Erguvanların en özgür dansı Çatalca'dadır ÇİN SEDDİNDEN SONRA EN BÜYÜK SAVUNMA DUVARI ÇATALCA ANASTASİOS SURLARI VE KASAP KÖFTESİYLE KORU BÖREĞİ Erguvanların raks ettiği görsel şölenin kenti ‘Çatalca’. “Çatalca Anastasios surları ile kasap köftesi ve koru böreğinin ne ilgisi var?” sorusunu kesin, kendi kendinize sordunuz. Sorunuza yanıt vermek için; Erguvanlı Çınarlar Kenti Çatalca’ bütününde; Çatalca Anastasios surlarına ve Çatalca’nın 40 yıllık ‘Nihat Usta Koru Restoran’ının Kasap köftesi ve Koru böreğine de değineceğim. Çatalca, Türkiye’nin en büyük en küçük ilçelerinden. “Nasıl, hem büyük hem küçük oluyor?’ demekte haklısınız. Gerçekten köy sayısı(42) ve sınırlarıyla Türkiye’nin en büyük ilçeler arasındadır(1.715 km²), bereketli, verimli ovalarıyla ve büyük çoğunluğu Karadeniz’in kuzeyindeki Yıldız dağı devamı ormanlarıyla ve de 135 km’lik Karadeniz sahil uzunluğuyla. Fakat, kent içi nüfusuyla da, en küçük ilçeler arasında yer alan bu ilçemiz, Atatürk’ün emriyle 1924-26 arası Vilayet merkezi bile olmuştu. Çatalca doğal ve yapay gölleri, dereleri, ovaları, dağları ve denizi ile bir cennetin coğrafyası…Çatalca; 93 harbi(1877-78), Balkan savaşı(1912-13) ve Milli Mücadele yıllarının(1919-1923) savaş coğrafyası…Çatalca; başta Ayçiçeği ile tarım ve hayvancılık coğrafyası…Çatalca; tereyağı, peynir ve yoğurt üretimiyle, hayvansal gıda coğrafyası…Çatalca; sanayi kuruluşlarıyla, bir sanayi coğrafyası…Çatalca; taş ocaklarından çıkarılan ‘Yağ haline getirilip,metallerin aşınmamsından kullanılan’ Grafit ile, yer altı varsıllığına da sahip bir coğrafya…Çatalca; Trakya Serbest Bölgesiyle, Avrupa’ya entegre bir Avrupa Birliği coğrafyası…En önemlisi, Çatalca; 60 megawatt gücündeki rüzgar türbinleriyle(RES-Rüzgar Enerji Santrali), doğaya ve doğana dost enerji üretim coğrafyası… Kısacası; Çatala benzeyen Yıldız dağı eteğine kurulu, yere batmayan çatal kazık değil, çınarları ve erguvanlarıyla, kökü varsıl dimdik ayakta duran asırların kenti. Ben Erguvan’ı Çatalca ile tanıdım; İstanbul güzelliğini tümleyen, İstanbul’un gizemlilik katsayısını artıran Çatalca ile. Doğrudur, Saffet Emre Tonguç’un söylediklerine göre; Topkapı Sarayı’nın has bahçesi Gülhane Parkı’nda, Demokrasi şehitlerimiz; Uğur mumcu, Ümit yaşar Doğanay, Abdi İpekçi, Ahmet Taner Kışlalı, Asım Bezirci, Bahriye Uçok, Bedrettin Cömert, Çetin Emeç, Doğan Öz, Muammer Aksoy, Onat Kutlar ve Orhan Cavit Tütengil’in heykellerinin bulunduğu Beşiktaş Barbaros Bulvarı üstündeki Abbasağa Parkı’nda, Ortaköy yol üstündeki Yıldız Parkı’nda, Bebek’teki Türkan Sabancı Parkı’nda, Boğaziçi’deki Aşiyan(Kuş yuvası)’da, Emirgan Parkı’nda, Fenerbahçe Parkı’nda, Kuzguncuk’taki Fethi Ahmet Paşa Korusu’nda, Büyük ve Küçük Çamlıca’da, Anadolu Hisarı tepelerindeki Tema-Vehbi Koç Doğal Kültür Merkezinde ve Beykoz Korusu’nda ‘Cennetin izdüşümü izlenimi veren’ Erguvanlar müthiş bir görsellik sunmakta bizlere. Fakat ben ille de Çatalca’daki Erguvanların görsel şöleninin hiçbir yerde olmadığını söylüyorum. 1974’den beri Çatalca’dayız. Doğası ve doğanıyla harika bir yer. Dahası bakire gibi kendini korumuş bir güzel ve yakışıklı…Varsılların, yoksulların, sanatçıların, sanatsızların ‘Çiftlik Beldesi’. En az Kapadokya kadar, ‘Güzel atlar beldesi’. Çatalca, farklı kültürlerin düzlemi gibi de. Lazı, mubadili, Tatarı, Romanı, Kürdü, Türkü, Boşnağı, Çerkezi, Gürcüsü ile harmanlanmış bir harman yeri gibi..Örneğin bu kültürün kürd rengi F. Gönenç. F.G bu farklılğın en gizemli ve ilginç olanı. Pek konuşmaz, ciddi, dürüst ve sevecen ve de çalışkan ve de saygılı bir sadık kimlik. Sevgili babamı ve annemi çok severdi, kardeşlerimi de. Ben o’nu otuzlarında tanıdım. 70’leri aştı. Benimle konuşurdu, dahası sorularıma yanıt verirdi; “Mühendis olacaan, bana, annene, kardeşlerin yardım edecen değil mi?” sorusunun altında beni kurtarıcı olarak görmesi di. Zaman geçti mühendis oldum, benimle eskisi gibi konuşmaz oldu, çünük kurtarıcı olamadığım için kırgındı bana. Hala bizim yanımızda. Bu sefer kısa öyküsünü(ilk kez) anlattı. 20 yaşında ağabeyinin eşi 50 yaşındaki yengesiyle evlendiriliyor. Ama önce ağabeyinin intikamını alıyor, otobüs terminalinde…Üç canın bedelini ödedikten sonra 1973’te bize geliyor. Hiç gitmiyor, uzaktan uzağa çocuklarına bakıyor. Düşmanlarına saygı göstermek adına hiç gitmiyor Bitlis’e. Yaşlı eşini kaybedince, çocuklarını getiriyor ve saklıyor onları. Oğlan imam oluyor, kız olanı evleniyor. Yani zor koşullarda onlara düzenlerini kuruyor. Hala bizle kalıyor, onlarla zaman-zaman görüşüyor. Sevgili babamın, memleketten getirdiği kokulu kara üzüme ve antama’ya(kayısı) o bakıyor. Meyvelere bakarken, kendi kendine sevgili babamı ve annemi mırıldanırmış, çok severdi onlar. Biz de kendisini çok severiz. Çatalca’nın bereketli toprakları, gerçekten bakir. Çünkü bu tarım alanı istenen özde değerlendirilmiyor. Düşünün, insanlar salt ot ürettiği için, ‘Otçu’ soyadını almışlar. Dediğini doğru; hıyar üretip, Hıyar adını mı alsalardı. Derdimiz zerzevatlı veya otlu soyadı belirlemesi değil, Erguvan diyarı Çatalca’nın belirlenip değer kazanması. Ben biraz çınarlı kent Çatalca’yı, Ankara’nın hala bulgulanamayan Gölbaşı ilçesine benzetirim. Düşünün; Türkiye’nin dört bir yanının asfalt yol ağlarıyla ören, dahası bölünmüş yol(Fr. Duble yol) inşasını alabildiğine yoğunlaştıran iktidar, nedense 1990’larda programa alınmasına karşın Çatalca bölünmüş yol inşasına yeni başlamış. Nedeni; Türkülere can veren Kıvırcık Ali’nin trafik kazasında yaşamını yitirmesi. Ve ardından sevilen sanatçı Ali Özütemiz’in yakınlarının, yol hatası nedeniyle mahkemeye başvurması. Evet, İstanbul’un burnu dibindeki Çatalca’ya bölünmüş yol, birkaç ay önce başlamış. Çatalca kent içi, asırlık çınarlarıyla, Türkiye’mizin en eski yerleşim alanlarından biri olduğunu kanıtlıyor. Çatalca’nın sırlarını saklarcasına, göğe salına-salına yükselmiş çınarlar, Çatalca’nın doğasal anıtları gibiler. En küçüğü bile , büyük dedemin babasından yaşlı. Peki, Erguvan’a ne demeli? Çatalca’ya rengini veren ve adına; Uluslararası Erguvan Kültür ve Sanat Festivali( 26 Temmuz - 11 Ağustos) düzenlenen Erguvan çiçeklerine. Karadeniz’deki kıyı yerleşimlerindeki plajları(Karacaköy-Evcik plaji, Yalıköy(Podima), Cilingoz, Karaburun, Ormanlı plajları Çatalca’nın doğal güzellikleri arasındadır. Işık gücü bakımından dünyanın üçüncü büyük fenerine sahip Karaburun, 28 km uzunluğundaki plaji ile İstanbul’un gözdesi olma yolunda. Plaj yeri Terkos gölüne 10 km uzaklıkta. Istıranca Deresi vadisi ile İstanbul’u Karadeniz’e açar, Çatalca. Akören’den Büyükçekmece Gölü’ne kadar uzanan Karasu Vadisi de alüvyonlu toprakları ile ilçenin tarım alanlarını oluşturur. Çatalca ovalarını Terkos Gölü’ne su taşıyan küçük dereler ve Istıranca Deresi sulamaktadır. Çatalca sınırları içerisinde Büyükçekmece, Sazlıdere, Düzdere ve Kuzuklu Dere barajları yanında, bir vadinin sular altında kalması ile oluşmuş olan ve alçak bir eşikle de Karadeniz’den ayrılarak göl haline gelmiş bir doğa harikası bir göl vardır. Bu göl Terkos (Delkos-Durusu) Gölüdür. İstanbul’un 45 km. kuzeybatısındaki bu göl aynı zamanda İstanbul’un içme suyu gereksinimini de karşılamaktadır. Çatalca içme suyu kaynaklarıyla da ünlüdür. İhsaniye, Istranca, Akalan, Aydınlar, Ferhatpaşa çeşme suyu, Gümüşpınar, Karamandere, Çörtlen ve Ayazma kaynak sularını kana-kana içebilirsiniz. Piknik alanlarını es geçemeyiz; Hadımköy, Karacaköy, Muratbey tepesi, Pekmezdere, Kuzuludere, Durusu Parkı, Akalan, Kabakçayı, Balıkhane, Kamara Deresi, Ömerli mesire ve piknik alanlarında ve de Çatalca belediyesi arkasındaki 300 dönümlük ormanlık alan ve içinde bulunan, sanatçıların uğrak yeri 40 yıllık ‘Nihat Usta’nın Koru Restoran’ında güzel bir hafta yaşayabilirsiniz. Yani, kaynak suları, denizi, dereleri, gölleri, ovası, ormanı, vadileriyle ve tarihi yapılarıyla, kısacası; bir ucu Marmara’da, bir ucu Karadeniz’de olan doğası ve tarihiyle Çatalca, gerçekten muhteşem bir yer. Kesinlikle, turizm merkezi haline getirilebilecek potansiyel….Fakat, İstanbul'a düşünülen üçüncü bir boğaz köprüsü ile yeni havaalanı proje yerlerinin Çatalca’ya yakın olması, Çatalca’yı adeta talan yerine çevirmek üzere. Çünkü arazi fiyatları ikiye katlamış durumda. Öyle ki, üçüncü köprünün Karaburun köyüne yakın geçeceği söylentisi, burayı saldırı odağı haline getirmiş. Salt, Karaburun değil; Kesin olmamakla birlikte, Çatalca tümüyle, üçüncü köprünün çevre yolu güzergahında olacağı söyleniyor. Bu nedenle; Karadeniz Otoyolu, 3.boğaz köprüsü, tem 7 diye anılan Çatalca yolundaki araziler, hızla birileri tarafından kapatılmaya başlanmış. Evet; Durusu, Tayakadın köyü, Baklalı, Boyalık, Dursunköy, Yassıören ve Kestanelik gibi köylerin yola cepheli arsalarının tamamının son bir yılda adeta, siyasal erk yakınlarınca kapışılmış...Bu süreç; Çatalca’nın doğal ve tarihi özelliklerini hayli örseleyeceğini düşünüyorum. Bu nedenle, olası betonlaşmanın önüne geçerek, Çatalca tümüyle ‘Doğal Sit Alanı’ ilan edilmelidir. Çatalca’nın korumaya alınması, İstanbul’un son nefes alma odağının korunması demektir. Terkos gölüne yakın evler tümüyle kaldırılmalıdır. Çatalca, Çağlayan Ege’siyle de ünlü idi. İstanbul’un ilk bayan Belediye başkanı olarak uzun zaman Çatalca belediye başkanlığı yapan, bir dönem CHP’den(1977) milletvekili seçilen, hanım ağa yürekliliğinde, kararlı ve dürüst hukukçu ‘Ordu-Mesudiye kökenli hemşerim Çağlayan Ege(1931-2002). Evet; türbanıyla Meclis'e girerek kriz yaratan FP'li Merve Kavakçı'nın, Meclis'te yemin etmesinin tedbiren engellenmesi ve milletvekili olmadığının karara bağlanması için dava açma yürekliliğini gösteren Çağlayan Ege. Çatalca, tarihin dünyadaki en eski düzlemi İstanbul’un arka bahçesi gibidir. Çatalca tarihi yapılarına göz attığımızda, tarihi eserler bağlamında, İstanbul ilçelerinin çoğunun önünde olduğunu görürüz: Ferhat Paşa Camisi: Çatalca İlçesi’nin imarında önemli rolü olan Osmanlı sadrazamlarından Ferhat Paşa’nın, 16. yüzyıl sonunda Mimar Sinan’a inşa ettirdiği, sübyan okulu ve çeşme ile bütün yapılar topluluğu(Külliye) içinde yer alır, Mescit Camisi: "Ferhatpaşa Mahallesi Mescidi" olarak da adlandırılır. Kare planlı mescit, dört yöne eğimli ahşap çatılıdır. Ali Paşa Camisi: Çatalcalı Ali Efendi veya Hadım Ali Paşa tarafından yaptırıldığı tahmin edileni Klasik Osmanlı Mimarisi örneklerindendir. Çatalca Hamamı: Padişah IV. Mehmed Han’ın (Avcı) şehzadeliğinde kendisi ve haremi için inşa edilmiştir. Anastasios Surları: Çin Seddi 6 bin km uzunluğuyla Dünyanın en uzun savunma duvarıdır. Düşünün, Çin seddinden sonra dünyanın en uzun suru kabul edilen ‘ Diyarbakır surları’ 5 km. Çatalca Anastasios surları ise 50 km. Onun için; “Diyarbakır surları Çin Seddi'nden sonra dünyanın ikinci en uzun surudur. Bu surlar Avrupa ve Türkiye'nin de en uzun surlarıdır”, şeklindeki değerlendirmeler benim için öyküden ibarettir. Arapçası Hikaye. Yok efendim, Çin surları ve Diyarbakır surları, ayakta imiş. Kaldır ayağa. Hem, 1940 yılına kadar ayakta olan surları neden yıktın(Samsun kent surları da aynı katliamla yok edildi)? Bunun yanıtını ver! Kalıntı belli, güzergahı da. Kuşbakışı izinden git çıkar ve dünyanın 9. harikasını yarat! Çılgın proje arıyorsanız İstanbul için, alın size çılgın proje. İnşa et yeniden ve Çin Seddi kadar ziyaretçi topla. Göster bu duyarlılığı. Hayır! Duyarsızlık; dokularımıza işlemiş bizim. Bu duruş, doğamızı ve tarihimizin değerini bilmediğimizi kanıtı. Kısası, bu nedenle Çatalca’yı bilmiyoruz. Çatalca’nın ve bölgenin en önemli tarihi unsurlarından olan Anastasios Surları, Erken Bizans Dönemi eseri olup, Anastosios I zamanında (491 – 518) tamamlanmış. Karadeniz ile Marmara Denizi arasında kesintisiz olarak devam eden yaklaşık 55 km. uzunluğundaki surlar, Karadeniz’de; Çatalca İlçesi Karacaköy – Evcik İskelesi’nden başlayarak, Silivri İlçesi Altınorak Sitesi yanı başında Marmara Denizi’ne ulaşmaktadır. Peki, 2500 yıl önce Çatalca’nın, doğrusu ilk uygarlığın kurulduğu ‘İnceğiz vadisi ve Mağaraları’na ne diyeceğiz? İnceğiz Mağaraları: Mağaralar denince Niğde Ihlara vadisi, yani güzel atlar diyarı Kapadokya akla gelir de, Cenevizlilerin 9. yüzyılda yüksek kayalara oyduğu 3-4 katlı, 3 devasa mağara ve cennetin izdüşümü, İnceğiz Vadisi aklımıza gelmez. Evet; yanı başımızdaki ilk uygarlığın çıkış düzlemi İnceğiz vadisi ve mağaraları ve de Çatalca atları aklımıza gelmez. Çatalca’da at yetiştirilen haraların, en az Bursa Karacabey haraları kadar varsıl olduğunu kaçınız biliyorsunuz? Barınma amaçlı yapılmış bu mağaralar daha sonra kilise olarak kullanılmış. Mağara odalarında bulunan haç işaretleri de bunun bir göstergesidir. İnceğiz Köyü’ndeki bu mağaralardaki galeriler arasında üç nefli, yani; mağaranın ana aksı yönünde devam eden üç adet koridorlu, Bizans dönemi özellikleri gösteren küçük bir kilise( şapel ) göze çarpar. Kayalar kemer şekline sokulmuş. Gerçekten Çatalca en az Niğde-İhlara vadisi kadar varsıl. Örneğin İki Göz Mağarası, Kocakuyu Mağarası, Elbasan mağaraları, Gökçeli Mağaraları, Kırkayak Mağaraları da gezmeye değer ilginç mağaralardır. Topuklu Çeşmesi: Suyu Bizanslılarca getirilen Topuklu Çeşmesi Sultan II. Ahmet tarafından yaptırılmıştır. Çatalca Surları: Günümüze kalıntı halinde ulaşan surların üzerinde herhangi bir kitabe bulunmamaktadır. Bizans Dönemi’ne ait Çatalca Surları’ndan alınan taşların şehir içinde yapılan bir çok evin inşasında kullanılması yapının tahribatına yol açmıştır. Kaleiçi Camii: Daha öncesinde Çatalca’nın en büyük kilisesi Aya Yorgi ismiyle kullanılan yapı cumhuriyet Döneminde camiye çevrilmiştir. Alipasa Çeşmesi, Ferhatpaşa Çeşmesi, Hacı Mahmut Çeşmesi ve; Mübadele Müzesi; Çatalca İlçesi’nin Kaleiçi Mahallesi’nde bulunan ve eski Rum Tavernası olarak tescillenen yapı, bir dönem Ziraat Bankası Şubesi olarak hizmet vermiştir. Avrupa 2010 Kültür Başkenti Ajansı, Lozan Mübadilleri Vakfı ve Çatalca Belediyesi iş birliğiyle ‘Ölçer ailesinin katkılarıyla’ müzeye dönüştürüldü. Taş Köprü: Karasu Deresi üzerinde bulunan yapı moloz taş ile inşa edilmiş. Kesme taş ile kaplanan köprü, beş kemerden oluşmakta. Jandarma Binası: Kaleiçi Mahallesi’nde yer alan ve bugün Jandarma Bölge Komutanlığı olarak kullanılan bina, enine gelişen bir plan göstermektedir. Evcik Kilisesi: Anostosios Surlarının Karadeniz ile birleştiği noktada, denize hakim bir konumda bulunan yapı, 11. yüzyıl yapısı olduğu savlanmaktadır. 17, Yüzyılda yapıldığı söylenen bakımsız Katırcı köprüsü. Tüm bunlar, Çatalca’yı varsıllaştıran doğa varsıllığının yanında, tarihsel varsıllığının da göstergeleridir. Çatalca’yı varsıllaştıran, tarihi ve doğa varsıllığının yanında doğanı da, yani insanı da önemli etken. Her Anadolu insanı gibi; konuksever, sakin, erdemli, onurlu ve hoşgörülü insanlar. Yerleşik düzendeki Çatalca Romanları, Çatalca’nın en güzel rengi. Çatalcalı onlara, değil Çingene, Roman bile demeyecek kadar kendisiyle bütünleştirmiştir. Onların Çatalca’daki adı, ‘Bayırın esmerleri-çiçekleri’ İstanbul’a gidince, İstanbul’u gezeceksin, ama Çatalca’yı görmezden dönersen, İstanbul’u gezmemiş olacaksın. İlle de, ‘Çatalca Belediye arkasındaki ormanlık alana konuşlandırılmış’; “Nihat Usta Koru Restoran”’in koru böreğini ve Tekirdağ ve Sultanahmet köftelerinin damak tadını aratmayacak Kasap köftesin yiyeceksin.
GEZ-GÖR-YAZ
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
evesbere@gmail.com
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32 TEL: 0312 431 96 88
Yorumlar
Yorum Gönder