“DÖNEKLİK” ÜLKEMİN EN ÖNEMLİ SEKTÖRLERİNDEN BİRİ OLDU SON 12 YILDIR
4 Şubat 20014
Gerçekten ülkemin önemli sektörlerinden biri de; “döneklik”..
Dün yanınızda olanlar, bugün karşınızda olabiliyor. İşte bir örnek; Bakan Erdoğan, dün; Başbakan Erdoğan’a güzel bakarken ve her dediğini yaparken; bugün, ‘dahası 17 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonu sonrası oğlu gözaltına alınınca’ şunları söyleyebiliyor; “Soruşturma dosyasında var olan imar dosyalarının altında Başbakan Erdoğan'ın da imzaları var. Her şeyden haberi olan Başbakan’ın istifa etmesi gerekir..Tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Bugün bize bir istifa metni ve deklarasyon metni gönderildi. Böyle bir durumda bunun yanlış olacağını düşünüyorum. Hayırlı olsun.''
Nasıl olduysa, önce oğul serbest kaldı, ardından kendisi..Bu duruşu Karadenizli duruşu olarak gösterebilirsiniz. Fakat; bir Karadenizli bir Karadenizliye böylesi duruş göstermez, bu duruş efsanevi Karadenizlilik dürüşünü örseler. Duruş göstermeliydi göstermesine de, zamanlamasını iyi yapmalıydı. Yıllardır; "Her şeyi özelleştiren R-cep T-ayip neden TOKİ'yi özelleştirmiyor" diye sorduğumda, çevresindekilerin savcılığa suç duyurusu bulanacağız tehdidinde bulunacağına, Bayraktar’ın duruşundaki balans ayarını yapmaları gerekirdi.
Ve aynı Erdoğan, aynı Erdoğan için 3 Şubat 2014 günü bakın nasıl “U” dönüşüyle Karadenizlilik duruşunu örseledi; “Önce Allah’ın, sonra RTE’nin sayesinde, genel müdür, meclis üyesi, TOKİ Başkanı, milletvekili ve bakan olduğum gerçeği ortadadır.. Sayın Başbakanımız, benim davamın lideridir. 25 Aralık 2013 tarihinde yaptığım açıklamada bu hususun altı çizilmiş ve Sayın Başbakanımızın da icranın başı olduğu zikredilmiştir. Bunun aksi bir durumun söz konusu olmadığını ifade etmek için maksadımı aşan bir şekilde ‘istifa’ kelimesi tarafımdan kullanılmıştır. Bu ifademden dolayı liderimden ve dava arkadaşlarımdan özür diliyorum.”
Gerçekten döneklik üzerine inşa edilmiş ülkemiz siyaseti. Şu an, Erdoğan Bayraktarı ‘döneklik’ ile suçlayan ve bir diğer Erdoğan’ın kamikazeliğini oynayan yandaş medya yorumcularının, yarın Bakan Erdoğan’ın yanında yer alıp, Başbakan Erdoğan’ı yerden yere vursalardı şaşırdınız değil mi? Fakat olmadı, suskun kaldıkları gibi, satır aralarında bakan Erdoğan’ı suçladılar..Olasıdır, tümden uzlaşıp, silahı eskisi gibi halka doğrultmaları..
Şu döneklikleri ve kaypaklıları anımsatalım:
-“Neden solcular genelde siyasi suçlardan içeri giriyor da sağcılar hırsızlıktan giriyor?” sorusuna; "Sol iktidara az geldiği için yolsuzluk yapamıyor" …” şeklinde yanıt veren Burhan Kuzu, kuzu-kuzu bir gerçeği ifade ederken, dönekçe bir itirafta bulunmuş olmuyor mu? Evet: düne dek, CHP ve sol iktidar olduklarını ve büyük yolsuzluklar yaptıklarını söyleyenler, bugün ‘sıkıştıklarında’ büyük “U” dönüşü yapabilmektedirler.
-CHP Milletvekili Umut Oran'ın, Bilal Erdoğan'ın ve Binalı Yıldırım'ın Sabah-ATV satışında oynadıkları role ilişkin verdiği soru önergesinin yayından kaldırılmasına ilişkin yazı gönderen, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), ‘tepki sonrası’ bazı internet haber sitelerine gönderilen mesajların sehven gönderildiğini açıklaması inandırıcı mı sizce? Çünkü biliyoruz ki; TBMM’ine gelecek yeni düzenleme ile 40 milyon kişinin sosyal medyada yazdıklarından dolayı(başta ben) fişlenecektir. Fakat “U” dönüşünü hemen öğrenen yeni bakan-ki adını ilk kez duydum- Lütfü Elvan; “Hata yaptıklarını, sehven yolladıklarını söylediler. Haber amaçlı yayın yapanlara yayın yasağı olmaması gerekir..” diyerek özür diledi. Kısaltılmış adı BTK diye bir kurum var; Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu( aslında kısaltılmış adı BİTİK olmalı) hata yaptıklarını itiraf ettiler. Anlaşıldığı üzere; BİTİK, TİB, Bülent Arınç ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı sehven yapıldı diyerek adeta “U” dönüşü yarışındalar.
-Dün baş tacı ettikleri Başsavcı Zekeriya Öz’ün kız kardeşini TMSF’den, Hakan Şükür’ü Lig TV yorumculuğundan almaları da bir “U” raksı değil de nedir; özellikle Nazlı Ilıcak’ı köşelerinden sürekli oynatmaları…
-Bitmedi, Suriye Devlet Başkanı Beşer Esat’ı baş düşman ilan ettikleri bu süreçte, Beşer Esad’ın baş dostu İran’ı ziyaret etmek, Cemaati 11 yıldır can yoldaşı görüp o’na laf söyletmezken ve de milletvekillerini ortak atarken, aniden can düşmanı ilan edilmesi, Cemaat ile birlikte askeri vesayeti kaldırma savaşı verirken, şimdi dönüp ‘Asker aydınlara ve askerlere kumpas düzenledi diyerek cemaati satmak, onları Haşaşi, Ananasçı ve Tuzluk diyerek aşağılamak..FB’nin şike olayının dahi bir kumpas olduğunu, Şike, Ergenekon, Balyoz ve Ay ışığı benzeri operasyonlarının kumpas olduğunu söyleyerek yeniden yargılamanın kapısını açmak, bunu yapabilmek için yargıyı tamamen değiştirmek, erkler ayrılığını öteleyip; Yargıyı, yürütmenin uydusu haline getirmek,..Tüm bunlar aklıma “U” dönüşlerinden çok Fırıldak Kubiyi(DSP’den milletvekili iken 5-6 parti değiştiren Kubilay Uygun) çağrıştırdı bende.
Başbakan Erdoğan Almanya ziyaretinde..Heyetteki gazeteci ve kişilere bakınca hayret ettim; asla yanından ayırmadığı her yere taşıdığı Zaman, Bugün ve Habertürk gazetelerinden kimse yok, çünkü onlar Fetullahçı.
Bir dikkatimi çeken de, Almanya’ya sürekli hakaret eden, Gezi Halk Hareket’i sorumlusu göstererek Almanyayı aşağılayan Egemen Bağış ne yüzle gidiyor Almanya’ya, alay ettiği Başbakan Angela Merkel’e ne diyecek? Özellikle, ‘Başbakan Erdoğan’ı telekineziyle öldürecekler’ tezi nedeniyle Almanya tarafından dalga geçilen Yiğit Bulut biliyorsunuz, “Gezi olaylarının arkasında Almanya var, nedeni ; Almanya 3. Havalimanı’na karşı, çünkü Frankfurt Havalimanı’nın yerini alacak, o limanı işlevsiz bırakacak” şeklindeki absürt tezi sonrası Almanlara ne diyecek?
Döneklik gerçekten ülkemde sektör olmuş da haberimiz yok.
Şunu söylemenin tam zamanı;
Ergenekon, Balyoz ve benzer operasyonlar döneminde; ‘sonradan Fatih Altaylının da yaşadığı’ bir fıkracığa yer vermek istiyorum:
Bir internet meczubu şöyle bir elektronik posta göndermişti bana; "TBMM'i, Cumhurbaşkanlığı, TRT teslim alındı, sırada Asker ve Anayasa Mahkemesi var, gel, diretme sen de teslim ol, Cumhuriyetiniz'i yıkacağız, İslam cumhuriyet'i kaçınılmaz."
Bugünlerde bizim böylesi bir elektronik posta göndermemize gerek yok galiba, görünün karanlığın bitişi kılavuz istemez.
Her neyse; “yesinler birbirlerini” veya “al birini vur hepsini” demekten çok, ülkeme zarar vermeyecek şekilde bunları siyaset düzleminde tümden silmenin politikalarını geliştirmemiz gerektiğini düşünmenin zamanı. Eğer ki; karşıtlar(muhalefet) olarak bu kaosu, siyasi ranta dönüştürmenin politikalarıyla hareket eder, rasyonel politikalara öncelik tanımaz isek, benzer bir yapıyı tetiklemekten başka bir şey yapmamış oluruz.
Şunu yadsımayın, bu günümüzün gerçeğidir:
“Sağın son alternatifi AKP iktidarı idi, sağ asla bundan sonra iktidara gelemez. Önümüzdeki süreç; yani, 13 yılını anlamsız şekilde tükettiğimiz “21. Yüzyıl” süreci, 20. Yüzyıl ideolojilerinin biteceği süreçtir.
21. Yüzyıl ideolojisi, ‘sürekli vurgulamaya çalıştığım’ Gezi Halk Hareketi’nde kendisini ortaya çıkaran ‘her farklı isteme yanıt’ yeni, çağcıl düşüncelerin ideolojisi olacaktır. Eski sol ideoloji ile harmanlanacak bu yeni düşünsel süreç(ideolojisi), sağı siyaset düzleminden sileceğini düşünüyorum.
Siz tüm bunları dikkate almaz ve sağ adaylarla sağı geçmeye çalışırsanız, solunuzu kaybedersiniz. Çünkü, sağ aday partiye ancak kendisini taşır, sağ tabanı değil.
Burada, sakın CHP’nin yerel seçim duruşunu eleştirdiğimi düşünmeyin(şu an zaten zamanı değil); aksine ben, CHP’nin bugünkü siyasal tercihlerini ‘6 ok onarımı doğrultusunda biçimlendirilir’ ve Gezi Halk Hareketi’nin işaret ettiği 21. Yüzyıl ideolojisiyle yoğrulur ise, iktidar olabileceğini umut ediyorum.
Bunun için de, Kılıçdaroğlu’nun; salt belediye başkanı, belediye meclis üyesi, il genel meclis üyesi ve Milletvekili olmak için etrafında cirit atanlara değil, kendisiyle birlikte proje ve programı partiye taşıyanlara gereksinim vardır.”
http://blog.milliyet.com.tr/abdullah-ile-recep-beyin-yaptiklari/Blog/?BlogNo=258923
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
Sevket-che@hotmail.com.tr
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
4 Şubat 20014
Gerçekten ülkemin önemli sektörlerinden biri de; “döneklik”..
Dün yanınızda olanlar, bugün karşınızda olabiliyor. İşte bir örnek; Bakan Erdoğan, dün; Başbakan Erdoğan’a güzel bakarken ve her dediğini yaparken; bugün, ‘dahası 17 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonu sonrası oğlu gözaltına alınınca’ şunları söyleyebiliyor; “Soruşturma dosyasında var olan imar dosyalarının altında Başbakan Erdoğan'ın da imzaları var. Her şeyden haberi olan Başbakan’ın istifa etmesi gerekir..Tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Bugün bize bir istifa metni ve deklarasyon metni gönderildi. Böyle bir durumda bunun yanlış olacağını düşünüyorum. Hayırlı olsun.''
Nasıl olduysa, önce oğul serbest kaldı, ardından kendisi..Bu duruşu Karadenizli duruşu olarak gösterebilirsiniz. Fakat; bir Karadenizli bir Karadenizliye böylesi duruş göstermez, bu duruş efsanevi Karadenizlilik dürüşünü örseler. Duruş göstermeliydi göstermesine de, zamanlamasını iyi yapmalıydı. Yıllardır; "Her şeyi özelleştiren R-cep T-ayip neden TOKİ'yi özelleştirmiyor" diye sorduğumda, çevresindekilerin savcılığa suç duyurusu bulanacağız tehdidinde bulunacağına, Bayraktar’ın duruşundaki balans ayarını yapmaları gerekirdi.
Ve aynı Erdoğan, aynı Erdoğan için 3 Şubat 2014 günü bakın nasıl “U” dönüşüyle Karadenizlilik duruşunu örseledi; “Önce Allah’ın, sonra RTE’nin sayesinde, genel müdür, meclis üyesi, TOKİ Başkanı, milletvekili ve bakan olduğum gerçeği ortadadır.. Sayın Başbakanımız, benim davamın lideridir. 25 Aralık 2013 tarihinde yaptığım açıklamada bu hususun altı çizilmiş ve Sayın Başbakanımızın da icranın başı olduğu zikredilmiştir. Bunun aksi bir durumun söz konusu olmadığını ifade etmek için maksadımı aşan bir şekilde ‘istifa’ kelimesi tarafımdan kullanılmıştır. Bu ifademden dolayı liderimden ve dava arkadaşlarımdan özür diliyorum.”
Gerçekten döneklik üzerine inşa edilmiş ülkemiz siyaseti. Şu an, Erdoğan Bayraktarı ‘döneklik’ ile suçlayan ve bir diğer Erdoğan’ın kamikazeliğini oynayan yandaş medya yorumcularının, yarın Bakan Erdoğan’ın yanında yer alıp, Başbakan Erdoğan’ı yerden yere vursalardı şaşırdınız değil mi? Fakat olmadı, suskun kaldıkları gibi, satır aralarında bakan Erdoğan’ı suçladılar..Olasıdır, tümden uzlaşıp, silahı eskisi gibi halka doğrultmaları..
Şu döneklikleri ve kaypaklıları anımsatalım:
-“Neden solcular genelde siyasi suçlardan içeri giriyor da sağcılar hırsızlıktan giriyor?” sorusuna; "Sol iktidara az geldiği için yolsuzluk yapamıyor" …” şeklinde yanıt veren Burhan Kuzu, kuzu-kuzu bir gerçeği ifade ederken, dönekçe bir itirafta bulunmuş olmuyor mu? Evet: düne dek, CHP ve sol iktidar olduklarını ve büyük yolsuzluklar yaptıklarını söyleyenler, bugün ‘sıkıştıklarında’ büyük “U” dönüşü yapabilmektedirler.
-CHP Milletvekili Umut Oran'ın, Bilal Erdoğan'ın ve Binalı Yıldırım'ın Sabah-ATV satışında oynadıkları role ilişkin verdiği soru önergesinin yayından kaldırılmasına ilişkin yazı gönderen, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), ‘tepki sonrası’ bazı internet haber sitelerine gönderilen mesajların sehven gönderildiğini açıklaması inandırıcı mı sizce? Çünkü biliyoruz ki; TBMM’ine gelecek yeni düzenleme ile 40 milyon kişinin sosyal medyada yazdıklarından dolayı(başta ben) fişlenecektir. Fakat “U” dönüşünü hemen öğrenen yeni bakan-ki adını ilk kez duydum- Lütfü Elvan; “Hata yaptıklarını, sehven yolladıklarını söylediler. Haber amaçlı yayın yapanlara yayın yasağı olmaması gerekir..” diyerek özür diledi. Kısaltılmış adı BTK diye bir kurum var; Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu( aslında kısaltılmış adı BİTİK olmalı) hata yaptıklarını itiraf ettiler. Anlaşıldığı üzere; BİTİK, TİB, Bülent Arınç ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı sehven yapıldı diyerek adeta “U” dönüşü yarışındalar.
-Dün baş tacı ettikleri Başsavcı Zekeriya Öz’ün kız kardeşini TMSF’den, Hakan Şükür’ü Lig TV yorumculuğundan almaları da bir “U” raksı değil de nedir; özellikle Nazlı Ilıcak’ı köşelerinden sürekli oynatmaları…
-Bitmedi, Suriye Devlet Başkanı Beşer Esat’ı baş düşman ilan ettikleri bu süreçte, Beşer Esad’ın baş dostu İran’ı ziyaret etmek, Cemaati 11 yıldır can yoldaşı görüp o’na laf söyletmezken ve de milletvekillerini ortak atarken, aniden can düşmanı ilan edilmesi, Cemaat ile birlikte askeri vesayeti kaldırma savaşı verirken, şimdi dönüp ‘Asker aydınlara ve askerlere kumpas düzenledi diyerek cemaati satmak, onları Haşaşi, Ananasçı ve Tuzluk diyerek aşağılamak..FB’nin şike olayının dahi bir kumpas olduğunu, Şike, Ergenekon, Balyoz ve Ay ışığı benzeri operasyonlarının kumpas olduğunu söyleyerek yeniden yargılamanın kapısını açmak, bunu yapabilmek için yargıyı tamamen değiştirmek, erkler ayrılığını öteleyip; Yargıyı, yürütmenin uydusu haline getirmek,..Tüm bunlar aklıma “U” dönüşlerinden çok Fırıldak Kubiyi(DSP’den milletvekili iken 5-6 parti değiştiren Kubilay Uygun) çağrıştırdı bende.
Başbakan Erdoğan Almanya ziyaretinde..Heyetteki gazeteci ve kişilere bakınca hayret ettim; asla yanından ayırmadığı her yere taşıdığı Zaman, Bugün ve Habertürk gazetelerinden kimse yok, çünkü onlar Fetullahçı.
Bir dikkatimi çeken de, Almanya’ya sürekli hakaret eden, Gezi Halk Hareket’i sorumlusu göstererek Almanyayı aşağılayan Egemen Bağış ne yüzle gidiyor Almanya’ya, alay ettiği Başbakan Angela Merkel’e ne diyecek? Özellikle, ‘Başbakan Erdoğan’ı telekineziyle öldürecekler’ tezi nedeniyle Almanya tarafından dalga geçilen Yiğit Bulut biliyorsunuz, “Gezi olaylarının arkasında Almanya var, nedeni ; Almanya 3. Havalimanı’na karşı, çünkü Frankfurt Havalimanı’nın yerini alacak, o limanı işlevsiz bırakacak” şeklindeki absürt tezi sonrası Almanlara ne diyecek?
Döneklik gerçekten ülkemde sektör olmuş da haberimiz yok.
Şunu söylemenin tam zamanı;
Ergenekon, Balyoz ve benzer operasyonlar döneminde; ‘sonradan Fatih Altaylının da yaşadığı’ bir fıkracığa yer vermek istiyorum:
Bir internet meczubu şöyle bir elektronik posta göndermişti bana; "TBMM'i, Cumhurbaşkanlığı, TRT teslim alındı, sırada Asker ve Anayasa Mahkemesi var, gel, diretme sen de teslim ol, Cumhuriyetiniz'i yıkacağız, İslam cumhuriyet'i kaçınılmaz."
Bugünlerde bizim böylesi bir elektronik posta göndermemize gerek yok galiba, görünün karanlığın bitişi kılavuz istemez.
Her neyse; “yesinler birbirlerini” veya “al birini vur hepsini” demekten çok, ülkeme zarar vermeyecek şekilde bunları siyaset düzleminde tümden silmenin politikalarını geliştirmemiz gerektiğini düşünmenin zamanı. Eğer ki; karşıtlar(muhalefet) olarak bu kaosu, siyasi ranta dönüştürmenin politikalarıyla hareket eder, rasyonel politikalara öncelik tanımaz isek, benzer bir yapıyı tetiklemekten başka bir şey yapmamış oluruz.
Şunu yadsımayın, bu günümüzün gerçeğidir:
“Sağın son alternatifi AKP iktidarı idi, sağ asla bundan sonra iktidara gelemez. Önümüzdeki süreç; yani, 13 yılını anlamsız şekilde tükettiğimiz “21. Yüzyıl” süreci, 20. Yüzyıl ideolojilerinin biteceği süreçtir.
21. Yüzyıl ideolojisi, ‘sürekli vurgulamaya çalıştığım’ Gezi Halk Hareketi’nde kendisini ortaya çıkaran ‘her farklı isteme yanıt’ yeni, çağcıl düşüncelerin ideolojisi olacaktır. Eski sol ideoloji ile harmanlanacak bu yeni düşünsel süreç(ideolojisi), sağı siyaset düzleminden sileceğini düşünüyorum.
Siz tüm bunları dikkate almaz ve sağ adaylarla sağı geçmeye çalışırsanız, solunuzu kaybedersiniz. Çünkü, sağ aday partiye ancak kendisini taşır, sağ tabanı değil.
Burada, sakın CHP’nin yerel seçim duruşunu eleştirdiğimi düşünmeyin(şu an zaten zamanı değil); aksine ben, CHP’nin bugünkü siyasal tercihlerini ‘6 ok onarımı doğrultusunda biçimlendirilir’ ve Gezi Halk Hareketi’nin işaret ettiği 21. Yüzyıl ideolojisiyle yoğrulur ise, iktidar olabileceğini umut ediyorum.
Bunun için de, Kılıçdaroğlu’nun; salt belediye başkanı, belediye meclis üyesi, il genel meclis üyesi ve Milletvekili olmak için etrafında cirit atanlara değil, kendisiyle birlikte proje ve programı partiye taşıyanlara gereksinim vardır.”
http://blog.milliyet.com.tr/abdullah-ile-recep-beyin-yaptiklari/Blog/?BlogNo=258923
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
Sevket-che@hotmail.com.tr
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder