İSRAİL 21.YÜZYILIN DA BELALISI
İsrail ile ilgili toplumsal tepkinin; doğu-batı kültürü ile harmanlanmış “Olmaz van minut” sanal meydan okuma çıkışıyla başladığını düşünmek bana göre yanılgıdır. Böylesi bir düşünsel yaklaşım gizdeki kurguları besler.. İsrail’e karşı toplumsal tepki, dahası ‘dinsel ve ırksal radikal dürtülerin tetiklediği’ öfke ve nefret; sanal İsrail devleti kurulduğu günden beri vardır ve toplumumuzun % 80’inde bu duygu egemendir..
“Van minut” ile yaratılan ve toplumsal tepkiyi tetikleyen sanal duruş, hükümetler arası bir duruştur ve de bana pek inandırıcı gelmemektedir.. Bu sanal duruş ile, toplumda var olan tarihsel öfke ve nefretin ‘siyasi rant adına’ tetiklendiğini söylemek yanlış olur mu?Veya, “Van Minut” ile, tarihte görülmemiş bir kahraman yaratma için, Anadolu insanı bir zafere inandırılmaya çalışıldığını söylemek ne kadar yanılgıdır?..
Eğer bugün, sözün sahibi; son zamanlarda yoğunlaştırdığı İsrail duruşu ile, asker kökenli Devrimci, Sosyalist Cemal Nasır ile özdeşleştirilmesi, üstelik bu özdeşleştirmeyi yıllardır İsrail karşısında suskun bırakılmış Arapların yapması ne kadar ciddiye alınabilir? “Van Minut” ile başlayan İsrail gerilimi, belli zaman aralıklarında sanki bilinçli bir artış kaydetti. İsteyen kızmakta serbesttir; bu karşılıklı savaşlar bana gerçekten inandırıcı gelmedi ve gelmeyecektir.. Davos krizi, Bayrak krizi, Elçilik krizi ve karşılıklı sözlü atışmalar…
Derken; Filistin halkına yardım götüren filoya İsrail’in saldırısı ve içinde 9 yurttaşımızın da olduğu 19 insanın öldürülmesi nükleer bomba kadar etkili oldu. Yetmedi; İskenderun askeri üssüne PKK’nin saldırısı ve toplam 9 askerimizin şehit düşmesiyle toplam 18 insanımızı kaybettik. İsrail terörü ve ardından PKK terörü.. ‘Komplo teorilerine yatkın toplumlar için; rastlantının bu kadarı resmen danışıklı doğuştur. Ve, salt birini değil, ikisini de terörist saldırı olarak görmemek aymazlığın ta kendisidir...
Bu noktaya gelinceye, gerilim kaynağı olaylar tüm hızıyla devam ederken; iki ülke arasındaki, ticari, askeri ve siyasi ilişkilerin hızını kesmemsi ne kadar düşündürücü.. Asker’in karşı çıkmasına karşı görünmez uçak denen Heron’un görünmez ellerce alımı.. Arkasından da İsrail ile ortak tatbikat kararı, Yetmedi; Haziran, Temmuz ve Ağustos ayında İsrail askerlerini adeta eğitmek ve onlara uçuş alanı sağlamak için meclisten gece yarısı alınan onay..
Vallahi, sizi bilmem benim aklım karıştı.. Halkın da aklı karışmış olacak ki, komplo teorisi için nur topu gibi ortaya çıkan bu olaylar sonrası insanlarımız, komplo teorilerinin başlıklarını atmaya başladılar: “Bilmiyor muyuz, İsrail ile içli dişli olunduğunu.. Bilmiyor muyuz birilerinin mossad korumasında olduğunu… Bilmiyor muyuz, Kuzey Irak’ta İran’a saldır üssü olarak inşa edilen dünyanın en büyük hava limanının birileri İsrail ile ortak yaptığını..” şeklinde.... insanların ağzı internet sayfası değil ki, kapatasın.. Ancak ergenokçe içeri atarsın.. Madem bunları biliyorsun, her seçim neden seçersin?.. O kadar kötü, kolla.. ve oyunu verme.. Yaralı Furkan’ımızın başına 4 kurşun sıkan İsrail terörü için diyor ki; “ Savaş ilan edecek halimiz yok. Ölenler sivil toplum kuruluşu üyeleriydi… Sivil inisiyatiftir, askeri bir gemi değildir, hükümetle alâkalı değildir.
Hükümetin git demesiyle gitmiyorlar, dur demesiyle durmuyorlar. Kendi kararları, kendi yükleriyle insani amaçla gidiyorlar… ”Bunu söyleyenleri ne kadar samimi bulabiliriz ki? Siyasi erkin milletvekilleri bu konvoydan, son anda neden alındı? Evet; Aynı milletvekilleri daha önce Mısır üzerinden karayoluyla Filistin’e yardım götüren ve çatışmaya neden olan konvoyda olmalarına karşın, neden bu konvoydan çıkarıldılar? Diplomatik skandala neden olmamak için mi? Yoksa İsrail saldırısı konusunda bir kanaat mı oluşmuştu?
Eğer bu kanaat oluştu ise, konvoydaki yurttaşlarımızın günahı neydi? Üstelik bu konvoya bebeler de alınmıştı.. İHH (İnsan hak ve hürriyetleri insanı yardım vakfı)’nın kimlere yakın olduğunu bilmeyen var mı?. Bunlar dur deyince duran, git deyince giden yakın örgüt üyeleri. “Rotamız Filistin, yükümüz insanı yardım” Böylesi evrensel insan hakları duruşunu kim yadsıyabilir ki? İyi de benzer kuruluşlar Bosna, Irak, özellikle Kuzey Irak ve benzeri ülkelerde katledilen Müslüman halklar için aynı duyarlılığı neden göstermedi.. Yardım paraları ‘iç ve hiç’ edilmedi mi? Ezilen Filistin halkına ulaştırabileceğimin garantisini versinler, yüzerek insani yardım taşımazsam namerdim….
El Fetih ve Hamas, hatta Hizbullah çatışmaları Filistin halkını bezdirmiş durumda. Halk terörist İsrail zulmü, açlık ve yoksulluk yanında bunların kendi aralarındaki acımasız çatışmalardan çıldıracak gibi.... Hadi diyelim İsrail’i aştık; götüreceğim yardımı, bunları aşarak insanlara nasıl ulaştırırım?? Aylardır uyaran, terorist devlet dedikleri İsrail’in bir saldırı içinde olacağını düşünüp, daha güvenli bir seyir süreci işletilemez miydi? Veya yardım filosuna dur denemez miydi?..
Tekel işçilerini kente sokmayan anlayış ve benzer sivil girişimleri şiddetle bastıran anlayış, bu sivil harekete limanlarda çıkış izni vermeyebilirdi.. Çünkü; İsrail ile sürekli diyalog halinde olan yetkililer, İsrail’in bu yardım seyrine seyirci kalmayacağı konusunda bar-bar bağırarak uyarıyordu.. Peki İsrail duruşuna ne demeli? Neden Türkiye’yi uyarmadı seyir halindeki geminin rotasını çevirtmek için veya uluslar arası diplomasiyi işletmeyip, somalı korsanları gibi, gemimize saldırdı?.. Çağımızın haydudu… Ulusal dayanışma, birlik olma günü, bugündür..
Herkes bu süreçteki eksiğini görüp, içsel karşıtlıkları son vererek, çağımızın haydudu karşısında ortak duruş sergilemeliyiz.. Durum bu iken, TBMM’inde hazırlanan ortak bildiri konusunda yaşananlar bana, “Biz her şeyi siyasi rant için yapıyoruz..Varsa, yoksa oy; oy, oy! Diye inleyenler umurumuzda değil” karamsarlığına itti.. Var mı böyle bir şey?! Hazırlanan ortak metindeki "TBMM, Türk Hükümeti’nden, İsrail ile siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerimizi gözden geçirmesini ve gerekli etkin önlemleri almasını beklemektedir…” tümcesinden eğer rahatsız olunuyor ise; benim yukarıdaki soru işaretli tüm değerlendirmelerim haklılık kazanıyor demektir....
İngiliz sunucu haydut başına “Türkiye’ye ödülünüz, Türkleri öldürmek, gemilere saldırmak mı” demiş ve halkım da bunu yemiş.. Yer mi!? Bilmiyor mu halkımız, haydudu Ortadoğu’ya, yani küremizin orta yerine konuşlandıranların küresel saldırganların olduğunu?! İnanın nevrim döndü.. Ben bunların yaptığı ve bunlar için yazılan senaryolardan bıktım..
Benim derdim Kaybettiğimiz yurttaşlarımız.. Tüm aramızdan ayrılanlar için, Allah’tan rahmet diliyor, ulusumuzun başı sağ olsun diyorum.. Konuya, bu komplo bütündeki kuşkulu bakıştan farklı bir bakış getirmek istiyorum.. O’nu da “İsrail kıyamet savaşının hazırlayıcısı mı?” başlıklı ikinci yazıya bıraktım..
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTeknopolitikalar Platformu
Yorumlar
Yorum Gönder