Ana içeriğe atla

İSPANYA ENDÜLÜS VE SİDERE İLE CİNTİNA'NIN ÖZLEM YÜKLÜ DESTANI

İSPANYA-PORTEKİZ GEZ-GÖR-YAZ ETKİNLİĞİ

Dünya gözüyle görmek” deyimini hepimiz kullanırız. Madem dünya gözüne sahibiz, neden güzel dünyamızı görmeyelim?”

Bizer dünya gözümüz ile dünyamızı görmeye çalışan emekçi gezginleriz:

[[ Yılardır gezegeni gezenim, görenim ve ‘ayak tabanımdaki gezegenimiz coğrafyasını’ yazanım. Karşılaştığım ve de pek samimi bulmadığım bir değerlendirmeyle karşılaşırız; “UNESCO Artvin’imizi kültür mirası kapsamına alarak koruma altına aldı (Ben öyle düşünüyorum, çünkü Artvin'imizin 3 paralık enerji ve 3 gramlık altın için yok ediyorlar!!)”.. Ben, sadece belli yerlerin UNESCO tarafından kültür mirası kapsamına alıp koruma altına almasını yetersiz bulanlardanım. Nedeni; gezegenimizin cennetten düşen bir küre olduğunu bundandır ki; UNESCO tarafından evrensel kültür mirası olarak koruma altına alınmalıdır..”..Üzülerek belirteyim ki; biz dünyalılar dünyamızın sadece belli yerleri koruma altına alıp evrensel kültür sorumluluğun öteliyoruz..]]

Yine;05:30 Çankaya, 08:30 Esenboğa. Esenboğa deriz de çoğumuz bu adın nereden geldiğini bilmeyiz. Esenboğa, Ankara savaşında Timur’un komutanlarının birinin adı. Anlamı; mutlu öküz. Mutlu öküz limanında doğru Atatürk havaalanına. Atatürk’ün anlamı; aydınlık, bağımsızlık ve evrensel barış.. Buradan 12:35’de İspanya-Malaga. Malaga’nın anlamını gidince öğreneceğim..

Mutlu öküz, yani Esenboğa çevre yerleşimlerde evlerden çok camii var. Nedir bu camii sevdası? Yemin ediyorum İslami sevgi değil, para sevgisidir. Dahası; insanimizin kutsal duygularına çalışarak para ve oy kazanmak..

12:48’de, baharın havada gördüğümüz Leyleğin isteğini yerine getirmek için havalandık. İstanbul, Sofya, Üsküp , Saraybosna ve Dalmaçya’ya el salladık. Tanıdı bizi; 15 gün önce beraberdik. Pescara’yı havadan görüntüledim. İtalya’nın Perugia’ya yoneldik. Ne yani arabayla yon belirleyen biz uçakla niçin yön belirlemeyelim.İtalya gövdesinin tam ortasında seyrediyoruz..

Bastia ve ssasani arasından Ajaccio üzerinden geçtikten sonra yatay kurp yapıp Malagaya yöneldik. Sardunya adalari sonra; Palma adasi, Alivante, Elcje, Murcia, Cordoba, Civdat Real’den Malaga atmosferindeyiz.. Malaga Picasso’nun biyolojik babası. Evet, Pisacsso burda doğdu İspanya'nın oldu. Hani Urfa’da doğan fıstığın Antep’in olduğu gibi..

Şairin dediği gibi; Her şey tül arkasında güzeldir (Galiba şimdi ben dedim. O zaman gezgin diyelim). Her şey havadan çok güzel. Güzelliklerin içinden güzelliklerin farkında olamıyoruz. İnşallah Malaga’da bunu yaşamayız.

Nedir gezmalarla arşınlamaktan amaç?

İş, aş ve de yeni coğrafyalarda gıcır-gıcır insanlar tanımak; dostluklar kurmak, arkadaş edinmek, hatta eş.. Evrensel Kültür anlayışımızın cephesini genişletmek, kültürlerimizden, örf ve adetlerimizden vazgeçmeksizin. Evrensel ortak kültürler oluşturabilirsiniz, kendi dilinizi ve dininizi öteleyerek tek dil tek din ve tek adam faşizmini tetiklemeksizin.

Evrensel dayanışmadan söz ediyorum. Tek gezegenimiz hepimizin, asla tek adamın, kültürün, dilin, dinin gezegeni olamaz. Oldurmaya çalıştığınız anda onun ışık saçan farklı renklerin raksını, nefes alışının sönümlendirirsiniz..

En güzel yaşam biçimi ve de başarı; insanın çalışırken bile ayak tabanındaki coğrafyayı gezmesi, görmesi ve yazmasıdır. Bir yere gitmek farklı, bir yere gezerek gitmek farklı şeylerdir.

Gezerek gidilen yerlerde, ormanı oluşturan ağaçların, ağaçların oluşturduğu ormanın, ormanın beslediği canlıların, ovaları yeşerten nehrin, dağlardaki kuşun, tarladaki baykuşun, ekinin, buğdayın, Mısırın, Afyonun, Tütünün, güneşe özenen ve selam veren günebakan ayçiçeğinin, dağın, ovanın, vadilerin, adilerin, iyilerin, göğün mavisinin, yerdeki yılanın, havadaki kuzgunun, gölün türkuazının, denizin maviliğinin, kartalın pençesindeki tarla faresinin ve de insanların ve dahi kötü davrandıkları kedi köpeğin, ille de dünyaya gelen bebek çığlığının, beşikteki çocuk ağlamasının, kıkırdamasının aynı şeyler olduğunu görüyorsunuz.

Sarısı, beyazı, siyahi; hepimizin ana karnına düşen 9 ay bekleyen ceninler isek aynıyız demek. Ne diye bu ayrılıklar, parçalanmışlıklar, sinirler ve sınırlar!!!?? Öfke ile kalkmış, zehirli örümcek ağı gibi sınırlarla örmüşüz gezegeni. Gezegen tektir, insan tektir rengi ırkı ne olursa olsun. Nedir peki paylaşılamayan? Para, para, para.. Ekonomi evrenseldir; paylaşım ve bölüşüm esasının teorisel vazgeçilmez oluşumudur.

Üleşmeyen benim ümmetimden dağidir diyorsa Hz. Muhammet, üleşmeyen, sürekli söğüşleyen ve de yolsuzluk haram değildir diyenlerin ümmetçilik yapmaları ne denli zalimane bir süreç..

Bırakın gezegen üleşimini, sınırlarla belirlediğimiz ülkede birbirimizi ayrıştırıp ötekileşmişiz. Evet, zehirli örümcek ağı sınırlarla, yetmedi o sınırlarda ayrıştırmayı, ötekileştirmeyi sürdürerek mutlak monarşist duruşlar sergiliyoruz...

Malaga Litosferi(Karası)



Malaga kenti

 

Tüm bunlar bir yana; dikkatten kaçan evrensel bir tehlike süreci işletmeye başladık. Bildiğiniz gibi dünün bilim kurgu romanları günümüz gerçekleri oldu. Peki, günümüz bilim kurgu Romanları yarının gerçeği olmayacağının garantisin kim verebilir.

Yani yıldız savaşlar, uzaylı saldırıları, uzay istasyonları bütünündeki kolonyal savaşların, yani; uzay bölgesel yayılmacılık doktriniyle (sömürge öğretisi) hareket etmeyeceklerinin garantisini.. Bugün, bizler Gezegenimiz coğrafyasını tanıyıp öğrenmeye çalışırken, bilim insanları farklı formatları barındırdığı akıllı gezegenleri tanıyıp öğrenmeye çalışıyor..

Fakat devreye giren özel sektör bu sürece el atar uzay istasyonları (uzay kolonileri) inşa ederse, yani gezegenimizi sattıklarımıza uzayı da satar isek, uzayı da gezegenimiz gibi özel leştiririz..

Unutmayın; ABD'li bir şirketin dünyanın ilk özel uluslararası uzay istasyonunu kurmak için harekete geçtiğini.. Süreç içinde, uzay kolonileri, ay üssü, sonrası Mars derken gitti Kars.. Evet; gezegendeki post modern sömürü adına yapılan, Ortadoğu ve Balkanlar’daki şirket savaşları gibi uzay sömürü kolonyal savaşlardan söz ediyorum. Süreç içinde de gezegenler savaşı. Yani; Dart Vader’lerin ortaya çıkması.. 

Demem o ki; en doğru önlem “Gezegen kardeşliği”.. Düşünün, hem de çok düşünün; gezegenimizi sadece zehirli örümcek ağıyla örmedik, 30 ülke ile ölümcül silahlı hatlar oluşturduk; NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü)’yu oluşturduk. En son bu örgüte Makedonya katıldı ve Temmuz’daki şenliklerine tanık oldum.. Biliyorsunuz bunu CENTO’su da vardı. Amacı; Ortadoğu’daki güvenliği sağlamayı ve Sovyetlerin Ortadoğu’ya nüfuz etmesini engellemeyi hedef alan bir siyasi örgüttü. Kurucuları; Türkiye, İran, Irak, Pakistan ve İngiltere birliği.. 1979’da sizlere ömür.. 

İşte sinirlerimiz bozulsa da bu sınırları aşarak gezegenimizin yen coğrafyalarına, yeni insanlara, insanlıklara, kültürlere ulaşmaya çalışıyoruz, fakat geri dönüyoruz. Elbet, insan gezegendeki evine dönmeli dönmesine de gezegenimiz tüm insanların ortak evi değil mi!? İnsan gezegenimizin her 2 kutbu arasında istediği yerde yaşayabilmeli.. Gezegenin baronları sınır koymuş, buralar benim diyor, ben ise diyorum ki, doğrusu biz ise demeliyiz ki “Gezegen bizim; görmeliyiz, yaşamalıyız..”..

Bunu salt Avrupa Birliği, yani 28 Avrupa ülkesi sağladı kısmen.. İçlerinde Balkan ülkesinden sadece kısmı Balkan ülkesi olan Bulgaristan ve Romanya ve de Hırvatistan var… Makedonya, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ ve Türkiye kapıda bekliyor, ki bu yapıda Türkiye’nin şansı yok, çünkü adamlar olguya din penceresinden bakıyorlar.. 

Dünya’yı bozan din demek istemiyorum; dünya’yı bozan din değil, dinsel ötekileştirme ve dinsel savaşlar. 21. Asırda, eğer geçmiş asırlardaki bu duruşunu değiştirmez isek evrensel barışı asla yakalayamayız. Dahası, evrensel barış gezegenimize ne zaman gelir?! Ne zaman; Müslüman’ın, Musevi’nin, İsevi’nin, Budist’in, Hinduis’tin ve Ateistin mezarlar ortak olur, o zaman gelir. Bunun temel koşulu da; siyasi ve ekonomik rant adına dinden ve yoksuldan geçinenlerin gezegenimizde dışlanmasıdır!!!. Elbet bunu dışlamak için onların beslendiği cehaleti ortadan kaldırmak..

Ve o AB üyesi ülkelerin coğrafyasını ve insanlarını tanıyacağız şimdi..
1.GÜN 18 Ağustos 2018
MALAGA

Uçağımız 18 Ağustos’un saat; 16:09’da teker açtı. Saat; 16:16 teker koydu ve MALAGA’ dayız. 4 Saat 21 dakikada 2988 km’lik atmosfer kat ettik… Malaga, İspanya‘nın güneyinde Costa del Sol denilen Güneş Sahilleri üzerine kurulu bir liman şehri.

Şehir Cebelitarık boğazına 100 km uzaklıkta, Sırasıyla; Park caddesini (Passeo de pargue), Plaza de la Merced (Mercet meydanı), Picasso evi, Kahramanlar aniti, Cervantes tiyatrosu, Puerto Marina (Liman), Osmanlı La Alcazaba de Malaga Kalesı (el-Kasabatü’l-kadîme) ve Alcazaba kalesinin arkasındaki; Castillo de Gibralfaro kalesi (Tarık’ın Feneri).. 

Emeviler'in egemenliğine 750'de son veren Abbasiler'in Şam'da giriştikleri kıyımdan kurtulabilen 10. Emevi Halifesi Hişam'ın torunu Ab-durrahman 755'te İspanya'ya ayak bastı. Ve de Endülüs Emevî Devleti temeli atıldı. Bugün bu coğrafya hala Endülüs olarak geçmektedir. Bu Endülüs’ün başkenti Malaga Akdeniz’e kıyısı olan tarihi yapılardan yoksun Fakat tarihi olaylar varsılı kent olduğunu söyleyen rehberimiz Adanalı Fatih Türkmen hiç zaman kaybetmeksizin;Aman hırsıza dikkat!” anonsu yaptı.

Türkmen, önceki İspanya gezisinden tanıdığımız yetenek İstanbullu Berkay Bozkurt’un arkadaşı. Benziyor da. Yetenek ve yeterlilik bağlamında bunlara, Balkanlardan tanıdığımız muhteşem; Enise Özdemir, Fas etkinliğinde tanıdığımız dolu-dolu Trabzonlu Ersel Kahraman’ı kesin katmak gerekir. Öylesine dolular, öylesine anlatımları dingin ve güçlü ki; not almakta güçlük çekmiyorsunuz...

Antrparantez;

[[ Bu arkadaşlar kendilerini aşmış , birkaç lisan bilen yetenekler. Onlar en fazla 2-3 yıl sonra TV ekranlarında diyorum-ki olmaları da gerekli-, eğer kendileri özgün çalışmalara başlamazlar ise.]]..

Fatih’in dediğine göre; hırsızlar genelde, adları bende kalsın; bazı ülke çakalları imiş ve hepsi de şık ve de zengin giyimli organize işler örgütü. Çok dikkatli olmak gerekli imiş, çünkü Malaga ve Sevilla’da konsolosluk yokmuş. Bu nedenle çaldırmayın, çalınanlar için Barcelano ve Madrit’e gitmek zorunda kalınıyor(muş)..

Evet, Malaga Endülüs’ün başkenti olmasına karşın tarihi Osmanlı ve diğer uygarlıkların eserleri az bir kent. En önemli yapıları Kaleleri. İlki Osmanlı kalesi; "Alcazaba de Malaga Kalesi (Sağlamlaştırılmış küçük kalelere Alcazaba deniyor. Bu nedenle bölgeye de Alcazaba denmiş)". İkinci kale; bu kalenin hemen arkasındaki Bizanslıların Gibralfarao Kalesi.



                 
Alcazaba de Malaga Kalesi



 14.YY balık kurutma yeri "Malak" piramidin altında

Botanik Park

400 yaşındaki kauçuk ağacı



Papağanlar palmiyelere öyle saklanıyorlar ki ara da bulasın
   











Alcazaba de Malaga Kalesi: Malaga’nın da içinde bulunduğu Cordoba Halifeliği’ni yöneten Hammudid Hanedanı tarafından inşaa edilen kale; Modern Malaga limanına hâkim bir tepede kurulmuş olup, iç içe geçmiş iki kaleden oluşmaktadır.

Kale; Granada Krallığı’nın üçüncü Berberi Kralı ve Elhamra Sarayı’nın kurucusu olan Badis(1038-1073), 1057’de Müslüman tarafından yönetilen prenslik olan Malaga’yı topraklarına katıp, Elhamra Sarayını örnek alıp Alcazaba kalesi inşa edilmiş. Alcazaba Kalesi Endülüs Emirlerinin ikamet ettikleri yer olarak bilinmektedir. Alcazaba Malaga, Elhamra Sarayı’ndan sonra Endülüs’teki en önemli İslami anıttır. Uygarlığın kanıtı olarak, o günlerde her evde tuvalet bulunmaktaydı.

Endülüs, Müslümanlara bağlı prensliklere bölündüğü (Taifalar) sırada yapılmış. 13 ve 14. yüzyılda ise Nasrid Hanedanı zamanında genişletilmiş. Gibralfaro Kalesi korunaklı bir yolla Alcazaba kalesine bağlanıyormuş. Emir’in ikamet ettiği yermiş. Castillo de Gibralfaro kalesi (Tarık’ın Feneri); Cordoba Halifesi 3. Abd-al-Rahman tarafından inşa ettirilmiş. (M.S:929). Adını inşa edilen yerdeki Fenike deniz fenerinden alıyor. Bugünkü duruma ise Granada Sultanı 1. Yusuf getirtmiş. Gibralfaro tepesinden, Malaga’yı kuş bakışı görebiliyor..

Burada hala Fenikeliler‘den kalma az da olsa surlar var.. Egzotik bahçelere de sahip. Vee; ikinci kulesi bitirilemediği için tek kollu kadın (La Manquita) olarak da bilinen ve kentin simgesi olan; Rönesans Mimarisi’nin önemli yapılarından olan ve yapımı 1528’de başlayıp, 1782’de biten Malaga Katedralı, kiliseler, farklı uygarlıklardan kalan duvarları ile Malaga açık hava müzesi adeta.. Malaga Picasso’nun doğum yeri. Picasso’nun doğduğu evde kurulan ve aynı zamanda The Fundacion Picasso’nun da merkezi olarak kullanılan Museo Casa Natal, yani; doğum Yeri Müzesi de burada..

Malaga; Costa del Sol, Marbella, Ronda, Puerta Banus ve Mikser gibi önemli ilçeleriyle turizmin odağıdır. Özellikle; Costa del Sol ve Marbella.. Costa del Sol ve Marbella 1950ler’in sonundan itibaren dünya turizminin en popüler beldeleri arasında girmiş.

Geliri turizmin yanında zeytincilik-ki İspanya zeytin yağında dünya sıralamasına giren ülke-. Malaga’dan Cordoba’ya dek Zeytin bahçeleri imiş-. Bunun yani sıra Cam, Porselen ve Seramik işi ve de balıkçılık. Özellikle sardalye ve hamsi. Çırıngıte denen sardalye yemeğine dikkat çünkü, temizlenmezden pişiriliyor, yerken dikkat etmeniz gerek. Hamsi yemeğine Bakeronos deniyor. Malaga’yı Fenikeliler kurmuş.

Adi Balık Kurutma Kulübeler denen Malak’tan geliyormuş. Alcazaba kalesi önündeki Roma tarihi kalıntıların yanında camdan piramitlerin içinde Malak’lar. Kapalı... İspanya’da her kentin festivali oluyormuş.

Bugün Malaga festivali. Insanlar özellikle karanfilli flamengo giysili renkli kadinlar ve erkekler sokaktaki coşkulu eğlenceleri ile sizi ortaçağın rengine ve coşkusuna taşıyor. Erkekler fötr şapkalı ve yerel giysileriyle o denli özgüvenli eğleniyorlar ve de mutlu olmanın dersini veriyorlar. Biri diğerini asla rahatsız etmiyor. İçiyorlar fakat asla dağtmıyorlar.. Onlarla eğlendik. Park Caddesi’ndeyiz. Burası adeta botanik bahçesi. Özellikle.

Arjantin’den getirilen Papağanlar gürültü yaptıkları için sokağa salmışlar ve ağaçların efendisi olmuşlar.. Palmiyelerin üzerinde kendilerini değil gürültülerini görüyoruz. (siz duyuyoruz diyebilirsiniz). İnşa için ağızlarında çöp veya dalları Palmiyelere taşıyorlar ve palmiyenin yaprakları arasında kayboluyorlar. Parkın şarap şişesine benzeyen sarhoş ağaçları ilginç. 350 yıllık kauçuk ağaci da..

Size bir antrparantez daha;

[[ Tekfen Holding’in sahibi memleketlim ve büyüğümüz, İnşaat Mühendisi meslektaşım 1925 Artvin doğumlu Ali Nihat Gökyiğit’in, sevgili eşi Nezahet Gökyiğit anısına yaptırdığı, Nezahet Gökyiğit Botanik Bahçesi (NGBB) aklıma geldi. NGBB aslında hatıra parkı oluşturulmak amacıyla 1995 yılında kurulmuş.

NGBB; İstanbul’un Anadolu yakasında, Boğaziçi 1. Köprü ve Fatih Sultan Mehmet 2. Boğaziçi Köprü yollarının ve Anadolu Otoyolu’nun birleştiği kavşakta yer alıyor. 32 hektarlık park alanına takriben 50.000 ağaç ve çalı dikilmiş. Bahçe alanı, Karayolları Genel Müdürlüğü ile ANG Vakfı arasındaki bir protokolle 2025 yılına kadar bu hizmete tahsis edilmiş. Düşününü; NGBB, İstanbul’a %12 oranında yeşil alan sağlamasıyla İstanbullular için bir nefes alma noktası, araştırma, eğitim ve öğretim merkezi olma özelliklerine sahip. Ümraniye ve Ataşehir olmak üzere iki girişi bulunan park içerisinde eğitim ve öğretim alanları gibi bazı alanlar hafta içi belirli saatler içerisinde ziyaret edilebiliyor..

Neden böylesi bir antrparantez açtım? Ülkemde yeşil dolar için yeşil doğayı yok edenlere selam olsun diye.. Üzülerek belirteyim ki; İstanbul’a %12 oranında yeşil alan, yani nefes alma odağı yaratan NGBB etrafı devasa beton cangılı ile kuşatılmış, fakat o nefes almaya ve aldırmaya devam ediyor, tıpkı Malaga’daki Liman boyu; Park Caddesi gibi. ]]

Saat; 17:30... Belediye binası ve diğerleri, Neoklasik ve neobarok tarzda antigotik siradan yapılar. Malaga’da Pıcasso evi yanı sıra Antonio Banderas’ın evi de varmış(çok lazımdı). Plaza de Merced meydanındayız (Anlamı merhamet yemeği).. Çok, çok eski park; hatta Romalılar döneminde kaldığı söylendi ve biz de doğrudur dedik. Malaga’nın şehir merkezinde en büyük meydanlar biri ve Pablo Picasso çocukluk evi de burada.

Günümüz şekliyle en az on beşinci yüzyıldan beri faaliyet göstermektedir. Malaga yemeklerini burada yiyebilirsiniz. En iyi yemekleri, İspanyolcada üzerini kaplamak anlamına gelen Tapaz (Kapak) adlı yemek, huni kapaklı porselende geliyor ve içindeki ekmeğin domates, ahtapot, kalamar, zeytin, yumurta, pastırma, somon, peynir vb soslarla kaplıdır (Adı buradan geliyor). Bize en ilgin yemek türü Rabedokoro adı verilen boğa kuyruğu kebabı. Herkes başat yemek diyor, fakat yemedik..

Ve 140 km yol kat ederek saat 22:00 ‘de Granada’ya geldik.
Size bir deneme, Endülüs öyküsü: “Endülüs’te Sidere ve Cintina aşkı”
[[ ENDÜLÜS’TE SON AŞK; “SİDERE İLE CİNTİA”NIN AŞKI

Osmanlı İmparatoru II.Beyazıt, Malaga’yı tekrar Endülüs’e kazandırmak için; batı Akdeniz’e donanma göndermeye karar verdi. Ve de; Ünlü Türk Amirali ve coğrafi bilimci Piri Reis 'in amcası Kemal Reis (Ahmet Kemalettin)’in komutasındaki Donanmasını İspanya seferine çıkardı. Sefer sürecinde "Kaptan-ı Derya" Kemal Reis, Güney İtalya’yı vurarak İspanya sularına kadar, dahası Malaga önlerine geldi.

Kıyılarda olmayacağını bilen Kemal Reis Portekiz donanmasının, Guadalmedina Nehrine konuşlanmış olabileceğini düşündü ve aramaya karar verdi. Donanmanın yerini saptamak için Güney İtalya zaferinde büyük yararlıklar gösteren boylu poslu, atak, gözü pek, hareketli ve çevik, cevan, yani genç delikanlı 15 Levendine seslenerek düşman kuvvetleri hakkında bilgi toplayan karadaki serdengeçtilerle buluşacakları yeri ve sonrasında yapmaları gerekenleri anlattı ve Tek-tek herkesle helalleşti. Helalleşti çünkü, görevleri büyük olasılıkla dönüşü olmayan başarı ile sonuçlanacaktı, Serdengeçtilerle birlikte.

Geride gözü yaşlı eş ve yetim bırakmamak için bekardı Leventler ve Serdengeçtiler. Bundandır ki evlenmeleri yasaktı.. Özellikle Serdengeçti; ser: baş anlamında ve başından vazgeçenler anlamına geliyordu. Evet, onların büyük çoğunluğunu bir daha göremeyecekti anneleri, babaları ve kardeşleri..

Gecenin ürküntü veren, sessiz karanlığında gemilerden süzülerek, ay ışığının yarattığı parlak yüzeyde deniz canlılarının oluşturduğu renklerin raks edişinden uzak, Akdeniz’in seri sularına bıraktılar kendilerini, çünkü yakamoza düşmek tehlikeli idi.. Suda batıp kaybolmamak için palalarını ağızlarıyla kavrayıp, tüfeklerini tersten boyunlarını asmışlardı..

Forsa iken, reis ve sonrası Levend olan Sidere içlerinden en atak, en cesur ve en düşünceli olanı idi. Yakamoza girmeden, dalga sesleri arasında Guadalmedina Nehir ağzına geldiler. Her zamanki gibi kirli aktığı için Guadalmedina’da yakamoz tehlikesi yaşamayacaklardı. Geniş nehir yatağında hayli ilerlemelerine karşın Portekiz donanmalarını bulamıyorlardı…

Ani gök gürültüsüyle irkildiler. Gecenin karanlığını yırtan yıldırımlar Malaga dağlarını aydınlatıyordu. Kıyıya çıkma savaşı içine girdiler. Savaşı kaybettiler, çünkü; dingin Guadalmedina nehri hareketlenerek, büyük bir gürültü ile üzerlerine gelmeye başladı. Bu beklenmedik bir felaketti. Sürükleniyorlardı. Bataklıklarda buldular kendilerini. Sazlıklara tutunarak karaya çıktılar. Leventlerin beşi kaybolmuştu..

Gecenin ıslak karanlığında ilerliyorlardı. Gün doğum sancısı içinde kıvranıyordu, puslu havada. Ürküntü veren alacakaranlığında Malaga’nın denizden yüksekliği 130 metreyi bulan Alcazaba surları uzaktan göründü... Sur içindeki Malaga’ya girmelerinin sakıncalı olacağını tartışmaya başladılar. Kıyafetlerini değiştirecek yerel giysileri Serdengeçtiler getirecekti. Artık yörenin yerel giysilerini kendileri bulacaklardı. Gün doğumunu yapmış, görünür hale kılmıştı Leventleri.

Alcazaba, yani Malaga kalesi surlarının dibindeydiler. Sevinçten haykıracak gibi oldular; çünkü denizin maviliği ve Portekiz donanması karşılarında idi. Deniz değil de, donanma onları hem sevindirdi, hem heyecanlandırdı.. Kalenin sur içindeki dar sokaklarına sığınmaya hazırlanırlarken beklenmedik bir şey daha oldu: Kalenin Malaga dağlarına bakan sur dibinde çadırlar ve önünde yanan ateş dikkatlerini çekti..

Heyecanını İlk eyleme dönüştüren Sidere oldu: Üstündeki yükleri attı, yanan ateşe doğru koşmaya başladı! En uzak çadırın yanında hızını kesti, yavaş-yavaş yaklaşmaya başladı. Çadırı aralayıp içine bakacağı an, ürkek-ürkek sol tarafından gelen sese başını çevirdi. Omzunda testi taşıyan bir siluet yaklaşıyordu. Yaklaştıkça hatları ortaya çıktı, çıktığı noktada da Sidere’nin aklı başından..

Karşısında esmer bir afet vardı; parlayan gümüşi halka küpeli, siyah düz saçları omzunda, siyah bluzu ve fırfırlı kırmızı etekli, çıplak ayaklı bir güzel.. Kız, kuşkulu bakışlarla omzundaki testiyi indirdi ve elini beline koyarak Sidere’ye bakmaya başladı, “Sen nerden çıktın!” derecesine. Tam bağıracakken, Sidere yaydan fırlarcasına kızın üzerine hamle yaptı, ağzını itercesine kapatarak çadıra çekti..

Sidere; ‘Zarar vermeye gelmediğini, yardıma gereksinimi olduğunu, yardım edene altın vereceğini’ mırıldanmaya çalışırken, elini usulca ağzından çekip sakinleşen kıza durumu detaylı bir şekilde anlatmaya başladı. Bilmiyordu; bunların belli saatlerde kente girmelerine izin verilen ve Girnata (Granada)’daki gösterilerden dönen Gitanolar (Romanlar) olduğunu. Roman güzeli Cintia ikna olmuştu.

Cintina; Hışımla Sidere’nin kolundan çekiştirerek çeribaşı babası Rafael’in yanına götürdü. 1 kese altınla ikna olmuştu Rafael. Yine de düşünceli-düşünceli tebessüm etmeye başladı.. Sur içine Gitonalarla gireceklerdi. yani sur içinin dar sokaklarına... Roman giysileri giyildi, Leventlerin her birine at arabalarını sürme görevi verildi ve de sur içine doğru yol alınmaya başlandı. Giriş kapısına varmadan atlı askerler karşıladı. Gitano çadırlarını taşıyan at arabalarını didik-didik aradılar.

Bu duruş, Malaga’ya yerleşik yabancı sokmamama konusunda nedenli karalı oluklarının duruşu idi. Kesinlikle, donanmanın demir attığı Limana inilmeyeceğini, gösterilen yerden bir adım öteye gidilmeyeceği uyarısı idi bu ayni zamanda. İşaret edilen meydanda toplanıldı, çadırlar kuruldu. Zaman kaybetmeksizin herkes gösteri elbiselerini giydi.

Leventler en ufak kuşkuya meydan vermeksizin Gitonalar gibi çalışıyorlardı. Sidere ise sürekli çalışıyor gibi yapıp, yakınından ayrılmadığı Cintia’yı izliyordu. Cintia farkındaydı. Dayanamadı;Çok hayranım oldu, ama kocam olmadı.. Hayal kurma” deyip, saçını ve eteklerini sola-sağa savurarak çadırına girdi. Bir süre sonra çadırın kapısı aralandı ve içinden bir o kadar daha etkileyici yeni bir Cintina çıka geldi.

Cintia’nın bedenini ön plana çıkartan; etek ucu vb. yerlerine verev kesilmiş kumaştan yapılan süsleri, elde işlenmiş bahar motifli şal, süslü taraklar, iri küpeler, yelpazeler ve kıvırcık saçlarına sokuşturduğu kırmızıdan beyaza dönüşmüş karanfil Cintia’nın tüm hatlarını gözler önüne sererek ayrı tebessüm ediyordu çıdırtırtırcasına..

Bu durum, Sidere’yi daha da şok etmişti... Çeribaşı babası durumu gizliden gizliye izliyordu. Aniden Sidere’ye döndü;Cintina beyaz karanfil takmazdı, o kan rengi karanfilleri sever, öfkeyle gezerdi. Bu kızıma bir şeyler oldu.. Baro Devel (Büyük tanrı) değiştir kızımın talihini”.. Sidere umutlanmış, umutlanmıştı ve de umutlanmıştı..

Halk toplanmıştı. Ardından saray sakinleri de yerini aldı.Ve gösteriler başladı. Dans eden kadınlar eşliğinde Cintia şarkılar söylüyor, meşale ile ilgin oyunlar yapılıyor, atların dans edercesine yürüyorlar, cambazlar da cambazlıklarını.. Sidere, bunları değil sürekli Cintina’yı izliyordu. Aslında o, Cintia’nın dansını değil, dans eden Cintina’yi izliyordu…Onun dansından süzülen cazibesinde, etkileyici kıyafetlerinden adeta büyülenmişti..

Sidere öğrendi; isyanın ve meydan okumanın sanatını yapan, özgür yaşamın tutkunu, siyah saçlı esmer bu insanlar, Hindistan’dan gelerek Avrupa kıtasına, en çok da İber adasına ve İspanya’nın güneyi, dahası Endülüs’e yayılmış Gitanolar, yani Romanlar olduğunu.

Endülüs topraklarına gelen Gitanolar kültürlerini de getirmişlerdi. Farklı ve uzak diyarlardan gelen bu insanlar, yerleşik kültüre yeni heyecanlar katıyorlardı. Yoksul bu göçebelerin özgün sanatı, İspanya kültürleriyle,dahası; Hıristiyanlar, İspanya Yahudileri, Müslüman Arapların (Endülüs) müzik kültürü ile harmanlanıyor ve Flamenko doğumu gerçekleşiyordu.

Maceraperest ve özgür Gitanoların müziğinden dökülen duyguların yönettiği, seyredenlerin büyülendiği bu dansı, süreç içinde sadece halk değil ‘böylelikle’ soylular da izler olmuştu. Gitanoların bu kültürünü saraylarına bile taşıdılar. Dahası; farklı din ve müzik kültürüne sahip halkalar ve onların üstündeki otorite kral çevresindeki soylular Gitanoların kıyafetleriyle ilgilenmeye başladığı noktada Flamenko yaşam buldu.

Dansın temel enstrümanı haline gelen, giysiler ve diğer aksesuarlar, ayakkabılar; halktan her kesimin olduğu gibi, Sidere’nin fazlasıyla dikkatini çekmişti..

Sidere’yi asıl etkileyen, Gitanoları özgürlüğe tutkun kılan; isyanın ve meydan okumanın dansları oldu. Etkilenmekten çok hüzün yüklü anılarını tetikledi. Sidere meydanında Tulum veya Laz kemençesi eşliğinde oynadıkları, dahası Lazların tutsağı oldukları özgürlüklerini dışa vuran isyan ve meydan okuyan Deli Horon ve Memethina’nın Sidere vadisindeki yankılanmasını anımsadı..

Yıllardır özgürlük özlemi içindeki Sidere’nin bedenini, isyan edip meydan okuyamama duygusu tekrar sardı. O; 15 yaşında; Arhavi’nin Sidere köyünde, Rus korsanlar tarafından tutsak edilip, Akdeniz korsanlarına satılmıştı..

Süreç içinde Osmanlı korsanlarından Kemal reis teslim almıştı onu. O gündür bu gündür yanındaydı. Yine de özlem yüklü acılı ve hüzünlü zamanlar yaşadı.. Köyünün güneşini, rüzgarını, yağmurunu, karını, atmacayı, doğan çocukları özlemişti hep. En çok da sevdasını, Ayşesini..

Sidere Leventleri, Leventlerde Dalkılıçları, yani Serdengeçtileri ve de görevlerini ötelemişlerdi 3 gündür. Serdengeçtileri aramaya başladılar. Cintina’nın babası Rafael’den yardım istenmeliydi. Cintiaa’da bir şeyler duyumsamaya başlamış olmalı; Sidere’yi pek yalnız bırakmıyordu. Serdengeçtilerin olası yerlerini düşünmeye başladılar. Sur içindeki ara sokaklardan birine girdiler. Sarmaşıklarla giriş kapısı bile zor seçilen bir yere gelmişlerdi.

Burası, her milletten balıkçılık yapanların takıldığı yer. Leventler, Serdengeçtileri kıyafet değiştirdikleri için belki tanıyamazlardı, ama ille de hissederlerdi.. Buradaki insan profillerine pek ısınamadılar. Balık Kurutma Kulübeleri denen Malaklarda da balıkçıların olabileceğini öğrendiler. Alcazaba kalesi girişindeki meydana yöneldiler..

Ve buldular birbirlerini. Belli etmemek için birbirlerine duygu yoğunluğunda sarmaş dolaş olmamaya özen gösterdiler. Daha önceki görevinde sağ kaldığı için Osmanlı tarafından serdengeçti ağalığıyla ödüllendirilen Serdengeçti başı;Limana indirmiyorlar. Bu nedenle balıktan dönen yelkenliler Limana, doğrusu donanmalardan uzak yerde duruyorlar. Donanmaların durumu nedir bilmiyoruz..

Kuşatması uzayan kalelere, serdengeçtiler, gece merdiven kurarak yalın kılıç içeri dalıp bütün herkese gözlerini kırpmadan kılıç sallarlar ve yazgıları olan şehitlik rütbesine yükselirlerdi.. Bu öyle değil. Zaten kale içindeler. Dertleri kalenin dışı. Dahası; kale dışındaki Limanı ve sur etrafını kollayan devasa kule ve kule üzerindeki toplar.. Bir şey dikkatlerini çekti: Kulenin tam hizasındaki tepede devasa bir kaya; dokunsanız kulenin tepesine inecek...

Tepeye çıkıp ön çalışma yapmaları gerekiyor. Sidere üstlendi. Çevreyi tanıyan Cintina ile yapacak bu işi.. İşin en güzel yanı tepeye çıkılan bayırın, yerleşik romanların mahallesi olması... Kayalıklara yaklaşmak için bayırı tırmanmaya başladılar. Cintina’ya yakın olmanın sevinci içinde idi. Çünkü o, o’na Ayşe’si gibi duruyordu. Gün ağarmadan kayalıklara vardılar. Mahalleyi uyandırmamak için bekleyeceklerdi.

Akdeniz suları her zamanki gibi için-için enerjisini hareket ettirerek yakamozunu ışıldatmayı başladı, çünkü balıklar uyanmış hareket etmeye başlamıştı. Oluşan yakamoz adeta tüm renklerin ruhu idi ve serin Akdeniz sularını boyuyordu. Kuledeki askerlerin hareket eden siluetlerini izlemeye başladı derken gün ağarmaya başladı erken. Artık, doğası ve doğanıyla her canlı uyanıyordu.

Cintina siyah uzun eteklerini saçlarıyla birlikte Akdeniz esintisine bırakarak günün sessizliğinde büyümsü bir siluet oluşturuyordu. Sidere onu sürekli Ayşe olarak izliyordu,.. Osmanlı Fetih için buralarda idi, o ise gönlü feth edilmiş ikilemde.. Duygu yüklü bir girdabın içindeydi.. Usulca kayalara oturdular yan yana. Günün sessizliğini, Sidere’nin sessizliği bozdu. Özlem dolu bakışlarını Akdeniz sularının ötesine taşıdı.

Tutsak ruhun özgürlük isyanı benliğini kuşatmış umutsuz bir sessizliğin feryadına kendini teslim etmişti. Sidere, köyü Sidere’yi düşünmeye başladı. Korsanların Sidere vadisinde yankılanan iğrenç haykırışları ve anne babaların çığlıkları Sidere deresinde yankılanarak Karadeniz’e aktığı anı.. Dahası; kulaklarında ve yüreğinde çınlayan; özlem duyduğu doğa ve doğanın sesi onun yaşam sevinci idi ve yok edilmişti, fakat umutlu idi..

Cintina’nın mahalleden oluşturduğu bir grupla ürküntü veren gecenin sessizliğinde kayalıkların dibine sindiler. Gün ışımazdan tepedeki devasa kayayı hareket ettirmek gerek, fakat nasıl!? Barut ile patlatmayı düşündüler, ama bu düşman donanması ve ordusunu uyandırmaktı. En iyisi; Doğal afet izlenimi vermek için, kayayı manivela ile hareket ettirmek akıllarına geldi gelmesine de kayayı nasıl yerinden oynatacaklardı?

Aniden sessizliğe gömüldüler. Kimse konuşmuyor, çünkü akıllarına çözüm gelmiyordu. Umulan, ama beklenmeyen bir şey oldu: 30 kişi birden ayağa fırladı, büyük gürültü ile altlarındaki zemin kaymaya başlamıştı. Bu bir depremdi ve kayalar surlara doğru yuvarlanıyordu. Geri çekilerek devasa kayanın homurdanarak inişini izlemeye başladılar. Gözler parıldadı, yürekler çarpmaya başladı, yoğun sevinç içinde, çünkü devasa kaya tanımı zor insana ürküntü veren böğürme ile kulenin tepesindeydi.. Doğa onların yaratamadığı afeti yaratmıştı.. Her şey birkaç saniyede olmuş, sur içinde çığlıklar yükselmeye başlamıştı..

O kaos içinde; bir grup Osmanlı donanmalarına ateş yakarak işaret veriyordu. Diğer grup hazırladıkları barut fıçılarıyla bekliyordu, Osmanlı ordusuyla eş zamanlı saldırarak düşmanı şok etmek için..

Atlı arabalar harekete geçti. Granada’nın sur içindeki dar sokaklarına kıvılcımlar çıkaran sürtünmelerle, denize dik inen ana caddeye çıktılar. Sidere ve Cintina tüm arabaların önünde; barut dolu fıçıların yüklü olduğu atlı arabayı hızla Limana sürüyorlardı; sürdüler, sürdüler.. Malaga dağlarından Akdeniz’e yankılanan büyük bir patlama, Endülüs’ü aydınlatıyordu....

Bu ölüm sürüşü, özgürlük adına verilen isyanın haykırışıydı... Sidere ve Cintina bir daha görülmediler. Veya; Savaşın, içinde barındırdığı öykünün kahramanlarını şöyle de anlatabiliriz: Bu, özgürlüğe kaşan bir isyanın ölüm yürüyüşü idi. Sidere; yokuş aşağıya gelme noktasında; atların koşum takımları olan göğüs kayışı, ok ve yan kayışı hamuttan kurtararak atları serbest bıraktı. Diğerleri gibi atın üstündeydiler ve ani bir hamle ile fitillerini yaktıkları barut fıçılı arabaları atsız bıraktılar. Arabalar hızla inişe geçtiler. Arabalar hedefi vurmuş, Osmanlı toplarının da devreye girmesiyle Portekiz donanmasını Akdeniz sularına kattılar.... Ve böylelikle, öncü güçlerin katkısıyla; Karadan ve denizden saldırılmış Malaga düşmüştü.

Önceden bir İspanyol filosunu bozguna uğratarak Malaga yakınlarında konuşlanan Kemal Reis, yardımı yerine ulaştırmış ve de Malaga’yı Granada (Girnata) hükümdarlığına teslim etmişti.

Bu savaş; aynı zamanda batı Akdeniz'in ele geçirilmesinde büyük fayda sağlamıştır. 1487 tarihinde granada (Gırnata) hükümdarı Hasan Bey, II. Beyazıt 'tan yardım istediğini, II. Beyazıt bu istek üzerine bir korsan filosu hazırlatarak Kemal Reis ile birlikte bölgeye gönderdiğini tarihten biliyoruz. Bilmediklerimiz içlerindeki olası öykülerdir. İşte, ben bu olası öykülerden birini hüzünlü rüzgârıyla, geziden esinlenerek ‘Endülüs tarihini esas alarak’ yazmaya çalıştım. Dahası Endülüs’teki gizemli aşklara öykündüm.

Öykünmeye devam: Denizciliğe genç yaşta korsanlık yaparak başlayan Kemal Reis, 1470’de Eğriboz Adasına yerleşip oradaki korsanların Reisliğini üstlenmiş ve Venediklilere karşı verdiği mücadele ile ün kazanmıştır. Ardından; Cebre Adası ve Cezayir'in Becaye limanında Türk üsleri kuran Kemal Reis, Türk denizcilik tarihinde bir ilki gerçekleştirerek, Türk savaş gemilerine uzun menzilli toplar yerleştirmiştir. Kurduğu bu üsleri kullanarak İtalya, Fransa, orta ve batı akdeniz adalarında korsanlık yapan Kemal Reis, Kuzey Afrika kıyılarına ulaşarak mahalli Müslüman Emirlerini dize getirmiştir… 

28 temmuz 1499 tarihinde İyon denizindeki küçük Sapienza adası açıklarında, Burak Reis ile birlikte 200 parça gemiden oluşan Venedik donanmasını sulara gömerek 15. yüzyılın en büyük deniz savaşını kazanmıştır. Tarihler 1500'ü gösterdiğinde Kefelonya'yı feth eden Kemal Reis, 1501 yılında toplam 22 parça gemiden oluşan donanmasıyla girdiği Navarin deniz savaşını kazanarak, Venediklileri tekrar bozguna uğratmıştır. Başarılarına 1502 tarihinde, Atlas Okyanus’unda, dahası Amerika ve Avrupa’nın ortasındaki Azor adalarından olan; Santa Maria adalarını feth ederek fetihlere devam eden Kemal Reis, 1503 yılında Rodos açıklarında Saint Jean Şövalyelerini yenerek Rodos Amiralini esir almış..

1492 yılında Gırnata teslim olmuş ve Endülüs’teki İslâm Hâkimiyeti sona ermişti. Evet; Gırnata düşmüştü artık ve Endülüs a öldü. Hiç bir ölünün ardından bu kadar gözyaşı dökülmedi ve dökülmeyecek Ama dökülen onca gözyaşı Endülüs'ü geri getirmeye yetmeyecek…

Endülüs artık öldü.

Osmanlı donanması, yollara düşen 300.000 kadar Müslüman’ı Fâs ve Cezayir’e nakletmişti. Kemal Reis bunu hazmedemiyordu. Bu nedenle; 1510 tarihinde İspanya'ya ikinci seferini düzenleyerek bütün İspanya sahillerini yakmış, İspanya egemenliği altında yaşayan bir grup Endülüs Müslüman’ını eziyetten kurtarıp Kuzey Afrika kıyılarına ulaştırmıştır. Yaptığı bu seferde yanında, o zaman 35 yaşında olan ünlü Türk Amirali ve coğrafi bilimci Piri Reis de bulunmaktaydı. Reisülmücahidin adı ile anılan Kemal Reis, kazandığı zaferler ve yaptığı hizmetlerle, Barbaros kardeşlerin gerçek öncüsü olmuştur.

Kemal Reis, 1511 tarihinde Ege Denizi’ne savaş için giderken yolda yakalandığı bir fırtınada gemisi ile birlikte batarak yaşamını yitirdi. Hiç yanından ayırmadığı Sidere ve Cintina ve de denizlerde dünya’ya gelen çocukları da yaşamlarını yitirdi...

Yok, yok ölmedi; Kemal Reis… savaşında ölünce yerine gelen yeğeni Piri Reis ile Akdeniz deniz savaşlarına devam etti ve 65 yaşında Sider’e kaçırıldığı köyü Sidere’yr döndü. Kimse tanıyamayınca ve kimseyi tanıyamayınca tekrar Akdenize dönmek istedi, gemilere, fakat yaşlı olduğu için almadılar ve de yolcu olarak Malaga’da Cintinasına dönmek istedi, fakat Gtonalılar da Müslüman ve Yahudilerle Malaga’dan çıkarılmışlardı ve dnüşte kendisini Akdeniz’in derin sularına bıraktı..

Yok, yok bu da olmadı.. İşin en hüzünlü ve kahredici yanı; Sidere’nin bu savaştan sonra, Kemal Reis tarafından azat edileceği idi. Sidere kaçırıldığı Sidere köyüne 50 yıl sonra dönmenin sevincini yaşamayı bekliyordu. (12 Eylül 2018 Şevket ÇORBACIOĞLU..]]

2. GÜN 19 Ağustos 2018
GRANADA

Saat; 09:00. Endülüs eyaleti kenti; Granada’da gezisi başladı. Nar demek anlamına gelen Granada’nın bir adı da; Gırnata. Kentin adı; Granada. Albaicin, Sacromonte ve Elhamra tepelerine konuşlandırılmış Granada’ya Müslümanlar Gırnâta, Garnâta ve bazan da Agarnâta biçiminde telaffuz etmişler. Sözcüğün etimolojisi için ileri sürülen görüşler birbirinden farklıdır.

Örneğin; adını bölgede çokça yetişen Granado'dan (nar) aldığı savlanır. Veya; bölgeye İslâm fethi sonrasında yerleşen Berberi kabilesi Kernâtalardan adının geldiğini, dahası; Gırnata, I. yüzyılda veya daha önce İspanya’ya göç eden Yahudiler tarafından kurulmuş ve buraya “göçmenler yurdu” anlamında Gar-anat ismi verilmiş. Anlaşıldığı gibi Sierra Nevada dağının kuzeybatı eteklerinde, Genil (Şenîl) ırmağının sağ ve bu ırmağa şehrin içinde kavuşan Darro çayının her iki yakası boyunca uzanan ve deniz seviyesinden 689 mt yükseklikte kurulmuş Granada (Girnata) kadim bir uygarlığın odağı ve de büyük bir kültür mirası..

Elhamra-Nasri Saraylarından Granada kenti

Granada gezilecek yerler: Alhambra Sarayı-Generalife Bahçeleri-V. Charles Sarayı-Granada Katedrali-Banuelo Arap Hamamları-Corral del Carbon-Plaza Nueva Meydanı-Sacromonte-Cartuja-Carrera del Darro-Granada Bilim Parkı Müzesi..

Granada nesi ile ünlü? Elbet İspanya bayrağının sembolü de olan Nar ile değil(Şeftali da yiyelim), 750 yıl boyunca İber Yarımadasına hükmetmiş Endülüs Emevileri’nden kalan Elhamra Sarayı(Al Hambra) ile..

Granada; verimli “La Vega” ovasıyla karın eksik olmadığı Sıera Neveda dağları arasındaki(Yabancı gelmedi, meğer ABD’de de varmış) tepelik bölgede, Darro ve Genil(Şenil) adlı iki Nehir arası konuşlanmış. Müslümanlardan en son alınan kent.

Kenti Pasaklı İsabel alıyor(1.İsabel), Aragon kralı II.Fernando’nun karısı. Keşfettiği Amerika’yı Hindistan zanneden kaşif Kristof Kolomb’a gemiler veren kadın. İsabel, aynı zamanda Avrupa'da kendi egemenliği altında birleşmiş Katolik bir imparatorluk kurmak isteyen İspanya kralı V.Karlos veya Şarlken (Charles Quint)’in teyzesi. Dahası; İber Yarımadasında Endülüs Döneminde edilgen olsa da;büyük İspanya İmparatorluğu çalışmalarının da başladığı yılların baş aktörü kadını..

Erken olacak, fakat belirtmek zorundayım; Avrupa Birliğinin temellerinin 15.YY’da, Pasaklı İsabel ve yeğeni Şarlken tarafından atıldığını. Temel demeyelim de büyük benzerliklerle örtüştüğünü.

Çünkü bu olguyu; fizik ve kimyasıyla muhteşem “El Hamra Sarayı”’nı gezerken ve yazarken unutabilirim. Kanuni Sultan Süleyman’ın karşıtı ve de Pasaklı Isabel’in yeğeni İspanya kralı V. Carlos, yani Şarlken (Charle Quint) İspanya Yarımadasından Müslüman Emevilerin kovuluşu olan Reconquista(Yeniden Doğuş)’yı başlattıkları süreç, bana günümüz AB süreci olarak geliyor.

Kastilya’daki iç savaşı kazanarak tahta çıkan Kastilya kraliçesi Katolik I. İsabel ile Aragon kralı Katolik II. Fernando’nun evlenmesi ve iki hanedanın birleşmesiyle sonuçlanandı. Bundan sonra da Endülüs’teki Ronda, Seville, Kordoba gibi şehirler iki hanedan tarafından ele geçirildi. Sonrasında Katolik bir imparatorluk kurmak isteyen Şarlken (yaşı;1500-1558) İspanya'nın başına geçti (1516-1556). İspanya kralı V.Karlos (Carlos Quintos) veya Şarlken (Charles Quint), bütün Avrupayı birleştirdi. Önce;Hollanda Belçikayı krallığına kattı. Adından da Avusturya Almanyayı da..

Tüm bunları kansız, yani savaşsız olarak, miras yolu ile katmayı başarıyor. 1520 yılında Aachen’daki bir katedralde düzenlenen bir resmi törende de Kutsal Roma Cermen İmparatoru ilan ediyor. Şarlken’nin rakibi olan ve 1526 yılında Kanuni’ye yardım isteyen mektup yazan Fransa kralı 1.François’in amacı da Avrupa Hristiyan imparatorluğunu kurmaktı. Alın size Avrupa Birliğinin ilk ruhu.. Söylemek istediğim bu sürecin 20.YY Avrupa’sının duruşu olması. Doğrusu Avrupa Birliği(AB) temellerinin atıldığı yıllar.

Granada, Endülüs Emeviler’in son kalesi idi. İspanya'nın kuzeydoğusundaki Aragon krallığıyla(11-15 YY) anlaşmalar yapıldı. Ayrica Şatolar ülkesi anlamına gelen ve 1479 yılında, Pasaklı İsabel denen 1. İsabel'in Fernando ile evlenmesiyle Aragon kralığıyla birleşen ve Modern İspanya’nın temellerinin atıldığı İber yarımadasının ortasındaki Kastilya krallığına Granada emirliği fidyeler ödeyerek ve Kuzey Afrika’daki Müslümanlardan gelen yardımlarla ayakta kalmaya çalışmıştı.

Bundandır ki Granada diğer Mağribi krallıklarından 250 yıl daha fazla ayakta kaldı. Kral XI. Muhammed’in 1492’de Aragon Kralı II. Fernando ve Kastilya Kraliçesi I.İsabel’e teslim olması ile Endülüs Emevi Devleti hâkimiyeti son buldu.

Düşünebiliyorum ve var olduğumu kanıtlamak için soruyorum:750 yıl, neredeyse 1000 yıl hüküm süren Müslümanlar nasıl oluyor da İber’den kovuluyorlar? Aynı şekilde Avrupa’da 600 yıl hüküm süren Osmanlı Müslümanları.. Bu işin içinde bir tuhaflık yok mu? Bundaki eksiklik ne?

Endülüs (Al Andulus); İber Yarımadasının güneyindeki bölge. 711-1492 yıllarında Müslümanların egemen olduğu bir bölge.

Dahası; romanlara ve öykülere, yazılı ve yazısız söylencelere konu olmaya devam eden kültürlerin harmanlandığı evrensel bir bölge.Sadece; Almeria, Cordoba, Granada, Malaga ve bölgenin başkenti Sevilla’sıyla değil tüm doğası ve doğanıyla.. Siestalarında (öğle uykusu) bile dans ederek Fiesta (Neşelenen) yaratan insanların; Flamenko danslarının, bu dansların yaratıcısı Flamenko yapan Gitonaların, Zil, Şal ve Gül’ün, boğasının, doğasının; dağlarının, ovalarının ve nehirlerinin, Barcelona ve Real Madrid’in ,Faşist Franco’nun, krallarıı ve prenseslerin, Sultanları Pasaklı İsabel ve Ayşe sultanların yaşadığı İspanya’dayız..

Tüm bunları düşünüp de, Yahya Kemal’in ‘’Endülüs’te Raks‘’ şirinin;

[[“Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı…Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı…Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir…İspanya neş’esiyle bu akşam bu zildedir.”]]

dizelerini mırıldanırken; Pasaklı İsabel ve hırslı Ayşe sultan belirdi karşımızda.. Evet; Granada’ya girer girmez; İspanya’nın ve Endülüs’ün tarihini ve geleceğini belirleyen bu iki kadına tanık olduk; onların öykülerine:

Birinci kadın; Kirli-Pasaklı İsabel olarak duyduğumuz Kastilya Kraliçesi 1. İsabel. 1.İsabel; Aragon Kralı 2. Fernando (Ferdinand) ile evlenerek güçlerini birleştirmiş, böylece İspanyol Ulus Devletinin temellerini atan çok önemli ilginç bir kişilik.

Pasaklı denmesinin nedeni için iki rivayet söz konusu; 

  • Birincisi; İspanya’yı Müslümanlar’dan kurtarıncaya dek yıkanmayacağı,
  • ikincisi; veba salgını sudan geçiyor kuşkusuyla yıkanmadığı..

22 nisan 1451 - 26 kasim 1504 arasında yasamış olan; Kastilya, Aragon ve İspanya Kraliçesi Pasaklı 1.Isabel’in öyküsü kendisini alkışlatan savaşımlarıyla dolu:

Babasi, II. John öldüğünde, üvey kardeşi IV. Henry Kastilya kralı oluyor(1454). Muhalif soylular, 1.Isabel'in küçük kardeşi Alfonso'yu Henry'nin yerine geçirmemek istiyorlar. Nasıl olduysa1468'de Alfonso'nun zehirleniyor ve istemleri sonlanıyor. Soylular bu sefer Isabel'in başa geçmesini planlıyorlar.

Isabel bunu reddediyor ve bunu fırsat bilen Henry kendisini veliaht ilan ediyor. Tüm bunları gözlemleyen Isabel 1469'da Henry’in onayı olmadan Portekiz-Aragon kralı Fernando ile evlenince, öfkelenen Henry kızı juana'yi veliaht yaptı. Henry’in 1474'te ölüyor. Ölünce de doğaldır ki; Isabel ve juana arasında taht kavgası başlıyor. Kavgayı Isabel kazanıyor(1479) ve Kastilya kraliçesi unvanını alıyor.

Fernando da Aragon kralı oluyor. Dolayısıyla Kastilya ve Aragon'u birlikte yönetmeye başlayan koca, İspanya Birliği’nin temelini atmış oluyorlar. Yani İspanya krallığının.. Bu süreç soyluların yönetimdeki etkinliğini azaltan süreçtir.

Süreklilik adına; 1480'de ispanya'ya engizisyon'u getiriyorlar ve sonucunda papa tarafından Katolik ilan ediliyorlar. 1492'de Granada'dayı da Müslümanlardan alınca ispanya’nın birlik haline gelmesi tamamlanmış oluyor. Ayni yıl, Hıristiyanlığa geçmeyi kabul etmeyen Museviler ve Müslümanlar ispanya'dan kovuluyorlar.

Isabel öngörüsü güçlü, geleceği görebilen bir otoriter bir yetenekti.

Öyle ki; Kristof Kolomb'un Amerika’yı keşfetmek için çıktığı seyahatin mali yükü Isabel tarafından karşılandı. Kolomb'un, Uzakdoğu’da keşfettiği yeni dünya’lardaki yerleri Kastilya'ya bağladı. Acımsaız ve ganimetçi olan Kolomb oralardan getirdiği yerlileri köle olarak ispanya'ya getirmiş, fakat, köleler Isabel tarafından tekrar özgürlüklerine kavuşturulmuşlardır.

Isabel eğitime ve sanata önem vererek eğitimcileri ve sanatçıları sürekli desteklemiştir. Ve böylelikle; birçok eğitim kurumu ve geniş bir sanat koleksiyonu oluşturmuştur.

İşte bu Isabel’i yıkanmış, taranmış, kirlerinden arınmış ve varsıllaşmış halde bulduk. Son Granada emiri; Ebû Abdullah Muhammed (XII. Süleyman Muhammed) ve annesi Ayşe Sultan’a tarihe düşen şu sözlerini haykırıyordu: “Ailenizin Afrika’ya geçmesine izin verilecek, şehirde yaşayanların can, mal ve ibadet güvenliği sağlanacak, yapılarınız korunacak, fakat asla yanınızda bir nesne götürmeyeceksiniz. Buna; Sefarad (İbranice İspanya) Yahudileri de dahildir. Yani onalara sahip çıkmayacaksınız.. Büyük amacım; İspanyol Ulus Devletinin temellerini atmaktır..”

Fakat, Pasaklı, büyük oranda kirli yüzünü gösterir ve kent teslim edildikten kısa bir süre sonra Yahudiler zorla İspanya’dan çıkartır. Bunun üzerine Sefarad, yani İspanyol Yahudileri Osmanlı Devletine sığınarak Selanik ve İstanbul’da iskân edilirler. II.Beyazid’in donanma komutanı; Kemal reis Müslümanları Osmanlı gemileriyle Afrika ve Anadolu’ya taşıdı.

Zaman içinde Müslümanlar da şehirden çıkartılmaya veya din değiştirmeye zorlanırlar. Yeğeni Şarlken’in 2 milyondan fazla kitap yaktırdığı söylenir. Yalnız, yapılardaki İslami motifleri, ayetleri de sildirmeye çalıştığı, ama teyzesi İsabel’in çok hoşuna giden duvar motiflerini korumaya aldığı savlanır. İşin özü Şevket’in sözü; Endülüs topraklarında İslam’ın bütün izleri yok edilmeye çalışılır.. Tıpkı Ankara savaşında Türklüğü ile övünülen Timür gibi..

Her ne kadar İslamiyet’in izleri silindi deniyorsa, İslam ansiklopedisi şunları diyor:

[[ En uzun süre Müslüman hâkimiyetinde kalmasından dolayı sahip bulunduğu birçok İslâmî abide, Granada’yı İspanya’nın en çok turist çeken merkezlerinden biri haline getirmiştir. İslâmî döneme ait eserlerin başlıcaları Elhamra Sarayı, Generalife (Cennetü’l-arîf), daracık sokaklarıyla Albaicín (Beyyâzîn) semti, bir kısmı hâlâ ayakta kalan surlar, Bañuelo (hamam), Madrasa (Medrese), Alcaicería (Kayseriye), Maristan (hastahane), Alfondega (el-Funduk = han) gibi tarihî binalarla Arkeoloji Müzesi’nde muhafaza edilen tezyinat örneklerinden ve küçük buluntulardan oluşur. Bibramla (Bâbürremle), Aben Humeya (İbn Ümeyye), Abu İshaq (Ebû Ishak), Aixa (Âişe). Albaida (Beydâ), Almanzora (Mansûr), Alamar (el-Ahmer), Andaluces (el-Endelüsî), Guadalahara (Vâdilhicâre), Boabdil (Ebû Abdullah), Fatima (Fâtıma), İsmail, Nuria (Nûriye) gibi yer ve kişi adları da şehrin İslâmî geçmişine olan bağlılığını devam ettirmektedir. Bunların dışında, halen Granada’da sayısı 2000’in üzerinde olan bir Müslüman cemaati yaşamaktadır.

Bu cemaatin büyük çoğunluğunu Pakistan, Hindistan, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki İslâm ülkelerinden gelip şehre yerleşen kimseler teşkil eder; geri kalanlar ise ya İslâmî geçmişlerini keşfetmeleri sonucu veya diğer ülkelerden gelen Müslümanların gayretleriyle İslâm’a girmiş yerli mühtedilerdir, yani;İslamiyet'i sonradan kabul edenlerdir. Granada Müslümanlarının bugün çatısı altında toplandıkları kuruluşlardan başlıcası Communidad lslámica de al-Andalus (Endülüs İslam Cemaati) adını taşımakta ve Albaicín semtinde dinî ilimlerin ve Arapçanın öğretildiği bir medreseye, bir mescide ve kendi mensuplarının defnedildiği bir kabristana sahip bulunmaktadır. País Islámico adlı bir de aylık dergi çıkaran derneğin uzak hedefi Endülüs’ün ihyasıdır. Merkezi Madrid’de bulunan İspanya el-Centro Islámico (İslâm Merkezi), Granadalı müslüman çocuklarının eğitimi için Colegio hispano-musulman Averroes (İbn Rüşd İspanyol Müslüman Koleji) adlı bir ilkokul açmıştır. Müslüman cemiyetlerinin dışında bugün Granada’da İslâm ve Arap araştırmalarına yönelik iki de ilmî kuruluş bulunmaktadır. Bunlardan biri, Granada Üniversitesi bünyesinde yer alan ve Endülüs, özellikle Granada tarihiyle ilgili önemli çalışmalar yapan Arap-İslâm Araştırmaları Bölümü, diğeri Albaicín semtinde XV. yüzyıldan kalma Casa de Capiz adlı konakta faaliyet gösteren Escuela de Estudios Árabes’tır (Arap Araştırmaları Enstitüsü).]]

Pasaklı İsabel’den sonra adından söz ettiren ikinci kadın; Granada Emiri Ebu Abdullah’ın annesi Ayşe Sultan. Ayşe sultan’ın öfke dolu feryadı Siera Nevada’dan hala yankılanıyordu.

Beni Ahmer devleti’ni son emiri oğlu Ebu Abdullah Granada’nın(Gırnata) anahtarını Pasaklı İsabel’e teslim ettikten sonra, Siera Nevada Dağlarını(3482m) aşarak bir tepe üzerinde durmuş, geriye doğru dönüp şehre ve görkemli sarayına hüzünle, derin kederin boşalttığı göz yaşlarıyla son kez bakıyordu.

Ayşe sultan tüm hırsı ve öfkesiyle oğlunun yüzüne haykırmaya başladı; Endülüs coğrafyasında dünya tarihine geçen sözlerle: “Ağla oğlum ağla. Seni doğuracağıma, taş doğursaydım. Bir erkek gibi savunmadığın yerlerin karşısında şimdi kadın gibi ağla.” “Kadın gibi ağlamak” deyişin kaynağı Endülüs olmasın.

Hatta;“Gemileri yakmak” deyimi de. Onun öykücüğü de şöyle; 711 yılında Berberi komutan Tarık Bin Ziyad, kendi adını alan Cebel-i Tarık boğazından geçerek İber yarımadasına çıktıktan sonra, askerlerin geri gelme umudunu kırmak adına tüm gemileri yakma emri vermiş…

Bir başka söylenceye göre; Xll.Ebu Abdullah(XII. Süleyman Muhammed) tahta oğlunu geçirmiş ve oğlunu, İslamiyet’i kabul eden yabancı bir gelinle evlendirmiş. Sonradan, nedeni bilinmez oğlundan bu emirliği geri almış. Oğul babaya kinlenmiştir.

Babasına karşı olan bu kini, onu Hıristiyanlarla anlaşarak babasını devirmeye dek taşımış. Baba Ebu Abdullah Hıristiyan saldırıları sonucu Elhamra’da saklanır. Ebu Abdullah, fazla dayanamaz ve halkının hayatı karşılığında sarayın anahtarlarını İsabel’e 2 Ocak 1492’de teslim eder. 6 Ay içinde de tüm Müslümanlar mal varlıklarını bırakarak yarımadayı terk ederler.

Elhamra Saray kompleksi bütünündeki yazlık saray bahçesinde hala korunduğu söylenen kuru ağaç gövdesi dikkatimizi çekti..

Ayşe Sultan eşine bu ağacın altında suikast planı yapmış




Gelin bu kuru gövdeyi öykülendirelim: Ağaç aniden dallandı budaklandı ve göğe doğru yükselerek büyük bir gölge oluşturdu. Ayşe sultan, bir grup insanlara ağacın altında heyecanlı-heyecanlı bir şeyler anlatıyor. Öğrendik ki bu gurup Ayşe Sultan’ın sülalesi Benisarrac sülalesinin yetkilileri ve komutanları.

Ayşe sultan dinlediğimizi anlamadan kocası 2.Hasan’a suikast planları hazırlamaktadır. 2.Hasan (Ebu Hasan Ali) bunu anlıyor ve Bir gün Karısının akrabası komutanlara; “Bizler ortak düşmanımıza karşı dayanışma içinde olmamız gerekirken birbirimizi öldürüyoruz..” diyerek yemeğe alıyor ve hepsini Aslanlı Avlu’daki İbn-i Sarrac salonunda öldürüyor.

Yerdeki koyu renklerin o zaman akan kan lekeleri olduğu söyleniyor. Kocası bunu yapınca Ayşe sultan Pasaklı İsabel ile anlaşmak istiyor reddediliyor. Hasan ecelinden ölmesi üzerine oğlu Ahmet geçiyor..

Tarihin geri sayfalarına dönerek yazımdaki kısa değinmeleri toparlayalım: Son Emevi Halifesi II. Mervan döneminde (744-750) Abbasilerin yönlendirmesi ile gelişen muhalefet Emevi egemenliğini sarstığını, ardından Abbasilerin önderi Ebu'l-Abbas, Emevi egemenliğine son vererek, Emevi hanedanının bütün üyelerini öldürdüğünü anımsarız.

Bu sürecin devamında kıyımdan canını kurtarabilen Abdurrahmân bin Muâviye İspanya'ya giderek orada Vizigotlarla anlaşıp Endülüs Emevileri Devleti’ni kuruyor (756). Burada; Emevi Devleti’nin yıkılışında, serdar ve hakim (Mahkeme başkanı) olan, Horasan’daki dini ve siyasi hareketin başına geçerek, Emevileri deviren ve Abbasileri tahta çıkaran komutan; İran Horosan’dan Ebu Müslim Horasani (Abdurrahman Bin Müslim) unutmamak gerek..

Tarih tüm hızıyla kendine yeni sayfalar açıyor. Örneğin; 1018 senesinde Endülüs Emevi devleti, merkezdeki kargaşalıklar yüzünden valiler kendi bölgelerinde bağımsızlıklarını îlân ettiler ve kurulan devletçiklerle(Tavâif-i Mülûk) parçalandı ve Hıristiyan devletler bu küçük beylikleri kısa zamanda yıktılar.

Bunlardan sonra yalnız Benî Ahmer Devleti 1492 senesine kadar yaşayabildi. Yani; İbnü’l-Ahmer 250 yıldan fazla hüküm süren Nasrîler Devletini (Benî Ahmer Devleti) 1238’de kuruyor. Nasri devleti Gırnata Sultanlığı veya Gırnata Emirliği olarak da adlandırılır.

1350 yılında, ünlü gezgin ve tarihçi İbn-i Batuta Granada hakkında şunları yazar: “Kastilya krallığı ile çatışmalar içinde bulunulan karmaşık dönemde, şehir, kendi içinde güçlü ve kendine yeterli bir krallık olarak dikkati çekmektedir”

“Nasıl olur da, Endülüs’te 756’da başlayan ve neredeyse 1000 yıllık Müslüman egemenliği yıkılır?”

Sorusunun yanıtı: Gırnata(Granada) Sultanlığı, bir yandan Hıristiyan hücumlarına karşı mücadele verirken bir yandan da öncelikle başşehri etkileyen ve esas itibariyle taht üzerinde odaklanan iç karışıklıklarla uğraşıyordu.

Bu durum, XV. yüzyılın ikinci yarısında ülkeyi kaosa sürükleyen bir boyuta ulaştı. Son sultanlardan Ebü’l-Hasan Ali b. Sa‘d döneminde (1465-1482) esasen küçük olan ülke fiilen üçe bölündü ve kardeşi Muhammed ez-Zagal Malaga’da, oğlu Ebû Abdullah Muhammed b. Ali es-Sagîr de (XII. Muhammed, hıristiyan kaynaklarında Boabdil), Guadix(Vâdîâş)’ta bağımsızlığını ilân etti.

Ebû Abdullah daha sonra, babasına karşı vergi oranlarını aşırı derecede yükseltmesi ve son yıllarda özel hayatında çeşitli hatalar yapması sebebiyle kızgın olan Gırnatalılar’ın desteğini alarak tahtı ele geçirdi.

Bu sırada Kastilya Kraliçesi İsabella ile evlenerek İspanya birliğini kurmuş olan Aragon Kralı Ferdinand, Nasrîler’in içine sürüklendiği bu istikrarsız ortamı fırsat bilip Ebû Abdullah’tan Gırnata’yı derhal teslim etmesini istedi; bu isteği reddedilince de şehri kuşatma altına aldı (1490)

Altı ay sonra Müslümanlar arasında bulaşıcı hastalıklarla erzak sıkıntısı baş gösterdi ve bu durum müdafilerin direnme gücünü kırdı. Bunun üzerine halkın canına, malına ve dinine dokunulmaması şartı ile şehrin teslimine karar verildi; 2 Ocak 1492’de Hıristiyan kuvvetleri Gırnata’ya girdi. Böylece Endülüs’ün fethinden itibaren en uzun süre İslâm hâkimiyetinde kalma özelliğine sahip bulunan Gırnata şehri de elden çıkmış ve İspanya’da İslâm hâkimiyeti sona ermiş oldu.

Ayşe Sultan ve oğlu Ebû Abdullah'ın Granada (Girnata) anahtarını Pasaklı Isabel'e teslim edişini betimleyen hüzünlü tablo (gizli çekim)


İspanya’daki insan izleri 17YY’da büyük oranda silinmiştir. 17.YY’da; Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin 781 yıllık(711-1492) barış içinde yaşantılarına son verilir. Fakat, muhteşem camiler, saraylar, su kanalları hala izlerini sildirmemekte direniyorlar; üzerlerine Kiliseler, katedraller, yeni yapılar inşa etseler de, o ihtişam ben buradayım diyor size..

İşte biz bu izleri tanımaya çalışıyoruz. Bunların en önemli izi “ Elhamra Sarayı”’dır:

ELHAMRA SARAYI

Tırmandık, tırmandeık ve de İslâmi sanat ve estetiğinin zirvesi ve de Duvarlarında binlerce kez “Allah’tan başka galip yoktur. (La galibe illallah)’’ yazan Elhamra Saray’ına geldik. Doğrusu, iç içe birçok sarayın (doğrusu; Kasır ve köşklerin) olduğu Elhamra Sarayı kompleksine...

Bahçeleri ile adeta cennetin izdüşümü (Bu ifadeyi 15 yıldır kullanırım. Alıntı yapanlara rastladım rastlamasına da adımı bulamadım. Doğru sadece sen mi bu betimlemeyi yaparsın?! Doğru, fakat, benden sonra kullanılıyorsa kuşkuyla bakarım. Yazmalarımın en büyük özelliği alıntıladıklarımın sahiplerine yer vermem. Bu yazımı da Fatih Türkmen’den alıntıladım, anlattıklarını notlaştırarak..).

1984 yılından beri UNESCO Dünya Miras Listesi’nde olan El-Hamra (Kal’âtül Al-Hamra. Ahmar; Kızıl .Hamra;Kızıl şey) sarayına Adalet Kapısı’ndan girdik ve ardında bahçelerine:

[[ Gırnata’nın Nasrîler döneminde öne çıkan özelliklerinden biri de şehrin her taraftan bahçeler ve çiftliklerle kuşatılmış olmasıydı.

Nasrî veziri, tarihçi ve edip ve de tabip İbnü’l-Hatîb(İsmin uzunluğuna bakar mısınız; Ebu Abdullah Muhammed bin Abdullah bin Said bin âli bin Ahmed bin es Selmani”’in ifadesine göre sayıları 100’ü geçen bu bahçe ve çiftlikler şehrin etrafını âdeta bir gerdanlık gibi çevrelemişti.. İtalyan asıllı hümanist yazar Pedro Martir, XVI. yüzyılın ilk çeyreğinde Venedik, Roma ve Floransa ile karşılaştırdığı Gırnata’yı, gerek iklimi ve akar sularının bolluğu gerekse topraklarının verimliliği, çiftliklerinin çokluğu ve zenginliği açısından bu şehirlerden daha üstün bulmakta ve şehri tabii zenginliklerin seyredildiği bir açık hava müzesine benzetmektedir(İslam ansiklopedisi).]]




Jannat al-‘Arīf(Cennet-ül Arif)
 


Jannat al-‘Arīf(Cennet-ül Arif)








Elhamra Sarayı’nın temeli; Güney İspanya’da Endülüs Emevileri’nin devamı olan ve Beni Ahmer Sultanlığı devletini kuran Nasri hanedanı I. Muhammed Bin Yusuf zamanında 1232’de atılmış. Kubbeleri; Kran-ı Kerim’deki;Biz göğü 7 kat yarattık” ayetinde belirtildiği gibi 7 katlı yapılmış.

Saray; Granada’yı, Darro ve Ganil (Şenil) nehirlerini gören tepedeki düzlükte. Düşünün, Nasrîler döneminde şehri ikiye bölen Darro nehrinin üzerinde; Kantaratü’l-Ûd, el-Kantaratü’l-Cedîde, Kantaratü’l-Hammâm, Kantaratü’l-Kādî ve Kantaratü İbn Reşîk adlı köprüler varmış.

Sarayın bulunduğu tepenin adı;Sebîke”. Saray, aynı soydan gelen hükümdarlar olan; III. Ebu Abdullah Muhammed, I. Ebul Haccac Yusuf, V. Muhammed dönemlerinde genişletilerek 142.000 m² alana ulaşmış.. Bu tepeyi Kala’ât al-Hamrâ’ üzerinde bulunduğu ve kendisiyle inşa edildiği toprağın rengini taşıması itibariyle “Kızıl Kuleler” olarak nitelendirmiştir. Bu nedenle kırmızı saray deniyor. 3 km’lik surlarla çevrili. Saray, 1000 odalı Aksaray’a esin kaynağı olmuşçasına, sayısız oda, salon, avlu, bahçe, havuz ve çeşmelerden oluşuyor.

Hepsi de uyumlu halde birbiriyle bağlantılı. Kendinizi ‘paralel zamana geçmişçesine’ düşler aleminde buluyorsunuz. ‘’Aslanlı Avlu (Patio of the Lions)’’’adlı,124 ince mermer sütunlu bir saray var. 1362-1391 yılları arasında Granada Emiri Sultan V. Muhammed tarafından yapılmış. Avlunun ortasında fıskiyeli havuz bulunuyor. Havuzu; her birinin ağzından sular fışkıran 12 aslan heykeli çevreliyor.

Tüm sütunlar süslü ve üzerinde ve Kuran’dan ayetler yer alıyor. Yukarıda öykülendirmeye çalıştığım gibi; 2.Hasan karisi Ayşe sultanin sülalesinin komutanlarını burada öldürtmüştü, verdiği yemekte. Karısı Ayşe sultan, cariyesi Süreyya ile evlendiği için kocası Hasan’a suikast düzenleyecek kadar kinleniyor.

Bunu anlayan Hasan ailesinin sülalesinin ileri gelenleri Aslanlı avluda yemeğe davet ediyor ve davet ettiği Ayşe sultan yakınlarını, yani Benisarac sülalesini katlediyor. Süreç içinde eceliyle ölüyor kral Hasan. Oğlu Ahmet ve Ayşe sultan sonunda geç de olsa amacına ulaşıyor ve tahta geçiyor...

Aslanlı avluyu 3. Yusuf yaptırmış. Üstünde cennetin 4 ırmağı yazılıymış. Aslanlarla Çevrılı Havuz’a Aslanların ağzından gelen ve giden su dengesini sağlayan düzenekle sürekli akıyor..













Sarayın bütün odalarının duvarları ise ‘Sanat, aşk, emek ve hüzün ve de acı yüklü’ renkli çiniler, beşgen geometrik tavan süslemeleri, simetrik süslemeler ve yazılarla kaplı.

Bu yazılardan en dikkat çekici olanı ‘her yapıda’ elemanlarında, yani duvardan tavana, kapıdan pencereye, sütundan küçük duvar oyukları; nişlere, dahası; üçgensel öğelerle meydana getirilen üç boyutlu İslam süsleme tekniğindeki çeşitli yapı elemanlarında sürekli tekrarlanan “Allah’tan başka galip yoktur( La galibe illallah)’’yazısıdır.

Yazının öyküsü; “Muhammed Ahmed Sevillla’yı 1248’de Kastilya kralı lll. Fernando’ya teslim edince, kederli bir şekilde Granada’ya döner. Halk kendisini çok sevmektedir. O’nu “el-galip” diye karşılarlar. Kederli Muhammet aniden Allah’tan başka galip yoktur anlamına gelen; “La Galiba İllallah” diye haykırır halka ve yapılara..


Surların 19 kulesi var (Kızıl Kuleler). İkinci kule; VII. Muhammed’in (1392-1408) yaptırdığı Prensesler Kulesi (3 Kız kardeşler kubbesi olarak da geçer). Öyküsü şöyle: Süleyman Muhammed rüya görüyor. Gördüğü rüyayı yorumlayan kahinler kızlarının başına felaket geleceğini söylüyor. Bu kuleye kapatıyor. Saray inşasında çalışan 2 yakışıklı İspanyol erkekle 2 kız kaçıyor. Biri babasını bırakmıyor, o da kahrından ölüyör..Elhamra sarayi (De la Alhambra) 55 hektar alanda kurulu. Topkapı sarayı 15 hektar olduğuna göre düşünün ne kadar büyük olduğunu..

Saat; 10:30. Hemen yakınındaki Şarlken Sarayı, yani, şimdi Güzel Sanatlar Müzesi olarak kullanılan V.Carlos (Şarlken) sarayındayız. Granada’yi teslim eden Anne Ayşe sultan ve ve oğlu Ebu Abdullah’ın Granada’yı teslim etme tablosundaki hüznü yaşadık.. Müze, Elhamra'nın arazisindeki Şarlken Sarayı'nın birinci katında yer almaktadır. 2 bin'den fazla resim ve heykel sunan dokuz odaya sahip. Adeta Nasrid krallığının (Beni Ahmer) kuruluş ve de çöküşünü içeren tarihini tablolardan okuyabiliyorsunuz.

Birçok dini eser, özellikle Santa Cruz manastırından gelen koro tezgahları ve antik manastırlardan ve Granada kiliselerinden gelen diğer öğeler bulunmaktadır. Müzenin en önemli öğesi Jacobo Florentino'nun “İsa'nın Mezarı” heykelidir. Öğeler iyi görüntülenmiş ve kataloglanmış, odalar çok güzel sergilenen ışık ve aydınlıktır. Ücretsiz gezdik, çünü resmiyette olmasa da Avrupa Birliği vatandaşı olmanın kısa bir sürecini yaşadık. Anlayın işte AB üyesiyiz dedik.

Evet, bu resimler Şarlken saray resimleri


                                                 


15 YY. Betonarme sütunları





Elhamra saray müzesini (Museo de la Alhambra) gezmeye devam: Şarlken saray avlusu müthiş demeyelim de dikkat çekici. Yuvarlak devasa sütunlar mermer olmadığı için dere çakıllarını çeşitli katkı malzemelerle harmanlayıp ve de bunlarla oluşturduğu sütunları fırına verip yapılan sütunlarla dairesel olarak çevrelenmiş. 

Elhamra sarayı ile farklı bir mimari üsluba sahip; çatı açık, adeta arena izlenimi veren katlar, önlerindeki dairesel teraslarla dairesel avluya bakıyorsunuz. Şarlken bu sarayını Elhamra sarayının kısmi yerlerini yıkarak kurmuş. V. Carlos’un (Şarlken) 1526 yılında Granada’ya gelmesi Elhamra için bir talihsizlik bana göre.

Çünkü Şarlken Elhamra’nın içinde Rönesans üslûbunda bir saray yaptırmaya başlamış ve bu arada Komares Avlusu’nun (Patio de Comares) güneyinde bulunan ve bugün Sala de la Berca olarak bilinen Bereket Divanhânesi’nin benzeri bir salonu yıktırıp, gerek bu yıkımıyla gerekse üslûbu farklı bir sarayı buraya diktirmekle Elhamra’nın bütünlüğüne büyük bir darbe indirmiştir.

Aynı kralın yaptığı diğer bir değişiklik de Mersinağaçlan Avlusu’na (Patio de Arrayanes) bitişik mescidi kiliseye çevirmiş olmasıdır. Öyle ki, Elhamra saray ve köşklerde göreceğiz; Ayşe sultan yatak odasını Şarlken çalışma odası yapıyor ve Dünyaya hakim olma deyişi olan “Daha İleri (Plustermonar) yazısını yazdırıyor buraya ve tüm kiriş ve de sütunlara. Terasından Granada’yi buradan da görselledik.

Fatih Türkmen aniden İspanya etimolojisine sarktı: İspanya adı; Fenike dilinde tavşan diyarı anlamına gelen “İspaniye” sözcüğünden doğmuş. İsabella “Birleşik Krallığı” Kurunca İber adını “İspanya” yapıyor.. İspanyolca aslında tüm krallıklar (Bask dili dışında) diline benzediği için Kastilya dili tek dil kabul ediliyor ve İspanyolca adını alıyor.. Aslında bu tanımlara önceki İspanya gelişimde hazırladığım yazıda değinmiş olabilirim Ama olsun, tekrar iyidir..

Şarlken; yaptırdığı sarayın girişindeki Kabartma veya diğer adıyla rölyeflerde dünyanın yuvarlaklığına inandığını, kendi figürünün yanındaki dünya figürüne taç giydirmesinden anlıyorsunuz.

Şarlken (V. Carlos) tarafından mescidin karşısındaki hamamın da büyük bir bölümü tahrip edilmiş ve bu tahribatın izleri ancak 1934 yılında hamamın aslına uygun biçimde yeniden yapılırken (rekonstrüksiyonu) ortadan kaldırılabilmiştir.

Aslında tüm İslami izleri silmekmiş Şarlken’in amacı. Fakat; Şarlken öncesi Pasakli İsabel (Şarlken’in teyzesi) Granada’yi Müslümanlardan alınca sarayı hiç bozmuyor aksine korumaya aldığı söyleniyor. Belirdiğim gibi Şarlken kendi zamaninda Elhamra sarayını örseliyor. Asil zararı; dünyayı ele geçirip tek adam-monarşizmini kurumsallaştırma hırsıyla sürekli doğaya ve doğana saldırmasıyla veriyor. Öyle ki; Elhamra Saray kemerlerinde, kirişlerde, sütunlardaki “Allah’tan başka galip yoktur (La galibe illallah)’’ yazıları sildirip yerine; “Daha İleri (Plustermonar) yazdırabiliyor. Sonunda, köşesine çekilerek tarihteki bunalımını yaşıyor. Yaşıyor çünkü, Osmanlılar ve Fransızlar onu durduruyorlar..

Elhamra sarayı ve çevresine sadece Şarlken (16.YY) zarar vermiyor, Napolyon da 19.YY başında hayli zarar veriyor, özellikle saray yakınındaki Santa Fe kentini yıkarak.

Gırnata Emirliği ya da Nasriler olarak da bilinen Beni Ahmer Devleti ve Granada’yı 1230’da Nasriler, dahası; Hanedanın kurucusu Muhammet bin Yusuf bin Nasr (İbnü’l-Ahmer) kuruyor (1230-1492). Saray 1238’da başlıyor 150 senede bitiyor. Her tarafından su akan saray adeta su sarayı. Havuzdaki su yılanları ilginç. Elhamra sarayı iç içe saraylardan oluşan saraylar kompleksi. Elhamra ve bahçeler içindeki yazlık Nasiriler kasır ve köşkler Elhamra saray kompleksini oluşturuyor.

Nasrı Sarayları(Köşk Ve Kasırlar)..

Saat; 10:49. Tüm hızıyla notluyor ve turluyorum: Nasri ailesinin haremini, yani ailelerinin yaşadığı kasr ve köşkleri gezeceğiz. 3.Yusuf sanata değer veren sultan. Düşünün; 11 sülalenin resimlerini çizdirmiş.. Nasri ailesinin mescidindeyiz. Duvar ahşap ve seramik işlemeler harika. Şarlken burayı mahkeme salonu yapmış.

Yukarıda değindiğim gibi; teyzesi pasaklı İsabel Elhamra ve Nasri saraylarının yıkılmasına izin vermiyor, aksine hayran kalıp korumaya aldığı gibi esinlenmelere de izin veriyor. Söylence o ki; 1.İsabel’in (Pasaklı İsabel) kocasi Aragon kralı Fernando İsabel’e aşkımızın sarayları diye armağan etmiş. Şarlken, Elhamra sarayının bütünlüğünü bozan yıkımlara Nasri sarayının taht bölümünü yıktırıp ek olarak kendi sarayını yaptırmaya başlamış.

Avlulardaki dikdörtgen havuzlara kasr ve köklerin yansıması bir hayal ve gerçek anlatımı gibi. Kimbilir, bu dizaynda; Müslümanlar insanlara gerçekleri hayallerinizle besleyebilir ama hayaller asla gerçek değildir vurgusu anlatmış gibi.. Şunu algıladım; Müslümanlar cenneti yansıtmışlar, Hırıstiyanlar ise dünyanın betonlaşmasını..

Nasri sarayları(Köşk ve kasırlar)







Taht salonu pencereleri öylesine bir teknikle konumlandırmışlar ki gelen ışık kırılmaları tahta oturan kralın yüzünü belirsiz kılarmış. Bunu genelde düşmanlarına yaparlarmış. Doğrusu, güvenmedikleri bazı konuklara sultanı tanımamaları için, dahası; sempatik sanayici Sakıp Sapancı’nın kullandığı sözcük gibi, sultanı bellememeleri için konukları konumlandırırlarmış.

Duyurumdur:Ayni konuyu tekrar eder izlenimi almanızın temel nedeni Fatih Türkmen kardeşimizin gezi bölümlerine gelmeden ön anlatılar nedeniyle aynı konulara yerine gelindiğinde tekrar değinmek zorunda kalıyoruz...

Örneğin; kentin önemli caddelerinden biri olan Gran Via boyunca yürüyerek Pasaklı 1. Isabel ile Krıstof Kolomb’un heykelinin olduğu;Plaza Isabel Catolica” meydanına geldik. 1.Isabel Kolomba bizden hiç çekinmeden bağırdığına tanık oluyoruz;Git dünya’yı keşfet. Sakın Hindistan’a gidiyorum diye zaman kaybetme!!”..

Pasaklı 1.Isabel ve Kolmb heykeli

Sast; 10:56. Granada Kalesi’ndeyiz. Sağlamlaştırılmış böylesi küçük kalelere Alcazaba deniyor. Etkileyici bir kale. Sacramento tepesinden Granada’yi görselledik. Sacramento-Albaicin mahalleleri burada. Buralara Unesco'nun kültür mirasına kattığı bu yere Albaicin tepesi de deniyor. Sacramonte mahallesi aynı zamanda ve dünya kültür mirası listesinde olan eski Roman mahallesi. Buradaki doğal mağaralarda, Roman showunu izleyebilirsiniz.. Öykümün kahramanı Cintina’nın vatandaşlarının-ırkdaşlarının mahallesi.

Alcazaba denen sağlamlaştırılmış Granada kalesine gidiş


Granada kalesine(Alcazaba) çıkış








Bu bölgenin kentten uzak kısımlarında Flamenco dansının yaratıcıları Romanlar, Albaicin mahallesinini arka cephesindeki görünen modern Granada’da, o dönem Granadalilar yaşarmış. Doğrusu; Granada İki tepeden oluşur sonraları düz bir ovaya doğru genişlemiş. Bir tepesinde eski 3 Semavi dinin örnek yapılarıyla dolu Albaicin mahallesi yani El-Beyza.

İşte; Granada kalesinden Albaicin mahallesi













Albaicin mahallesinin hemen karşısında ise Elhamra sarayı’nın olduğu Sebike tepesi, dahası üstüne kurulu Endülüs'ün incisi saraylar köşkler ve kasırlar tepesi. Ki bunlara da saray gözüyle bakabilirsiniz. Ve iki tepenin tam ortasından geçer 'Darro' nehri...

Evet; İspanyol ve Arap kültürünün harmanlandığı eşsiz yapıları, görkemli bahçeleri ve müthiş sanatıyla Granada’da Alhambra Müzesi (Museum of Alhambra), Puerta de Elvira, Granada Science Park (Granada Bilim Parkı), Carmen de los Martires, Museo Cuevas del Sacromonte (Sacromonte Mağaralar Müzesi) de diğer görülecek yerlerden bazıları.

Elhamra sarayi Nasri köşk ve kasırlar (Generalife Sarayı)










Saray gezmaları bitti. Cennetin izdüşümü Cennet-ül Arif( Palacio Generalaıfe) adlı bahçedeyiz. Burada da El Hamra sarayına bağlantılı yazlık bir saray olduğu için Generalife Sarayı deniyor: Orijinal adı Arapça ‘Mimarın Bahçesi’ anlamına Jannat al-‘Arīf (Cennet-ül Arif) olan yapı İngilizce’de Generalife olarak biliniyor.

Gırnata Emiri 3. Muhammet tarafından yaptırılan saraya (1302-1309), bir sonraki emirler sürekli yeni dekorlar eklemişler. Her yanı akan sularla adeta yeşilin bütün tonlarında doğal bir iklimlendirme yaratılmış: Ardıç ve çam ve de selvi gibi bilinen ağaçlar yanında, ilk kez gördüğünüz diğer bitkilerle, estetik fıskiyeler ve havuzlarla “Sebîke” tepesi müthiş bir doğa görselliği sunuyor size.

Mersin ağaçlarıyla bezeli Mersinli havuz (Platio de las Arrayanes) en dikkati çekeni.. Bir dikkati çeken bahçe düzenlemesi; Meyve ağaçları gezinti yollarından düşük zeminlerde yapılması. Amaç; insanların meyveleri rahat koparabilmeleri.











Saat, 16:00. Kentt merkezindeki Granada(Girnata) eski Medresedeyız; “Palacıo De La Madraza”... Yusufiye Medresesi veya Granada Medresesi (Madraza de Granada), 1349 yılında Granada Nasrid Sultanı I. Yusuf tarafından inşa ettirilmiş. Bu nedenle de “Yusufiyya Medresesi” olarak da anılır.

Hem bir medrese (Okul) hem bir cami olarak kullanılan yapı Calle Oficios olarak bilinen sokakta bulunuyor. Endülüs mimarisinin en güzel örneği. İbn-i Fezar (Feccar), İbn Lubb, İbn Marzug, El Maggarı, İbn-i Hattib, İbn-i Hayy gibi önemli Arap alimlerinin Hukuk, tıp ve Felsefe, Matematik dersleri verdikleri medresenin binası günümüzde Granada Üniversitesi tarafından sanatsal etkinlikler için kullanılıyor.

İçinde birçok tanınmış Müslüman alim okudu e. g imam Shatib ve İbn e Khuldun. Katedralin doğu kısmında kalan iki katlı, sıra sıra balkonlu, ince uzun bina Madraza diye anılır. Önceleri, kuşatma sırasında kahramanlık gösteren 24 şövalyenin (Caballeros Venticuatro) hizmetine tahsis edilmişti. 18. YY’da dış görünümü tamamen değiştirilip barok desenlerle süslenen binanın içinde, halen Endülüs tarzı zarif sütun ve kemerler, ahşap işleme tavanlar, kapı kemerinde besmele ve ayet hatlarına rastlanabilir. Medresenin mescit kısmı ise, süslemelerinin güzelliği, Elhamra Sarayı’ndaki dekor zenginliğine benzerliği sebebiyle yıkılmadan, olduğu gibi korunmuştur.

Endülüs bilim insanları düzlemi. Astronomı, Matematik, Filozoflar ve tıp alanında ve edebiyat. Düşünün 935 yılında katarakt ameliyatı yapılıyormuş. Dahası; Dünyada bugün kullanılan cerrahi aletlerin tümünün nihai dizaynları Endülüs Emevilerinden El Zehravi'ye aittir. Neşter, kemik testereleri, göz ameliyatı makaslarının da aralarında bulunduğu 200 cerrahi alet modern tıpta da hala kullanılır.

Hayvan bağırsaklarından yaptığı iplikle attığı dikişlerin kendi kendine kaybolduğunu da Zehravi keşfetmiş ve yine hayvan bağırsaklarından ilk kapsülü yapmıştır… Batı dünyasında "Geber" adıyla bilinen ünlü müslüman astronomdur. Cabir bin Eflah'ı üne kavuşturan eseri, Batlamyus'un eseri olan El-Mescit'teki yanlışları düzeltmesi için yazdığı Kitabül-Hey'e fi ıstıhi'l Mecisti eseridir.

Böylesi bilim insani Endulüs’te dinden geçinen yobazlar devreye girince, yani bilim karşıtı bağnazları yüzünden ülkelerini terk etmişler. Günümüzde kimleri anımsattı size?iriler. Dahası, yon tayin eden usturpa bulan bulgucular var. Portekizliler bu bilim insanlarından faydalanıp denizde kullanıyorlar ve Japonya dahil uzak doğuyu fethediyorlar gemilerle..

Granada Katedrali Granada’nin en büyük katedrali..120 yılda bitmiş..Katedral kent merkezindeki Grand Via Bulvarında. Granada Katedralı 16.YY’da Nasrıd sultanlığı tarafından inşa edilen cami (Ulu camii-Camii El Kebir-Granada’nın en büyük camisi) yıkılarak inşa ettirilmiş İspanya Ronesansının başyapıtlarındandır. İçinde Kraliyet şapeli (Capılla Real) ve Şapelin içinde Kastilyalı pasaklı Isabel ve eşi Aragonlu Fernando ve kızları Deli Juanna ile damatlarının mezarları var.

Şapelin içinde ayrıca kraliyet ailesine ait taç, kılıç, asa, sancak, ayna, çanak-çömlek gibi eşyalar da sergilenmekteymiş; biz göremedik çünkü tadilat.. Ancak kapıdan baktık.

Burada da, Kapı girişi Suleyman Muhammed’in Granada’nın anahtarını teslim tablosunu gördük.. Granada’nın 1492‘de Kastilyalıların eline geçmesiyle, Kraliçe İsabel’in emri ile cami yıkılmış, bu geniş arazi üzerine önce Kraliyet Şapeli (Capilla Real), daha sonra da hemen yanına büyük şehir katedrali (Capilla Mayor) inşaa edilmiş.

Katedralin yapımına 1532 yılında başlanıp iç dizaynı ancak 1704’de tamamlanabilmiş. İspanya’da, Katedralin yapımına 1532 yılında başlanıp iç dizaynı ancak 1704’de tamamlanabilmiş. Barok, Ronesans ve Gotik mimari tarzında inşaa edilmiş olan son dini yapıdır.


Grand Via Bulvarında Granada Katedralı-kraliyet şapeli ve Medrese

Saat; 14:10 San Nıcolas Tepesıne çikacağız; Sekibe tepesindeki Elhamra sarayını izlemek için. Bu yöre insaninin genlerinde Yahudi ve Müslüman geni var olmadığını söylemek safdillik olur. Hristiyanlaştırılan insanlar bunun farkında değil. Öyle ki; etkileri değil de izleri hala var. Eee, 800 yıl bu topraklarda yaşadı Müslüman ve Yahudiler.

Bir tepeden bir tepeye oyun olur mu, 15 yaşındaki Nazife hanıma doyulur mu?” diye şarki sözü var. Burada Bir tepeden bir tepeye oyun değil doyumumsuz güzellikler olmuş. San Nicolas bir tepeden çok meydan ki, adı; Plaza De San Nıcolas, yani San Nıcolas meydani denmiş. Cafeleri, tarihi yapıları ve kente inen daracık yolları Grana’daya gizem ve büyülü güzellikler katıyor, yaşam veriyor.

Biri diğerinden değil birbirinden güzel 2 tepe; Sakıp tepesi ve San Nicolas tepesi. derken Granada’nın o daracık tertemiz araç trafiğine kapalı insan sevgisi ve saygısına açık evrensel kardeşliğe giden ruhu taşıyan farkli kültürleri yakınlaştıran yaşam damarları adeta; Granada’ya yaşam verircesine Granada’ya akıyor. Duvarda sarkan sarmaşıklar güzel kızın bedenini güzelleştiren saçlar gibi daracık sokakları süslüyor. Trafiğe kapalı çakıl taşları ile döşeli cicili bicili bu renkli yollardan inişe geçtik kent merkezine ulaşmak için., saat 15:00.. Bir saat süren yol güzellikleri insani yormuyor aksine dinlendiriyor..

San Nicolas tepesine çıkış

San Nicolas tepesi ve karşıda Sekibe tepesindeki Elhamra Sarayı























San Nicolas tepesinden iniş
                       






                         


                                 







Meczuba bakar mısınız; Türkiye’de insanlar ikiye ayrılıyormuş; İnanalar ve İnanmayanlar. İşin iğrenç yanı İnanları Avrupalı olmayanlar, İnanmayanı Avrupalı kabul etmesi. İşte bu gurup bu tepede cami yaptık diye övünüyor. Diğeri de bira ötede Kilise yapmkla..

Dünya dinden geçinenler yüzünden 3.Haçlı savaşı tetiklikçiliğine srugit devam ediyor.Bahanesi; Granada hükümdarı Suleyman Muhammed’in Granada’nın anahtarını teslim ederken demiş ki, sizden ricam tek Müslüman kalıncaya dek ezan sesi kesilmesin.

İyi de kafir neden Hıristiyan olmayan Müslümanları kesti.. Kiliseye kimse gelmiyormuş ama cami tıklım-tıklım namaz kılan ve ziyaret edenlerle doluyumuş. Vallahi da billahi da yerini zor bulduk, yani kimsecikler yoktu, ziyaret edenler bile.. Yalnız yanıbaşında San Nıcolas Kilisesi’nde birkaç kişi.. İnsanlar artık dinden, yani halkın inançlarından geçinenler yüzünden ibadet yerlerinden de soğudu.

Saat 18:45. Sıra mideyi anımsamakta, çünkü saatlerdir bir şey yemedik. Akdeniz, yani Mediterranean Faste balik ürunleri harika idi.. Morina, mezgit benzeri Take balığı, hamsi ve kalamar..


Haa, ne mi oldu; Granad’yı geri alamadık, sadece gezebildik..

Çünkü; Gırnata’nın düşmesinden sonra Müslüman halkın bir kısmı Kuzeybatı Afrika, yani Mağrib’e göç etti. Çoğunluk ise Ferdinand ve İsabella’nın sözlerine inanarak kendi topraklarında kaldı. Fakat; Ferdinand ve İsabella verdikleri sözüleri 1497 yılından itibaren tanımazlıktan geldiler.

Önce Müslüman halkın medenî haklarında bazı kısıtlamalara gidildi; güvenlik maksadıyla dahi silâh taşımaları yasaklandı ve idare meclisindeki görevlerine son verildi. Merkezde oturanlar şehir dışına mahallelere göçe zorlanırken başka bölgelerden getirilen çok sayıda Hıristiyan aile onların boşalttığı evlere yerleştirildi. 1499 yılı Gırnata Müslümanları için daha acıklı süreç başladı. Çünkü Granada’ya gelen Toledo piskoposu F. Ximenez de Cisneros, kral ve kraliçenin de onayını alarak Müslüman halkı zorla Hıristiyanlaştırmaya yöneldi.

Önce para ve makam vaat ederek Müslüman liderlerini ve din bilginlerini Hıristiyanlığa çekmeye çalıştı. Bu taktik başarılı olmayınca halkın İslâm’la ilgili bilgi kaynaklarını kurutmak için Arapça dinî eserleri toplatıp yaktırdı. Hıristiyanlığa girmemekte direnen Müslümanları dirençleri kırılıncaya kadar zindana attırdı ve en ağır işkencelere maruz bıraktı. Camiler, başta Beyyâzîn (Albaicîn) semtindekiler olmak üzere kiliseye çevrildi. Bu uygulamalar karşısında Beyyâzîn mahallesi halkı topyekun ayaklandı.

Üç gün sonra bastırılan bu ayaklanmaya katılanların hayatları, topluca vaftiz edilmeyi kabullenmeleri üzerine bağışlandı. 1500 yılında Büşürât bölgesinde yeni bir isyan meydana geldi ve bunun sonucu da öncekinden farklı olmadı. 12 Şubat 1502’de çıkarılan bir emirle, o ana kadar dinlerinden vazgeçmeyen Müslümanlardan ya Hıristiyanlığa girmeleri ya da ülkeyi terk etmeleri istendi.

Göç şartları son derece zor olduğu için büyük kesim birinci şıkkı kabul etmek zorunda kaldı. Cebren Hıristiyanlığa sokulan, fakat kalplerinde İslâm’ı yaşatmayı sürdüren bu insanların yeni dinlerine bağlılık derecelerini anlamak ve beklenenin aksine davrananları cezalandırmak için Gırnata’da bir de engizisyon mahkemesi kuruldu.

Gırnatalı Moriskolar’ın diğer bölgelerdeki Müslümanlarla görüşmeleri, Arapça konuşmaları, örf ve âdetlerini yaşatmaları farklı tarihlerde çıkarılan çeşitli emirnâmelerle yasaklandı. Ancak aradan uzun yıllar geçmesine rağmen bütün bu yasaklar ve zorlamalar bu insanların İslâm’dan uzaklaşmasına yetmedi; nitekim 1568-1570 yıllarında bir kere daha isyan ettiler.

İsyanı 1571 yılında bastırabilen İspanya Krallığı binlerce Gırnatalı’yı ülkenin başka bölgelerine nakletti; nihayet 1609’da da, 711’de İber topraklarının büyük bölümünü fetheden Tarık Bin Ziyad sonrası Müslüman olmuş İspanyol kökenli Müslüman (Morisko) cemaatleriyle birlikte hepsini yurt dışına sürdü. Böylece 1492’de Gırnata’da siyasî hâkimiyetlerini yitiren Müslümanlar cemaat olarak da varlıklarını kaybettiler.

Granada'dan Cordoba'ya gidiş görüntüleri:

Albaicin tepesi ile El Hamra arasındaN geçen “Darro” nehri


Terkedilmiş eski bir Tren istasyonu



 

3.GÜN 20 Ağustos 2018
CORDOBA

Granada’yı geri alamayınca; Sabah 09:00’da Cordoba’ya yol almaya başladık. Bir sözcüğün başında “Al” varsa bilin ki o sözcük Arap doğumluymuş. ÖrneğinAlkasar”. İşte bu bölgeye gidiyoruz. Almeria ve Murcıa sapağını geçtik. Tarihi Las Canteras’tayız. Zeytin ağaçları bizi Cordobaya dek sağlı sollu izleyecekmiş. Zeytin çiftliklerini geçiyoruz.

Granada ve Cordoba arasındaki zeytin çiftlikleri



Ne kadar güzel ve etkileyici bir doğa.. Hasat mevsiminde bu zeytin alanları adeta festivale dönüşüyormuş. Öğrenciler, gençler ve mevsimlik işçiler özel makinelerin silkeleyip döktükleri zeytinleri neşe içinde toplarlarmış. Bir zeytin ağacı bin yıl yaşayabiliyormuş.

Mitolojik ve de teolojik bu ağaç, Sporun ve barışın simgesi olmuş binlerce yıl. Adem 1000 yıl sonra Tanrı tarafından affediliyor. Ona üç çekirdek (tohum) yutmasını istiyor. Ölüyor ve mezarında Selvi, Sedir ve Zeytin ağacı çıkıyor. Nuh tufanındaki güvercinin ağzındaki zeytin dalıdır. Sporcuların ve kralların başındaki taç zeytin dalındandır. Zeytin Anadolu’muzun vatani olmasına ilk dördü batıya kaptırmışız.

Evet, Fenikeliler 8000 yıl önce. İspanya’ya zeytini Anadolu’muzdan götürmüşler. İspanya üretimde dünya birincisi (yılda 1.2 milyon ton) biz ise 200 bin tonla dünya beşincisiyiz. Antioksidan olan zeytinin bizdeki yapımı bu özelliğini bozmuşuz. Yani; bizim zeytin yağı genzi yakmaz çünkü katkı maddesiyle antioksidan yapısını bozmuşuz. İspanya üretimi genzi yakıyor. Sağlıklı olan batının ürettiği zeytinyağı..

Saat;09:30.Cordoba 157 km. Zeytin ağaçları yorulunca zaman-zaman Mısır tarlaları eşlik ediyor bize. Cubillas ören yerini geçtik. Yol gidişli gelişli tek yön. Pınos Puente geçtik. Venta de Algaria geçildi. Algala Real 23 km kaldı. Puetto Lope geçildi. Lımoş Sapağı geçildi. 

Diyebilirsiniz;Şurası geçildi, burasına şu kadar km var…”. Demekta haklı değilsiniz. Siz internetten yemekleri ve gezilecek yerleri, alışveriş yerlerini, eski ve yeni çarşıları bulabilirsiniz, fakat geçtiğiniz köy ve kasabaları bulamazsınız. Bu nedenle, biraz Evliya Çelebilik, biraz Markopolo’luk oynayıp bu yerlere ve mesafelere yer veriyorum..

Zeytin tarlaları tüm asil güzelliği ile tekrar bizi izlemeye devam ediyor. Aslında ovaya Allah’ın düşürdüğü tablo gibi.. Villabos kasabası ve kalesi ayrı bir yapı güzelliği. La Rabita sapağı. Alcautede 9, Cordoba 94 km..Saat; 10:15. Baena 24 km. Cordoba 81 km. Zamaranos geçildi ve resimlendi. Estancion, yani İstasyon’dayız. Eski terk edilmiş ve otantizmi korunmuş İstasyon Zeytin üreticilerin kooperatifi.

Pek temiz olmayan burada zeytinini yağını ve diğer zeytin ürünlerini alabilirsiniz. Bir vagon restore edilmiş, çok eski zeytin ezme objeleri ve devasa küpler ilginç.. Zeytin ağacı yanındaki Karabiber ağacı dikkatimizi çekti… Castro de Rio 13, Cordoba 53 km. Espejo köyüne ulaştık. Öyküsü olan köy. Buradaki kulelerden karşı kulelere ayna tutulurmuş, haberleşmek için. Bu nedenle buraya ayna anlamında Espejo denmiş...Santa Cruz yerleşim bölgesi buraralar. Guadal Kebir köprüsünü geçtik.

Şimdinin Katedralı “Cordoba Camisi”: Ve, dünyanın en büyük camisinin önündeyiz. Daha sonra içini gezeceğiz. Şimdi Katedral olan ve hala kemerlerlerinde, duvarlarında, Bakara suresinin 255. ayet-i kerimesi olan, K u r ' â n - I K e r i m 'i n e f e n d i s i;Ayet-El Kürsi” yazısı duruyor. Ayet-el-kürsi, Allahü tealanın sıfatlarını, büyüklüğünü en yüksek bir surette bildirmektedir. İnanılacak bilgilerin özünü içerisinde bulundurur. Bu sebeple erdemi büyüktür. Ayet-ül-kürsiyi içtenlikle okuyan, işlerinde başarılı olur, hayırlı işlerini başarır, insan ve hayvan haklarından ve ödenmesi gereken borçlarından başka günahları affedilir.. Hemen okudum.

Elbette ki Türkçesini: “Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle; Allah'dan başka hiç bir ilah yoktur. O, daima yaşayan, daima duran, bütün varlıkları ayakta tutandır. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku. Göklerdeki ve yerdeki her şey O'nundur. O'nun izni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine! Onların önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir.

Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. O'nun hükümdarlığı, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Her ikisini görüp gözetmek, ona bir ağırlık da vermez. O, çok yüce, çok büyüktür(Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm. Lâ te’huzühû sinetün ve lâ nevm. Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil erd. Menzellezî yeşfeu indehû illâ biiznihi. ya’lemü mâ beyne eydîhim ve mâ halfehüm velâ yühîtûne bişey’in min ilmihî illâ bimâ şâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel erd. Velâ yeûdühü hıfzuhumâ ve hüvel aliyyül azîm.).. Kur’an-ı Kerim her dilde okunsa, herkes daha iyi anlar ve de yaygınlaşır. İlle de Arapçada direnmek Arap milliyetçiliğinden başka bir şey değildir..

Cordoba Cami’sinin hemen karşısında İsrafil melekler anıtı veba hastalığının sembolü.. Önce sur içi Yahudi ve Müslüman mahallelerini gezeceğiz. Cordoba, İspanya’nın ünlü markası “Seat” arabalarının üreticisi olduğunu da belirtelim..

CORDOBA (kurtuba) kent turumuz başladı: Cordobayı Fenikeliler kuruyor. 5.YY’da Vandallar geliyor. 554’te Romalılar, 571’de Vizigotlar ve 711’de Tarik Bin Ziyad ele geçiriyor. Tarihi başlıklar bunlar. Bu başlıkların altını doldurmak tarihçilerin işi..

İslam kültürü, Yahudi ve Eski Roma’nın izleriyle farklı bir kültür mozaiğini oluştuğu ve Endülüs Emevi Devleti’nin başkenti ve de Felsefe kenti Cordoba, "Guadalquivir Nehri (600 km’den uzun)" sahillerinde vadinin ortasında konumlanmıştır.

Guadalquivir Nehri



Cordoba Guadalguıvır nehri üzerinde Roma köprüsü

             
Cordoba Guadalguıvır nehri üzerinde Roma dönemi Albolafia değirmeni
 
Cordoba kale surlarına giriş; Puerta De Almodovar kapısı
Fatih Türkmen ve biz..



Cordoba Caminin dış ve içi:

















 

Kentin kuzey sınırında; İspanya'daki dağ sıralarının ana sistemlerinden; Sierra Morena sırası bulunur… Kahire ve Bağdat gibi döneminin en önemli üç bilim mabedinden biri olan kent; 10 ve 11. yüzyıllarda altın yıllarını yaşamış. Öyle ki; 700 – 900 yılları arasında, bir milyon üzerinde el yazması kitaba sahip 600’ün üstünde kütüphanesi varmış. Sonraki dönemlerde Endülüs kararı ile yakılıp, bilim ve irfan değerleri yok edilmiş.

O dönemdeki eserlerden sadece 30 cilt kitap kurtarılabilmiş. Ünlü bilim adamlarından Pierre Curie(Mösyö Curi), “kurtarılan bu kitapların yardımıyla atomu parçaladım, eğer daha fazlası kurtarılabilseydi galaksiler arası yolculukları keşfedebilirdim” demiş. Anlaşılan o ki, insanlığı yönlendirenler o dönemin yaşayanları bu kadar muazzam bilim eserlerini özümseyebilmeye hazır değildi. Belki de fazla bilmekten korktular; kim bilir? ve aynı zamanda Avrupa’da kent aydınlatmasının ilk kullanıldığı ve ilk Üniversitenin olduğu yerleşim merkezi.

Cordoba’nın kalbi, tarihi şehir merkezi ve Cordoba Camii(Mezquita)’nın yüksek surlarının batısındaki eski Yahudi mahallesidir. Günümüze dek pek fazla değişikliğin olmadığı kentte İslami dönemin etkilerini görmek halen olasıdır. İlkin Musevi(Yahudi) mahallesi olan Calleja de las Flores(Çiçekli sokak)’i gezeceğiz.Doğrusu; Yahudi Mahallesi’nde yer alan en popüler ve turistik sokaklarından biri olan Calleja de las Flores’i.. 20. yüzyıla kadar şehre bütün ulaşımın sağlandığı “Roma Köprüsu(El Puente Romano M.Ö: 1.YY)” ve kent surlarını gezeceğiz. Surlara ve kaleye ve de şehre “Puerta Del Puente”’den, Yani; Roma Köprüsüne açılan bu kapıdan girdik. Daha-daha sonrasında “Puerta de Almodovar” Kapısından kent surlarına geçip Yahudi ve Müslüman mahallerini sonrası Cordoba Camısı gezilecek.

Cordoba’da gezmeye başladığımız anda karşımızda bir haydut belirdi. İspanyollar Banderolo diyor. At üstünde heybetli duruyor. Zenginden alıp yoksula dağıtan bir Koroğlu veya Robin Houd imiş..

Puerta de Almodovar Kapısı’ndayız. Kapının biraz gerisinde İbn Rüşd karşılamıştı. Şimdi de tam karşısında Neron’un yardımcısı bilim insani Seneca’nın heykeli var. Kapıya paralel de; dünyada ilk katarakt ameliyatı yapan Muhammet El Hagaki heykeli..İnsanlar ilklere sahip çıkmayı sever. Şöyle ki; Katarakt ameliyatlarının 3500 yıl önce Babil ve Mısır’da yapıldığı söylense de; 2500’te Hindistan’da Sushruta Circa adlı doktorun “Sushruta Samhita” adlı kitabında katarakt ameliyatını nasıl yaptığını anlatıyormuş. Vesselam kısa kelam, kale surları ve yeni kent arasında alimlerin heykeli dizi dizi..

Musevi(Yahudi) mahallesi olan Calleja de las Flores(Çiçekli sokak)’i geziyoruz...













Sardunyalarla, güllerle süslenmiş balkonlu, avlulu beyaz evlerin olduğu bu yer Katedral kulesinin görkemli manzarasını görüyor. Çiçekli sokak; rengarenk çiçeklerle bezeli beyaz evleriyle insana erinç katıyor.. Burada birbirinden güzel çiçeklerle süslenmiş avlulu, balkonlu evler arasında, her yıl Mayıs ayında ''En Güzel Avlu'' yarışması düzenlenmekteymiş. İç avlulu çiçekli bu etkileyici evlerin olduğu C.D.L. Flores sokağı Yahudi mahallesi olan Judeira’yi götürdü bizi.

Roma Dönemi’nden beri Cordoba’da yaşayan Yahudiler, Cordoba’nın Endülüs Emevilerinin eline geçmesi(8.YY) sonra varsıllaşmışlar ve devlet işlerinde önemli pozisyonlar elde etmişler. Ünlü Yahudi doktor, filozof İbn-i Meymun (Maimonides)’un doğduğu( 1126) mahalle. Tiberiadus Meydanı’nda bizi karşıladı Maimonides, fotoğraflar çekindik.. Yahudi Mahallesi’nin dar kalabalık sokaklarında Ececan ve Kadriye, takı ve gümüş dükkanlarına yönelince, ben de Maimonides ile selfi yaptım.

Musevi mahallesi beyaz evlerin çiçekli dar patikalardan adeta Labirentten süzülerek ilerliyoruz. Sokakların böylesi karmaşa yaratan tarzda yapılmasının nedeni savunma. Yani, düşmanın bu labirentlerde hedefine ulaşamaması. Bu mahalleler günümüze dek korunmuş. Çok temiz sokaklar. Roma döneminde insanlar hastalık ve pislik taşımasın diye, kente girmezden önce yıkayıp kente sokarlarmış. Temizlik acaba Roma dönemi kent alışkanlığı mı? Çünkü hala Kordoba’da sokağa pislik atmanın cezası çok ağır.

Yere köpek dışkısı bıraktırmak 600 Euro. Moktan geçilmeyen Ankara sokaklarını düşündüm; bırakın dışkı bırakmaları insanlarımız yırtıcı ve saldırgan köpeklerın tasmalarını bırakıp turluyor, zabitalardan seyrediyor.. Ay kapısında Musevi mahallesinden Müslüman mahallesine geçtik. Cadde ve sokaklar turunç ağaçlarıyla bezeli. Belediye bimlari toplayıp marmelat yapip satıyormuş. Saat; 12:17.. Evler genellikle ve iç avlulu çiçekli evler.

Roma dönemi surlarını ‘yine savunma adına’ Müslümanlar yukseltmiş. Bilin ki, duvar üstü tuğla görürseniz bilin ki bu duvarı Müslümanlar yaptı. 1236’da Kordoba’yı 3. Ferdinand alıyor Müslümanlardan. Bu yıllar aynı zamanda Müslümanların güç kaybettiği yıllar. Endülüs Müslümanlarını ve Yahudileri Endülüs’ten çıkarıyor. Granada’nın 1492’de alınışında olduğu gibi; Yahudileri Osmanlılar sahipleniyor. Bunlara Sefahat(İspanya yahudisi) Yahudi’si deniyor. Dahası bu ad altında örgütleniyorlar. Yahudi mahallesinde gezerken, yerlere ve duvara çakılmış onların pirinçten sembolleri var.

Sur içindeki Musevi ve Müslüman mahallelere girmezden önce, yine Cordoba doğumlu Tıp bilimcisi, Hukukçu, Filozef İbn Ruşd(Averroes 1126-1198) karşımıza çıktığını unuttum. İbn Ruşd upuzun adıyla karşımıza çıktı; “Ebū 'l-Velīd Muḥammed ibn Aḥmed ibn Muḥammed ibn Rüşd”. Hıristiyanlar “Averroes” diyor. Averroes adıyla da kitabi varmış. Bu nedenle Averroes denmiş gibi...

Kurtuba'da doğup(1126) Fas Marakeş’de ölen(1198) Felsefeci, Hekim, Fıkıhcı, Matematikçi ve Tıpçı ‘Upuzun ada ve akla sahip’ İbn Rüşd(Averroes) bize şunları söylemişti: [[ Aristo'nun düşünce sistemini İslam ile kaynaştırmaya çalıştım. Bana göre İslam'la felsefe arasında bir çatışma yoktur. Kişinin hem felsefe, hem din yoluyla hakikate erişebileceğini düşünüyorum..

Kainatın sonsuzluğuna ve formların başlangıcı belli olmadığına (pre/öncesi-extant/sonrası..öncesi ve sonrası olmayan; sonsuzluk) inanın.. Gerçek bilgi tümel (tümünü içeren) olandır..«Aklın eylemi, tümel kavramları ve özleri idrak etmekten ibarettir. » Bilme eylemi üç aşamaya ayrılır.

Bunlar;Ayırma, Birleştirme ve hükümdür”..Tüm bu felsefi görüşlerin dışında varlık felsefesi ve tanrının bilinmesi sorunuyla da ilgilendim..Evrenin «ilk madde» (heyula) denilen öğeden yaratıldığını, dolayısıyla yokluktan yaratma diye bir olayın söz konusu olamayacağını bilin. Evren Başlangıcı belli olmayan (ezeli) bir birlik bütünlüktür.]]

Şu bir gerçek ki; İbn Ruşd’ün ölümü, salt Endülüs İspanyasındaki özgür düşünmenin yasağını değil, günümüz özgür düşünme yasaklarının miladidir” dersem abartmamış olurum.

Belli ki; Cordoba, dahası Endülüs toprağı buram-buram bilim kokuyor. Alimler otağı adeta. Pasaklı Isabelin Yahudi doktoru burada yetişmiş. Yahudilere zulm ettiği için doktor Isabel’i terk ediyor ve hastalanan Isabel ölüyor.

Dünyada ilk uçan insan Cordobali: Cordobalı Abbas Kasım İbn Firnas'ın da üzerine kumaş geçirip kanat yerine büyük kuş kanatları taktığını ve bu âleti çalıştırarak havalanıp uçtuğu anlatılır. İniş yaptığın, bazıları da düşüp öldüğünü söylerler. İbn-i Firnas'ın bu başarısı Batı'da uçak yapıp uçmayı başaran Wright Kardeşler'den 1023 yıl öncesine rastlamaktadır.

Antrparantez:

[[ Önce şunu belirteyim; “Bazı insanların anlaması için onun diliyle konuşmak farklı, sağın diliyle sol ideolojiyi belirlemek farklı şeydir..

Bugün; Erdoğan’ın 1990'lı yıllarda gönüllü şoförlüğünü yapan, TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyesi ve AKP Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı çıkıp; “Cihat bilmeyen çocuğa Matematik öğretmenin faydası yok” diyebilmektedir..

Bu duruş İlme-Okumaya karşı bir duruştur: Şu bir gerçek İlim her zaman ürettikleri ile, gerçek hadisler dışındaki keyfi hadisler bütünündeki ilahi söylemlerden üstündür; çünkü ilimde yalan, hile olamaz, bunlarda olur . Sadece günümüzde değil, 13.Yüzyıl İslam dünyasında da, dahası on dört asırlık İslam tarihinde de ilme karşı kuşkuku duruş gösterilmiştir ve yukarıda belirttiğim gibi gösterilmeye devam etmektedir.. İslam aydınları ve bağnazları sürekli birbirleriyle ile, daha doğrusu ilme sıcak bakan İslam aydınlarıyla-ilimle didişmişlerdir.. Evet günümüzde hala Müslümanlar batıl cehalet yolunda koşar adımlarla ilerlemeye devam ediyorlar. İnen ilk beş ayetin ikisi 'OKU' olan bir dine mensup insanların yaşadığı ülkemizde okumada kitabın yeri çok arkalarda. Düşünün 10.000 kişiden sadece 1 kişi düzenli kitap okuyor. Ülkemizde kütüphane sayısı 1.412 yani her 49.000 kişiye 1 kütüphane düşüyor. Yılda 12.089 kişiye 1 kitap düşüyor. Bu oran gelişmiş ülkelerde kişi başına 25 kitaptır. Ve bugünkü TBMM bu okuma yoksulu kişilerle doludur. İşte; Ahmet Hamdi Çamlı…

CHP’de çıkmış; 31 Mart 2019'da yapılacak yerel seçimlere 'sağın diliyle' hazırlanacağını söylüyor.
Tekrar vurguluyorum; CHP'nin kullanacağı sağ dil: "Cihat bilmeyen çocuğa Matematik öğretmenin faydası yok” dilidir..]]

Notlarımı; Cordoba Plaza Nueva’daki 3.Ferdinand’in heykelinin olduğu parkta papağanların ötüşü ile telefonuma aktarıyorum. Batının kentlerinde papağanlar bile özgür, kendi doğal özgür ortamları dışında (16:08 20 Ağustos 2018)..

750 yılında Abbasiler Bağdat’ta halifeliklerini ilan edip, bir önceki yönetimin köklerini kazıyacak şekilde hareket edince, Emevi hanedanından Abdurrahman bin Muaviye, Endülüs’e kaçarak kendisini Emevi emiri ve de Halife ilan etti ve Kurtuba (Córdoba) kentini kendine başkent yaptı.

O dönem de Mısır’da Fatimiler’in halifelik ilan ettiğini hatırlarsak, İslam dünyasında üç halifenin aynı zamanda hükümran olduğunu söyleyebiliriz. Demem o ki; şimdi ümmet-ümmet diyerek dolanıp halife olmak isteyen zatımızın işi zor..Anlamayana daha da netleştirelim: Lütfen bir zahmet tarihin sayfalarını karıştırın.

Göreceksiniz biz de ruhbanlık, yani birazcık tarihe bakıp, ruhban’ın ne anlama geldiğnğ görün. Ruhban; din adamları sınıfı demektir. Allah ile kul arasındaki anlaşmazlıkları çözen sınıfın adı. Ne yani sen kul ile arandaki sorunları çözemediği noktada Allah ile Kul arasındaki anlaşmazlıkları mı çözeceksin?

Onun için mi ümmet toplumu tekrarlarındasın ve bu konularda fetva verebilmek için diyaneti kullanıp TBMM’inde gizli tutulan Hilafet kanunun indirip Halife olacaksın. Evet diyanet bugünkü haliyle, yani; profesyonel diyanet çalışanının resmi ayağını, pek çok dini otoritenin/cemaat üyesinin de gayrı resmi ayağını ruhban sınıfı olarak görüyorlar.. Bir bakmışsını 700’lerdeki gibi Araplar da halifesini seçiyor ve elini sallasan halifeye çarpıyor. Hababam sınıfı aklıma geldi.Hade be!!

Cordoba Camisi içini geziyoruz: Önce dışını, şimdi içini geziyor notumuzu ve resimlerimizi alıyoruz. Önceden kısaca belirtiğim gibi yapı aslında ilk başta bir Roma tapınağı iken Vizigotlar tarafından St. Vincent Kilisesi’ne dönüştürülüyor. 700’lü yılların başında Vizigotlar ve Müslümanlar bu kiliseyi ortaklaşa kullanıyor, herkes kendi inancına göre ibadet ediyormuş… Büyük değişiklikler M.S 785 yılında Emir Abdülrahman ile başlamış ve yapı camiye çevrilmiş…..

O dönemde Avrupa’da ilk üniversiteye sahip önemli kentmiş. Bunun etkileri hem gündelik hayata hem de caminin tarihine yansımış. Kent büyüdükçe ve nüfus arttıkça Kurtuba Camii de büyütülmüş. Sonuçta her dönemde halkın tamamının ibadet edebileceği büyüklüğünü korumayı başarmış. Bu değişikliklerin ve büyütmenin çoğunluğu ise 10. Yüzyılda 2. Al-Hakim ve Al-Mansur isimli emirler tarafından gerçekleştirilmiş. Bu dönemde; 961 ile 966 yılları arasında emir 3. Abdrrahman yeni bir minare, 987 yılında emir Al-Mansur narenciye ağaçlarıyla dikkat çeken devasa bir bahçe eklenmesi yapılmış...

İçerisinde Kilise de bulunuyor. Kurtuba Camii muazzam bir dikdörtgen yapısıyla dikkat çekiyor. Bahçesi ve iç bölümü olarak ikiye ayrılan caminin içinde İslam ve Hristiyanlık dönemlerine ait sayısız eser var. Bunlardan bazıları Damien De Castro’nun Saint Raphael heykeli, İspanyol kahraman Santiago’nun heykelleri, Pedro Duque Cornejo’nun koro bölmesindeki oyma işçiliği, Pablo de Cespedes’in Kutsal Yemek resmi, Pedro de Cordoba’nın The Incernacion resmi ve daha binlercesi.

Sanat eserleri dışında Camii içinde binin üstünde sütunlar var. Sütunlar caminin simgesi aynı zamanda. Çoğunluğunun Vizigotlar zamanından kalma olduğu düşünülen sütunlara Araplar ve sonrasında Katolikler de eklemeler yapmış ve yapı bugünkü halini almış. İşte resimlerde gördüğümüz sutunlu yapının iç ve dış mekanlarını resimliyoruz.

Tarihsel boyutuyla dünyanın en büyük camisi ve Katedrali. Neden Katedral? Çünkü Endülüs yıkılınca camilerin önce kiliseye sonra Katedrale dönüştürülmesi Hıristiyanlar için bir tutku değil de karşılıklı dinsel savaşlara dönüşmüş. Cami Halife’nin camisi. Fakat Cordoba camisinin özelliği önce Kilise olması. Müslümanlarla işbirliği yapan Vizigotlar sonradan kilisenin bir yanını camiye dönüştürerek ortak ibadethane haline getirmişler. Caminin içine girerken Katedral olması nedeniyle şapkalar çıkarıldı.

Sütunlar her donemde uzatılmış son şekliyle palmiye ağacına benzemiş. Roma sütunları ile inşa edilen Vizigotlar dönemindeki sütunları Müslümanlar, Müslümanlar dönemindeki sütunları, özellikle Kutsal Germen İmparatorluğunun ‘dünya ya egemen olmak isteyen’ monarşist Şarlken yükseltmiş. O günün teknolojisi ile 1313 sütunu yükseltmek büyük beceri isteyen bir teknik. 966’da Halifelik ilan edilince camii büyütülmüş ve mozaik ağırlıklı süslemelere yer vermişler.

Bu sürece Ortodoks İstanbul Bizans İmparatoru Nikosof ‘Katolikleri sevmedikleri için’ yardım etmiş. Gemiler dolusu altın işlemeli mozaikler göndermişler. İçindeki Şapeller, yani içinde mezarlık da Olan küçük kiliseleri geziyoruz. Yerde mezarlar, duvarlarda Romalıların ilk Hıristiyanlara yaptıkları işkence tabloları ürküntü verici. Sütunların 213’ünun 13.YY’daki büyük depremde yıkılmasına karşın yapının yıkılmaması ayrı bir düşündürücü mühendislik yeteneği. Armağanlar ve ganimetlerin ve de Roma dönemi lahit kapakların sergilendiği hazine bölümü müthiş.

3.GÜN 20 Ağustos 2018
SEVİLLA

Cordoba’dan 14:25te 145 km uzaklıktaki Sevilla’ya doğru yol almaya başladık....Derler ya zaman su gibi akıyor, bizim zamanımız yol gibi akıyor ki Tabela Sevilla 129 km yazıyor ve de saat; 14:59. Otobanda gidiyoruz artik. Guadalazar sapağını gectik. La Victoria, La Carlotta, Las Agrabelar, Carre Perera derken soluğu Sevilla Belediyesi Osuna’da aldık. Yan- yana çok minare gördüm, yan yana çan kulesi görmemiştim.

Osuna’da 4 çan kulesi 100 mt ara ile yan yana. İlginç geldi bana. Merak ettim ve araşırdım. Canım ne araştırması, internetten ve Meydan-Larousse’den baktım.. Roma kolonisi imiş, 3000 yıllık bir Roma kalesinin kalıntıları, beyaz boyalı şirin evleri, UNESCO tarafından Avrupa’nın en güzel ikinci sokağı ilan edilen “Calle San Pedro”, Rönesans döneminden kalma tarihi kiliseleri, devasa arenası, Manastır ve sarayları dikkat çekiyormuş. Jül Sezar’ın son savaşını burada yaptığına söyleniyor.

Nüfusu 21.000 iken aniden azalmış ve kasaba yoksullaşmış. Çünkü; bu özerk kasabada gençler Sevilla ve büyük kentlere kaçmışlar. Anlayacağınız sıra-sıra 4 çan kulesi ile ilgili bir şey bulamadım. Bilmem belki de çan kulesi diye gördüğüm kuleler gözetleme kuleleri olabilir de yan-yana inşa edilmeleri düşündürücü. Uzaktan yanılsamam diyelim. Fakat bir şey ilgimi çekti, nüfusu azalan Osuna kasabasının son yıllarda nüfusunun artması. Nedeni; 4 çan bilgisine ulaşamadım fakat yine de ilginç bilgiler edindim.

Son 6 yıldır hem dizi kültürünün, hem de popüler kültürün zirvesindeki ve150'den fazla ülkede gösterilen, George R. R. Martin’in Buz ve Ateşin Şarkısı romanından uyarlan ve Sean Bean, Lena Headey, Kit Harington, Richard Madden, Emilia Clarke, Peter Dinklage’nin oynadığı; “Game of Thrones (Taht Oyunları)” adında dizinin, ölmekte olan küçük bu İspanyol kasabasının mucizesi şekilde diriltmesi. Yedi kralığı anlatan fantastik dizinin konusu; ejderhaların yok edildiği yüzlerce yıl olmuş Westeros denilen bir dünyanın paylaşım savaşı. Arena sahnesi burada çekilmiş.

“Bir ara yapımcıların figüran olarak koyu saçlı yerel kızlar aradıkları dedikodusu yayıldı. Kasabadaki tüm genç kızlar bir anda çekimlerin yapıldığı bölgeye akın etmeleri ve saçlarının açık renkli olan kızların hemen hepsi saç renklerini koyu renklere boyamaya başlamış. Üç hafta sonra çekimler tamamlanıp Game of Thrones ekibi Osuna’dan ayrılınca herkes hikayenin sona erdiğini ve onlar için sıradan günlerin geri geleceğini düşünüyordu. Ancak öyle olmadı. Dünyanın dört bir yanından turistler akın ederek 10 milyon Euro’dan fazla katkı almışlar..

Sevilla'ya gidiş yolunda Arapların yaptığı Güneş Enerji Kulesi


Carmona’ya 51 km var.Güneş panelleri, zeytin ve mısır tarlaları arasından Villanueve geldik. Varmona ve Ecija yakınında Araplar güneş kulesi inşa etmiş. Devasa bir kule, dibinde 90 bin ayna ve aynanın yansıttığı ışığı tek noktada toplayarak açığa çıkan ısıyla buhar türbinlerini harekete geçirip elektrik üreten kuleler. Bu da bir enerji seçeneği. Bu enerji seçeneğini ülkemizde nükleer enerjiden ve HES'lerden vazgeçilerek çok sayıda kurulmaları halinde, çok daha ucuza, çevreye zararsız, temiz ve güvenli elektrik enerjisi üretmeyi düşünür mu yetkililer? 15: 55’te Carmona’yi geçtik. Sevilla’ya 35 km kaldı. Elvıso, Tocina’yi ve Brenes’ı geçtik.

Sevilla’dayız; Granada, Cordoba tarihine değinen ben Rengarenk paskalya bayramı ve Feria festivaliyle tanınan, doğası ve tarihi ile varsıl Sevilla’nın Tarihine fazlasıyla değinmek gerektiğini düşünüyorum. Elbet bir Murat Bardakçı kadar değinmek haddime değil. Fatih kardeşimin ve özel kütüphane diyebileceğim kitaplıktan (Büyük Larousse, Meydan Larousse, Yurt ve İslam Ansiklopedisi kaynaklarım) yararlanarak.

Öğrendim ki; Sevilla 3 bin yaşında. 9.yy’da Fenike (Phoiníkē-Kenanlılar/Kırmızı) kökenli Tartessolar kurmuş. Alfabeyi ve deniz ticaretini, dahası tüccarlığı ilk bulan Fenikeliler, Akdeniz, ille de Ege coğrafyasında, hatta Atlantik okyanusunu aşarak Brezilya’da adeta kent inşa eden bir şirket. Evet; Akdeniz, Ege ve Karadeniz kıyı coğrafyalarında liman kentleri inşa etmişler.

Portekiz, Moritanya, Cebelitarık, Morocco, Libya, Türkiye, Sicilya, Tunus, İtalya, Sardunya, Kıbrıs, Cezayir ve İspanya gibi deniz aşırı pek çok bölgede koloniler ve şehirler kurmuşlardır. Yani kadim yap işlet devretçiler.. Çünkü, kıyılara kültürlerini taşıyan yeni uluslar yaratmışlar. Fenikeliler ilk Lübnan çevresinde görülmesine karşın Frigyalılar, Lidyalılar, Likyalılar, Lazlar, Kürtler gibi Anadolu’muz kıyılarında kıyı yerleşik düzenler oluşturmuşlardır. Örneğin; Finike kıyı kentimizdeki kolonileri..

Vesselam kısa kelam; Anadolu’muzun ataları.. Onlardan 2000 yıl sonra Anadolu’ya gelen Selçukluları ataları sayanlara kapak olsun tümcelerim..

Bölge MÖ 550 yılında Fenikelilerin Tunus’ta kurdukları Kartaca kent yönetimine geçti. M.Ö. 216’da Kartacalıları yenen Roma dönemi başladı.. Sevilla şehri Atlantik Okyanusu’ndan 100 km içeride Quadalquivir Nehri üzerine kurulduğu ve gemiler denizden 100 km içeriye girebildiği için Sevilla Romalılar zamanında önemli bir liman idi.

Tarihin ilk demokratik başbakanı unvanı taşıyan Roma İmparatoru Hadrian Sevilla’da (İtalica’da) doğmuştur. Fakat şehir 5. YY’da kuzeyden gelen Almanların ataları Germenik halklar olan Vizigotlar ve Vandallar’ın hakimiyetine geçti. Kent 711’de (8.yy) Tarık Bin Ziyad komutasındaki İslam ordusu tarafından ele geçirildi ve bölgenin hakim dini inancı İslamiyet oldu. Bu hakimiyet 13. YY’ dek, yaklaşık 500 yıl sürdü. Müslümanlar döneminde Hispalis ismi yerine şehre İsbiliye ismi verilmiştir.

İsbiliye şehri, 1031 yılında Endülüs Emevi Devleti’nin yıkılması ile ortaya çıkan doksana yakın Müslüman Sultanlık içinde en güçlüsü olmuştur. Sevilla (İsbiliye) Sultanlığı 1248 yılında Kastilya Kralı III. Fernando tarafından geri alınır. Sevilla 14. YYda İber Yarımadası üstündeki en güçlü krallık olan Kastilya’nın en önemli şehri olur.

Sevilla’ya 10 km kala Sevilla sanayi yüzünü gösterdi. Ve 16:22’de karşımızda iki koldan Sevilla’ya giren Quadalquivir (Guadalquivir) ve Olimpik stat.. Ve de; halkın kentin siluetini bozup kent estetiğini kirlettiği için eylemler yapıp durdurduğu, fakat sonrasında açılan silindirik kahve renkli devasa sermaye tapınağı karşımızda heyula gibi dikildi.

Endülüs (Andalucia) özerk bölgesinin başkenti Sevilla, Endülüs Bölgesi’nin aynı zamanda sanat, kültür ve ekonomi merkezidir. 1900’lerden sonra bozulan ekonomisini düzeltmek için 1929’de düzenlenen Expo Dünya Ticaret Fuarından çok sonra düzenlenen 1992 yılındaki Expo Dünya Ticaret Fuarı ile şehir tekrar eski itibarını geri kazanmıştır. Tarihte bölgeye yerleşen Romalılar şehre Betis adını vermiştir.

Avrupa kupalarında defalarca şampiyon olan Sevilla futbol takımı Laliga’nın başat takımlarından. Sevilla’nın ve Laliga’nın önemli takımlarından Real Betis Futbol Kulübü’nün ismi de bu eski yerleşimden gelir. En önemlisi İspanya’nın keşifler çağının altın kenti olmasıdır. Burası çapkınlığı ile dillere destan Kont Don Juan’ın, yürek yakan, baştan çıkaran, yani; Fransız besteci Georges Bizet'in unlu operası, dahası; bol ihtiraslı entrikalı aşkı konu alınan ve adına düzenlenen operaya adını veren Roman Carmen’in yaşadığı, Kristof Kolomb’un seferlerine çıktığı ve mezarının bulunduğu dünyanın en büyük Katedrali ve Cervantes’in ünlü Don Kişot romanını yazdığı ve de Falamenko’nun başkenti kent.

Aslında Viyana ile yarışacak kadar müzik kenti. Dahası;tüm İspanya’da etkisini gördüğümüz Endülüs kültürünün en yoğun yaşandığı kenttir.. İşte bu Endülüs’e 9, İspanya’ya 45 km tabelaları çıkıyor karşınıza. Öyle bir kent ki; gezi ruhunuzu onarmak için yılda en az 3 kez almanız gereken ilaç gibi bir kent. Her gördüğüm güzel yere; “Ben buraya yerleşmeye karar verdim” derim ya (bilenler için canım)”; ben bu Sevilla’ya bin kere yerleşirim ağabey!!.. Palmiye ve portakal ağaçlarıyla dolu cennet kere cennet kent.

Baharda Sevilla’yı saran cennet kokusunu hala duyumsuyorsunuz. Gerçek Endülüs ve gerçek İspanya burası. Büyüleyici bir tarihe sahip seçkin güzel şehirleri ile ünlüdür. Kent merkezi 750 bin ve ilçeleri ve köyleri ile 1.6 milyon nüfusa sahip Sevilla, birçok farklı kültürün bir arada yaşadığı kent. Yani; binlerce yıl farklı uygarlıkları konuk ederek sanat, mimari, folklor ve yerel mutfakları varsılı Sevila’da bugün Sevilla Katedrali ve Alkazar Saray çevresi ve Anayasa caddesini(Konsıtisyon), yarın da “A’dan Z’ye Sevilla” gezmesi var. Sonrasında iş ve aş; Gez-Gör-Yaz...

Romanların yaşadığı Tiryano mahallesindeyiz. Kristf Kolomb tayfası olan ve Kara göründü haberini veren, T. Rodrigez bu mahalledenmiş... Boğa güreşlerinin yapıldığı arena harika. Arena anlamı kum imiş. İlk kez duydum. Sevilla’da en popüler gezi Nehir ve liman gezisi...

Kraliyet terzihanesi, Fatima hastanesi, Mozart heykeli, Altın Kule, tümü Guadalquivir nehri yakınında. Fatima İspanyollar için önemli ve anlamlı. Fatima Arap esiri. Bir asille evleniyor, Hıristiyan oluyor. Rahibe Teresa gibi ülkeye sağlık bakımından hizmetleri dokunduğundan kutsal biri olarak görülmeye başlanır. Plaza Nauve tüm sokaklarıyla turunç ağaçları ile dolu. Dünyanın ilk tütün fabrikası burada. Tütünü dünyada yaygınlaştıran Kristofir Kolomb. Amerika’yı bulmasına karşın, Hindistan diye direten Kolomb yerlilerle içtiği barış çubuğu ona çok keyif veriyor ve bu yaprakları İspanya’ya getiriyor..

Guadalquivir nehri ve Sevilla


Kraliçe terzihanesi
Sevilla Fatima Hastanesi

Yarın gezeceğimiz Sevilla Katedralli gotik tarzda dünyanın 3.en büyük Katedrali ve ilginç öyküsünü anlatacak bize Fatih Türkmen. Şu kadarına değinmek gerek; Girnata ve Granada’da olduğu gibi önce camii olan katedral 25.YY’da Katedral’e dönüştürürken İslami motifler korunmuş. Özellikle kemerlerde ve duvarlarda yer alan Ayet-i Kürsüler ve de “La galibe illallah (Allah’tan başka galip yoktur)” yazısı.

Yine ayni şekilde Alkasar sarayi.. Alt temel taşlar Romalılara üst duvarlar (tuğlalı olanlar) Müslümanlara ait.. Tum bunlar Santa Kruz Mahallesı’nde.. K.Kolomb’un dükkanındayız. Uzak diyarlardan getirdiği ürünleri sattığı tarihi dükkân. Donjuan’ın kovulduğu ev de bu mahallede. Buralar Alkazar Saray surlarının arka yakaları. Portakal ağaçlarının, palmiyelerin ve 400 yıllık kauçuk ağaçlarının da olduğu Murıllo Bahçesı “bir harika” demek yetmez, bin harika..

Murıllo Bahçesı 400 yaşındaki kauçuk ağaçları


Saat; 19:42 İlk günkü Sevilla gezisi bitti.. Sıra geldi mideye yanıt vermeye. Anayasa(Konsıtisyon) caddesi ara sokaktaki;Antıgua Taberna Las Eskobas1386”’da yine balık kalamar yendi; Özge Pasin ve Merve Pasin kardeşlerle. Çok güzel bir an yaşadık: Granada, Cordoba ve Sevilla’da şarkılar söyleyen üniversiteli gençler yerel kıyafetlerle bize İspanyol ezgileri çalıp söylemeleri, anlatılması zor harika bir anı oldu bizim için.

Üniversite öğrencilerinin yerel ezgileri eşliğinde Anayasa caddesinde yemek


                                   
Anayasa caddesi ve gece ve de Sevilla Katedralı




4. GÜN 21 Ağustos 2018 “A’DAN Z’ YE SEVILLA

1929 fuarı nedeniyle ülkeyi dünyaya tanıtmak için yapılan meydanları gezeceğiz. Amerıkan Meydanı’na giderken ışıkta bekleyen araçlara ellerindeki objelerle Show yapan gençler dikkatimi çekti. Bizdeki gibi araçların camına saldırmıyorlar, dahası sülük gibi yapışmıyorlar. Saat;10:00 Amerikan meydanında ikinci Show’la karşılaştık;Güvercinlerin Show’u”: Renkli güvercinler avucunuzdaki yemi sizden almak için vücudunuzun her yerine konup sarıyorlar. Güzel ve heyecan veren bir görüntü. Çocukların çığlıkları eşliğinde yaşadıkları sevinçler bizi çok mutlu etti...

Amerikan meydanında (Parkında) Güvercib Show








Meydan çeşit-çeşit ağaçlarla adeta botanik cennet. İçindeki arkeoloji müzesini görebiliyorsunuz.. 1929 fuarı için yapılar İslam ve Hıristiyan artı roma mimarisi ile harmanlanmış, yani; Mudejar (Mudeccen) mimarisi ile yapılmış..

Müslümanlarca Mudejar mimarisiyle minare olarak yapılan sonra da üzerine çan kulesi inşa edilen La Giralde kulesi kentin simgesi.

İspanya Meydanı(Plaça d’Espanya): 1929 Dünya Ticaret Fuarı’na (yeni adı ile Expo) için inşa edilmiş meydan. Hilal seklinde yine İslam ve Hıristiyan mimarisiyle yapılmış yapı kompleksi. Kuleleri etkileyici. Kuleler üzerindeki heykeller ve duvar üstündeki Rölyefler tarihi kimlikleri betimleyen güzellikler. Yapının altındaki bolümler her İspanyol kentinin haritası var. Tablolarda tarihi yaşanmışlıklarla birlikte tarihi kişilikler zengin mozaiklerle işlenmiş, anlatılmış. 80 kent, 70’ yakın büst bulunmaktadır.

Karayıp korsanları adlı filmde Johnny Depp’in oynadığı baş karakter Hernan Kortez (Hernán Cortés) işlenmiş-Ki bu kişi Meksika’yı, dahası Güney Amerika’yı fethederken Aztek imparatorluğunu yıkıp yüz binlerce Aztekliyi katleden denizcidir-. Hatta; okyanusu bulan Fransısco Pisaro bile işlenmiş. İspanya bu iki denizci ile Güney Amerika’yı fethediyor ve Hıristiyanlaştırıyor. Bugün bu iki insan sayesinde 600 milyon insan İspanyolca konuşuyor. Fethi 6 bin askerle Hernan Kontes ve Fransısco Pisaro yapıyor..

Endülüs döneminde İber Yarımadasındaki Hristiyanların, yarımadadaki Müslümanların varlıklarını ortadan kaldırmak demek olan ve 1492 yılında son Endülüs devletinin yıkılmasıyla başarıya ulaşan ve de "Yeniden fetih" anlamına gelen Revonguista döneminde ve genelde Mudejar (Mudeccen) mimari üslup kullanılmış. Yani; Arap-Endülüs kültürünün İspanyollar üzerindeki etkisi sonucu ortaya çıkan ve sanatın her dalı, müzik, moda gibi alanlarda kullanılan Mudejar (Mudeccen) mimari üslup... Bu meydan uğursuz meydan olarak da bilinir, çünkü 18.YY’ın başlarına dek burada idamlar yapılırmış.

Sevilla’nın ikinci büyük meydanı İspanya meydan içinde ayrıca Maria Lucia parkı var. ‘‘İspanyol Meydanında yer alan hilal şeklindeki bitişik nizam binayı çevreleyen yapay nehir İspanyolların ticaretle Atlantik Okyanusu'na açılışını simgeliyor.

İspanya meydanı(Sevilla Barcelano Fuar alanı)




İspanya’nın 1929 fuarındaki temel amaç bozulan ekonomik yapısını ABD ve Latin ülkeleri ile iletişime geçerek düzeltmek..İspanya meydani 1 yılda tamamlanıyor. Şu an bu yapı ordu ve kamu kuruluşlarının idari binaları olarak kullanılıyor.

Geçmişe dönüldüğünde; Sevilla’nın 1492’de Amerika Kıtası’nın keşfi sonucu, resmi olarak Amerika ile ticarete yetkili tek limanı olmuş. Böylelikle, o dönem Sevilla çok kısa zamanda dünyanın en önemli limanı olmuş. Avrupa’nın her yanındını kendine çeker.

Varsıllaşan Sevilla’da sanat da gelişir; rönesans ve barok binalar yapılır. Ressamlara da kapı açar. Sonradan zengin olmuş aileler, boy-boy resimler çektiriler pardon tablolarını yaptırırlar.. Zurbaran, Murillo ve Valazquez bu dönemde ortaya çıkarlar. Sanatsı gelişim; konusu Sevilla’da geçen; Rossini’nin Seville Berberi, Bizet’in Carmen Operası, Mozart’ın Figaro’nun Düğünü ve Don Juan Operası‘nın bestelenmesi ve gösterilmesi gerçekleşir.

Ve bu Sevilla 18. ve 19. yüzyıllarda iki büyük veba salgını ile nüfusunun yarısın kaybeder. İlginç gelebilecek bir başka darbe, taşımacılk yoğunlaşınca gemilerin boyutları arttı. Gemiler nehirden geçemeyecek kadar büyüyünce limana ulaşamamadılar ve ticaret darbe aldı. Bu darbe 19 YY’da Avrupa’da ortaya çıkan Endüstri Devrimi’ne dek sürmüş. Yakın dönemlere gelirsek, 1930’lardan 1970 sonlarına dek faşist Franco dönemi Sevilla’ya en büyük darbe idi.

1980’de Endülüs, özerk bölgesi, Sevilla’da başkent ilan edildi. Sevilla tekrar canladı, dünyaya açıldı ve zenginleşti. Vee 1929 sonrası tekrar fuar düzenlendi. Evet; 1992‘de Expo Fuarı düzenlendi. Expo için Quadalquivir Nehri üstünde 8 yeni köprü inşaa edildi. Madrid-Sevilla hızlı tren hattı açıldı ve milyonlarca kişi şehri ziyaret etti. Bugün Sevilla bir turizm ve sanat şehri olmasının yanında aynı zamanda İspanya’nın ticaret, teknoloji ve endüstri alanında önemli bir şehridir.

İspanya Meydanının yakın çevresinde yer alan Barcelona Fuar Alanı (Fira de Barcelona), oteller, müzeler ve bir büyük alışveriş merkezleriyle donanımlı en büyük meydandır. 1928 yılında meydanın ortasında durmakta olan; başlığı biçimselleştirilmiş bir çift koç boynuzundan oluşan dört dev ionik sütun Katalan bayrağının dört kırmızı çizgisini sembolize ettiği için faşist Franco tarafından yıktırılmıştır. Bugün bu sütunlar Katalan Milli Sarayı’nın önünde durmaktadır.

1927 yılında Antoni Gaudi’nin çalışma arkadaşı Josep Maria Jujol tarafından inşa edilmiş meydanın ortasındaki üç cepheli, havuzlu “Tanrılara Adanmış İspanya Anıtı” görkemli. Buradaki heykelleri ise Miguel Blay Fabregas yapmış. Anıttaki üç kadın figürü İspanya’yı çevreleyen üç denizi (Doğuda Akdeniz, Batısında Atlas Okyanusu/Atlantik ve Kuzeyinde Kantabriya Denizi) simgeler. En dikkati çeken; kırmızı tuğlalardan inşa edilen Venedik Kuleleridir.47 metre yüksekliğindeki kuleler Barcelona’da düzenlenmiş olan 1929 Dünya Ticaret Fuarı’nın ana giriş kapısını oluşturuyormuş.















Hemen yanı başında ünlü; Las Arenas Boğa Güreşi Arenası ve AVM’de görülmeye değer. Mağribi öğeler ile İspanyol mimarisinin birlikteliğinden oluşan “Mudejar Mimari” tarzındaki bu etkileyici boğa güreşi arenası 1960’lı yıllardan bu yana amacına uygun biçimde kullanılmamıştır.

Belki de, adı Barcelona meydanı olduğu için. Çünkü bu meydan, dahası Barcelona fuar alanı tüm yapılarıyla Katalonlar tarafından yapılmış ve başkentleri olan Barcelona adı verilmiştir. Vesselam kısa kelam; Katalonya’da boğa güreşleri düzenlenmesi de 1960 sonrası yasak edilmiştir..



















Alcazar Sarayı (Arapça El-kasr): 1181 yılında Toledo’lu mimar Calubi tarafından yapımına başlanmış. Büyük Sevilla depreminde yıkılmış. 1366’da tekrar hizmete giren ve İspanya krallarının 7000 sene yaşadığı Müthiş ötesi bir saray. 3 bölümden oluşuyor:

  1. 1- Roma döneminde kale

  2. 2- Endülüs döneminde saray

  3. 3- Hıristiyan döneminde saray..



Meyve bahçeleri gezenler koparabilmesi için düşük zeminde

















Alcazar Saray devasa duvar halıları

Özellikle Endülüs donemi mimari yaklaşım ve duvar işlemeleri Endülüs sonrası bozulmamış. Sadece Şarlken döneminde kısmen örseleniyor ve kendi adına bitişiğinde saray yaptırıyor. 2725 depreminde o zengin mozaikler dökülmüş.. Bahçesindeki sarhoş ağaçlar dizi-dizi..

Sarayı inşa eden Endülüs mimarisine hayran olan ve de belirttiğim gibi Sevilla depremi ile büyük oranda zarar gören yapı, Endülüs mimarisine hayran olan Gaddar Pedro lakablı I.Pedro El-Cruel tarafından Müslüman usta ve işçilere yeniden yaptırılmış. Pedro, Elhamra sarayını yapan 3.Yusuf’tan esinlenmiş..

Yukarıda işlediğim ünlü dizi “Game of Thrones”’un birçok bölümü burada çekilmiş. Zaten böylesi yarı mitolojik, egzotik ve gizemli filmlerin platosu Endülüs ve karşıyakasındaki Atlas ülkeleri, ille de Fas.. Kristof Kolmb’u Pasaklı 1.İsabel, yeni dünya keşfi için bu saraydan yolcu etmiş. Alcazar Kraliyet Sarayı (El Kasr, Royal Alcazars of Seville); Su kemerleri, bahçe düzenlemeleri, hoş kokulu çiçekleri ile, kadim zaman bin bir gece masallarındaymış duygusu içindesiniz adeta..

Düzenli bahçeleri nedeni ile Alcazar Bahçeleri (Jardines de Alcazar) deniyor. Kraliyet sarayı olduğu için günümüz İspanya hanedan mensupları tarafından da kullanılmaktadır.

İlk saray odasına giriyoruz;Casa de la Contratación”. Burası aynı zamanda krala projelerin anlatıldığı yer. Örneğin Ferdinand Macellan krala projelerini burada anlatmı. Isabel, bu salonu, keşifler sonrası canlanacak olan ticaret ortamını düşünerek, 1503’te ticaret odası olarak tasarlamıştır . 1717 yılında Cadiz kentine taşınmış.

Amiraller odası; bu bolüm tarihi ve ilahi kimliklerin tabloların ve objelerin yer aldığı bolüm. Pasaklı Kraliçe 1.Isabel'in, denizcileri kıtanın keşfi için uğurladığı salon.. Sonradan aziz ilan edilen komutan Fernando, Meryem ana tablosu ve de K.Kolomb’un gemi maketi de var. Kral Pedro’nin sözleri yanında Endülüs sözleri de yer alıyor. Örneğin “La galibe illallah (Allah’tan başka galip yoktur)”.

Gaddar Pedro Musluman motiflerine hayran kaldığı için dokunmuyor, aksine esinleniyor. Sarayın en güzel yeri avlusu. Özellikle, Elhamra Saray ve içindeki saraycıklarda gördüğümüz gibi; düşük zeminde meyve ağaçları insanlar gezerken meyveyi rahatlıkla koparabilmek için dizayn edilmiş. Kralların yatak odası ilginç. Pedro çok evli. Karılarıyla yatmıyormuş. Canım Kral odasına çağırıyormuş; eşit durmak için. Bunu kendisine Sultan Yusuf önermiş.. Neler anlatıyorum.. Her ne ise tüm bunlar belirtiklerim gibi; Pedro’nun gizliden gizliye bir Müslüman hayranlığının işareti gibi.

En önemli bölüm; taht odası. At nalı kemerleri destekleyen zarif sütunlardan oluşturulan düzenleme, Atlas ülkeleri, yani Mağribî mimarinin mükemmel örneği. Bu bölüm; yüksek tavanlı ve gelen konukları önceden izlemek için dört duvarında balkon olan, elçi ve önemli konukların bekletildiği avluya bakan bir mekan. “Game of Thrones”’un bazi sahneleri de burada çekilmiş.

Buraya;Sefirler Salonu” da deniyor. Bunun yansıra “Oyuncak Bebekler Avlusu (Patio de las Munecas), elli iki mermer sütunla çevrilmiş, Bakireler Salonu (Patio de las Doncellas) ve de Mahkeme salonu(Sala de Justicia) görülmeye değer demek abes olur; görülmeli!!

Şarlken’in eski sarayına merdivenle çıktık. 1715 depreminde zengin mozaikler dökülmüş. Burada, Şarlken ve Kanuni Sultan Süleyman çekişmesini betimleyen devasa halılar dikkat çekiyor..

Şu anlatıldı bize; Şiiri, sanatı ve yaşamını zevk üzerine kuran, yani hedonist bir yaşamı seven Müslüman Sultan Al Mutamid Alcazar Sarayı’nda yaşamış. Bu dönemde İber Yarımadasındaki Hristiyanların, yarımadadaki Müslümanların varlıklarını ortadan kaldırma amaçları ve çabalarına (Reconquista) karşısında Sultan Al Mutamid Kuzey Afrika Müslüman sultanlarından yardım istedi.

Yardımına gelen, radikal İslamcı din anlayışına sahip Mağribi kökenli Murabbıtlar (Almoravids) ve ardından da Muvahhidler (Almohads) ipleri eline aldı. Aşırı köktenci duruşlarıyla özgür düşünceyi ve gelişmeyi yasak edince kısa sürede tüm Müslüman alimler Endülüs’ü terk ettiler.

Örneğin; tarih felsefesinin ve sosyoloji biliminin kurucusu sayılan filozof İbn-i Haldun Sevilla’da yaşamış. Haaa; 1982-1996 yılları arasında Sosyalist İşçi Partisi’nden İspanya başbakanlığı yapan Felipe Gonzalez de Sevillalıdır.

İşte biz bu yapıyı, dahası; Müslümanlardan kalan minaresiyle muhteşem görüntüsüyle Sevilla Alcazar Sarayı anlattık.

Santa Marıa Katedralı (Sevilla Katedrali)

Saat 12;40. Sevilla Katedralini, 11.YY’da Sultan 3. Yusuf yaptırıyor. Doğrusu; Muvahhid Halifesi Yakup Yusuf Sevilla’yı (İşbiliye) başkent yapar Sevilla Katedrali’nin olduğu yerde büyük bir camii inşa eder. Kendisinden sonra gelen Halife Yusuf Yakub al Mansur da bu camiinin minaresini yapar.

Bu 101 mt uzunluğundaki minarenin büyük kısmı bugün Katedral’in çan kulesi olarak olduğu gibi durmaktadır. Öykülere konu olanlara gelince; önce camii, sonra kilise ve ardından 1715 depreminde yıkılınca Katedral.. Sevilla Katedrali veya Aziz Meryem Katedrali İspanya’nın Endülüs bölgesinin Sevilla şehrinde yer alan bir Roma Katolik katedralidir. Yapımında 1000 kg altın kullanılmış.

1987 yılında UNESCO dünya miras listesine alınmış. Dünyanın en büyük gotik kilisesi ve en büyük üçüncü katedrali. Sultan 3.Yusuf yaptığı camiye Ulu Camii demiş, 1402’de Gotik üslupla Katedrale dönüştürülmüş. İspanyolca adı:Catedral de Santa María de la Sede”..

Sevilla Katedrali














Sevilla Katedralinde; Kolomb'un tabutu; Kastilya, Leon, Aragon, Navarre krallarının omuzunda taşıdıklarını sembolize eden maket











48 sütun, 81 vitray’ı ile dünyanın 3.büyük katedrali: 1.büyük Vatikan San Pietro Katedrali (1506), 2.büyük Londra Aziz Paul Katedrali (1675), 3.büyük Sevilla Katedrali (1507). Bunlar büyüklük sırasına göre. Yalnız önem sırsına göre sıralarsak 1, 2 ve 3 değişmez ama dünyanın gotik katedrallerinin en iyi örneği ise İspanya’nın Toledo şehrindeki Toledo Katedralidir. Bunun nedeni hem çok eski olması, hem de İspanya’nın baş kardinalinin orada görev yapıyor olması.

Katedralin Girişinde fildişi ve timsah objeleri var. Bunlar nereleri fethettiklerinin simgeleri. K.Kolomb’un (Öyküsü İspanya yazımda var) ve oğlu Diego Kolomb’un ve Macellan mezarları burada. Yerde, o dönem ünlü kimliklerin mezarları. Mermer benzeri, fakat mermerden değerli Alabaster taşından (Kaymak taş) yapılmış rölyefler harika. Katedrala en çok parayı Şarlken harcamış. Örneğin 1000 kg altın.. Katedralde sadece Soylular ve krallar ayin yapıyormuş.

Kristof Kolomb’un mezarı da burada olması hayli ilginç; Kolomb Amerika’yı keşfettiğini düşünerek Amerika’ya gömülmesini ister.. Küba dendi, olmadı ve sonunda Dominik’e karar verildi. Ardından İspanya’ya getirildi. Tabutunu İspanya’nın en büyük 4 ana kral taşımış; Kastilya, Leon, Navaro,Aragon Krallıkları’nın kralları. Mozolenin yapımı 1902. Kolomb hayatının son döneminde kraliyet ile sorun yaşamış olsa da mezarı Katedralde. Üzerlerinde İspanyanın dört (esas) bölgesi Kastilya, Leon, Aragon, Navarre flamaları olan krallarının omzunda taşınıyor şeklinde görülür ve etkileyici anlatısı var.

Bir başka anlatı; Kolomb öldüğü Vallodolid 'de gömülmüş, sonra mezarı Sevilla'ya taşınmış, buradan da Santo Domingo 'ya, oradan Havana 'ya, buradan da tekrar Sevilla’ya taşınmış. İşin gerçeği sonunda mezarı kaybetmişler. Kalıntıların gerçekten nerede olduğu tartışmalıdır.. Kolomb çok gaddar ve zalim demiştik. Öyle ki; yerlileri aşağılıyor. Onların çok korkak olduğunu söyleyerek; Pasaklı Isabel’e yerlileri köle yapalım diyor, İsabel reddediyor.

Sevilla’yi Endülüslerden alan 3.Fernando. Anahtarını son emir Esrefand’dan devralıyor (Bu bölümü de, notlarımdan telefonuma aktardım; Anayasa caddesi arkasındaki 3.Fernando heykelinin olduğu Plaza Nueva’da. Burası çok sakin ve içindeki çeşmeden de buz gibi su akıyor-21 Ağustos 2018)

İspanya Endülüs'ten-Sevilla'dan ayrılış ve Portekize yolculuk




                             
                             
 İspanya- Portekiz sınırı Guadalguıvır nehri ve köprüsü







ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
Sevket-che@hotmail.com.tr
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32

Yorumlar

Konular-Yazılar

18 Mart Çanakkale zaferi2 19 Mayıs17 19 Mayıs çocuklarının Sakarya zaferi1 19 MAYIS TURNUVALARI SAMSUNSPOR1 1977 katliamı5 2 Temmuz 19931 20. yüzyıl ideolojileri metal yorgunu1 2002 seçim1 2018 seçim vaatleri1 2023 Seçim1 21 Temmuz 20041 21.YY KEMDİ İDEOLOJİSİNİ YARATMALI1 22 Ağustos 20101 23 Ekim 20111 23 Nisan12 27 Mayıs devrimi41 27 Nisan1 27 Nisan e-muhtırası10 27-28-29 Temmuz 2021 yangınları5 28 ŞUBAT1 29 Ekim2 3 BÜYÜKLER 4.SEZON KİM ŞAMPİYON?!1 3 büyükler operasyonu1 3 BÜYÜKLER; 3 KÜÇÜKLERE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR MU?1 3 ÇOCUK1 3 fidan1 3 KEZ KALEMİZE GELEBİLEN B.MUNİH 3 GOL ATTI VE DE BURUK’UN TEK HATASI ULUSLARARASI DENEYİMİ OLAN ANGELİYO’YU DEĞİL DE DENEYİMSİZ KAZIM’I OYNATMASIYDI1 3 SEZONDUR SIRAYA KONAN ŞAMPİYONLUKLAR1 3. Havalimanı3 30 Ağustos7 30 Mart seçimleri1 4 MEVSİMİ BOZANLARA ŞİİR1 4+4+411 40 MİLYAR1 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu1 6 GOL1 6 YAŞINDAKİ KIZ ÇOCUĞUNU EVLENDİRENLER1 65 yaş üstü corona1 696 sayılı KHK1 7.7 DEPREM DEĞİL BU KIYAMET TİR CEHENNEMDİR BUNU SEN YARATTIN ÜLKEYİ İNŞAAT SEKTÖRÜ İLE KALKINDIRACAĞIM DİYEREK1 75 ve 100.Yılında kim şampiyon oldu!!??1 8 Mart Dünya kadınlar günü2 A.O.Ç.2 Abant gezisi1 ABD 6.FİOSUNU KIBLE YAPANLAR VE ABD'Yİ SAVUNANLAR ŞİMDİ ABD DÜŞMANI OLDU AMA ABD'NİN ORTASINDA GÖKDELENİ VAR1 ABD politika1 ABD-TÜRKİYE gerilimi1 Abdulhamit torunu1 Abdulkadir Selvi1 Abdullah Gül3 ABDÜLKADİR SELVİ ABDÜLKADİR SELVİ ABDÜLKADİR SELVİ1 Ad verme töreni1 ADANA BABAMIN İLK GURBETİ1 ADANA DEMİRSPOR DARBESİ1 Adana gezisi1 Adana yangını2 ADANA'NIN YOLLARI TAŞTAN1 ADANA'YA GİDEK Mİ1 ADI DUYULUNCA RAKİPLERİ KORKAN OKAN1 ADI ICARDI SÜREKLİ GOL ATARDI GALATASARAY DURUDURULMAZ GİBİ1 Adnan Kahveci2 Adnan Menderes72 Afad1 Afganlar29 Afrikalı Aydın John Kenyatta1 Agora Meyhanesi1 Ağustos böceği hikayesi1 AHA1 Ahfeş'in keçisi1 AHMET ÇALIK1 Ahmet Davutoğlu56 Ahmet Hakan Coşkun3 Ahmet Özal2 Akil insanlar1 Akkuyu nükleer santral13 AKP1 AKP ilkesi1 AKP YANLIŞ ADAY GÖSTERDİ1 akp'LİLER EFSUNLU MU1 Akrabalarım-dostlarım1 alamet-i farika nedir?1 Alanya1 Alev Alatlı1 Ali Ağaoğlu1 Ali Semerkandî1 Allah ile aldatmak2 Allahını seven üzerime toprak atsın1 Almanya1 ALT LİGİN EN ALTINDAKİNE ELENEN ASLAN GALATASARAY1 Altın direnişi1 ALTINBOYNUZ'U BOYNUZLAMIŞLAR1 Altınova gezisi4 ALTIPARMAK1 ama kim?!1 Amentü1 Amiraller2 Anacığım1 Anarşist olmak3 Anarşist olmamak1 Anasına babasına bakmaz ite bakar1 Anayasa1 Anayasa değişikliği1 ANAYASA İNAŞSINDA MÜHENDİS VE MİMAR YANINDA DÜZ İŞÇİ VE KALİFİYE USTA DA GEREKLİ1 Anayasa Tarihi1 Anıtkabir1 Ankara17 Ankara beton cangılı2 Ankara bilim kurgu kenti1 Ankara derelerin ıslahı10 Ankara dolmuş sorunu1 Ankara Manifestosu1 Ankara Papazın Bağı1 Ankara saldırısı2 Ankara su sorunu1 Ankara trafik sorunu1 Ankara-Ulus1 Ankaralılık1 Ankaranın en uzun sokağı1 Anneler33 Anneler günü11 Annem62 Anonim şirket1 Anzak askerlerine atfen1 aptallık vergisi1 araba modern silah1 Arabayı at gibi sürmek1 Araf Suresi’nin 7/1791 Araplar2 Archimets2 ARDA TURAN1 ArdaTuran1 Arhavi65 Arhavi köyleri1 Arhavi projelerim1 ARHAVİ VE DÜNYA1 Arhavi ve Laz gerçeği1 Arhavide sel3 Arhavili lazlar1 Arhavispor1 ARHAVİSPOR ŞAMPİYONLUĞU HAK ETTİ2 Arhaviye aşık eden kişiler1 Arhavli olmak1 Arşiment2 Artvin3 Artvin berta köprüsü1 Artvin Kalkınma ve Eğitim Vakfı15 Artvin kurtuluş1 Artvin Tanıtım Günleri3 Artvin-Arhavi sorunları1 Artvin-Cerattepe10 Asal sayı3 ASELSAN9 ASLAN KARTAL'IN KANATLARINI1 ASLI BAYKAL HAKLI MI? ATAÇ BAYKAL1 ASLI BAYKAL SİYASET OYUNLARINA GELMEMELİ1 ASLI BAYKAL'IN CHP'DEN İSTİFASINI NASIL OKUMALI1 Astroloji4 Aşı mitingi1 Atasözleri2 Atatürk42 ATATÜRK ARMASI1 ATATÜRK DEVRİMLERİNİ ANLATIRKEN ATATÜRK'Ü ANMAMAK1 Atatürk evrensel değerleri2 Atatürk Havalimanı7 Atatürk İnkılapları1 Atatürk Orman Çiftliği1 Atatürk ve Cumhuriyet1 Atatürk'ün "Evrensel Kurtuluş Felsefesi"ni yok sayamazsınız!!!2 Atatürk'ün veciz duruşu karşısındaki aciz duruşlar1 Atın sırtından attığı1 Atilla Kart6 Atilla Taş1 Atma Rcep1 Atmosfer kirliliği2 AVCI FIRTIN VAR DEDİ FIRTINAYA YAKALANDI1 Avrupa başarısı1 Avrupa durduramıyor GS yi çünkü TFF ve MHK'leri yok1 AVRUPA KUPALARİNDA EN ÇOK PUAN TOPLAYAN 10 TÜRK TAKIMI ARASINDA 34 PUANLA 6.OLAN ATATÜRK ARMALI VE DE BALKAN ŞAMPİYONU SAMSUNSPOR'UN YAKASINDA NEDEN AY YILDIZ YOK!!!???1 Avrupa parlamentosu10 Avukatlar günü1 Avusturya1 Ayağı kesik güvercin1 Ayasofya25 Ayazmend gezisi1 Aydın Muratoğlu1 Aydınlar dilekçesi2 Ayet-el Kürsi1 Ayetlere tersine mühendislik1 Ayır1 Ayni hakemin Galatasaray'ı da katletmesi1 Ayşe Kulin1 Ayşen Gruda1 Ayvalık1 Aziz Nesin32 Aziz Sancar1 Aziz Yıldırım93 Baba Vanga kehanetleri1 Babaannem2 Babalar günü1 Babam2 Bacasız Endüstri1 Bakara makara1 Balat1 BALKON TARIMI1 Balyoz57 Bana yapılanlar1 Barajlar genel bilgi1 BARCELONA GALATASARAY1 BARCELONA VE GALATASARAY1 Basımevi1 Basın metni1 Baş ağrısı1 Başakşehir1 Başarısızlıklardan öğrenme1 Başçavuş sokak16 Başı yerden kalkmayan insanlar1 Başıbozuk paşası1 BAŞKAN YÜKSEL YILDIRIM1 Başkanlık sistemi71 Başkent amblem1 BAŞKOMUTAN1 BATAN FUTBOLUN MALLARI BURADA GEL SEN DE AL1 Batı Anadolu Fay Hattı1 Batıkent4 Batıkent Botanik Bahçesi2 BATIKENT: "BOTANİK KENT" OLABİLİRDİ1 Batılılar-Afrika1 BAZEN DE YILDIZLARININ OYUNUYLA…1 Bedri Baykam2 Beka sorunu2 Ben ne yaptım?1 BEN SÖYLEYİNCE DARBE SEN SÖYLEYİNCE DEMOKRASİ1 BENCE MESSİ MARADONA DAN DAHA BAŞARILI1 Benim haykırışım14 Beraber yürüdük biz bu yollarda1 Beritan aşireti5 Berkin Elvan9 Beşar Esat21 Beşiktaş10 Beyazıt Öztürk1 Beyin kanaması1 Biat kültürü-Aleaddin Şenel1 Bilgi paylaşımı3 Binali Yıldırım1 Bir çift kadın memesi4 BİR GOMİS YETER Mİ? GALATASARAY SALT GOMİS İLE OLMAZ GALATASARAY DA KATILMALI GOLLERE...1 Bir Lale Orta düştü futbolumuzun ortasına1 BİRİNCİ KANAL İSTANBUL RİSKLERİ1 Biz bu boku niye yedik?1 BJK2 Blog yazma işi1 Bloglara yorumlarım1 BOEY FAYDASIZ DİYENLERE KAPAK OLSUN1 Bor1 Boyun ağrısı1 Bozkurt sel felaketi1 Böl-yönet1 Bölünmüş yol15 Bu görüntü siyasi rantın seçim versiyonu..1 BU MAÇ BUNU GÖSTERDİ!!1 BU ÜLKENİN EZENLERİ VE EZİLENLERİ..1 Bulaşıcı hastalıklar2 Burak Elmas2 Burçak Çubukçu2 Burçlar6 Bursaspor1 Bülent Arınç43 Bülent Ecevit46 Büyü ve sihir1 Büyükada7 Can Dündar22 Cansel Malatyalı1 CEHENNEMLERDE YANASIN..1 Celal Şengör1 Cem Uzan1 CEMAAT1 CENNET ÜLKE'Mİ CEHENNEME ÇEVİRENLER1 Cennetin izdüşümü1 Cerablus4 Cerattepe mücadelesi24 CESARET1 Cesur Yeni Dünya1 Ceviz ağacı3 Che Guevara5 CHP66 CHP mitingler1 CHP neden suskun1 CHP olağan kurultayı1 CHP ÖZELEŞTİRİSİ ÜVEY ELEŞTİRİ VE KARALAMA ASLA DEĞİLDİR1 CHP ÖZELEŞTİRİSİ YIKICI DEĞİL YAPICIDIR1 CHP'yi bitirme süreci1 CHP'yi yazmak1 CIA ajanı1 Confidential3 Corona günleri1 Corona virüs11 Covid delta varyantı1 Covid savları13 Covid-19 Delta1 Covid-19 için öneriler2 COVİD-19 TÜCCARLARI1 COVİD-19 VE FUTBOL1 Covid-19 Virüs6 Cumhur ittifakı8 Cumhuriyet Bayramı1 Cumhuriyet gazetesi2 Cumhuriyetimizin 501 CUMHURİYETİMİZİN YÜZÜNCÜ YILINDA GALATASARAT ŞAMPİYON1 Cumhuriyetin ilanı1 Cyborg3 Çağcıl kent nasıl olmalıdır?1 Çalışan gazeteciler günü1 Çanakkale şehitleri1 Çay1 Çay nasıl demlenir1 Çay neden önemli1 Çaykur Rizespor1 ÇED54 Çevre duyarlılığı1 Çevre temizliği1 Çeyrek akıl Eyüp1 Çığlık1 Çığlıklarım2 Çılgın projeler6 Çocuk Milletvekili1 Çocukları kör karanlıkta okula göndertmek neyin eğitimi?! İçimizdeki 4 mevsimi bozduğumuz noktada kendimizin ve kentimizin de iklimini bozduk!1 çok derin futbol1 Çukur dizisi1 Çukur ormanı1 ÇÜRÜK BİNALAR DEĞİL ÇÜRÜK YAPI YAPANLARIN GÜÇLENDİRİLMESİ..DEPREM MANİFESTOSU1 çürük binaları değil çürük binaları yapanları güçlendiriyoruz..1 D&R1 Dadybra1 Dani Rodrik3 Darbe3 Darbe hazırlıkları1 Darbe kurgucusu Hande Fırat1 Darbe kurgusu1 Darbe Mısır1 Davranışsal ekonomi1 DED1 Demokrasi3 Demokrasi manifestosu1 Demokratik açılım1 Demokratik devlet1 Deneme yanılma1 Deniz Baykal31 Deniz feneri16 Deniz Gezmiş16 Deniz Som1 Deprem17 DEPREM ALANINA SEÇİM KÜRSÜSÜ1 Deprem manifestosu9 Deprem manifestosu önemi1 Deprem önlemleri1 Deprem programında ne demeli? Çok yaşa padişahım1 DEPREM TARTIŞMALARINDA KANAL İSTANBUL1 DEPREM TOPLANMA ALANI DOLAR TOPLAMA ALANINA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ1 Deprem vergileri nerede harcandı?1 DEPREMİ DEPREMLERDE TARTIŞANLAR1 Depremi unutmama ve doğal afet günü1 DEPREMİN DEPİVERMESİNİ RANTA DÖNÜŞTÜRENLER1 Depremleri sadece depremlerde değil sürekli gündemde tut1 DERE TAŞKINLARI1 Ders notlarım1 Dever nedir?11 Dever olgusu2 Devlet bahçeli1 Devlet Bahçeli bile mahir ünal'in densizliğine çıldırdı1 Devlet ihale yasası2 Devlet yönetimi12 Devleti batırma projesi1 DİE1 Dikey yapılaşma6 Diktatör nasıl olunur?1 Dilipak2 DİN VE IRK SENTEZİ..1 Dinler ve dinleyenler1 DİPLOMA ÇADIR 350 BİN KONUT VE MUHARREM İNCE İNTİHARI1 Diyanet34 Dizayn42 Diziler1 DNS amacı nedir?1 DOĞA GÜCÜ YAPAY İNSAN GÜCÜ1 Doğa konseyi1 DOĞA VE DOĞAN1 DOĞA VE DOLAR1 Doğal afet29 Doğal Hayatı Koruma Vakfı1 Doğal yalan-doğalgaz gazı vermek1 Doğanın dengesi1 Doğanın yok oluşu1 DOĞAYA VE DOĞANA SAYGI1 Doğu Anadolu Fay Hattı1 Doğu Karadeniz Gerçeklerin 27 yıl önceki Gez Gör Yaz öyküsü1 Doğu Perinçek2 Dokunan yanar1 Dolar yeşili1 Domuz gribi2 Dostlar buluşmalar1 Doyum döner1 DÖNEKLİK İLE UZLAŞIYI KARIŞTIRMAMAK GEREK1 Dönüş vanası1 DÖNÜŞLERİN DE ASALETİ VARDIR BUNU BOZMAK DÖNEKLİKTİR VE 2002 SONRASI KURUMSALLAŞMIŞTIR1 Dövize endeksli hesap DEH1 Dries Mertens1 Dua1 Duvara konuşmak1 Duygu Asena1 DÜĞÜN2 DÜNYA DEVİ VE DÜNYA MARKASI KARŞI KARŞIYA1 DÜNYA FUTBOLU PETROL BARONLARININ VE OLIGARKLARIN ELİNDE1 Dünyanın merkezi İstanbul1 DÜŞÜNCE DEĞİŞİKLİĞİNDEKİ KESKİN VIRAJ KİMLİKLERİ UÇURUMA SAVURUR1 Düşünenler-peşinden koşanlar1 Düzce10 Düzce su felaketi1 Düzensiz göç1 E-ret1 ECECAN-BURAK2 ECEVİT DEPREM BÖLGESİNE GİTMEMİŞ..CEVİZOĞLU'NUN KIRDIĞI CEVİZ BİNİ AŞTI..DEPREM BÖLGESİNE GİTMEDEN GEÇECEKLERİ GÜZERGAHLARI ASFALTLATANLAR..1 EGOSANTRİK TERİM VE OYUNCULAR1 Eğitim sistemi8 Ekonomik kriz kitabı1 Ekrem İmamoğlu35 Ekrem İmamoğlu yasağını nasıl okumak gerek1 Ekrem İmamoğlu'na önerim2 EKREM İMAMOĞLU'NUN EKMEĞİNE OY SÜRDÜ1 Elazığ depremi1 ELEKTRİĞE %5 ZAM POSTMODERN BİR TEKAFİL-İ MİLLİYE'DİR1 Elektrik kayıp-kaçak oranı3 elektronik genel kurul1 Ellerde ağrı1 Elmadan değirmenlerim1 Emre Belözoğlu39 EN GÜZEL HEDİYE HEDİYE ALMAKTIR..1 ENERJİ ALANLARI2 Enerji yatırımları yeterli enerji üretir projeleri midir?1 ENFLASYON1 Engin Arık1 Entegre havza yönetim planları1 ERBAKAN1 ERBAKAN EV HAPSİNE ÇARPTIRILDI!!1 ERBAKAN VE ERDOĞAN 28 ŞUBAT'IN NERESİNDE İDİ ŞİMDİ NEREDELER!?..28 ŞUBAT DAVALARIYLA SÖZDE ERBAKAN'IN İTİBARI KURTARILACAKTI..1 Erdal İnönü15 Erdem Gül4 ERDOĞAN2 Erdoğan mı Bay Kemal mı1 Ergenekon64 Ergenekon başlangıç noktası1 ERKAN BAŞ KAZAK GİYEMEZ1 Erman Toroğlu73 ERMAN TOROĞLU SAHTEKAR VURGUSU1 Ermeni meselesi4 Ertuğrul Günay16 Ertuğrul Özkök2 Esin kaynağı1 Eşek1 Evlilik töreni1 Evrensel Atatürk ve felsefesi3 Evrensel birleştirici kimlik1 Evrensel değerler42 Evrensel kimlik1 Evrensel kurtuluş felsefesi47 Eymir gölü5 Fadıl Akgündüz2 Faiz caiz mi?1 Fal1 Falcılık1 Farkındalık1 Fas1 Fatih Altaylı1 Fatih Terim4 FATİH TERİM1 Fatih'in tablosunu saraydan kaçırma1 Fatma Betül Sayan Kaya1 Faydasız1 Fecr1 FEM1 Fen liseleri1 Fenerbahçe15 FENERBAHÇE NEREYE KOŞTURULUYORLAR?1 FENERBAHÇE VE LALE ORTA ORTASI1 FENERBAHÇE'NİN HAYALİ YILDIZ AVCILIĞI1 Fenike gezisi1 Ferguson1 Fethi Sekin1 FETÖ eylemleri3 Fetö tehditleri1 Fetullah Gülen64 Fetullah Gülen savaşı1 Fetullah Gülen terör örgütü1 FIFA SIRALASI SONUNCUSU FAROE ADALARI VE ULUSAL TAKIMIMIZ1 Fırsat maliyeti2 Fidel Castro3 FİKRET ÇORBACIOĞLU1 Fikri Sağlar2 FİLENİN SULTANLARINA KAFİR DE! VAKIF TECAVÜZLERİNE SES ÇIKARMA1 First Lady Bettina Wulff1 Fitch3 FİYAT BELİRLEMELERİ1 Foreign Policy dergisi1 Fransa1 FRANSIZ KALMAMAK İÇİN "BİR LİSAN BİR İNSAN"1 Fransızca öğrenme kolaylığı1 Fransızca ve İspanyolca öğrenelim hep beraber..1 Fredrik Midtsjö1 Fuat Avni9 FUAT ÇAPA'NIN ÇABASINA ALKIŞ1 FUTBOL1 FUTBOL BU; BAZAN TAKIM OYUNUYLA KAZANDIRIR1 FUTBOL FUTBOL OLMAKTAN VE ÇİLEDEN ÇIKTI1 Futbol simsarları2 FUTBOL YATAĞINA DOLAN İNSANAT ARTIKLARI FUTBOLU KİRLETİYOR1 FUTBOLDA OLİGARŞİ1 FUTBOLUN YENİ EFENDİLERİ SAMSUNSPOR'UN AMBLEMİNDEN RAHATSIZ1 GALATASAR VE ZANİOLO VE İLKLERİN TAKIMI OLDUĞUNUN KANITI YENİLMEZLİK REKOR1 GALATASARAIN SAHA İÇİNDEKİ OYUNU SAHA DIŞINDAKİ OYUNLA ENGELLENİYOR1 Galatasaray364 GALATASARAY BARCELONA AŞKIN KARTAL'I YENDİ1 GALATASARAY BAŞARILI FUTBOLUYLA VEDA EDEREK UEFA AVRUPA LİGİ'NE HAREKET ETTİ1 GALATASARAY BAŞKAN ADAYI1 GALATASARAY BU SAATTEN SONRA DURDURULAMAZ1 GALATASARAY DURDURULAMIYOR FAKAAAAT....1 GALATASARAY DURMUYOR..SACHA BOEY GOL DA ATMAYA BAŞLADI1 GALATASARAY EFORUNU BAYERN MAÇINDA BIRAKMIŞ HATAY'A GETİREMEDİ1 GALATASARAY GÜMRÜĞE TAKILDI BİRİLERİNİ GEÇEMEDİĞİ İÇİN1 Galatasaray Güneş'i kararttı1 Galatasaray hakeme karşın Trabzonspor'u Icardi ile yendi1 GALATASARAY HATA MAÇINDA HATA YAPMADI FAKAT ALİ KOÇ HATA ÜSTÜNE HATA YAPIYOR1 GALATASARAY İNİŞE GEÇER DİYENLERİ UMUTSUZLUĞA İTTİ..1 GALATASARAY KORKUSU1 GALATASARAY KUPADA DA LİG'DE DE GOMİS İLE VAR!! İYİ DEĞİLKEN DE KAZANIRSAN ŞAMPİYON OLURSUN!1 GALATASARAY LAZİO1 GALATASARAY MARSİLYA'DA TESLİM OLMADI1 GALATASARAY OPERASYONU DEĞİL FUTBOLU SEVER1 GALATASARAY PALABİYİK PALASI İLE DOĞRANDI1 GALATASARAY ŞAMPİYONLUK ŞARKILARINI SÖYLETMEYE BAŞLADI1 Galatasaray UEFA Şampiyonlar Ligine koşuyor1 Galatasaray ve Lale Orta1 GALATASARAY YENİ YILA LİDER GİRDİ1 GALATASARAY'DA OKAN BURUK1 GALATASARAY'DAN HAYLİ KORKUYORLAR1 GALATASARAY'I DURDURAMIYORLAR1 Galatasaray'ı eleştirmesi sevgisinin isyanı idi..1 GALATASARAY'I İHRAÇ EDİN BU KADAR YORMAYIN KENDİNİZİ1 GALATASARAY'I NE HAKEMLER NE DE DİREKLER DURDURABİLİYOR1 GALATASARAY’IN 2-0'DAN GERİ DÖNÜŞÜ GRUPTAN ÇIKACAĞININ İŞARETİ1 GALATASARAY'IN AVRUPA HAFIZASI BAŞARI GETİRİYOR DA BUNU AVRUPA HAZMEDEMİYOR GİBİ1 Galatasaray'in Okan sesleri1 GALATASARAYIN CORONA VİRÜSÜ İLE UĞRAŞMASI VE FUTBOL VİRÜSÜ1 Gandhi Kemal1 GDO2 Geleneksel tıraş1 GENÇLERBİRLİĞ VE KONYASPOR1 genel kurul1 Geniş aile1 Geniş aile bireylerim2 George Bernard Shaw1 GES1 Getto55 Gez-gör-yaz15 GEZDİM GÖRDÜM YAZDIM5 Gezegenimizi hangisi ele geçirir?1 GEZERİM GÖRÜRÜM YAZARIM1 Gezi eylemcileri6 Gezi parkı halk hareketi62 Gezi şifresi1 Gezilerimiz2 Gırgır dergi2 GOMİS VE DİĞERLERİ1 GOMİS VE GALATASARAY ADANA DEMİRSPOR1 Göçmen politikası1 Gökçeada7 GÖKHAN ZAN VE ÜNAL KARAMAN'IN SİYASETE TRANSFERLERİ1 GÖRSEL KİRLİLİK1 Gösteri namazı1 Graham Fuller1 Greenpeace5 Greenwich2 Gtech2 Guggenheim Etkisi1 Guus Hiddink2 Güldüşümlerim7 Güldüşün çorbası9 Günaydın1 Gündemlerin efendisi30 Güngör Uras3 Gürsel Tekin15 Gürültü kirliliği29 HABİTLARA SAYGI1 Hagi92 Haiti depremi1 HAK EMEN HAKEM ÖRGÜTÜ TFF1 hak emen hakemler1 Hak emenler iş başında..1 Hakan Şükür1 HAKEMLERİ KORUYACAKLAR YA BU SEFER TOPU YAYINCI KURULUŞA ATTILAR1 Haliçte yaşayan simonlar1 Halifelik5 Hamza Yiğit Akman1 Hanefi Avcı4 Harem1 Harf devrimi4 Haris Seferovic1 Hasan Cemal1 Hasan Sıtkı Özkazanç1 Hava kirliliği7 Haydarpaşa Manhattan1 Haydarpaşa tren garı2 Haymana Kaplıcası1 Hayrünnisa Gül1 Hedef 2023 sloganı1 HER BAŞARISIZLIK SONRASININ RUTİN KAOS TEKRARLARI1 HES3 HES izin1 Hes-savar doğa projeleri2 HESLER21 HESLER SALDIRGANLARI BESLER1 Hıncal Uluç33 Hıncal Uluç da ışıklara yol aldı1 Hızlı tren kazası5 Hicr1 Hidrolik enerji4 Higgs bozonu1 HİJYEN ERDOGAN VE PANDEMİ1 Hilafet2 HİLAFET MI DEDİN!? HADE BE ORADAN!!!1 Hint varyantı1 Hitit güneşi5 Hitler Almanyası6 Hollanda4 Hopa fekaleti1 HOŞGÖRÜ EVRENSEL BARIŞIN KATALİZORUDUR1 HOŞGÖRÜ VE İNSAN OLMANIN ERDEMİ1 HURDA ÇELİK HURDA EV1 Hülle nedir?1 Hülya Koçyiğit6 Hürrem1 HÜSEYİN EROĞLU HÜSEYİN KALPAR BAŞARISINI YAKALAR MI?1 Hüseyin İnan11 Hüseyin Sağ1 Icardı1 ICARDI2 ICARDI BU ELBET YIKARDI1 ICARDI MUSLERA BARDAKÇI TORERİA NELSON KEREM YUNUS OLIVERA VE OKAN BURUK VE DE DURSUN ÖZBEK YÖNETİMİ1 ICARDI YIKARDI VE DE YIKTI...GALATASARAY SAHADA DEĞİL DE SAHA DIŞINDA BİTİRMEYE ÇALIŞILACAK GİBİ1 ICARDİ ASİST KRALI DA OLACAK GİBİ çünkü ADAM ATAMAYINCA ATTIRIYOR!!1 Ilımlı İslam projesi1 IMF1 Irkçılık1 Isınmada tasarruf yöntemi1 Işıklara yolculuk1 IŞİD1 İBO ŞOV VE CELAL KILIÇDAROĞLU1 İbrahim Müteferrika1 İbrahim Özden Kaboğlu1 İbrahim Tatlıses2 iç savaşa hazırlık1 İçerik çalmama uyarısı1 İçerik üreticisi1 İdam1 İdeolojiye endekslemek1 İKİNCİ KANAL İSTANBUL1 İKTİDAR A PLANI DIŞINDA B VE C PLANINI DEKLARE EDERKEN MUHALEFETİN A PLANI BİLE TARTIŞILIR..1 İktisat bilimi2 İlber Ortaylı1 İlhan Selçuk'u aramızdan ayrıldı1 İlk alan çalışmam1 İlk deprem manifestosu1 İlk Tarım Kredi Kooperatifi1 İlker Başbuğ26 İltizam-Mültezim1 İMAM2 İmam-ı Azam1 İmamoğlu yasağı Erdoğan ın minareli süngülü yasağı ile örtüştürmek yanlışlığı1 İMPARATÖR DERKEN1 İmrahor vadisi1 İNCE İNCE GİDİNCE1 İnfaz yetkisi1 İnsana dokun-yüreğine dokun-kalbine dokun1 İnternet1 İnternet nedir?1 İRTİCA1 İslam burjuvazisi1 İslam yeşili1 İsmet Berkan1 İsmet İnönü2 İsmet Özsoylu1 İspanya gezisi2 İspanyol gribi3 İsrail3 İstanbul gezisi3 İstanbul Havalimanı2 İSTANBUL HÜZNÜ AZALTILIYOR1 İstanbul silüeti61 İSTANBUL-ÇATALCA RESİMLERİ1 İSTANBUL'DA DOĞAYA VE DOĞANA SAYGI1 İstifa kurumu1 İstihdam yalanı1 İstiklal Marşı1 İSTİNAT DUVARLI ANROŞMAN1 İstismar1 İsviçre1 İş hukuku1 İşsizlik16 İtalya4 İttifak dışı partiler1 İzmir-Karaburun gezisi1 Jeo Biden2 JES1 JET EGZOZLU ARAÇLAR1 Juan Mata1 Kabahatler kanunu1 Kabahatli kentli2 Kaçak elektrik3 Kaddafi nasıl öldü?1 Kader değiştirmek1 Kadir Mısıroğlu1 KAFATASI1 Kafkas usulü çay1 Kahrolsun deprem alanına giren muhalefet mı diyelim..1 Kalıcı önlemler18 KALLEŞ ÖLÜM1 Kamilet Vadisi12 Kanal İstanbul18 Kanal İstanbul-Musilaj2 Kanunî Sultan Süleyman1 Kaostan beslenenler1 Kapisre deresi7 Kapkara1 KAR BEYAZI ŞİİR1 KARA BEYAZI HAYATLAR İÇİN ŞİİR1 KARA PARA1 Karadeniz yollar1 Karagümrük maçında MHK Galatasaray ın ağzına bir parmak bal çalmış olmasın1 KARAMSALLIK TESLİMİYETTİR1 KARAMSARLIK KÖTÜYE ALAN AÇMAKTIR..1 karar organı1 karar yeter sayıları1 Karargâh rahatsız1 Karbondioksit-oksijen eşitliği1 Karl Marx5 Karşı duruş33 Karz-ı hasen1 Kaset komplosu3 KASTAMONUSPOR GALATASARAY MAÇINDA 25 DAKİKA DİRENÇ GÖSTEREBİLDİ1 KATAR FUTBOLA NE KATAR1 Katolik nikahı1 Kaya gazı1 KAYSERİ MAÇINDA GALATASARAY'İN 1 PENALTISI 1 DE GOLÜ VERİLMEDİ 3 PUAN RAKİBİNE VERİLDİ1 Kazım Koyuncu2 Kazımcan Karataş1 Kazuistik anayasa1 Kebabçı1 Kehanetlerim1 Kemal Kılıçdaroğlu28 KEMAL KILIÇDAROĞLU NUN SİYASİ ANATOMİSİ1 Kemalpaşa1 Kenevir1 KENT TARIMI1 KENT-KOOP3 Kentini dinle1 Kentsel dönüşüm37 KEREM2 KEREM AKTÜRKOĞLU1 KEREM KINIK VE 12 ŞİRKETİ VE DE DFB'NİN KURULMASI1 KHGM1 KILIÇDAROĞLU GÜNDEMSİZ DİYENLER1 Kılıçdaroğlu Manifestosu4 KINA2 Kırık sandalye2 Kırılma noktası19 Kıtlık bilimi1 KIYAMETİN YAŞANDIĞI DEPREM BÖLGESİNDE MESCİT Mİ ÖNEMLİ ÇOCUK BEZİ VE MAMASI MI?1 Kızılay1 Kızılderililerin atasözü2 Kilo problemi1 KİM FETÖCÜ ÖCÜ???!!!1 Kişisel görüşlerin dinleştirilmesi1 Kitaba yazacaklarım2 Kitabım1 Kitaplar1 Kitapyurdu1 Klasik tıraş1 Kloz1 Koalisyon1 Komplo teorisi17 Konfüçyüs2 KONYASPOR1 korkmuyorum6 Korku imparatorluğu21 Korona1 KÖHES4 KÖPRÜ1 Kötek2 Kötü uygulama1 Kötülük1 Köy enstitüleri10 KÖYÜM SİDERE DERESİNDEKİ BU TAŞ DÜŞSÜN KAFANIZA KAFASIZLAR..1 Kriz raporu2 Kriz-pandemi93 kronik subdural hematom2 KSH1 Kuğulu park3 Kur'an şifreleri1 Kurgu6 Kurtlar vadisi karakterleri1 Kurtuluş destanı26 KUŞAKLARLA KUŞAK GEÇMEK1 Kuşkularım2 KUTLARIM1 KUTSAL RİTÜEL EVLİLİK1 Kuzey Anadolu Fay Hattı1 Kuzey Marmara otoyolu9 Küba13 KÜÇÜCÜK ZORBAY KÜÇÜK1 Küresel efendiler5 Küresel ısınma11 Küresel sömürü denklemi: “AB+ABD=ARBD”16 Küreselleşme aldatmacası4 Kürtler65 Kütahya-Simav depremi1 Laik devlet6 Laiklik1 Larry Diamond1 Laz dilbilgisi1 LAZ LOBİSİ NEDEN YOK!?1 Lazca1 Lazlar13 Le Figaro1 Leo Dubois1 Levent Üzümcü1 LİDER ÇIKAR İNŞALLAH1 LİGDE TRABZON'A 5 ATAN ALANYA ELENDİ1 Lizbon1 Lokomativ Moskova1 LÖSANTE1 Lösemili Çocuklar Vakfı1 LÖSEV1 Lucas Torreira1 LÜTFÜ SAVAŞ VE HATAY LÜTFÜ SAVAŞ VE HATAY1 M.Akif Ersoy1 Macaristan1 Maça bombalı saldırı1 MADEN İŞÇİSİ MAHPUS1 MADENCİ SERBEST1 MADENLER1 Madımak10 Madımak-Auschwitz-Reistag1 Mahir Çayan1 Makarnacılar10 Malazgirt savaşı7 Manavgat8 MANCHESTER UNİTED GALATASARAY’I HAŞAT EDER DİYEN E.TOROĞLU’NU DA DEVİRDİ!!!1 Manisa-Soma2 Mansur Yavaş21 Maraba kültürü ve ağa17 Marcao olayı1 Marduk8 marka spor ayakkabı1 Market zincirler1 Marsilya1 MATA HATAYSPOR'U MAT ETTİ1 matbaanın geç gelmesi2 Matematik nedir?1 Mathias Ross1 Matthıas Ross1 Maval okumak12 Maya takvimi kıyamet1 Mayasızlar1 Mayınlı alanlar8 MECZUP1 Medyan nedir?1 Mehmet Barlas4 Mehmet Özhaseki1 Melih Gökçek30 Meral Akşener11 MERAL AKŞENER TARİH YAZMADI TARİHTEN SİLDİ KENDİSİNİ İYİ GELEN AKŞENER GERİ DÖNDÜ1 Merkez Bankası1 Merkezkaç kuvveti8 Mersin Gazi çiftliği1 Mersin gezisi1 Mersin-Alata1 MERT İNSAN MERTENS'İN HARİKA GOLÜ1 MERTENS MEST ETTİ MERTENS ALANYA'YI BİTİRDİ1 Mesleki sorumluluk sigortası5 MESSİ MEST ETTİ ARJANTİNLİLERİ1 Mesut Yılmaz15 Metal yorgunluğu3 METE YARAR KİME YARAR!!??1 Metin Oktay3 MHK1 Mılot Rashıca1 Milenyum kupası1 MİLENYUM KUPASI VE GALATASARAY1 Millet ittifakı6 MİLLET İTTİFAKI NEDİR NE DEĞİLDİR..1 Milletimizle alay etmeyin!1 Milletvekili dokunulmazlığı13 MİLLETVEKİLLİĞİ Mİ MİLLETİN VEKİLLİĞİ Mİ!?1 Milli Piyango şaibe3 Milliyetblog yazılarım2 MİT54 Mod nedir?1 Modern kölelik2 Modern tıraş aletleri1 Moğollar4 Monaco35 Montrö sözleşmesi2 Motorlu kuryeler1 MPİ Genel Müdürü İhya Balak3 Muammer Kaddafi5 Muaviye-Küfeli-Hz. Ali1 Mucur1 Muhalif duruş2 MUHARREM İNCE7 MUHARREM İNCE KALIN OYNUYOR OY OY DİYE İNLEYENE KATKI VERMEK ADINA1 Muhsin Yazıcıoğlu1 Muhteşem Yüzyıl dizisi10 Murat Bardakçı7 Murat Karayalçın34 Muru3xi1 Musilaj1 MUSLER SAKATLANDI1 MUSLERA1 Mustafa Balbay31 Mustafa cengiz1 Muvazzaf5 Mümtaz İdil1 Müslüm Gürses1 Nabi Avcı1 Naci Görür2 Nagehan Alçı2 Nasıl Galatasaraylı oldum?1 National Geographic3 Nazım Hikmet26 Nazlı Ilıcak17 Ne düşünüyorsun?1 Ne istediniz de vermedik1 Ne oldu?1 Necdet Hoşcan1 NEDEN SÜPER KUPA SAMSUN'DA DEĞİL DE ARABİSTAN ÇÖLLERİNDE1 Negatif bilgi1 Negatif uzmanlık1 New York Times10 NİCE NİTEL BAYRAMLARA1 NİCELERİ AKADEMİLİ1 Nicolae Ceaușescu1 NİKAH1 NİYE BİR ALANYASPOR OLMASIN!!??1 NOBEL BENİM HAKKIM HAKKI!!1 Nuh tufanı10 Nur Suresi 30-31. ayetler3 Nuray Mert12 Nurettin Veren2 Nurettin Yıldız3 Nuri Asan1 Nush ile uslanmayanı etmeli tekrir-tekrir ile uslanmayanın hakkı kötektir1 Nükleer1 Nükleer enerji1 Nükleer santral46 Nükleer tehlike1 OFLU HOCALAR OKUMASIN OFSPOR'U1 Ofspor1 OFSPOR NEREDE İSE GALATASARAY'I ELİYORDU1 OGG1 OKAN BURUK İLE GALATASARAY ARTIK KORKUTUYOR1 OKAN BURUK1 Okan Buruk 5 kez üst üste maç kazanarak Galatasaray'ı 17.kez Şampiyonlar Ligi'nde1 OKAN BURUK ANTALYASPOR'A BURUKLUK YAŞATTI..FUTBOLUMUZU OLİGARKLAR VE 7 BÖLGELİ LİG ÖNERİSİ1 OKAN BURUK REKORLARA DOYMUYOR1 OKAN BURUK VE ÖĞRENCİLERİ İLLE DE ICARDI SÜPER LİG'İ YIKARDI VE DE YIKTI DA!! FB'Yİ GS'İN DEPLASMANDA 3-0 YENMESİ AYRİ BİR HARİKA1 Okan Buruk'u istemeyenlere kötü haber1 Okan Emre'yi 7 bitirdi1 Okan içerde sinmiş Danimarkalıları üzdü1 Oktay Ekinci4 Okumak1 Ola1 Oligark15 One Munite6 OnPunto1 Opsiyon1 Orantısız yağdanlıklar1 ORDAN BURDAN PARDON MARDON..1 Orduspor1 Orhan Gencebay1 ORHAN PAMUK MU YOKSA ATATÜRK MU AĞIR GELİR1 Osama1 Osmanlı11 Osmanlı yönetimi6 Oturarak çalışmak1 Oturuş ergonomi1 Oy depoları1 OYUN VE KOYUN1 OZAN KABAK1 Öğrenilmiş çaresizlik1 Öğretmen27 Ölüm4 ÖLÜM GERÇEKTEN ADIN KALLEŞ1 Ömer Çelakıl2 Ömer Dinçer2 Önerim var15 ÖSO1 Öteki dünya önlemleri1 ÖYLE BİR KALECİ Kİ ICARDİ'YE BİLE GOL ATTIRMADI1 Özel istihdam büroları1 Özelleştirme40 Özer Akdemir1 Özgün çalışma11 Özgür düşünce53 ÖZGÜR ÖZEL SİYASET OYUNLARINI BİLENLERİN SİYASİ TİMSAHLARIN OLDUĞU HAVUZA İTİLENDİR1 Özhan Canaydın1 PageRank1 Papazın bağı nereden geliyor?1 PARTİLİ CUMHURBAŞKANI SÖZÜ DOĞRU DEĞİL1 Patalojik sorun1 PDY5 Pearl Harbor3 Pedofili1 PEHLİVANLARA ÖDÜL FİLENİN SOLTANLARINA LGBT1 PELE1 Pelikan1 Pelin Çift1 Pers1 Petek ısınma sorunu1 PETROL VE FUTBOL1 Peygamberler1 Pherma-sharp1 Pınar Selek1 Pierre Loti1 Pierre Webo1 Pisa Kulesi1 Pisagor4 Piyangolar1 Plansız yapılaşma1 Polo Dayı1 POLONEZKÖY1 Portekiz gezi1 Portekiz gezisi8 Porto1 Poşet meselesi4 PROF. ATAÇ BAYKAL1 Prof.Dr. Bülent Arı2 Prof.Dr. Ioanna Kuçuradi1 PROJE1 Pukiya1 Rant14 Rantsal dönüşüm5 Raşa1 Recep Yazıcıoğlu1 Referandum9 Reglaj ayarı1 Reina saldırısı1 Rejim1 Rektör Melih Bulu1 Reptilian1 RES16 Reşat Nuri Güntekin1 Reyting kaygısı2 Rıdvan Dilmen14 Rıza Sarraf6 Ribery1 Richard Feynmann1 RİZE ARTVİN HAVAALANI ARTVİN İÇİN HAVA RİZE İÇİN ALAN1 Rize felaketi3 Rizespor katledildi1 ROK2 Romantik bir hafta sonu1 Rothschild1 Rus bakışı1 Rus büyükelçisi vuruldu2 Rus uçağı düşürülmesi1 Rüyam1 SABRIN SABRINI TAŞIRAN SABIR SABIR OLMAKTAN ÇIKAR TESLİMİYETE DÖNÜŞÜR1 SACHA BOEY1 Safranbolu gezisi1 Sağlıksız kent politikaları1 SAHA İÇİNDE KAZANAN GALATASARAY SAHA DIŞINDAKİ OYUNLARA ASLA KULAK VERMEMELİ1 Sahte fatura1 Salgın hastalıklar1 Salgınlar2 Sami Karaören3 Samsun 19 Mayıs Lisesi29 SAMSUN ŞAMPİYONLUĞU HAK EDEN BİR KENT1 Samsun'un tarihi 19 mayıs 19191 Samsunspor157 SAMSUNSPOR AMBLEMİ1 SAMSUNSPOR BAŞKANI TAKIM YERİNE FUTBOLCU ALMALI!!!1 SAMSUNSPOR İYİ GİDİYOR HÜSEYİN EROĞLU İLE1 Samsunspor morard1 SAMSUNSPOR SEMT İ KUTSAL EYÜP TAKIMI EYÜPSPOR U PERİŞAN ETTİ. SAMSUNSPOR UN ÇALIŞTIRICIS HÜSEYİN EROĞLU1 SAMSUNSPOR SİVAS'TA İYİ BAŞLADI1 Samsunspor'u birileri aşağı çekiyor1 SAMSUNSPOR'UN 14 MAÇI1 Samsunspor'un armasına saldırmak1 SANIK SANDALYESİNE OTURTULMASI GEREKEN 20 YIL İKTİDARDA OLAN MUKTEDİRDİR1 Sansür16 Sapadere kanyonu1 SAPANCA CENNETTİN İZDÜŞÜMÜ1 Sapıklıkla suçlamak1 Saray darbesi1 SARAYDAN TABLO KAÇIRMAK1 Sarı inek2 sarı saçından güç alan Icardi attı üç puan geldi1 Sarp1 Sayısal Oyunlar4 Seçim hile1 SEÇİM HİLELERİNİN ANATOMİSİ1 Seçimlerde hile24 SEÇİN YAZMACA BUNLAR1 Seçmen profili1 SEÇSİS1 SED1 Sedat Peker11 SEFEROVİÇ1 Selahattin Demirtaş1 Selin Sayek Böke3 SEO-SERP1 SERGEN YALÇIN1 Sergio Oliveira1 Serhıy Perkhun1 SERİ FARKLI YENİLGİLER1 Seslendiklerim1 Sevgililer günü2 sevr anlaşması1 Seyduna21531 Seyit onbaşı1 Sezen Aksu8 Sırt ağrısı1 side1 SİDERAYEPE3 Sidere29 SİDERE DERE ISLAHI İÇİN ANROŞMAN ÖNERİSİ1 SİDERE NİN ALTINI ÜSTÜNE GETİRMEK Mİ İSTENİYOR? SİDERE'DE ALTIN1 Sidere vadisi8 SİDERENİN DOĞASINA VE DOĞANINA DOKUNMA!1 SİHA2 Sincan1 Siyanür4 Siyaset meydanı2 Siyaset yapmayın2 Siyaseten katl2 Siyasetin helalleşmesi1 SİYASİ DEPREMDEN YIKIM BEKLEYENLER YIKILDI1 SİYASİ KARAKTER YOK İSE..1 Siyasi rant aracı23 siyasi rant otomobilleri1 Siyasi suikast13 Siyasi üstünlük1 Sneijder185 Sol argüman2 SOL SOL İLLEDE TEK ÇATI SOL1 Solcu musun sağcı mı yoksa yağcı mı?! Sol yanlarımızı acıtanlar!!1 SOLDA CHP TEK ÇATI OLMALI1 SOLMAK VE EVRENSEL OLMAK İSTİYORSAN SOL!!!1 Solun tasfiyesi1 Soma katliamı3 Son viraj3 Son yazım-11 Son yazım-21 Son Yazım-31 Soner Yalçın5 Sorumsuz Hayvansever2 Soruyorum163 Sosyal hukuk devleti4 Sosyal patlama risk haritası5 Soytarı31 Spor eleştiri1 Srebrenica katliamı1 Stephen Hawking4 Stratejik önem8 Stres ve alkol3 Su akar Türkler bakar1 Su akar yatağını bulur1 Su debi ayarı1 SU SAVAŞLARI5 Suçlamalara karşı gerçekler1 Sultan Ahmet4 SUPER KUPA DURUŞU SÜPER SOPA İSTİYOR..FENERBAHÇE DEĞİL DE ALİ KOÇ NE YAPMAK İSTİYOR1 Suriye18 Süleymanşah Türbesi2 Sümela manastırı1 SÜPER LİG'E KOŞAN SAMSUNSPORU TUTANA AŞKOLSUN1 Süper loto4 Sürdürülebilirlik3 Sütyen Tarihi1 Şafak Sezer2 Şangay beşlisi1 Şans Oyunları1 Şans Topu3 ŞENOL GÜNEŞ2 ŞEREFSİZ SENSİN1 Şeriat1 Şevket1 ŞEYH BEDRETTİN DESTANINI YAZAN NAZIM HİKMET1 Şeyh Said isyanı1 Şeyhler16 Şiir2 ŞİİR VE ERDOGAN1 Şike101 Şike kronolojisi1 Şili depremi18 Şirince3 şirket yönetimi1 ŞUTBOL2 ŞUTLUYORUM-Futbol706 ŞÜKRİYE TUTKUN TUTUŞU1 Tahir Kıran1 TAKLACAI MERT YANDAŞ'IA ÖVGÜ ICARDI'YA SÖVGÜ HADE BE ORDAN1 Taksim meydan savaşı2 Taliban6 Taliban erkeklerinin bazıları neden yüzünü saklıyor? Makyaj1 Taliban yöneticisi1 TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE DİYEN DENİZLER IŞIKLARA GÖNDERİLİNCE TAM BAĞIMLI TÜRKİYE OLDUK1 Tanju Özcan1 TARAFLILIK CIVIK YAĞDANLIĞA DÖNÜŞTÜ1 Tarık Akan6 Tarifeli uçuş nedir?1 Tarih tekerrürden ibarettir1 Taşeron sistem1 Taşeronluk sözleşmeleri1 Taşımalı eğitim1 Taşımalı siyaset1 Taşkınlar54 TAŞKINLARI FIRSAT BİLEN RANTÇILARIN TAŞKINLIKLARI1 Tekâlif-i milliye nedir?1 TEKBİR DEĞİL YARDIM GETİR1 Tekel1 Tekel işçileri17 Televole kültürü31 Televole yangını1 Tema vakfı5 Tembellik yok üretmek var1 Temel Fransızca4 Temel İspanyolca6 Terim2 TERİM İLE GALATASARAY RESMİ1 Terör9 tevâfuk1 Tevfik Fikret1 TFF4 tff ve mhk1 TFF VE MHK ALİ PALABİYİK'A ASLAN'I DOĞRATTI MI DİYELİM??!!1 TFF VE MHK OLMAYINCA FUTBOL GÜZEL1 TFF-İBB- FUTBOLDAN GEÇİNENLER1 THY1 Tıraş keyfi1 Ticaret-Siyaset-savaş1 Timsah1 Timsah gözyaşları2 TL sembol1 TMMOB72 TOGG1 TOKİ2 TOKİ MOKİ...YOL1 TOPÇU VE VEFAKAR SEYİRCİYİ KUTLARIM..1 Toprak ağası1 Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Yasası1 Torba yasa7 Toryum10 Trabzon Ayasofya1 Trabzonspor10 TRT4 TRT TARİHİ DİZİLERDEN FIRLAMA TUHAF SAÇLI YENİ OSMANLI TİMİ1 TRT VE YANDAŞ KANALLAR SÖZDE İKTİDARIN İCRAATLARINI ANLATAN DİZİLERDE YARIŞIYOR1 TRT=trt1 TSK1 Tuncay Özkan7 Tuncel Kurtiz1 Turgut Özal2 Turist Ömer1 Tutsak lümpen gençler1 Tuzun kokması15 TÜİK2 TÜM ULUSUN YENİ YILINI KUTLARIM1 Tünaydın1 Türban12 Türbanlı polis1 Türbanlı zabıta1 Türk nasıl olunur?1 Türk-kürt faşizmi1 Türkan Saylan3 Türkçe dışındaki dillerde içerik üretmek1 Türkçe Fransızca İspanyolca sözlük1 TÜRKEVİ1 Türkiye başarısızlığı1 Tütün1 Tüzük Kurultayı Manifestom1 Uçurtma aşkı1 Uğur Mumcu23 Ulusal gereklilikler1 ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞININ KAHRAMANLARINI İDEOLOJİLERİNE ENDEKSLEYENLER1 ULUSAL TAKIM1 Ulusal varlık fonu1 Uluslararası iktidar alanı1 UNESCO29 UNESCO dünya mirası listesi1 UnutMADIMAKlımda1 UYARIMDIR5 Uzatmalı Covid1 UZLAŞI DA BARIŞ VARDIR DÖNEKLİKTE İNKAR VE İHANET..1 Uzun covid nedir?1 Üç fidan4 ÜKEM FUTBOLU KAFASINDA PATLAYAN SOPA1 Ülkenin ticarethane gibi yönetilmesi1 Ümit kocasakal1 Ümit Öztürk1 Üniter devlet1 Ürdünlü Ebu Musab Zerkavi1 ÜRKENLER1 Üzerih Garih1 Vedat Dalokay1 Vefat1 Venedik tacirliği1 Viyana1 VPN nedir?1 Washington Post1 Wikileaks2 YA SEV YA TERK ET ANLAYIŞI1 Yaban1 Yabancı durmak1 Yakup Kadri Karaosmanoğlu1 Yalçın Bayer18 Yalnız Kurt1 Yangın1 Yangından önce abant1 YANLIŞLAR İNSANI YALNIZ BIRAKIR1 Yap-işlet modeli1 YAPI DENETİMİ1 YAPI SINIFI1 Yapısal reform1 Yarbay Thomas Edward Lawrence1 Yarı başkanlık1 Yasaklanmış öğrenme fırsatları1 Yaşadıklarım1 YAŞAMDAN KOPRIANLAR YARALILAR DEĞİL YAŞAMDAN KOPARAN HURDA EVLERİN SAYILMASI VE YENİ TALAN YALAN SÜRECİ1 Yaşar Büyükanıt5 Yaşar Nuri Öztürk3 Yaşınılabilir kentler1 Yaşlılık sendromu1 Yatay yapılaşma2 Yatırım fonları1 YAZAN MÜHENDİS YAZIYOR1 YAZAN MÜHENDİS'İN BİRİKEN YAZILARI1 YAZSAN NE OLUYOR Kİ YİNE" BENİM OĞLUM OKUR DÖNER DÖNER OKUR"1 YEBİ YIL YENİ İDEOLOJİ1 Yemeksepeti1 Yeni dünya düzeni12 YENİ MORİNHO MONTELLO MU?1 Yeni proje-Fatih Terim1 YENİ YIL1 YENİ YIL YİNELİKLER DEĞİL YENİLİKLER GETİRSİN1 Yeni yollarda kazalar neden olur?1 Yere Batan Sarnıcı-Milyon taşı1 Yerel yönetimde aday1 YERİN ALTI MADEN EMEKÇİSİNİN YERİN ÜSTÜ MADENCİNİN1 yerli otomobil1 Yeşil sermaye1 Yetenek kazanmak1 Yeter be!1 Yeter söz milletindir1 YGS şifre1 YHT1 Yiğit Bulut1 yok böyle Icardi ve Kerem1 Youtube tüccarları1 Yörükler1 Yumuşak karın1 YUNUS1 YUNUS AKGÜN1 YUNUS AKGÜN VE TERİM1 Yusuf Aslan10 Yusuf Demir1 YÜKSEL ÇORBACIOĞLU CHP ADAY ADAYI1 YÜKSEL YILDIRIM2 Yürüyen virüsler1 Zeki Alasya6 Zeki olmayan ahlaksız1 Zigana Yaylaları1 Zirveye giden yol1 Ziya Gökalp1 Zorba1 Zorbay1 zorunlu organlar1 Zülfü Livaneli6
Daha fazla göster

1829 Adet Yazı Arşivi

Daha fazla göster

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *