ÖLÜM ADIN KALLEŞ OLSUN; CESARETİN, HOŞGÖRÜNÜN VE İNSAN OLMANIN EFENDİSİ FİKRET ÇORBACIOĞLU KARDEŞİM IŞIKLARADA ARTIK
SEVGİLİ KOCA YÜREK FİKRET ÇORBACIOĞLU KARDEŞİM SEN DE IŞIKLARA ERKEN BAŞLATTIĞIN YOLCULUĞUNLA HÜZNE BOĞDUN BİZLERİ, GÜLE-GÜLE KARDEŞİM..
Hüznün ve sevinçlerin yaşnamadığı bir süreçten geçiyoruz..Bir çeşit küçük kıyamettir yaşadıklarımız..
Evet; Sevinçlerin, hüzünlerin,.. tadların yaşanmadığı gizemli günlerdir yaşadıklarımız, çünkü Corona denen illet tüm değerleri öteleyen bir kaosa itti bizleri... Dostların sevinçlerine, hüzünlerine katılamıyor, hayata zorunlu mesafelerden bakıyoruz…
Fikret kardeşim;
Sevgili Dayım(Baban) Ziver Çorbacıoğlu için şunları yazmışım öykülerimde: “Güzel insanlar vardır, bir de çok güzel insanlar.. Onlar öyle güzel yüreklerdir ki, hala kendilerinden söz ettirirler..”.. Bu tümceler sana fazlasıyla yakışan bir kişiliksin Fikret kardeşim ve ebediyete dek kendinden söz ettireceksin..
Sevgili ağabeyim Necati Çorbacıoğlu içinde öykülerimde şunu yazmışım: “Bir insanda hoşgörü, mertlik, yüreklilik, sevecenlik, saygınlık, merhametlilik, dürüstlük, çalışkanlık, yalansızlık, doğruluk, v.b erdemlerin hepsi durur mu, yakışır mı? Durur ve yakışır bazılarına, işte onlardan biri de erken aramızdan ayrılarak ışıklara yolculuğu başlatan sevgili ağabeyim Necati Çorbacıoğlu idi..”.. Sen bunları özünde en güzel yansıtandın Fikret kardeşim..
İşte sana okutamadığım ‘hazırlama sürecindeki’ otobiyografik öykülerim içindeki seninle ilgili olanı: “….22 Eylül 2016 günü Ankara’dan 20:30’da hareket edip 21:30’da, yani 1 saatte Trabzon’da olan biz, ancak 3 saatte Arhavi’ye gelebildik... Saat, 23 Eylül’ün ilk saati olan 01:00..
Sevgili kuzenim Fikret Çorbacıoğlu ve sevgili eşleri Şaziye hanımın evindeyiz. Saģ olsunlar bu saate dek bizi beklemişler. Bir de yemek hazırlamazlar mı. Fikret’in karşılıksız vazgeçmediği cömertliğinin sayısız ritüellerinden birinin yansıması. Fikret Çorbacıoğlu o güzel karakterini aramızdan ayrılıncaya dek sürdürdü. Sosyal yaşamı serüvenlerle dolu. Cezası dolma aşamasında firarI ve Van’da yaktığı cezasını doldurma süreci tam bir serüven.
Doğunun büyük aşiret mensuplarıyla tanışma ve onlara kendisini sevdirmesi ve saydırması. Bu nedenle güçlü bir çevreye sahip bir değer. Bu çevre kendisine son derece saygılı. Bu saygıyı genelde yaptığı iyiliklerden kazanmış. Bir kere, son derece naif ve yufka ve de cesur yürek..
Olmadık yerlerde iyilikleri karşınıza çıkabiliyor. Dahası; Olmadık yerde, kendisi olmasa bile ‘ismi’ kurtarıcı olarak karşınıza çıkabiliyor.
Kuzenim Yakup Çorbacıoğlu birileriyle tartışıyor. O birileri Van ve çevresindeki En büyük aşiret reisinin yeğenleri. Ortam hayli gergin. Kuzenimin soyadını öğrendiklerinde, Fikret Çorbacıoğlu’nun ismi devreye giriyor; “Sen Fikret ağanın yakınıysan, biz senle kavga etmeyiz, edemeyiz..” doğunun dozu yüksek saygısıyla karşı taraf, beklenmedik şekilde duruş gösteriyor ve ortam yumuşuyor..
Sıra bende: Ankara’da kuzenim Hurşit Çorbacıoğlu ile bir trafik kazası yapıyoruz. Dahası zil ve zurna gibi sarhoş bir kişi bize çarpıyor. Biz de bize çarpana çarpıyoruz; ortalık karışıyor. Güçlü iken suçlu çıkıyoruz.
Örselenen ve telefonu kırılan adam sivil polis çıkıyor. Ekip, çağrılıyor, bizi ölüme götürecek kişi götürüleceğine beni götürmeye çalışıyorlar. Ekip başı Çorbacıoğlu dendiğinde direkt “ Fikret Çorbacıoğlu’nun nesisin?” diyor, yanıt verince, darbeliye dönüp; “Kardeşim sen haksızsın, vazgeç, zararlı çıkarsın..” Meğer, Fikret ekipler amirinin kardeşini yıllarca hapiste korumuş..
İkincisi; Hacettepe’deki, Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryakioğlu’nun projesi olan Ankara Evleri’ni geziyoruz. sakinlerden aksakallı biriyle konuşuyoruz. Konuşunca eskilerin, Hamamönü’nun namlı biçkini olduğunu anlıyorsunuz.
Kızı, Rize- Meslek Yüksek okulunu kazanmış. Altındağın namlılardan Ulucanlı Hasan Acar’a o yöreden tanıdığının olup olmadığını soruyor. O da Fikret’in adını veriyor.. Hasan söyleyince; Fikret kız çocuğunu okulunu bitirinceye dek sahipleniyor..
İşte Fikretimiz bu. Peki hatası yokmuydu? Elbet vardı, fakat hatalarında da kendine özgü doğruları ve asaleti vardı..”
Fikret kardeşimle sabaha dek konuştuk. Fikret derin-derin öksürürken ben de derin- derin sosyal yaşamındaki fırtınalı zamanların yarattığı tahribatı düşündüm.. Kesin pazartesi günü kendisini onarıma almak için Trabzon’daki hastaneye teslim olacağını ve sağlıklı bir şekilde tahliye olup kardeşi Faruk’a da bu konuda cesaret vereceğinin sözünü Verdi..
Ve sonrası rutin telefon görüşmeleri ve ardından “Yaşam bir hevestir, ilk ve son nefestir” kaçınılmazlarımız..
Kardeşim ruhun şad yerin cennet başımız sağ olsun..Güle-güle..
“Anı yazmak ve yaşatmak ölümü öldürmektir..”
Şevket ÇORBACIOĞLU
Yorumlar
Yorum Gönder