CHP’YE UYARIMDIR-3; YALANLAR,YANLIŞLARI VE ÇEREZİ ANLAT
Çerez ve CHP kaynağı: Bakan Mehmet Şimşek, Mercedes marka makam araçları için şu değerlendirmeyi yapmış: "Taş çatlasa 2 bin genel müdür var. Hadi 40 müsteşar ve 100 müsteşar yardımcısı olsa abartıyorum, 26 bakan bunların hepsini toplasanız Türkiye’nin milli gelirinde, bütçesinde çerez parası değil, çerez.."
Maliye Bakanı savunmaya geçti hemen: “ Buradaki 'Çerez' harcamanın küçüklüğünü ifade eden yani yük getirmeyen benzetme olarak kullanılmıştır.”
Yük getirmeyen çerez değerindeki Mercedeslere bakalım: Bugün; merkezi yönetim idaresinin kullanımında 96 bin 500 araç bulunuyormuş. Tümü de görgüsüzlükle bütün tutumsuzluk olan Mercedes fiyatlarında-ayarlarında makam araçları olduğu bir gerçek.
Unutmayın; şu an makam aracı olarak kullanılan S500 Long için verilen ortalama fiyat 1 milyon TL’yi baz almıyorum ve olguyu abartmıyorum. Baz olarak; ortalama makam aracı fiyatı 100 bin TL’yi alıyorum.
Çarpalım 96 bin 500 ile 100 bini = 9.650.000.000 TL, yani yaklaşık 10 milyar TL; al sana çerez.
Bu çerez ile ne mi yapılır?
Şu anki asgari ücret; 1.200 TL. CHP’nin asgari ücret önerisi 1.500 TL’den çıkarın= 300 TL Demek ki, CHP, asgari ücretli kişi başına 300 TL’lik bir kaynak oluşturacak.
300 TL’yi bölün 9.650.000.000 TL= 32 milyon 166 bin 667 asgari ücretli kişi eder. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in verdiği bilgiye göre; Türkiye’de yaklaşık 5 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor ise; 32 milyon 166 bin 667 asgari ücretli sayısını bölün 5 milyon asgari ücretli sayısına= 6.43 yıl.
Yani yaklaşık 7 yıllık asgari ücretli parası kaynak olarak karşımızda duruyor..
Bu mu çerez? Bu rakamları diğer kalemlere uygulayın ve görün çerezin ‘3 katrilyonluk’ ne hikmetlü kaynak olduğunu ..
TRT Haber'in Erdoğan KJ'si (haberi) sosyal medyayı salladı: TRT Haber, Hakkari-Yüksekova Havalimanı'nın açılış törenini "Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Erdoğan açılışı gerçekleştiriyor" KJ'siyle yayınlayınca sosyal medya yıkıldı (26 Mayıs 2015).
Bu kendini ele vermektir.. Allah söyletir işte böyle. Bu doğruyu biz söylesek ceza kapıda, peki TRT’ye ne yapar acep rcep?!
İstanbul doluyor dolduruluyor: “Gezi, toplantı, alışveriş ve miting alanı için Maltepe, Yenikapı ve Tuzla sahillerinde yapılan dolgu alanlarına bir yenisi daha ekleniyor. Şile’de 90’lı yıllarda doldurulan alan üzerine 8.5 milyon liraya liman ve meydan projesi yapılacak.”
2002 sonrası; İstanbul insanla, Marmara denizi de taş ve toprakla doluyor, dolduruluyor. Hatta, kıyılar Liman, sahil yolları, meydan ve Havalimanları ile Karadeniz dolduruluyor. Örneğin Tuzla, Ordu-Giresun ve Rize havalimanı ve kara limanları ve de sahil yoluyla.. Karadeniz’i öteleyelim şimdilik konumuz İstanbul.
Her yıl ortalama 70 bin göç alan İstanbul göçlerle dolarken, Marmara denizi de liman ve meydanlar açma adına taş ve toprakla dolduruluyor. Örneğin Tuzla, Yenikapı ve Maltepe..
Kısacası, sözde Megakent İstanbul’un dört bir yanı değil, denizi ve karasıyla her yani doluyor ve dolduruluyor. Böyle giderse; Doğa oluşumunun ve endüstriyel atıkların katkısıyla İstanbul Marmara denizi alanı kadar, yani 11.350 km²’lık devasa bir arazi kazanacak. Her ne kadar Boğaz köprüleri ve de Kanal İstanbul projeleri yatsa da TOKİ’ye gün doğacak.
Çünkü; Marmara denizine; kentsel ve endüstriyel faaliyet atıkları yanında, Tarım alanlarından, dere ve yamaçlardan gelen erozyon kalıntıları her yıl önemli miktarlarda toprağı, Marmara denizine taşıyor ve dolduruyor. Süreç içinde böylesi yapay ve doğal dolgularla Marmara Denizi’nin 11.350 km²’lık alanı tümden dolacak ve kara ile bütünleşecektir.
Yakındır Megakent İstanbul, mega bilimkurgu kentine dönüşmesi.. CHP İl Başkanı sayın Murat Karayalçın, TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı ile İstanbul’daki 14 Belediye Başkanı ve 24 Meslek Odası arasında Harbiye Hilton’da-ki kent halkının katılımındaki bir etkinlik olmalı idi- bir araya gelerek, yaşanabilir bir kent ve yaşanabilir bir İstanbul için işbirliği protokolü imzalıyor olması beni İstanbul’un geleceği bağlamında umutlandırdı; İstanbul ve Marmara’ya yapılan bu saldırıların önüne geçecek projeler adına.
Sit alanına kamu binası yapılamaz: Tarihi sit alanı olan Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisine inşa edilen Cumhurbaşkanlığı Sarayı’yla ilgili Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’ndan emsal bir karar çıktı. Danıştay, tarihi sit alanına saray yapılmasının önünü açan Koruma Kurulu’nun ilke kararını oybirliğiyle reddederek, söz konusu kararın hukuka aykırı olduğunu tespit etti.
Ankara 5. İdare Mahkemesi’nin ardından Danıştay’ın bu kararıyla Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın, ‘kaçak’ olduğu ikinci kez tescillendi.. Alman basınında Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararı Alman basınında geniş yer buldu. Bild: "Erdoğan'ın gösterişli sarayı kaçak ilan edildi"
Der Spiegel: "Mahkeme, Erdoğan'ın sarayını kaçak ilan etti", Stern: "Erdoğan'ın gösterişli sarayı kaçak ilan edildi", Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ): "Mahkeme karar verdi; Erdoğan'ın sarayı kaçak bir yapı", Die Welt: "Erdoğan'ın gösterişli sarayı kaçak ilan edildi… (27 Mayıs 2015)
Umurunda değil, anlamıyor. Kılıçdaroğlu “elektrik kesilince sandıkları bırakmayın” deyince; “Sandığa oturma kırılır” diyebiliyor parti lideri gibi. Bir laf, 1 adama 3 kez söyleniyor ve yine de bidiğinden şaşmıyorsa, orada bir ariza var demektir.
Türkiye ‘Suriye konusunda’ Amerika ile anlaştı diyenlere: Yeni parametrelerle (ölçülerle) ortak bir paradigma(yaklaşım) mı oluşturdular? Yoo, ABD’nin yaklaşım modeline evet dediler.
Ne idi ABD modeli? Esat gitmesin, çünkü "laik diktatör"leri devirince, ben de devriliyorum. Biliyorsunuz İran’da Riza Şah Pehlevi’yi gönderince Hümeyni, İrak’da Saddam’ı gönderince IŞİD geldi. Bu nedenle Suriye'deki "laik diktatör"e dokunmayacağım, sana da dokundurtmam.
En önemlisi, Rusya ve İran Aportta, yani elleri tetikte. Hatta, İran ile bile uzlaşabilirim. Sen, Eğit- Donat programında Suriyeli muhalifleri eğitip donat, ben de sana uçaklarımın koruması altında ‘güvenlik bölgesi’ oluştururum. Bu Suriyeli muhalifleri asla Esad’a karşı kullanmayacaksın, IŞİD’e karşı kullanacaksın..
Sonunda ABD’nin dediği oldu ve Eğit-donatta IŞİD ile mücadeleyi esas alan anlaşma sağlandı. Ne oldu? Hani, oluşturulan güvenli bölgeye yerleştirilen eğitilmiş muhalifler salt Esad güçlerine karşı mücadele edeceklerdi?
Hiç çekinmeden bu anlaşmayı kamuoyuna; Suriye politikalarım yavaş yavaş gerçekleşiyor diye yutturacaksın, siyasi ranta dönüştüreceksin.
Kazın ayağı öyle değil. İran bize (laik demokrasiye) yaklaşırken, biz İran’a(kapalı rejimine) yaklaşan bir politikayla İslam Ordusu, Halifelik ve de hilafet düşlerimiz düşer oldu..
CHP’em bunları anlat. Demem o ki; adaylar kendilerini değil, bunları anlatsınlar..
http://blog.milliyet.com.tr/chp-ye-uyarimdir-1/Blog/?BlogNo=499216
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder