LAZLAR AŞAĞILANIYOR MU?
Başlığın yanıtını daha iyi verebilmek için soruyu; “Aşağılanan Lazlar mı Karadenizliler mi? Özellikle Rize ve Trabzonlular mı?” şeklinde sormamız gerekir.
Önce yazıyı yazma nedenimi açıklayayım:
İsmail Güney Yılmaz’ın şöyle bir haberini okudum;
“Laz halkı aşağılanıyor ve saldırılara uğruyor. Bu halk, içinden çıkardığı aydınların onca çabasına karşın, kendini tanımlayamadı ve hep başkalarıyla karıştırıldı..Daha trajikomik ve patolojik yanı, yaşadığı bölgedeki belediyelerin Lazları ve Lazcayı tanımlamadı, bu konuda kabul edilemez tarihsel hataları var.
Örneğin, CHP’den, AKP ye geçen Pazar Belediyesinin; Laz olmayan, Türkçeyi de hiç iyi kullanamayan bir öğretmenin, Pazar tarihi ile ilgili yazdırdığı kitap. Kitaba göre, Lazlar bölgede işgalciymiş. 1054 yılında İslamiyet’i kabul etmişler. Hâlbuki Türkler İslamiyet’i 8. Yüzyılda kabul etmeye başlamış. Lazlar ise, kitleler halinde 15 Ağustos 1461’den sonra, yani Fatih’in Trabzon’u fethinden sonra başlamış.
Ardeşen Belediyesi ise; Şemsettin Sami’nin ‘Kamus-i Türkî’ yapıtını esas almış. Kitaba göre; bölgenin tümüyle Türk. Ki doğru değil, Şemsettin Sami yapıtında Lazların Kafkas milleti olduğundan, ayrı bir dile sahip olduklarından söz eder. Ardeşen adı, Yavuz’a armağan ‘Ardı şen’ sözcüğünden türediği savlanıyor. Üsküp’e ‘Üst küp’, Konya’ya, Kon ya derviş’ türetilişi gibi(aklıma geldi, Atatürk ‘şeker yok, denince Bal kat demiş ve Balgat’ın adı buradan gelmiş gibi).
Fındıklı Belediyesi’nin tarih bölümünde Lazlarla ilgili hiçbir şey yok.
Yörede Lazlığıyla en çok gururlanan Arhavililerin belediyesinin sitesindeyse Lazların eski ismi olan Kol(k)hi’den (Colchis) söz edilmiş. Bu halkı da Türk kökenli Hurilere bağlamış…
Hemşinli ve Lazların birbirine yakın bir nüfusa sahip olduğu Hopa’nın belediyesinin sitesindeyse yöre halkı ve tarihiyle ilgili tek bir bilgi yok.
Yine Hopa gibi Laz ve Hemşinli halkların yakın nüfuslara sahip olduğu Çamlıhemşin Belediyesi’nin sitesinin “Kent Profili” başlıklı bölümünde, yöre halkı “Müsliman-ı kadim”miş, yani Trabzon’un Fatih tarafından fethinden önce de(15 Ağustos 1461) önce de Müslüman’mış(Lazların bu tarihten önce Ortodoks olduğunu söyleyenler de var)
Bilindiği gibi, Hemşinliler de Lazlarla aynı süreçte İslamlaşmaya başladı. Önemli bir grup geç dönemlere kadar Hıristiyanlıkta direndi ve bu Hıristiyan Hemşinliler Trabzon’a, Giresun’a, Ordu’ya, Samsun’a, daha sonra da Rusya’ya kaçmak zorunda kaldılar.
Yine sitenin “Demografik Yapı” başlıklı bölümünde de ilçenin “7–10 köyünde az çok Lazca denen bölgesel bir lehçenin” konuşuluyormuş. Dil de değil yani!..”
Haberdeki bu ifadeler beni yazmaya yöneltti. Dahası tetikledi.
Evet, son on yıldır, insanlar etnik kimlikleriyle dolaşmaya başladı. Dahası dillerini yaşatmak, kültürlerini korumak adına canlandırma etkinliklerinde bulunmaya başladı. Tüm bunları özgür ve demokratik düşünce yapılanmasına bağlayabiliriz. Fakat, dikkat ederseniz, gizemli ve de ustaca‘İslam Türk Sentez’ doğrultusunda. ‘eskisinden daha yoğun’ bir Türkleştirme ve İslamlaştırma politikası uygulanmaktadır.
İşletilen özgür düşünce süreci/özgür demokratik süreç, tıpkı kendi düşüncelerinin önünün açmak adına ‘demokrasi benim için amaçlarımın aracıdır’ yaklaşımında “özgür demokratik süreç” ‘araç’ olarak kullanıldığını söyleyebilirim.
Buna Kürtleştirme politikaları da katılmaya başlandı.
Ben AKP ve BDP arasındaki kavgayı, tıpkı İsrail ve AKP arasındaki kavga gibi danışıklı dövüş olduğunu düşünmeye başladım.
Bakın, kafatasçı Kürt milliyetçileri neler diyor:
AKP Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten CHP’lilere;
“Sizler bizleri 1925’lerde, 37’lerde, 50’lerde terk ettiniz. O günden beri Diyarbakır’a giremezsiniz, girmeniz için abdest almanız lazım”.
Çocuğu bunalım nedeniyle intihar ettiği söylenen ; üzüldüğümüz, hatta bir babanın o dayanılmaz durumuna ağladığımız BDP milletvekili Sırrı Sakık, hiç utanmadan ahlaksızca ‘Hitleri aşan üslupla’ şunları söyleyebiliyor.
“Bu ülkeyi kendisine sonradan vatan edenler, Kafkaslardan, Boşnaklardan gelenler, siz bu ülkenin sahipleri değilsiniz, haddinizi bileceksiniz. Bu coğrafyada mücadele edenler buranın sahipleridir”
Kürt aydınına saygım sonsuzdur. Evrensel düşünen insan haklarında yana, kardeşlikten ve uzlaşıdan yana Kürt solcusunun ve sağcısının, hatta dincisinin başımın üstünde yeri var. Yıllarca kendi kimliğine saldırıdan yakınan Sırrı Sakık ve gibilerine de saygım vardı, Bir Laz olarak, anneannesi Zaza olan biri olarak, kafatasçı ırkçılara taş çıkartan bu faşist duruşu beni inanın şoke etti. Ve bu kimlik, şimdi başka kimliklere saldırıyor. Hitler’e rahmet okutan Sırrı hızını alamıyor, ırkçı ve faşist saldırısını sürdürüyor: “Irkçılık yapan, Cumhuriyet’i birlikte kuran, ilk Kürdistan milletvekili diyen, sizin Mustafa Kemal’iniz, sizin İsmet Paşa’nız”.
Sormak gerekir; “ Mustafa Kemal, Kürdü, Lazı, Gürcüsü, Çerkezi, Türkü v.d ile Anadolu insanının dayanışmasını sağlamasaydı ve bu dayanışma emperyallere tokat atmasaydı-ki dünyada tek ülkedir-, sen bugün acaba bu konuşmaları yapabilir miydin?
Belli ki, iki uluslu bir topluma gidiş var. Türk ve Kürt.
Gelin Türkiye’nin adını da değiştirin ve adını “Küt” koyun; Türkiye’nin başına Küüt diye inin.
Hamidiye alaylarından alışıksınız, Ermenileri kesmeye; Lazları, Gürcüleri, Çerkezleri, Boşnakları, Romanları, Süryanileri, Yahudileri, Rumları, Abazaları, Hemşinlileri kesin veya Anadolu’dan atın.
Yazıklar olsun sana! Sen kimsin, de Kafkas kökenlileri, Boşnakları bu ülkeden atıyorsun, emperyalistlerinuşağı.
Siz Kürt aydınları, lütfen kafatasçı Kürt Milliyetçileri aranızdan temizleyin. Gün gelecek bunlar sizi de temizleyecek.
Dendiği gibi; “Laz halkı, günlük hayattaki kahve sohbetlerinden, geleneksel Türk tiyatrosuna, oradan da televizyon dizileri ve sinema filmlerine dek mütemadiyen aşağılanan ve saldırılara maruz kalan bir millet.” Midir?
Hayır, yanılıyor. Evet, bir grup aşağılanıyor. Buna şiddetle karşıyım. Fakat aşağılanan bu grup Lazlar değil.
Bunu açmak isterim:
Aşağılamayı ilk kez değil ama abartılı bir şekilde, ‘Bir Demet Tiyatro’ adlı TV dizisindeki ‘Laz Bakkal Tiplemesi’ ile Yılmaz Erdoğan denen şahıs yaptı.
Rize-Çayelili bir sanatçı olan Aydın Tolan(1937-1997) üstlenmişti o rolü. Üstlendiği bu rol ile; Laz Bakkal olarak, bir şaka gibi ve de rastlantılarla yaşayan, karikatürden çıkmış, zerre kadar kafası çalışmayan, algısız, aptal ve salak bir Laz kimliği takmıştı kendisine. Defalarca uyarılması gibi bir şey olmadı, aksine hiç uyarılmadı ve yöre insanları aşağılanışlarını gülerek yıllarca izlediler.
Kullandığı aksan Laz aksanı değil, Rizeli bir grubun aksanı idi.
Yıllardır temcit pilavı gibi tekrar ederim. Yine edeceğim:
Birincisi; Trabzon’da bir grup, ‘Geldim’ yerine, ‘Keldüm’ der, Rizeli bir grup da, ‘Celdüm’ der, fakat Lazlar, Gürcüler, Hemşinliler ve Artvin Türkleri, asla ‘Keldüm ve Celdüm’ demezler. Onlar sadece, ünlüleri, yani sesli harflerin (İ, I,U, Ü, O, Ö) sözcük içindeki yerlerini değiştirirler. Örneğin, ‘Geldim’ yerine, ‘Geldüm’ veya ‘Gittim ‘ ‘Gittüm’ derler. ‘Benim için üzülme’ dizisinde Mahsun Kırmızıgülü’ün kısmen işlediği aksan.
İkincisi; Yine Lazlar’da, Gürcüler’de ve Hemşinliler’de; ‘Laz fıkralarının belirgin figürleri’ olan Dursun, Temel-ki bu sözcük Rumcadır-, İdris ve Fadime adları yok denecek kadar azdır.
Üçüncüsü; doğrudur, Karadenizlinin, özellikle de Lazların yaratıcı, kıvrak ve etkileyici zekaları vardır. Hoşgörülüdürler, fakat asla salaklık bütününde algısız değil, fazlasıyla gururludurlar.
Köy kökenliyim; 7 yaşına dek köyde büyüdüm ve de 24 yaşıma dek memleketim Arhavi’yle yoğun birlikteliğim oldu. Ben, memleketimdeki fındık ve mısır imecelerinde, fındık ve çay toplamalarında, o yaşıma dek, asla Laz fıkrası dinlemedim. Dinlediğim ve anlattığım fıkralar genellikle Anadolu’muzun Doğu ve Güneydoğu yöresine aitti. Bu fıkralar da, asla aşağılayıcı değildi, aksine göldüşün boyutunda düşündürücü ve de ders verici idi.
Nedense, Dursun, Temel ve Fadime baş karakterleriyle anlatılan fıkraları ‘Laz fıkraları’ olarak adlandırılır. Hayır, Laz fıkraları değil, ‘Karadeniz fıkraları’dır ve çoğunlukla ‘Karadeniz fıkrası’ olarak anılır. Bu fıkraların bazıları gerçekten aşağılayıcı,fakat, çoğu güldüşün içeriklidir.
Fakat, ülkem de TV dünyası başladıktan sonra, Karadeniz fıkraları, ‘Laz’ adı kullanılarak, abartılı bir şekilde, doğrusu aşağılayan içerikte sinema, tiyatro ve TV dizilerine yapıştırılmaya başlandı. Bunu da en abartılı şekilde, Yılmaz Erdoğan ‘Laz Bakkal’ tiplemesiyle yaptı. Aynı Erdoğan, asla kendi yöresinin tiplemelerini abartmadı, aksine yüceltti.
Bunun için, diyorum ki; Laz halkının veya Türk, Kürt, Gürcü v.d dillerine, kültürlerine ve onların ulusal değerlerine sahip çıkalım, onları aşağılamayalım, yaşayalım, yaşatalım.
Bu konuda, akademisyenlere ve aydınlara ve de yetkililere önemli görevler düşmektedir. Bu görev süreci, bilimsel eksenlerde işletilmelidir, ideolojik eksenlerde değil.
http://83.66.140.25/Kurtler_degil_Lazlar_Viking/Blog/?BlogNo=172159#aCom
http://blog.milliyet.com.tr/laz-tarihine-arhavi-ozelinde-katki/Blog/?BlogNo=204700
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
Sevket-che@hotmail.com.tr
evesbere@mynet.com
GSM:0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder