GALATASARAY’DA BERABERLİK SENDROMU DEVAM EDİYOR(3-3)
20 Ekim 2012
Galatasaray son üç maçtır 2’lere takılmıştı. Yani ikilere gelmişti. Önce Ordu’ya 2-0 yenildi, Ardından Braga’ya ve 2-0 yenilde ve son olarak da ES-ES ile 1-1 berabere kalarak 2 puan verdi. yani resmen oyunlara gelircesine, ikilere gelmişti.
Bu maçın hakemi İlker Meral. Bu Meral ES-ES maçında bariz ofsayt’ı görmemişti. Aynı Meral Rijkart’ın geldiği sene GS’ın 6. Maçını yönetmiş ve Ali Güneş’in uçarak elle kestiği topu es geçmiş, penaltıyı vermemiş, ardından gelişen atakta Kasımpaşı 1-0 öne geçmişti. Gerçi maçı GS 3-1 almış(2009), almasına fakat Meral ‘o maçta’ sürekli GS aleyhinde kararlar vermeyi sürdürmüştü. Yani gücü yetmedi, Şabanı Nonda’nın üç golünü engellemekte.
Bu bir şeylerin işareti idi ve 6 maçta 6 galibiyet alan 19 gol atıp ancak 5 gol yiyen GS tepetaklak gitmişti.
Galatasaray 2012-13 sezonunda da benzer şeyleri yaşar mı korkusu yaşamadım değil. Ve korktuğum başıma geldi; Lig’in 8. Maçında(19 Ekim 2012) Gençlerbirliği ile de berabere kalarak, bir 2 puan daha kaybetti..
Galatasaray bu beraberlikle ; ‘Galatasaray’ı seviyorum, Galatasaraylıyım, ama Gençlerbirliği olunca babamı dinlemem diyen İlhan Cavcav’ı da sevindirmiş oldu. Ve böylelikle Galatasaray ‘ikili sendromununa’ devam etti. Evet, GS nobetlerde…
Stat: Ankara 19 Mayıs
Hakemler: Halis Özkahya xx, Asım Yusuf Öz xx, Hakan Yemişken xx
Gençlerbirliği: Ramazan xx, Aykut xx, Kulusic xx, Tosic xxx, Hurşut xx, Özgür xx (Lekic dk. 73 x), Cem Can xx, Jimmy Durmaz xx (Curri dk. 77 x), Azofeifa xxx, Zec xx
Yedekler: Özkan, Mehmet Sedef, Mustafa, Oktay, Ekigho
Galatasaray: Muslera xx, Eboue xx (Aydın dk. 57 x), Semih xx, Dany xx, Hakan Balta xx, Hamit xx, Emre Çolak xx (Riera dk. 83 xx), Melo xx, Amrabat xx, Elmander xx, Burak Yılmaz x (Umut Bulut dk. 46 xx)
Yedekler: Ufuk, Cris, Sabri, Yekta
Goller: Azofeifa (dk. 26), Aykut (dk. 66), Jimmy Durmaz (dk. 68) (Gençlerbirliği), Umut (dk. 55), Elmander (dk. 58), Hakan Balta (dk. 86) (Galatasaray)
Galatasaray ne mi oynadı? Ankara’da misket…Öyle ki bu misketin üçü Gençlere, üçü Galatasaray’a gitti.
Terim, nedense Melo ve Hamit ısrarında, ille de Hamit ısrarında yanlış yapıyor. Sabri’yi oynatabilirdi. Oynatmadı. Eboue’yi özellikle ikinci yarı Burak gibi oyundan almalı idi.
Eboue Fildişi olaylarında hala. 2013 Afrika Uluslar Kupası eleme maçında olay çıktı. Birçok Süper Lig futbolcusunun top koşturduğu maçta Fildişi Sahilleri'nin kazandığı penaltı vuruşuyla işler çığırından çıktı. Senegal'in başkenti Dakar'da oynanan Senegal - Fildişi Sahilleri maçı 2-0 konuk takımın üstünlüğüyle devam ederken çıkan olay nedeniyle yarıda kaldı. Eboue ve FB’li Sow’un bu maçta dayak yediği söyleniyor.
Hoca be, böyle bir travma yaşamış topçuyu neden oynatırsın ki, Hatta, yüzü gözü diş ağrısından şişmiş Muslera’yi da oynatmazdım. Biraz güven yedeklerine. Sen UEFA kupasını aldığın yıllarda, böylesi cesur kararlar alırdın. Bu kararını Semih ve Emre Çolak ile neden dondurursun ki?! Yekta’yi oynat, Ufuk7u oynat, Sabri’yi oynat…Selçuk olmayınca takım eksik. Özellikle Engin Baytar’ın yokluğu…Diyoruz ki, ulusal maçlardan gelen oyuncular yorgundu; iyi de Elmander de ulusal maçlardan sonra geldi ve sahanın en iyisi idi. Melo’da düzelme kısmen. Tam düzelinceye dek bir başkasına yer ver. 25 kişilik kadro yetersiz ise, o zaman sorun sende. Ambabat, tıpkı Elmander gibi olmasa da çalışkandı, o’na sözüm yok, fakat Eboue ve Hamit ve de Muslera aaa, iyi değildidiler.
Hakeme gelince. İsterseniz gelmeyelim! Yo, yo gelelim. Hakem Gençlerbirliği beraberliği öncesi, Gençlerin ceza sahasına yakın bölgede, Emre’ye yapılan net faulu görmedi. O faulu görse, belki GS maçı 3-1’e getirip koparacak, ama o topu faulle alan Gençler, ya ptığı atakla maçı 2-2 yaptı. Bunun adı yayıncı kuruluşun balans ayarı. Diyorum ve diyeceğim; yayincı kuruluşu asla bir takımın kopmasına meydan vermez. Kimlerle, hakemlerle. Hak emenlere prim dağıtmadığın kim söyleyebilr ki/ Kim mi? O kadarını da anlayalım lütfen.
Selçuk İnan ve Burak Yılmaz biliyorsunuz, Macaristan maçında sakat oldukları için oynamadılar. FB’den Mehmet Topal ve Gökhan Gönül de oynamadı.
Beni GS boyutu ilgilendiriyor. Maçtan 6 saat önce Facebook’a şunları yazmışım:
“Oynarlar ise yanlış yaparlar ve avcı ile ekibini haklı çıkarırlar. Fakat işin ikinci boyutu, birinicinin önüne geçer nitelikte. Çünkü, bu takımı Avcı kurgulamıyordu, iki bücür kurguluyordu ve Selçuk İnan ile Burak Yılmaz'a tepkili idiler..
Emre Belezoğlu, asla kendi yerinde Selçuk İnan'ı oynasın istemiyordu. Okan Buruk'ta, iyi bir Galatasaraylı olmadığını, Emre Belezoğlu ile birlikte İnter'e giderek Galatasaray'ı zarar uğratması ve de dönüşte de BJK'ye gitmesiyle kanıtladı. Belezoğlu'nun seyri de aynı. O da Türkiye dönüşünü FB'ye yaptı. Ve de FB'ye de zarar verdi. Kısacası, FB ve GS'ya zarar verenler ulusal takıma da zarar verdi...Durum bu olmasına karşın, Selçuk ve Burak'n Gençler maçında oynamaması doğru olur diyorum.”
Ve Terim, Selçuk’u 18’e bile almadı, olası bir risk tehlikesi nedeniyle. Fakat Burak’ı 11’de sahaya çıkardı, çıkardığına da pişman oldu. Bu takımda Umut ve Elmander ilerisi(foveti), ileriki zamanda çok daha büyük işler yapar.
TV spor programları, salt futbolcu ve yöneticilerin değil, izleyici bizlerin de kimyasını bozuyor:
Zaman-zaman değil, özellikle 3 Temmuz 2011’den bu yana’ sürekli izlemeye başladım. Yaratıcı ve de araştırıcı kimliğinizi ‘Şike olayında’ yürekliliğinizle güçlendirdiniz. Ödün vermeyerek aynı çizginizde yürüdünüz. Fakat son zamanlarda, bu duruşunuzu örseleyen kararsızlıklara ve çelişkilere yer vererek, sanki felaket üzerinden beslenen, yetersiz bir kimlik duruşu sergilemeye başladınız. İkincisi; Telegol’un aktif ve sürekli katılımcıları(Kaya Çilingiroğlu hariç) olarak seviyeyi örselemeye başladınız.
Erman Toroğlu’nun, Gökmek Özdenak’ı küçük düşürücü söylemleri ve son olarak ‘Yalama’ ifadeleri hiç de yakışık almayan, izleyicileri programdan soğutan olgular.
Bir diğer olgu da, birkaç program öncesi ‘yöneticisi, futbolcusu ve çalıştırıcısıyla’ göklere çıkardığınız, övgüler sıraladığınız takımı, bir iki yenilgiden sonra; “yerlerde sürümeniz ve aşağılamanız; akılcı, doğruları söyleyen, reyting kaygısı olmayan, skora göre yorum yapmayan inandırıcı duruşunuzu hayli olumsuz etkilemektedir.”
Bu uyarımı, Serdar Ulueren’e gönderdim, fakat yer almadı. Sizinle paylaşayım dedim.
Burada, önceleri rüya takımı olarak gösterilen ve şimdi de gerçekten rüya imiş diye anılan takım Galatasaray.
Galatasaray yöneticileri, ille de Terim, lütfen bizi abartmayın, bizler bu takım olarak yenilgiler de alacağız uyarısın defalarca yapmasına karşın, yazılı ve görsel medyaya, Galatasaray’ı değil Türkiye’de, Avrupa’da dereceye soktular.
Bu basın, Galatasaray’in bu inişi için bakalım ne diyecek?!
Galatasaray iyi değil, ben de…
Aziz Yıldırım’ın Alex’e patlamasına(Alex-Aziz kavgasına), Hakan Şükür söylemiyle girmek istiyorum:
Hakan’ın aşağıda söylediklerini nasıl yorumlarsınız? Ben iyi niyetli bir açıklama diyorum. Eğer ironi yapmadıysa, cesur bir açıklama bana göre ve alkışlıyorum. Çünkü, Cumhuriyet ve kurucularına gönderme yapıyor.
Türk futbolunun efsane isimlerinden Hakan Şükür,"Sayın Aysal'a bu düşüncesi için teşekkür ediyorum. Kendisinin beni bir efsane olarak düşünmesi ve bir takım planlarını açıklaması çok önemli. Kesinlikle de samimi olduğunu biliyorum. Ancak benim heykel beklentim yok. Cumhuriyeti kuranların heykeli olur. Ne var ki ben futbolda hizmet etmeye çalıştım. Açıkçası heykeli de çok fazla kabul etmiyorum"
Buradan yola çıkarak; Alex De Souza ile Aziz Yıldırım kavgasına değinmek istiyorum
Şu yadsıyamayacağımız ve yadsımamamız gereken gerçeği es geçemeyiz. Aleex- Aziz-Kocaman savaşı bence birilerinin savaşı. Fenerbahçe’nin 8 yıldır oyuncusu olan ve başarıları nedeniyle heykeli dikilen Brezilyalı oyuncu Alex de souza, Fenerbahçe’nin tesisleşmelerde ve kurumsallaşmada en başarılı başkanı meslekdaşım Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’nin efsane futbolcusu, şimdinin Teknik Direktörü Aykut Kocaman arasındaki savaştan çok birilerin bu isimler üzerinden FB’yi ele geçirme savaşına dönüştü. Onun için, Alex’in, Aziz beyin ve Kocaman’ın birbirlerine olan yanlışlarından çok, bu durum üzerinden savaşı körükleyen birilerinin yanlışlarına değinmekte fayda var.
Eğer, Alex üzerinden birileri Aziz’i bitirir ise-ki artık çok zor-, Aziz’in yerine o birileri gelecekti ve de Kasımpaşa’yı yoktan var ettirenler Fenerbahçe’yi sportif anlamda başarılı kılıp Aziz efsanesini yıkacaklardır. Bunun temelleri, Aziz ile kanka olan bir zamanların yöneticilerin(Örneğin Mahmut Uslu v.d) istifasıyla başladı.
Bunların başarılı olmasında Aziz beyin önyargılı ve tezcanlı duruşu da etkendir. 3 Temmuz 2011’den bu yana Aziz bir protes kültürün önderi oldu, güce karşı direnen bir haklı simge. Fakat, son zamanlarda, özellikle Galatasaray ve Alex duruşu, yanı eleştirmesi, aşağılaması bu özelliklerini örseler oldu.
Son olarak da Alex’in çok sevdiği ve oğlu gibi gördüğü Samet Güzel’e Aziz beyin baskısı bardağı taşıran damla oldu. Alex ile Aziz beyin görüşmesinde tanık olarak gösterilen Samet’in tedirginliği, korkusu yüzünden okunuyordu. Aziz bey birilerine böyle bir malzeme vermemeliydi. Özellikle sol eliyle Samet’in sağ omzunu sürekli sarsarak, “Sordum mu böyle Alex’e, söyle anlat’ şeklindeki baskısı ‘insan’ın özgür istencine’ büyük hakaretti.
Alex’in Türkiye’deki başarıları ve FB’ye katkısını tartışmak bile hata, fakat Alex’in, Avrupa kupalarında FB7ye katkısı değil Hagi gibi olmadı, hiç olmadı. Alex ülkemin normlarındaki futbolu iyi kullandı ve başarılı oldu. Müthiş’te para kazandı.
Aslında, Galatasaray’da heykeli dikilmek istenen Hakan Şükür hatası yaptı. O hata da, 2 yıldır bir şekilde Kocaman tarafından gönderilmek istenen Alex’in direnmesi idi. Bu direnişi besleyenin Aziz bey olduğunu da unutmamak gerekir.
Kısacası, Alex olgusunda FB büyük zarar görecek gibi. Çünkü, her başarısızlık Alex’in gönderilmesine bağlanacak. Kimse, Alex’in son 3 yıldır bir şey veremediğini sorgulamayacak.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
ŞUTLUYORUM
evesbere@mynet.com- evesbere@gmail.com
GSM. 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder