FA(Ş)İZM
3 Mayıs 2014
Faiz
politikalarıyla inleyen insanımıza faizin ve faşizmin ne olduğunu anlatmak:
Yazılı ve görsel
basındaki Ekonomi sayfalarında yer alan 27 Ocak 2014 günkü ‘doların TL ve diğer
para birimleri karşısındaki yükselişi nedeniyle’ ‘ Para Kurulunun gecelik faizleri en az 3
puan artırmakla ilgili olağanüstü toplantısı’ haberi, faiz konusunu işlememe
neden oldu, çünkü benim insanım; faiz politikaların sürekli duyar, gecelik
faizi bilmesi bir yana, faizin ne olduğunu pek bilmez.
İlk kez, İskoçya’nın başkenti
Edinburg’da 1768 de basılan ve 2012’den
sonra basımı durdurulan, dünyanın en uzun
süreli İngiliz genel kültür ansiklopedisi AnaBritannica, Faiz sözcüğünü şöyle
tanımlamaktadır;
“ Para ve kredi kullanımı karşılığında
ödenen kira. Borçlu ile alacaklı arasındaki anlaşmalardan ya da yasalardan
doğar. Belirli süre üzerinden, parasal bir miktar ya da oran olarak hesaplanır.
Sermayenin gelir biçiminde ele alındığında, faiz sermayenin gayrisafi(net
olmayan) büyüme oranı olarak da tanımlanabilir.
Faiz oranları genellikle piyasa koşullarınca
belirlenmekle birlikte, para piyasasını yönetmek ve yönlendirmekle görevli
kurumların müdahalelerine de konu olabilir(bugün,yani 28 Ocak 2014’te
yaşadıklarımız gibi).
Eskiçağ ve ortaçağ’da faiz daha çok
ahlaki açıdan ele alınırdı. Faize yönelik tepkilerin temelinde, toprak
sahiplerini paranın artan gücüne karşı koruma kaygısı yatıyordu.
Klasik iktisatçılardan Nassau Senior
faizin, üretim araçlarına yatırılan sermaye olduğunu ileri sürerek; fertlerin bugünkü gelirlerinin bir
kısmını tüketmeyip geleceğe ertelemeleri, diğer bir deyişle tasarruf etmelerinin
bir fedakarlık olduğunu, bunun
karşılığının da Faiz
olduğunu, adının da Faizin tüketimden
vazgeçme teorisi(imsak kuramı) olduğunu belirterek ‘imsak kuramını’ ortaya
attı. Karl Marx ise buna karşı çıkarak; değerin tümüyle emek tarafından
yaratıldığını, sermayenin maddeleşmiş emekten başka bir şey olmadığını ileri
sürdü. Marx’a göre faiz ve kar, emeğin parçalarıydı ve bir hizmetin yerine
getirilmesinden değil, kapitalistlerin gücünden kaynaklanıyordu…İslam hukukunda
faiz kesin olarak yasaklanmıştır. Kuran’da faiz karşılığında, artma ve çoğalma
anlamına gelen ‘Riba’ sözcüğü kullanılmıştır.. Buna göre, faiz mal değişiminde
karşılığı bulunmayan fazlalıktır. Ayni cinsten malların değişiminde fauizin
ortaya çıkmaması için değişimin eşit ölçülerde ve peşin olması gerekir.
Değişimde bir tarafın aldığından fazla vermesi
ya da veresiye bırakması
durumunda faiz ortaya çıkar. Birinci durumda fazlalık faizi(ribe’l
fadl), ikinci durumda erteleme faizi(ribe’n nesie) ortaya çıkar, ödünç
işleminde ise, alınan malın aynı ölçüde ödenmesi gerekir. Fazladan verilen her
şey faizdir.”
İslam’ın faize yaklaşımı konusunda
başlıca iki görüş bulunmaktadır. Faiz karşıtı İslam iktisatçıları, Kuran’ın,
oranına veya biçimine bakılmaksızın her türlü faiz işlemini yasakladığını öne
sürerken; bir diğer görüş ise, Kuran’ın, belirli bir faiz işlemini belirten
ribayı(emek ve gayret karşılığı olmayan, her türlü artış) yasakladığını
vurgulamakta ve bunun tüm faiz işlemlerini kapsayacak şekilde
genellenemeyeceğini savunmaktadır.
Kâr-zarar ortaklığı iddiasıyla ortaya
çıkan İslam Bankalarına yöneltilen en temel eleştiri, bu bankaların, geleneksel
rakiplerinden ancak söylemde farklı oldukları, pratikte ise aynı yolu
izledikleri yönündedir. Bu durum şöyle açıklanabilir. İslam bankalarının
en yaygın kullandığı finans yöntemi murabahadır(kredi isteyen şirketlere,
hammadde, taşınmaz ve donanım sağlamak ve bunları belli karla şirketlere
sağlamak). Murabaha sözleşmelerinde, bankalar, makine teçhizat vs. ihtiyacı
duyan işyerine kredi açmak yerine, bu makineyi işyeri adına doğrudan kendisi
alır. Banka, daha sonra, bu makineyi, malın fiyatının belli bir kâr marjıyla
işyeri sahibine devreder.
Hıristiyanlar da, Eski Ahit’de yer alan
hükümleri, Tanrı buyruğu olarak kabul etmektedirler. Bu nedenle, Hıristiyanlığın
özünde de faizin yasak olmaması gerekmektedir. Nitekim, kilise tarafından kabul
edilen Matta ve Luka İncillerinde de faizin yasaklanmadığını ve hatta
sermayenin faiz geliri ile değerlendirilmesi izni verildiğine dair hükümler
bulunmaktadır.
Yazılarımızda ve konuşmalarımızda
sık-sık değiniriz; AKP iktidarının ekonomi politikalarının Kenan Derviş
politikaları olduğuna. Erdal sağlam Hürriyetteki son yazısında değinmiş; “
Piyasaların kabul ettiği gerçek; hükümetin ekonomideki başarısında Kemal Derviş
döneminde getirilen sistemi devam ettirmesinin payı çok yüksektir.Yani korkulan
olmamış, “milli görüş ideolojisi” ekonomi yönetimine hakim olmamış,
küreselleşmeye entegrasyon için getirilen sistem devam etmiştir...Geçmişe dönüp
baktığımda Babacan’ın isteyip de uygulatamadığı “mali kural” uygulamasının ne
kadar hayati öneme sahip olduğunu, Başbakan’ın inadı nedeniyle uygulanmadığı
için ne kadar çok şey kaybedildiğini düşündüm…Başbakan kendine bu kadar oy
kazandıran ekonomideki gençeklere, piyasaya dayalı kararlara kerhen uyum
sağladı, benimsedi…Şu gerçeği görelim; ekonomide işler istendiği gitmeyince
Başbakan suçu kendi üzerinden atmak için ekonomide de mevcut sistemin
işlemediğini söyleyip, milli görüş ideolojisine uygun tavır içine girme
eğilimine giriyor..Dini referansları ekonomi için de kullanan, küreselleşmeye
karşı, Batıyı reddeden, gerekirse kapalı ekonomiyle yetinilmesi gerektiğini
savunan bir ideoloji…”
Ben bu söylenenlerden şunu anlıyorum;
Başbakan Faiz karşıtı İslam iktisatçılarının düşüncesi olan, Kuran’ın, oranına
veya biçimine bakılmaksızın her türlü faiz uygulamasını, ekonomik yapımıza,
monte etmeye çalışarak, milli görüş ideolojisini dayatmak istemektedir. Bunu
faiz politikalarındaki açmazları kullanarak yaşama geçirmek istemektedir; öyle
senin benim faiz karşıtlığı değildir, faiz karşıtlığı; onun ki paraya para
kazandıran faiz sistemini kullanarak ideolojisi milli görüşe ekonomik
kurumsallaık kazandırmaktir, yani Riba ve Murahha’ya giderek İslamist
bankaların ekonomi politikalar uygulamaktır. Bu resmen intihara gitmektir.
13 Şubat 2014 tarihi itibarıyla
ekonomik büyümede gelinen nokta;Erdal Sağlam’ın dediği gibi; ‘Kötü yönetimle en
kırılgan ülke olduk’
Düşünün; ABD Merkez Bankası FED, 15
gelişmekte olan ülkenin durumunu değerlendirip, kırılgan ülkeler sıralaması
yapmış. FED‘in Türkiye’ye en kırılgan ülkeler listesinin başında yer vermiş…Bu
arada İsviçreli yatırım Bvankası UBS de Türkiye’de yaşanacak olası bir krizin
Asya krizi gibi küresel ekonomiyi etkileyip etkilemiyeceğini sorguluyormuş..
Ve Erdal Sağlam 13 Şubat 2014
günkü yazısını şöyle bağlıyor: “ Özetle;
küresel ekonomideki değişime karşı içeride siyasal kriz çıkaran, reformları
zamanında yapmayan, “Faiz kompleksi’ nedeniyle Merkez’in parasal önlem almasında
geciktiren, demokrasiyi gerileten Hükümet var. Aynadaki görüntü net; kötü
yönetim.”
Dedik, dediniz, dediler ve deniyor;
“Kardeşim bunların ekonomi politikaları, Türkiye’yi değil Türkiye’de birilerini
büyütüyor. Son PPK toplantısının enflasyonu artırıp büyümenin kimyasını
bozacağını kimse yadsıyamaz. Faiz yükselince tüketim kısıtlanır ve tasarruf
artar..Türkiye’nin uzun süre negatif faiz veren bir ülke olduğunu, yani; reel
planda paranın değer kaybetmesiyle alacaklı değil borçlunun kazandığı ortamda;
negatif faizin işlediği ortamda gavur niçin Türkiye’ye parasına para
kazandırmak için para getirsin ki. Kur artışı yaparak, gavurun parası gelsin
diyorsun, fakat senin siyasi istikrarın yok ki, üstelik ekonomi
politikalarındaki istikrarsızlık eklenince ve de faiz sistemini İslami
bankacılık anlayışı ideolojisi ile biçimlendirmeye kalktığın için güvenmiyor
elin adamı sana..”
Kısacası Türkiye’yi iyi günler
beklemiyor!!!!
Beklenmiyor, çünkü;Para Politikası
Kurulu diyorki; “Kurul son dönemde enflasyon görünümü ve beklentilerde
gerçekleşen bozulmayı dikkatle izlemektedir” Bu açıklama yeni faiz artırımının
yapılacağını işaret etmektedir..
Bence
faiz lobisinin başı; Rcep T ayiptir…
Gelin
faiz dersine dönelim biz:
Faiz Nedir, Faiz Çeşitleri Nelerdir?
Faiz: vade sonunda iade edilmek üzere
başkasına kredi olarak verilen anaparaya ilave olarak borçlu tarafından
alacaklıya ödenen bedeldir. Bu durumda faiz, parayı geçici bir zaman için
kullanmanın bedeli olmaktadır. Halk arasındaki anlam ile; “Faiz, paranın
kirasıdır”
Banka Faizleri:
Bankaların uyguladığı faizler başlıca
iki gruba ayrılıyor: Mevduat faizi, kredi faizi. Mevduat
faizi: Bankalarda mevduat hesabı açtırıp da bu hesaba para yatırırsanız
alacağınız faizin adı mevduat faizidir.Vadelerine göre sınıflandırırsak iki
türlü mevduat vardır: Vadesiz mevduat, vadeli mevduat. Bankalar ilkine faiz
vermiyor, ikincisine ise miktara ve vadeye göre değişen oranlarda faiz
veriyorlar. Bankalar, şubeye gitmeden açılan ve adına e-mevduat denilen mevduat
hesaplarını desteklemek için genellikle bu hesaplara biraz daha yüksek faiz
veriyorlar. Türkiye’de vadeli mevduatın ağırlığı (toplam mevduatın % 87s’i)
ortalama 1-3 ay arası vadeye sahiptir. Bu aralıkta vadeler için de günümüzdeki
faiz ortalama olarak oranı yıllık % 7,5 dolayındadır. Bu faiz nominal faizdir.Nominal
faiz oranı; görünürdeki faiz demektir. 6 aya kadar vadeli mevduat
hesabından elde edilen faizden % 15 gelir vergisi stopajı yapılıyor. Bu durumda
ele geçen üzerinde hesaplarsak gerçek faiz oranı yaklaşık olarak % 6,4’e
geliyor. Gerçek faiz oranı; nominal faizden stopaj yoluyla kesilen
gelir vergisi düşülerek hesaplanan faizdir. Bunların dışında bankalar ticari
mevduat adı altında kurumlardan da mevduat kabul eder ve faiz
öderler. Kredi faizi; bankaların açtıkları kredilere uyguladıkları
faizlere verilen addır. Bankaların çeşitli adlar altında farklı kesimlere
açtıkları krediler söz konusudur. Bunları; kurumsal/ticari krediler, kobi
kredileri ve bireysel krediler (tüketici kredileri ve kredi kartları) olarak
sınıflandırmak mümkün. Tüketici kredileri de başlıca taşıt kredileri, konut
kredileri ve diğer krediler olarak üçe ayrılıyor. Kredilerin her birinin faiz
oranı farklıdır. Bugün için tüketici kredileri için ortalama olarak % 1,3
dolayında aylık ortalama faiz oranından söz etmemiz mümkündür. Ticari faiz
oranları ise kurumlara göre farklı oranlar taşıyabilmektedir.
Tahvil ve Bono (DİBS) Faizleri ve
Gösterge Faiz:
Hazine, kamu kesimi açıklarını kapatmak
ve geçmiş yıllardan gelen anapara ve faiz borçlarını ödeyebilmek için iç ve dış
borçlanma yapmaktadır. İç borçlanmayı Devlet Tahvili (vadesi 1 yıl ve daha uzun
kağıtlar) ya da Hazine Bonosu (vadesi 1 yıldan kısa kağıtlar) ile yapmaktadır.
Bu borçlanma kağıtlarının hepsine Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) adı
verilmektedir. Hazine iç borçlanmayı ağırlıklı olarak ihale yöntemiyle yapmakta
ve faiz de bu ihalelerde belirlenmektedir. Hazinenin iç borçlanma
ihalelerinde belirlenen faize DİBS faizi Hazine Faizi adı veriliyor. DİBS’leri
ihale sırasında yani birinci elden bankalar alıyorlar. Bankalar daha sonra bu
kağıtları piyasada satıyorlar. Böylece piyasada bir ikinci el fiyatı ve faizi
oluşuyor. Gösterge faiz; Vadesine 2 yıl kalmış olan ve 3 ayda bir kupon
ödemeli olan alım satım olarak çok işlem gören Devlet Tahvilinin ikincil
piyasadaki faizine verilen addır. Bugün için gösterge faiz TRT130515T11
numaralı Devlet tahvilinin faizidir ve oranı % 9,25’dir. Bu faiz, pek çok işlem
için referans olarak alındığı için adına gösterge faiz deniyor.
TCMB’nın Faizleri:
Bir hafta vadeli repo işlemlerine
uygulanan faiz (politika faizi): TCMB, 1 hafta vade ile repo ihalesi
açıyor, bankalar ellerindeki tahvil ve bonoları TCMB’ye verip karşılığında para
alıyorlar ve vade sonunda parayı iade edip kağıtlarını geri alıyorlar. TCMB bu
araçla banka ve finans kurumlarının piyasada uyguladığı faiz oranlarını,
bankalardan alınan kredilerin miktarını, hisse senedi ve döviz gibi varlıkların
fiyatlarını etkileyebiliyor. Bu işleme uygulanan faiz oranı bugün itibariyle
yıllık % 4,50.
Gecelik faiz: merkez Bankası’nın,
hesaplarını kapatabilmek için gecelik olarak borç almak ya da ellerinde kalan
paraları gecelik olarak borç vermek isteyen bankalara uyguladığı faize denir.
para politikası kurulu tarafından alınan kararlara göre belirlenen borç alma ve
borç verme faiz oranı arasındaki fark faiz koridorunu oluşturur. oluşturulan
faiz koridoru ile ikincil piyasada oluşan kısa vadeli faiz oranları, döviz
kurları ve kredilerin büyüme hızı müdahaleye açık hale getirilmiş özellikle son
yıllarda merkez bankası tarafından sık kullanılmaya başlanılmıştır.
Gecelik işlemlerde uygulanan faiz
(gecelik faiz, fonlama faizi): TCMB’nin, hesaplarını kapatabilmek
için gecelik olarak borç almak ya da ellerinde kalan paraları gecelik olarak
borç vermek isteyen bankalara uyguladığı faize bu adlar veriliyor. Piyasada
gecelik faizlerin oluşturduğu açıklığa “faiz koridoru” buradan giderek bu
faizlere “koridor faizi” de deniyor. TCMB, bu yolla ikincil piyasada oluşan
kısa vadeli faiz oranlarını, döviz kurlarını ve kredilerin büyüme hızını
etkileyebiliyor. TCMB’nin gecelik borç almada uyguladığı faiz oranı bugün için
yıllık % 3,5, gecelik borç vermede uyguladığı faiz oranı yıllık yüzde 6,5
(piyasa yapıcısı bankalara repo karşılığı % 6.)
Geç likidite penceresi faizi:
Hesaplarını kapatmak ya da ellerinde bulunan parayı borç vermek için son ana
kadar bekleyen bankalara uygulanan caydırıcı faiz oranlarını kapsayan bir
uygulamadır. Bu uygulamada saat 16.00 ile 17.00 arasında TCMB’ye gecelik borç
vermek isteyenlere bugün için yıllık % 0, gecelik olarak TCMB’den borç almak isteyenlere
yıllık % 9,5 faiz uygulanıyor.
Faiz Çeşitleri:
1.Net Faiz – Brüt Faiz
Brüt faiz, kredi işleminde tarafların
üzerinde anlaştığı faiz oranıdır. Gerek
borçlu gerekse alacaklı açısından, söz konusu ilave masrafların eklenip
çıkarılmasıyla bulunacak oranlara da net faiz denir.
2.İtibari Faiz – Hakiki (Efektif) Faiz
Tahvil faizleriyle ilgili bir
düzenlemedir. Tahvilin üzerinde yazılı olan faiz oranına itibari(gerçek
olmayan-varsayılan) faiz denir.
Tahvilin nominal değerleri (üzerinde
yazılı anapara miktarı) altında veya üstünde ihraç edilmesi veya piyasa
değerinin altında-üstünde satımına göre hesaplanacak faiz oranına hakiki
(efektif) faiz oranı denir. Tahvilin fiyatı ile faiz oranı arasındaki
değişmelerin ters yönde olduğunu belirtmeliyiz. Yani, piyasa faiz oranı
yükseldiğinde tahvilin değeri düşerken, piyasa faiz oranı düştüğünde değeri
artar.
3. Sabit Faiz – Değişken Faiz
Oranları
Faiz oranının vade sonuna kadar
değişmemesinde sabit faiz oranı söz konusudur. Ancak uygulamada, çeşitli sebeplerle
vade başında tespit edilen oranın belli şartlar gerçekleştiğinde, ya da belli
bir takvime göre değişebileceğinin kabul edildiğinde de faiz oranlarına
değişken faiz oranları denir.
4.Serbest ve Kontrollü (Narhlı) Faiz
Oranları
Faiz oranları tamamıyla piyasa
hareketlerine bırakılıp, ödünç alanlar ve verenler arasında serbestçe tespit
edilmelerine Serbest Faiz oranları, para otoritelerinin tek yönlü
belirlemelerine de, kontrollü, yani haksız rekabeti önlemek ve tasarruf
sahibini korumak için en düşük veya en yüksek fiyatı belirlemesi olan Narhlı
Faiz Oranları adı verilir.
5.Mevduat Faizi – Kredi Faizi
Banka kredilerine ait önemli bir
düzenlemedir. Bankaların tasarruf manından topladıkları fonlar, yani mevduat
için ödedikleri faize mevduat faizi denir. Bu
fonları kredi talep edenlere borç verirken aldıkları faize ise kredi faizi
denir. Kredi faizi ile mevduat faizi arasındaki pozitif fark bankaların karını
oluşturur. Tabiidir ki kredi faizi
daima mevduat faizinden yüksek olur.
6.Nominal Faiz – Reel Faiz
Bu faiz türleri, piara değerindeki
değişmelerle ortaya çıkan bir düzenlemedir. Para değerinde hiçbir değişim olmaz
ise bu iki faiz türü birbirine eşit
olur. Örneğin %10 faizle 100 liranın yılda getireceği faiz 10 liradır. Şayet o
yıl içinde para %5 değer kaybetmişse, yani enflasyon hızı %5 olmuşsa gerek
anaparanın, gerekse faiz gelirinin satın alma gücü %5 oranında düşer ve
anaparanın satın alma gücü 95 lira, 10 liralık faiz gelirinin satın alma gücü
de 9.95 lira olacaktır ki, toplamları 104.95 lira eder. Görüldüğü gibi, bu
örnekteki şahıs ilk bakışta 10 lira geliri elde etmiş gibi görünüyorsa da
gerçek kazancı sadece 4.95 liradır. İşte örneğimizdeki 10 lira nominal
faiz(fiyat hareketlerinden arındırılmamış faiz), 4.95 lira reel faiz(fiyat
hareketlerinden arındırılmış faiz) adını alır.
7. Negatif Faiz: “Faiz işlemlerinde
esas olan, borçlunun alacaklıya bir bedel ödemesidir. Enflasyonist ortamda ise
nominal(kağıt üzerinde gerçekten var olmayan, ismen mevcut olan, gerçek
değerinden az olan) olarak bu durum devam ederken, reel planda paranın değer
kaybetmekte olması sebebiyle söz konusu bedel gerçekte bütünüyle ortadan
kalkabileceği gibi, reel değer kaybının çok büyük olması halinde hatta
alacaklı, borçluya bir değer devretmiş, yani adeta ona faiz ödemiş gibi bir
duruma dahi düşebilir. Yani; alacaklıdan borçluya bir ilave değer transferi
olmuşsa bu duruma negatif faiz diyebiliriz.”
Faiz Hesapları:
Basit Faiz: Belirli bir dönem için
yatırılan mevduatın o dönem sonunda kazandığı faiz getirine basit faiz deniyor.
Basit faiz getirisi şöyle bir formülle hesaplanıyor:
Basit Faiz = Anapara x Faiz Oranı x
Süre Bir yıl vade ve yüzde 8,0 (= 0,08) faiz oranıyla 10.000 TL mevduat
yatırdığımızı düşünürsek basit faiz getirisi şöyle hesaplanır:
Basit Faiz Getirisi = 10.000 x 0,08 x 1
= 800 TL
Bileşik Faiz: Geçmiş dönem
faizinin de anaparaya eklenmesiyle yeni dönemde elde edilen faiz getirisine
bileşik faiz deniyor. 10.000 TL’nin aylık % 0,8 faizle bir yıl sonunda ne kadar
faiz getirdiğini; 12'nci ay sonundaki anapara + faiz toplamını başlangıçtaki
anaparayla kıyaslarsak (( 11.003 - 10.000) / 10.000 =) yıllık bileşik faiz
oranını yaklaşık olarak 10 olarak hesaplamış oluruz.
Nominal Faiz: Bankaların mevduata
uygulayacaklarını açıkladıkları faiz nominal faizdir. Örneğin bir banka 1 yıl
vadeli mevduata yüzde 8,0 faiz vereceğini açıklamışsa bu nominal
faizdir. Net Nominal Faiz: Bankaların açıkladıkları nominal faizden
vade sonunda gelir vergisi stopajı yapılır. Mevduat sahibinin eline geçen faiz
getirisi bu kesintiden sonraki tutardır. Buna net nominal faiz diyoruz.
Türkiye’de mevduat faizlerine vadeye göre değişen gelir vergisi stopajı
uygulanıyor. Bir yıl vadeyle yatırılan mevduata % 12 gelir vergisi stopajı söz
konusu oluyor. Bir bankaya yüzde 8,0 nominal faizle bir yıllığına 10.000 TL
yatıran bir kişinin net nominal faiz getirisi şöyle hesaplanacaktır:
10.000 x 0,08
= 800 TL
800 - (800 x 0.12)
= 704 TL
Ya da net nominal faiz oranını
hesaplamak istersek:
0,080
– (0,080 x 0,12) = 0,0704 yani yaklaşık olarak yüzde 7.
Reel Faiz: Nominal faizden
enflasyonun etkisinin giderilmesi yoluyla hesaplanan faizdir. Bir anlamda dönem
sonunda ele geçecek olan faizin satın alma gücündeki değişimden
arındırılmasıyla hesaplanmış faiz demektir. Burada hesaba katılması gereken
enflasyon oranı paranın yatırıldığı anda geçerli olan enflasyon oranı değil
dönem sonunda geçerli olması beklenen enflasyon oranıdır. Buna “beklenen
enflasyon” deniyor.
Bu hesaplama piyasada genellikle
nominal faizden enflasyon etkisi arındırılarak yapılıyor. Oysa doğrusu net
nominal faizden enflasyonu arındırarak hesaplama yapılmasıdır.
Reel faiz şöyle bir formülle
hesaplanır:
Reel faiz = (1 + Net Nominal Faiz) / (1
+ Beklenen Enflasyon) -1
Bir kişinin bankaya yüzde 8,0 nominal
faizle bir yıl vadeyle 10.000 TL yatırdığını, paranın yatırıldığı tarihte 12
aylık enflasyon oranının (TÜFE) yüzde 8 olduğunu ve bir yıllık vadenin sonunda
bu oranın yüzde 7,5 (0,075) olmasının beklendiğini düşünelim. Söz konusu yüzde
8,0 oranındaki nominal faiz oranından yüzde 12 stopajı düşersek net nominal
faiz oranı yüzde 7 olarak bulunur. Bu durumda reel faiz hesabı şöyle yapılır:
Reel Faiz = (1 + 0,07) / (1 + 0,075) –
1 = - 0,00465 yani yaklaşık olarak eksi yüzde 0,5.
Bu örnekte reel faiz eksi çıkmıştır.
Oysa hesaplamayı piyasanın yaptığı gibi nominal faiz (yani stopaj öncesi oran)
üzerinden yapsaydık:
Reel Faiz = (1 + 0,08) / (1 + 0,075) –
1 = artı yüzde 0,5 olarak bulacaktık.
Reel faizi hesaplarken doğru olan
nominal faizi değil net nominal faizi esas almaktır. Çünkü gelir vergisi
stopajı tasarruf sahibinin eline geçen tutarı azaltır.
Faşizm
de buymuş:
MİT Yasası kurumsallaştı;
MİT’in her türlü eylemine ilişkin hesap,
mahşere bırakılıyor. Yargı yoluyla hesap sormanız neredeyse mümkün değil. MİT
eve girebilir, arabanı durdurup arayabilir, izinsiz sorguya çekebilir. Açık
söylüyorum buna cinayet işlemek bile dahildir. ‘Yürü koçum ben seni korurum’
diyor devlet(CHP Anmara Milletvekili Emine Ülker Tarhan).
1-Anayasa’ya göre ;cumhurbaşkanı olursa TSK'nın da baş
komutanı olur ve Türkiye’yi savaşa sürüklemekten kaçınmaz.(anayasa madde 92 son
fıkra,madde 104)
2-Meclisin yenilenmesine karar verebilir ve kendi meclisini kurabilir(anayasa madde 104.a bendi)
3-Yasama -Yürütme ve Yargıyı tümüyle kontrolü altına alabilir(anayasa madde 101 ve devamı maddeler)
4-Kendisine tanıyacağı yetkiler ve mit yasası ile hakimiyet kayıtsız ve şartsız recep Tayyip Erdoğan’a teslim edilir.
5-Türkiye cumhuriyetinin sonunu hazırlayan ve diktatörlüğe götüren bu süreci en azından durdurmak için ;
CHP ve MHP meclisten çekilmeli cumhurbaşkanlığı sürecini tıkamalıdır(Av.Filiz Debreli)
2-Meclisin yenilenmesine karar verebilir ve kendi meclisini kurabilir(anayasa madde 104.a bendi)
3-Yasama -Yürütme ve Yargıyı tümüyle kontrolü altına alabilir(anayasa madde 101 ve devamı maddeler)
4-Kendisine tanıyacağı yetkiler ve mit yasası ile hakimiyet kayıtsız ve şartsız recep Tayyip Erdoğan’a teslim edilir.
5-Türkiye cumhuriyetinin sonunu hazırlayan ve diktatörlüğe götüren bu süreci en azından durdurmak için ;
CHP ve MHP meclisten çekilmeli cumhurbaşkanlığı sürecini tıkamalıdır(Av.Filiz Debreli)
http://blog.milliyet.com.tr/doviz-k-urunun-buyumesi-ekonomiyi-onulmaz-hastaliga
tasiyabilir/Blog/?BlogNo=446136
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
sevket-che@hotmail.com.tr
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder