MISIR’DA MURSİ, SİVAS’TA MADİMAK, ARHAVİ’DE KAMİLET VADİSİ,
ÜLKEMDE İKTİDAR,
KÜFREDEN AKİL ADAM = GÜLDÜŞÜN ÇORBASI
6
Temmuz 2013
İnadına
her yazımda kullanacağım “Demokrasi Ve Evrensel Barış Bandım”:
[[ Gezi
Parkı Halk Hareketinin iki önemli
haykırışı var, benim de bir önemli
haykırışım ..
Birincisi; “31 Mayıs 2013 tarihine dek hep birkaç kişi
düşündünüz, konuştunuz ve birçok kişiyi dinlemek zorunda bıraktınız, artık
birçok kişi olarak düşüneceğiz ve konuşacağız ve siz birkaç kişi bizi
dinleyeceksiniz; bunun için yarattığınız
‘korku psikolojisini kırdık’ sokaklara indik.”
İkincisi; “31 Mayıs 2013, Türkiye’de ve dünyada 20. Yüzyılın
egemen ideolojilerinin sonlandığı ve ‘dünyanın özgün gelişimi ve değişimini
dikkate alarak, farklılıkları bütünleştiren, evrensel barışı esas alan’
21. Yüzyılın ideolojisinin
başlangıcıdır.”
21.
Yüzyılda, artık birkaç kişinin düşüncede, siyasette, ticarette, bürokraside ve
medyadaki egemenliği bitiyor, birçok kişinin, yani halkın etkin ve belirleyici
olacağı sürece girildi. Bu sürecin düğmesine de Türkiye’de basıldı. Brezilya’ya yansıyan sürecin
Türkiye’de daha da güçlenmesi ve evrensel mesajını yaygınlaştırması için, ülkemdeki ‘CHP’lisinden, AKP’lisine, MHP’lisine, İP’lisine, BDP’lisine, kısacası sağ-sol tüm
oluşumlardaki siyasi payandaların, Gezi Parkı Halk Hareketi’nde paydaş olması
gerekir.
Bu bir
sokağa inişten çok, 21.yüzyılın düşüncelerine inişti, inmeye de devam edeceğiz.
Benim
Haykırışım: “Hormonlu renkli yazılı ve
görsel basın; pıtrak gibi biten, çok dağıtılan, fakat çok satılıyor diye
yutturulan, az seyredilen; cemaatin yazılı ve görsel basını gibi olmasa da benzer duruş sergilemektedir.
Şöyle ki; korku psikolojisiyle
nedeniyle siyasal erkin yandaş
medyasıyla örtüşen anlayışlarına yer vermekte, gezi parkı halk hareketini
aşağılayan haberlere öncelik tanımaktadır. Bu
nedenle ben 31 Mayıs 2013 gününden bu
yana, hormonlu renkli basını, okumuyorum,
dinlemiyorum , sevdiğim dizileri izlemiyorum ve de ürünlerini satın almıyorum, yani bu ilgimi dondurdum,
askıya aldım, ta ki ‘demokrasi ve evrensel barışı’ ilke edinmiş halkın
tepkisini ciddiye alacağı güne dek. Sizin özgür istencinize, gem vurmak
değildir amacım, ben böyle yapıyorum, siz bilirsiniz. ]]
“ Yazı
başlığımın, dünya ve Türkiye gündemiyle ne ilgisi var?” diye sorarsanız,
küserim ve yalnız şu kadarını söylerim; “özellikle ülkemde yaşananlar ‘Güldüşün
Çorbasıııı’.” Düşünün, öylesine güldüşün, yani güçlü insan Mustafa Balbay’ın
deyişiyle ‘M-izah’ malzemeleri var ki, Aziz Nesin üstat, aramızdan erken
ayrılmasa yapıtlarıyla Nobeller Nobeli alırdı.
Güler misin, ağlar mısın? En iyisi ‘tebessüm ederken’
düşünmek:
Uzun
zamandır ‘Güldüşün çorbası ‘damak tadını ötelemiştik. Bu nedenle, arşivimdeki menüleri sıralamaya devam
ediyorum:
Eğer
bir ülkede, işkence yapan, doğayı ve doğanı koruyan duyarlı insanların
çadırlarını sabaha karşı yakan, fırtınayı fırsat bilip Arhavi-Kamilet vadisini
bekleyen insanlar vadiyi terk edince, iş makinelerini gecenin bir yarısında
vadiye sokan, biber gazı sıkan, insanları kışın ortasında havuza döken(Tekel
işçileri Abdi İpekçi parkındaki havuza döktüklerini unutmadık; düşmanları
Akdeniz’e, Ege’ye dökercesine) polis değil de, mukavemet etti diye insanlar
yargılanıyor ise, topluma barış getirmesi için seçilen 60’lıklar, yani ‘Akil
Adamlar’’dan son anda seçilen vakitlisi,
Gezi Parkı Halk Hareketinin doğaya ve
doğana duyarlı insanlarına ana-avrat küfrediyorsa, tuz koktu, kar çürüdü
demektir.
İşte, kokuşmuşluğun ve çürümüşlüğün ‘Güldüşün
Çorbası’ boyutundaki yansımaları’:
1-Emperyalist
Küresel efendi ‘Arap Baharı’ diyerek yıllardır beslediği diktatörleri
yenilemeye başladı, önce Irak, ardından Tunus ve ardından Libya, en sonunda da
Mısır’da diktatörleri değiştirdi. Suriye’de de diktatörü değiştirmek için savaş
veriyor. Fakat, kapital adına gösterdiği kendi diktatörlüğü hiç aklına
getirmiyor. Diğer emperyalist Rusya olayları izliyor, suskun, çünkü bu hareketin
emperyal bölüşüm özelliğini bozmak istemiyor. Türkiye’m ise, bu bölüşümden pay
beklerken sıranın kendisine geldiğinin
işaretini veren Taksim protestolarını algılamamakta direniyor ‘ Taksim
gezi parkı aktivistlerini’ aşağılamaya devam ederek.
Ve düşündürücü
olanı; Arap Baharı sırasında, Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesiyle
sonuçlanan Tahrir protestoları bu sefer seçimle iktidara gelen Mursi'nin siyasi
kariyerinin sonunu getirmesi.
Mursi’nin
seçimle iktidara gelmesinden bir yıl sonra yönetimden memnun olmayan yaklaşık
üç milyon Mısırlı geçtiğimiz pazar
gününden beri ülkenin dört bir yanında
sokaklara dökülmüştü. Mursi’nin vaatlerini yerine getirmediği ve ülkeyi kendi
çıkarları doğrultusunda yönettiği düşüncesi ile gerçekleştirilen eylemlerde
yer-yer yaşanan şiddet olaylarında bugüne kadar 16 kişi hayatını kaybetti. Mursi liderliğindeki Müslüman Kardeşler
partisinin laik ordu ile karşı karşıya gelmesine neden olmuştu.
İşin
güldüşün boyutu; Laik Türkiye ordusunun komutanlarını tutuklatan ülkemin iktidarının demokrasi için devreye girmesi ve de dün ‘Arap Bahari’ ürünü Mursi’yi ve Mısır
ordusunu alkışlarken , bugün çark ederek
halk hareketini onaylaması, fakat Ordunun müdahalesinin demokrasiyi yok edeceği
için, küresel efendilerden yardım istemesi.
Bir
düşündürücü boyut; pıtrak gibi biten cemaat kanallarının ve bazı TMSF hormonlu
kanalların, radikal İslamcı Müslüman kardeşlerin Tahrir meydanı karşıtı Adeviye
Meydanı'na topladığı Mursi yandaşlarının direnişini naklen vermeleri.
Biliyorsunuz, Gezi Parkı eylemlerine hiç yer vermemişlerdi. Neymiş efendim,
ordu darbe yapmış, Tahrir meydanına o insanları ordu mu taşımıştı? Aksine
Adeviye meydanına tıpkı Kazlıçeşme ve Sincan’a taşınan kitle gibi Müslüman
kardeşler kitleleri taşıdı ve Mısır’ı iç savaşın eşiğine getirdi.
Şu
sormaların tam zamanı; “ Sen ülkemin laik ordusunun komutanlarını tutuklamadın
mı? Sen, Gezi parkı aktivistlerini, Vandal, çapulcu, terörist ve vatan haini
ilan etmedin mi? Sen, radikal İslamcı
örgütün Hizbullah üyelerini serbest bırakmadın
mı? Sen Kürt açılım yalanıyla, Türk-Kürt İslam Cumhuriyeti’ni için iki uluslu
toplum yaratma politikalarını topluma dayatmadın mı? Sen, ülkenin ulusal
değerlerini çıkarların için satmadın mı? Sen demokrasi amaçlarımın aracıdır
demedin mi?”
Ve ilahi
sen; çıkmışsın Mısır’da demokrasi elden gidiyor diyorsun ve bizleri
güldürüyorsun, güldür-güldür giderayak..
2-Bir
yetkili çıkıp; 2 Temmuz 1993 tarihinde yakılan 35 canımız için bir tek söz
etmedi.
Senin
ki de laf mı?!
Sivas’ta
35 canı katleden canilerin avukatları nerede? AKP’de milletvekili, yani
TBMM’inde. Hatta bazıları bakan. Sen şimdi dersin ki; “Bunların acaba
vicdanları hiç sızladı mı?” Bunları bırak, 35 canı yakan alevler üzerinden
onları TBMM’ine taşıyan oy verenlerin vicdanı sızladı mı? Sızlamaz, çünkü
onlar Maraş’ta katlim yapan
Ökkeşleri de TBMM’ine taşımıştı.
3-
Vakitli, vakitsiz öten bir akil adem. Adı; Hasan Karakaya; karar-kara
söylemlerini sürdürüyor. Gezi Parkı aktivistleri için sövgüler sıralamış: “Ulan
köpekoğlu köpekler, ulan pz..ler”. Bu Trakyalı susak ağız, bir de
Karadenizli Fiziken bunun tostoparlağı
‘sözde türkücü’ bir şebek var(İsm. Çürüt)olanı da ağza alınmayacak küfürler
etmiş. Nerde mi? Ankara’da tüketim toplumunu tetikleyen Alışveriş
Festivalı(Türkçe katlı kavşak Türkçe bilmediği için, adına ‘Ankara Shopping
Fest’ koymuş, reklam panaolarınada.)’nda. Ben kesin Kadir abi bunları döğer
dedim, fakat Kadir’de tık yok.
4- Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı; seviye
belirleme sınavı(SBS)’nin yapılmayacağını, dersanelerin ise özel okullara
dönüştürüleceğini söyledi.
Eğitim
seviyesini seviyesiz hale getiren SBS politikalarının sahibi, ülke eğitimini
imam kültürüne endekslemek istemesi, iflas etti. İflas etti etmesine de, ülkeyi
tüccar gibi yöneteceğim mantığını ‘dershaneleri özel okula dönüştürme projesi
ile’ sürdürüyor.
5-
Camiye ayakkabı ile girdiler, içki içtiler diyen kişiyi ‘Diyenet’ yalanladı.
Öğrendik ki, sık-sık görüşme hasretini çektiği Obama ile, kendisi camiye
ayakkabıyla girmiş.
Ülkemin
savcı ve yargıçlarını, pardon imamlarını göreve davet ediyorum.
6-
İkinci kez TBMM Başkanı seçilen Cemil Çiçek; “Tutuklu vekilleri Meclis’te
isterim”
Çiçek,
çiçek gibi açılmasını bahara bağlıyorum; ama neyin baharı? Onu da siz bulun,
fakat bahar başına vurmuş olacak ki, bahar başından hiç korkmuyor(Canım, BOH’un
eş başkanından, yani Büyük Ortadoğu Haritası’nın başkanından). 7- Tuzla’daki
Denizcilik Fakültesi(kazandığım halde gitmediğim okul, bin-bir pişmanım)’nden
mezun olan kaptanlar, Bakan Yıldırım’ı işaret flamalarıyla karşıladı. Her
flamanın denizcilik dilindeki anlamı bir kelime idi.
(D)elta, (I)ndia,
(R(omeo, €cho, (N) ovenmbre, (G)olf, (E)cho, (Z)ulu, (I)ndia yan yana gelince
ilk harflerden; “Diren Gezi” yazısı çıktı.
Siz ben
tam anlınızın çatısından öpüyorum. Evet, artık her kesimden insanlar
Mübareklerden korkmuyor. Korkan işaret bekleyicilerin, yıllardır
biriktirdikleri pompalı tüfeklerine dikkat.
7-Artvin'in
Arhavi ilçesinde bulunan Kamilet Vadisi'nde HES projesine karşı nöbet tutan
köylüler yoğun fırtına ve yağmur yüzünden dün gece evlerine gidince sabaha
karşı iş makineleri cennet vadiye girdi. Olayı duyan köylüler ise ayaklandı.
Olay yerine ulaşan jandarma eşliğinde iş makinelerinin vadiden çıkarılmasını
isteyen köylülerin gergin bekleyişi sürüyor.
Ey
60'lık a-kıl insanlar görün olan
aklınızı da kimlere sattığınızı;
cennetin izdüşümü Arhavi yok ediliyor suskunsunuz, zaten sizi susasınız ve de
bazen kusasınız diye seçmediler mi?!
Sizler gayri resmi olarak Allah korkusunu iptal etmişsiniz;
Korkum yanlışlıkla cennete gönderilmeniz ve orayı da
HES'lerle cehenneme dönüştürmeniz:):(
ŞEVKET
ÇORBACIOĞLU
GÜLDÜŞÜN
ÇORBASI
sevket-che@hotmail.com.tr
evesbere@mynet.com
GSM:
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder