CHP olmasa, Cumhuriyet olmasa Başbakan ne yapardı acaba? BİNA OKUYAN BAŞBAKAN VE ÖZEL PAŞA
Medrese eğitiminden kalan bir deyim vardır; “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” diye. Aynı şeyleri tekrarlayan, çalışmasına karşın verimli olamayan ve yerinde sayanlar için kullanılır.
Aslı; medrese eğitiminde, öğretimin ilk gramer kademesine verilen ad bina'dır. Bu derste başarılı olunması ile bazı üst aşamalara geçilirmiş. Eğer öğrenci üst aşamalarda hata yapar ise, yeniden bina okumaya mecbur edilirmiş. Ne zaman; 28 Şubat’ın antiemperyalist Erbakan’a yapıldığı ve mağdur olanın kendileri değil Erbakan olduğu satır aralarında vurgulanmaya başlansa, dahası; 28 Şubat ile beslendikleri işlense verecek yanıt bulamadığı için aynı şeyleri tekrar etmeye başlıyor.
Yani; verimli olamamakta, tekrar başa sarmaktadır. Tekrarlarının başında, 27 Mayıs, Cami ve Dersim üzerinden CHP ve Atatürk’e yapılan suçlamalar gelmektedir. Örneğin, geçenlerde bu konuları içeren yeni bir tekrara girdi: “CHP, 27 Mayıs’ın öncesinde müdahaleye su taşımış, 27 Mayıs’ın hemen ertesinde de müdahaleye alkış tutmuş, hatta silahlı güçlere ‘Emrinizdeyim’ diyerek, müdahale karşısında el pençe divan durmuştur.”
Diyerek. Fakat, nedense, 12 Mart ve 12 Eylül konusunda CHP’yi suçlayamamakta ve de 27 Mayıs’ı eleştirdiği kadar 12 Mart, 12 Eylül’ü eleştirememektedir. Aksine, beslendiği 12 Eylül konusunda değil de, 27 Mayıs ile örtüştürerek 28 Şubat ‘ı neredeyse CHP yaptırdı noktasına taşıyabilmektedir. Öyle ki, CHP’yi darbelerin kuvözünde yetişen, üreyen nemalanmış bir parti olarak gösterebilmektedir.
Biri çıkıp; Kardeşim CHP ne kadar üredi, yani iktidar oldu? Üreyen ve iktidar olan kim? 12 Eylül sanal mahkemeleri ve de Erbakan’dan kalan ‘milli görüş’ oylarını toplama adına ‘intikam izlenimi verdirerek gerçekleştirdiğin’ 28 Şubat tutuklamalarıyla kimi kandırıyorsun? Düne kadar bunlara dua eden, bunlar için şükür namazları kılan kimdi? Yetmedi; Dersim konusuna geçip, eleştirilerini iftira noktasına taşıyarak, CHP’nin 1926-50 arasında camileri ahır yaptığını-ki külliyen yalan.
Aksine işgal kuvvetlerinin ahır yaptığı camileri CHP onararak, halkın ibadetine açmıştır- ve sattığını söyleyebiliyor. Hatta, geçmişin bina okuyucusu Süleyman Demirel’i tanık gösterebiliyor. Çünkü, o bunları çok iyi biliyormuş, ama o ‘dün dündür, bugün bugündür’ diyerek olayları yadsıyormuş. Bu bir realite; geçmişin bina okuyucusu gerçekleri gördü, o ise bina okumaya onun bıraktığı yerden devam ediyor.
Amaç; Kılıçdaroğlu üzerinden CHP'yi silmekten çok, ekonomik, sosyal, kültürel, sorunlarla birlikte Suriye ve Kürt sorunlarını unutturup, adım-adım kendi cumhuriyetini kurumsallaştırmak. Bunun için; “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” Türkiye bina okumaları bir süre daha izleyecek gibi. Bu, bir bağlamda sağın bina okumasıdır. Sağın bu bina okuması bitmek üzere, çünkü sağ elinde son kalan okuyucusunu kullanıyor.
Doğrusu, sağ 1950’den bu yana tüm seçeneklerini kullandı. AKP bu politik seçeneğin son kurumsallığı. Bu kurumsallığın içinde bir süre deha bina okuyucusunun ‘karanlığa okuduğu’ sesi kaçınılmaz olarak yankılanacaktır. Asıl kaçınılmaz olan; benim ülkemin, gün gelecek aydınlıkta sesinin yankılanacağıdır.
Ben bu konuda; ümitli değil, umutluyum. Özür dilerim, Özel Paşaya yazının bütünselliğiyle ilgisi olmayan, fakat ülke bütünselliğini ilgilendiren bir sorum var, içinde bir başka soru barındıran: “Başbakan’ı anlıyorum, fakat siz 23 Nisan Ulusal ve Çocuk Bayramı’nda neden Anıtkabir’e gitmediniz ve neden Anıtkabir ziyaretlerini veren internetteki bilgi bandını kaldırdınız?”
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTeknopolitikalar Platformu
evsbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder