
Biri din terörü diğeri ırk terörüdür
DİNCİ MADIMAK VE IRKÇI PKK TERÖRÜ
Dinci madımak ve ırkçı PKK terörünü demokrasiyle örtüştürmenin yolu ülkemde ‘teokrasi’ye çıkar.
Bu iki olguyu, ‘Özgür düşünme ve İnsan haklarıyla’ ile örtüştürmeye ‘Demokrasi’ değil de ‘Demek-rasi’ demenin daha doğru olacağını düşünüyorum, çünkü söylenenler düşünmeksizin ‘demek’ten öte bir anlam taşımıyor benim için.
Ve ısrarla diyorum ki;
“Terörü demokrasiyle örtüştürmenin ülkemdeki adı ‘Teokrasi’ olmalıdır.”
Bu sözüm, özlü bir söz değil belki, fakat bir gerçeği anlatması açısından ‘öz’ e bir sıfat tamlaması işlevi yüklenebilir de.
Tam 35 insanımızı yakarak ve boarak katlettiler, dinci terörle. Irkçı terörle de yaklaşık 50 bin insanımız yaşamını yitirdi.
Dinci ve örgütlü terör örgütü, 2 Temmuz 1993 yılında Sivas Madimak öteli’nde ve çevresinde 37 insanımızın ölümüne neden olurken; 35’ini yakarak ve dumandnla boğarak katletti.
PKK* terör örgütünün Eruh ve Şemdinli’de ilk büyük ölçekli silahli eyleminden(15 Ağustos 1984) günümüze dek 50 bin yurtaşımızın yaşamını yitirmesini Madimak-Sivas katliamıyla harmanlıyarak yazmayı düşünürken, internetime terör bombası gibi Yılmaz Erdoğan ve Hülya Avşar’ın söylemleri düştü.
Önce PKK ile ilgili küçük bir antrparantez açmak istiyorum: “Kürdistan İşçi Partisi/Parti Karkeren Kürdistan. 1974’te, bugün Bursa’da yaşatıldığı ve sayınlaştırıldığı A.Öcalan tarafından kurulmuştur. Kürt kardeşim Kazim Özdemirle Ankara İlkiz sokakta otururken, Öcalan’da orda oturuyordu. Shhiye’deki DDKO’na(Devrimci Doğu Kültür Ocakları) takılırdı ve çok az konuşur, sürekli düşünürdü.”
Madimak katliamında yaşamını kaybeden yurttaşlarımız:
Muhlis Akarsu - 45 yaşında(sanatçı), Muhibe Akarsu - 35 yaşında( Muhlis Akarsu'nun eşi), Gülender Akça - 25 yaşında, Metin Altıok - 52 yaşında(şair, yazar, felsefeci), Mehmet Atay - 25 yaşında(gazeteci, fotoğraf sanatçısı), Sehergül Ateş - 30 yaşında, Behçet Sefa Aysan - 44 yaşında(şair), Erdal Ayrancı - 35 yaşında, Asım Bezirci - 66 yaşında (araştırmacı, yazar), Belkıs Çakır - 18 yaşında, Serpil Canik - 19 yaşında, Muammer Çiçek - 26 yaşında(aktör), Nesimi Çimen - 62 yaşında(şair, sanatçı, üç telli curanın son ustası), Carina Cuanna Thuijs - 23 yaşında(Hollandalı gazeteci), Serkan Doğan - 19 yaşında, Hasret Gültekin - 23 yaşında(şair, sanatçı), Murat Gündüz - 22 yaşında, Gülsüm Karababa -22 yaşında Uğur Kaynar - 37 yaşında(şair), Emin Buğdaycı -18 yaşında(şair), Asaf Koçak - 35 yaşında(karikatürist- Aynı dergide çalıştık), Koray Kaya - 12 yaşında, Menekşe Kaya - 15 yaşında, Handan Metin - 20 yaşında, Sait Metin - 23 yaşında, Huriye Özkan - 22 yaşında, Yeşim Özkan - 20 yaşında, Ahmet Özyurt - 21 yaşında, Nurcan Şahin - 18 yaşında, Özlem Şahin - 17 yaşında, Asuman Sivri - 16 yaşında, Yasemin Sivri - 19 yaşında, Edibe Sulari - 40 yaşında(sanatçı), İnci Türk - 22 yaşında, Ahmet Öztürk - 21 yaşında(Otel çalışanı), Kenan Yılmaz - 21 yaşında(Otel çalışanı) ve katlederlerken, ölen; Ahmet Alan ve Hakan Türkgil.
Yılmaz Erdoğan ve Hülya Avşar’ın, Madimak katliamı için Lanet yağdırdıklarını ve buna neden olanları lanetlediklerini düşünebiliyorum, fakat kendimi bu denli zorlamama karşın, ırkçı terör örgütü karşısındaki duruşlarını düşünemiyorum.
Ne denir ki bu duruşa?
Bu duruşa ben ancak ; Teokrasi yağdanlığı diyebilirim.
Çünkü, dolaylı olarak, belki di bilerek veya bilmeyerek Madimak katliamcılarını-ki bugün bir çoğu siyasal erkin üst kademelerinde görevli- savunuyorlar.
Bu nedenle, öfkemi bağışlasınlar; diyorum ki;
Bu duruşun adı; özgür düşünce ve demokrasi’ değildir. Bunun adı, resmen terör ile özgür düşünce bütünündeki demokrasiyi ayırt edememedir. Dahası, bu bağlamdaki algı yoksunluğudur.
Evet;
Terörü demokrasiyle örtüştürmenin adı ‘Teokrasi’dir.
"Biz onların demokratik adımlarına evet dedik, kendilerine değil(H.Soygazı)" diyerek, iktidarın nereye gittiğini ancak, kızının(Sümeyye canım) bir tiyatro oyunundan rahatsız olması sonrası 'Devlet Tiyatrolarını kapatıyorum' dediğinde aklı başına ‘bir kuple' gelenleredir sözüm:
Güçlüden yan duruş sergilemeyi ilke edinmiş kimlikler mi, yoksa demokrasi yanlıları mı? Ben, ‘genelde’ bunları; sınırsız ve kuralsız demokrasi avcıları olarak tanımlarım. Hülya'yi bu kategoriye koymuyorum, çünkü o, Y.Erdoğan kadar düşünme yetisinde değil, bu konuları magazinsel değerlendiren yetersizliği tavan yapmış bir playbekçi.
Hümeyni demokrasiyi düşünen ve kendisini destekleyen benzer sınırsız ve kuralsız demokrasi avcılarını Tahran meydanında sallandırdı, çünkü; "Siz güçlüden yana tavır koyan, kendi ideolojisine ihanet eden kimliklersiniz, yarın hayda hayda bana da ihanet edersiniz" diyerek...
A.Bayramoğlu, H.Cemal, A ve M. Altan kardeşler, M.Barlas, O ve oğlu R. Çalışlar.M. Belge ve arkadaşı Hale Soygazı v.d...
Yılmaz Erdoğan'ın sanat yönünün güçlü olduğunu söyleyenlere çok katılamıyanlardanım. Katılanların çoğu, sanatı bilmiyenlerdir. Bilsinler ki sanat ve sanatçılık laf ebeliği değildir veya bir espri yapıp 'hiiiiii' diyerek izleyiciden önce kendine gülmek değildir. Sanat toplum içindir, bir grup 'kahkidi kohkak' çıları için değil. Topluma tebessüm ettirebiliyor musun, dahası güldüşün boyutunda yapıtlar sergiliiyebiliyor musun, topluma düşündürecek ve kendini sorgulacaka yapıtlar sunabiliyor musun , Sanat o dur, sanatçı o’na denir. Her kesimden, her inançtan, her düşünceden ve sınıftan insanlara tebessüm ettirip düşündürtebilmektir Sanat ve sanatçı; Şefik Görgeç'in dediği gibi İn-Sanatlıktır…
Sanatı, Muhlis Akarsu, Metin Altıok, Mehmet Atay, Behçet Sefa Aysan, Asım Bezirci , Muammer Çiçek, Nesimi Çimen, Hasret Gültekin , Uğur Kaynar, Emin Buğdaycı , Asaf Koçak, Edibe Sulari ve Musa Anter yapıyordu, onlardı sanatçı; yoklar şimdi, Sıvas’ta ve Diyarbakır’da katledildiler.
Sivas katliamcıları, Hizbullahın öncülüğündeki "laik anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışma" suçuyla yargılandı ve tümü şimdi dışarıda…Sayın Öcalan için de; Bursa’da dinlendiği söyleniyor…
Tayyip beyin siyasi danışmanı Cüneyt Zapsu’nun eniştesi olan Musa Anter’in katili Hamit Yıldırım yakalandı, tam 20 yıl sonra(2012). Siyasal Erk kendisine yeşil kart vermiş ve koruculuk yaptırıyormuş.
Musa Anter’in oğlu, Anter Anter diyor ki; "Leyla Zana haklı... PKK terörünü bir tek Tayyip çözer.. "
Gaiba ben doğru ifade ettim; “Dinci madımak ve ırkçı PKK terörünü demokrasiyle örtüştürmenin yolu ülkemde ‘teokrasi’ye çıkar.” diyerek.
Size sormuyorum Hülya hanım, sözüm sizedir Yılmaz Erdoğan;
“ Yılmaz Erdoğan kardeşim, ne dersin bunlara?”
*: PKK; Avrupa Birliği, ABD, Birleşmiş Milletler ve NATO gibi birçok ülke ve uluslararası kuruluş tarafından terör örgütü olarak kabul edilmiş, ayrıca ABD'nin uyuşturucu kaçakçıları listesinde bulunan etnik ayrılıkçı, militan bir örgüttür… Lübnan'daki Hizbullah ile organik bir bağı olmayan radikal İslamcı, silahlı, yasadışı bir örgüt olan ve "Allah'ın partisi" (Allah taraftarı) anlamına gelen Türkiye’deki Hizbullah ile terör eylemlerinde işbirliği yaptığı söylenir (Vikipedi).
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@mynet.com
GSM:05066090032
Yorumlar
Yorum Gönder