29 EKİM 1923’TEN 29 EKİM 2014’E VE ŞEHİTLERİMİZDEN USANANLAR
Türkiye’m nereden nereye geldi? 29 Ekim’den 1923’ten 29 E-kim 2014’e..
Dahası; 20. yüzyılın en görkemli savaşı olan “Kurtuluş Savaşı”ndan, “Kurtulma Savaşı”na.. Zaman; dinden ve de ‘karaladıkları Atatürk’ten geçinenlerden kurtulma zamanıdır, 21. Yüzyılın 2014 zamanı..
Soruyorsun kirli sakala ve kirli beyine: “ İslam Cumhuriyet’ini kurmak adına Atatürk’ün dinsiz olduğunu kanıtlamaya çalışmanla, ‘İngilizler’in, Atatürk’ün Anadolu insanıyla 29 Ekim 1923’te kurduğu Cumhuriyeti din ve Kürt düşmanı olduğunu kanıtlamaya çalışması arasında ne fark var?”
Ben yanıt vereyim: Hiçbir fark yok, çünkü sen savunduklarınla, 29 Ekim 1923’ten önce ve sonra hep İngilizlerle ortak çalıştın. Dahası, hala Emperyalistlerin ‘otağında iki büklüm’ beklemedesin.
Kesintisiz haklıyım, çünkü; İngiliz mandasını savunan, Damat Ferit Paşa ve Sait Molla (İngiliz ajanı) gibi üyeleri bünyesinde bulunduran İngiliz Muhipler Cemiyeti'nin (İngiliz Dostları Derneği) üyesi ve Teâlî-i İslâm Cemiyeti’nin (İslamiyet’i Yükseltme Cemiyeti) başkanı olan İskilipli Mehmed Âtıf Hoca’yı (1875 -1926) kahraman olarak görüyorsun. Üyesi olduğu cemiyetlerin Yunan uçaklarına, havadan Anadolu'ya attırdığı Milli Mücadele karşıtı beyannamelerin(fetva) sahibi bu kişi değil mi?
Ve bunun için yargılanmadı mı? Yine; cemiyet üyeleri tarafından imzalanarak Anadolu’ya dağıtılan ve istiklal savaşını yürüten Kuvayı Milliyeciler için çok ağır ifade ve ithamlarla dolu bu bildiri yayınlandığında da Atıf hocan cemiyet başkanı değil miydi (Kaynak Sinan Meydan)?
İskilipli Mehmed Âtıf Hoca’y, Sait Molla ve benzer din adamlarını savun, fakat; Ulusal Kurtuluş Savaşına önemli katkıları olmuş din adamları olan; Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ı (1878ö-1942), Müftü Ahmet Hulusi Efendiyi (1861-1931) ve Afrika'da sömürgeci İngiliz, Fransız ve İtalyan güçlerine karşı direnen, Anadolu'da halkın Ulusal Kurtuluş Savaşına katılması için vaazlar veren Orta Afrika ve Libya Kurtuluş Savaşı önderi din adamı Ahmed Şerif Senusi (Ahmed eş-Şerif es-Senusi, 1873-1933)’yi hiç aklına getirme.
Atatürk dinsiz ha!!.. Atatürk değil mi?; Suudi Arabistan’daki Vahhabi geleneğine göre Mezarlar Allaha eş koşmak (şirk) sayıldığı için, Peygamberin mezarın yıkmaya çalışan Suudileri tehdit eden: Evet; Vahhabiliğe göre, sevap umarak Peygamberin kabrini ziyaret bile şirke (Allah'a ortak koşmak) neden sayıldığı için mezar ziyaretleri, türbe yapımı kesin olarak yasaklanmıştır.
1926 yılında, Vahhabilerden olan Suudi Kralı’nın, bütün din büyüklerimizin mezarlarını ortadan kaldırıp, üzerlerine yeni binalar yaptıkları duyumunu alır Atatürk.
İnancı gereği Atatürk, Suudi Kralı’nı durdurmak için; “Sakın Hz. Peygamberimizin mezarına dokunmayın! Eğer dokunacak olursanız, ordumu hemen aşağı gönderir, bunun hesabını sizden çok acı şekilde sorarım!..” anlamına gelen, sert bir telgraf çeker ve sevgili Peygamberimizin mezarını kurtarır…
Düşündürücü olan; Atatürk düşmanları, bu çok önemli telgrafı yıllarca halktan saklamaları. Telgraf, 12 Eylül 1981’de, “Atatürk’ün Doğumunun 100. Yılı” nedeniyle belge arayan, Münir bey adlı araştırmacı tarafından bulunmuş. 12 Eylül Darbesi'nden sonra kurulan Bülend Ulusu Hükümeti’nde Dışişleri Bakanı ola İlker Türkmen, bu belgenin açıklanmasını istemiyor ve telgraf yine bilinmezliğe gömülüyor.
Bunu haber alan Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, CHP Milletvekili iken, bu belgeyi Dışişleri Bakanı Ali Babacan’dan ısrarla istemesine karşın, Babacan arşive girme izni vermiyor, belgeye bir türlü ulaşılamıyor…
Prof. Öztürk, sebep olarak şöyle diyor: “Atatürk’ü din ve İslam düşmanı göstermek, bazılarının işine geliyor. Dincilerle, İslam’ı reddedenler ve Suudiler ’den beklentisi olanlar, işte bu noktada birleşiveriyorlar! Belgeyi saklamalarının yegâne sebebi de, işte budur” diyor.
Atatürk değil mi?; 7 yaşında iken annesi Zübeyde Hanım’ın isteği ile Kuran-ı Kerim’i hatmeden? Atatürk değil mi?; Çanakkale Savaşı yıllarında yakın dostlarına, arkadaşlarına yazdığı mektuplarda Allah’a olan inancını dile getiren ve “Allah’ın inayeti sayesinde” bu savaşı kazanacaklarını belirten.
Atatürk değil mi?; Kurtuluş Savaşı sırasında tuttuğu özel notları arasında zaman zaman “Hafızı çağırıp Kuran okuttuğunu” yazan. Yine özel notları arasında “Tanrı Birdir Ve Büyüktür” notuna yer veren?
Atatürk değil mi?; Köy ilkokullarında din derslerinde “Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri” adlı kitap okutturan. Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılan yüzlerce camiyi onattırıp yeniden yaptırtan. Öyle ki; Eskişehir Mihalıççık camisini cebinden 5000 lira verip yeniden yaptırmış.
Atatürk değil mi?; 1937 yılında Filistin’e yönelik bir Siyonist- Haçlı Hıristiyan saldırısı olacağını haber alır almaz “Filistin’e el sürülmez” diye bir bildiri yayınlayarak Müslüman Filistinlilerin yanında olduğunu herkese gösterten.
Atatürk değil mi?; Tarih çalışmaları sırasında Hz. Muhammet’i eleştirmeye kalkanlara, “Benim senin adın silinir ama o ölümsüzdür” diye söz eden.
Atatürk değil mi?; "Türk milleti daha dindar olmalıdır, yalnız bütün sadeliği ile dindar olmalıdır. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum. Akla ve mantığa karşıt, ilerlemeye aykırı hiçbir şey içermiyor", "İslam dini akla ve mantığa tamamen uygun bir dindir." diyen.
Atatürk değil mi?; Din özgürlüğüne vurgu yaptığı el yazılı metin: "Türkiye Cumhuriyeti'nde herkes Allah'a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dini fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türk Cumhuriyeti'nin resmi dini yoktur. Türkiye'de, bir kimsenin fikirlerini zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna müsaade edilmez.” Diyen.
Atatürk değil mi?; Hafız Yaşar Okur’a, 1932 yılında Çanakkale şehitleri için Kur'an okutan(Hatim).. Atatürk değil mi?; 1932 yılında Sultanahmet Camii'nde, Hafız Yaşar Okur, Hafız Burhan, Beşiktaşlı Hafız Rıza, Muallim Hafız Buri ve Beylerbeyli Hafız Fahri’ye büyük bir Mevlit okutan.
Atatürk değil mi?; Kadınların kılık kıyafeti konusunda da hiçbir devrim kanunu çıkarmayan, yani başörtüsünü yasak etmeyen. Atatürk değil mi?; şapka takmayanlar için cezayı yaptırım getirmeyen ve vatan hainliğinden ya da devrimlere karşı halkı kışkırtmanın dışında din adamlarını idam etmeyen (İstiklal Mahkemeleri dini gerekçelerle tek bir din adamını bile idama mahkûm etmemiştir).
Fakat sen; Hiçbiri İslam’ın özüne aykırı olmayan; din dilini Türkçeleştirmesi, ezanı Türkçe okutması, halifeliği kaldırması, laiklik ilkesi getirmesi, Arap harflerini kaldırması, tekke ve zaviyeleri kapatması ve kılık kıyafet devrimleri yüzünden Atatürk’ü dinsizlikle suçluyorsun.
Yetmedi; “Atatürk’ün 1923 yılında Balıkesir Camii’nde minbere çıkıp hutbe okuduğunu ‘Allah birdir, Şanı büyüktür. Hz. Muhammed onun kulu ve elçisidir, Anayasa Kur’an’dır salavatını getirdi” diyor, ardından “fakat daha sonra Kur’an’ı Anayasa yapmamıştır. Demek ki o konuşmada samimi değildir” şeklinde bir suçlama getirerek, “Atatürk dinsizdir” suçlamanla çelişkiye düşüyorsun. Çünkü; dindar olabilir, ama samimi değildir anlamında bir itirafta bulunuyorsun.. Bu mantık, düz mantık değil, düpedüz ‘dümdüz mantık’, çünkü Atatürk Kur’an’ı, Anayasa olarak sunarak, şeriatın aracı haline getirmemeyi ilke edinmiş bir liderdi. Atatürk; Imam-ı Azam Ebu Hanife “Şeriat’a gerek yok diyen kafir olur” derken, Şeriat’ı kaldırmıştır. İmam Gazzali “Hilafet farzdır” derken Hilafeti kaldırmıştır.
Ama sen hala; “Ezan’dan ‘Allah’ ismini çıkaran, Nutuk’ta, ‘Müslümanlığı bir yana bırakalım’ diyen, ‘Oku’ ayetine haşa ‘safsata’ diyen, ayet okunduğunu sandığı halde bir söze ‘hezeyan’ diyen birisinin neye hizmet ettiği ortada. Atatürk olayı bu ülkede bitmiştir.. TC nin çok fazla ömrü kaldığını düşünmüyorum.” diyerek, Atatürk’ü ve onun Anadolu insanıyla kurduğu Laik Demokratik 29 Ekim 1923 Cumhuriyeti’ni karalamakta ve aşağılamaktasın.
Ve, 29 Ekim 2014’te de aşağıdakileri alkışlamaktasın: 29 Ekim 1923 Cumhuriyet geleneklerini yok etmek adına, Cumhurbaşkanı Köşküne kilit vurarak, Atatürk’ün Ankara halkına armağan ettiği “Atatürk Orman Çiftliği”’ne inşa ettikleri kompleksleri olan “Ak Saray”ları yanına yeni köşk konuşlandıranları ve de Otoban geçirenleri,
17-25 Aralık 2013 Rüşvet ve Yolsuzluktan yargılanan, eski AKP'li bakanlar Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar, Egemen Bağış ve Muammer Güler için takipsizlik kararı verdirenleri,
Rıza Sarraf ile eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler ve eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kaan Çağlayan'ın da aralarında bulunduğu 53 kişi hakkında, "usulüne uygun delil toplanmadığı, suçun unsurlarının oluşmadığı ve herhangi bir örgüte rastlanmadığı" gerekçesiyle, bu suçlardan kovuşturmaya gerek görmemesi için karar verditenleri,
25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında da 96 şüpheli hakkında takipsizlik kararı verditenleri,
17-25 Aralık 2013 Rüşvet ve Yolsuzluktan yargılanan sanıkları (başta Rezzap), affederek tanık yapanları,
Dahası; Türkiye'nin en büyük yolsuzluk soruşturması hukuk tarihinde daha önce görülmemiş bir hızla kısa sürede kapatıranları,
AKP Üsküdar Belediyesi, çevresinde 26 Cami bulunan “Validebağ Korusu”’nu yok ederek Cami inşa edenleri,
“Türkiye’nin Erdoğan gibi, her şeyi bilen, ekonomi profesörlerine ekonomi dersi veren, mimarlara mimarlık öğreten, yedek subaylığını kantin görevlisi olarak yaptığı halde, generallere bile hükmeden, taktik veren bir lideri var.” diyen ve hınzırca “Şanslı bir ülke değil mi? Türkiye’den başka hangi ülkenin böyle bir lideri var?” sorusu soran batı medyasına T.C Cumhurbaşkanıyla alay ettirenleri,
Yeni doğan bebeklerin kulağına ezanla isimlerinin fısıldanması ile yeni evli çiftlerin imam nikahı ve resmi nikah törenlerinin camide yapılması için Diyanet İşleri Başkanlığı'na proje sunacaklarını söyleyen AKP Kadın Kolları İzmir İl Başkanı Özen Kızılırmak ve benzerlerini,
İstanbul Esenler'de bulunan Akşemsettin İmam Hatip Lisesi'nde karma eğitim kaldırılarak, erkek ve kız öğrencilerin ayrı saatlerde eğitim gördüğü uygulamaya geçirenleri,
Almanya'nın Köln kentinde sokaklarda LIES adına ücretsiz Kuran dağıtan ve Almanların "Önce Kuran Dağıtıyorlar, Sonra da Allah adına Kafa Kesmeye Gidiyorlar" dediği radikal Selefiler'le birlikte fotoğraf çektiren, eski Spor Bakanı, AKP’li Suat Kılıç'ları alkışlıyorsun.
Ve; Niğde’de bir polisimizi, 1 askerimizi ve vadandaşımızı şehit eden, ardından “Onları öldürerek sevaba girdim” diyen meczup IŞİD militanı Chembrin Ramadanı ve 2 arkadaşını; Musul Başkonsolosluğu’nda 11 Haziran 2014 günü kaçırılan ve 101 gün tutulduktan sonra serbest bırakılan 46’sı Türk 49 rehinenin karşılığında IŞİD ile yapılan konsolosluk pazarlıkta serbest bırakanları,
“Öcalan ile diyalog kuran namussuz ve şarefsizdir.. PKK gibi kanlı terör örgütünü önemsemiyen ABD ve Batı dünyası bir anda IŞİD terör örgütü için dayanışma içine girdiler” demesine karşın, PKK ile masaya oturanı, Ve de; Hakkâri Yüksekova’nın en merkezi yeri Cengiz Topel Caddesi’nde sivil kıyafetli askerlere arkadan ateş açıldı. Silahlı saldırıya uğrayan Jandarma Uzman Çavuş Ramazan Gülle (Konya) ve jandarma erler Yunus Yılmaz (Bingöl) ile Ramazan Köse (Artvin/Borçka) şehit oldu. Hain pusunun ardından Genelkurmay Başkanlığı saldırının 'Bölücü Terör Örgütü mensubu silahlı üç terörist tarafından' gerçekleştiğini açıkladı..
İçişleri Bakanı Efkan Ala, adeta terör örgütünü saklarcasına, saldırıyı yapanını 'yüzü maskeli 2 kişi' tarafından yapıldığını söyledi. Ardından, Başbakan “3 Şehidimiz için açılımı askıya alamayız” açıklaması yaptı. %45’in Cumhurbaşkanı ise, Genelkurmaya başsağlığ telgrafı çekmekle yetindi ve sonrasında Başbakan benzeri bir açıklama yaptı.
İşte sen bunlar alkışlıyorsun. Yapma yanlış yoldasın, yapma yangınlardasın ve en fazla zararı sen göreceksin. Bu bir Nakşi ve Fetullah savaşıdır.. Dün karanlığın Gülen yüzleri diye her ikisini de eleştirmedik mi? Ne diye bugün birini yeniyor, diğerini yeğliyoruz..
Tüm bunlara neden sensin, doğru yerde durmadığın için. Bak Tunus’ta neler oluyor.. Doğrusu onun kadar olamadın: Tunus’taki operasyonlar sonucu ülke genelinde çok sayıda cami, radyo ve televizyon üzerinden yayın yapan dinci kuruluşlar kapatıldı..2011’de iktidara gelen dinci “Ennahda Partisi’, kötü ekeonomi yönetimi ve sertleşen dinci söylemi nedeniyle seçimi kaybetti.. Laik ve demokratik rejim yanlısı ‘Nida Tunus (Tunus'un Sesi)’ zafer türü attı”.
Sen ise hala dinden ve senden giçinenlerin etrafında tur atıyorsun.. Nerede Türkiye’nin sesi !!?? Süleyman Demirel üzerinden arayalım o sesi: ‘679’ numaralı, yani; ‘6 kere giden, 7 kere gelen, 9. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel, İsparta’da kendi adına; Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi' açtı. Açılışda konuşan Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, siyasilere, "Demokrasi seyisinde eksik kalan hizmetler tamamlanır, yenileri yapılır. Bütün bu hizmetler yapılırken dikkat ettiğimiz şey demokrasi ve Türkiye'nin birliği ve beraberliğinin zedelenmemesidir" tavsiyesinde bulundu.
Ah Demirel ah!! Elimizde seçim kürsülerinde nutuklar atmasaydık, abdestsiz namazlar kılmasaydık.. Dahası; din bezirganlığı yapmayıp da "Demokrasi ve Kalkınma Müzeleri" için düzlem oluştursaydık ve de açılıştaki “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e minnet ve şükran borçluyuz. Bu ebedidir ve her gün söylesek de yine de fazla bir şey yapmış olmayız” sözlerinizi her seçimde söyleseydiniz asla böyle karanlıklara yakalanmazdık.. Onları beslememeliydik.. Bu karanlığı dağıtacak olan" Demokrasi ve Kalkınma Müzelerini" çok önceleri kurmalıydık.. Suçluyuz baba, suçlusun, hem de başsuçlu..
Önerim ve umudumdur; Atatürk Orman Çiftliğine konuşlandırılan “Ak Saray”ın, "Demokrasi ve Kalkınma Müzelesine" dönüştürülmesi..
Ve de dönüştüreceğiz. Bu ulustur, en zor dönemde Mustafa Kemal İle “Kurtuluş Savaşı” veren ve dünyada ilk kez emperyal güçlere tokat atarak “29 Ekim 1923 Cumhuriyeti”ini kuran..
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@gmail.com
GSM. 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder