ABD’NİN VE
DEMOKRASİNİN
TÜRKİYE DURUŞU
Neden, günümüz
iktidarını eleştiren bir TV programı,TV Showmeni ve Talk Showcusu ve solcusu yok? Bunları bırakın, iktidarı eleştirecek TV
kanalı ve Radyo bile yok.
Böyle bir ülkede
Demokrasi’den söz edilebilir mi?
Madrid'in en işlek
caddelerinden Castellana'da motosikleti ile kırmızı ışıkta durmayarak geçmeye
çalışan Anayasa Mahkemesi yargıcı Enrique Lopez, polise yakalanınca istifa
etmek zorunda kaldı.
Örneğin bu olguyu
ülkemin koşullarına uygulayarak görsel mizahçılar işleyebilirdi.
Enrique Lopez’e
gereksinimimiz yok, ülkemde öylesine mizah yapılacak malzeme var ki, Aziz Nesin
yaşasaydı birkaç kez Nobel alırdı.
Demokrasi hamurunun
en büyük malzemesi eleştiridir. Eleştirinin varlığıdır, demokrasiyi anlayışlı
ve anlaşılır kılan. Bizde değil kırmızı ışıkta geçmeyi, kırmızıda geçerken adam
eziyor ve hiçbir şey olmamış gibi yolmaya devam ediliyor. Dahası; bir
kesimin yolsuzluk, arsızlık, darp ve adam öldürmelerine es
geçilebiliyor. Gezi eyleminde gençleri katledene suskun, katledene pankart açan
gence 15 yıl hapis, Hırsıza af, hırsız diyene 7 yıl hapis cezası verilebiliyor.
Fakat, canı baklava çeken çocuğa verilen ‘mizah malzemesi’ cezayı aşamadığımız
için veya korktuğumuz için diğer esas malzemeleri göremiyoruz...
Düşünün; Soma Maden
Ocakları’nda resmi kaynaklara göre 301 insanımız, ilgili bakanlığın yetersiz
denetim ve önlemlerinden dolayı yaşamını yitiriyor, başbakan istifa etmesi gerekirken, sorumlu
bakan bile kılını kıpırdatmıyor. Aksine 2 gün aynı gömleği giydi, uykusuz kaldı
diye yağdanlıklar bakana övgüler sıralayabiliyorlar.
İşin trajikomik boyutu, belli süreç sonrası Soma faciasını
siyasi ranta dönüştürmeleridir. Neymiş efendim; maden işçileri, bundan sonra 43 yaşında,
emekli edilecekmiş, ücretleri %100 artırılmış, ölen kardeşimiz 1 gün sigortalı çalışmışlığı
olsa bile emekli edilebilecekmiş(900 gün koşulu aranıyordu), çalışma saatleri 6
saate indirilmiş. Biri çıkıp, bırakın istifalarını istemek; bugüne dek
neredeydin; ille de ölümler mı olmalıydı?! Katliamı tetikle, ardından çalışma
koşulları için önlemler sırala. Önlemler ölen insanımı geri getirir mi? Bunları
bir kerede sonradan değil önceden aklına getirseydin. Evet; bunları 12'ye
çeyrek kala değil, 11!i çeyrek geçe düşünmeliydin. Halk bıktı, gecikmiş
vaatlerinden ve yalanlarından. Soma şehitlerini siyasi rant malzemesine
dönüştürmek değil etik hiç de ahlaki değil..Allah bu dümdüz rant mantığını ıslah
etsin..Bir de bu dümdüz mantığa oy veren, kör mantıklı ve bekçi Mürteza
kimlikli ibrikçi ve de makarnacıları ıslah etsin, çünkü canavarı yaratan
onlar....
Gezi
Halk Hareketi sonrası yaşatılan ölüm ve yaralamaları, sakat bırakmaları ve
yaşamın her alanındaki otoriter faşizan baskıları da yapan bunları nasıl samimi
bulursunuz..
Yerel seçimi
kaybeden AKP ilçe Başkanı "Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından
Şabanözü ilçesine yapılan asfalt çalışması an itibariyle durdurulmuştur. Asfalt
makineleri ve işçileri Ankara'ya dönüş yapacaklar. Bunu Şabanözü hak etti.
Bir 5 yıl artık hizmete susarsınız, pişmanlık fayda etmez Şabanözü”
dedirten(Sakın bana bunları Rcep mi dedirtiyor deme küser ve kusarım).
Ülkemdeki bu ve benzeri gelişmeler
karşısındaki bizim ve ABD’nin duruşu:
Gezi Eylemlerinin 1.
Yıldönümündeki İstanbul izlenimlerini anlatıyor: “Çıktık seyreyledik İstanbul’u. Gördüklerimiz
şunlardı: Adım atmalarına dahi izin verilmeyen şaşkın ve çaresiz turistler. Gözaltında
adını bile bağıramayan uzun saçlı genç adamlar. İşgal altındaki Bağdat’ta bile
rastlanmayacak denli yoğun kontrol noktaları, polis barikatları. Yasal
mermileriyle üzerimize doğru yaklaşmakta olan polis amirleri.12 Eylül. Hiç
kimse hiçbir yerden hiçbir biçimde geçemiyor. Polis emri katı biçimde
uygulamaya koydu. Gözaltılar başladı ve Kurbanlık koyunlar gibi götürüldüler. ‘İsmini
bağır arkadaşım ismini’ diye seslenenlere saldırdılar.”
Hitler ötesi bir diktatörlükten söz eden bu adam bir gün önce, bunları yapan adama diktatör demeyin diyor ve sıralıyor:
Hitler ötesi bir diktatörlükten söz eden bu adam bir gün önce, bunları yapan adama diktatör demeyin diyor ve sıralıyor:
Diktatör olsa: Boğaz’ın ortasında vapurunuzu batırıdı-Polisi sadece
Taksim’e değil, Haydarpaşa’da da yığardı - Kendisine itiraz eden vatandaşını
önce uyarıp sonra derdest etmezdi- Polisleri CNN muhabirini gözaltına alırken
“please” der miydi? Hangi diktatörün polisi “please/lütfen” demiş? Saddam’ın
mı, Kaddafi’nin mi?- Sadece Taksim’i değil, Beyoğlu’nu tümden
kapatırdı-Bütün sivil polislere bir örnek sırt çantaları dağıtıp onları
sempatik birer “Galata Tünel erbabı” haline getirir miydi? Hangi diktatör
halkına böyle küçük sürprizler hazırlamış-Ayasofya’nın önünde kılınan namaza
da, Saraçhane’de yapılan yürüyüşe de müdahale etmez miydi?
Bunları Ahmet Hakan
söylüyor, doğrusu ironi yapıyor yapmasına da halkın % 45’i buna inanıyor,
onları beslediğinin farkında değil, çünkü algılarından bihaber.
Beni Ahmet Hakan
değil, bu algısızdık korkutuyor, çünkü yaşamlarını Rcep algısına
endekslemişler.
Aşağıdaki gelişmelerden şu %45’in duruşu
kadar ürkmüyorum:
Her ne kadar ABD tekrar
çıkarlarını öne alarak AKP’nin yanında yer aldığını gösterse de umutluyum. Evet, bu doğrultuda umutları
örseleyen “ Küresel efendi ABD Gezi’nin yıldönümünde iki yüzlülük yaptı”
diyenleri onaylıyorum.
Anımsayın;
Ankara’nın Suriye’deki radikal unsurlara yaklaşımından Washington’da en çok
Amerikan Savunma Bakanlığı rahatsızdı, fakat şimdi rahatsız değil, üstelik
mükemmel bir ilişkiden söz ediliyor. FBI terörle mücadele direktörü Andrew Mccabe,
yabancı savaşçıların hepsinin Suriye’ye Türkiye’den geçtiğini söyleyebildi.
Dğrudur; El Nusra gibi ABD’nin terörist saydığı örgütlerle ilişki de bulunan
Türkiye eleştirilerinden şimdi eser yok. Türkiye’de Yahudi düşmanlığının
zirveye ulaştığı bir dönem de nedense ABD tarafından eleştirilmiyor. Türkiye’de
bir mahkeme Mavi Marmara baskını yüzünden dört İsrailli komutan için geçen
pazartesi Kırmızı Bülten çıkarılmasını istedi, ABD’den yine ses yok ve “ Bu
İsrail ve Türkiye arasında bir konu.” diyerek geçiştiriyor.
En önemlisi; Gezi’nin
birinci yıldönümünde de, basın, ifade özgürlüğü gibi evrensel haklar ihlal edilmesine
karşın ABD bu sefer suskun. Biliyorsunuz Gezi eylemleri devam ederken destek vermiş
ve Rcep iktidarının otoriter duruşunu açıklamaları ile yerden yere vurmuş,
ardından Gezi’nin iki ülke ilişkilerini nasıl derinden etkilediğini her
fırsatta uzun uzun dile getirmişlerdi(Kaynak Tolga tanış).
Neden bu satış?
Neden olacak, ABD, Suriye’ye saldırması eli kulağında, yani saldırmaya karar
verdi küresel efendi ve Türkiye “Benim içişlerime karışma yardım hazır..KKTC’yi
istediğin gibi biçimlendireceğim(peşkeş çekmek). Yani, ABD ile Türkiye artık ‘nekka köfte, okka ekmek’ ilişkisine
geçtiler. Ve iktidar, ideolojik sürecini aksatmaması için Suriye’den sonra Kıbrıs
Türk Cumhuriyetini de araç olarak kullanmaya(satmaya) başladı, kendi
Cumhuriyeti’ni kurmak için. Kuşkum; Suriye’yi vermeyi bırak, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti(KKTC)’ni de vererek, Fetullah’ı da alması. Böylelikle, İslami Polis
devletine, yani İslam Cumhuriyetine adım adım koşacak ve polis şiddetiyle,
gençleri öldürecek, yolsuzlukların üstünü örtecek, hukuku ve basın özgürlüğünü
çiğnemeyi tüm hızıyla sürdürecek..
ABD’nin, terörle
mücadeledeki yeni kavramı ve yeni Türkiye ve de demokrasi duruşu bu.
Baksanıza, CHP bile
bu duruş karşısında kendine ‘adeta’ yeni duruş belirledi. CHP dışında gelişen 31 Mayıs 2013 Gezi Halk Hareketi’ne
CHP içindeki bazı siyasiler ‘siyasi gelecekleri’ doğrultusunda sıcak
bakamıyorlardı, Çünkü Gezi Halk Hareketi, Cumhuriyet Halk Partisini aşan bir
harekete dönüşmüştü. Özellikle Mustafa Sarigül hareketi bu hareketten hiç
hoşnut değildi ve bir şekilde kırmaya çalışıyordu. Sarıgül’ün adamı Beşiktaş
Belediye Başkanı Mustafa Hazinedar’ın Gezi Eylemlerindeki şiddetin sorumlusu
Vali Hüseyin Avni Mutlu’yu bando ile karşılaması ve Gezi etkinliklerine
katılmayışı bunun somut göstergesidir. Diğer yanda, CHP İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı’nın,
Gezi’nin birinci yıldönümündeki salınışı, yani Gezi etkinliğine katılmayışını
da bu çizgide değerlendirmek gerekir.
Her iki marjinal(sıra
dışı) grubun bu yeni duruşları Hükümetten korktuklarından değil Gezi ruhundan
korktukları için kendini gösterdiğini söylemek yanlış olmasa gerekir. Doğrudur
Gezi Halk ruhunun bir grupla bütünleşmesi gerekir, fakat bu grup bunlar değil.
Neden mi? Nedeni Demokrasi ile bağdaşmamaları.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
sevket-che@hotmail.com
Yorumlar
Yorum Gönder