Balyoz davasında Yargıtay 9. Ceza Dairesi 361 sanıktan 237’sinin cezalarını düzelterek onadı. Sanıklar arasındaki 3 kadından 2'si beraat etti. Orgeneraller Çetin Doğan, Halil İbrahim Fırtına, emekli Oramiral Özden Örnek ve MHP’li milletvekili Engin Alan’ın da aralarında bulunduğu 237 sanık hakkındaki 13 yıl 4 ay ile 20 yıl arasında değişen cezaları düzeltilerek onandı.
Cezaları onaylanan Çetin Doğan, İbrahim Fırtına, Özden Örnek, Bilgin Balanlı, Ergin Saygun, Engin Alan’ın rütbeleri sökülecek, er statüsüne düşürülecekler. İlk darbe suçu içtihatı oluşturuldu. Yani karar, başta Ergenekon ve 28 Şubat davası olmak üzere darbe davaları için örnek niteliği taşıyor oldu(9 Ekim 2013).
Başta şunu belirteyim, Yargıtay’ın bu kararı adil değil. Niçin olmadığı defalarca yazıldı, hatta bende bile yazdım, aşağıdaki linkte bulacağınız gibi.
Bana ilginç gelen olgu, Yargıtay kararında adeta ‘Hamili kart sahibi yakınımdır’ mantığının işletilmesidir… Evet; beraatı onananların arasında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel’in öğrencisi 13 kişi de var. Korg. Abdullah Dalay, Tuğg. Ali Aydın, Tümg. Halil Helvacıoğlu, emekli Tuğa. Ahmet Türkmen, Hâkim Albay Cumhur Eryüksel, emekli Korg. Tevfik Özkılıç, avelsan Genel Müdürü Ömer Faruk Ağayarman, Hâkim Yarbay Tülay Delibaş v.d..
Bir başka dümdüz ve de güldüşün çorbası mantığına bak; “Adli hatalar olabilir, eleştirilmesi gerekenler, hakimler değil, kararlardır. Çünkü o hakimlerin üçü, başta 9. Ceza dairesi başkanı olmak üzere, tetkik hakimi ve bir üye, 2010 referandumundan sonra Yargıtaya gelmiş isimler değildir.”
İnsaf ki, ne insaf! Ben dümdüz mantıkçı, Yargıtayın kaç üyesi var ve bunlar bu görevlere ne zaman getirildi?
Yargıtay başkanı Ali Alkan; doğrudur, 26.05.1997 tarihinde Yargıtay Üyeliğine seçilmesi, fakat aynı kişinin; Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nca 14.09.2009 tarihinde Yargıtay Onüçüncü Hukuk Dairesi Başkanlığı’na seçildiğini ve bu görevini sürdürürken 07.05.2012 tarihinde de Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nca Yargıtay Birinci Başkanlığı’na seçildiğini uçan kuş bile biliyor. Yin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil 2001 yılından beri Yargıtay üyesi iken, Cumhurbaşkanı tarafından aday gösterilerek 21 Mayıs 2011 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına seçilmiş. Yargıtay birinci başkan vekili Abdülkadir İlhan 25.07.2005 tarihinde Yargıtay Üyeliğine seçilmiş, Yargıtay Üçüncü Ceza Dairesi Üyesi iken, Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nca 12.11.2012 tarihinde Birinci Başkanvekilliği’ne (Ceza) seçilmiş. 19.07.2004 tarihinde Yargıtay Üyeliğine seçilen Mahmut Bilgen, Yargıtay Yirmiüçüncü Hukuk Dairesi Başkanı iken Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nca 07.05.2012 tarihinde Yargıtay Birinci Başkanvekilliği’ne (Hukuk) seçilmiş. 10.09.2003 tarihinde Yargıtay Üyeliğine seçilen Mehmet Ekmekçi, Yargıtay Beşinci Ceza Dairesi Üyesi olarak görevini sürdürmekte iken, Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nca gösterilen adaylar arasından, Cumhurbaşkanı’nca 05.05.2011 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine seçilmiş. 24.02.2011 tarihinde Yargıtay üyeliğine seçilen Aydın Boşgelmez, Yargıtay Beşinci Ceza Dairesi üyesi iken, 03.06.2011 tarihinde Yargıtay Birinci Başkanınca Yargıtay Genel Sekreterliğine seçilmiştir.
Bu gerçekler dikkate alınmıyor ve yargı bağımsızlığı savunuluyor. Bence Yargıtay’ın bu kararı, yandaş köşe yazarlarından, yandaş avukatlara ve de bazı AKP’li siyasetçilerin de kimyasını bozduğunu düşünüyorum.
Alınan karara bir bakarmısınız; “Balyoz cezaları kesinleşince aralarında orgenerallerin de bulunduğu tüm muvazzaf ve emekli subayların rütbeleri geri alınacak. Hüküm giyen tüm askerler “er” statüsüne inecek. Haklarında hükümler kesinleşen ve ceza alan emekli/muvazzaf subaylar sadece rütbelerini kaybetmeyecek; aldıkları tüm devlet üstün hizmet madalyaları ve nişanlar ile kılıçları da geri alınacak.
Kararla birlikte, hüküm giyen muvazzaf subayların ise TSK ile ilişikleri kesilecek. Ailelerinin yaşadığı lojmanları boşaltmaları gerekecek. Ceza hükümleri onananlar, askeri tesislerden yararlananamayacaklar. Hem kendilerinin, hem de ailelerine verilen askeri kimlikler alınacak.”
Bu karar bana, Mümtaz’er Türköne’nin 29 Ekim 2009 Tarihinde Zaman gazetesinde kaleme aldığı yazısındaki " Ordudaki kurumsal yapıya son vermemiz ve yeni bir ordu kurmamız lâzım.Bizim bir Nizam-ı Cedit ordusuna ihtiyacımız var.” sözlerini anımsattı.
Yargıtay’ın gerekçeli kararlarından önemli bulduğum iki bölüme değinmek istiyorum.
Birincisi; "Dijital delillerin ele geçirilmesinden sonra kolluk veya adli makamlar elinde değiştirilmiş olduğuna ilişkin iddiaların gerçeği yansıtmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Dairemizce de izlenen arama işlemlerine ilişkin kamera kayıtları ve delillerin başkaları tarafından bu mahallere konulduğuna ilişkin savunmaların soyut bırakılmış olması karşısında delillerin sanıklar dışındaki kimseler tarafından bu mahallere konulmuş olduğuna dair savunmalar dosya kapsamına ve hayatın olağan akışına uygun görülmemiştir" ifadesi kullanıldı.
Gerekçede, Hükme esas alınan dijital delillerin hayatın olağan akışına, akla ve mantığa uygun bulunduğu, böylelikle de hukuka uygun deliller olarak hükme esas alınmalarının isabetli olduğu neticesine varıldığı” ifade edildi. gerekçede, ‘bu nedenlerle dijital delillerin mevcut halleriyle hükme esas alınamayacağına ilişkin temyiz itirazlarının yerinde bulunmamış, dosya kapsamı karşısında hükme esas alınmasında bir isabetsizlik görülmemiştir’ "
İkincisi; “..Dava konusu olayda, hükümeti cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etme eylemini gerçekleştirmek üzere, bir kısım sanıkların önceden gizlice ittifak etmiş olduklarının dosya kapsamından anlaşılmaktadır..”
İyi de, bu gerekçeler, niçin 237 sanık için geçerli de, 124 sanık için geçersiz ve de beraatlarına karar veriliyor? Bu ayrım nasıl gerçekleşti? (Hamili kart olmasın!?)
“Başbakan Tayyip Erdoğan, “Bu dava iğne ile kuyu kazılarak bugünlere ulaştı. Dava taşını gediğine koyana kadar mücadele edeceğiz” dedi.Başbakan Erdoğan, “Andımız olarak bilinen metnin yazarı Reşit Galip Türkçe ezan zulmünün mimarlarındandır. Ayrıca insanları kafataslarına göre sınıflandıran sözüm ona bir bilim insanıydı” dedi.”
Resmen sıkıntılı.. Fakat resmen de; Cumhuriyet’i tüm değerleriyle savaştığını belli edecek kadar da kendinden geçmiş.
“Dava taşını gediğine koyana kadar mücadele edeceğiz” deyişi kendisine ait değil. Çünkü kendisinin özgün bir ifadesi yoktur bugüne dek: ‘ananı da al git’ özgün ifadesinin dışında.
Sürekli alıntı çalıntı boyutunudaki çalışmasının ürünü olan ve kendisine ait olmayan bu özgün deyiş siyasi ve edebi rehberi Necip Fazıl Kısakürek’in “Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil!” ifadesinden tırtıklama.
Necip Fazıl’a göre değil, fakat R-cep’e göre “Dava taşını gediğine koyana kadar mücadele edeceğiz” demenin anlamı; Atatürk’ün evrensel felsefesini sonlandırıp, uygar Cumhuriyet ışığını kesinceye dek olmasın?
Her şeyi bir yana, İslamiyet’te bir ölüye hakaret var mı? Türkçe ezan zulmü çıktı şimdi ortaya. İyi de, ortaklık yaptığın Kürt milliyetçilerinin ezana zulmetmelerine neden suskun kalıyorsun? Resmen ezanı Kürtçe okuyorlar- ki doğru yapıyorlar-.
Anladınız değil mi Menderes’i neden son zamanlarda sevdiğini ve Menderes’i Menderes yapan Celal Bayar’ın adını bile anmadığını? Anlamadınız ise anlatayım; Celal Bayar şiddetle ezanın Türkçe okunmasından yana idi, Menderes değildi; yani zulmeden bir Celal Bayar vardı onun için..Kimse çıkıp da, Türkçeye asırlardır zulmedildiğini söylemiyor, çünkü Türkçe diye konuştuğun dil %90 ile Arapça sözcüklerden oluşuyor.
Aşağıdaki yazımın ilk paragrafı düzeltildi: “‘Terör suçlaması getirebilmek için’ somut kanıt bulamayınca, bir delinin işlediği Danıştay Cinayetine ortak edilerek; Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Ordu Komutanı Hurşit Tolon, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Doğu Perinçek, Prof. Dr’lar; Mehmet Haberal, Fatih Hilmioğlu v.d’nin yargılandığı ‘özel yetkili mahkemelerinde görülen’ Ergenekon davası gibi Balyoz davası da yozlaştırıldı. Benim için, her ikisi de intikam yüklü ‘yoz bir yobaz kurgusundan’ başka bir şey değildir.”
http://blog.milliyet.com.tr/balyoz-mu-yoz-mu-/Blog/?BlogNo=424962
Bu yazı Can Dündar’ın sitesinde de, aynı yanlışparagrafla yer aldı:
http://www.candundar.com.tr/_v3/index.php#!%23Did=23525ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
GÜLDÜŞÜN ÇORBASI
sevket-che@hotmail.com.tr
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder