PARAMPARÇA VE BENZERİ TV DİZİLERİ VE AKKUYU NÜKLEER SANTRAL DİZİMLERİ
İki konuya değineceğim; TV dizileri Ve Nükleer Santral dizimlerine.. Gerçekten; Paramparça, Kaderimin Yazıldığı Gün ve O Hayat Benim adlı sıra-sıra diziler birbirlerine benzediler..
Ve de Akkuyu Nükleer Santral temeli sonrası, ‘ülkemi uygarlık köprüsünden çıkarıp nükleer felaket köprüsüne dönüştürecek’ benzerlerinin dizim-dizim temelleri atılacak deniyor..
Tüm TV dizilerinde ortak karakteri ‘İyi ve Kötü’, fakat Nükleer dizimlerde ise tüm karakterler kötü..
TV dizilerindeki ortak karakteri ‘İyi ve Kötüyü’ anlıyorum fakat dizilerin çoğunda karakterlerin örtüşmesine bir yanıt bulamıyorum.
İşin özü nedir biliyor musunuz, filmlerde kısmen düzelen bu format, TV dizilerinde kesinlikle devam ediyor. Şu bir gerçek ki; dizilerde ve filmlerde ‘Yeşilçam vesayetini’ kaldıramıyoruz; iyi, kötü, veremli kız ve kör oğlan esinlemelerini.
Örneğin, “Paramparça”’ dizisindeki; iyi Elif ile kötüler Hazal ve Annesi Dilara, “ O Hayat Benim” dizisindeki; iyi Bahar ile kötüler Efsun ve Annesi Nuran, “Kaderimin Yazıldığı Gün” dizisindeki; iyi Elif ile kötüler Defne ve Annesi Neval karakterleri tamamen örtüşüyor. Karakterlerin örtüşmesine neden; ortak, yani tıpkısının aynısı konulardır.
Karagül, Güllerin Savaşı v.b dizilerde de benzer şeyler yaşanıyor.. Kanıksamaktan çok kabak tadı verdi.
Bir türlü Yeşilçam diyalektiği geliştiremediğimiz, yani Karşıtlıkları kullanarak akıl yürütemediğimiz için mantıklı düşünme sistemi geliştiremiyoruz. Düz mantık bile değil dümdüz mantıkla senaryolar yazıp, (birkaçı hariç) film ve dizilerdeki evrensel diyalektiği öteliyoruz. İlle de 'Kötü ve İyi insanlar' günümüze uyarlanmış Yeşilçam kurgusu..Tüm konu, bu iki karakter arasında dönüp duruyor.
Sosyal içerik hak getire.. Siyasi erke dokunmayı bırak satır aralarında ürkek-ürkek gönderme bile yapamazsınız, ya kaldırılırlar ya da sürgüne gönderilirler.. Örneğin; fenomen dizi “Ulan İstanbul” ‘sürgün edilmedik biz gittik iyi oldu dense de’ internete sürgün edildi. Poyraz Karayel ne zaman sürgüne gider bilemem. Ama, Poyraz Karayel’deki, Muro’nun farklı ve daha ciddi versiyonu olan, her şeyi Küresel Sermaye ‘ye, Kapitalizme bağlayan sevimli karakter Zülfikar susturulabilir..
Kim bu senarist ve yönetmenler. Sanki alıntı boyutunda çalışıyorlar. Özgün ‘konu’ yaratım yeterliliği yok. Bu yetersizler, hormonlu renkli dünya baronlarının torpillileri gibi. Tıpkı, takım takım dolaştırılan aynı futbol teknik direktörleri gibi, kanal-kanal dolaştırılıyorlar. Bence, al birini çak birine iptal et.
Yemin ediyorum, onlardan iyi senaryo yazarım. Dünyanın özgün gelişim ve değişim yapısından soyut, 2002 sonrası yaratılan ülkemin siyasi, sosyal ve kültürel yapısı öylesine malzemeler üretti ki ödüllü senaryolar yazmamak hiçten. Bilinen keskin tek pencereden bakan protest dizi ve filmler değil, bugünkü siyasi, çevre ve ekoloji, ekonomik ve sosyal ve de sporsal duruşlardaki farklılıkların harmanlanmasıyla müthiş senaryolar ‘daha vurgulayıcı’ yazılabilir. Ah, para ah! Ah zaman, ah!.. Orhan Pamuk gibi varsıl olacağım ve tüm zamanımı yazıya vereceğim, geçinme kaygın olmayacak “Benim adım kırmızı”yi daha iyi yazmaz isem siyah olayım..
Dizilerdeki kötü ve iyi karakterlerle öylesine kötülüğü ve iyiliği abartıyorlar ki, insan bırakın kötülerden ve kötülüklerden, iyilerden ve iyiliklerden de nefret etme noktasına geliyor.
Ne olur iyi ve kötüyü biraz esnetsen; iyilerde az çok kötüyü, kötü de iyiyi öğrense.. Yaşadığımız dünyada abartılan kötüyü bulabilirsiniz, fakat abartılı iyiyi bulmanız olası değil, çünkü en iyi insanın içinde bile bastırılmış bir kötü vardır ve dayanılmaz noktada isyan ile kendini dışa vurur.
Yalılarda ve gecekondu-Varoş arasında, Holding sahibi, işsiz karakterlerle sıkıştırılmış mafyamsı ve de yamyassı senaryolar ile hamile bırakamayan, kalamayan çocuk isteyen yalı karakterleri..
Senaryolar buram-buram sınıf farklılığı kokuyor. İşle bakalım senaryonla siyasi erkin siyasi gettolarını, soluğu Fizan’da alırsın..
İşle bakalım, 17 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını, İşle bakalım, dinden ve yoksuldan geçinenlerin, futboldan ve futbolcudan da geçindiğini, İşle bakalım, Sit alanları gibi yoksulluklar korunarak oluşturulmuş Siyasi Sit alanları varoş ve gecekondu sorunlarını, İşle bakalım, doğayı ve doğanı yok eden HES’leri ve Nükleer santralleri, İşle bakalım; 14 Nisan 2015 günü Akkuyu-Gülnar- Mersin’de temeli atılan; “Güçlü Türkiye’nin yeni enerjisi.. Türkiye, tarihinin en büyük yatırımını gerçekleştiriyor, enerjide dışa bağımlı olmaktan kurtuluyor.
Binlerce kişilik istihdam sağlanıyor, ekonomi daha da güçleniyor.. Bu gururu Türkiye’nin, bu yatırım hepimizin” yalanlı ve de fay hattının yanı başında inşa eilecek Akkuyu Felaketini, İşle bakalım, hormonlu renkli yandaş gazetelerde bu bağlamda verilen tam sayfa ilandaki, geleceğini, doğasını yok ettiğimiz 3 çocuk figürü ve güvercin öyküsünü ve bu değerleri nasıl kullanıldığını,
İşle bakalım; Akkuyu Nükleer Santralden elde edilecek enerjiyi dış alımını yaptığımız enerjiden daha pahalı bize satılacağını, İşle bakalım; santralin yapımı için Rusya ile yapılan anlaşmaya göre santrali yapan yüklenici firma 50 yıl boyunca santral işletmesini elinde bulunduracağını ve hisselerini satmak istese bile Türk firmaları en fazla %49'luk bir orana sahip olabileceğini,
İşle bakalım; yapılması planlanan santral dünya üzerinde henüz denenmemiş bir tesis olduğu ve bu Rusya’nın bir deneyi için Türkiye’nin Nükleer tarlaya dönüştürüldüğünü ve enerji bağımlılığın yanında teknoloji bağımlısı olacağımızı, İşle bakalım Rusya’nın “Yapılacak tesisler bizimdir. Türkiye sadece toprakları üzerinde bu inşaatı yapacak.” sözünü, İşle bakalım; hükümet hataları nedeniyle Soma maden façiasında 50’ye yakın yurttaşımız ölmesine karşın, 1 adet bile kamu görevlisinin yargılanmayışını, İşle bakalım; çağdaş ekonomi yapılanmasından soyut bir ekonomik yapılanma sürecinin bihaber damat ile ivmelendirilmeye çalışıldığını,
İşle bakalım; Enerji nakil hatları yetersiz diyerek Güneş Enerji Santrali (GES), Rüzgar Enerji Santral (RES) lerine izin vermeyip sadece doğayı ve doğanı yok eden Hidro Elektrik Santrali (HES)ne izin veren anlayışı, İşle bakalım, ülkemde kaçak elektriğin var olan enerjimize oranının %30’lara vardığını ve Termik Santrallerle ve de yine Nükleer Santrallerle bu kayıp-kaçak oranın çok altında enerji üretileceğini ve çok tehlikeli oluğunu, İşle, işle, işle be kardeşim!! Ben de amma çok şey işledim senden!
Fakat lütfen Türkiye’mizin sorunlarını işle, korkma, çekinme, yarın senaryo yazacak Türkiye’yi bulamayabilirsin!! Varsa yoka iyi oğlan kötü kız ve de varoş insanıyla gecekondu insanını yalılarla, boğaz manzaralı köşklerle aşağılayan diziler, suya sabuna dokunmayan şebeksel komedi ve ulusal değerleri aşağılayan, yada konusuz yüzeysel filimler.
En protest film ve diziler ise, ortama göre renk değiştiren “turnusol kağıttan filmler” oluyor. Türkiye’nin senaryosu çok kötü… Türkiye Paramparça..
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder