DEPREM KENDİSİNİ
ANIMSATINCA
ANIMSATINCA
YİNE DEPREM
DUYARLILIĞIMIZ
DEPREŞTİ
26
Mayıs 2014
Depremi biliyorsunuz. Aslında bilmeyenler bile
öğrendi, çünkü ülkemiz adete Avrupa ve Asya arasında ‘faylarla örülü’ salınan
bir hamak gibi. Bu hamak sıklıkla salındığı içim sıklıkla depremi anlatırız.
Tehlike geçer geçmez gaflet içinde
depremin koynuna girer uyuruz.
Peki
“Depreşme” nedir biliyor musunuz? Depreşme: Bir olguyu tam unutmuşken o olguyla
ilgili bir materyal görüldüğünde girilen ruh hali” İşte biz depremi belli zaman
aralıklarda, artçı şoklar halinde depreştiren duyarsızlarız.
Depremle
ilgili depreşmelerimiz:
Deprem
panelleri ve programları yaparız.
‘Depremle yaşamayı öğrenmeliyiz’ nutukları atarız.
İstanbul başta olmak üzere, deprem kuşağındaki yapıları
güçlendirmemiz gerektiğinden söz ederiz.
Yapı malzemeleri ve yapı elemanlarının deprem
mukavemetlerinin artırılmasından söz ederiz.
İhale Yasası, Deprem Yönetmeliği, Yapı Denetim Yasası ve İmar Yasası’nın yetersizliğinden ve Afet
Planı’ndan söz ederiz.
Fakat;
1999’daki büyük
felaket Marmara-Bolu depremi sonrası, Bülent Ecevit hükümetince oluşturan
‘Deprem Fonu’ paralarının ‘2002 sonrası’ nerelere harcandığını sormaz ve
sorgulamayız.
Evet, TOKİ öncülüğünde yaşama geçirilen ‘Kentsel Dönüşüm’
yalanıyla, bu paraları söğüşlediğimizi sorgulamayız.
Yine Bülent Ecevit hükümetince kurulan ‘İl Afet Merkezi’
tarafından İstanbul’da deprem anı için belirlenen 480 noktadaki çadır kurma
alanlarının 2002 iktidarı sonrasınca büyük kısmının imara açıldığını ve bu
alanlarda İstanbul’un siluetini de yok eden devasa yapılar inşa edenleri
sorgulamayız.
En önemlisi 24 Mayıs 2004 günü Gökçeada merkezli Ege
depremi sonrası, 2002 sonrası özelleştirilen Türk telekomünikasyon ‘nün
altyapısı ’sının çökmesi nedeniyle
telefonların çalışmamasını sorgulamayız.
İşin gerçeği şu; Marmara’da olası bir depremde, özellikle
İstanbul’da yaşanacak felaketlere, Soma’daki katliamlar da olduğu gibi, “Bu bir
kaderdir, fıtratında var” mı diyeceğiz?
Siz eğer, İstanbul’da kentsel dönüşüm projesini yaşama geçirirken, olası deprem
nedeniyle, geleneksel yapı teknolojiyle inşa edilen bnaların güçlendirilmesine
öncelik vermez, yeni yüksel yapılara ve de Osmanlı yapılarının yenilenmesine
öncelik vermek akıllarda soru işaretleri yaratmaktadır. Ne ilgisi var demeyin,
sizin kentsel dönüşüm diyerek kendi ideolojinizi dönüştürmeniz, İstanbul ve
Türkiye için deprem riskini hiç dikkate almıyorsunuz demektir.
Laisizme ve demokrasiye karşı değiliz, İslamiyet bu
evrensel değerlere örtüşüyor, bunun için milli gömleği çıkardık diyeceksin,
yapıları güçlendirmek yerine ideolojini güçlendirircesine, Laisizm ve çoğulcu
demokrasi İslami değerlerle bağdaşmaz diyerek ülkeyi İslami kurallarla
yönetecek rejim dönüşüne gideceksin.
Hayır,
sen tehlikeyi sezinleyip var olan
yapıları güçlendirerek Kentsel dönüşümü gerçekleştirmen gerekirken, rejim
dönüştürme peşindesin..
Tehlikeli
sulardasın..
ŞEVKET
ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@mynet.com
GSM:
0506 609 00 32
sevket-che@hotmail.com.tr
Yorumlar
Yorum Gönder