“Gezi Parkı olaylarının önder sanatçılarından Şafak Sezer, dün akşam AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın iftarına katıldı. Sezer, masasına gittiği Başbakan Erdoğan'dan özür dileyip elini öpmek istedi. 5 dakika süren sohbete Sezer'in oyuncu arkadaşları ile Emine Erdoğan da dahil oldu.”
Geçen yıl sevgili Kazım Şat’tan öğrendim; çok sevdiğim ve adeta biz genç mühendis ve mimarlara kararlı ve ödün vermez onurlu duruşu öğreten, mesleğimizi sevdiren nüktedan insan Polo dayının, o sevimli çocuğun babası olduğunu.
Yol Su Elektrik Genel Müdürlüğü (AKP tarafından kaldırılan KHGM) köprüler Dairesi başkanlığında çalışırken belli periyotlarda Bolu, Çorum, Yozgat gibi çevre illere biten işleri teslim almaya giden komisyonda görev alırdık. Polo dayı da zaman-zaman böylesi kabullere katılırdı. Nüktedan bir insandı. Anlattığı fıkralar ders niteliğindeydi. Ben rastlamadım, fakat bazen yanında o sevimli çocuğu da getirirmiş.
Polo dayı, iyi ve de sıkı bir devrimci idi. CHP’yi de Devrimciliğin düzlemi olarak görürdü. İşçi statüsünde olduğu için, aktif siyaset yapabiliyordu. Polo dayı, özü sözü bir yürekli asla yalpalamayan bir duruşa sahipti. Atatürk’ün antiemperyalist duruşunu simgeleştiren emperyallere attığı Kurtuluş tokadına hayrandı ve bu bağlamda onun için Atatürk’ün devrimleri evrensel felsefenin temel kaynağı idi.
Bu nedenle; CHP’de politika yapmanın gerekliliğini vurgulardı sürekli. Dahası, ‘Yerelden ulusala, ulusaldan evrensele giden’ Atatürk’ün evrensel felsefesinin daha ileriye taşınması gerektiğini de…
Polo dayı kimdi? Polat Sezer.
O çocuk kimdi? Şafak Sezer.
Şafak Sezer’in Gezi Halk Hareketindeki duruşu, ‘Polo dayının çocuğu bu işte!.’ dedirtmişti bize.
Fakat son duruşu, herkesi çok üzdü, öyle ki, başbakanın karşısındaki o diz çöküşü ve yakarışı içimizi acıttı, ama asla umutsuzluğa itmedi. Yalnız, çok üzüldük, çünkü o çok saydığımız devasa insan, Polo dayı senin o durumuna çok öfkelenmiş ve mezarında ters dönmüştür.
Ne oldu da, Gezi Parkı aktivistliğinden pişmanlık duydun; gökten vahi mi indi, yoksa yerden başına bir şey mi indirildi?!
Ne oluyor beyler, Şafak Sezer değişiyor, Gezi Parkı projesiyle ilgili mahkemenin iptal kararı değişiyor (Bölge İdare Mahkemesi 6. İdare Mahkemesi’nin aldığı yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı), fakat başbakan değişmiyor ve ‘tencere tava çalanları ihbar edin’ korkutmacalarıyla bildiğini okuyor, korkum ülkemin canına okuması…
Her yazıma konuşlandırdığım, fakat bundan sonra son paragraflara alacağım “Gezi Parkı Halk Hareketi” yorumumla yazıma sonlandırmak istiyorum:
Gezi Parkı Halk Hareketinin iki önemli haykırışı var; [[ Birincisi; 31 Mayıs 2013 tarihine dek hep birkaç kişi düşündünüz, konuştunuz ve birçok kişiyi dinlemek zorunda bıraktınız, artık birçok kişi olarak düşüneceğiz ve konuşacağız ve siz birkaç kişi bizi dinleyeceksiniz; bunun için yarattığınız ‘korku psikolojisini kırdık’ ve düşünce düzlemlerine indik.
İkincisi; 31 Mayıs 2013, Türkiye’de ve dünyada 20. Yüzyılın egemen ideolojilerinin sonlandığı ve ‘dünyanın özgün gelişimi ve değişimini dikkate alarak, farklılıkları bütünleştiren, evrensel barışı esas alan’ 21. Yüzyılın ideolojisinin başlangıcıdır.
21. Yüzyılda, artık birkaç kişinin düşüncede, siyasette, ticarette, bürokraside ve medyadaki egemenliği bitiyor, birçok kişinin, yani halkın etkin ve belirleyici olacağı sürece girildi. Bu sürecin düğmesine de Türkiye’de basıldı. Brezilya’ya yansıyan sürecin Türkiye’de daha da güçlenmesi ve evrensel mesajını yaygınlaştırması için, ülkemdeki ‘CHP’lisinden, AKP’lisine, MHP’lisine, İP’lisine, BDP’lisine, kısacası sağ-sol tüm oluşumlardaki siyasi payandaların, Gezi Parkı Halk Hareketi’nde paydaş olması gerekir. ]]
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@mynet.com
sevket-che@hotmail.com.tr
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder