MİT ÖZELİNİZE GİREBİLECEK ARTIK; GÜLDÜŞÜN ÇORBASI
Güler misin, ağlar mısın? En iyisi ‘tebessüm ederken’ düşünmek: Uzun zamandır ‘Güldüşün çorbası ‘damak tadını ötelemiştik. Bu nedenle, arşivimdeki menüleri sıralamaya devam ediyorum:
Eğer bir ülkede, işkence yapan, biber gazı sıkan, insanları kışın ortasında havuza döken (Tekel işçileri Abdi İpekçi parkındaki havuza dökmüşlerdi, Yunanlıları Akdeniz’e, Ege’ye dökercesine) polis değil de, mukavemet etti diye insanlar yargılanıyor ise, tuz koktu, kar çürüdü demektir.
İşte, kokuşmuşluğun ve çürümüşlüğün ‘güldüşün çorbası’ boyutundaki yansımaları’
Önce yakın zaman ‘Güldüşün Çorbalarına’ yer verelim;
- A- “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün gece TBMM'ne görüşülerek kabul edilen MİT mensupları veya kamu görevlileri hakkındaki ceza soruşturmalarında başbakan izni şartını yeniden düzenleyen 6278 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'u onayladı.”
Hep söyledik; Abdullah Gül daha ılımlı ve demokrat olduğunu, Tayyip ile çeliştiğini. Bunu doğrularken de şu tümceyi kullandık; “ zaten kendisi Fetullahçı, Tayyip Nakşi”..Tüm böylesi söylemlerin bir bağlamda züğürt tesellisi olduğunu söyleyenlerimiz de çok oldu, yani Abdullah’a da pek, pardon bu söylediklerimizle kimliğinin pek örtüşmediği işaret edildi.
Fakat; Kesin ılımlı ve demokrat olmadığı ortaya çıktı. İkincisi, kesin Fetullah yanlısı olmadığı görüldü.
Belli ki; Tayyip ve Gül arasında gizemli bir ortaklık var, sadece bu ortaklıkları besleyen duruşları oldu, bu duruşlardan biri de Fetullah duruşu, yani Fetullahçılıkları idi, şimdi vazgeçtiler. İşin özü, demokrasi bağlamında güvenilir değiller.
Eğer, sayın Gül, tüm bu duruşlarını kendini gizlemek, karşı tarafın densizliğine gem vurarak, amacına sessizce ulaşmak ise veya bilmediğimiz bir tehdit almadıysa, savlarımda kararlıyım.
Karalıyım, çünkü; “Kimse internetin dışında kalamaz, kalması da mümkün değil. Kalanlar ancak kontrollü, rejimleri belli olan ülkelerdir…” diyordu ve ardından ‘İnternete sansür Yasası’nı onayladı ve 100 bin kişi bir anda kendisini twitter den sildi.
Ve ardından, düne dek desteğini aldıkları Economist dergisisin de yayımladığı bir yorumunda, internet yasasını veto etmeyen Gül için “Cumhurbaşkanı yine Başbakanı engellemeyi reddetti” diyerek Gül’ün genel yaklaşımı için tarafsız olmadığını vurguladı. Devamında Türkiye’de “kritik” seçim süreci yaklaşırken Türkiye’ye “hakim dindar muhafazakar unsurun ülkenin zaten zayıf olan demokratik yönetişim yapılarını zedelemeye devam ettiği” savundu ve sonra Cumhurbaşkanı Gül’ün “önceden bir mahkeme kararı olmadan interneti sansürlemeye” olanak tanıyan“tartışmalı” internet yasasını imzaladığına dikkat çekti.
Gül, Erdoğan’a karşı koyabilecek “tek şahsiyet” olarak görülüyordu. Fakat,“ “İnterneti kısıtlayan yasanın kusurlarını bildiği halde onaylaması, önemli her noktada Başbakanı desteklediğini gösteren sicili ile uyumlu” bir duruş olarak tanımladı.
Haklılar, ve haklıyız kuşkularımızda Çünkü; son olarak, M İT Yasası’nı da onaylayıp; duruşuyla pek de ılımlı ve demokrat olmadığını kanıtladı Abdullah Gül.
Gül ve Erdoğan dayanışması otoriter yapının kurumsallaşması, artık ikisi istedikleri anda sitenize, size ve düşüncenize set çekebilecekler. İnternet ve M İT üzerinizde özel alanınıza girecekler, beyninizi yönlendirecekler.
İnternet başbakana bağlı, istediğin gibi kullanamayacaksın artık, M İT’de Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu Başkanı olan Başbakana bağlı. Herhangi bir kişinin banka hesaplarına , para hareketine MİT anında ulaşacak, Savcı asla soruşturma açamayacak başbakan izni olmaksızın M İT yasası ile, tıpkı HYSK Yasası gibi, her şey Gül ve Erdoğan’a bağlı.
Bakmayın siz 30 Haziran 2004’te kurdukları Özel Yetkili Mahkemeleri (ÖYM) kaldıran yasanın TBMM’inde kabul edilmesine. Bakın siz, Gül’ün; ÖYM’leri onaylayıp onaylamayacağına. Düşünün, ÖYM’yi kaldıracak yasayı veto etmez ise; Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, KCK, Odatv, 28 Şubat ve 12 Eylül davalarla, terör suçlarından açılan ve yargılaması süren 5 600 davanın seyri değişecek ve bütün davalar devlete karşı suçlar da dahil 133. ağır ceza mahkemesinde görülecek.
Zannetmiyorum, çünkü ÖYM’lerin yerini MİT’in ve HSYK’nın yeni yapılanması bütünde kazandığı yetkiyle belirleyecekleri mahkemelerde yargılanacaklar, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu ile Ankara Barosu Başkanı Sema Aksoy’un belirtiği gibi, MİT kanunundaki düzenlemeler, Anayasa Mahkemesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’ne aykırıdır; böylesi yapı bütününde, MİT ile HSYK’ya verilen yeni yetkilerle yeni ÖYM kurulacak gibi. Ben işletilen bu sürece; “Özel Yetkili Mahkeme, paralel yetki kaydırılmasıyla özelleştirildi” diyorum.
Özetlersek:
ÖYM paralel yetki ile özelleştirildi; Özel Yetkili Mahkemeleri (ÖYM) kaldıran yasa TBMM’inde kabul edilmiş, eğer Cumhurbaşkanı onaylar ise yürürlüğe girecekmiş. İyi de; MİT’in ve HSYK’nın yeni yapılanma bütünde kazandıkları yetkiyle belirleyecekleri mahkemeler daha da özel olmayacak mı?
Ben, bu süreçle; Özel Yetkili Mahkemelerin, paralel yetki kaydırılmasıyla tümden özelleştirildiğini düşünüyorum.
Evet: Başbakan, MİT kanalıyla istediği bilgi ve belgeye anında sahip oluyor, yani; her türlü soruşturma dosyaları hakimin önüne gitmeden başbakanın önünde olabilecek artık. Adalet Bakanı, Başsavcı veya HSYK aracılığıyla savcıyı anında enterne edebiliyor. İnternet yasasıyla, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na bağlı olan Telekominikasyon İletişim Başkanı (TİB), sosyal medyayı kontrol altına alabiliyor.
Şimdi böylesi bir devlet yapısını, doğrusu; Hitlerin bile cesaret edemeyeceği otoriter yetkili bir yapıyı nasıl tanımlarsınız?!
Otoriter devlet.. Peki, iktidarı kaybettiklerinde, bu yasaların yarattığı otoriter devlet aracılığıyla, bugün halka çektirdiklerinin aynısını yaşayacaklarını ve her şeylerini de kaybedecekleri neden akıllarına getirmezler.
- B- Evindeki ayakkabı kutusunda 4.5 milyon dolar çıkan Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan ile birlikte 13 kişi tahliye edildi. Bakan çocukları ve Rıza Sarraf’ın tutukluluk hali ‘kaçma ihtimali’ gerekçesiyle devam etti.
O paraların, İmam Hatip içindi, Bosna’da Üniversite içindi diyenler, bir süre sonra, ayakkabı içindeki milyon dolarların mizansen olduğunu savlamaya başladılar; çünkü İmam Hatip ve Bosna Üniversitesi öyküsü yalanlandı. Ve de ardından yargının tümü Adalet Bakanlığına bağlandı.
Öylesi oyunlara girdiler ki; Ali İhsan Varol’un sunduğu “Kelime Oyunun”nda ‘Yiyici’ ve ‘Çapulcu’ soruları sorulduğu için yayından kaldırıldı.
Bitmedi, düne dek; “28 Şubat ve öncesinde, orduya cemaat sızdı diyerek ve irtica bahane edilerek bazı askerlere zülüm yapıldığını ve ilişkilerinin kesildiğini söyleyenler Askeri Şura kararlarına Şerh koyuyorlardı, bugün; paralel yapı orduya sizmiş şeklinde tersini söylemeye başladılar. Sakın ola ki; önümüzdeki Askeri Şura toplantısında irtica tehlikesiyle ilişki kesme süreci başlatırlar ise şaşırmayalım.
Özellikle, irtica tehlikesi nedeniyle ilişkisi kesilen askerleri savunmaya kalkan solcular görürseniz ve Rcep’in de çıkıp, ”Bakın, bunlar şimdi paralel kenarlarla ve irtica ile iç içe olmaya başladılar” diyerek, yine haklı konuma geçmeye çalışırlar ise hiç şaşırmayın, çünkü burası AKP iktidarının hüküm sürdüğü bir yer oldu.
- 1- Muhafazakarların 'ikinci evlilik' şehri. Başakşehir gizli evlilikler şehri mi? Bugün gazetesinin yazılarıyla solcuları kızdıran yazarı Nuh Gönültaş, bu sefer dindarların gizli ikinci evliliklerini deşifre etti. Unutmayın; Allah için yapılan hiçbir sahtekarlığın, sapıklığın, hırsızlığın günahı yoktur? “Allah için yapıyorum tüm bunları” diyerek benim varoş ve gecekondu insanıma fetva ver bir de kömür, gerisine koyver gitsin. Nuh Gönültaş’a gelince; o bağyan ya soldan hidayete erdi, ya da bedava kullanıldığını düşünerek satışa başladı.
- 2- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Bitlis’te Kılıçdaroğlu’na seslendi: “Senin adın karın doyurmaz(18/12/2010).” E-Recep; sen insanların sorunlarını çözmeye mi geldin, yoksa karın doyurmaya mı? Haklısın, kimleri doyurduğun gün gibi ortada.
- 3- ABD Başkanı Barack Obama, “Geçen hafta Başbakan Erdoğan ile olumlu geçen bir görüşmem oldu. Ve beraber, Amerikan-Türk ilişkilerinin güçlü yapısını teyit ettik. Bizim ortaklığımız elastikidir, WikiLeaks sarsamaz” dedi. Elastik sözcüğüne baktım; “ayarı aldığı zaman eğilen, bükülen, incelen, kısalan, şekilden şekile giren maddeler ve insanlar için kullanılan sözcük.” Bilmem yoruma gerek var mı? Yıllardır ABD tarafından ayarlanan bir ülke olduğumuzu söyleyenlere bundan sonra haksızlık yapmayız artık.
- 4- Mersin’de oto galerisi sahibi Metin Baydar, türkü barda istediği Kürtçe türküyü “Kürtçe bilmiyorum” diye söylemeyen şarkıcı Sarp Öztürk öldürdü, gitarist ve garsonu ağır yaraladıktan sonra kaçtı. Canım Türkiye, nedir bu Kürt ve Türk milliyetçiliğinden çektiğin? Bir ülkeyi parçalamak istiyor, Biri Kürtçe şarkı, Diğeri Türkçe şarkı söyledi diye öldürüyor?
- 5- Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından düzenlenen Demokratik Özerklik Çalıştayı’na sunulan “Demokratik Özerklik Taslağı” ile; farklı grup ve oluşumları sindirme amaçlı kullanmaya açık “savunma gücü” oluşturmak isteniyor. Ve de, Kürtlerin kullandığı sarı, yeşil ve kırmızı renklerin özerk yönetimin sembolü, İran’da 1946’da kurulan ve 1 yıl yaşayan Kürt Mahabad Cumhuriyeti’nin bayrağı ise özerk yönetimin bayrağı olması düşünülüyor. Bu Kürt milliyetçiliği değil de nedir? Ulusal birlikteliği karşıt, üniter yapıyı yok eden bu yaklaşıma katılınmaz katıla-katıla gülünür. Çünkü Anadolu insanını algı kerizi yerine koyan bu yaklaşımın özünde; toplumu Kürt-Türk halkına indirgemek yatmaktadır. Yukarıdaki “Demokratik Özerklik Taslağı”daki ifadelere “Kürt” yerine, “Türk, Laz, Çerkez, Hemşinli, Zaza, Boşnak, Arnavut, Tatar, Roman, Trakyalı, Türkmen, Yörük, Tahtacı, Gürcü, Alevi, Süryani, Ermeni, Yahudi” koyun, karşınıza nasıl bir parçalanmışlık çıkar görün!
- 6- Avrupa'dan zehir zemberek rapor. Avrupa Konseyi’nin hukuk alanında danışma organı görevini yürüten Demokrasi ve Özgürlük İçin Avrupalı Yargıçlar Birliği’nin (MEDEL) iki üyesinin Türkiye gözlem raporunda, sert eleştirilerde bulunuldu. Raporda, “Türkiye’de yargı siyasi gücün emrine verilmiştir ve yargının kontrol ve sınırlandırma işlevlerini yapmasına izin verilmemektedir” denildi. Deniz feneri, mit/kck örnekli rapor. Deniz Feneri, şike, MİT/KCK soruşturmaları örnek gösterilen raporda, soruşturma-yargılamanın, “Politik gücü elinde tutanların çevreleri için tehlikeli boyut kazandığında” ilk tepki olarak savcı ya da hakimin dosyadan el çektirildiği haklarında soruşturma açıldığı savunuldu. Raporda, “Böylesi bir korku hakim ve savcıların kişisel ve kurumsal bağımsızlıklarına bir tehdittir” denildi.
iktidar yandaşları yargıdan muaf. “Soruşturmalar ya da yargılamalar politik gücü elinde tutanların çevreleri açısından tehlikeli bir boyut kazanmaya başladığında, ilk tepkileri ilgili savcıya veya hakimi dosyadan el çektirmek; görevini ya da görev yaptığı şehri değiştirmek yine ilgili savcı veya hakim hakkında disiplin soruşturması ya da ceza soruşturması başlatmak ve kanun değişikliği yaparak iktidar yandaşlarını yargıdan muaf tutmak. Yürütme manipüle ediyor. Yukarıda bahsedilen bu durum yargının sıklıkla ve çeşitli yollarla yürütme erki tarafından manipule edildiğinin açık bir kanıtıdır. Savunmayı temsil eden avukatların aynı şekilde ciddi biçimde bu durumdan etkilendiği açıktır. Türkiye'de yargı siyasi gücün emrine verilmiştir. Prensip olarak adaletin üç işlevi vardır: Birincisi uyuşmazlık yönetimidir, ikincisi düzen sağlamadır, üçüncüsü ise siyasi gücün sınırlandırılmasıdır. Açıkçası Türkiye’de yargı siyasi gücün emrine verilmiştir ve yargının kontrol ve sınırlandırma işlevlerini yapmasına izin verilmemektedir. Şaşkınlık içindeyiz Şimdi bizler, hiç şüphe götürmez şeklinde olan ilk izlenimimizin açıklığı karşısında şaşkınlık içindeyiz ki Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve hukuk devleti adına çok şey yapılmak zorundadır. Bunu temin için hakim ve savcıların mensubu olduğu özerk birliklerin önemi büyüktür.” (Oya Armutçu / Hürriyet) - 7- Egemen Bağış'ın sucuklu yumurta önerisinin bir benzeri de Başbakan Erdoğan'dan geldi. Erdoğan, protestocu öğrencilere seslenerek, ''Fırsat olsa tavsiye ederdim. Bol paranız var. Akşama omlet yapın, yiyin'' dedi. Başbakan CHP'yi de, öğrenci olaylarını teşvik etmekle suçladı. AKP'li Burhan Kuzu katıldığı konferansta kendisini yumurta yağmuruna tutan öğrencilere "O kadar yumurtayı atacaklarına yeselerdi, beyinleri gelişirdi" dedi. TBMM Genel Kurulu' nda süren görüşmelerde konuşan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2002' de asgari ücretle 1370 yumurta, Kasım 2010 itibariyle de 2699 yumurta alınabildiğine dikkat çekti. Bu güldüşün’e yorum yapmak, bunların güldüşünselliklerine saygısızlık olur.
- 8- Anılarını kitap olarak yayımlayan MİT’in eski İstanbul Bölge Başkanı Gündeş, Başbakan’a suikast yapacakları iddiasıyla ilgili olarak Ergenekon Savcısı Öz tarafından sorgulanması konusunda şunları yazdı: Sabıkalı birinin ihbarına göre, Çevik Bir’e tabanca ve roket göndermişim. Orada ifade vermekten çıkan emekli Orgeneral Çevik Bir’le ilk kez karşılaştım ve bana ‘Komutanım biz neler yapmışız’ dedi. Yorumu ben değil sayın Gündeş yapıyor: “Zekeriya Öz denen adam Gündeş’e suikastta kullanılacağı söylenen tabanca ve roketin fotoğraflarını gösterdi. Gündeş fotoğraflara baktı, gülümsedi: Roketin kızağı yoktu. “Çevik Paşa bunu eliyle mi atacaktı” diye sordu. Bu silahları ilk defa gördüğünü söyledi. Hayatı pahasına yaptığı 50 yıllık görevinde devlet için yaptığı hizmetlerden örnekler verdi. Çıkışta “Devlete fedakârca hizmet etmenin bedeli 85 yaşında bu muameleye uğramak mı olmalıydı” diye düşündüğünü yazdı.
- 9- Günün adamı kuşkusuz CHP Parti Meclisi’nin yeni üyelerinden 41 yaşındaki ilahiyatçı Dr. Muhammet Çakmak... Çakmak Akşam’daki röportajda bir soru üzerine diyor ki: “Fethullah Hoca Türkiye’de bir fenomendir, kimsenin görmezden gelemeyeceği bilge bir adam. Fakir halkın çocuklarının okuması için sonsuz gayret gösteren biri...” Yeni CHP’nin bu yepyeni üyesinin analizi partiyi hafifçe silkeledi dün. Eski üyeler kendilerine gelmeye çalışıyor. Sayın Melih Aşık’ın 22/12/2010 tarihinde ve 17:00 sularında gizlice penceresine girilerek alınan bu yazı için, yorum yapmak bilgiçlik olmaz mı? Seslendim, duydu mu acep Rcep?
http://blog.milliyet.com.tr/hitlerin-kitap-yakmasi-ve-internet-yasaklara--guldusun-corbasi/Blog/?BlogNo=448395
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
GÜLDÜŞÜN ÇORBASI
sevket-che@hotmail.com.tr
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder