“TÜRKİYE'NİN EN YÜKSEĞİ YUSUFELİ BARAJI, 2,5 MİLYON KİŞİNİN ELEKTRİK İHTİYACINI KARŞILAYACAK”MIŞ..
Öncelikle şunu belirteyim, haberin; "2.5 milyon insanın elektrik gereksinimini karşılayacak.." kısmı külliyen yalan. Belki Artvin İl Ve İlçelerinin gereksinimini karşılar, fakat bu gereksinimin de artan elektronik cihaz ve benzer enerji tüketim araçları sayesinde enerji değer yarıya düşer 10 yıl sonra ve değmez hale gelir. Acaba kaç yıl sonra kaybedilen Yusufeli tarihi ve doğal dokusu kazanılır? Binlerce yılda kazanılan bu doku asla kazanılamaz, bunun yanında yok edilen insan dokusu da..
Haberin devamı: “Artvin'de, Çoruh Nehri üzerinde yapımı süren ve tamamlandığında 275 metre gövde yüksekliği ile Türkiye'nin en yüksek, çift eğrilikli ince kemer baraj tipi kategorisinde ise dünyanın 3'üncü en yüksek barajı olacak Yusufeli Barajı ve HES Projesi'nin yüzde 80'i tamamlandı. Baraj inşaatı kapsamında yer altına inşa edilen 558 megavat kurulu güce sahip hidroelektrik santral ile 2,5 milyon kişinin elektrik ihtiyacı karşılanacak.”
Böylesi su tutucu enerji yapılarına asla karşı çıkmadık, karşı çıkışımız yer seçimine idi.. Bu nedenle barajın Yusufeli'ni yok edecek konuşlandırılmasına karşı çıktık. Hasankeyf barajı gibi. Baraj yerleşik alana değil kayaçlar topografyasını sular altında bırakacak inşa süreci işletilmeliydı deyınce, konuşmacı olduğum 'Yusufeli'nin dünü ve bugünü" panelinde Uludağ Üniversitesi Dekanı Yusufelili hemşehrimiz.
Bizleri bilgisizlikle suçlamış ve Monaco örneği vermişti. Sözde Monaca denizden gelen korsanlardan korunmak için kayaçlara inşa edildi derken, bizim karadan gelen korsanlardan korunmaya işaret etmiş. Sayın Dekan resmen Yusufeli'nin kayaçlara inşa edimesinin gerekçelerini gözardı edebilmişti... İkincisi; 1997'de Artvin Kalkınma ve Eğitim Vakfı olarak; "Artvin Enerji Yatırımları Sempozyumu" düzenlemiş ve hemşehrimiz Prof Dr. İlhan Avcı hoca ile birlikte, yeni ve eski DSİ Genel Müdürleri çağırmıştık.
Sempozyumu ben yönetiyordum (Demir Başkanımız hatırlattı). İlhan hoca bir ara şu değerlendirmeyi yaptı Çoruh üzerinde yapılacak 12 barajdan biri olan Yusufeli Barajı için; " Yusufeli Baraj yeri değiştirilerek, Yusufeli kurtarılabilir. Artı; biri Oltu çayı'na, diğeri Çoruh üzerinde iki baraj yapıldığında daha fazla su depolanabilir ve daha fazla enerji üretilebilir.." dendi ve dikkate alınmadı siyasilerce.
Üçüncüsü; "İnsan ve elektrik hesabı" fizibilite raporları içindedir ve bu raporlar üzülerek belirteyim ki; ekonomik rant adına değiştirilmekte ve bu nedenle enerji üretim kapasitesi saptırılmaktadır..İnşa süreçlerinde beliren olgu;"Fizibilite ve ÇED raporlarının dayanılmaz hafifliğidir"..
Tekrar ediyorum: Bizim bazı enerji yatırımlara karşı çıkış noktamız 'özde', nehirlere yapılan su tutucu barajlara ve onun eteğindeki HES'lere değil, onun konuşlandırıldığı yere ve de çaylara ve derelere yapılarak, coğrafyaların ekolojik dengesini bozan küçük ölçekli KOHES ve HES'lere idi. Tıpkı kıyılardaki binlerce yılda oluşan koy ve falezleri ve de insanımızın DNS'ını dinginleştiren dalgaların tınısını yok eden sahil yoluna karşı çıktığımız gibi.
Ne demiştik o zaman; sahil yolu güneyden geçsin, yanı kuşaklama yöntemi ile inşa edilsin.. Dinlemediler ve bugün sahil yolları 'fırtınalarda, denize akan nehirlerin mecrasını değiştirdiği için', sular altında kalmaktadır, aynen Yusufeli'nin sular altında kalması gibi..
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder