Yine saldırı ve şehitlerimiz ve de yine aynı söylemler.. Ülke nereye sürükleniyor? Sorusunu sormaktan vazgeçti insanlar, çünkü ülkenin sürüklendiği yer gün gibi ağarmaya başladı.. Benzer konuları yazmak sinirleri bozar oldu.. Adeta şehitlerimizi ve ölen insanlarımızı saydırıyorlar bizlere.
Bu nedenle; yazmayı düşünmüyordum, fakat bir arkadaşımın Facebook’taki: “Şevket bey, merakla terör sorunu ile ilgili sizden değerlendirme bekliyorum.. Ne olacak bu mesele? Nereye varacak? Kimler bundan gerçekten rahatsız? Kimler görünürde? Benim kafam çok karışık.. Ama gördüğümü bildiğim bir şey varsa, olan garibana oluyor..” iletisi beni yazmaya yöneltti..
Yanıt verilebildiğinde açıklık getiren sorular içeren bu ileti karşısında, kendileri gibi sıradan bir insan olarak ancak şunları söyleyebildim: “Düşündürücü bir süreçten geçmiyoruz, çünkü düşünme ile zaman kaybetme lüksümüz yok. Belli ki birileri düşündüklerini yaşama geçirmekte kararlılar.... Dünya gazetesinin önceki makaleler sorumlusu sayın Nazım Güvenç "Iran pkk ile savaşıyor, birileri TSK ile.." şeklinde değerlendirmesi, sadece bana değil, herkese çok şey anlatıyordu.. Bu doğrulanıyor gibi..
Son terör saldırısı karşısında eğer akla ziyan şu açıklamayı yapan bu ülkenin üçüncü insanı ise, sayın Güvenç’i doğrulanmıyor diyemeyiz… Ne demek; Bundan birkaç gün önce şehit verdiğimiz bir gencimizin Çorum’daki babasının tespiti beni çok etkilemişti. Şehit babası, ’Biz koskoca bir devletiz, koskoca ordumuz var, birkaç çapulcu üzerinde neden etkili olamıyoruz, bunları susturamıyoruz’ demiştir.
Bugün verdiğimiz 8 şehidimizle ilgili ben Genelkurmaydan tatmin edici bir açıklama bekliyorum. Bu şehit babasının hislerine tercüman olacak, tatmin edecek açıklama bekliyorum. Kamuoyu da bekliyor. Bu Ordu, kime bağlı? Kim bu Orduyu yönlendirir, emir komuta zinciri içinde? Kendilerini değil de, sadece Orduyu sorgulayanlar, nereye taşıyor ülkeyi..?
Terör örgütünü ve terörü, teorileri ile besleyenlerden birinin(adı sinirlerimi bozuyor) şu söyledikleri her şeyi anlatıyor: “…Osmanlı çok isyan bastırmış bir devlettir. İsyanı bastırırken isyanı başlatanı affeder, çok uzak bir vilayete atar, sonra da maaş bağlar ona. Bir de ayrıca paşa rütbesi verir. Bunlara da 'başıbozuk paşası' derler..
Abdullah Öcalan’ın Osmanlı gibi büyük düşünülmesini öneriyorum. Bana kalırsa, Bodrum'a, Bodrum Türkbükü'ne gönderilmesini öneriyorum… TSK'nın da tıpkı zamanında yeniçerilerin olduğu gibi bir çıkar şebekesi ve fesat ocağı haline geldi.. Yeniçerilerin III. Selim'in kurduğu Nizam-ı Cedid ordusu tarafından 1826'da ‘vak'a-yı hayriyye’ ile ortadan kaldırılması hadisesi ‘1826'da aynı devletin içinde iki Türk ordusunun karşı karşıya gelmesi ve birinin diğerini imha etmesi’ süreci işletilmelidir..”
Tüm bu teoriler, terörler ve söylemler rastlantı olması gerek.. Orduya savaş açarak teori üretenler, terörü beslediklerini ne zaman algılarlar ki?! Arkadaşımın yanıtı şu oldu: “Ben bu ülkede kimseye güvenmiyorum. Daha doğrusu gördüklerim ve görmesem de duyduklarım(Özveriyi ile işini yapanları tenzih ederim) her geçen gün güvenimi derinden sarsıyor. Mesele, sadece AKP hükümeti gitse çözülür mü? Daha doğru bu ülkede iktidara gelenler ne kadar iktidar? Bu benim için önemli bir soru işareti..
Şu anda mevcut iktidara rakip olma iddiasında gelmiş K.Kılıçdaroğlu’nun bu konuda oluşturacağı politikaları merakla bekleyeceğim…” Benim ikinci yanıtım şu oldu: “Terör olgusunun amacı, toplumun güven duygusunu ortadan kaldırmaktır. Bunun yavaş-yavaş gerçekleştirir oldular.. Çok doğru, olgu AKP’yi çoktan aştı.. AKP’nin politikadaki güven vermeyen sapmaları, dahası göreceli siyaseti olguları bu çizgiye taşıdı.. Açılım savlarıyla, ülkeyi tüm değerleriyle açar oldular.. Kesinlikle özlüsöz işlevindeki “Bu ülkede iktidara gelenler ne kadar iktidar?” sorunuz, yaşananları ve yaşatılanları büyük ölçüde betimliyor.. Ülkemde, özellikle 1980 sonrası, 2 günde kurulup üçüncü gün iktidar olan sanal siyasi erkler dönemini yaşar oldu..
Halk nedense, birilerinin işaretiyle, bir önceki partisinden vazgeçip böylesi partilere yönelmesi, düşündürücü olmanın ötesinde, üzerinde bilimsel çalışmaların yapılması zorunlu siyasi kaymalardır. Dahası; halkın siyasi iradesi, özgür iradesiyle ne kadar örtüşüp örtüşmediği sorgulanmalıdır.. Kılıçdaroğlu politikalarına gelince.. Bu kaosta hiç kimseyi şanslı görmüyorum..
Kılıçdaroğlu’nun tek şansı, kendisiyle barışık olması.. Salt kendi doğrularıyla değil, çevresindeki insanların ve de halkın doğrularını doğrularıyla harmanlayarak, gerçek doğruyu yakalama isteği ve ordu ile gizemli, fakat özde amaçlı kavgalara girmeyecek olması, Kılıçdaroğlu’nun artıları.. Bu artılarıyla, eksileri azaltacağını düşünüyorum.. Bu ülkenin en büyük tehlikesi terör, asıl büyük tehlike ise; terörü teorileriyle besleyen, sınırsız ve kuralsız demokrasi avcılarının duruşudur.. Ölen insanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum..Ve bu insanlarımızın ölümüne neden olanlara da…..
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTeknopolitikalar Platformu
Yorumlar
Yorum Gönder