik yok üretmek var1 Temel Fransızca4 Temel İspanyolca6 Terim2 TERİM İLE GALATASARAY RESMİ1 Terör9 tevâfuk1 Tevfik Fikret1 TFF4 tff ve mhk1 TFF VE MHK ALİ PALABİYİK'A ASLAN'I DOĞRATTI MI DİYELİM??!!1 TFF VE MHK OLMAYINCA FUTBOL GÜZEL1 TFF-İBB- FUTBOLDAN GEÇİNENLER1 THY1 Tıraş keyfi1 Ticaret-Siyaset-savaş1 Timsah1 Timsah gözyaşları2 TL sembol1 TMMOB72 TOGG1 TOKİ2 TOKİ MOKİ...YOL1 TOPÇU VE VEFAKAR SEYİRCİYİ KUTLARIM..1 Toprak ağası1 Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Yasası1 Torba yasa7 Toryum10 Trabzon Ayasofya1 Trabzonspor10 TRT4 TRT TARİHİ DİZİLERDEN FIRLAMA TUHAF SAÇLI YENİ OSMANLI TİMİ1 TRT VE YANDAŞ KANALLAR SÖZDE İKTİDARIN İCRAATLARINI ANLATAN DİZİLERDE YARIŞIYOR1 TRT=trt1 TSK1 Tuncay Özkan7 Tuncel Kurtiz1 Turgut Özal2 Turist Ömer1 Tutsak lümpen gençler1 Tuzun kokması15 TÜİK2 TÜM ULUSUN YENİ YILINI KUTLARIM1 Tünaydın1 Türban12 Türbanlı polis1 Türbanlı zabıta1 Türk nasıl olunur?1 Türk-kürt faşizmi1 Türkan Saylan3 Türkçe dışındaki dillerde içerik üretmek1 Türkçe Fransızca İspanyolca sözlük1 TÜRKEVİ1 Türkiye başarısızlığı1 Tütün1 Tüzük Kurultayı Manifestom1 Uçurtma aşkı1 Uğur Mumcu23 Ulusal gereklilikler1 ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞININ KAHRAMANLARINI İDEOLOJİLERİNE ENDEKSLEYENLER1 ULUSAL TAKIM1 Ulusal varlık fonu1 Uluslararası iktidar alanı1 UNESCO29 UNESCO dünya mirası listesi1 UnutMADIMAKlımda1 UYARIMDIR5 Uzatmalı Covid1 UZLAŞI DA BARIŞ VARDIR DÖNEKLİKTE İNKAR VE İHANET..1 Uzun covid nedir?1 Üç fidan4 ÜKEM FUTBOLU KAFASINDA PATLAYAN SOPA1 Ülkenin ticarethane gibi yönetilmesi1 Ümit kocasakal1 Ümit Öztürk1 Üniter devlet1 Ürdünlü Ebu Musab Zerkavi1 ÜRKENLER1 Üzerih Garih1 Vedat Dalokay1 Vefat1 Venedik tacirliği1 Viyana1 VPN nedir?1 Washington Post1 Wikileaks2 YA SEV YA TERK ET ANLAYIŞI1 Yaban1 Yabancı durmak1 Yakup Kadri Karaosmanoğlu1 Yalçın Bayer18 Yalnız Kurt1 Yangın1 Yangından önce abant1 YANLIŞLAR İNSANI YALNIZ BIRAKIR1 Yap-işlet modeli1 YAPI DENETİMİ1 YAPI SINIFI1 Yapısal reform1 Yarbay Thomas Edward Lawrence1 Yarı başkanlık1 Yasaklanmış öğrenme fırsatları1 Yaşadıklarım1 YAŞAMDAN KOPRIANLAR YARALILAR DEĞİL YAŞAMDAN KOPARAN HURDA EVLERİN SAYILMASI VE YENİ TALAN YALAN SÜRECİ1 Yaşar Büyükanıt5 Yaşar Nuri Öztürk3 Yaşınılabilir kentler1 Yaşlılık sendromu1 Yatay yapılaşma2 Yatırım fonları1 YAZAN MÜHENDİS YAZIYOR1 YAZAN MÜHENDİS'İN BİRİKEN YAZILARI1 YAZSAN NE OLUYOR Kİ YİNE" BENİM OĞLUM OKUR DÖNER DÖNER OKUR"1 YEBİ YIL YENİ İDEOLOJİ1 Yemeksepeti1 Yeni dünya düzeni12 YENİ MORİNHO MONTELLO MU?1 Yeni proje-Fatih Terim1 YENİ YIL1 YENİ YIL YİNELİKLER DEĞİL YENİLİKLER GETİRSİN1 Yeni yollarda kazalar neden olur?1 Yere Batan Sarnıcı-Milyon taşı1 Yerel yönetimde aday1 YERİN ALTI MADEN EMEKÇİSİNİN YERİN ÜSTÜ MADENCİNİN1 yerli otomobil1 Yeşil sermaye1 Yetenek kazanmak1 Yeter be!1 Yeter söz milletindir1 YGS şifre1 YHT1 Yiğit Bulut1 yok böyle Icardi ve Kerem1 Youtube tüccarları1 Yörükler1 Yumuşak karın1 YUNUS1 YUNUS AKGÜN1 YUNUS AKGÜN VE TERİM1 Yusuf Aslan10 Yusuf Demir1 YÜKSEL ÇORBACIOĞLU CHP ADAY ADAYI1 YÜKSEL YILDIRIM2 Yürüyen virüsler1 Zeki Alasya6 Zeki olmayan ahlaksız1 Zigana Yaylaları1 Zirveye giden yol1 Ziya Gökalp1 Zorba1 Zorbay1 zorunlu organlar1 Zülfü Livaneli6
Daha fazla göster

1829 Adet Yazı Arşivi

Daha fazla göster

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *