EŞİM, KIZIM VE DOSTLARIM İKİNCİ KEZ BENİ YAŞAMA DÖNDÜRDÜ KRONİK SUBDURAL HEMATOM ÖLDÜRÜR MÜ?
‘Ben değil eşim ve kızım ölmemem içim inat etti.’ Bu, ikinci kez ‘yaşam bir hevestir ilk ve son nefestir’ özdeyişimi hatırlamam. Aslında bu özdeyişi-ki sayılırsa- ilkini 22 Ağustos 2010 da anımsadım. Bu tarih özdeyişimi ilk bulguladığım tarihtir.
Evet, bu ikinci ‘kronik subdural hematom’ (KSH) adlı hastalık, beyin zarı ile kafatası arasında meydana gelen bir kanamanın yarattığı su toplanmasıdır. Ve bu suyun beyni zorlaması ile hafıza kaybı şeklinde kendini gösterir(detayı aşağıda açıklayacağım). İlkinde bu rahatsızlık daha şiddetliydi çünkü çapı daha büyüktü. Ve kanamamanın artışıyla biriken suyun beyne teması daha da fazla olmuştu. Şiddetli baş ağrıları dayanılmaz noktaya gelmişti.
İkincisinde ise minik bir kanama gerçekleşmiş ve durmuştu. Fakat bu kanamalar aylık periyotlar halinde devam eden kanamalardı. Ama beni ‘eşim ve kızım’ ilk ayında doktora götürdükleri için, operasyon çok kısa sürmüş ve 2 saat sonra ayağa kalkmıştım. Önceki gibi geciktirebilirdim, eğer eşim ve kızımın aşırı ısrarları olmasaydı. Çünkü aynı rahatsızlıktan kuşkulanan ve bu nedenle ‘benim evet dememe neden olan’ eşimin ve kızımın sonu gelmeyen ısrarları resmen beni yaşama döndürmüştü.
Şu bir gerçek ki; İlkinde de ikincisinde de eşim Kadriye Çorbacıoğlu ve kızım Ececan Çorbacıoğlu, onları yalnız bırakmayan kuzenlerim (kardeşlerim İstanul’da ve Samsun’da oldukları için haber verilmesini istememiştim) Hurşit Çorbacıoğlu, Yüksel Çorbacıoğlu, yeğenlerim Şefik Çorbacıoğlu ve Erhan Çorbacıoğlu yaşama dönmemde büyük katkıları vardı. Evet; 17 Ağustos 2010 da şiddetli baş ağrılarına öfkelenmiştim ve asla doktora gitmek istemiyordum çünkü o güne dek baş ağrısı için bir aspirin bile almamıştım.
Bu direncim ve inadımı, yani aynı anlamsızlığı 20 Ekim 2013’te de gösterdim. Eşim ve kızım beni yine zorla Hacettepe’ye taşımış ve kuzenim Hurşit’e haber vermişlerdi. Adeta onlar ölmemem için direniyorlardı. İşin bir diğer ilginç yanı bir önceki doktorum Prof. Dr. Mustafa Berker’in ikinci seferde de nöbetçi olması ve beni ameliyat etmesiydi. Önce Allah ve onlar sayesinde ben bir kez daha yaşama dönüyordum.
Yaşama dönüşümden dolayı sevinenlere seviniyorum, fakat üzülenlere asla kızmıyorum, çünkü ben bu denle anlamsız direniş nedeniyle kendime kızıyordum.
Gerçekten ‘Yaşam bir hevestir, ilk ve son nefestir’ Bu hevesi tatmak için, yaşamı sevmek ve o yaşamda sevilmek gerekiyor. Ben, beni pek seven olmadığını düşündüğüm için yaşamım üzerinde fazla durmuyordum. Eşim ve kızım, kardeşlerim, dostlarım ve akrabalarımın beni sevdiğini yadsıyamam. Fakat sosyal ve siyasal duruşum nedeniyle, çevremdeki insanlar konusunda kuşkularım yok değildi. Bu da benim kuşkulu yanımı gösteriyordu. Hem çevremdeki insanlar benim bu kuşkularımı adeta yüzüme vurdular ve umutlandırdılar.
İlgisini esirgemeyenler ve beni umutlandıranlar; Kardeşlerim; Hüseyin-Aysel Çorbacıoğlu, Niyazi-Sevinç Çorbacıoğlu, Suat-Nurhan Çorbacıoğlu,Servet-Cevdet Kahraman.
Yeğenlerim; Şebnem Çorbacıoğlu, Ömürcan Çorbacıoğlu, Barış Çorbacıoğlu, İlkyaz Çorbacıoğlu , Arda Çorbacıoğlu, Atacan Çorbacıoğlu, Erhan Çorbacıoğlu, Şefik Çorbacıoğlu, Ozan Çorbacıoğlu, Arda Çorbacıoğlu, Lütfi Çorbacıoğlu, Aynur- Burçak Çubukçu.
Kuzenlerim; Hurşit-Suna Çorbacıoğlu, Nafiz- Ferüze Çorbacıoğlu, Adnan- Emine Çorbacıoğlu, Mehmet-Asiye Çorbacıoğlu- İsmet Çorbacıoğlu, Yüksel-Serpil Çorbacıoğlu, Akdoğan-Ayşe Çorbacıoğlu,Şahin -Fatma Çorbacıoğlu, Nevin Ataselim, Namık-Leyla Çorbacıoğlu, Koray Çorbacıoğlu, Fikret-Şaziye Çorbacıoğlu, Güler Kurdoğlu.
Amcam, Avni Çorbacıoğlu ve eşi Şaziye Çorbacıoğlu.Dayım; Abidin Çorbacıoğlu ve Halam Nadire Çorbaıoğlu.
İlgisini esirgemeyen ve ben umutlandıran dost ve tanıdıklar;
Servet Alparslan, Aydın Muradoğlu, Kemal Özbıyık, Kamil Paksoylu, Haluk Demir, Sema-İlker Giritlioğlu, Prof.Dr.Ataç Baykal, Ahmet-Hatice Çelik, Bahar-Mehmet Çelik ,İsmail-Yurdanur Bayram, Fikret-Hatice Bayındırlı,Ömrü-Cemil Uzunoğlu, Güllizar-Tahir Güngördü, Fidan-Salman Kartalkanat, Ömer Zübeyde Ayırtman, Kazım Şat, Aytekin Lukumci, Selahattin Pervane,Yusuf Bulut, ,Sabriye Tuncer, Mehfaret Gültepe, Cüneyt Can,Nuri Kemal Demirel, Muharrem-Canan Uğur, Zübeyde Ateşli, Gülten Toprak ve kızı Ilgın Arda.
Ve yine eşimin öğretmen arkadaşları; Aslıhan, Zeliha, Beril,Gülşen, Ayhan,Leyla, Nazife, Fatma Deniz, Ezgi, Birsen Fatma, Aysun, Semra, Gülsüm, Aysun Hanımlar, Devrim, Mahmut Bey.
Kızımın Hocaları; İsmet Sayhan, Faruk Özeroğlu, Deniz Aleaddinoğlu.
Avukat Arkadaşları;Nazlı Hilal İpek, Gürhan Ergin,Eren Dündar,İmge Göklü,Gülşen Ardahan,Ünal Bal.
Akademisyen arkadaşları; Burcu, Merve, Fulya, Gülce, Aybüke Hanımlar. İlk KSH da şu espriyi yapıyordum,’ yanlışlıkla cennete gitmişim, geri çevirdiler’. KHS adam öldürmez, öldürenler dünyayı cehenneme çevirenler. KHS‘nin neden ortaya çıktığı konusunda, farklı şeyler söylenir. Prof. Dr. Mustafa Berker insanın aldığı darbler, suyun altında beyni oksijensiz bırakmak/basınç, sigara, alkolden söz eder. Bunlara ben son derece uygunum . Tüm bunlar birikip elli yaşından sonra ufak bir uyarı ile ortaya çıkabilir.
2010’ dan sonraki bir buçuk yılda rutin baş ağrılarım, son bir ayda dayanılmaz ağrılara dönüşmüştü. Bu nedenle Prof.Dr.Mustafa Berker’e gittik ve o da, bu hastalığın bir daha ortaya çıkmasının mümkün olmadığı ve baş ağrılarının sinüzit ya da migrenden olabileceğini söyledi. Fakat yine de emin olmamız için bayramdan sonra bir tomografi çektirmemizi salık vererek son derece temkinli davrandı.
Bu yazıyı sevgili Aydın Muradoğlu kardeşimin, ‘yeni bir konu yarattı kesin bu yaşadıklarını tekrar yazacaktır’ diye espri yapmasının üstünden zaman geçmeksizin gerçekten yazıyorum. İnsan bir saniye içinde ölüyor. Ya ayağı kayıyor kafasını çarpıyor ya bir yerden düşüyor, ya da itiliyor ve ölümle sonuçlanıyor. Ve tüm bunlar bir saniyede de oluyor. Fakat insanın kendi kendisini öldürmesi uzun zaman alabiliyor tıpkı benim yaptığım gibi.
Hayatı fazla ciddiye alan biri değilim, ölümü de.Beni bu nedenle ölüm asla korkutmamıştır; mistik ötesi bir dünya, belki de bir başka gezegende yeni bir sınav ya da paralel evrende aynı insanlarla tekrar yaşamak…
Hacettepe hastanesinde seyrek de olsa kirli yüzler ve başlar çoğalmış. Hadi türbanı bırak, Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanı ya da genel müdürü kirli yüzlerle adeta TC’yi protesto edercesine dolaşmaktadırlar..
Çok önemli bir konuya değinmek istiyorum; hastanelerin yoğun bakım ünitelerine bu ünitede çalışanların direk cennete gönderilmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Yoğun bakıma uyandığımda, gözümü açtım sağımda solumda her yanımda ölümle pençeleşen insanlara tanık oldum adeta sizi travmaya sokuyor. Hemşire doktor ve diğer personel, bu sevgili insanların tüm ihtiyaçlarını; giderecek bakımları yapıyorlar ve onlara sürekli sevgili davranıyorlar bu hizmeti verenler bana göre özel insanlardır ve bunlar sevgili sabırlı,yürekli ve dayanıklı insanlardır. Onları kutluyorum ve cennete havale ediyorum.
‘Subdural hematom’ beyin yüzeyinde kan birikmesidir. Lazcadaki adı, sevimli ve tuhaf anlamına gelen ‘sefali’dir.
Nedenleri
Subdural hematomlar genellikle şiddetli kafa travmaları neticesinde gelişirler. Kafa travması sonucu gelişen subdural hematomlara akut(hızlı) subdural hematom adı verilir. Akut subdural hematomlar tüm kafa travmaları içerisinde en ölümcül olanlarından birisidir. Kanama hemen beyini doldurur ve beyin dokusuna basınç yapar. Bu durum genellikle beyin dokusunda hasar oluşturur ve ölüme neden olur.
Subdural hematomlar ayrıca özellikle yaşlılarda olmak üzere çok hafif kafa travmalarından sonra da oluşabilirler. Bu tip subdural hematomlar günler ve haftalar boyunca fark edilmeyebilirler ve bu tip subdural hematomlara “kronik subdural hematomlar” adı verilir. Hangi tip subdural hematom olursa olsun, beyin yüzeyi ile beyini çevreleyen zar (dura mater) arasındaki küçük ve ince toplardamarlar yırtılır ve beyin ile zar arasında(veya beyin zarı ile kafatası arasında) kan birikir. Yaşlılarda zaten beyin küçülmesine bağlı olarak bu damarlar gerilmiş vaziyettedirler ve çok daha kolay koparlar.
Belirtileri
Konuşmada bozulma-Denge ve yürümede güçlük-Baş ağrısı-Sersemlik veya uyuklamak-Bilinç kaybı-Bulantı ve kusma-Uyuşukluk-Sara krizi-Görmede bozulma-Güçsüzlük.
En büyük problem akut subdural hematomlar olup, bunlarda ölüm ve sakat kalma riski yüksektir. Subakut ve kronik subdural hematomlarda sonuç genellikle iyidir ve kan temizlenir temizlenmez belirtiler ortadan kalkabilir. Bazen hastanın normal fonksiyonlarını geri kazanabilmesi için bir rehabilitasyon sürecine gereksinin duyulabilir.
Subdural hematomdan sonra yüksek oranda sara krizi olasılığı vardır fakat bu durum ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Sara krizler hematomun oluştuğu dönemde oluşabileceği gibi aylar ve hatta yıllar sonra bile ortaya çıkabilirler(Kaynak:Doç.Dr.Hakan Tuna).
Hani derler ya; İnsan kendi kendisinin doktorudur, ben adeta kendi kendimin Azraili olmaya çalışıyordum, öldürmeyen hastalığımla.
‘Benim Kronik Subdural hematom’um öldürmez, insan kendi kendini öldürür , ben bunu ikinci kez başaramadım…’
http://blog.milliyet.com.tr/yasam-bir-hevestir--ilk-ve-son-nefestir/Blog/?BlogNo=260298Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar Platformu
evesbere@mynet.com
sevket-che@hotmail.com
Yorumlar
Yorum Gönder