SOMA’DAKİ KÖMÜR İÇİN SALT 300’U AŞKIN İNSANIMIZI KAYBETMEDİK TÜRKİYEMİZİ VE GEZEGENİMİZİ DE KAYBEDİYORUZ
“Küresel efendiler ve onların taşeronu yerli efendicikler; Yenilenebilir enerji yerine yiyilebilir enerji seçeneğini ortadan kaldırmadığı sürece, gezegenimizi ‘doğası ve doğanıyla’ tümden yiyip bitireceğini söylemek kahinlik olmasa gerek.”
Çin bu konuda hem duyarlı, hem de cin: Çin'de Yeni Termik Santrallerin Kurulması Yasaklandı. Çin Devlet Konseyi'nin kabul ettiği eylem planına göre halk sağlığını tehdit eden ve çevre kirliliğine yol açan termik santrallere izin verilmeyecek.
Çin Hükümeti artan hava kirliliği ve sağlık problemleriyle mücadele etmek amacıyla Pekin, Şangay ve Guangzhou gibi büyük kentlerinde yeni termik santral projelerine izin verilmeyeceğini açıkladı.
Böylelikle elektrik Üretiminde Kömürün Payı Azaltılacak. Kömürün elektrik üretimindeki payı %70'lerde olan Çin, 2017 yılına kadar bu oranı %65'e daha sonra ise kademeli olarak azaltmayı planlıyor.
Fakat; Türk Firmalar Çinli Ortaklarla Termik Santral Kurma Yarışında. Evet;Türkiye'deki enerji firmaları ucuz maliyetleri gerekçesiyle Çinli firmalarla projeler geliştiriyor. Örneğin Bartın ilinde Hattat Holding, İzmir'de İzdemir Enerji, Zonguldak'ta ise Eren Holding... gibi firmalar Çinli ortaklarla yeni termik santraller planlıyor.
Çin'deki kirliliğin ve sağlık problemlerinin kaynağı olan bu firmalarla hazırlanan projeler Türkiye halklarının ve çevresinin sağlığını tehdit ediyor. İstanbul’u ve Ankara’yı ve diğer illeri neden sel basıyorun ve iklimin neden değiştiğininin yanıtı, yukarıdaki ilk 2 paragrafta yatıyor!
2002 sonrası Türkiyemizdeki aşırı yağış ve doğal afet sayısında ciddi bir artışın olduğunu gözlemliyoruz. Özellikle İstanbul ve Ankara’da ciddi su baskınları yaşandı. Her iki kentin, ille de Ankara altyapısının bu çeşit su baskınlarına, dere taşmalarına hazırlıklı olmadığı gözlendi.
Hatta, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde İstanbul Kanal projesi çılgınlığı gibi Ankara’a da deniz benzeri kanal yapacağını savlayan İbrahim M. Gökçek ile alay edildi, ‘Ankara’ya deniz getirdi’ denerek. çünkü su baskınları geniş alanlarda su birikintileri oluşturmuştu.
Aslında bu yaşanaanlar salt Türkiye’nin sorunu değil küremizin/gezegenimizin sorunu. Türkiyemizin sorunu, bu küresel sorunu hiç ama hiç ciddiye almaması. Düşünün; Çin halk sağlığını tehdit eden ve çevre kirliliğine yol açan termik santrallerini iptal ederken, Çin elinde kalan Termik Santral teknolojisini Türkiye’ye satıyor ve AKP iktidarı tüm bu afetlere neden iklim değişikliğinin kaynağı ‘Karbon Salımını’ yaygınlaştıracak Termik Santraller inşa ettiriyor.
Daha dün bir firma övünerek yaptıkları Termik Santrallerini boy-boy resimlerle hormonlu renkli gazetelerde yayınlattı ve Başbakan Rcep’e teşekkür etti. Endüstri sanayimiz adeta karbondioksiti atmosfere bırakma yarışı içinde.
Şu gerçeği görelim artık; 2002’nin sonrası iktidarı 1 yılda atmosfere saldığı karbondioksitin yüzde 85’ini enerji sektörü ile gerçekleştiriyor. %85’in % 41’i Termik Santral ve doğal gaz çevrim santrallarıyla oluşturmuş. Fakat burada en büyük salınımcı linyit kömürlü Termik Santrallar. Sera gazı salımını azaltmak için bir Projesel politikamız, yani hedefimiz ve önceliğimiz yok.
Bu kadar da duyarsızlığa pes doğrusu Daha dün Soma’da 300’lerce insanımızı Termik Santrallerini çalıştıran kömür yüzünden katletmedik mi? Türkiye’mde Elektrik üretiminin yaklaşik 20’sinden fazlası Termik Santrallar ile yapılıyor. Örneğin 2013’te üretilen elektriğin kabaca yüzde 25’ini termik santrallardan elde etmişiz.
Ve, en kötüsü, atmosfere sldığımız karbondioksit miktarını bilmiyoruz. Fakat, Amerika biliyor ki, Çin gibi sera gazını büyük oranda(%50) kısmaya karar verdi. Biz mi ne yapacağız? Biz Çin’in “Termik Santral Teknolojisi”ni satın aldığımız gibi. ABD’nin TST’ini satn alır TS’teler inşa ederek Başbakan Rcep’e açılışlarını yaptırırız.
Her zaman ki gibi “Neden o zaman, atmosferi kirletmeyen/yok etmeyen HES’lere karşısınız?” diye bana sitem edeceksiniz. Evet doğrudur, HES atmosferi yok etmiyor, fakat Hidrosferi ve Litosferi yok etiğini de lütfen bir aklına getir. Bunun için, Yenilenebilir (fosil olmayan enerji kaynağı; güneş enerjisinin stoklanmış halidir) enerjinin şahı olan RES ve GES diyorum.
Yani: Rüzgar Enerji Santralleri ve de Güneş Enerji Santralleri. Çünkü benim Türkiyem rüzgâr ve güneş potansiyelli coğrafyaya sahip. Böylesi enerji coğrafyasından faydalanılmıyor, engelleniyor ve HES, Termik Santraller ve de Nükleer ölümcüllerin önü açılıyor.
Bunları söylemenin ve sormanın tam zamanı: Başbakan Erdoğan, Ayder yaylası’na çıktığında, Fırtına Deresi’ne 30 bin kırmızı benekli alabalık bırakılmış. Erdoğan da bir kayanın üzerine çıkarak “ekolojik dengenin bozulmaması için yavruları dereye bırakıyoruz” diyerek 100’lerce kırmızı benekli alabalığı Fırtına Deresi’ne bırakmış.
İyi de; 'kırmızı benekli alabalıkları yok eden' ve ekolojik dengeyi bozan yüzlerce 'yavru HES'leri', yani KÖHES'leri(Küçük Ölçekli Hidroelektrik Santrali) dereye bırakmalara neden duyarsız? Başbakan Erdoğan, Soma’da 300’ü aşkın insanımızın ölümü öncesi alması gereken önlemlere duyarlı olması gerekirken, neden ölümler sonrası duyarlılık gösterir ki’!?
80'ler de TRT Çocuk Korosu’nun söylediği (fakat artık söylemediği ) çocukları ve büyükleri mutlandıran Mahir Dinçer’in bestesi Yurdum şarkısı. “Tohumlar fidana-Fidanlar ağaca-Ağaçlar ormana-Dönmeli yurdumda” “ Yuvadır kuşlara-Örtüdür toprağa-Can verir doğaya-Ormanlar yurdumda” “ Bir tek dal kırmadan-Ormansız kalmadan-Her insan bir fidan-Dikmeli yurdumda” “ Yuvadır kuşlara-Örtüdür toprağa-Can verir doğaya-Ormanlar yurdumda”
Ormana, odun, kereste kömür gözüyle bakan keresteler ve onları destekleyen odunlar, cenneti sonlandıran cehennem ateşinin yakıtlarıdır benim için.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder