IRK VE DİN MİLLİYETÇİLİĞİ VE CHP’Yİ ENİNE
Dinden ve
yoksuldan geçinenle ırktan ve yoksuldan geçinen arasındaki fark nedir?
Fark olduğunu düşünmeniz olası mı? İkisi de
milliyetçilik değil mi?
“Türk’ün Türk’ten başka dostu veya Kürdün
Kürt’ten başka dostu yok” , “Müslüman’ın
Müslüman’dan başka dostu yok veya Hıristiyan’ın Hıristiyan’dan başka dostu
yok” düşüncelerini çağrıştıran böylesi
sözler; ırk milliyetçiliği ve f din
milliyetçiliği değil de nedir?
Milliyetçiliği
eleştirirken İslami referanslarla konuşarak; ırkçılığı, İslami kurallarla
mahkûm etmeye kalkarsan, birileri de çıkıp; “dini öne çıkararak din
milliyetçiliği yapıyorsun, bunun adı da faşizmdir" demez mi?
Gündemlerin
efendisi, bu sefer milliyetçilik boyutunda yine gündemini belirledi: “’Bu süreçte kimse
bizim karşımıza Kürtlükle çıkmasın, kimse bizim karşımıza Türklükle de
çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız’’
R-cep gündem belirliyor, sen de balıklama atlayıp
gündemini gündemine taşıyorsun. Yapma bunu, konuşsun kendi kendine. Sen ciddiye
aldıkça, o sanal gündemlerle seni kendi zamanından alacak ve kendi zamanına
tutsak etmeyi sürdürecektir. Verme o’na bu fırsatı. Lütfen biraz olsun sen
gündem belirle.
En
azından; “ ‘Bu süreç’ diyerek, terör belasını def edinceye dek, milliyetçiliğin
askıya alınmasını mı istiyorsun? İnsanlar birbirinin ırk üstünlüğünü gündeme
getirmeleri, sürecin barışla sonlanmasında olumsuz etki yapar mı demek
istiyorsun? Yoksa, ırk milliyetçiliğin yerine, din milliyetçiliği getirmektir
amacın?” şeklindeki sorularla o’nu sorgula. Türk milliyetçiliğini yok ediyor
suçlaması getirip, ırk milliyetçisi konumuna düşürme kendini.
Dahası;
onun çelişkilerini gündeme taşı ve sanal gündemlerin anlamsızlığını insanlara
anlat, Türklük savunmasına geçeceğine.
Evet;
bu ne yaman çelişkidir ki, insanların gerçek gündemlerinin kimyasını
sürekli bozabiliyorlar:
“Efendim,
Menderes milli ve bağımsız ekonomi diyerek milliyetçilik yaptığı için idam
edildi. Erbakan, milli ekonomi dediği için 28 Şubat darbesiyle uzaklaştırıldı.
Milli ve bağımsız düşünen beyinleri ortadan kaldırmak için Kenan Evren
insanları, işkenceden geçirdi, idam etti…Tüm bu darbeleri ABD hazırladı, milli
ve bağımsız düşünen liderlerin, aydınların isimlerini darbecilere onlar verdi. Askere
darbe yapması için akıl verenler şimdi İsviçre’de kayak yapıyor, boğazdaki
yalısında veya köşkünde havyarla kırmızı
şarap içiyor” diyeceksin, ardından dönüp; “Milli görüş gömleğini
çıkardım..Milliyetçiliği ayaklar altına aldım” diyen ve ‘Büyük Orta Doğu
Projesi mi, Büyük Osmanlı Projesi mi, anlayamadığım’ BOP’ un eşbaşkanıyım
söylemiyle ABD ile ortak hareket ettiğini vurgulayanı alkışlayacaksın. Bu yaman
bir çelişki değil de nedir?
Çelişkiler
bitmiyor, aksine tüm hızıyla devam ediyor:
AKP’li
çıkıp;
“Biz seninle eşit değiliz, elhamdülillah. Zaten ben seninle eşit olmak istemem.
Biz bu ülkenin sahibiyiz, Diyarbakır'a giremezsiniz. Girebilmek için abdest
alman lazım” diyerek, ırk milliyetçiliğini din milliyetçiliğine taşıyor.
Ardından BDP’li çıkıp; “ Kafkaslardan, Boşnaklardan gelenler, siz bu ülkenin
sahipleri değilsiniz. Haddinizi bileceksiniz…” diyerek Kürtlüğü ırkçı boyuta taşıyor; yetmedi, Halkların Demokratik Kongresi (HDK)
gibi bir oluşumu gündeme getirip, PKK’ya silah bıraktırma konusunda kamuoyu
oluşturmak için, ABD heyetlerinin öncülüğünde Karadeniz gezisine çıkıyor..
Bu işletilen çelişkiler süreci
beraberinde barışsızlığın sürecini getiriyor. Öyle ki; eğer, Kafkaslardan gelenler diyerek,
Karadenizlileri işgalci ilan etmeseler, ABD’lileri öncü olarak Karadeniz’e göndermeseler,
belki de bu barış
süreci ‘Karadeniz’de’ işleyecekti.
Gündem içinde gündem değiştirmek ise,
ayrı bir becerileri.
R-cep(Başbakan Tayyip Erdoğan); “ Alevilik, din değil. İslam içinde bir kurum
olarak görünüyor. Net bir tanımı yok. Biz geçmişte Ali’yi çok sevenler olarak
görürdük ama bunların Hazreti Ali ile alakaları yok yaşam tarzı olarak.”
diyebiliyor. Zaman kaybetmeksizin de, Başörtülü milletvekili” konusunda da
önemli açıklamalarda bulunabiliyor. Edinilen bilgiye göre, Çevre Komisyonu
Başkanı Haluk Özdalga’nın*gündeme getirdiği
konuya ilişkin R-cep(Erdoğan), “Başörtüsü sabır işidir. Kuran bile 23 yılda
indi. O zaman alkol bile aşamalı yasaklanmıştı; sorun bugün üniversitelerde
çözüldü...Avukatlar artık başörtüsü ile duruşmaya girebiliyor…Başörtüsü bir
haktır, doğuştan gelen bir haktır.” diyerek, gündem içinde gündem
değiştirebiliyor.
Doğrudur; ülkemde en yaygın siyasi
anlayışın Milliyetçilik olduğu. Fakat bunu ulusalcılıkla, Atatürk Milliyetçiliğiyle
örtüştürmemek gerekir. Irk temeline dayalı milliyetçiliğin özünde, Türk ırkının
üstünlüğü ve tekliği yatmaktadır;
“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” deyişinde vurgulandığı gibi de
yalnızlığı..
Atatürk Milliyetçiliği(ulusalcılıkla
aynı şeydir); tokat attığı emperyal saldırılardan korunmak, ayakta durmak için
halkları/farklı etnik grupları kaynaştıran
genç Cumhuriyet ideolojisinin zorunlu öğretisidir. Dahası, Atatürk Milliyetçiliği; farklı etnik
gurupların aidiyet bağlarını koparmaksızın aynı düzlemde kaynaştırmanın adıdır.
Buna göre, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşın, resmi kimliği Türk’tür’. Burada, Türk üstün ırktır, sen
kendine Kürt, Laz..diyemezsin dayatması yoktur. Sadece Kürt olsan da, kendini
Türk olarak tanımlayacaksın ve Türkçe resmi dilin olacak, eğitimini Türkçe
alacaksın. Asla, resmi kimliğin Türk diyerek kendini Türk olarak göreceksin dayatması getirmiyor.
Böyle algılayan ve algılatanlar seni; “Türklüğü dayatıyorlar, kendi kimliğini
unutturmaktır amaçları” diyerek seni tetikliyorlar. Kanma buna.
Türkiye’de, ırk üstünlüğünü esas alan
vahşi milliyetçilik yok diyemeyiz. Bu grupların tarihteki saldırılarını asla
yadsıyamayız. Örneğin, Karşılıklı Türk, Ermeni kıyımlarını içeren 1915 Ermeni
olayları**, Dersim saldırıları,
Varlık vergisi, 6-7 Eylül saldırıları.
Bunları, Türkçülüğü ve İslamcılığı 2002
yılına dek örtüştüren, hatta Türk İslam Sentezi teorisi bile ortaya atan sağ
kesim yaptı. Özellikle 6-7 Eylül saldırılarının ‘Tekbir’ eşliğinde, sakallı-
sarıklı cübbeli kimliklerin de katılımında yapıldığını unutmayalım. Fakat bugün ırkçı milliyetçiliğe eleştirinin dinci kesimden gelmesi
düşündürücüdür. Çünkü, bu yaklaşım, din milliyetçiliğinin somut belirtisidir.
Nedense, tüm bu ırkçı milliyetçi
duruşlardan CHP sorumlu tutulur ve olgu Atatürk milliyetçiliğiyle örtüştürülür.
Bugün de aynısı yapılmaktadır.
Başbakan; “Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının
altına almış iktidarız” dediğinde, birileri; “ CHP ırkçılığı değil ama,
Milliyetçiliği savunarak ‘Atatürk Milliyetçisi’ olduğunu söyledi.” suçlaması
getirdi. Yani, onlara göre, CHP ırkçı
değil ama, ‘Atatürk Milliyetçisi
‘dir ve bu suçtur. Yani Mustafa Kemal
Atatürk’ü benimsemek, resmen ülkemde suç. Evet,
CHP Irkçı milliyetçililerden tehlikeli; Atatürk Milliyetçisi.
Sadece bu konuda değil, özellikle son
zamanlarda ‘ tek taraflı ve taraf
olarak’ CHP tartışılır oldu.
TRT’de ‘Enine Boyuna’ programını
izliyorum. Yönlendirici (Moderatör diyorlar) İsmet Berkan. Konuşmacılar; Taha
Özhan, Mustafa Karalioğlu ve Hatem Ete.
Resmen, CHP’yi bir enine, bir boyuna
çekiştirip duruyorlar. Sözde
tartışıyorlar. Peki, ‘Enine Boyuna’ gerçekten bir tartışma mı? Asla! Demokratik
düşünceye, insan haklarına saygılı mı? Asla!
Program resmen taraf. Bunu anlamak için
tarafsız görünen taraflara bakmak gerekir. Gerekir mi? Gerekmez, çünkü İsmet
Berkan hariç, üçü resmen AKP teorisyenleri ve de savunucuları. Ve de rövanşçı
zihniyetin militanları.
Tamam, tartışmacılar kişi AKP gibi düşünebilir,
düşünmelidir de, çünkü demokrasi var diyoruz. Fakat aralarında hiç mi CHP veya
bir başka parti gibi düşünen olmaz. Hep CHP’yi tartışma konusu yapacağınıza,
hiç mi AKP’nin, MHP’nin, BDP’nin tartışılacak yanı yok? Hani demokrasi?!
Darbeciler ve Ergenekoncular tartışılıyor.
Konuşmaların her anında, CHP’nin darbeci geleneğinden geldiği vurgusu yapıp,
suçlamayı Atatürk’ün Kurtuluş savaşı sonrasına taşıyorlar ve olayın
ciddiyetini, inanırlığını bozuyorlar.
Tamam, darbecileri geçmiş icraatlarıyla
yakaladın, bunu itirazım yok. “Yakalama, yargılama” demiyorum, Şili de, İtalya
da(15 bin kişi sorgulandı), İspanya da, çok sonrasının faşist askeri
yöneticileri yargılandı, benim ülkem neden yargılamasın ki? İyi de, Kenan Evren
faşizmini neden yargılamıyorsun. Ergenekon bütününde, Mehmet Ağar’ı, Korkut
Eken’i neden yargılamıyorsun?
Kenan
Evren’e şükranların sun, Ağarlara, Ekenler teşekkür et, diğerlerini tutukla.
Darbeciliği, derin devletçiliği yargılıyorum yalanıyla darbeni kurgulayıp, kendi derin örgütlenmene
git.. Bu sivil faşizm değil de nedir?!
Nerede, 12 Eylül ve
12 Mart’ı destekleyen ırkçılar, din milliyetçileri, işadamları, gazeteciler?
Neden salt 28 Şubatçılar ve 2002’den sonra ortaya çıkarılan darbeciler içerde?
Hangi demokrat insan, faşizmin yargılanmasına
karşı çıkar? Hangi demokrat, meşruiyetin işlevi demokratik dönüşüm sürecinin
kazanılmasındaki arınma sürecine karşı çıkar?
Yoo, CHP karşı çıkar, o darbeci
geleneğinden geliyor. CHP belki darbeci geleneğinden gelebilir, fakat asla
darbeciler tarafından beslenmedi. Aksine
her darbede darbe alan CHP ve Sol oldu.
Amaç; Mustafa Kemal Atatürk’ün, Anadolu
insanıyla oluşturduğu Evrensel felsefesini yok etmek olmasın? Irkçı
milliyetçiliği, dinci milliyetçilikle harmanlayıp postmodern Türk İslam Sentezi
bütününde yene Osmanlılığı gündeme oturtmak olmasın?
Sözüm o’na, Irkçı milliyetçiliğin
seçeneği, din milliyetçiliğiymiş. Hade be ordan!..
Türkiye’nin sorunlarına, Güneydoğu Kürt
sorununa, ne ırkçı milliyetçi, ne de din milliyetçiliği penceresinden bakabiliriz.
Bu sorunlara, özgür istencimizi kullanarak, evrensel düşün serbestliğinde ve insan hakları bütünündeki eşitlikçi felsefeyle
bakabiliriz.
Bunun için de, Emperyallere attığı
tokadın yorgunluğunu, yıpranmışlığını üzerinde taşıdığı noktada, o dönemin özgün koşullarını içeren, etnik çeşitliliğe dayalı, ulusalcılığın özü Atatürk milliyetçiliği öğretisini(Fr.
Doktrin) daha
ileriye taşıma gerekliliğini de öncelikle kabul etmeliyiz. O’nun kendine özgü
katılığa sahip resmi ideoloji yaftasından kurtarmalıyız., Sorgulanamaz,
tartışılamaz noktasından uzak tutmalıyız. Yani, dogma olmaktan kurtarıp günümüz özgün gelişmeler dikkate alınarak Atatürk Milliyetçiliği; durağanlıktan kurtarılıp, tüm ulusları
kucaklayan, onları eşit gören, Anadolu sevdasında kendini bulmuş, yurtseverlik çizgisine oturtulmalıdır.
Resmi dil Türkçeyi esas alan, her dilde
öğrenim hakkı tanıyan, tek kültür dayatmalarından kaçınan, uygarlığı evrensel
koşul sayan, dini inançlara saygılı, fakat dinsel yaşam tarzı dayatmasından
kaçınan bir anlayışın egemen kılınması evrensel zorunluluktur, gerçeğini
aklımızdan çıkarmamalıyız.
Soruyorum, İslamcı kendilerin
milliyetçilikten, Milliyetçiler şamanist geleneklere dönerek İslamiyet’ten kendilerini
soyutlayabilirler mi?
Sağın; ırk esasına dayalı milliyetçi ve
din milliyetçiliği dayatmasını yok edecek, barış ve kardeşliği, özgür
düşünceyi, eşitliği esas alacak evrensel duruş, sadece ülkemiz için değil, tüm
ulus devletler için kaçınılmaz gerekliliktir.
*: Bir zamanların hızlı solcusu, asla sağın
hiçbir seçeneğine ödün vermeyen bu şahıs TMMOB’nin kuruluş düzlemi olan, Türk
Mühendisler Birliği Derneği üyesiydi. AKP’den milletvekili olunca, benden
sonraki yönetim bunun üyeliğini düşürdü. Sayın Ertuğrul Günay, bu konuda bana
sitemde bulununca; yönetimin bende olmadığını, yeni yönetimin bu hareketinin
özünü bilmediğim için bir şey söyleyemeyeceğimi belirtmiştim. Atılmayı hak
ettiğini şimdi anladığım için üzgünüm. Olacak işi değil, Bir daha seçilmek için
veya bakan olmak için türban takacak kadar yağdanlık katsayımız yükselttik.
Demek ki; biyolojik kolesterol değil de, siyasi kolesterol insanı böyle
aşağılayıp, süründürürmüş.
**;
Yıllar
önce, para koleksiyonu yapıyordum. Erzurumlu çalışma arkadaşım Ali Gider.
Bana Osmanlı ve Ermeni paralı getireceğini
söyledi. Her iki paranın da yanıkları vardı. “Nedir bu?” deyince; “Bu paralar,
yanan Türk ve Ermeni evlerinden dedelerimiz toplamış” yanıtı beni hayli
düşündürmüştü. Belli ki, karşılıklı bir katliam yaşanmış kanaatine vardım.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
Teknopolitikalar platformu
sevket-che@hotmail.com.tr
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder