ARHAVİ-SİDERE (DERECİK) TAŞ KÖPRÜSÜ, YANİ KVAXİN3İ OSMANLI ESERİ DEĞİL, CENEVİZLİLERİN ESERİDİR..
Sidere köprüsünün restore edilmesine sözüm yok. Güzel de olmuş..Çocukluğumuzun anılarla dolu Taş Köprüsü.
Ali Kemal Yürük kardeşim gidip burayı çekmiş. Üzerindeki tabela zannedersem yeni konmuş Ulaştırma Ve Altyapı Bakanlığı ve şunları yazmış: “ Tarihi Derecik Köprüsü. 18-19.YY Osmanlı eseridir. Tek kemerli köprü 24 mt. uzunluğunda ve 2.25 mt genişliğindedir..” Dere üstü yüksekliğine değinmemişler, ki tahmini 7-8 mt..
Köprü Osmanlı eseri değildir. Hele ki 19.yy’da yapılmamıştır. 19.yy dediğiniz 1800’ler. 1800’lerde yapılan köprüleri köy muhakkak anımsar. Kemer Köprüler 14.yy’da Doğu Karadeniz’de varlığını hissettiren Cenevizlilere aittir. İkincisi; Osmanlı yaptığı köprülere muhakkak Arapça tarihini ve kimliğini kazır eserin ulaşılmaz yerine..
25 Şubat 2016 tarihli Hürriyet’te konuyla ilgili şunları yazmışım:
[[ Karadeniz’de bakın neler yapabiliriz. Artvin ve Doğu Karadeniz’de ‘siyanürlü altına, HES’lere’ karşı çıkıyorsak elbette ki bu projelere seçenek bölgenin ekonomisini düzeltecek projelerimiz var… Başbakan’ın ‘yeşil’ düğmeye basmasına karşın... Artvin’e ve Doğu Karadeniz’e egemen güçler 1991’den beri doğasına ve doğanına saldırıyor; yerleşik tarım ürünleri yok ediliyor, unutuluyor. Alabalık çiftlikleri kurulabilir. Fındık ve çay üretimi yaygınlaştırılabilir.
Fındık ve çay öncesi yörenin yerleşik ürünleri olan, doğrusu ‘Asya tipi üretim sisteminin’ ürünleri olan; mısır, narenciye, zeytin, buğday ve pirinç gibi yerel ürünler tekrar gündeme getirilebilir. Özellikle İtalyanların bizden götürdüğü ve İtalyan sofrasının havyardan daha önemli mezesi yapılan karayemiş... 100 kg ladin ağacından 60 kg kâğıt elde ediliyorsa ladin ağacı üretimi artırılabilir…
Yabanıl ürünler de devreye alınabilir. Örneğin, Cenevizlilerin dünyanın en iyi şarabının yapıldığı ve ulaşmak için kemer köprüler inşa ettiği, sonrasında İtalya Toskana’da üretimine başladıkları dağlarda yabanıl olarak bulunan kokulu kara üzüm yaygınlaştırılabilir. Yine dere kenarlarındaki ahududu, dağların zemininde biten kokulu çilek yetiştiriciliği yapılabilir.
Yeni ürünler devreye sokulabilir. Örneğin, şeker üretiminin en önemli ağacı ‘şeker akçaağacı’ üretimi başlatılabilir. Pazar sorunu halledilerek Kivi üretimi disipline edilebilir. Somon çiftlikleri yoğunlaştırılabilir. Yeter ki Artvin ve Doğu Karadeniz’i yaşatacak, yok etmeyecek doğasal ve tarımsal ‘yerleşik ve yabanıl ürünlerini’, yani değerlerini öne çıkaracak bu projelerini hayata geçir..”
Gelelim çocukluk anılarıma; Fındık ürünü kaldırıldıktan sonra, fındık bahçelerine girip omlesuru yaptığımız, yani bereket fındığı (Omlesuru) toplayıp, Hüsnü Gürkan amcaya sattıktan sonra, Fahri Gerdan amcadan Kaşar ve k3emçkudi (beyaz ekmek) ve de karpuz alarak koştuğumuz iki yer vardı; birincisi; Kvaxin3i (kemer köprü), ikincisi Ada. Evet adası olan tek köydür benim doğduğum ve büyüdüğüm Sidere köyü.
Adanın hemen yanında; doğal küvetli ve iki minik şelalesi olan göl vardı. Biz burası ve taşköprüdeki zurane (çağlayan) ile adeta doğal Aqua parklara (su parkları) sahiptik, belki Cam Elyaf Takviyeli Polyester su kaydırağımız yoktu, ama binlerce yılda oluşmuş şelaleli su kaydıraklarımız vardı.. Bu iki yer bizim yüzme öğrendiğimiz yerlerdi.. Taş köprüden tobaya (göle) atlamak yaş ile sinirli idi. Ben ancak 15 yaşında atlayabildim 8 metreden..
Benim köyüm gerçekten cennettin izdüşümü. Medresesi ile kültürlü olan büyük köy. Buradan mezun olan; direkt Darülfünuna alınıyordu..
Köyüm ve köyümün insanları yaratıcıdır.. Biraz Mizah ile izah edeyim ve tebessüm edelim: Benim Sidere köyüm; serbest piyasa ekonomisinin ilk uygulandığ yerleşim yeridir. Örneğin; Nüsret Çorbacıoğlu amcam bereket fındıklarına az para verirdi kilosuna. Alaattin Çorbacıoğlu amca biraz daha fazla, en fazla parayı Hüsnü Gürkan amca verirdi ve iki cebimizi ve de 3an3a (heybe) doldurduğumuz fındıkları Hüsnü Gürkan amcaya satardık..
İkincisi Sandoviç’i ilk, İngiliz 4.kontu John Montagu kumar oynarken yemek için ara vermek adına bulgulamadı, benim köyüm Sidere, Kçem3kudi kaşar arası pratiği ile bulgulamıştır. Ya benim köyüm Agua Parkı, su kaydıraklı gölleri olan müthiş köydür)
Yıl 1947 Sidere'den anıt niteliğinde bir fotoğraf; Sevgili annem Emine Çorbacıoğlu (siyahlı), yengem Nazire Çorbacıoğlu (Sol baştaki), halam Nadire Çorbacıoğlu, dayım Abidin Çorbacıoğlu (sol öndeki), Annemin halası Fatma Çorbacıoğlu ve Sami Bayramın amca... Yemin ediyorum, bu aydınlık yüzlerin hepsinin yeri cennet mekandır..
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
Sevket-che@hotmail.com.tr
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder