Barış ve demokrasiyi istemeyen kekeme zekalı jurnalcıyım ben: Diyorum ki; PKK taşerondur.. Saldırıları AKP’yi yıkmak içindir… Ergenekoncuların ve devletin kurgusudur.. Aleviler terör örgütünü ele geçirdi.. Amaçları, CHP’yi iktidara taşımak.... Bunları besleyen köşe yazarları ve basını susturalım.
Örneğin “PKK’yla masaya oturulsun, müzakere sürecine girilsin” dediği savlanan Ahmet Kekeç’leri ve benzer şeyleri söyleyenleri.. Ben susmam. Silahları da susturmam.. “Sınırları öteleyelim der”, ardından “Daraltalım demedim genişletelim dedim” daralmasıyla lafımı ötelerim....
Sınırları profesyonel güçlere teslim eder, askeri savaştırır, yıpratırım, ötelerim ve sivil güce teslim ederim.. İşte ben böyle bir demokratım.. Benim uzlaşı anlayışım bu…. Anlayacağın ben; basını ve köşe yazanlarını susturmaktan, köşe tutanları beslemekten yanayım, siyasi ve ekonomik ranttan yanayım; halktan ve demokrasiden değil…... “Yuh senin demokratlığına ve yurtseverliğine!!”…
Sana verdiğimi satırlar haram olsun ve satır gibi başına insin.. Seni ben yetkin sanmış ülkenin gelecekteki umudu, dahası geleceğin siyasi lideri olarak görmüş, övgüler sıralamıştım.... Ne oldu da değiştin?!.. Sadece düşüncelerini değil fiziğini de değiştirdin.. Dün hedef gösteriliyoruz diye -ki öyle idi- seslenirken, bugün, “…PKK’yla masaya oturulmasını savunanlara televizyon yasağı getirmeyi düşünüyor musunuz?” diyerek birilerini hedef gösterir oldun… Gel de derin güçlerin doğruluğuna inanma.. Kekeç, “PKK’yla masaya oturulsun, müzakere sürecine girilsin” şeklinde bir şey yazmadım diyor..
Şunu yazdığını söylüyor: “Şu ya da bu saikle (Türkçesi, neden), terör örgütünün yönlendirdiği (kurduğu) siyasetle, bu siyasetin ‘görünür’ temsilcileriyle masaya oturulabilir...” İkisinin farkını söyleyebilen beri gelsin.. Hadi, aynı anlama gelmiyor ve demedi varsayalım. Ben fazlasını söylüyorum: Sen terör platformu Kandil’de (dağda) muhatap aldığın örgütü, siyasal platformda muhatap almak durumuyla karşı karşıyasın artık. Politikaların bunu zorunlu kıldı. İmralı’yla hatta Kandil ile zaten görüştüğünü söylüyorlar..
Eğer bu duruşu bugün suç haline getiriyor ve olguyu, birilerine hedef gösterme nedeni olarak kurgulatıyorsan; amacın siyasi rant olduğunu söyleyenlere kızmaya hakkın yok.. Öyle ki; onun uzantısını TBMM’inde bazı konularda muhatap alacaksın-ki doğru-, hatta ortak davranacaksın, sonradan o’nu da ‘yöredeki oylar için’ tümden yok etme çalışacaksın ve bu konuda politik dönüşler sergileyeceksin..
Bunun adı, ülkeyi iki kutba dönüştürmektir.. Asker bile bu konudaki katılığından vazgeçmenin yollarını ararken, MHP bile yumuşama adına eski katılığını törpülemenin seçenek politika arayışları izlenimi verirken, ülkeye boydan boya siyasi fay hattı döşemenin anlamı ne? Bu siyasi fay hattının Türkiye’mizde farklı kırılmalara neden olacağı ve toplumsal depremler yaratacağı niçin algılanmaz ki?.. Bu savaş seni yıkmak için başlamadı, ülkeyi yıkmak için 30 yılı aşkın sürüyor..
30 yıldır devam eden bu terörü nasıl olur da bana yönelik eylemler diyerek siyasete tahvil edersin? En azından Açılım olgusunu siyasi rant malzemesi olmaktan çıkarıp, uzlaşı ve barış anlamında açılımı besleyecek politikalar geliştirmelisin. Tekrar ediyorum; Açılım da ısrar et, siyasi rant tahvil etmenin değil demokratik yapının kurumsallığı için açılımı sürdürürsen, karşıtların sana her türlü kolaylığı sağlar..
Silahlardan önce senin susman gerekir, aksi taktirde silahlar, ne de karşıtların susar.. Bunun ayırtına varmaz isen ülke birilerinin istediği haritaya indirgenir.. Birbirimizi muhatap alıp siyasi kavgaların gölgesinde kısır döngüleri yaşamamak ve uzlaşı bütününde, onları muhatap almak için, diyorum ki; Barış ve demokrasi adına masaya oturalım.
Gerekirse tek taraflı olarak silah bırakalım.. Demokratik haklar bütündeki kültürel istemlerine evet demek adına, dil serbestliğini eğitim boyutuna kadar taşıyalım.. Yanı Kürtçe ve Türkçe ortak eğitim dili serbestisi getirelim...
Bunu, yaygınlaştırarak, Lazı, Çerkezi, Gürcüsü, Zazası, Arabı… için de düşünelim Feodal beyleri ikna edip, toprak reformunu gerçekleştireceğimizi, maraba kültürünü yok edeceğimizi (Çok zor değil, aksine çok kolay. Topraksızlık, yöre sorunlarının temelidir), yatırımları hızlandıracağımızı ve yoksulluğu kader olmaktan çıkaracağımızın sözünü verelim.. Önerim Teslimiyet değil iyi niyet kapısını aralamaktır..
İşleyen süreç; kimin iyi niyetli olduğunu ortaya çıkaracaktır.. Eğer karşı taraf yine de silahını bırakmamakta direniyor ve ille de bayrak diyor ise.. Ben de; ülkemin ulusal sınırlarını korumak için ne gerekiyorsa ‘evet’ derim.. Fakat önce, senin ve benim uzlaşıp tek vücut olmamız gerekir.. Bu son şansımız.. Aksini değil yazmak, düşünmek bile istemiyorum..
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@gmail.com
GSM. 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder